• Sonuç bulunamadı

Mahmut Cuda

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mahmut Cuda"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

M A H M U T C Ü D A

1904

Bu broşür, Mahmut Cûda'nın 24 Şubat — 9 Marl 1976 tarihleri arası Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde açılan Reîrospektif Sergisi için hazırlanmıştır.

(3)

Türk resim sanatını bugün yeni bir gözle ince­ lediğimizde dikkate değer bütün ayrıntılarını, yanılma oranı en aza inmiş olarak görebiliyoruz. Geçen zamanlar içinde Türkiye'nin geçirdiği sü­ rekli sarsıntıların doğal gereği olarak önemli bir kültürel sıçrayışın olmayışı, sanat konusundaki tek tek her sorunu fazla düşünmeye gerek bı­ rakmayacak biçimde gözler önüne sermektedir. Ancak kişisel olanakları ile gelişmeye katkıda bulunabilen sanatçı, kitlenin itici gücü ile bes­ lenen diğer ülke sanatçılarına oranla çok zor ko­ şullar altındadır. Birkaç ismi geçmeyen önder sa­ natçı, ortamının çok üstünde olağanüstü bir ve­ rimle memleket sanatını ayakta tutuyor. Genel olarak biz, ressamlarımızın ilerici olanla­ rını, (prim itif dönem sanatçıları dışında) batı resim akımlarını gecikerek de olsa Türkiye'de ba­ şarılı olarak uygulayanlar arasında ararız. Çün­ kü bütün gelişme olanaksızlıkları ile batının dı­ şında ve gerisinde kalmış olan bu ülkenin sa­ natçısından pek özel çıkışlar bekleyecek kadar hayalci olmamak gerekir.

Yine deneylerimize göre yürürlükte olan akım­ lara karşı ayak direten, direnç gösteren sanatçı ya geri kalır, veya yaşanan günlerden uzakta kaldığı için orijinal olmaya başlayabilir. Bu geri kalmakla değişik ve farklı olmak arasındaki du­ rumu iyi ayırmak gerekir. Herhalde bu İkincisi bazı önemli sanat olaylarının doğum nedeni. Mahmut Cûda'yı bu ilginç durum içinde bulmak ve anlamak gerekiyor.

Cûda'nın ilk özelliği, sanat hayatı boyunca değişmeyen stilinin savunuculuğunu yaparken ödün vermemesi, inançlarının çok defa çağın gerisinde kalmış kanısı uyandırabilecek nitelik­ te görünmelerinin bilincinde olmasına rağmen, yine geri dönmemesidir. Bu durumu açıklayacak

tek yargı, Cûda'nın kararlılığıdır. Hem bu karar­ lılık bütün çevresinin tamamen ayrı yönlerde hareket ettiği ve Türkiye'nin sanat ortamının dik­ katlerini kendi üzerlerine çektikleri döneme rast­ laması bakımından ilginçtir.

1940 - 70 yılları Fov ve Kübist resmin çağdaş görünümleri ve daha sonra soyut sanat olayının çevredeki yansıması ile dolu bir dönemdir. Yani, Türkiye'de uygulanan yeni resim, presizyonist bir teknikten özellikle kaçınıyordu. Burada çağ­ daşlarının Cûda'yı anlamamalarının en açık ne­ denini bulduğumuzu sanıyorum. Ve belki şu gerçeği söylemenin yararı var; o dönemde bir Picasso, Matisse, Dufy, Braque olayı, sanatçıla­ rımızda doğan ve olaylara çıplak görünüşü ile bağlanmak cesaretini bırakmıyordu.

Ne var ki durum ortada. Adı geçen bu ünlü sa­ natçıların dışında önce, Türkiye'nin ilgilenmedi­ ği bazı batı kaynaklı kişi ve akımlar tamamen farklı sorunlarrn üzerindeydiler. Sonra bütün on­ ların da dışında yeni olaylar ve hareketler oluş­ mak üzereydi. Cûda'nın sanatı kuşkusuz önemli oranda içgüdüsel de olsa bu en sonuncu örne­ ğin kapsamı içindeydi ve doğal olarak çevre­ sinden epeyce ayrı ve yabancı kalıyordu. Cüda' nın gerçekçiliğindeki sırları bir naif ve kapalı çevre sanatçısının bilinçsiz ve rastlantısal dav­ ranışı olarak da görmemiz olanaksızdır. Cüda, aydın ve düşünen bir sanatçı olarak sanatın do­ ğal evrimi ile kendi gelişme süreci arasındaki dengeyi bulmuş ve en uygun ortamda bu fidan ile toprak uyuşmasını, veya bu dakik buluşmayı sağlayabilmiştir. Gerçeğin çağdaş üslupta söy­ lenmesinde sözbirliği de desek yeridir buna. Bu gerçekçilik, doğanın herkese göründüğü yü­ zü ile hiç ilişkisi olmayan ilginç bir yorum ger­ çekçiliğidir. Kavrayış sınırlarımızı zorlayacak ka­

(4)

dar olağanüstü bir düzeyde durmaktadır; man­ tıksal mekân yerleşmesi yanında bazen umulma­ dık bir plânın özellikle netliğe bürünmesi, ha­ cım olayının gerçekleşmesi için ışık gölge, fa­ kat gölgenin kirletmediği bir koyuluk. Her ay­ rıntıyı aynı derecede verilmiş önem ve aynı a n ­ da bütünün egemenliğinde bir huzur, sessizlik içinde sadelik. Her haliyle konunun seçiminden düzenlenmesine kadar eşdeğer bir emek, bir önemseme eşliği. Her köşede aynı teknik sürek­ lilik. Aynı anda ve çok kolay uygulanmış kanı­ sı uyandıracak teknik rahatlığı. Sanatın gelenek­ sel «çelişkiler» yasalarını hiçe sayan ışık yanın­ da yine ışık ve tekrar ışıklar, aydınlıklar. Cüda' nın özellikle en yeni resimlerinde olağanüstü bir aydınlık, tuvallerinden taşmaktadır. Örneğin çiz­ gisel veya valör ritmleri ikinci^ hattâ daha geri plânlara itecek kadar kararlı ve anlamlr bir ışık başlıca resim öğesi. Zaten düzenlemedeki bu ışık ve aydınlık seçimi geleneksel klâsik resimle hiç ilişkilerinin olmadığının, bu. türlerden hiç et­ kilenmediğinin ilk kanıtı.

Pop, süperrealizm; hiperrealizm, fotorealizm akim­ larında sanatçının sunacağı gerçeğin seçimini yaptıktan sonra görevini tamamlamış olması prensibi, her sanatçıda kendi özelliğine göre yi­ ne değişik anlamlı sonuçlar getirmektedir. Cûda'nın natürmortlarını yaparken gösterdiği aşı­ rı gerçekçilik, aynı anda puslu bir atmosferin gelişmesini sağlamaktadır.

Gerçekçi natürmort Türkiye'de bugüne kadar ya büyük ustaların etkisi ile yapıldı veya iştah açı­ cı ve süsleyici etkisi dolayısı ile. Cüda natür­ mortta portakalı, Buda heykelini, kumaşı net bir gerçeğin hiçbir bölümünü gizlemeden söylemek amacı ile kullanıyor. Nekadar öğretici resimler bunlar... En azından bu kadar gerçek konuşan, böylesine gördüğünü aynen anlatan kişinin, y i­ ne de böylesine özel bir üslup sahibi olabilece­ ğini göstermesi bakımından öğretici.

Bu özel üslubun ürettiği kesilip yenme isteği

uyandırmayan elmalar, koklamayı düşündürme­ yen güller, gerçeğe bukadar yakın olup da ger­ çekten daha gerçek ve güven verici oluşlarıyla çağdaş gerçek anlatışı içinde ilginç bir yer alı­ yorlar.

Yağlıboya resimlerde konunun doğal boyutları­ na son derece büyük bir saygıyle bağlılık du­ yarken desenlerde karikatür veya ilüstrasyon amacı ile yaptıklarında sanatçı adeta kendini sı- nırlayamamaktadır. Kişileri son derece büyük bir başarı ile karekterize eden bu desenlerde sanıyorum ki sanatçı bir daha varılması pek güç bir deformasyon yöntemi ile resimlerinin pren­ sipleri dışında diğer üstün yeteneklerini göster­ mektedir.

Mahmut Cüda, bu ülkede, bu geriye itici her olumsuz etkenin bulunduğu çevre ve koşulla­ rın içinde, önemli işler yapabilen diğer kişiler gibi bazı sırlar saklıyor. Yani açıkçası olumsuz her şey için, başarısızlık için, yenilgi, sapma, yoz­ laşma için uygun olan ortamda sessiz ve göste­ rişsiz bir yücelik yaratabiliyor. Bu sırrı tekrar ki­ şisel güç olarak açıklayalım.

Pırıl pırıl, tuvalden bulunduğu ortama doğru ya­ yılan ılık ve aydınlık güzelliklerin yaratıcısı Mah­ mut Cüda daha geniş bir yaratma ortamında ne­ ler yapabilirdi? Biz meslekdaşları için bunları tahmin etmek pekde zor değildir.

Mahmut Cüda bu sergisiyle kendinden sonraki kuşaklara gerekli bütün dersleri vermektedir. Bu, gerçeğe olan tutkudaki isabet, inanç ve sab­ rın güzelliği, tekniğin mesleğimizdeki önemi, ay­ dınlığın ifade gücü ve daha pek çok şey. Türk resim sanatının en büyük isimlerinden bi­ rini, Mahmut Cüda'yı Akademinin salonlarında sanat çevrelerine sunmanın bu kurumun bir üye­ si olarak verdiği gururu benimle paylaşmakta olan sanatçı ve öğretim üyesi arkadaşlarım adı­ na belirtirim.

(5)
(6)
(7)

Saksılar 1946 9 1 x6 7 cm

Y. Mim. Fazıl Aysu Koleksiyonunda

Paşa Çadır. 1955 2 3x28 cm

(8)
(9)
(10)

Torslu Natürmort 1960 65x54 cm Hroî. Dr. sırrı Ercin Koleksiyonunda

(11)

Elmalar 1966 j d x27 cm berap Ergunalp Koleksiyonunda

(12)

Elmalar 1970 Natürmort 1971

45 x 36 cm Sanatçının Koleksiyonunda 61x50 cm Yani Arheoloyidis Koleksiyonunda

(13)

B İO G R A F İ

Na,ürmort n ,i

Karamanlızade ailesinden gelen Mahmut Celâ- lettln Cüda, 1904'te Fethiye’de doğru. Orta öğ­ renimini Darüşşafaks'da tamamlayan Cüda, da­ ha sonra Akademi'ye girdi. Katıldığı Avrupa yarışmasında altıncı olduğu halde Darülfünun Emini İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun yardımı ile gitmeyen bir yarışmacının yerine Avrupa'ya gön­ derildi. İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun 1934 yılın ­ dan beri çıkarmakta olduğu «Yeni Adam» der­ gisinin kapak resimlerini yaptıracak kadar beğe­ nisini kazanmıştı.

Mahmut Cûda'nın minnetle andığı diğer kişiler, kendisini ressamlığa yönelttiğini söyleyen Da- rüşşafaka müdürü Fuat Şemsi bey ile çok küçük yaşta kaybettiği anne ve babasının yokluğunu hissettirmeyen ağabeyi Tevfik Karamanlıoğlu'dur. Paris Güzel Sanatlar Okulunda Lucien Simon'un öğrencisi olan Cüda, Çelebi ve Kocamemi ile Hoffman okuluna da devam etti. Kendisinde üçüncü boyut ve hacim tutkusunu sezinleyerek heykeltraş olmasını salık veren hocasının sözü­ nü tutmayan sanatçı, sanat anlayışında iki bo­ yutlu resme plâstik değer tanımadığını, bunun­ la beraber bu tür yapıtlardaki dekoratif zevki de yadsımadığını söylemektedir.

Yaşamı boyunca sanatçıların arasında birlik ve beraberlik sağlama çabasında bulundu. 1929 y ı­ lında Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birli­

47 x 38 cm Sanatçının Koleksiyonunda

ğini, 1942'de Türk Ressamlar ve Heykeltraşlar Cemiyetini, 1950 yılında ise Ressamlar Derne­ ğini kurdu ve bu derneklerde idare kurulu baş­ kanlıklarını uzun seneler sürdürdü.

Cüda, Fransa dönüşü Epikman ve Dereli'nin se­ çimi ile Akademi'ye Muallim Muavini olmuştu. Bu görev bir yıl sürdü. Daha sonra Bursa Kız Öğretmen Okulu'nda hocalık, istifa ederek ay­ rılma, askerlik dahil üç yıl Kırıkkale'de kalma, emekli oluncaya kadar da İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Kartograflığı.

Devlet Resim ve Heykel Müzesinde ve özel ko­ leksiyonlarda eserleri bulunan sanatçı, bu arada yurt içinde ve dışında çeşitli sergilere katılmış, 6 ncı Devlet Resim ve Heykel Sergisinde ikin­ cilik ödülü almıştır.

Bunların yanısıra heykel, gravür ve grafiğe de emek vermiş, çeşitli illerde sergi ve konferanslar düzenlemiş, sonraları giderlerine dayanamaya­ rak kapattığı «Güzel Sanatlar» adında bir dergi ile «Kılavuzun Böylesi» ve «Bir Bardak Yağmur Suyu Içiverin Gitsin» adlarında iki de kitap ya­ yınlamıştır. «Müstakillerden bu yana» adlı ki­ tapçık ile Ağustos Böceğini savunduğu resim­ lenmiş kitabı da basılmaya hazır durumdadır. Sanatçının mekanik, yapım ve enerji giderlerini azaltıcı araştırmalarının yanısıra, tasarı geometri ve perspektiv çalışmaları da bulunmaktadır.

(14)
(15)
(16)

PORTRE DESENLER

(17)
(18)
(19)
(20)
(21)
(22)
(23)

-İstanbul Şehir üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

gun’un cenazesini yurda getiren uçak, dün saat 15.30’da Yeşilköy’e indi. Türk bayrağına sa- ,--- rıh naaşı, uçaktan bir manga asker tarafından alınan Ergun,

Bir İstanbul şairi olan Yahya Kemal Beyatiı, İstanbul’un her tepe - sini ve her sokağını gezdi.. Şim di kendisi gibi İstanbul aşığı olan Orhan Veli

According to the Iranian Constitution, the president must be of Iranian origin, Iranian citizen, having the feature of leadership, having a clear account of history,

todoks Küsesi pat riküğiııe glemesiııden sonra, Türk Umumî Efkârım huzursuz e- den mazi hâdiseleri niıı acı intihalarının silinmesine ve buna mukabil,

Bu genç şair, ilk Paris se­ yahatinin feyzinden sonra, Ankara’ya gelişinde «Genç Türk Edebiyat Cemi­ yeti» nin teşkiline ve Hep Gençlik ad­ lı edebî

Sultan Hamit, (Yıldız sarayı) nı hem kışlık, hem de yazlık daimî ika­ metgâhı haline getirdikten sonra otuz bu kadar yıllık saltanatı müd- deti-nce buraya

Sezer ödül törenindeki konuflmas›nda, bilim adamlar›m›z›n temel ve uygulamal› bi- lim alanlar›ndaki araflt›rma, çal›flma ve hiz- metlerini de¤erlendirmek,

Ne garibdir ki, memleketimizde ve hattâ okullarımızda bir çok ter- , biye sistemleri denendiği halde İngiliz kültür ve terbiyesi sadece bir fikir cereyanı