• Sonuç bulunamadı

Bir vakitki hususi deniz hamamları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir vakitki hususi deniz hamamları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A K Ş A M

D ün den , Bugünden

-tT- Ç8M İ'

Bir vakitki hususi

deniz hamamları

Boğaziçinin ve Anadolu yakasının hususî deniz

hamamları — Şehiremini Rıdvan paşanınki — Dol

malarla, helvalarla gelenler; şarkılar,

türkülerle

ahenklere ve rakıslara girişenler — Yıldız kuman-

danızade Cavit paşanın deniz hamamı — Bekçi­

nin betelmesi.

Sıcaklar bastı; temmuzdan ağus­

tostan nişan veriyor. Köprünün Ka­ dıköy, Haydarpaşa, Adalar iskelele­

rinde; Sirkeci istasyonunda; tram­

vaylarda trenlerde, ellerindeki bez

çantalara mayoları, havluları tıkıl], omuzlarına termos şişeleri asılı Da-

yanlara, baylara Taslanıyor. Hepsi

plâjlara akındalar...

Malûm a, eskiden tstanbulda plaj

mlâj yoktu. Avrupa mecmuaları

Travıville, Ostende, hattâ Köstence ve Varna plajlarinin fotoğraflarını ba­

sar; erkeklerle kadınlar bir arada

banyo edişlerine, sere serpe kumlara yayılıp kalışlarına şaşılıp kalınır; yaş­ lı başlılar (Onlarda âr, haya var mı­ dır ki?) diyerek yüz buruşturup yaka

silker; gençler ise imrene imrene

avucunu yalardı.

Denize girenler yok değildi anıma

deniz hamamlarında. İstanbul ve

havalisinin bazı semtlerinde hamam­ lar vardı... Erkeklerinki ayrı, kadın­ larınki ayrı. Aralarında en aşağı iki üç yüz adım mesafe bulunurdu. Rumi mayıs nilıayetlendi mi denize kazık­ lar çakılır, üstüne kalastı- atılır, ka­ dınlara mahsu olanların dört tarafı pedavra tahtalariyle sımsıkı kapatı­ lır, erkeklerinkinin bir yanı açık bı­ rakılırdı. Zengini, orta hallisi, züğür­ dü bunlara taşınıp dururlardı.

Boğaziçinin ve Anadolu

yakasının hususî deniz

hamamları

Büyük ninelerimizden, teyzeleri­

mizden duyardık: Sultan Aziz vak­ tinde, Boğaziçinin en civcivli demle­ rinde vüzera ve rical yalılarının hu­ susî deniz hamamları varmış. Bizim çocukluğumuzda Çubukluda Rıfat pa­ şa damadı Emin beyin, Boyacıköyün- de Masarifatl askeriye Nazırı Saded- din paşanın, Vaniköyünde Serasker Rıza paşanınkileri iyice hatırlarım. Aile hekimimiz Miralay Corci beyin Büyükderede, üç dört kişi ancak sığa­ cak, çerden çöpten höcreciği da gö­ zümün önündedir.

Anadolu yakasına rağbet çoğaldık­ tan, hat boyu güzergâhı köşklerle dol­ duktan sonra civarları da revaçlan- mış, sahile dahi âdeta yalıyı andıran sayfiyeler yapılmıştı. Bostancıda Na- fia muhasebecisi Sadi beyin, Anadolu

Demiryolları direktörü Hügnen’in,

Sabah gazetesi sahibi Miiıran'ın, be­ ride Dr. Celâl İsmail paşanın, Cadde- bostanmda Kıbrızlı Kâmil paşa zade Şevket beyin, Erkânıharb feriki Avni paşanın, daha beride Amiral Haşan Rami paşanın deniz hamamları var mıydı bilmem. Semtimize yakın olma­ larına rağmen pek farkında değilim. Yalnız bildiğim şu: Sayın üstat, ope- ’ ratör Cemil Topuzlu, Çiitehavuzlar- : daki o dilnişin köşkünün önüne şık, hayli geniş, icabında çatana matana da yanaşabilecek bir hamam kurdur- muştu amma devrin sonlarında. On­ dan önce Marmara kıyısına yalnız iki zat deniz hamamı yaptırırlardı: Biri Şehremini Rıdvan paşa; öbürü Yıldız

[

Yazan:

Sermet Muhtar Alus

muhafazasına memur 2 ııcl fırka ku­ mandanı Şevket paşanın oğlu Cavit paşa.

Rıdvan paşanın deniz

hamamı

Rıdvan paşa, meşhur şeddadi köş­ künü, yani Erenköy Kız lisesinin bu­ lunduğu binayı tamamlamadan, ye­

rindeki Süleyman Sudi efendi).in

köşkcağızını almadan evvel kiralık

sayfiyelerde otururdu. Bir iki yaz,

Fenerbahçeye ulaşan tren yolu yakı­ nında, şimdiki Dalyan sokağının ni­ hayetinde bulunan mütevazı evi; bir kaç yaz da Müşür Fuat paşa bahçesi­ nin ana kapısiyle karşı karşıya, şi­ mendifer geçidinin köşesindeki evi

tutmuştu. (Burasını, GalatasaraylI

211 Mahmut Hayri rahmetlinin ba­

bası, tüccardan Hacı Evliya efendi

satın almıştır.)

Önceleri, deniz hamamım Şapka- burnunun bçrisine, Sallstra dalyanı­ nın balıkçı kulübeleri gerisine yaptı­ rırken oraya gidip gelişinin zorluğun­ dan ötürü vazgeçip, o zamanlar Sal- lapati’nin bağı denilen, sonra Cemil paşaya bahçe olan yerin sağını tercih etmişti.

Rıdvan paşa haftada bir yazlığına gelir, bir gece kalıp döner. Mahdumu Reşat Rıdvan bey hiç gözükmez; dai­ ma Beyoğlunda, o vakitten tiyatroya, aktöre, aktrise meraklı. Paşanın va­ lidesi, haremi, kerimesinden ziyade teklifsiz ahbapları hatunlar, tazeler hamamdan istifade ederlerdi. Bunla­ ra:

— Fenerdekine, Caddebostanında- kine gideceğinize bizimkine buyursa­ nız a! diyerek antları, yeminleri ba­ sarlardı.

Anne annemin babaslyîe paşanın babası şair Nüzhet efendi aziz dost imişler. Aradaki hukuk 50, G0 yıllık­ tı. Hiç hatırımdan çıkmaz. 9, 10 ya­ şındaydım. Bir sabah gittik. Kıyıdaki iki badem ağacının altına öbek öbek kadınlar yayılmış, sıra bekliyorlar. Yanlarında sefer taslan, Venedik se­ petleri, çıkınlar. Dolmalir doldurup,, helvalar bastırıp Kayışdağına, Taş- deleııe gider gibi ta nerelerden gel­ mişler...

. r

Başka bir defa, erkence gidişimiz­ de kalabalık bastırdıkça bastırdı; bu

sefer de içerisi lohusa hamamına

döndü. Basmadan deniz elbiseleri giy­ miş hanımların kiminde ut, kiminde tef, gelsin şarkılar, türküler. Kimi de dışarıda, su içinde şıkır şıkır oyna­ mada. Yine hiç unutmam. Maruf zat­ lardan birinin küçük kızı — maşal­ lah şimdi torunlarının evlâdını gör­ müştür. — köçek havasıyle küçük Elenivari zıp zıp zıplarken bacağım tahtaya çarpmış, kan bir türlü kesil­ mediği için balıkçı kulübesine adam

IIIHIIH—

koşturulup örümcek ağı buldurulmuş ve yaranın üstüne konmuştu.

Cavit paşanın deniz

hamamı

Müşür Şevket paşa, büyük babam­ la Maktebl Harbiyeden arkadaşmış­ lar. Aileleri de ninelerinden beri can

ciğermişler. Şevket paşanın harem

takımı yazın Acıbademde otururdu.

Paşa o tarafa adımını atamaz, Yıl­ dızdan ayrılamaz.

Büyük oğlu, hünkâr yaveri ve de­ likanlılığında livalığa eren Cavit pa­ şa Bostancıda köşkler yaptırmıştı ki bunların en büyüğü şimdi eczacı Et-

hem Pertev veresesindedir. Acıba-

demdekiler deniz mevsimini burada geçirirler, köşkün hizasındaki sahile her yaz bir deniz hamamı kurulurdu. Küçükçe, ancak sekiz, on kişi alacak kadar. Bu zatlar da eski eşe dosta:

— Biz sabahları giriyoruz. Hele öğ­

le geçince bomboş, kapısı kapalı.

İçinde bekliyen bekçiye tembih ede­ riz. Allah aşkına buyurun! diye da­ vetlerden, ısrarlardan geri kalmaz­ lar.

ı m n ı ı ı w ı — MW»wnmıiHMHiHwımınnıWHii|i»ıınH

Yukarıda dediğim tarihten iki yıl sonraydı. 12 sinde var, ycğuuı. Bir ikindi üstü anneannem, annem, da­

yızadelerim de yanımızda, boyıadık

Bostancıyı. Hamama vardık, (çat çat.) kapıyı vurduk. Mısır püskülü b.yıklı, gözleri kan çanağı, gayet iri yarı bek­ çi — ya Arnavut, ya da Boşnaktı mutlaka -y kapıyı açtı. Beni görür görmez, yukarıdan aşağıya süzüp sü­ züp, çetrefil diliyle:

— Bu bey de beraber mi? B:zirn

paşafendiyle biraderinden ıKiiçük-

çamlıca eteklerinde avlanırken l ar- puz tarlasını bekliyen bir Arnavutlun kurşununa kurban olan Mazlıar pa­ şadan) başka erkek buraya gir :mez! demesin mi üstelik, göğsüme j apışıp:

— Olmaz, bırakmam, dışarıda bek­ le! diye betelmede.

Bancağızda vücutça fazla serpiliş, gelişiş, boy bos olsa yürek yaamıya- cak. Halebe giderken Amık ovasında kaptığım sıtmadan kavruklaşmış, bir deri bir kemik olup çıkmışını. Bere­ ket versin, konağın haremağası tesa­ düfen uğradı da herifi yola getirdi.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Amacı, ilköğretim öğrencilerinin Seviye Belirleme Sınavı (SBS) İngilizce alt testinden aldıkları ham puanlar ile proje görevi, performans görevi, ders içi katılım ve

Memet Fuat, Nâzım Hikmet’in yaşa­ mında olup bitenlere yalnızca serinkanlılıkla bak­ mıyor; serinkanlılığı elden bırakmıyor olması yet­ mezmiş gibi, Nâzım

Dilenci vapuru, adı verilen diğer vapur ise, Vükelâ va­ purunun tamamen aksine olarak Boğaziçi’nin iki yaka­ sındaki bütün iskelelere te­ ker teker

9 teşrinisani perşembe günü Fran­ sız Reisicümhuru ve Maarif Nazırının huzurunda Paris üniversitesi rektörü yedi yabancı âlime Docteur honoriş causa diplom ve

f e f li 1935arası) Mithatpaşa Köşkü ~ 3 bahçesinde soldan “ -mm f sağa Naci Sadullah, Nazım Hikmet, kızkardeşi Sam iye, Mahmut Yesari, Sam iye ile Şeyda'nın

Önümüzdeki yıllarda beyin dalgalarıyla iletişim dış dünyayla bağlantı kurmak için yeni bir yöntem olarak günlük hayatımızda yer alabilir.. Stanford

•Savcının tutuklama is­ temine karşın mahke­ mece tutuksuz yargı­ lanmak üzere serbest bırakılan Yaşar Kemal “Bu davada kimin mah­ kum olacağı belli

Birincisi, ulusal egemenliğin kabulü ve bu çıkış nok­ tasından cumhuriyete varış, yani siyasal devrim; İkincisi, yeni yasalarla yönetimde eski teokratik re­ jim yerine