• Sonuç bulunamadı

Prof. Ragıp Sarıca için...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Prof. Ragıp Sarıca için..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ARADA BİR

Prof.Pr. AYDIN AYBAY 7

a

Prof. Ragıp Sarıca İçin...

Türk düşün yaşamı bir “anıt-adamı’’nı dana yitirdi: Prof. Ragıp Sarıca hocamızı 11 ocak günü son yolculuğuna uğurla­ dık. Yalnız “hukuk hocası" yada “hukuk bilimi ustası" demiyo­ ruz; çünkü onu sadece bu kimliği ile anmak eksik bir anlatım olurdu. Onu yakından tanımak şansına sahip olanlar; konuş­ masına yansıyan derin ve engin kültür dünyası ile ilişki kura­ bilmiş, söyleşilerindeki eşsiz lezzeti tatmış olanlar bunu kolay­ ca anlayacaklardır. Prof. Sarıca, Türk toplumunda çok nadir yetişen, bilimi ve bilgisiyle, davranışı ve duyarlılığı ile eşsiz bir Türk aydınıydı.

Sarıca hocamız Cumhuriyet öncesinde dünyaya gelmiş, ama Cumhuriyet döneminde yetişmiş ilk bilim adamı kuşağın­ dandı. Mesleki yetişmelerini 1930’lu yılların sonuna doğru tamamlayan bu kuşak mensupları, 1940'lardan itibaren İstan­ bul Hukuk Fakültesi’nde öğrenim görenlere hocalık etmişler­ dir. Bizde 1950'den itibaren başlayan öğrencilik dönemimizde bu kuşağın öğrencileri olduk. O dönemlerde üniversiteler ger­ çek bilim yuvası havasını taşırdı. Bu yuvaya saygın kimliğini veren, toplum içindeki yüksek itibarını sağlayan başlıca öğe ise Ragıp Sarıca’nın da içlerinde bulunduğu öğretim üyeleri topluluğu idi. Aralarında çeşitli nedenlerle beğenmediğimiz, Hjrni kişisel yargılarla eleştirdiğimiz kişiler de vardı. Am a hoca kesimini oluşturanların hemen tamamının ciddiliklerinden, ye­ tişmelerindeki sağlamlıktan ve özellikle bilime ve meslekleri­ ne bağlılıklarından en küçük bir kuşkumuz bile olmazdı. Fakül­ temiz İstanbul Hukuk Fakültesi, gerçekten bir bilim mabedi gibiydi. Orada, YÖ K düzeninde olduğu gibi şuradan buradan devşirilmiş, uydurma unvanlarla öğretim üyeliği tahtına otur­ tulmuş hiç kimse yoktu; zaten böyleleri o hava içinde yaşaya­ mazlardı.

İşte, Prof. Ragıp Sarıca'yı böyle bir kurumda, idare hukuku derslerinde tanımıştık. Ders anlatışındaki canlılık, içtenlik ve derinlik hepimizi büyülemişti. Her dersinde, hukukun klasik konularını da işlese, hepimizi yeni dünyalara götürürdü. Bu kadar bilim yükünün, zaman zaman kuru ve katı hukuk konula­ rının, bu derece pırıltılı ve heyecan verici bir anlatıma döküle­ bilmesi gerçekten şaşırtıcıydı. Bunun gizemini yıllar sonra, bizler de öğretim uğraşının ilk basamaklarına ayak bastığımız zaman çözdük. O elinde tuttuğu ufacık not kağıtlarına çok sey­ rek göz atarak, kürsüde heyecanla dolaşıp ders anlatan Prof. Sarıca'yı daha başka yönleriyle daha yakından tanıma mutlu­ luğuna kavuşunca bu gizemin ne olduğunu da anladık: Karşı­ mızda, yalnız hukuk bilimi konusunda değil; edebiyat, sanat, kültür alanlarında dopdolu bir hazine vardı. Bu hâzinesi ile Sa ­ rıca hoca bir hukuk virtüözü idi. Her söyleşisinde ayrı bir derin­ lik, ayrı bir tat, ayrı bir zenginlik olan bu hazine ile etrafına ışık saçıyordu. O duraklamak, aydınlık ve parlak biçeml ile anlat­ tıklarından dinleyenlere her seferinde yeni bir şeyler öğren­ mek, pay çıkarmak, olaylara yeni bakış açılarından bakmak fırsatı çıkıyordu.

Onun özgürlük ülküsüne ve bu arada akademik özgürlüğe yürekten bağlı bir kişi olduğunu herkes bilir. Bunun için çok savaşmıştı. 1950-60’ın baskılı dönemlerinde yazdıkları, konuş­ tukları o zamanları yaşayanların anılarındadır. Üniversitelerin özerkliği ve öğretim üyelerinin bilimsel özgürlüğü konularında en küçük bir ödün verilmesine tahammülü yoktu. Bu yüzden birçok hayal kırıklıkları ve üzüntüler da yaşadı. 1971 darbesin­ den sonra Tunaya'nın, Aksoy’un ve Sungurbey'in, fakülteden alınıp bir askeri araca bindirilerek Davutpaşa Kışlası’na götü­ rmüşleri olayına tanık olduğundaki elemi, hüznü ve kızgınlığı yakından gözlemleyenlerdeniz. Böyle bir şey olabileceğine inanmıyor gibiydi. Hele o akşam, hocaları götüren sıkıyöneti­ min komutanı onuruna rektörün üniversitede bir kokteyl parti vereceğini de duyunca çıldıracak gibi olmuştu. Tepkisizliğin ve vurdumduymazlığın bu kadarına inanamıyordu; "A h bu adamlar” diyordu, “hayatlarında bir tabloya içleri titreyerek bakmamış; heykel deyince, sadece kapının önündeki anıt akıl­ larına gelen bu kaba yaratıklar...” Kimseye düşman değildi; bu sözleri ona söyleten, bilim, hukuk ve kültür anlayışı ve duyarlı­ lığıydı. 1980’den sonra olan biteni de aynı hüzün ve kırgınlıklı izliyordu. Bizim öğrencilik yıllarımız sırasında derslerinde ve zevkle okuyup yararlandığımız “idari kaza” yapıtındaki anlat­ tıkları ve 1961 Anayasası’nın hazırlanışındaki katkıları ile ya­ şam boyu savunduğu Türkiye'de idarenin hukukla bağlılığın­ dan, yasama tasarruflarının Anayasa Mahkemesi’nce denet­ lenmesine kadar uzanan “hukuk devleti” ülküsünün 1980’den sonra aldığı derin yara onu isyan ettiriyordu. Bu dönemdeki uğursuz gelişmeler ve geriye gidişler, uğruna bunca savaştığı kurum ve kavramların hoyratça ayaklar altına alınması, yaşa­ mının son döneminde, hocayı hasta edecek ölçüde üzmüş ve mutsuz etmişti. Onu son kez hastanede gördüğümüzde, bu mutsuzluğu ve daha da kötüsü, umutsuzluğu sezmemek ola­ naksızdı. Galiba artık yaşamak istemiyordu. Ne kadar yazıktır ki, yaşamını Türkiye'de kendi çapında insanların yetişmesi için gerekli ortamın; özgürlük, bilim ve kültür ortamının oluş­ masına adamış bu olağanüstü insan, büyük bilim ve kültür adamı, böyle bir hayal kırıklığı içinde göçtü gitti. Ondan destek, ilgi ve yardım görenleri ve daha önemlisi, Türk düşün yaşamı­ nı yalnız ve öksüz bırakarak...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sahne sanatçısı, sahneye koyu cu, tiyatro yönetici ye yazarı Aşot Madat, Türk tiyatrosunun bu derin yoksunluğunu iki ese­ riyle elden geldiğince giderme­ ye

Keck gibi büyük teleskoplarca Plüton’un yüzeyinden yans›yan Günefl ›fl›¤› üzerinde yap›lan ölçümler, Charon’un aksine Plüton’un olmas› gerekti¤inden daha

Günefl lekelerinin alt›ndaki fliddetli manyetik alan›n, Günefl’in iç bölgele- rinden yukar›ya do¤ru t›rmanan ener- jiyi perdeledi¤i, dolay›s›yla lekeyi çev- resine

Sol anterior mediyastinotomi sonucu operabl kabul edilen 31 (% 40.8) olguya ek olarak standart servikal mediyastinoskopi yapıldı ve 4 olguda N2 pozitifliği, 1 olguda hem N2 hem de

Bu çalışmada yapay zeka tekniklerinden uzman sistemler, bulanık mantık, yapay sinir ağları ve genetik algoritma yöntemleri tanıtılarak, bu tekniklerin odun hammaddesi

Değişik tahıllardan, bal, süt ve elmadan oluşan kahvaltıdan sonra Biret’in günü başlamıştır artık.. HEIDELBERG —

Bir yandan Hikmet Onat ve Çallı İbrahim'den ders alırken diğer yandan da Amerikan Kız Koleji ve Galatasaray Lisesinde resim öğretmenliği yaptı.. 1928 yılında

Biraz zorlarsak, “ çok yaşayan mı çok bilir, çok gezen mi?” atasözü..