• Sonuç bulunamadı

'Pay-ı tahtta Rıfat Paşa'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'Pay-ı tahtta Rıfat Paşa'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NASIL YASIYORLAR P

Halil Nebiler

H A P ŞIR D IĞ IN IZ D A size “ çok yaşa” diyen de oluyor, “ iyi yaşa” diyen de. Bu “ iyi ya­ şa” sözü ne zamandır Türk hal­ kının diline yerleşmiştir bilmi­ yorum. Ama buna benzer baş­ ka sözler de var. Örneğin, mi­ nibüs söyleminde “ hızlı yaşa, genç öl, cesedin yakışıklı kal­ sın” sözü. Biraz zorlarsak, “ çok yaşayan mı çok bilir, çok gezen mi?” atasözü.

Her neyse. Benim sevdiğim, insanların “ iyi yaşa” dileğinde bulunmaları.

Düşünüyorum da, birileri herhalde Rıfat İlgaz’a hem “ çok yaşa” , hem de “ iyi yaşa” dileklerini çokça iletmiş. Bu­ günlerde 80. yaşını kutlayan Rıfat İlgaz, iyi de yaşıyor. İyi yaşadığını anlamak ise o denli kolay ki.

Karşılıklı oturuyorsunuz İl­ gaz’la. Gözlerinizin içine bakı­ yor. Bir şeyler görüyor. Siz onun gözlerine baktığınızda mutlu, dingin, keyifli birini gö­ rebiliyorsunuz. Seksen ydının 65’ini yazarlıkla geçirmiş, çile­ leri usta elleriyle dimdik bir ya­ şama çevirmiş birini dinlemek bana öylesine sevindirici geli­ yor ki.

Tanıdığı, bildiği biriyseniz daha ilk saniyeden

itibareniçi-ni açıyor. Ataköy’de, tepesi ça­ nak antenlerle dolu bir binanın dördüncü katında oğlu Aydın, gelini ve küçük torunuyla ya­ şayan İlgaz, sohbet koyulaşır­ sa sizi gecenin ikisine kadar bı­ rakmayabilir, dikkatli olun.

Ve rakısını yudumlayışı. Bir gün İzmir’de bir imza gü­ nü düzenleniyor ve İlgaz, İz­ mirli edebiyatçdarın en gençle­ rinin arasına düşüyor. Söz ra­ kıdan açıldığı için anlatıyorum bunu. İmza saatleri bittiğinde gençler “ hocayı” alıp bir lo­ kantaya götürüyorlar. N e

yer-PAY-I TAHTTA

MİAT PAŞA

Seksen yılının 65’ini yazarlıkla geçirmiş, çileleri usta elleriyle

dimdik bir yaşama çevirmiş birini dinlemek öyle sevindirici ki...

sin, ne içersin derken rakıdan açılıyor. Eh, hoca da içer. Ne kadar içersin, diyorlar. İlgaz’ın da neşeli günü, hepinizi bu ma­ sada bırakacak kadar deyiveri­ yor. Haydi, iş biniyor inada. Beş altı genç, 80 yaşındaki İl­ gaz’ı devirmeye çalışıyorlar ama nafile. Hoca hiç birine çaktırmadan rakıyı çiçek saksı­ sında eksiltip içtiği görüntüsü­ nü veriyor. Gecenin sonunda İlgaz ancak bir duble rakı iç­ miştir ama, İzmirli yazarlar sız­ mışlardır. İlgaz gayet dinç, kal­ kıyor, hesabı ödüyor, bir taksi çevirip oteline gidiyor.

Biraz ihtiyar delikanlı. Geçtiğimiz 29 Ekim’de Kas­ tamonu’dayız. İlgaz’ın memle­ ketidir Kastamonu. Hemşehri­ lerine kitap imzalıyor. Öyle se­ vinçli ki... O mu çok çocuk, ben mi çok yaşlıyım, anlayamı­ yorum. Koca koca adamlar ge­ lip elini öpüyorlar. “ Hocam” diyorlar, “ Ben 5-B’den falan­ ca” , Rıfat Bey anımsamaya ça­ lıyor, “ Haaa” diyor, “ Ta- maaam” , “ Nasılsın, ne yapı­ yorsun?” ... Sonra başlıyor soh­ bet. Herkes mutlaka bir şeyler yapmak istiyor İlgaz için.

İzmir gününün ertesinde, 65 yıl önce oturduğu semte gidili­ yor ve oturduğu ev aranıyor. Çıkaramıyor evin hangisi oldu­ ğunu. Semt pek değişmemiş ama hiç değişmemiş de değil yani. Üzülüyor Hoca. Yıllar önce önünde oyun oynadığı kahvenin bir çayını içiyor. Sek­ sen yaşında, onurun ve ünün gidilebilecek yerine dek gitmiş bir yazarın çocukluğuyla yeni­ den karşılaşma çabalarını heye­ canla izliyorum.

Çocukluk deyince, biraz ço­ cuk yanı da vardır Rıfat Bey’-ın.

Şimdi adı hatırımda değil, üç yaşındaki torununda çok şey bulduğuna inanıyorum. Ne oyunlar oynuyor o ufaklıkla. Ufaklık da zehir yani. Çocuk ortalığı birbirine kattıkça İlgaz kıs kıs gülüyor. Her hareketi­ ni izliyor onun. Ağzından han­ gi söz çıkmış, o sözü söylerken

eli neresindeymiş, tek tek dik­ kat ediyor.

İyi dinliyor. Kalabalıksa, meclis kurulmuşsa konuşmak­ tan çok dinlemeyi yeğliyor. Kalabalıkta tartışanlar özellik­ le Hoca’ya doğru dönüp konu­ şuyorlar ki, İlgaz kendilerine hak versin. O dinliyor. Dinler­ ken yüzüne baktığınızda hiç de dinler görün müyor. Sohbeti sevmemişse, anık kalkıp gitmek isti yorsa, “ Ben yoruldum çocuklar, sizin yaşınızda değilim artık” diye kestirip atıyor.

sözkonusu, bu savaştan ülke yararına bir şey umuyorsa İl­ gaz, savaşa karşı çıktığını mut­ laka bir yolla bildiriyor.

Genç-Ne yersin, ne içersin derken rakıdan

açılıyor. Eh, hoca da içer. Ne kadar

içersin diyorlar. İlgaz’ın da neşeli

günü, hepinizi bu masada bırakacak

kadar, deyiveriyor

Önce iyice bir dinliyor. Konu­ şacaksa da iyice bir konuşuyor. Bazen.ağır konuşuyor, altından kalkılacak gibi olmuyor söyle­ dikleri

İşte İlgaz... Birisi kalkıp Or­ tadoğu’yu mu karıştırıyor, Türkiye’nin savaşa girmesi mi

lerin düzenlediği “ Savaşa Ha­ yır” toplantısına sakat bacağıy­ la kalkıp geliyor.

Birisi günlük politikayı insan kanıyla mı sulamak istiyor? Bir bakıyorsunuz Rıfat İlgaz idam­ lara karşı düzenlenen kampan­ yada ilk sırada. “ Ne yani” diyor

İlgaz, “ Çocukları asmalarına izin mi verelim?” Basıyor im­ zayı bildirinin altına.

Hoca, Hoca deyip duruyo­ ruz. İlgaz öğretmendir. Şöyle bir öğretmen:

“ Çocuklarımı severdim. On­ ların bir haksızlığa kurban git­ mesini istemezdim. Çocuklar da beni severdi. Onlar için be­ nim adım Rıfat Ağabey’di. Sporcuydum. Atlettim. Halke- vi’nde çalışırdım. Öğrencileri­ mi ilkokulda yetiştirir, sonra Halkevi’rîe alırdım. Sürüp gi­ derdi bizim işimiz, yani onlar­ la birlikte çalışırdım. Yaşam boyunca da öğrencilerimin pe­ şini bırakmadım. Böyle yetiş­ tirdim ben çocuklarımı.”

Bugünlerde pek bir şey yaz­ dığı yok. Oğlu Aydın, kendi­ lerine ait olan Çınar Yaymevi’- nde Rıfat Bey’in bilmem han­ gi kitabını, bilmem kaçıncı kez basıyor. Rıfat Bey bakıyor ki­ taba, “ Yahu, önceki baskının kapağını filanca yapmıştı. Çok da güzel bir kapaktı. Nedense okur pek tutmadı o kapağı. Bu kapak da iyi ya bakalım oku­ run tepkisi ne olacak?” diyor. Bir başka kitabın yeni baskısın­ da hırçınlaşıyor. “ Nedir bu

4 GÜNEŞ PAZAR

böyle, her tarafı dizgi hatası” diye kızıyor.

Evinden dışarıya çok nadir çıkıyor. Tersine, her gün evine onca insan geliyor. Üniversite­ liler, filmciler, eski dostlar... Yaşam evine geliyor.

Üç ayda bir, emekli aylığını almak için çıkıyor sokağa. Ya da imza günlerinde. Bir elinde bastonu, diğer eli merdiven korkuluklarında, yavaş yavaş iniyor merdivenleri. Dönüşün­ de genellikle yorgun oluyor. Binada asansör de yok ya, oğ­

Evinden dışarıya çok nadir çıkıyor.

Tersine, hergün evine onca insan

geliyor. Üniversiteliler, filmciler, eski

dostlar... Yaşam evine geliyor İlgaz’ın

lu Aydın kapıyor evden bir is­ kemle, oturtuyor babasını. Yanlarında biri varsa, iskemle­ nin bir yanını o tutuyor, bir yanını Aydın. Haydi dördün­ cü kata. Hoca, işte o zaman sanki insanlara eziyet ediyor­ muş duygusuna katılıyor. Ken­ disiyle dalga geçerek yenmeye çalışıyor bu duyguyu, “ Pay-ı tahtta Rıfat Paşa” diyor kendi­ sine.

Bir sürü proje var Rıfat-Ay- dın İlgaz İkilisinde. Bazı değer­ leri yaşatabilme girişimleri de diyebiliriz. Örnek mi? *• Hababam Sınıfı kimin hatı­ rından çıktı? Tulum Hayri’ler, Kalem Şakir’ler, hele de Kel Mahmut’lar. Şimdi küçük bir tiyatro düşünüyorlar. Batı’da örnekleri çok bu tiyatro türü­ nün. Örneğin, bir tiyatro yıl­ larca Shakespeare oynar. Ilgaz- lar, İstanbul’da sadece Haba­ bam Sınıfı oynayacak bir tiyat­ ro için kollan sıvıyorlar şimdi. Çok sevgili dostlarıyla sevim­

li sohbetlerini anlatıyor kimi zaman yanındakilere.

Bir gün, birkaç kişi oturmuş­ lar. İmza günü diye. Can Yü­ cel görünüyor karşıdan. Ne ha­ ber Can? Vaay, Hoca, nasıl­ sın?.. Can Yücel birazcık sar­ hoştur ama, Rıfat İlgaz için ora­ cıkta yazıyor şiirini:

“ İlgaz, Anadolu’nun sen yü­ ce bir dağısın

Eteklerinde kitaplar.” Şiir Hoca’nın hoşuna gidiyor ama Can Yücel’e takılmaktan da kendini alamıyor:

“ Yahu Can, şimdi sarhoşsun, bunu söylüyorsun. Yarın unu­ tursun bunu.”

Can Yücel bir kızıyor. “ Ve­ rin lan bana oradan bir kitap” diyor. Hemen oracıkta yazıya döküyor şiiri. Rıfat İlgaz’ın en sevdiği şiirlerdendir şimdi.

Ben de Hoca’ya bugünlerde hep Bedri Rahmi Eyüboğlu’- nun şiirini yakıştırıyorum:

“ Yaşadım./Erik ağaçlan şahi- dimdir/Yıldızlar şahidim.”

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yine yasaklar başlığıyla düzenlenen maddenin c bendine göre, “biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynakların korunması amac ı için belirlenmiş genetik çeşitlilik

Deepwater Horizon petrol platformunun çökmesi sonucunda denize akmaya başlayan petrolün yol açtığı zarar ve bunun maliyeti, kom şu platformlarda çıkarılıp amacına

Teck Cominco firmasının Kazdağları’nda başlattığı sondaj çalışmalarını yargıya taşıyacaklarını belirten Çanakkale Çevre Platformu Dönem Sözcüsü ve Ziraat

Suyun bütün insanların ortak kamusal mülkiyeti olduğunun vurgulandığı açıklamada, “Tüm ekosistemlerin vazgeçilmez kaynağı ve temel ihtiyacı olan suyu kimse özel

Taradığımız belli başlı atasözü sözlüklerine girmemiş bu sözün eş veya yakın anlamlı bazı çeşitlemelerine rastlanmıştır..

Çok uluslu şirketlerin dümen suyunda giden ve küresel ısınmayla mücadeleyi köstekleyen Bush yönetimi, ABD'nin kuzeybat ı ucundaki dünyanın bâkir kalabilmiş nadir

“Güneş benzeri yıldızların %30’unun çevresinde yörüngesi yıldıza yakın, süper Dünyalar ya da Neptün benzeri gezegenler olduğu görüşü çok dikkate değer. Bu çok

Even though speed and resolution problems are partly addressed in the architecture presented in Figure 1.10, dynamic linearity at a MHz order bandwidth is nowhere near what