• Sonuç bulunamadı

Az gittik uz gittik:Bay Safa

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Az gittik uz gittik:Bay Safa"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^ıııımiHfnmmıntııtııififnftfMmmmttmnıimtffVg.

r --- 1

m f i İ T T İ B

4

m üf'UMP Mini M r*'<|i*HIHİW1i'liMİİSİMHW

1 3

« Î T T İ K

Bay Safa

ı

| Uğurlu olmasını, İyi geçme- Ş sini dilediğim yeni yıla, Pe- yami Safa’dan banlamak iste- | miyordum, Onuıı için kendi­ li sine cevabım iki gün gecikti. E Peyami Safa, beni çok ağır | suçlamaya çalıştığı, jurnal E ettiği bir yazısında kendisine E özgü kalem kabadayısı pozu jj ile şöyle diyor

İ «Hem de bir | mizahçının her | gün gittiği mev I zularda fikir be i yan etmesi, bir İ canbazhane i- | bişiııiıı dünya

jj ahvaline dair konferans ver­ il meşine benziyor. Güldürmü- E yor, gülünç oluyor.»

I Bay Safa’nm bu yazısını | okumuş olanlar şaşmışlardır. E Durup dururken, ortada hiç- 1 bir şey yokken bay Safa’nın E bana böyle saldırması neden? | Bir fıkra durup dururken J yazılır mı? Hani «Bayram | değil seyran değil, eniştem | beni neden öptü?» diye bir I söz vardır. Bay Safa’nm ya- I zısını okuyunca «bayram de- E ğil seyran değil, bay Safa | beni neden ısırdı» diye dü- | şündüm Doğrusunu isterse- E niz ısıramıyor da. O eski ı- E sırgan Peyami’de kalmamış. I artık, Perde’de gördüğümüz E Metro Goldivin Mayer asla- | nı gibi, başını yorgun yorgun jj bir sağa bir sola çevirip kük- | reme taklidi yapıyor. Takma 1 dişli aslan ısıramıyor, ısırma | rolü yapıyor.

E Bay Safa’nın bu yazısını | okuyanlar, durup dururken E neden böyle bir yazı yazdığı- E na şaşmasınlar. Bu işin bir | öncesi var, anlatayım. E 19 aralık günlü Milliyetteki | yazısında bay Safa «Türkçe- E miz» adlı bir kitaptan söz e* | derken şöyle demişti: E «Kitabın ön sözünü dikkat- | le okumalarını bütün dil ve E edebiyat öğretmenlerine, genç E şair, hikayeci ve tenkidçilere, E yazılarında «Tilcik», «Pilcik», I «Cülcük» biçiminde kelime- | lerle cıvıldaşan kuş beyinli E öz Türkçecilere hararetle | tavsiye ederim.»

1 Ben de ertesi günü Akşam’ E da bay Safa için saygılı bir E dil kullanarak şunları yaz- r mıştım:

E «Peyami Safa gibi kırk yıb E tık bir yazara, dilde kendisi E gibi düşünmiyenlere «Kuş | beyinliler» demek yakışır mı? | Ayıp, çok ayıp. Bu sövgüye E karşılık, öz Türkçecilerden bi- | ri çıkıp da, dilde Peyami Sa- E fa ve onun gibi düşünenlere : «Kaz kafalılar» dese, ben o* E nu da kınarım. Böyle şey •- I lur mu? Kuş beyinli ne de­ li mek? Bunca yazan «Kuş be- | yînli» diye aşağılamak, kü- | çiimsemek neden? Bir düşün- E ceniz varsa söyler, tartışırız, | Ağız bozmak, güçsüzlere öz- | güdür. Eskiler «Uslûb-u be- E yan aynı ile insan» demişler. E «Kuş beyinli» sözünden, bu | üslûptan, bu söze uygun bir | sonuca varmak, Peyami Safa ; için hiç de iyi olmaz.

E Ne yapmalı bu 60 yıllık ya-E ramaz çocuğa bilmem ki... E Toksa yatırıp ağzına biber E mi doldurmalı?»

| Bay Safa, asıl cevap ver-| mesi gereken bu yazıma, hiç- E bir cevap veremedi, veremez* İ di. Ama «Kuş beyinli» sözüne | karşılık «Kaz kafalı» benze- | tişini de bir türlü sindireme- E di. Bekledi, bekledi, artık da- E yanamadı, durup dururken, | — Canbazhane ibişi!., diye E patlayıverdi.

I Bay Safa’nın her suçlama-E sına ayrı ayn cevap verece- I ğim. Sakın «Değmez» deme- E yin. Değer. Bu Bay Safa He E benim aramdaki bir tartış- | ma değil, bitik saldırgan, jur- E nalcı, dedikoducu, içi başka | dışı başka bir eski kuşakla, E yeni kuşağın çatışmasıdır. E Şimdi düşünüyorum da, E bay Safa’ya o yazıyı yazma- E malıymışım diyorum. Bay E Safa’ya taş attığım için de- E ğil. Benim yazımın çıktığı İ gün, bay Safa Milliyet’teki E fıkrasında şu «itiraf» da bu- E lunuyor:

| «Geçen sah sabahından be­ ji ri bir tek sigara içmedim. | Psiko — Analize, Narko — A- | nalize, Kripto — Analize, hiç E bir — analize girişmeden iki E büyük neticeyi arzedeyim: E Tirmi otuz seneden beri ne- I fes borularında, haykırışları | derinden derine gelen puğu E kuşları, çaylaklar, kargalar, E kurbağalar birdenbire sustu- E 1ar. Göğsümde bir meydan İ ferahlığı ve aydınlığı var. E İkinci netice berbat: Ba-İ şım... başım... Aman başım... E Ne oluyor! Ağırıyor mu? A- | ğırması için mevcut olması E lâzım. Başım gitmiş, yerine i benden daha budala birinin E başı gelmiş Bu satırları ya- E zarken, en basit kelimeleri, E hafızamın zifiri karanlığı 1- E çinde arıyor ve zor buluyo- I runı. İki üç gündür, belki si* E de bunun farkıııdasınızdır.» | Bundan daha açık bir itt* E raf olur mu? Bay Safa «ba- | şım gitmiş, yerine benden da- E ha budala bîrinin başı gel- E miş. Belki siz de bunun far- | kındasınızdır» diyor.

Ş Öz Türkçecilere «Kuş be­ ji yinliler» dediğinin ertesi gü- E nü bay Safa işte bu itirafta | bulunmuştur. Şimdi bay Sa- E fa’nın o yazıyı hangi kafa ile I yazdığı daha iyi anlaşılıyor. | Ben bunu bilmiş, anlamış ol- | saydım, hiç bay Safa ve o- | nun gibi düşünenlere bir

(Devamı î İnci »ayfadaj

^ııiMımmııııtıııııııuıııınımıtımHdiutnHiııı

â ı

»nüne mn nm »ı »p n -H iM iı n tı n n n »n n »n »» < "" "" l| o » '” lw ” n ll ll ll ll ll l' ,' ,l ',ll ,,, ll l, ™ 'l< l*w '' 'l ll w m '' 'n, nı lll '' H ,,l ^ m ıll' 'H " m ” ^ n 'm n ,’ m rn lm ll n lm m 'lın ıl ll l' 'lım w n n ll l> w lm ıl lll ım n C T ın ır ,n m tt m T m m ,m ı™ n m nm ln ln l' 'l ,l ll m ,, m ’* ''> '> ın ',,l ,m T O u rn n ım n ıı m o ın ııı ın m 'i n ım n ni H in ım m ım nr ıı ıı nı m ın ın m m ım nı ıı ıı nm m ım m n ın nı m nı ın nm ıı m rın um m ım m nı ıı nm ım nm ım n ın ıı ıı ıı ıım nın m m n n m m m ım ıı n Ti m m nm m ıı ıı m ıı ıı n m ırm n T m n ııı »n nın ııırııııırım m ıı ıı n ıı ıı m iT n m n n n n ım m m ı> ın ım ııı ıııı ıı n ın ııı ıım ııı ııı ım ııı ıiM in ııım ııı ııı ım m nı

(2)

^ıııııiıımurMiı»mııiiiHHm«ımmmııi!iîıı,,,,'iMt,#^

I

i

| C Q i i i T f i K |

Bay Safa

J «fie« »ayladi») |

î TiiFHçpeinin. «R a» Hafalı» d>- î

I vpbilpgpğini <l«sHn«r, y a *»r i

i mıvdım? Oçfl^hî Ray s » '» - f

i m « e vaaıv hangi

Halayla i

i pâdisiH i

ani*gan«HM?H»- ı

= «Renden daha budala biF'nin f

I has» dediği « has gelmede* §

i ötme, övle biF vasiyi hay Ra- I

i fa'miı bile yaamıyapağını d«- I

i süHmelıydim

I

Ra.v «ala hana iisiilIgF 'p - =

I ri.vflf• Ren de tına Hhşiik bj? i

i ügiit vpppppiim-

Reni «Çan- ı

I Mihanp İBİŞİ* RB bpn»pttıg| i I u .yanıcı vasapağuıa. acık açıH §

1 şöylpse |)Bn o yazıyı, «ŞiideR, 1

i .yt-rinp hcmicM daha hndaia | i Bipinin bası a*,|tü? dgd>s>m i

i

hasla yanmıştım. dese.

ceH =

| daha desFiı «İma?- mıydı-’ f

5

Rin

hay Safa'BiB Başiar,n- I \ dan hangisini lastFhen

hangi

i I yanıyı yandığını nasıl ?»% ş

i

.valim?

Hiç

elmansa vantsmm

|

\ allma Wf net ImymahdF;

« M a s ı y8F?n * | ^ımımımnıımmmıımnmmıımım'HiH

(3)

.... . .... .. .... .... .... .... .... ... . .... .... .... .... ... . .... .... .... . .... .... .... .... .... .... .... . .. .... .... .... .... .... .... .. .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... .... . ım ıı ım ıı ıı ıu ı .... ... • H ii iıı ıı ıı ııı iM iı ıı ııı ııı ııi M iı iM iı ı» ıiM iı ıı m ı u ıı ıı m ıi M iı iH iH m ıı ıı ııı .... ... .... .... .... .... ... . .... .... .... .... .... .... ... ^mtMiımiimmıııummyHmnfiıııtınııiktmtıımıı

A Z G İ T T İ K j

| p n c i T T i K !

|

B a y Safa

(

II

Dünkü yazımda Bay Sa- jj | fa’ıun öztürkçecilere «kıılŞ | Ş beyinliler» dediğini, ertesi I | günkü yazısında da «başım | İ gitmiş, yerine

| benden daha § budala biri- I nin başı gel- § iniş, İki gün- İ l i İ dür, belki siz H ,

| de bunun farkındasınızdır» : diye açık itirafta buluuduğu- = nu anlatmıştım.

Cinayetlerden sonra çoğu

\ zaman caniler, sorgularında İ şöyle söylerler:

«— Çok sarhoştum, ne | yaptığımı bilmiyorum.»

«— Başım yerinde degil- | dl- Elime bıçağı aldıktan son- | rasıııı hatırlamıyorum.» : Ama bütün bu «çok sar-| hoşluk», «başı yerinde olma- | mak». «bıçağı eline aldıktan f sonrasını hatırlamamak» suç- 1 luvu kurtarmaz. Bunlar «ha- \ fifletici sebep» bile değildir.

Bay Safa da tıpkı bıçağı | eline aldıktan sonrasını ha­ il tırlamıyaıılar gibi, sar’a nö- | beti içinde bir kere o zehirli | kalemini eline aldıktan sonra | ne yazdığını hatırlamıyor. § Ancak ertesi günü,

«Başım gitmiş, yerine ben jj den daha budala birinin ba- I şı gelmiş...» diye kendini şa­ li vunmağa çalışıyor. İyi ama, : kendisinin «benden daha | budala bir baş» dediği başla = bu Bay Safa, on binlerin o- kuduğu bir gazetede hergün yazılar yazıyor. Yeryüzünün beş kıtasında, böyle bir baş­ la gazetede yazılar yazan baş ka bir yazar biliyor musu­ nuz?

Bay Safa, başlarından i hangisini taşırken yazdığını, i sizin anlayışınıza bıraktığım § bir fıkrasında benim için i şöyle diyor:

«Ben de bu eşsiz kabili- I yete acıyorum. Yalnız çok 1 yazdığı içi* değil. Görüyo | rum ki mahud fikirlere bağ- I lılığını azgınlık derecesine | vardıran bu arkadaş, büyük 1 dünya meselelerini kavrama- | ğa müsait bilgide« mahrum- | dur. Sadece inat ediyor veya | iyi saatte olsunlara boyun e- I ğiyor. Yazık, çok yazık.»

lleriki yazılarımda daha | açık belirteceğim üzere, Bay I Safa’nın bu sözlerinde, bizden = önceki kuşağın doğu kafalı | olan yazarlarına özgü bütün i

hastalıklar görülmektedir Bence doğu kafalı yazar, I şu belirtileriyle tanımlanır: § Bunlarla bir tartışmaya 1 girilirse, söylemediğiniz sözle- | ri söylemişsiniz gibi davranır, I düşüncenizle, yazınızla hiç 5 ilgisi olmayan bir yerden sal- § dırır, sizi vurmağa çalışırlar. | Yazıya, hasımlarını över I görünen sözlerle girerler. | Böylece, tarafsız olduklarını, | doğruluktan ayrılmadıklarını § göstermeğe çalışırlar.

Jurnal, iftira, çamur at- 3 mak, bunların en bellibaşlı I silâhlandır.

Şimdilik yalnız birkaç be | lirtisini yazdığım doğulu ka- i fa numaralarının hepsi de | Bay Safa’nın bu yazısında 3 vardır. Benim kendisine yaz- | dığım yazıya cevap vermiyor. | Ama benim yazımdan tam on | gün sonra, hıncını almak i- | çin, durup dururken bana 1 çatıyor hem de hiç kanıtsız, | hiç belgesiz, havadan konuşa I rak... Siz onun benim için § «eşsiz kabiliyet» dediğine i- 2 nanmayın. Bu «eşsiz kabiliye § te» yani bana açıyormuş. Vah 1 vah vah... Demek bana acı- \ yor Bay Safa? Neden? Çün- | kü ben «mahud fikirlere az- i gmlık derecesinde bağlı» ymı- I şım. Üstelik «dünya meselele- jj rini kavramağa müsait bilgi- | den mahrum» muşum da «sa i dece inat ediyor, iyi saatte | olsunlann emrine boyun e- = ğiyor» muşum. Bana «yazık, = çok yazık» mış. Bu Bay Safa | ne kadar d3 iyi yürekliymiş. \ Acımasını da biliyormuş.

Onun gerçek e r e ğ i | çok başka. Bay Safa demek | ister ki:

— Ey hükümet, ey polis, ş ey jandarma, ey bekçi, ey Ş gençlik! Uyanın, gözünüzü I açın! Bu Aziz Nesin, yazıla- | nnda komünizm propaganda- ş sı yapıyor. Hem de şöyle böy- | le değil, işi azgınlık derecesi- | ne vardırdı. Birşey de bildi- | ğinden değil «sadece inat er I diyor, yahut iyi saatte olsun- | Iarın» emrinden dışarı çıka- | mıyor.

Bay Safa’nın dilindeki bu | «iyi saatte olsunlar» m kim- 1 ler olduklarını elbette anlı- § yursunuz.

Bay Safa! Siz, bir fahri- | katörsünüz. Evet, evet, siz I bir fabrikatörsünüz de habe- | riniz yok. Çok kişinin de bun- | dan halleri yok. Siz, yeryü- | zünün sayılı fabrikatörlerin- i den birisiniz. Ne fabrikatörü i mü? Söyliyeyim: Siz, bir ko- | miinist fabrikatörüsünüz. Hiç | bir fabrika, çıkardığı mallara 3 sizin kadar bol etiket yapış- I tıramadı. Sizin etiketiniz, on : parmağınızdaki on karadır. | Bir fabrikatör olduğunuzu 5 biliyor muydunuz? Bilmiyor- 1 sanız, bunu benden öğreniniz. | Çünkü sizin ve sizin gibile- 1 rin nasıl birer komünist fab- ; rikatörü olduğunuzu benim i kadar hiç kimse bilemez. Bu- I nun acısını ben, karşı koyma- § ğa «tenezzül» bile etmeden | yıllar yılı çektim. Bu yazım 5 | da, kendimi savunmak için I | değil, «mümessili» olduğunnz jj 5 çirkin, yanlış bir anlayışın I (Devamı 5 incide jjj

(4)

^tııtıııtımımımıııııınıtıtiMiıııııııiMimf ııiHiıtısııır';

G İ T T İ K . !

I

|

|

Bay

j

(Baştarafı 3 üncüde) l : bütün içyüzünü kamuya açık | j | iamak içindir. Sizin gibi da- 1 1 | ha beş, on Peyarnı Sata ol- § j § saydı, aramızda komünist ol- İ j | mayan tek kişi kalmıyacak, 1 1 r en sonunda aynada o suratı- I | nızı görüp, kendinizden kor- i | kacak, aynadaki hayalinize \ | parmağınızı uzatarak,

| — Mahut, mahuuut... Azı § i lı mahut! i ’ akalavın, tutun. . ; î Azılı mahut!... ¿iye bağira- | 1 çaktınız

Bay Safa, dışardan yüz i | propagandacı getirtilseydi, î \ sizin yaptığınızı yapabilir I \ mıydı pek kestiremiyorum. \ ; Size göre kim komünist de- Ü \ ğil, söyler misiniz? Komü- | 1 nizm. her kılığa giriyor. Öz- | | türkçeci komünist, yurtsever § : komünist, dindar komünist, S \ gerici komünist, ilerici komü İ § nist, sizin gibi düşünmeyen I \ herkes komünist. .

Bay Safa, artık bu işi, \ I bu sorunu açıkça çözümleme- | | nin sırası geldi. Bu kez ya- | 1 kanız kalemimden kurtula- 1 | mıyacak, sizi kaçtığınız yere İ ! i değin kovalıyacak, ama orda I ; | da, sığındığınız yerde de sizi I

? barındırmıyacağım. I j

| «Arkası yarın» 11

Not: Hastalığımdan ötü- i \ rü telefonla yazdırdığım dün- [ I kü fıkramdaki birkaç yanlış \ I için okurlarımdan özür dile- §

t rım. İ

(5)

it ırmilHiııııılıifMiiiiııtitmtfMifitııiHmıııtitııtiHiıı ııııımımı tim ıı Mi t mimi t ııııııuııııııııoıırtıııııiMiııııııiM

» İ T T İ K

1

İTTİ

» İ T T İ K

B

A

Y

İ

d

a

f

a

111

Bay Safa’nın, yazarlar ara­ sında bir dokunulmazlığı var­ dır. Ama onun bu dokunulmaz­ lığı, kendisi için övünülecek bir şey değildir. Çok kişi şöyle der:

— Aman Peyanıi mi, bırak bırak... Tandan dolaşmalı daha iyi...

Neden böyle diyorlar? Çün­ kü Bay Safa yıllardan beri her­ kese çamur atıyor.

Bay Safa! Siz, başkalarına

0 kadar çok çamur attınız ki,

o attığınız çamurlardan küçü­ cük birer parçası üstünüze sıç- rasa, daha bitmemiş bir heykel çamuruna dönerdiniz. Hem de en sonunda size de «komünist» demediler mi? Havadis Gazete­ sinde Mümtaz Faik Fenik, ko­ münistlerin her kılığa büründü­ ğüne göre, sizin de komünist düşmanı görünerek, komünizm propagandası yaptığınızı söyle­ medi mi? İşte en sonunda, yıl­ larca başkalarına attığınız taş­ ların altında kaldınız.

Bay Safa, siz be­ nim yazılarımda «azılı mahutluk» ettiğimi söylerseniz, ben de asıl sizin «azılı mahut» ol­ duğunuzu söylerim. Yurdumuz­ da az-çok halkın sevgisini ka­ zanmış kim varsa, siz hepsine açıkça, ya da örtülü «komünist» dediniz. Peki, Bay Safa, sizin yazılarınızı okuyup inananlar,

— Bu nasıl iştir, kimi se­ viyorsak, komünist çıkıyor...

Diye komünizme sempati duymazlar mı?

Sait Faik öldü, arkasından böyle söylediniz. Orhan Veli öl­ dü, ardından şöyle yazdınız. Cahit Sıtkı öldü, bir başka tür­ lü dediniz. Ataç öldü, neler yaz­ dınız. Devlet Tiyatorları Genel Müdürü iken hiç sesinizi çıkar­ madığınız Muhsin Ertuğrul; gö­ revinden uzaklaştırılınca arka­ sından neler neler yazdınız.

Bütün bunlar, halkın sevgi­ sini kazanmış, yararlı işler gör­ müş kişilerdi. Birçok kişinin ka­ fasında bir sorgu beliriyor. «Sa­ kın Bay Safa, üstü kapalı bir yoldan azılı mahutluk yapmış olmasın, asıl azılı mahut yoksa kendisi mi?» diyorlar.

Hayır, hayır, ben böyle bir şey demiyorum. Hiç bir zaman sizin yolunuzu tutup, sizin bir başka kalıba bürünüp azılı ma­ hutluk yaptığınızı söyliyerek demagoji yapmak istemem. Siz, ne komünistsiniz, ne de komü­ nist düşmanısınız. Siz, yalnız­ ca bir azılı kıskançsınız. Her ün, her iyi tanınmış kişi sizi tedirgin ediyor. Öyle ki, ölüle­ rin ününü bile çekemiyor, j bir ünlünün ölümü arkasından ya­ zılan övgüleri bile kıskanıyor­ sunuz Bay Safa. Ulusumuzun geleneklerinden biri, ölülerin arkasından konuşmamaktır. Oysa siz, kaleminizin arkasında pusuya girmiş «Ah şu ünlü kişi ölse dc, arkasından mahutlu-ğunu yazsam...» diye bekliyor­ sunuz.

İşte sizi, yalnız dirileri de­ ğil, ölüleri bile jurnal etmeğe iteleyen, içinizde öfke öfke ka­ baran bu kıskançlık, bu tedir­ ginlik, bu çekememezlik, bu di- dişkenliktir. Siz, komünist düş­ manı bile değilsihiz. Siz, bir a- sabiye kliniğine konu olacak a- zılı bir kıskançsınız.

Bay Safa, düşmanlık da bi­ linçli olmalıdır. Siz, yurdumuz­ da öyle bir ortam yarattınız ki, kırk yıllık Rus salatası lokanta listelerinde Amerikan salatası diye değiştirildi. Rus çorap pa­ zarı, Us çorap pazarı oldu. Siz, bunları doğrudan doğruya yap­ madınız. Ama yarattığınız ha­ vayla günün birinde Mareşal Fevzi Çakmak’a bile komünist dediler. Çukulatalann içindeki ulusların bayrak kartları içinde Rus bayrağı da var diye, çuku- latacı mahkemelerde süründü. Yurt yönetimi işinde biraz eleş­ tirili konuşup, birbirlerine içini döken iki kişi «Aman beni ha­ ber verecek» diye birbirinden korkup, ikisi de birbirine «ko­ münisttir» diye ihbarda bulu­ nup iftira ettiler. Tirende por­ takal soyan bir yurttaş, porta­ kal kabuklarını orak biçiminde soyuyor diye yakalandı. Daha neler oldu.

İşte Bay Safa, komünizm düşmanlığı adına, insanları bu gülünç, bp korkulu duruma düşüren, sizin yarattığınız ha­ vadır.

Bana gelince, evet ben, bir yazıdan ötürü 16 ay hapse mah­ kûm oldum. Benim bu mah- kûmluğum,' sizin düşüncenize bile sığmıyacak bir namuslu davranış örneğidir. Bunu şim- diyecek söylemedim, yazma­ dım. Ama siz zorladınız, yazıyo­ rum. Bu olayın üstünden af

w

m

geçtiği için şimdi açıklıyorum. Ben, kendi yazımdan değil, başka birinin bir çevirisinden ö- türii mahkûm oldum. O yazı, Fransızca bir felsefe kitabının önsözünden çeviriydi. Ben, Fransızca bilmem. Tanıyanlar da, benim Fransızca bilmediği­ mi bilirler. Bütün bunları mah­ kemede söyledim. Ama yalnız bir şeyi söylemedim. O yazıyı çevireni... Onun adını versem, elbet kurtulacaktım, şimdi de siz bana saldırmak için bir tu­ tamak bulamıyacaktınız. Ne­ den onun adını vermedim, bili­ yor musunuz:

1 — 0 yazıyı çevirenin de hiç bir zaman komünizm pro­ pagandası yapmak niyetinde ol­ madığını çok, ama çok iyi bi­ liyordum.

2 — O yıl yüksek öğrenimi­ ni bitirmiş, o günlerde memur­ luğa ğirecekti.

3 — Yine o günlerde ev­ lenmek üzereydi.

Adını verseydim, bir gencin, hayatı, bir daha düzelmemek üze­ re mahvolup gidecek­ ti, bir daha kendisini kurtaramıyacaktı. uakınız Bay Safa, bugün sizin durup dururken, hiç yok­ tan beni jurnal etmenizi, ben o zaman kendimi 16 ay hapis­ ten kurtarmak için bile yapma­ mıştım Üstelik kendimi kurtar­ mak için, suçluyu ihbar etmek de benim görevim değildi. Bu iş, polisin, mahkemenin işiydi. Ben kendimi savunmuştum.

Şu sözlerimden hemen o Cingöz Recai kafanızla «İşte bunlar böyledir. Aralarındaki gizli bağ, birbirlerini ele verme­ ğe engeldir» diye yeni bir de­ magojiye girmeyin. Ben haya­ tımda, hiç bir gizli, karışık, kanuna aykırı işe girişmedim. Açıkça hesabını veremiyeceğim hiç bir iş yapmadım. İlerde so­ rulunca doğrusunu söyliyemiye- ceğim hiç bir iş görmedim.

Peki Bay Safa, siz ikide bir bana «Azılı mahut» diyeceksi­ niz de, bundan kim ne kazana­ cak? Siz ne kazanacaksınız bundan? Bana gelince ben, gü­ venli, rahat, ne yaptığını bilir bir yazarım; bu sözleriniz bana hiç bir şey kaybettirmez. On se­ kiz yıldır yazı yazarım. Si­ zin bildiğiniz imzalı yazılarım­ dan başka, bunların beş on ka­ tı da imzasız, takma adlarla yazılar yazdım. Haydi bakalım, şimdi siz, bunca yazımın için­ den bir tek satır komünizm pro pagandası bulup da çıkarın. Haydi, bulun da koyun ortaya.

Bay Safa, kendinize geli­ niz, ben her şeyden önce enayi değilim.

Aka Gündüz, çok yıllar ön­ ce bir gece sarhoşlukla taş atıp Tokatlıyanm büyük camını paramparça etmiş. Artık o gün­ den sonra, ama yıllarca, kim hangi konuda Aka Gündüz’Ie tartışmaya girecek olsa,

— Hani biliyorsun ya, To- kathyanın camını taşlamıştm. diye söze başlarmış.

Yıllar yılı süren bu yüze vurmadan Aka Gündüz de bık­ mış usanmış artık. Bir gün yine bir toplulukta bir edebi tartış­ maya başlarken, karşısındaki daha ağzını açmadan Aka Gün­ düz, elini adamın ağzına uza­ tıp,

— Bak, demiş, ben bir za­ manlar Tokatlıyan’ın camını taşlamıştım. O bir kere elde bir. Onu geç... Ondan başka söyli- yeceğin varsa, buyur söyle!...

Bay Safa,

— Ben bir zamanlar, yaz­ madığım bir yazıdan 16 aya mahkûm oldum. Onu geç bir kere... Ondan başka söyliyece- ğin bir şey varsa, buyur söyle!

Var mı söyliyeceğiniz başka bir söz?

Ben size Öztürkçecilere «kuşbeyinli» demek ayıptır, de­ dim, siz bana konuyla hiç il­ gisi yokken «Azılı mahut» di­ yorsunuz. İş, söylentilere, de­ dikodulara kalırsa, bizim hem de kanıtlara, belgelere dayana­ rak söyliyecek çok sözümüz var. Ama ben böyle yapmayı kendi­ me yakıştırmam. Bakınız, konu birliğini hiç bozmadan sizinle konuşuyorum.

Siz bir zamanlar Tunç Yal­ mana da böyle çamur atmıştı­ nız. Kime atmadınız ki... O za­ man Tunç Yalman, size gere­ ken cevabı vermiş de,

«Şaşıyorum Peyamı Safa, geceleyin yatağınızda nasıl a- yuyabiliyorsunuz?» demişti.

Buna yalnız Tunç Yalman değil herkes şaşıyor. Bay Safa, Geceleyin yatağınızda nasıl, nasıl uyuyabiliyorsunuz? «Arkası yannıı I t lI K I I I ia U lM I M I I I I I U li U U il U ll li lU U I I I İ I I U I I I I U â il li ll I ll ll lâ ll ll ll lH I H H lU lI H lI H I im m U H I I I I I im m m u il ll lM ll H m m n ıl lI ll li ll I ım ı m u m u m n i H m ım i l U i i l U l u n m ı ı ı ı n ı n ı n ı ı ı n n i t n ı ı ı .n .« « , j n ıı ıı n u M H m ıı ıı ıı ıı n ıı ıı ıı ıı u m ı ın ii im n ıı ıı ıı ı ıı ıı ı ıı ıı ıı ll lı l lı m ıl lu il U I I I H ll ll H H ll ll l ll lH ll ln m i ll ll l il ll l H ll ll lH lH I H I I I H U U im il H m U l K lt il . U I H I I I I M M U ll U lI M I I ll U lM M a U t li m il li m m M I M M I lH t lM M U ll il U M I I H I I U M I I M M I ll lU H I I I I im il li m il U M M lI M I M H M M H M I ll ll ll H li m M M I O H M m U t U lH m i

(6)

ıi ıı m tf tı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıı ıt tı ıı ıı ıı ı .... . .... m ıı ıı ıı ıı ıı ım m m m ıı m m ım ıı ım m m N m m ım ıı ıı ıı ıı m ıı ıı ıı ıı ıı ım iH U im m ım m m m ^ ^m m iH im km ıııııııııııııııım ım ııııım ım ııım ıııııi

1 t n

C I T T I K I

5 :zmmS**».- ^ S

I r r p l O i T T i K . !

| BAY SAFA 1

I V

Dünkü fıkramda Bay Safa'- i nm ölüleri bile kıskandığım, ün­ lülerin ölümü arkasından yazılan Övgüleri bile çekemediğini yaz­ mamış mıydım? işte bu yazının çıktığı gün Bay Safa, Milliyet'- le şunları yazıyor: Yahya Ke­ mal’i bu man zum yâveleriy- le değil, maz­ munlarını di vân veya Fran­ sız edebiyatın­ dan aynen al­

dığı şiirleriyle de değil, yüzde yüz kendi yaratma eseri olan bir kaç nefis manzumesiyle de­ ğerlendirip onun edebiyat tari­ himizdeki hakiki yerini tâyin e- decek hâlis tenkidçiyi bakalım ne zamana kadar bekleyip dura­ cağız?

, Bu azılı kıskanca göre Yah­

ya Kemal hırsızdır. Şiirlerini

Fransız edebiyatından «aynen»

aşırmıştır. «Mazmun» larmı da divan edebiyatından çalmıştır. Geri kalanı da «yave» lerdir. Eh, bir iki şiiri de vardır.

önce böyle söyleyecek, son- £ ra o bir iki iirin de ya mete- £ lik etmediğini, ya hırsızlama ol- Ş

duğunu söyleyecek. Böylece 3

Türk edebiyatına kimini hır- E

sız, kimini «azılı mahut», kimi- i

ni de değersiz diye sokmaya- ?

cak. Böylece bomboş kalan §

Türk edebiyat tarihine «Mat- z

mazel Noralya'nm koltuğu» 3

üstünde Bay Safa geçip otura- £

cak E

ölülerin arkasından konuş- 2

mayı huy edinen Bay Safa, =

kendisine kalırsa, Türk sanatı- £ nm trafik âmiridir. O ne ister- =

se, nasıl isterse, Türk şiiri, Ş

Türk hikâyesi, Türk romanı, £

Türk mizahı, Türk tiyatrosu, o- £ nun isterlerine uygun biçimde 3

yürüyecektir. Tıpkı bir trafik 3

memuru gibi, düdükten hiç a- 3 yırtı olmayan kalemini havaya 5

kaldırır sanatçılara, yazarlara 5

şöyle seslenir:

— Yoo... sen ileri gittin, dur 5

bakalım. E

— Sen fena değilsin, tyi, iyi. 5 Böyle devam et

— Aaa.. Sen işi azıttın, ye- £ rinde say bakalım.

Bay Safa, yıllardan beri iş- 2 le bu pozdadır. Ona sataşmak- 5 tansa dolaşmayı yeğ tutan genç £ kuşağın sözlerine aldırmazlığı yü f zünden o da bu işi iyice benim- 3

semiş, ortalığı boş bulmuştur. 3

İste bu Bay Safa benim için de ş

şunları yazıyor: 3

«Nükteli, nüktesiz. her meşe- 5

le üzerinde konuşmak hakkı, 3

Bernand Shaw gibi büyük kül- E

tür adamlarına tanınmıştır. A - 3

zlz Nesin gibi, böyle bir kültü- § rün büyüğünden değil, zerresin- 2 den mahrum piyasa mizahçıla- 2

rının sevimlilikleri ancak ken- 2

di hadlerini bilmeleri şartına bağ £ lıdır. Sinir aşılınca, termometre 3 düşmeğe başlar, okuyucu da tit- 3

rer ve yazıyı elinden atar.» 3

Görüyorsunuz ya. yazarların £

trafik memuru Bay Safa bana -

da, 3

— Yoof.. diyor, sen öyle her 3

konuda yazacak bilgide bir ya- jjj

zar değilsin. Haddini bil baka- = lım. Sen bir kere cahilin biri- =

sin £

Burada, doğu kafalı eski 3

kuşak yazarlarının kokmuş bir 3

numarasiyle karşı karşıyayız. £

Bunlar, bir tartışmaya girin- 3

ce, kendilerini üstün göster- 2

mek için karşılarındakini bil- I

gisizlikle suçlarlar. Akıllarınca |

başkalarına «bilgisiz» demek, £

kendilerinin «bilgili», «bilgin» §

olduğunu anlatır. Başkalarına, 3

«hain!» derlerse kendileri 3

«yurtsever» olurlar. Başkaları- |

na «alçak» derlerse, kendileri 3

«yüksek» olurlar. Bay Safa 1

yıllardan beri bu numaranın S

canbazıdır.

«Cibali Karakolu»ndaki ko- E

miser gibi, Türk sanat ve fi- |

kir hayalına gülünç bir komi- §

ser kesilen Bay Safa, ölülerin §

ün soyucusundan başka bir £

şey değildir.

A Peyami, senin gibilerinin E

kendi kendilerini düşünür say 3

dıkları bir toplumdan Bernard £ Shaw gibi bir mizahçı çıkmaz- § di ya.

Benim kültürüme gelince, |

onu «tâyin» etmek senin haddi- 3 ne kalmamış. Sen kimsin • fi- = kir komiseri? Çevreme, okurla- 3

rima kültürlü, bilgili görün- 3

mek için senin gibi numaralar r

yapmam. îki de bir yazımın E

arasına, ayağa düşmüş frenkçe 3

kelimeler karıştırmam. Senin 3

«Matmazel Noralya'nm koltu- 3

ğu» romanında bir cümlede on 3 altı frenkçe kelime vardır. O- 3 kuyanlar «maşallah, ne de bilgiç | şu Peyami...» diyorlar.

Bay Safa, benim sizin gibi 3

bilgiç görünmek numaralarım 3

yok. Neysem oyum. Ama bilme- £

diğim konuya da el atmadım. 3

Baña «haddini bil!» diyorsu- 5 nuz. A gözüm, hangi bilginizle, 3 hangi yetkinizle?

Benim şanssızlığım şurda İd, 3 benim karşıma en foslamış, en 3 çürümüş, en bitik, en yok oldu- 2 ğunuz zamanda çıktınız. Bunları, 2 sizin için değil, okurlarıma say- E gımdan ötürü yazıyorum; bir bü- 3 yük gazetede her gün «allâme» s

numaraları yapan şaklabanın £

gerçek kimliğini iyice anlasın- 3 lar diye...

(Arkası yarın) 2 tııtıımHitııtııtHiıınmııtııiHiıııtııııifHiııtHiım'^

(7)

u m ı ı ı ı ı ı m ı ı ıı ıı ıı ıi M iı > ı» | iı ıi " > > ıı ı ^‘.uilt*ımııııııımıiııııııııımıııııiMiMiııııııııııııiııııt

U Z G İ T T İ K

Bay Safa

v

| Bay Sata, fıkrasının sonun- İ da bana beş öğüt veriyor. Bi» İ rinci öğüdü şudur: «Mizah mea­ li muşlarının ço- 1 ¿una ve gün- | lük bir gazete- 1 ye çalakalem | yazı yetiştir­ il meye uğraş­ ıl mak yüzünden 1 kalitesi gittik-

| çe düşen bir piyasa yazarı hâ- | linde kalmak istemiyorsanız, pa- : ra kazanmak hırsınızı firenle- | yiniz ve daha az yazınız.»

| Bay Safa, on sekiz yaşından İ beri yazı yazar. Türkiye’de en I çok yazı yazmış, kitabı çık- İ miş bir yazardır. Bir yazarın i kalemiyle kaç para kazandı- | ğmı bilmez olur mu? Bilir a- | ma, beni korur ve kollar gibi 1 görünerek, para kazanma hır- | sı içinde eli ayağı titreyen, = bu yüzden de çalakalem yazı- 1 1ar yazan biri gibi göstermek î istiyor.

I Bay Safa! Sizin bu. öğüdü- ; nüzü dinleyip bir ruh dokto- | runa muayene oldum. Bana İ «Siz ne yapsanız, para ka­ il zanma hırsından kurtulamaz- ! siniz. Onun için kazauabildi- | ğiniz kadar kazanmanıza ba- = kın!» dedi

| Ben de durmadan çalaka- | lem yazıp paraları hankaiara | yatırıyorum. Üç apartıman I yaptırdım, iki han aldım. Bir = de çiftliğim var. Yine de bir | türlü gözüm doymuyor. Bu- | günlerde yangın kulesini mi : alsam, Kız kulesini mi alsam | diye düşünüp duruyorum. | Bay Safa! Ayıp, ayıp... Bir | yazar, başka bir yazara böyle | çatmaz. Son çıkan bir kita- ; bini bir öncekinden kötüyse, | bunu belgeler, kanıtlar göste- = rerek yazmak, yermek, eleş- 1 tirmek, elbette sizin hakkınız- I dir. Ama bana «para ka- | zanma hırsınızı firenleyiniz» | diyebilmeniz için, benim no Ş kazandığımı bilmeniz gere- | kir. Siz, demir tüccarı, kâğıt | karaborsacısı değilsiniz; bir = yazarsınız. Yazıdan ne kaza­ lı nıidığını, bir yazarın neden | çok yazmak zorunda olduğu- § nu çok iyi bilirsiniz. Sanırım | sizin yüz kırktan çok kitabı- i nız çıktı. Benim de yirmi al- ; tı kitabım çıktı. Demek, ben | sizin kazandığınızın beşte, ; altıda biri kadar para kazan- 3 inişim. Peki, siz bunca para- | yı ne yapacaksınız?

| Bir yazarın kendi özel ya- | şayışını açıklaması bence a- î yıptır. Beni zorladığınız için, I bu ayıp sizin boynunuza ol- \ mak üzere şu kadarcık söyli- E yeyim ki, ben bir hafta yazı = yazamazsam, sekizinci günü, i benim yedi kişilik evime ek­ il inek girmez, ekmek... Değil | az yazmaya, hasta olmaya bi­ le hakkım yok. Siz. bunca yıllık yazar olarak bunları çok iyi bilirsiniz, yine de be­ ni para canlısı bir yaza- gös­ terip küçültmek istersiniz. Ayıp!..

Bay Safa'nın ikinci öğüdü

şudur; ,

«Yazdığınızdan fazla okuyu­ nuz..»

Bu öyle bir iddiadır ki, hiç kimse bunun karşısına «ben çok okuyorum diye» çıkamaz. Ama Bay Safa böylece, ken­ disinin çok okuyan bir ya­ zar olduğunu anlatmak ister.

Bir yazarın nice okuduğu, ba­ ba bindi gibi şişmesinden de­ ğil, yazılarından anlaşılır. Bu da Bay Safa’nın yazılarından belli. Fransızca magazin say­ falarına geçmiş bilgi kırıntı­ larını allayıp pullayıp yuttur­ maya çalışması onun ne bil­ gin yazar olduğunu gösterir. Bay Safa, ben burada bir fıkra yazarıyım, bir hikayeci­ yim. Fıkra köşesi, üniversite kürsüsü değildir. Ama iş si­ zin isteğiniz üzerine Sulukule- liler gibi «Sen çok okuyorsun, ben çok çok okuyorum» a ka­ lırsa, ben ona da varım ve siz pek yaya kalırsınız.

Üçüncü öğüdü de şu:

«Bir yabancı dili, karikatür lejandı sökecek kadar değil, Kapitali okuyup çok iyi anla­ yacak kadar öğreniniz.»

Doğru söylüyor Bay Sata. Benim bildiğim yanmyama- lak bir İngilizcedir. Ama iş Kapital’i okuyup anlamaya gelince, orda biraz dur, ya­ vaş gel Bay Safa... Kendini, Kapitai’i okuyup anlamış bir yazar pozunda gösteriyorsun ki, buna kimseyi inandıra­ mazsın Sakın böyle bir şey söylemeye kalkma. Hangi yüksek matematik bilginle, hangi iktisat, hangi tarih, hangi sosyoloji bilginle? Bir iki kapital özeti, bir iki el kitabı okuyup da, kendini ba­ na Kapital’i okumuş gibi yut- turamazsm.

Hem sana bir şey daha söy- liyeyim; hiçbir yazar ille de Kapital’i okuyacak, okuduk­ tan sonra da anlayacak ka­ dar bilgin olmak zorunda de­ ğildir. Ben böyle yazarı Tür­ kiye’de göremiyorum.

Ama siz başka Bay Safa, f size sözüm yok. Siz, bir yazı- | nızda «Burda ben dururken, i filân hastalığı gidip Tıp Fa- § kültesi profesörlerine sormuş- | lar» diye yazmamış mıydınız? : Hem de bunu ciddî ciddî yaz- | dmıı. E pes doğrusu... Bir I gazete yazarı ki, tıb bilimin- \ de kendisini tıb profesörlerin- | den üstün sayar, onu hemen 3 yakalayıp gereken işlemi yap- | maktan başka çıkar yo) yok- = tur.

Siz bir yazınızda «Hayatım- = da beni ilk defa maça götür- § düier. Sahaya çıkan takımla- I

• (Devamı S İnci sayfada) z

J* D III III III <H *l* *ll 4I IU III M III tll in <I H III III |l |l || || |I U U IIl llll fU llll llll lll| IU II| |I IIU III III I| llll || l| |l l| |n i| || tll l| |l lll| llll llll llll || || || || || || || || || || || || || || || || || || || || || || || || || || U || || |t llll llll llll llll llll llll lU lllM lM |, t|| || || || || |U lll lli m U lt« l«l lll lll lll lll lll im itl llM IU «4 r.l U 4 H II II IU It « | | | | l| | | | | | l| | | | | | | | | | | | | | | | | | | | | lf | | | | | | | | | | | | m | | | | | | | H II II II I| ll ll l| ll (I Iİ II II U II İl ll ll ll ll ll ll ll ll ll ll ll ll ll ll U II II II II II II II II II II II II II II II I( II U II < t< lt < / J ll ll ll li lı fl I ll lu u il ll ll ll ll ll fl I ll f lı lı ll ıl ıl ıi J lı ıı ıl ıı lı ll ll ım il ll t lI ll ll ll ll ll ll ll lM I K I I M I K I I I H I I H İ ll ll ll ll lt ll im iU in im il im M I lI H t U n t t U lt M t t H f r m M H I lI ff f ff l

(8)

^1|l||lll||if|||||!||||/ıııt,1111)11 (flllllllll« IM İM M IIM M III

P S O İ T ’E I K i

m

G İ T T İ K |

Bay Safa

(Baştarafı 3 ür.eü sayfada) I ra bir balıtım, eski mücadele' 3 ci ruhumla, hangisinin galip jj geleceğini hemen anladım» 3 diye yazmadınız mı? Ama suç § sizin değil, siz bu yazıyı yaz- 3 diktan sonra, hâlâ futbol 3 maçlarına devam edenlerin, § Ne diye çayırda bir buçuk \ saat didişir dururlar?

Her kulüp, takımını size 3 gösterecek. Siz, kalın camlı 3 gözlüklerinizin altındaki kı- i sık gözlerinizi kırpıştıra kır- 3 pıştıra bir o takıma, bir bu 3 takıma bakacaksınız. Sonra \ hemen — Bu takım 5—1 ga- 3 lip gelecek. Yalnız, şu santr- 3 for azılı mahutun biri. Gö- \ zünden çaktım, onu çıkarın!.. I diyeceksiniz.

Bay Safa! Sizin bilmediği- 3 niz ne var? Yok... Maşallah I her şeyi biliyorsunuz. Siz hâ- 3 rika bir şeysiniz ki adınız I

yok.

Siz, İki takıma bakar, han- i gisinin galip geleceğini şıp 3 diye anlarsınız. Doktorlardan i tıp profesörlerinden çok, tıb- ? bı bilirsiniz. İktisat profesör- 3 leri sizin öğrenciniz olamaz, i Pedagojiden söz açılsa «Sim- 3 diye kadar yazdığım binlerce \ makale...» diye başlarsınız. | Siz bir «ilim kırkayağı» siniz 3 ki, hangi taşı kaldırsak altın- 3 dan çıkarsınız. Bu ne kafa, 3 bu ne zekâ, bu rle bilgi?... | Sizin yeriniz aramız değil 3 üstad, sizin bu yüksek, bu de- = rin, bu yüce bilginize uygun 3

bir yere kaldırmalı.

Bakınız, daha üç gün önce- l ki yazınızda ne buyuruyorsa- 3 nuz,

«Jeolojiyi karıştırdım, siya- 3 sİ coğrafyayı altüst ettim, tarl- 3

hi araştırdım, etnografyayı di- 3 dik didik ettim, idrâki mm- | cıkladım.»

Ah Bay Safa ah, sizin tıp ! profesörlerinden daha iyi bil- 3 3 diğiniz tıb ilminde, bu sözleri 3 | söyliyenın bir teşhisi yok § mu? Jeolojiyi nasıl" karıştır- 3 diniz, bir anlatsanıza. Bu ka- 1 dar çok karıştırmayın! Alt- Ş üst ettiğiniz siyasi çoğrafya, I döşek pamuğu mu? Bilgin- 5 lerin bir ömür verdikleri ta- | rihi, nasıl da araştırmışsı- | niz? Hele etnografyayı didik i didik didiklemişsiniz.. Hepsini ş az çok anladım da şu idrâki ; nasıl mıncıkladığınızı bir tür § İÜ anlayamadım, sizin elleri- 3 nizle mıncık mıncık mıncık- = lanan zavallı idrâk...,

Bay Safa! Siz, düpedüz kut- j sal ve ulusal duyguların yazı | alışverişini yapan bir denıa- f gogsunuz.

«Ona bir kaç ağabey öğüdü 3 vereceğim» deyip «haddimi f bilmemi» salık veriyorsa- i nuz. Ben haddimi bilirim. Ne İ olur biraz da siz haddinizi i

bilsenize!... 3

Simdi de ben size bir kaç 3 öğüt vereceğim; haddim ol- 3 mayarak değil, haddim ola- 3

rak, I

Bay Safa, elinizden gelirse, 5 bir kae gün için kimseye ça- \ mur atmayın, doğru olun, 3 kendi kendinizle didişmeyin, I kıskançlıktan, çekememezllk- ten vaz geçin!. . Göreceksiniz kı çok rahat edeceksiniz. | Bundan sonra çurçurlarını 3 paçama saldırtarak olan Bay 3 Safa'va «öziim luırda bitiyor. | Bu da ona yeter, çok bile... i

% ııti(MMiıııııtııiMiıiMttımıııııtııımıtıtftı«ıiı,ıiMim^ }

Az dohc parosızhkton

bileti Girmiyordum

(Baştareiı 1 inci «ahltodei lurken kapı çalınrruya başladı. Ka­ pıyı açtım. Ali özylldtrım fırtına gl- bi içeri girdi. Ali'nin bir elinde bilet bir elinde de kalem vardı, .Mütema­ diyen (Sadi bey kardeşim, biletimi­ ze para çıktı, ilâm de iki milyon li­ ra, Şumı iınzalayıver) diyordu.

— AH. dedim, ben imzamı çok za­ man evvel senin o temiz kalbine at­ tım. Sen şimdi o bileti cebine koy ve git verine yat. Sabah olsun hayır gelsin dedim »

Sadi Torlak anlatırken arkadaşı iki milyonun ortağı içeri geldi. Ali , ö vıidırırri da hayatından memnun­ du Her ikisi dc memuriyetten ayrıta paklarını ve ortak zablrecllik yapa- i caklarını söylüyorlardı...

Referanslar

Benzer Belgeler

6.依照飲食計劃,多選用富含纖維質的食物,如:蔬菜、水果、全榖類(燕麥、

Each year 48 million cargo containers move among the world’s sea ports and only a small fraction are thoroughly inspected. This means that seaports are

beklenmedik bir şey • İnönü dolu bir kadehle yanıma geldi ve, Karakız, benim elimden bir şampanya içer misin?’ diye sordu.. Alkol kullanmadığım halde şampanyayı

Kırk seneyi aşan sanat hayatı içinde, sayısız seveni bulunan Sa­ di’nin rahatsızlık haberi duyulun­ ca çok üzülenler olmuş ve ame­ liyat için Londra’ya

Türk tiyatrosuna oyun yazan, oyun­ cu, yönetmen ve yönetici olarak önemli katkıları olan Vasıf Öngören’in 9.. ölümyıldönümünde, Mimar Sinan Üni­ versitesi

görünüyor. Korkarım, Sayın Yılmaz’m ken­ disi, duyduğu büyük infialin etkisiyle Prof. Arsel’e karşı “seviyesiz ithamiar”da bulun­ maktan kendini alamamış.

[r]

[r]