TÜRK SİNEMACILIĞI
T
Ü R K İY E ’DE,, Birinci Dünya Savaşı sıralarında başlıyan film yapımı son derece ağır bir tempo ve arada bir duraklamalar la devam etmiştir. Cum- huriyet’in onuncu yılma kadar yıllık or talama, iki üç filmi geçmez. 1933 te bir denbire film yapımı hızlanmışsa da, on dan sonra 1937 ye kadar araya yeni den bir duraklama devresi girmiş, 1937 den sonra ise film yapımı eskisine g ö re daha hızlı bir gelişme göstermiş, sa vaşın ilk yıllarındaki bir yavaşlamadan sonra savaş sonuna kadar gittikçe ar tarak devam etmiştir. 1945 te bu ar tış daha da gözle görülebilir bir durum almış, 1945 ten 1948 e kadar elliden artık film çevrilmiştir. 1948 den sonra, yabancı filmlerde olduğu gibi yerli film lerde de % 75 olan vergi, yerliler için % 25’e indirilince bu hızlanma daha artmış, yıllık ortalama 40-45 filme yük selmiştir. 1951-52 mevsiminde 40 film, 1952-53 mevsiminde de 45 film piyasa ya çıkmış bulunuyordu.1947 yılında Türkiye’deki sinema sa lonları 275, koltuk sayısı (yaklaşık ola rak) 175.000, yıllık seyirci sayısı da (yine yaklaşık olarak) 25 milyon olarak tahminleniyordu. Sonraki yıllarda bu sayılar daha da artmış, kesin olarak bilinmemekle birlikte, sinema salonları 350 ye, koltuk sayısı, 200.000 e yaklaş mış, seyirci sayısında da artış görül müştür. Seyirci sayısının % 70 kadarını büyük şehirler (başlıeaları: İstanbul, Ankara, İzm ir) seyircisi meydana ge tirmektedir.
Türkiye’ye yabancı ülkelerden soku lan filmlerin sayısı oldukça büyüktür
(yaklaşık olarak yılda 400-540 film ). Bunların en büyük kısmı (% 70-80 ka darı) Amerika Birleşik Devletlerinden gelir. Ayrıca az sayıda Fransız, In gi liz, Italyan filmleri de getirilmektedir. Birkaç yıl öncesine kadar Mısır film le ri Amerikan, filmlerinden sonra en bü yük sayıya varıyordu, fakat bugün he men hiçbir Mısır filmi getirilmemekte dir.
Türkiye'de film yapımı için kullanı lan başlıca altı stüdyo vardır. Son za manlarda İstanbul'da renkli film çevir mek için bir plato kurulmuş, ayrıca An kara ve İzm ir’de de çok küçük ölçüde iki stüdyo kurulmuştur. Genel olarak bütün stüdyoların organizasyonu son derece ilkeldir, içlerinden yalnız ikisi, Atlas ile ipek, stüdyo adına lâyık sayı labilir. öbürkülerin hemen hepsi garaj dan bozma stüdyolardır. En büyük ek siklik ses alma aygıtlarında göze çar par. Filmler hâlâ baştan sona kadar çekildikten sonra seslendirilmekte, ye rinde ses alma hemen hiç kullanılma maktadır. Ayrıca büyük stüdyo kama raları da yoktur. Ham madde sıkıntısı zaman zaman kendini şiddetle duyuru yor. 1947 de yıllık pelikül ihtiyacı 5 milyon metre olarak tahminleniyordu. Bugün bu sayı çok artmıştır.
Bugün Türkiye’de film yapımı ile uğ raşan şirketlerin sayısı 50 kadardır. Fakat bunların çoğu, vergi indirme sı rasında ortaya çıkıp yılda birden fazla film çevirmiyen şirketlerdir. Bunların hemen hepsi yukardaki altı stüdyoyu kiralayarak film meydana getirirler. Ortalama bir film 40 ile 50 bin lira arasındadır. Genel olarak bu miktar 30 bin ile 75 bin arasında değişebilir. 1953 yazında Yerli Film Yapanlar Ce- miyeti’nin yayımladığı rapora göre, bu gün Türk sinema endüstrisine yatırılan sermaya 21 milyon lirayı bulmuştur.
★
Türkiye’de gerek çevrilecek filmler, gerek dışarıdan getirtilip oynatılacak filmler kontrola tutulur. Bu kontrol, 19 temmuz 1939 da yürürlüğe konup 15 ocak 1948 de bâzı yerleri değiştirilen “ Filmlerin ve film senaryolarının kon- troluna daiı nizamname” hükümlerine göre yapılır. Bunlardan film yapımına ait olanların belli başlıları şunlardır:
* Ankara’da içişleri Bakanının ba kanlık erkânı arasından seçtiği birinin başkanlığında, yine Bakan tarafından Emniyet Genel Md.den seçilen bir kişi ile Genel Kurmay Başkanlığı, Basın ve Yayın Umum Md., Millî Eğitim Bakan lığından gönderilecek birer temsilciden meydana gelen komisyon, gönderilen senaryoları inceler. Bu komisyona, se naryonun konusu bakımından ilgilenen bakanlıklardan gönderilen bir temsilci de gerektiğinde katılabilir.
* Komisyon senaryoları incelerken şu noktaları göz önünde bulundurur: “ 1° Her hangi bir devletin siyasi pro pagandasını yapan, 2° Her hangi bir
ırk veya milleti tezyif eden, 3° Dost devlet ve milletlerin hislerini rencide eden, 4° Din propagandası yapan, 5° Millî rejime aykırı olan siyasî, İk tisadî ve İçtimaî ideoloji propagandası yapan, 6° Umumi terbiyeye ve ahlâka ve millî duygularımıza mugayir bulu nan, 7° Askerlik şeref ve haysiyetini kıran ve askerlik aleyhinde propagan da yapan, 8° Memleketin inzibat ve emniyeti bakımından zararlı olan, 9° Cürüm işlemeyi tahrik eden. 10° içinde Türkiye aleyhinde propaganda vasıtası olarak sahneler bulunan” senaryoların filme çekilmesine müsaade edilmez.
* Komisyon yapacağı inceleme so nunda senaryonun ya olduğu gibi, ya değiştirilerek çekilmesine, ya da reddi ne karar verir.
* Komisyonun çekilmesine izin ver diği film ler tamamlandıktan sonra ay nı komisyonca bir daha gözden geçiri lir, gerekli değiştirmeler yapılır.
* Kontrol komisyonlarında gösteril mesine ve çekilmesine müsaade edilen filimler üzerinde sonradan her hangi bir mahzur görülürse durum valiler, il gili memurlarca içişleri B.'na bildirilir. Bakanlıkça verilecek emre göre filmin gösterilmesi veya çekilmesi yasakla nır.
* Her türlü filmlerin banyo için memleket dışına çıkması hükümetin mü saadesine bağlıdır.
* Türkiye’de çevrilen filmlerden an cak dışarıda gösterilmesine müsaade edilenler memleket dışına çıkarılabilir.
Yabancı ülkelerden getirtilen filmle rin kontrolü de İstanbul ve Ankara’da kurulan kontrol komisyonlarında, aynı noktalar göz önünde bulundurularak yapılmakta, itiraz halinde film ler bir kere de senaryoları incelemiye memur komisyona yollanmaktadır.
★
Türkiye’de film yapımı son zamanlar da ticarî bakımdan büyük bir gelişme göstermekle birlikte, sanat bakımından bugüne kadar her hangi bir varlık gös terememiştir. Bunun birçok sebepleri vardır. Yukarıda kısaca gözden geçirdi ğimiz genel durumdan buların başlıcala- rı kolaylıkla çıkarılabilir: Stüdyo orga nizasyonunun yetersizliği, yabancı film lerin rekabeti, ham madde sıkıntısı, a- ğır bir sansür sistemi, v.s... Fakat asıl önemli nokta Türk sinemacılığının ken di içindeki şartların bozukluğudur. Bun ların başında prodüktörlerin zihniyeti yer alır. % 25 lik verginin kabulü bir çoklarını film yapımına çekti. Bir yan dan sansür nizamnamesinin ağır hü kümleriyle ondan daha ağır olan uygu lama şekli, bir yandan % 25 lik vergi nin sağladığı kolay kazanç elde etme usulü görülmemiş bayağılıkların film adı altında piyasaya sürülmesine yol açtı. Tabiatiyle prodüktörlerden devam lı olarak büyük eserler vermelerini kim se istiyemez; prodüktör her şeyden ön ce kazancını düşünmek, hiç olmazsa za rar etmemek zorundadır; prodüksiyon şirketi bir hayır kurumu da değildir: film yapımının öbür endüstri kollarına göre çok daha büyük riskleri vardır. Bu böyle olmakla beraber, filmlerde en azdan bir kalitenin yer alması da bir zorunluluktur. Aynı zamanda arada denemelerin büyük bir önemi vardır. He nüz büyük konuları işliyecek durumda olmıyan sinemacılarımız kısa konular üzerinde çalışıp bir temayı geliştirmeyi, işlemeyi öğrenebilecekleri gibi; filimle- rimizde göze çarpan en büyük kusur, tabiata bakmasını bilmemekten doğan kusur da, ancak dokümanter filim çe virmekle en iyi ve çabuk şekilde gide rilebilir. Dokümanter filimlerin büyük kazanç sağlamamalarından ötürü, bun ların, başka ülkelerde olduğu gibi dev lete bağlı kurullar veya büyük özel ku rullarca desteklenmesi gerekir. Nihayet, gittikçe daha geniş bir kalabalığın si nema sanatiyle yakından ilgilenmesini, bu sanatın özeliklerini, başlıca kuralla rını, sinema eserlerinin iyisiyle kötüsü nü ayırdedebilmesini sağlamak için si nemateklerin, sinema de neki'Un-u ku rulması, ciddi sinema dergilerinin ya yımlanması, sinema tenkidcıliğinir sağ lam temellere dayanması yolunda ge rekli şartların hazırlanması da ilk ele alınacak meselelerdendir.
A D N A N U FU K
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi