CEP KÖŞESİ
__________ OKTAY EK İNCİ_________
Nâzım’ı ‘Kalıcı’ Kılmak...
Kültür Bakanlığı’mn girişi
miyle ve UNESCO’nun
2002’yi “Nâzım Hikmet Yıh” : -olarak belirlemesi üzerine baş latılan etkinlikler yıl boyunca sürecek...
Kimileri bu güzel “vefa” ör neğini bile Nâzım’ın sadece
“aşk hayatım” öne çıkartarak
bir tür “magazin kültürüne” bulaştırmak istese bile, m il yonlarca insan, yüreğini ve ak lım “yurduna” adamış o güzel
“Türkiyeli”nin şiirleriyle, söz
leriyle ve duygularıyla yeniden doyasıya buluşacak...
Ne var ki bu tarihsel kucak laşmayı “kahcı” kılacak proje lere de bir an önce başlamak gerekmiyor mu?..
Gerçi, “yayınlar” yoluyla,
“söz uçar yazı kalır” gerçeğini
de yaşama geçiriyoruz; ama, o yazıların sonunda “arşivlerde
de) bu çeşmelerin başmda top landıklarında, Nâzım kim bilir onlara ne güzel şiirler fısıldar... Sevdalı dizeler su sesine karı şır, sadece kulaklara değil yü reklere de seslenir...
N âam ’ın çınarları_______
Bu proje için ise kâğıda, ka leme ve “ödeneğe” bile gerek yok... Her kent, her kasaba, her köy... Oranın en güzel ve ulu çınarının adını “Nâzun’m Çı
narı” koysun... Üzerine bir pla
ket çakılsa da olur, çakılmasa da...
Ancak yeter ki bu karar, be lediye meclislerinde, kent kon seylerinde, köy ihtiyar heyetle rinde, “davuDu-zumah şölen
ler” de düzenlenerek alınsın...
Sonra oranın insanları, kuşak tan kuşağa hep “Nâzun’m Çı
narı altında” buluşsunlar,
se-Muğla Belediye Başkam Osman Gürün, Yunanistan’dan H alkida Belediye Başkam Haralambos Maniatis’le Nazım Hikmet Parkı’n- da dostluk için bir araya geldi...
kalacağını” düşünürsek, yaşa
mı paylaşacak ve Nâzım’ı hep
“bizle birlikte” yapacak adım
lan da artık atmalıyız...
Nâzım’ın parkları_______
Örneğin, Muğla’da belediye nin birkaç yıl önce gerçekleş tirdiği “Nâzım Hikmet Parkı” projesini, diğer kentlerimizde de yaygınlaştırmak zor olmasa gerek...
Son günlerde değişik yöre lerde sözü edilen “Nâzım hey-
keBeri” de işte bu gibi “park lar” içinde tasarlanabilir...
Böylece Nâzım, o parkta gezi nenlerle “güneşe” çıkar, o parktaki sevgililerle “akşamı” karşılar, o kent halkı da Nâ- zım ’la buluşurken yeşili, çi çekleri, güzellikleri de onunla paylaşırlar...
Nâzım’ın çeşmeleri...
Ya da sadece kentlerimizde değil, “köylerimiz”de de Nâ zım Hikmet’i kalıcı kılabilmek için, sözgelimi “Nâzım Hik
met çeşmeleri” yapamaz mı
yız?..
Genç kızlanmız, kadınlan- mız (ve elbette ki erkeklerimiz
rinlesinler... Hatta altlannda
“çınaraltı kahveleri” de kurul
sun, çaylar içilsin, tavlalar atıl sın, evlenmeler teklif edilsin... Nâzım “koca daBarıyla” hep sine kucak açsın...
N âzını’ın sokakları______
Nâzım, kentlerin “insancıl
dokularına” hayrandı... Bu do
kulardaki “insan sıcaklığının” ise özellikle “sokaklarda” ya şandığım sürekli vurgulardı...
Biz de şimdi, kentlerimizin alçakgönüllü ve kimlikli bir sokağına artık “Nazmı’ın So
kağı” diyelim...
Bu, sakın öyle gösterişli ve geniş bir “cadde” olmasın. Hatta, tarihi dokulardaki bir
“çıkmazsokak” bile olabilir...
Çünkü insanlık kültürü ve da yanışma bilinci, işte o “yolu ol
mayan evlere” de komşuları
nın arsalarından yol sağlayan çıkmaz sokaklarda değil m i dir?..
Evet... Gelin bu “kahcı” pro- jeleri daha da çoğaltalım... Nâ- zım ’ı sadece bu yıl değil, ku şaktan kuşağa kucaklayalım...
Oekinci@cumhuriyet.com.tr.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Tah a T o ros Arşivi