• Sonuç bulunamadı

Tamburi Cemilin hayatı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tamburi Cemilin hayatı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S ahile 4

M U

Tamburi Cemilin hayatı n

II

Tamburi Cemil’in halk işi havalara kargı beslediği sevgiyi belirten gu •anlı vakayı kitaptan alıyoruz. Mesut Cemil anlatıyor:

«Bir gün Slneklibakkaldaki evimi- «İn selâmlığında babamın yanınday­ dım. Yent bir dilencinin sesine İki­ miz de kulak kabarttık. Babamın dikkat" ve alâkaainm, ses yaklaştıkça, «ıttıg m ı görüyordum. Dilenci, evin dnünden ağır ağır geçip Lângaya tnerı yokuştan aşağı uzaklaşmaya başlayınca, acele İle redingotunu giydi, sokağa çıktı. Ben de yanında..

Dilenci; çok uzun boylu, koyu yeşil sarıklı, abalı ve kör bir adamdı. Asa gibi uzun sopası ile taşlan yoklıya- rak İhtiyatla yürüyor; kalın, berrak ve yumuşak bir sesle hep aynı bir melodiyi tekrarlıyordu. O önde biz arkada, tâ Etyemeze kadar gittik. Yolda, babam, gelen geçene göster­ meden avucunun İçindeki yetmişlik tütün paketinin arkasına melodiyi Hamparsom notası 11e yazdı. Merak ve sevinç İçinde idi. Benimle pek az konuştuğu, lâûbalillği hiç sevmediği halde, o gün sanki beraber bir oyun oynuyormuşuz gibi İdi. Bazan başını fkl tarafa hayretle sallıyor, sevinçle gülümsüyor ve neşeli zamanlarda ol­ duğu gibi bana:

— Mesut efendi! diyordu, Jşitiyor musun? Ne güzel!

Şimdi, bu canlı hâtıramdan geriye kalanla, arada geçen kırk seneye ya­ kın zamanda öğrendiklerimi birleşti­ rerek söylemeğe cesaret edebilirim ki bu, Harput, Diyarbakır yahut Elâzığ- dan yarı mistik bir halk havası İdi. Ve Cemil’in plâklarındaki taksimle­ rinden birisinde — onları rahatça dinlemeğe vakit bulduğum her gün — kırk yıl evvelki tazeliğile, tekrar ya- kalıyabilirim.»

İstanbulda halk karşısında sazanı dinleten, yani konser veren İlk sa­ natkârın tamburi Çemil olduğunu öğreniyoruz. Sonraları bir kaç arka-1 daşlle birlikte Edirncye gidip çal-

i

mıştı. Hürriyet .kahramanı Niyazi, beyin ad.aın göndermek suremle vaki! davet ve ricasını da kabul etmiş, i Resne’yo gidip konser vermişti. Hattâ' tamburi Cemil iyimser bir anında,1 Bcründe konser vermek istediğin), ■ o tarihlerde orada bulunan dostu i Musa Süreyyaya yazdığı bir mektup­ ta bildirmişti.

Mesut. Cemil kitabında, bitaraf kalmak Isteğıle, kendisini çok defa arka plânda tutuyor ve daha ziyade babasını tanıyanları konuşturuyor. Tamburi Cemile ait çok zengin hâ­ tıraları olan Mahmut Demirhan, Mesut Cemil’in sanat tarafın:; yıl­ larca içinde yaşadığı musiki âlemle­ rine, musiki meclis’erine dayanarak, j biraz da ibadet derecesine varan coş-, kun ve romantik bir hayranlıkla, ■ canlan diriyor.

Atıf Esenbel’in bir mektubu da ki­ tapta yer alıyor. Bu mektubun satır­ ları arasında tamburi Cemilin çok defa insanlardan kaçan, fakat bazan etrafım saran yalnızlıktan ürker gibi onlara doğru koşan ruh haletini bulu­ yor ve böyle karanlık anlarında avunmak için musiki gibi alkolü de eş dost arasında saydığını görüyo­ ruz Atıf Esenbel anlatıyor:

«B ir akşam sadaret müsteşarı Tev- fik paşanın damadı Müfit beyin Şiş­ lideki. evinde idik. Gecenin ilerlemiş saatinde oradan çıktık. Cemil bey: «Aman beni bırakma!» dedi. O ak­ şam da belki yalnız kalıp, sonsuz kederlerinin içine gömülmek korktı-sile. beni bırakmak istemedi... Geç saat Lângaya geldiğimiz vakit mey­ hanede bir kaç kişi kalmıştı. Bir kö- ¡joyp oturduk.

Biraz sonra çalgıcılar da geldiler. Ada havaları çalmaya başladılr. Bir aralık patron çalgıcılara bir şey fı­ sıldadı. Cemil beyi sever, huyunu suyunu bilir, kendisi hizmet ederdi. Yarımıza geldi ve bir parça çalması için yalvarmaya başladı. Cemil bey kemençesini hiç bir yerde bırakmaz, paltosunun sol iç cebinin yanındaki bir düğmeye, torbanın ağzından öy­ le bir iliştirirdi kİ dışardan hiç belli olmazdı. Bunu bilen patron elini uznt.jp kemençeyi işa.ret ediyor:

— Şu adamlara, bir parçacık çal, sonra yine yerine koy! diye yalvarı­ yordu.

Çalgıcılar da geldiler. İçlerinden bi­ ri eteğini öptü. Cemil Bey, zaten sev­ diği bu adamlara daha fazla dayana­ mazdı. İtina ve hevesle kemençesini çıkarırken onlar etrafımızı almışlar­ dı. Kısa ve temiz bir akorddan ve bir İki dokunuştan sonra onların edasın­ da, nikriz, arazbar, karcığar nağmele­ riyle bir taksime girdi. Ondan sonra bir sirto kaptırdı ve başının hafif bir

işaretiyle, lâvtacılar refakate başla­ dılar Arkasından bir k lsîtft«, yine bir taksim, bir kâiamatiano... Çalgı­ cılar, refakat ettikleri fesli efendinin

adını kendi mütevazı çevrelerinde yıllardan beri duymuşlar, fakat bir anda ona bu kadar yakın bulunabile­ ceklerini akıllarından bile geçirme- mişlerdi. Yüzlerinde açıkça okunan bir sâadet duygusu, kocaman Sakız lâvtalarında ihtyatlı bir coşkunluk halinde dökülüyordu. Eski meyhane­ ye bütün bir Ege folklorunun kıvrak ve aydınlık renklerini bir anda dol­ duran Cemilin son yayında bir kıya­ met koptu; bir ağızdan: «Yasu!» ni­ daları yükseldi. Hepsi ayakta İdi. Ce­ mil Beyin kimi elini, kimi eteğini ö- pttyor, sonra birbirlerine sarılıyor, birbirlerini dinlemeden, Türkçe,Rum­ ca karışık bir sürü sevinç ve hayran­ lık cümleleri savuruyorlardı. Patron: «Benden keras!» dedi. Yerlerine otur­ dular, kadehler doldu, Cemil Beyi Adalar denizinde beklenmedik bir zamanda karaya çıkmış bir yarı Tan­ rı gibi seyrediyorlardı. Ara sıra İçle­ rinden biri yerinden fırlıyor, gözleri­ ni açarak, kollarını sallıyarak, göğ­ süne yumruklar vurarak, kısa ve coş­ kun bir nutuk veriyor, başka birisi, kocaman, renkli mendilini yüzüne kapamış, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.»

Mesut Cemil diyor ki: Rauf Yekta, Ali Rifat, Musa Süreyya Ve ölümün­ den sonra Tamburi Cemili, onun sa­ nat şahsiyetini tanıtmıya çalışanlar ona bir virtüöz, âdeta bir Paganlnl değeri vermeğe çalıştılar İçerinden yalnız Musa Süreyya: «Cemil Beyin ince stfnati, bilhassa taksimlerde te­ celli ederdi. Her taksim kıymetli bir

eser, yüksek bir beste idi.» diyerek Cemilin bestecilik kıymetini tanıtma­ ya yaklaşmıştır. Tamburi Cemilin bu en kuvvetli yanını, Mesut Cemilin şu cümleleri aydınlatıyor: «Hakikatte ve i ilk plânda, onu, tarihi bir zarure­ tin yarattığı bir bestekâr ve ancak bundan sonra (İcracı) olarak anla­ mak mümkündür. Cemil; evvelâ bes­ teliyor, sonra çalıyordu.»

Henüz otuz yıl kadar önce gözlerini dünyaya kapıyan ve İlâhi sesler" ül­ kesine göç eden Tamburi Cemilin bu­ gün mezarını gösterecek bir kimse yok... Ya İzmirli m »sikici İsmail Ziihtü’nün başı ucunda dikili bir ta­ şı var nn? İstanbul Darülacezesinde son nefesini veren zavallı Tevfik Be­ yin (Macar Tevfik) kimsesizler me­ zarlığında çukuru belli mi?

Mesut Cemilin kitabı, evlâdın ba­ baya karşı borçlu olduğu minnet ve şükranın İfadesidir. Sanat adamları­ mızın ardından, mezarları gibi vesi­ kalar da kaybolup gidiyor; Mesut Ce­ mil, bunlardan bir kısmını kurtarmış, bu güzel kitapta bir araya tcplıyabil- miştir. Bu ise mühim bir kazançtır.

Fikri ÇİÇFKOfcLl? 1*7 İlk yazı 17 Ekim 1948 tarihli (Akşam) fla çıkmıştır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Purpose – The aim of this study is to empirically examine the impact of COVID-19 on the dynamic correlation among the stock markets of Turkey, the United States, and China,

ABD’nin ilk insanlı uzay uçuşundaki astronot Alan Shepard.. Shepard, fırlatmayla ilgili bir takım sorunların çıkması nedeniyle kapsülde 4 saat beklemek

Oradaki lıastahanede bir müddet hekimlik ettikten sonra Avrupaya kaçıp Cenevrede bazı arkadaşlarıyla birlikte Osmanlı adıyla on beş günde bir çıkan bir

In our study, the DNA delivery from pGM-CSF containing chitosan/PVP hydrogels was examined by determination of GM-CSF expression using ELISA in NIH-3T3 cells.. After 72 h

Seniha Sultan, Sultan Abdülha - midin cülûsundan az bir müddet sonra mahlû Sultan Muradı tekrar tahta geçirmek için teşekkül eden «Kleanti İskalyeri»

70'li yıllara “ Gel Tezkere” ve “Unutama Beni” şarkılanyla damgasını vuran, geçtiğimiz pazartesi günü evinde hayatını kaybeden Esmeray, dün

Hem etkin, hem etkin olmayan finansal varlıkların fiyatlandırılması, bir finansal varlık için uygun risk ölçüsünün belirlenmesi ve risk – getiri oranı ilişkisinin

Gökçen Efe’nin şehit düş­ meden az önce boğazı geç­ mekte olan vedi, sekiz Yunan neferini devirdiği de görüldü.. Bundan sonra millî müfreze den