• Sonuç bulunamadı

Dem, adem ve buzlu badem!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dem, adem ve buzlu badem!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ra iner", bütün içenler eşit haklara sahip­ tir! Aynı masada herkesin hesabı ayrı tutu­ lur, siparişi kim verirse parası ona yazılır. Mutlaka ona buna takılınıp şaka şuka ya­ pılır. Rakı yanında birkaç porsiyon da esp­ ri istenir. Denir ki "Burada dertten iç il­ mez. Canı aziz rakı ister, hüzün bahane­ d ir..."

En neşesi oturaklılardan b iri, laciler içindeki heybetli Ayhan Abla'dır. Ama be­ nim gibiler gelip geçmişi deştikçe, masa­ daki müdavimlerin gözü peçete üstlerine sellenir. Ayhan Abla'nın sohbetinde Cahi- de Sonku vardır çünkü...

"Efendim ben Ayhan Hanım olaraktan Beyoğlu' nun tanınmış sim alarındanım . Rahmetli eşim Galatasaray Müdürü Yıl­ maz Bey beni buraya lanse etmiştir. 30 se­ nedir gelip giderim. Anı dersen, çok anı var. Cahide Sonku'lar mı desem Muhte-BEYOĞLU Balıkpazarı'nın İngiliz Konso­

losluğuma yakın girişi, "ayva sarı nar kır­ mızı sonbahar" giyimli şu sıralar... Orada pek eğleşmeyeceğiz, turfandalara göz bile kırpm ayacağız, işim iz var, ipe çekilm iş pastırm aları, teşhirdeki peynirleri geçip sağdan daldığımız ilk aralık, Nevizade So- kak'tır... Zaten mutlaka bir kedi, niyetinizi keşfedip atlar yere, düşer önünüze...

Sokak, esneyişini yenice bırakmış, bu­ ruşuk evleriyle şööyle bir gerinince, uyuş­ muş meyhaneler birkaç milim boy atmış­ tır. Henüz pilaki kıvamında gevşememiştir garson y ü zle ri. Elde bez ya da gazete, meyhanenin kafa kâğıdı yazılı, maydanoz dekorlu cam larına " hoh"

denip şöyle bir gıcırdatıl- m aktadır... İçerde çoktan soğan ordularının kıyımına geçilm iştir, soğan canıdır pilakinin, pilaki de rakının sevgilisi!

B a lıkp a za rı N evizade Sokak'ın meyhaneleri, Kre- pen P a sa jı'n d a n göçme âlem erbabıdır. Burada be­ yaz peynir, kavun, börek, fava, özel havuç sosunda Brüksel lahana, salata, pi­ laki, dolma, karides, kala­ mar sinyallerini midenize her dem gönderebilirsiniz, ama cacığa iştahlanmayın, meyhaneci takımı bozulur. Bu sokakta cacık istemek ",ayıp"U r... Cacık, rakıyla gezinmez çünkü, ayıltır!

Aynada saç düzeltmeyi bırakınız sayın garson, şu

masaların üstünü bir alın ız. Gün öğlene dönerken memurcuklar damlayacaktır bir saatliğine, öğlenciler de tıkırdatmaya baş­ larlar parke taşlarını ufaktan. İlk "dem var­ diyalardan bunlar, öğlenciler sökün edip sonra evde sızmaya gidecek, ardından "ön akşamcılar" uğrayacak, kavun peynir çok çok bir de zeytinyağlıyla damak donatarak iki duble sonra sokakla helalleşeceklerdir. Onların çatalını "akşam cılar" kapar. Ak­ şamcının da "kısası, uzunu" vardır; "uzun akşamcılar" 18.45'ten gece 23.00'e kadar

masada yaşayanlardır. Sokağın öğlencileri, akşamcılara "am atör" diye laf atar. Rakı kültüründe sabahtan başlayanların" yanın­ da akşamcılar "m ektepli"dn çünkü...

Güngör Bey 25 yıldır, öğle saatlerinde düşer Kadir Bey'in meyhanesine. O gün karavana içeriğini beğenmedi mi, Balıkpa- zarı'ndan keyfinin gıdasını aldırtıp pişirtir. Evde tembihlenmeyip unutulan siparişler meyhaneye telefonla bildirilir... Buradan iş yürütenler de vardır. Necati Bey meyhane telefonundan bağırsak ticareti yapar. Az

ötede ayakkabı dükkânı olan Günay Bey'e ise daha müşteri vitrine bakarken, haber gelir.

B ü T Ü N İÇ E N L E R EŞİTTİR! Sinema müdürü Hikmet Bey, iki büyü­ ğü rahatça "götürebilir" ve de yalpada gö­ rüldüğü olmamıştır. Sokağın çok cins.ada­ mı vardır, memuru, müteahhiti, dericisi oturur kalkar, ama masada "durumlar sıfı­

Leyla ISMIER

14

Müdavimler aşçıbaşına canlarının çektiğini ısmarlamakta serbesttirler. 70'lik

Yorgo da (üstte) müşterisiyle bizzat ilgilenir. 500 ila bin kişinin konakladığı bu

sokağın meyhanelerinde ortalama 30 kilo beyaz peynir, 200 ekmek mideye indirilirken, yaklaşık 180 "Büyük" de efkâr ve neşenin üstüne dökülmüştür.. rem Nur1 lar mı, Hamiyet Hanım 'lar mı, Zehra B ilifle r mi... Muhterem'i (Nur) be­ yazperdede tanıdık. O kadeh gibi burnu çok mühim bir şeydi, estetiksiz bir kadındı tek kelim eyle. Cahide Hanım ise şeker, güngörmüş kadındı. Tanımayanlara karşı soğuktu. İçine giren bir insan anlardı an­ cak, mücevher gibi kıymetli biri... içtiği gi­ bi, kendini bilen insandı. Cahide bende on gün kaldı, Kâhyabey 8 Numara'da. Son dem leriydi. Muhatap etmedim kimseye, her gün iki şişe şarabını aldım. Bana bir çalar saat hediye bıraktı, hâlâ saklarım... Balıkpazarı bize Rumlar'dan kalma bir mi­ rastır. Çok güzel devirler yaşadık, bir kıs­ kançlık, bir hasetlik yoktu, biz genç kızdık buralarda, kocası ağzımıza meze verirdi hanımı rakı... Beyoğlu'nun bozulmasında Rumlar'ın gidişinin yüzde 80 fonksiyonu var. Hayatım, onlar daha demokrasi bi in­ sanlardı..."

Ayhan Abla anlatadursun, meyhaneci Kadir Karmak kasada, bir gecede boşaltıl­ mış toplam "24 büyük Yeni"nin hesabını almaktadır. 40 yıllıktır bu işte. 23.00'te dükkan kapatır, 24.00'de gider Kadir Bey. Bazen müşteriyi evine bırakması gerekebi­ lir, o zaman eve biraz gecikecektir... Gözü duvardaki vesikalıklara kayar arada. 40'ar fotoğraflı iki tabloda meyhanenin " asil üyeleri" ve "m üdavimleri" sergilenmekte­ dir. En üst sıralarda, 30-35 yıllıklar dizili­ dir. İlk tablodan bir, ikinci tablodan iki üye vefat etmiştir. İlki Zehra B ilir'in eşi N ecm i Bey' dir, 78'in üstünde gitmişir. Onnik 68-70, M işel Baba 75'tir ki, dediği­ ne göre, hayır hiçbiri içkiden göçmemiştir, defterdeki tevellüddür onları masalardan alıp götüren.

Şimdi gelin, bir milli piyango alın Şen- gül'den: " İk i ço cu k bakıyorum. Burada içildiği için daha çok bilet satılıyor. Bazı­ ları, 'Sen de çıkar mısın piyangoda?' falan diyorlar ama ben alıştım yani, pek aldırmı­

yorum. Ondört senedir piyangocuyum. Bir ara bırakmıştım, beyim kıskanmıştı..."

"Şimdi kıskanmıyor mu?"

"Ayrıldım ... Kız arkadaşımla gitti." Bu hüznün üstüne, yoldan geçen "buz­ lu badem ci"y\ durdurmak, ya da midye dolmacı Haydar4dan ılık bir dolma yutmak iyi gidecektir. Haydar, Bulgar göçmenidir, yalnız midye dolma değil ıstakoz pavurya da satmıştır. 'Barlara biraz fazlaca düşkün olduğu' lafı atılsa da, o günde 100 bin lira­ yı iyi kötü doğrulttuğundan hâlâ gülümse- yebilmektedir. Kızı mühendislik yapar, eşi torun bakarken, tepsisiyle o her akşam bü­ tün meyhanelerini dolaşır İstanbul'un...

İmroz Meyhanesi'nin İmroz doğumlu Yorgo Efendisi'ne de uğrar. Yorgo, belki 50 senedir kravatı, beyaz gömleği, takım elbisesiyledir. 14 yaşında mesleğe yuvarla­ nıp Krepen Pasajı'nda patronluğa ermiştir. Kızı makine mühendisidir ama oğlu oku­ mamış, pastacı olmuştur!... Yorgo, 70'lik varlığıyla şu anki Rum meyhane geleneği kalıntısının dörtte birini oluşturur ki, diğer dörtte üç Tarabya'daki Vasil, Büyükde- re'deki İstelyove Hasır'ın Niko'sudur.

ı

I

İ Ş P O R S İY O N A D Ö KÜ LD Ü Yorgo 9 senedir, "lü fera ki' 1erin hâlâ her dem bulunabildiği Balıkpazarı'ndadır, Eskiden "iki börek, iki tane istavrit" türün­ de meyhane ikramı yapılırken, şimdi iş porsiyona dökülmüştür. Sokağı bırakıp git­ meyi hiç düşünmemiştir: "Yok, ben yalan konuşmuyorum. Ne bileyim, gelen müşteri affedersiniz opüyor bizi, 'Yorgo nasilsın?' diyor mesela... Biz de ne yaparız, müşteri­ yi iyi karşılarız evvela, iyi uğurlarız. M eze temiz olacaktır. Fiyatlı olmayacaktir, böyle biliyorum ben. Hani bir deyiş vardır, der ki 'Müşterinin tozu kalsa gene kârdır!...' Daha az kazanç, daha çok sürüm ya n i..."

Yorgo nasıl anadan doğma Rum mey- haneciyse, Demgâh'ın Erdal Bey'i de son­ radan olmadır: " Kendimi bir an meyhane­ c i hissettim. Eskiden tamirhane olan bizim meyhane biraz lükse kaçar ama, fiyatlar aynıdır. Bu muşambalı sokağa örtüyü ben getirdim. Rakı zammını müşteriye bir hafta sonra yansıtırız. Müşteri o arada bayiden zamlı almış, yeni fiyata alışm ıştır..." Bazen eşi Emel, uzak bir masada, gözlerini düne dikerek oturur. Tarihçesinde oyunculuk vardır ve dikkatli gözden pek kaçamaz. Az önce "Rem betiko" filminden çıkıp gelmiş bir hanım resim öğretmeni, onun, filmin acılı kadını Marika'ya benzeyen gözlerini karakalemle bir yemek tabağı içine çizme­ dedir.

Düşelim sokağa yeniden. Vakit iyice akşam, masalarda gözler pembe ve buğu­ ludur artık. Belki o yüzden burası, kulla­ nılmış dereceli gözlüklerin bile satılabildi­ ği tek sokaktır. Adam takar, bakar, gözü iyi görmüşse şık diye alır. 24.00 suları serpil­ mişse sokağa, herkes gider. Un bekleyen fırıncılar ayaktadır, bir de tek tük kediler, hani o teşrifatçı kediler. Belki bu yüzden bu sokakta asla, "B ir kedi-m bile y o k ..." şarkısını söylemezsiniz.A

15

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Göllerin, istek üzerine süresi uzatılacak şekilde, 15 yıllığına özel şirketlere kiralanacağı belirtiliyor.Burada "göl geliştirme" adı verilen faaliyet,

İstanbul'da yaşayan Tokatlılar, Yeşilırmak Tozanlı çayı üzerinde yapılmak istenen 5 HES projesine karşı Taksim'de yürüyü ş düzenledi.Yeşilırmak Tozanlı

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

,ldy"ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri

savunurken, TOKİ ise hazırladığı raporda "plan notu değişikliğinin Gül-Keleşoğlu konsorsiyumunun satın aldığı parseller için geçerliyken Bahçe şehir

Bir tarafta siyasal iktidar gücünü ve meşruiyetini tüm kolluk kuvvetleriyle simgelerken, diğer taraftan toplumun daha çok özgürleşme talebiyle kamusal alanda var olma

Erzincan'ın İliç ilçesinin çöpler köyünde altın çıkarmaya hazırlanan çokuluslu şirketin, dönemin AKP'li milletvekillerini, yerel yöneticileri ve köylüleri gruplar

Öte yandan, hemen her konuda "bize benzeyeceksiniz" diyen AB'nin, kendi kentlerinde yüz vermedikleri imar yolsuzluklar ını bizle müzakere bile etmemesi; hemen tüm