„ t T - f & ı û n f Tarih nerede biter ve roman nerede baş lar ? RoV ancı tamamen mulıayyelesinde yarat tığı mahlukları istediği ve dilediği şekle ko yabilir : Halbuki, yazdığı romanın şahıslarını tarihden almışsa, onlara dilediği şekli ve si mayı verebilirini ?.. Bu meseleyi ilk düşündü ğüm zaman gençliğin ancak eşiğinde bulunu yordum. Düşüncelerimi şimdi, gençlikten ar tık uzaklaşmağa başlarken yazacağım. Henüz çocuk denecek bir yaşta ve neşretmek eme- lile değil, lâkin bu simanın tesiri ve hükmü altında kaldığım için, Osmanlı tarihinin Kösem Mahüpeyker suftan ismile aldığı kadının hayatı nı yâzuıak istemiştim. Devlet işlerini elinden alacağı için bir oğlunu Yeniçerilere parçalat mağa kalkan, diğer ve son oğlunü yine ayni sebepden dolayı tahtından indirdikten sonra öldürten, yerine geçirttiği torununuda bu sefer annesi devlet işlerine karışmak istediği için zehirletmeğe teşebbüs eden, nihayet kendisi gelininin adamları tarafından gizlendiği bir yükten çıkarılarak perde iplerile boğulan, aslanda Trabzunlu bir rum papasının kızı ol duğu söylenen bu kadın, yeni bir Shakespe- are’e birkaç piyes birden ilham edecek kadar zengin ve taşkın, trajik bir hayat geçirmiştir. Torunu namına saltanat sürerken, yüz verdiği yeniçeri zorbalarından birine vararak onu pa dişah yaptırtmak istediğini düşmanları iddia etmişler, boğulduğu gece Saray halkını aley hine kaldırmak için belki gelininin emrile bu iftirayı kullanmışlardı. Bir tarih değil bir roman yazacaktım.
Mevzuu dahada canlandırmak ve ili ti Tas landırmak maksadile bu iddiayı, bu iftirayı bir hakikat olarak kabul ettim Ve Kösem’i bektaş ağa ismini taşıyan o zorbaya aşık ola rak tasvir ettim. MUsvetteleri yırttığım için, yazdığım bu sahne ' ne dereceye kadar mu vaffak yahut gülün olmuştum, bilmiyorum. Ancak sahne şu idi : Kösem, artık porsumuş
derilerinde durmayan allıkları ve düzgünle rde güya süslendikten ve güzellendikten son ra, bektaş ağaya sevgisini söylüyordu ; ve düzgün tenile kumral bıyıklarından ve kuv vetli bazulanndan başka hiç bir şeye malik olmamakla beraber bunların her şeye tahak kümünü görmekten mağrur, genç yeniçeri zorbası ihtiyar sultanın kendisine yaklaşmak isteyen buruşuk, boyalı ve kat kat gerdanlı yüzünü itiyor, u Hayır, ancak torununu tahtından atıp Osman oğullarının makamını bana temin edersen saııa kollarımı açarım ! ” diyordu. Gece ilerilemiş, büyük annem yatma mı bir kaç kerre ihtar ettikden sonra vazge çerek odasına gitm işti.
Sahneyi ta nihayetine kadar yazdıktan sonra, yorgun bir halde yattım. Ve galiba uyur uyumaz, Kösem sultan rüyama girdi Tarihin anlattığı gibi şişman, mağrur, korkunç bir kadın değildi. Hafif, narin, yumuşak ve ürkek sesli bir kadındı. Hem beyaz saçlarının altında balmumu gibi sap sarı bir rengi var dı. Üzerime yeniçerilerini saldırarak beni teh dit etmedi ; Mazlum bir eda ile, boynu bü kük, karşıma çıktı :
“ — Yirmi sekiz yaşında ölen kocama hayatımın son demine kadar sadık ve aşık yaşadım. Oıınn üzerine başka bir erkeğe yan gözle bakmak değil ihtiyar yaşımda, fakat gençliğimde bile hatırıma gelmedi. Bu günahı ııiçün işledin, oğlum ? düşmanlarımın lafına kanup bu iftirayı bana niçin reva gördün ? ” diyordu, Ve boynunu daha fazla bükerek, kar şımda, ayakda, hüngür hüngür ağladı .
Uykudan uyandım. Kalbimde ölüye karşı duyduğum hicap ve merhamet, bunun bir rü ya olduğunu anladıktan sonra da devam edi yordu. Yazmağa kalktığım bu romanın yap raklarını yırtıp attım. Ve yazdığım şeyin fe nalığı hakkında kendi içimde hiç bir şüphe beslemediğim için, bu suretle bir fedakârlık yapmış oluyordum.
Bunu ştiphesizki bir kaide olması için anlatmıyor Fakat, sadece bir sual olarak şunu yazıyorum :
Romancı tarihten aldığı şahıslara, sırf eserini daha zenginleştirmek ve heyecanlan dırmak için işlememiş hat. işlemeği hatırla rına getirmemiş oldukları günahları da yük lemek hakkına malikmidir ?
M unarnr hayatta bulunan ve yahut henüz evladı sag olan bir adam hakkında hemde Itıra etınıyerek sırf insanların ilânından
« T “ « ¿
mud óla" ölülerin İliç birm üdaiUeri ve hiç bu l ^ d u? s ^ / ? aksi r^ “^ e ş ^ l g f r
vazife ve m ecburiyetleri bile evirip çevî- u p çiğnem eğe çalışırlarken elbette bu
hak-mış yüreklerinde bir cocuk vi„,ı merham etini oyan d ırmak beyhude bir
ğav-hiz h i ? f mıUnuo >’uzüncü senei devriyesi 2 1 ,farkm a bila varm adan bir , k ? ay e w e dünyaca tes’it edilen W alter Scott’dan
em aki ‘
16'.'“T
<to*u: ™maa,arS a d¿ n
recede k a n s ılfeb^tIer blç bır zaman bu de- cede kan şd ,, sık ve gm ft olmamıştı. Lâkin tıh a?eh bebliid e ndh rİ insa,i lar okadaı skm-fazla ca k , i" 31 ° Idularkk k ı l a r ı tarih khaní-i,. aZ a ku~ru ve ? ok mufassalBir çok sönük ve silik şahıslar, farkında
olmaden yaptıkları işler ve belki isteme
den amili oldukları vak’aların hatırı için
bellenmeğe artık
tahammül edilmiyor.
Tarihten sade fazla ihtiraslı, fazla hey-
canlı, meziyetleri sayesinde ve yahut ka-
bahatları yüzünden birinci safta duaran
simaları istiyorlar. Ve bu vaziyet karşı
sında, tabiidirki vesikaların tozlu ve çürü
müş yaprakları üstünde gözlerini harabeden
müverrihler azalıyor, yahut onlarda moda
ya uyuyor. Romancımı müverrihini oldu
ğu pekde tayin edilemeyen yeni bir mu
harrir sınıfı peyda olduki, bunların en
başlarında gelen Emil Luduvig ve André
Maurois gibileri büyük müverrih ve mü
tefekkir unvanlarını bile aldılar. Bu çeşit
muharrirler kitaplarını yazarken iki gaye
görüyorlar : Biri eliııdekini bir an evvel
bitirerek heman yeni bir mevzua daha
girmek îkinciside okuyucunun alâka ve
iıeycanını kabil olduğu kadar tahrik ede
cek bir şey yazmak. Vesikalarına mutlak
surette sadık bir müverrih, kendisini meş
gul eden şahıs hakkında duyduğu bir if
tira ve bir iddiayı elinde kafi bir hüküm
verecek malumat olmazsa elbette sadece
kayıt edecektir. Halbuki bunları hakikat
diyerek yazdığı taktirde, tarihini yazdığı
ve hayatını anlattığı sima daha korkunç
yahut daha güzel ve masum olacaksa, o
müverrih romancı fırsatını asla kaçır
mıyor .
Tenkit sahasında yazdığım ilk yazıyı,
nev’inin romanmı yoksa tarihini olduğu
son salıifelere kadar kafiyede anlaşılma
yan bu nevi kitaplardan biri hakkında
yazmıştım. Bu perenses Lucien Murat’ın
içinde çok yeni ve kıymeto malumat ta
bulunan « Iıııpratoriçe Katerinanın hayatı
aşıkanesi » isimli eseri idi. Dostlarının sa
yesinde talıdan indirüp sonrada onlara
rtaiku'î
mI,rensesta M ran 'S averete
Za maWf rr v Pe " r ™ CaS1f ° r i?,ii, B" 80,1
m utalteakâr ın e c m .Z
,
ag"' ba?h ve
danUibar” 'V iv'S,
“ * ■ * « ■ £
ederek neşrolun«,, „„
İ l Z o Z İ
yZ
f slesere « S
Çok muhavereler konmuştur. arZUSlIe bİr
Bu konuşmalar, konuşanların
psiko-a Z l t ^ V
^ mUÜak bİr sadakat ve
o lsîn tarih Phflî t İlmr.İŞ, • Iâkin’ ne olursa valan’ ■ IDdakl hürm et' onun s u İ e L r emiyf Ceğİnİ VG ancak m utlak vereceği
t&ZSSSfi&JFİ&’t Z
v
^
i &
t r
S
“ b l r L —
tariif)Zr.de • bU
rom anlaşmış tarih veya lerdeTZ™
bürü“ e? rom an’ son sene-M ip te gördüğü rağbetin belki fazlasını da gördü. Fakat bu nevi
edebi-ve en T “
' İem a” «“ ■» en ieSa
e en kıymetsiz mahsullerini verdi ve
d u S r nmuraPî mUbayyeI şeyIeri tarihte'0l-Şu kadar kiS
1Îoma°nkUt? a?a çaI,ştl durdu-
ciddî vo ı
•?mamn tesırıni ve nüfuzunu
ddı ve hakiki tarih kitaplarımızda da
hiç görmıyor değiliz. Meselâ eskiSadra-üyetteıfaQ
* ? ”* ^
Pa^
a m £ u
tıyetten
evel
yazarak
meşrutiyetten
sonra
neşrettiği
üç ciltlik
Osmani
ve resmine
'£urul“Î “na, ciddiyet
iie1^
S“ “ “
5e o S , getiri
â f i B f a a s s
bazali a r ,T ? ,r ! L ? ,f ik“Iari,n S « “» ™
t a l e r i n e
d i r e t m e ™ e S , “ ^
vakalar, % ûne“ Î v e y a T ^ ’ a”' alt,i”
• ,
Ş11vey& fırtınalı
günlerdes ^ ' n ‘ z ; , ‘ z z ~
“ £ ; ■ ; • ■ » * ' J s v s i î s s
5 ? s « S S
runa gıda^yapıyor. Kanunun muayyen bir
h a h r a lL ı^ r ö m ü f le r i11^ ? - S° n ra Vars,nheyecanlı bir eser vJ m Î!tabîda ^üzeI ve
kazanmak isteven7
mak yahut sırf para
ve Şikârı o ls u n ^ îk in “î * " * ' 1®*» tfdası
taplar tarih israi / S
h e olmazsa bu ki-
vakasını anlatan
TarihİD
fiği gün havanın hakikaten fırt
geÇ'
olduğunu bilmiyorsa vİk’a K? 111 Ve fena
^abet etti diyerek
i “ ™“ evveIe
bolutlarla kapatmasın v e T a k Î t
fecaatini büsbütün QT.t
, k a tasvirinin
tarda büyük cıö-ı n rbrmak için ruzgâr-
A ncİl
h? § kIan Ir,fetmesin.
tak surette’ hürmektkârf ve“emÜVerrİhİ mut~
tediğimiz vesikaların n
m kllmak is‘
retÎG UygUQ oIda^ ne malûm? “diyesorü-'
lamazmı? insan kendi fili hakkında dün ver
diği bir hükmü bu ğün kabuletmek istemi
yor ve çok kere senelerce burun buruna
yaşadığı bir adamı uzun seneler yanlış an
lamış olduğunn birdenbire göriyor veya
sanıyor
Şuhalde bir asır, beş asır, on asır evel
kalmış bir vesikanını doğruluğuna, iftira
olmadığına, yahut sadece hata olmadığına
nasıl inanmalı? Birşey daha var : Asırlar
ve zehinler değişince, vesikalardan çıkan
manalar\le denişebiliyor, Yahut birdebire
çıkmış yeni bir vesika tarihin kurduğu
bütün bir yapıyı deviriveriyor.
İşte Neron beşerin hafızasında asırlar
ca ve asırlarca en ürkünç ve kanlı bir
çehre olarak yaşadı. Halbuki daha dün
kuvvetli bir müverrih onu taliin gadrına
uğramış ve affetmez kinlerle yere vurul
muş bir adanı, adeta hayrı şerrine galip
bir adam şeklinde gösterdi ve gösterirken
birçok vesikalara istinat ediyordu.
Romana kaçmış ve romandan bir çok
unsur almış tarihler lehinde söylenebile
cek bir şeyde şudur: Bir hayal eseri oku-
nuyormuş gibi sıkılmadan, yorulmadan ve
bıkmadan okunan bu tarihlar, bir çok kere
kalın ciltlerde hakikata mutabık bir sada
katin maziyi anlatan tarih kitaplarının
okunmalarında mühim bir amil
oluyor-» J j j j .¡ui®
LL
u
r
J
‘ ' h ' V u ? u^ p 6 ^ j L j c i ( r — c y j u l o u U'~ i- U u J
¿L^yT UşLjkp <~ş~J ¿L
_
o_í¿_n
^ L - y \ < ¿ S j J j L j j A— ^ 5 3
- r ^ j y f
^ Al-Z¿LfA'cUl
cs_r
J -J ’ ^ (_ r c ^ <Üj . - ' j i j , / c T - j p “ = _ -^ r > < = V j s j j à j i J J j ^ r < - L s > ^ a ( - o à N «y- ¿ b U r > , .¿ >— ^
^
DJ
v &
T u ^ j j ] (
' " f " '3 C-p O L . J ^ . J j l J , I o j ^ p ^ _ > p ^ ^ ^ ^ " ^ W f r t M s ( ^ l j ( '~ S j ' ^ ( j ^ ' ^ Jl& <J^ J '-S r £ p
İ X — V j y j -* r y -^ jf y 0 . v - j j s j i ^ ^ r i ' > t o j j -o u i y / . , _> ' : ı - “ - f ^j - °j- G p <^a s i aİ b j I¿ 9 V t c ¡C -J | f ^ ° - ^ y ‘ i r i ¿ T 5 U 6 “ o T 2) » 4 , 1< = d ? S ^
‘
^ / s j > J b j İS
_ ' J > - t i J Ö L j î ^ J Ü,J> (^ CJyjyf
(JÿTj I < ° V—
^ğJJl)\y_^
cJ~°J
lL-U(
w» * •ir Lf> °j> íij j'^
<J L r^| v Ç o ^ t - > j — \ ° ^ < r ^ l *Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi