• Sonuç bulunamadı

Seyahatin sosyolojik imkanı: Evliya Çelebi Seyahatnamesi örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Seyahatin sosyolojik imkanı: Evliya Çelebi Seyahatnamesi örneği"

Copied!
73
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

SOSYOLOJĠ ANABĠLĠM DALI

SEYAHATĠN SOSYOLOJĠK ĠMKÂNI: EVLĠYA ÇELEBĠ

SEYAHATNAMESĠ ÖRNEĞĠ

Mehmet UĞRAġ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Doç. Dr. Köksal ALVER

(2)
(3)
(4)

ÖNSÖZ

Seyahat iĢi birçok açıdan değerlendirilebilir. Çünkü seyahatte görme fiili birçok Ģeyle karĢılaĢılmakla eĢtir. Turist, seyyah, hacı, avcı veya flaneur gezerken gözlerini objeler ve metinler yakalamakla meĢgul eder. Bu metinler insanoğlunun sistematize ettiği birçok disipline konu olmaktadır. Her metin veya obje kendi sınırları içinde bir derinlik mahiyeti taĢımaktadır. Her birinin ayrı uzmanlık alanları vardır. Ancak, seyahat iĢindeki tefekkür tek bir objeye motivasyonda değildir. Seyahatin tefekkür hali keĢfin oluklarında durur. Gezme tutkusu hep bir sonraki acayipliği aradığı için tek bir nesneye yoğunlaĢma değil de tümüyle her nesneye tek tek yoğunlaĢma özelliği salar. Bu da seyahatin bilgi taĢıyıcı mahiyetinin temel özelliğini açıklamaktadır. ĠĢte sosyoloji karĢılaĢılan objelerin ilk bakıĢta sunulan mahiyetinde derinleĢerek daha geniĢ yorumlar üretmelidir. Seyahatin sunduğu bilgiler seyahat anlatısı kavramında belirginleĢmektedir. Anlatı biçimlerinin en önemlilerinden biri seyahatnanme kavramıdır. Seyahatin bilgi taĢıyıcı mekanizması toplumsal bir açılım üretir. Bu tezde böyle bir açılım sağlamak için Evliya Çelebi Seyahatname‟si masaya yatırılmıĢtır.

Bir Ģükran borcu olarak acizane terennümlerimi sunayım. Evvela tezin ilhamı ve bütün çalıĢma boyunca gerek kaynak temini gerek manevi beraberliğiyle beni hiç noksan bırakmayan Doç. Dr. Köksal ALVER hocama teĢekkür ediyorum. Bazı ince noktalarda tenkitlerini sunarak bana yardımcı olan Yrd. Doç. Mehmet Ali AYDEMĠR hocama teĢekkür ediyorum. Yrd. Doç. Susran Erkan EROĞLU ve Yrd. Doç. Mahmut Hakkı AKIN hocalarıma da bilgi ve muhayyile hazineme çok Ģey kattıkları için teĢekkür etmeden geçemeyeceğim. Ve tüm hayatım boyunca maddi ve manevi ihtiyaçlarımı temin edip beni yalnız komayan aileme de müteĢekkirim.

Ayrıca dostlarım Adem Üstün ÇATALBAġ ve Ejder ULUTAġ‟a düĢünce dünyama katkı yaptıkları için çok teĢekkür ediyorum. Bu tez bu dünyada oluĢmuĢtur. Ve müstesna bir yer olarak, tez yazma aĢaması boyunca bana destek olan, yazdıktan sonra narin tenkitleriyle tezi düzenleyen, sözümün niĢanesi Özge Seda TÜYLÜ‟ye de çok minnettarım.

(5)

ÖZET

Bu çalıĢmada seyahat kavramının sosyolojik mahiyeti tartıĢılmıĢtır. Seyahatin sınırlarında seyyah ve seyahat anlatısı olguları ele alınmıĢtır. Seyyah belli bir açıdan görür ve gördüklerini belli bir formda aktarır. Bu formlar tarih boyunca farklı Ģekillerde olagelmiĢtir. Seyahat anlatısı hepsini kapsayan bir olgudur. Bireysel olarak seyahatin özneye yaptığı etki içsel bir durumdur. Süreçte baĢkalarıyla karĢılaĢıldığı ortamda ise seyahatin toplumsal yönleri görülür. Seyahat eden öznenin seyahat aktarımı baĢka diyarlara olan merakı giderici özelliktedir. Seyahat anlatısı da aslında küçük bir seyahate sebep olan pencereler üretir.

ÇalıĢmanın ikinci kısmında Evliya Çelebi Seyahatnamesi‟nin genel bir kapsamı çıkarılmıĢtır. Evliya Çelebi‟nin zihin dünyası minvalinde seyahat imgeleri belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Evliya Çelebi‟nin anlattıklarından yola çıkarak bir çerçeve üretilmiĢtir. Bu çerçevenin kapsadığı bilgi Ģekillerinin sosyolojik mahiyeti tartıĢılmıĢtır. Evliya Çelebi‟nin seyahati boyunca karĢılaĢtığı insan manzaraları “insana seyahat” baĢlığı altında değerlendirilmiĢtir. Ġnsana seyahat etmenin sosyolojik bilgisine değinilmiĢtir.

Anahtar sözcükler: Seyahat, Seyahat Sosyolojisi, Seyyah, Seyahat Anlatsı,

(6)

ABSTRACT

Ġn this study, it has been discussed the sociological content of travel concept. Ġn the border of travel, traveler and facts of travel narration have been handled. Traveler sees in a certain perspective and he transfers in a certain form whatever he saw. These forms have been being in different ways throughout the history. Narration of travel is a fact that is comprising all of it. Ġndividually, it is an internal situation that travel impacts subject. When the traveler encounter others, social aspects are observed in the travel process. Transfer of the subject, who travels, has a feature that it can satisfy curiosity about foreign countries. Narration of travel, actually, produces windows which cause a mini travel.

Ġn the second part of this study, Evliya Çelebi's Seyahatname's general coverage has been abstracted. Ġn the way of Evliya Çelebi's mental world, images of travel has been tried to find out. To begin from the narration of Evliya Çelebi, a frame has been produced. Sociological content of all knowledge forms of these frame has been argued. Human appearances, which Evliya Çelebi encounter with thoroughout his travel, are evaluated under the title of “Travel to Human”. Ġt has been mentioned the Sociological knowledge of “travel to human.”

Key Words: Travel, The Sociology of the Travel, Traveler, Narration of Travel,

(7)

ĠÇĠNDEKĠLER

TEZ KABUL FORMU ... ii

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI ... iii

ÖNSÖZ ... iv ÖZET ... v ABSTRACT ... vi ĠÇĠNDEKĠLER ... vii GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM: SEYAHAT SOSYOLOJĠSĠ ... 4 1.1. SEYAHATĠN MANASI ... 4 1.1.1. Seyahatin Sınırları ... 8 1.1.2. Seyahatin Tarihi ... 10 1.1.3. Turizm ... 12 1.2. SEYYAH... 14

1.2.1. Seyyahın Görme Duyusu Üzerine ... 15

1.2.2. Seyyahın Seçme DavranıĢı ... 16

1.2.3. Seyyah ve Mukayese ... 17

1.2.4. Seyyah ve Muhakeme ... 17

1.3. SEYAHAT ANLATISI ve SEYAHATNAME ... 18

1.3.1. Seyahatin Getirisi: Haber ... 19

1.3.2. Objektivite Meselesi ... 21 1.4. SEYAHAT ve TĠPLER ... 22 1.4.1. Hacı ... 23 1.4.2. Tüccar ... 23 1.4.3. Turist ... 23 1.4.4. Flaneur ... 24 1.4.5. KaĢif ... 25 1.4.6. Avcı ... 25 1.4.7. Gezgin ... 26

(8)

ĠKĠNCĠ BÖLÜM: EVLĠYA ÇELEBĠ SEYAHATNAMESĠ ... 27

2.1. EVLĠYA ÇELEBĠ‟NĠN ZĠHĠN DÜNYASI ... 27

2.1.1. Beyitlerin Manasında ... 27

2.1.2. Baba Figürü ... 32

2.1.3. Rüya ... 33

2.1.4. Tılsım ... 34

2.1.5. Nedim; Mizah AnlayıĢı ve Menkıbe Yazarı ... 35

2.1.6. Osmanlı Kimliği ve Gururu ... 36

2.1.7. Seyyahlık Mesleği ... 37

2.1.8. Tasavvuf Kültürü ... 38

2.2. EVLĠYA ÇELEBĠ‟NĠN SEYAHAT METODOLOJĠSĠ ... 38

2.2.1. Coğrafyaya Seyahat ... 40 2.2.1.1. Toprak ... 41 2.2.1.2. Su ... 42 2.2.2. ġehre Seyahat ... 43 2.2.3. Ġnsana Seyahat ... 47 2.2.3.1. Hırka ... 48 2.2.3.2. Lokma ... 51

2.3. SEYAHATNAME‟NĠN SOSYOLOJĠK DURUMU ... 52

SONUÇ ... 58

KAYNAKÇA ... 61

(9)

GĠRĠġ

“Doğası gereği sosyoloji, “kapatma” ve “dondurma” işi için özellikle uygun değildir. Sosyoloji gündelik hayat deneyiminin devamı olarak yapılan bir yorum, öteki yorumlardan beslenen ve ardından onları besleyen bir yorumdur. Sosyoloji, edebiyat, sanat ve felsefe gibi insan deneyiminin yorumuyla ilgilenen öteki söylemlerle rekabete girmez, kuvvetleri paylaşır. Sosyolojik düşünmek, en azından, herhangi bir yorumun ayrıcalığına ve kusursuzluğuna olan güveni zayıflatır. Deneyimlerin, hayat biçimlerinin çoğulluğunu öne çıkarır; her birinin kendi başına bir kendilik, kendine özgü bir mantığı olan bir dünya olduğunu gösterirken, aynı zamanda görünüşte kendine yettiği ve eksiğinin olmadığı yalanını gözler önüne serer” (Bauman, 2010; 256). Bizzat seyahat iĢinde barınan süreçleri kademe kademe ele alıp açıkladığımızda kavramların içinde sosyal yapının ve dinamiğin belirtileri ve seyahat üzerine etkileri görülebilir. Seyahatin yapıldığı bu süreçler Ģüphesiz bir toplumun veya toplumların gerçekliği ve orijinalitesi üzerinde okunmalıdır. Toplumsal olarak üretilen her nesneye birebir tanık, yola koyulan öznedir. Dolayısıyla öznenin ve nesnenin kendilikleri ve diğerlikleri sınırlarını belirleyebilmek ve bu etkileĢimin çerçevesini çizebilmek sosyolojinin sınırlarına dahil olmaktır. Yani, seyahat sosyolojisi belli açılardan seyahati kapsayan süreçler boyunca seyyah olgusu ve yerli olgusu arasındaki iliĢkileri, seyyahın gördüklerini anlattığının sınırlarını, bu sınırların objektifliğini, gelenek kavramının seyyahın okuması üzerine etkilerini vb. sosyal içerikli olgulara pencere açma çabasıdır. Turizm ve seyahat sosyolojisinin gerçeği bir tanım içinde belirtilemez, daha çok eleĢtirel yolla ve sosyoloji kavramlarıyla seyahat ve turizmin toplumsal gerçekliği arasında doğrudan bir analizi yapılarak, ortaya çıkarılır (Lanquar, 1991: 12). Bunun için bu tezde ele alınacak temel husus seyahat meselesinin kapsamında sosyolojik bir tasvir üretmektir.

Seyahatin sosyolojik imkanı seyahat eden öznenin baĢkalarıyla karĢılaĢtığı anda mı belirir? Yoksa öznenin kendi içinde bütünleĢmesi de sosyolojik midir? Egzotik olanı görme kendini tanımadan sosyolojik olarak daha mı fazla görünür bir değere

(10)

sahiptir? Bu soruların açtığı ortam bizi seyahat meselesinin iletiĢimsel manalarına sokmaktadır.

Öncelikle seyahatin tanımı ve sınırlarının oluĢturduğu bir mana dünyasına adım atmak gerekir. Sözcüklerin açıklığında bir bakıĢ tarzı üretilecektir. Seyahatin sosyolojik imkanı sosyal dinamikleri hareketlendiren seyahat olgularının bir sistematik silsilesini çıkarmaktır. Yolculuk içre duran seyahatin ne ölçüde toplumları etkilediği analiz edilirse sosyolojik bilginin ortaya çıkması neticesi doğacaktır. Hayatın bir kanaviçe örgüleri gibi iĢlendiğini söylediğimizde bu örgü silsilesinin içinde duran seyahat hareketliliğini algılamak gerekecektir. Bu algının da sosyoloji ile bütünleĢtirilip sunulması bu tezin temel amaçlarından biridir. Seyahatin sosyale etkisi seyahatname meselesine atıf yapar. Seyahat anlatısı toplumsal ablukaları geniĢlettiği insanların zihinsel haritalarına katkı yaptığı sürece onu sürdürecek seyahat dinamiğinin devamlılığını sağlayacaktır. Seyahat toplumsal kapanmaya da vesile olabilir. Anlatıda anlatıcının korku duygusunu hareketlendirecek tasvirleri toplumsal bir geri çekilmeye, surlar çekmeye, duvarlar örmeye sebebiyet verebilir. Bu açıdan baktığımızda da sosyolojik birçok yön bulabiliriz. Seyyahın kültürel sınırları anlatı üretmede daima belirleyici ve baskın bir mekanizmadır. Bir seyyahın ideolojik bakıĢlarını etkileyen yahut gezdiği baĢka diyarın farklı bir özelliğine karĢı bir endiĢe duygusunu tetikleyen bir manzara seyyahın sınırlarına göre Ģekillenir ve kimi zaman ideolojisini kavileĢtirir. Tabi tam tersi süreçte iĢleyebilir. Bu tez, yazarın kendi çapında oluĢturduğu bir seyahat meselesi tablosu içeriyor. Bu tabloda yer alan materyaller Ģüphesiz yazarın zihinsel haritasına ve okuduklarının kavramsal çerçevesine göre ĢekillenmiĢtir. Seyahat sosyolojisinin tüm yönlerini ele alma gibi bir gaye tutmaz. Seyahatin kültürel yapısını açıklamada bir bakıĢ açısı üretmeyi hedeflemektedir.

Seyahat, seyyah ve seyahatname kavramları merkezinde pencere kılınan tezin örnek alanını Evliya Çelebi Seyahatnamesi oluĢturmaktadır. Evliya Çelebi‟nin bin bir zahmetle hazırladığı 10 ciltlik bu eseri sosyolojik bir gömleğin çerçevesinde tasvir denemesi yapılacaktır. Seyahatname‟nin içerdiği bütün bilgilerin sosyal yapıda belirdiği Ģekillerinden bahsederek seyyahımızın yaĢadığı çağda fotoğrafladığı Ģehir

(11)

yapılarını ve kültürel dokuyu anlayıp bu örgü içinde oluĢan temel karakterleri açıklamak için ipuçları üretilmeye çalıĢılacaktır. Antony Giddens sosyolojik metodolojinin yeniden açıklamasını yaparken bir meselenin tarihsel köklerine çok önem verir. Bir yapı zaman dıĢı olarak betimlenebilir fakat iĢleyiĢi devam eden bir süreçtir (Giddens, 2003; 160). Toplumsal yeniden üretim diye vasıflandırılan bu durumu daha net anlayabilmek için tarihsel kaynakların ipuçlarına çok ihtiyacımız vardır. Meseleler çağdan çağa ve toplumdan topluma kademe kademe değiĢikliğe uğrayarak gelir. ĠĢte Seyahatname‟nin sosyolojik önemi bu tarihsel ipuçlarını gözlemleyebilmek için pencereler sunmasıdır. Seyahatname, sosyologların günümüz meselelerine açıklık getirmeleri ve çözümler sunmalarına yardımcı olacaktır. Seyahatname‟nin gösterdiği yöne göre bir tarih algılaması üretilebilir.

Teorik arka planın hazırlanıĢı meseleye kavramsal bir çerçeve sunmak olacaktır. Literatürde tartıĢılan kavramların bütün olarak bir sentezi oluĢturulacaktır. Bu sentez sonucu oluĢan kavramsal çerçevenin bize söylediği yönlerde Evliya Çelebi Seyahatname‟si incelenecektir. Gezi yazılarının okunması içinde farklı problemler taĢıması sebebiyle zordur. Bu nokta Edebiyat sosyolojisi metodolojisine bizi yaklaĢtırır. Edebi metinler sayılabilecek seyahat anlatılarını edebiyat disiplininden yararlanarak incelemeye denk düĢer bu. Seyahat yazıları doğuĢ ve geliĢme döneminde karmaĢık bir edebi tür oluĢturur. KarmaĢıktır çünkü gerek belgesel gerek kurgusal özellikler taĢır. Aynı karmaĢıklık seyyahın turiste evrildiği modern dönemde de devam eder (Çıraklı, 2011; 225). Bu sebeple gezi yazılarına hangi açıdan bakacağımız sorusuna spesifik bir metodoloji cevap verir. Yani, uygulamada kullanılacak olan argümanlar yine Seyahatname‟nin öngördüğü Ģekillerde ortaya çıkacaktır. Kısacası yöntem; Seyahatname kapsamında Evliya Çelebi‟nin kullandığı materyalleri, belirlediğimiz kavramsal çerçeve ıĢığında açıklamaktır.

(12)

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: SEYAHAT SOSYOLOJĠSĠ

1.1. SEYAHATĠN MANASI

“Denizi vurmak öldürmek gibidir bir kuşu vurmak Avcının işi kuşlarla olmak Kuşun gönlünden geçeni okumak Kuşu açmak çünkü kuşlar evrenin istiridyeleridir Kurtların günlüklerini tutan istiridyeler”

Sezai Karakoç, “Av Edebiyatı”, Gündoğmadan. Bir olguyu tanımlama çabası, her zaman o olgunun bütün gözeneklerini kapsayan açıklamalara gebe değildir. Ġnsanlar parça parça düĢünür; her anın, her durumun, her yolun bütününü tek bakıĢla kavrayamaz. Kâinatta bulunan varlıklar adedince bakıĢ tarzları vardır. Her birine özgü yöntemler vardır. Tanım kavramının anlattığı Ģey iĢte bu yöntemlerin sistematik açıklamalar ürettiği yansımalardır. Belli baĢlı ipuçlarından yola çıkarak kurgusal düzenlemeler yapılan ortamların kurgusal olarak yeninden düzenlenmesidir tanım. Onun için bir meseleyi anlamaya ve kavramaya çalıĢmak bu meseleyi tanımlamakla eĢ tutulamaz. Anlamak bir süreçtir; tanım ise hep bitirilmeyi salık verir, netleĢtirir, onun yanlıĢa sürüklenmek gibi bir riski vardır. Bu minvalde seyahatin tanımlamasını yapmaya çalıĢmak da biraz farazi bir çaba olarak görünüyor. Çünkü kavramın neresine dokunursak dokunalım bir oyun hamuru gibi diğer tarafı dıĢa çıkıyor ve bütünleme bir açıklamadan mahrum olunuyor. Bunun yerine seyahat kavramının tarihsel geliĢim aĢamalarından bahsetmek daha net bir çabadır. Yine de seyahat kavramının zihinde nasıl canlandığıyla alakalı bir iki kelam etmek yararlı olacaktır.

Ameller niyetlere göredir. Hayatın tüm zerrelerinde barınan olgular belli açılardan insanoğlunun niyetlerine göre isimlendirilir. KarmaĢık bir bütünleĢmenin içinde duran her özelliğin temellerinde aktöre ait niyet bir iĢin kavramsallaĢtırılması için olmazsa olmaz bir mahiyete sahiptir. Ġnsanoğlunun bütün sosyal olay ve olguları isimlendirme çabası böyle baĢlar. Seyahat meselesini de açıklamak için, iĢin (eylem) yapılma amacına ve atılan ilk adıma denk düĢen niyet kavramı gösterilebilinir.

(13)

Seyahat olgusunun tarihsel süreci ya da bizzat seyahat iĢi boyunca süre giden zaman göz önü alındığında, bir yolculuğun seyahat olarak isimlendirilmesi için de niyet kavramı çok önemli bir yer tutar. Niyet etmek, iĢin yapılmasında bir pencere açmadır. Ġnsan pencere açarak yola koyulur. Yola koyuluĢuna verdiğimiz isim, yeniden söylenirse, aktöre ait niyete göre belirlenir. Bu çerçevede Alver (2011; 74), seyahat kavramına bir tanım getiriyor: “Seyahat, amacı kendisi olan özel bir yolculuk biçimidir.”

Bu tanım her tanımda olduğu gibi meselenin bütün özelliklerini kapsamaktan uzaktır. Ancak seyahat iĢini anlamak için bir ilk adımı temsil ediyor. Bu ilk adımdan yola çıkarak olgunun boyutları kendi içinde anlamlandırılmaya çalıĢılacaktır. Temel tanımımızda yer alan seyahatin kendi kendisinin amacı olduğu açıklaması basit gibi görünen ancak içine dalındığında geniĢ mana deryalarını sunan bir mahiyettir. Aslında bir bakıma bütün olgular kendi kendisini amaç edinir. Ve her Ģeye verilecek en güzel tanım budur. Niyetin, kavramı açıklamaya baĢlarkenki önemini dile getiriyor bu tanım. Evet, seyahat kendisi için yapılan bir yolculuktur.

Seyahatin daha iyi anlaĢılması için gereken ikinci açıklama adımı ise yolculuk kavramıdır. Yolculuk biçimlerine Ģöyle bir değinilirse bir yolculuk biçimi olan seyahat netleĢtir:

Yolculuk biçimleri yine amaçlarının neliği üzerine kategorize edilebilir. Mesela, konaklama üzere inĢa edilen yolculuklar varılan yerde misafir yolcular üretir. Ġkame amaçlı yolculuklar ise hedefteki mekânın kalıcı olarak iĢgal edilmesine sebep olur. Bütün bu yolculuk biçimleri temelinde toplumsal izler taĢırlar. Bir amacı olan hareketlerdir. Ġnsanoğlunun asırlardır tecrübe ettiği yaĢam alanlarının ötesinde var olabilmeleri için yuvalarını terk ettikleri „gitme‟nin adıdırlar. Bu gitme biçimleri dünyanın dört bucağında toplum yığınlarını meydana getirmiĢtir.

 Seyahat = yol + (ziyaret, ticaret, av, hac…) + dönüĢ

 Göç = yol + yerleĢme

(14)

 Sefer = yol+ savaĢ/barıĢ + dönüĢ

 Sürgün = ceza + yol + yerleĢme + dönüĢ

Kalıcılık üreten yolculuk biçimleri kentler, köyler inĢa etmiĢtir. Yolculuk dediğimiz olguyu hem makro hem mikro çapta düĢündüğümüzde (mesela, komĢu ziyareti ve kitlesel göç olgularına bakarsak) iletiĢim modellerini kurduğunu söyleyebiliriz. Yuvada kalmanın etkileĢime medar olabileceği vesile, yuva içine ve dıĢına doğru olan hareketliliklerdir. Bu hareketin periyodik olarak niceliği yahut iletiĢimin anlamına eriĢtiren niteliği içre hem seyahatin hem de diğer yolculuk tiplerinin sosyal yapılara ve dinamizme olan etkisi ve aradaki bağ okunarak sosyolojik bir analiz paylaĢılabilir. Seviye zihnin fenomolojik imkânlarını ürettiğinde oturduğumuz mekân ya da gittiğimiz yer arasındaki iliĢkinin sorgulanması, temelde bazı kalıpların farkındalığını yaratır. Burada fark edilen Ģey ise insanın kültürel yaĢam alanı ve biyografik olarak tarihsel geçmiĢidir.

Hem kalıcılık hem geçicilik üreten yolculuk biçimleri de vardır. Sefer böyle bir yolculuktur. Sefer geçici bir yolculukken fethe tebdil eylerse göç doğar. Yani bu bakımdan sefer, savaĢı; savaĢ, göçü doğurur. Ya da aksi tecrübe edilirse sefer, yenilgiyi; yenilgi geri dönüĢü doğurur. Yolculuk biçimlerinin girift durması onların birbirlerine yakın anlamlı olmalarındandır. Hepsi içinde yolu barındırır. Yoldan beslenir.

Sefer (yol + savaĢ + zafer )+ Göç ( dönüĢ + yol + yerleĢme)

Yolculuk kavramına açıklık getirdikten sonra seyahat yolculuğunun nerede durduğuna dair tartıĢmak gerekir. Seyahat bütün yolculuk tiplerinden farklıdır. Onun benzersiz oluĢu geri dönüĢü olan bir yolculuk olması değil özgür bir Ģekilde yapılmasıdır. Göç ederken insan özgür değildir. Sürgün edilen insan, sefere çıkan asker, iltica eden mülteci, hicret eden muhacir özgür değildir. Ama hepsinin ortak özelliği bir yolculuğa çıkmıĢ olmalarıdır. Birçoğunun da geri dönüĢü vardır. Seyahatin ayırıcı vasfı, tekrar söylemek gerekirse, yolculuğun özgür bir Ģekilde yapılmasıdır. Dolayısıyla seyahatin külfeti de özgürce bir yolda karĢı karĢıya gelinen doğal zorluklardır, yolun gerektirdiği zorluklardır. Yani seyahat eden özne kendi

(15)

sınırlarını kendisi çizer, kendi haritasını üretir, kendi yolunu tutar, kendi sefasını kendi cefasını çeker. Seyahat kavramı bağımsız öznelerin eyleme döktüğü bir meseleyi adlandırmada kullanılıyor kısaca.

Ġki tip seyahat vardır, enfüsi ve afaki olmak üzere. Enfusi seyahat tasavvuf terminolojisinde geniĢ yer tutar. Ġnsanın kendi bedeninde ve ruhunda çıktığı yolculuğu açıklar. Bilimsel olursak, insanın psikolojik olarak kendine verdiği eğitim süreci olarak da nitelendirebiliriz. Enfüsi seyahat kendi içinde pek derin bir perspektif arz eder. Ancak sosyolojinin ilgi alanı dolayısıyla afaki seyahat bu tezde daha geniĢ yer tutacaktır. Afaki seyahat daha somut veriler sunuyor. Seyahatin, iletiĢimsel eylemin (Habermas‟ın terimi olarak) içine dahil edilebilen tarafı afaki seyahattir. Bu vesileyle, bu tezde seyahat kelimesi afaki seyahat kelimesinin karĢılığı olacaktır. KeĢfeden insan seyahat eder. Afaki bilinmezleri kendi zihninde yahut toplumsal imgelemde aĢina kılmak için öznenin gezintiye çıkması seyahatin sosyolojik manasının anlaĢılması ve sezilmesi için ipuçları verir.

“Seyahatin üç gelenekselleĢmiĢ biçimi vardır: seyahat (gezi, turizm, merak edilen yerleri görmek, av), ticaret ve ziyaret (hac gibi, mübarek kiĢilerin ve peygamberlerin türbelerini ziyaret etmek gibi dini yükümlülükleri yerine getirmek)” (Dankoff, 2010; 42).

Ticaret ve ziyaret olguları yanı sıra av seyahatlerinden de bahsedilebilir. Mekan ziyareti yapan bir gezgin ilgisini çeken nesneye bakarken farklı Ģekillerden bir Ģeye bakar. Bunun gibi avcı aynı hedef üzerinde uzun vakitler odaklanıp temaĢa eder. Bu temaĢa ve gerisindeki özgürlük alanı avın bir seyahat süreci olduğunu hatırlatıyor. Seyahatin manasını açıklarken söylenildiği gibi seyahat etmenin ayırıcı vasfı özgürce yapılmasıdır. ĠĢte seyahat tiplerinin ortak özelliği budur. BaĢka diyarlar gezmek, baĢka açılımlar çıkarmak ve büyük çap keĢifler son derece pahalıdır. Külfet azalırken olduğu gibi; macera seyahatlerinin, doğanın zorluklarına karĢı hayatta kalabilmenin tatmin edici mücadelesi için tasarlanan gezintilerin, turların külfeti artırması durumunda da seyahat pahalıdır. Bunun için çağlar boyunca seyahat eden insan, gerek bilgi için gerek dinlenme için yola çıkma amacı olsun, çoğu zaman (Marksist terminolojiyi kullanırsak) üst yapının elemanları olmuĢtur. Ekonomik özgürlük

(16)

seyahat için çok önemlidir. Öznenin arzu ve iĢtiyak boyutu ilk aĢamadır, ancak seyahate baĢlamak için ekonomik durum yeterli olmalıdır. Yabancı olmak, konaklamak, korunmak, araç sahibi olmak, kısaca yol üzeri eĢyaya sahip olmak, bir bedenin ihtiyaçlarını karĢılamak hiç de ucuz değildir. Ġbn Batuta‟yı yahut Evliya Çelebi‟yi örnek verecek olursak, bu seyyahların havas takımından mülkü olan ya da en azından yönetici ve mülke sahip kesimle iyi muhabbet kurmuĢ insanlar olduğu görülmektedir.

1.1.1. Seyahatin Sınırları

Seyahatin ilk sınırı seyahat eden öznenin bedenidir. Kaçma arzusunun veya açılma duygusunun hâsıl olduğu seyahatte beden baĢlı baĢına bir çerçevedir. Kaçınılmaz olarak seyahatin çizgisini büyük ölçüde belirler. Bedeni taĢımak, bedenle seyahat etmek, bedenin isteklerini yerine getirmek, yolun fark edilmesi gereken ilk külfetidir (De Botton, 2011; 24). BaĢka bir yere adım atmanın, baĢka bir yere süzülmenin ruhun durumuna olumlu etki edeceği söylenir. Tebdil-i mekânda ferahlık vardır. Ancak özne kendi beden sınırlarını fark ettiğinde bu ferahlık normalleĢir. Farklı yerlerde barınan aynı beden mekân değiĢimiyle mekân sabitliği arasında çizgiyi karıĢtırabilir. Aynı ihtiyaçlar silsilesi yuvayla muayyen mekânlar istediğinde seyahatin beden sarmalı fark edilmelidir. Arzu ve iĢtiyak duygusundan önce iĢte bu sarmal seyahatin belirleyici unsurudur. Özne yola çıkmaya karar verince her zaman beden hazırlığına büyük önem verir. Öznenin seyahat bavulu bedenin temel ihtiyaçlarını karĢılayacak eĢyalarla doludur. Bedeninin ihtiyaçları seyahat acentesi ya da seyahat planı ve haritadan daha önceliklidir.

Nereye gidilmesi gerektiği hakkında verilen tavsiyeler çoktur ama neden ve nasıl gidileceği hakkında söz azdır (De Botton, 2011; 15). Seneca‟ya göre de önemli olan seyahate nereye çıkılacağı değil nasıl çıkılacağıdır (Löschburg, 1997; 20). Bu söz öznenin yola çıkma durumunda girdiği ruhsal ya da zihinsel duruma iĢaret ediyor. Yani seyahat edecek öznenin seyahat iĢtiyakı ve merakı ne derece etkindir, bunu açık ediyor. “Ġlk adım, halk özdeyiĢlerine göre her zaman önemli olan ilk adım, her zaman kolay değildir. Ġnsanı kısa ya da uzun bir süre için düzenli yaĢamanın rahatlığından koparır ve yolun, iklimin, buluĢmaların, hiçbir aciliyetin

(17)

gerçekleĢmediği bir zaman kullanımının rastlantılarına bırakır. Ötekiler, dostlar ve aileler sefere çıkan yürüyüĢçünün adımlarıyla uzaklaĢırlar, geri dönmek her zaman çok zordur.” (Le Breton, 2008; 22) Ġlk adımı merak duygusunun tetiklemesiyle atan özne, devamında türlü dönemleri kaçınılmaz olarak yaĢar. Her seyahat sürecinde olduğu gibi her öznede de bu süreç farklı olabilir.

Bütün disiplinlerin kendi çizgilerini oluĢturmada olduğu gibi seyahatin geliĢim aĢamalarında da merak duygusunun etkisi diĢe dokunurdur. Bir yolculuğun seyahat olarak adlandırılması için öznenin merak duyması ve bu merakını tatmin için hedefine güdülenmiĢ olması gerekir. Merak duyma bir özgürlüktür. Bu özgürlük çeĢitli Ģekillerde seyahati doğurur.

“Her yolun baĢında önce arzu vardır. Arzu, gidilecek yere yöneltilir, ama öncelik arzunun kendisindedir. Arzu harekete geçirir, yer ve hedef belirler, tek amacı doyuma ulaĢmaktır. Arzu iyice yerleĢtikten sonra yola çıkılır. Arzu, aradıklarını, istediklerini bulur çıkarır yol boyunca; kendi sahnelerini yaratır, ayin alanlarını seçer, oyun sahaları, zevk mekânları bulur. Arzu, yol boyunca tek baĢınadır, kendinden baĢkasını düĢünmeyecek kadar bencildir, yanındakilere aldırmaz, yolunu sürer

Yolda, can sıkıcı görünümler, keyif kaçırıcı olaylar, yersiz sözler o an için arzunun önüne geçemezler. Dipte bir yere çökelirler, tortuya dönüĢürler ve eski tatların günün birinde dıĢarı uğramasını beklerler, bazen sessiz, bazen gürültüyle. Arzu gemi azıya aldığında, çevresindeki ufak tefek her Ģeyi parçalar, dağıtır ama yok etmez. Belki de yok olmayanlar, bir kenara itilenler, kinle güçlenip arzuyu yok etmeye yazgılıdırlar.” (Göle, 2009; 32)

Seyahatin ilk aĢaması hazırlık ve tasarımdır, plan ve programı içerir. Seyyah kültürel benliği içinde seyahat eder. Seyyahın programı, haritası, planları, zihinsel ve fiziksel hazırlık aĢamasına delalet eder. Hazırlık aĢaması seyyahın veya turistin kendini geziye güdülemesi olarak da tanımlanabilir. Çünkü toplumsal olarak böyle bir açılımın (seyahat) meĢruiyeti ve bireysel olarak seyyahın veya turistin ihtiyaç tatmini çok önemlidir. Evliya Çelebi‟nin rüyası bu açıdan örnek teĢkil eder. Bilindiği

(18)

üzere Evliya bütün seyahatinin miladı olarak bir camide gördüğü rüyayı gösterir. Bu ilgi çekicidir, çünkü kendisi bunu seyahatine meĢruiyet kazandırmanın yolu olarak kullanır. Güdülenme, gereksinim ve istek gibi kavramlar seyahat ve turizm sosyolojisi analizinde birbirine bağlıdır (Lanquar, 1991: 28).

Gezme süresi boyunca görülecek yerler hazırlık aĢamasında netleĢen zihinsel çizgilere göre sınırlıdır Her insan kendi toplumu içindeki diğer kiĢilerle ve yakın olduğu çevresiyle bir “toplum haritası” paylaĢır. Ġnsanlar böyle bir harita vasıtasıyla anlaĢırlar ve toplumsal vazifelerini böyle yerine getirirler (Mardin, 2010; 21). Bunun gibi seyyahın seçme davranıĢı seyahat tasarımına uyar ve tasarımı belirleyen temel faktör kültüreldir. Bir seyyah yola çıkmadan önce kendi kültür dairesi içinde odak noktalar belirler. KarĢılaĢtığı acayiplikleri belirleyen etki, seçilen ve görülen olgularda bu odak noktaların harici vaziyette duranlarıdır. Kültür dairesi dıĢında seyreden genellikler üzerine seyyahın söylediği taraflı bir söz, böyle bir bakıĢ tarzının sosyolojik olarak sadece sınırlı veçhelerine ıĢık tutar.

Seyahat misafir yolcular üretir. Misafir yabancıdır. BakıĢ açısı farklıdır. Misafir ziyaretinde, ticaretinde ya da keĢfinde uğradığı mekânlardan yerliden daha farklı ve derin bir Ģekilde etkilenir. Etkiye daha kapsamlı kapılır. Yerli rutin iĢlerinin içinde mekâna her zaman gördüğü özelliklere alıĢıldık bir biçimde bakar. Ancak misafir ĢaĢkındır, acayip bir mülktedir, konakladığı yerin çok farklı bir yer olduğunun ayırdındadır. Gördükleri muhakkak ki yerliden farklı olacaktır. Acayip olan hayrete düĢürür. Ve bu kertede hayret duygusu merakı kamçılar. Merak düĢünceyi tetikler. Misafir algıladıklarını yuvasıyla mukayese ederek belli kurmacalar üretir. Bu kurmacalar içinde hayatı kavrayıĢ biçimi değiĢebilir.

1.1.2. Seyahatin Tarihi

Ġmdi, seyahatin tarihsel sürecine kısaca değinmek yerinde olacaktır. Yaygın olarak kabul görmüĢ düĢünceye göre hayat, metaforik bir bağlamda seyahate benzer. Çıktığımız yolculuklar içre yol; yollar içre yolculuklar çemberinde yaĢıyor insanoğlu. Bütün sosyal-kültürel olarak beĢerin tarihi de bir yolculuğa benzetilebilir. Gerçek manada da tarih dediğimiz disiplinin elle tutulur taraflarından birini temsil

(19)

eden olgu yolculuk hallerinin anlatıya dönüĢmesidir. Birçok tarih kitabı aslında seyahatname özelliği taĢır. Eski medeniyetlerden haber getirmek ve medeniyeti aynı asır insanına taĢımakta seyahat etmenin rolü büyüktür. Mitolojiler, seyahat eden insanların yanlıĢ anlamaları, muhayyile canavarı hikâye kurmacalar üretme yetenekleri dolayısıyla oluĢmuĢ olmalıdır. Bu konuda pek çok kanıt bulabiliriz. Seyyahın bakıĢ taslağına sığmayan yahut pek iyi gözlemlemediği bir meseleyi yanlıĢ aktarması doğaldır. Tarih derin bilgi kaynakları sunuyor. Her bakıĢ yeni hikâyeler üretiyor ve yeni teoriler kendilerince önem arz eden köĢe noktalarına göre tarih çizgisi belirliyor. Bu derinliğin ve aynı zamanda bilinmezliğin içinde seyahat eden ilk insanı ya kutsal kitaplardan öğreniyoruz yahut baĢka kurmacaların gösterdiklerine inanıyoruz. Evliya Çelebi ilk seyyahın Hz. Adem olduğunu söyler ve seyahatin külfetini, dünyada bulunma kaçınılmazlığını Ġslam terminolojisi vasıtasıyla birleĢtirir. Adem, Havva‟yı arar ve onu hareketlendiren arzu ve iĢtiyak budur. Bu minvalde seyahat yürümek olarak tanımlanıyor. Adem‟den sonra her asır farklı farklı seyahat etme araçları kullandı. Yürümek fiili seyahatin ilk aracı sayılabilir. Avcı toplumların seyahatleri mağara duvarlarına kaydedildi. Tarım toplumlarının yerleĢme durumları sonrasında köyler arası mesafelerin aĢılması için yollar inĢa edildi. Araçlar inĢa edildi. Her vasıtanın icadı seyahati kolaylaĢtırdı, yeniden üretti, yeniden anlamlandırdı. KeĢfetme arzularının gitmeye tetiklediği insanlar dünya haritasını geliĢtirmeye koyuldular, yola koyuldular (Löschburg, 1997; 22). Tüccarlar hem ticaret hem gezinme amaçlarını gerçekleĢtirmek için seyahat ettiler. Kervan yolculuklarına çıkıldı. Bütün hayat yolculukların, seferlerin, seyahatlerin ördüğü bir kanaviçe gibi iĢlendi. Marco Polo, Ġbn Battuta, Erasmus gibi seyyahların aktardıklarıyla toplumlar birbirlerinden haberdar oldular. Hasılı kelam, seyahat olgusu beĢer tarihi boyunca ön planda olan bir keĢif tutkusunun hayata sirayet etme geleneğidir. Bu girift etki hayatın gözeneklerinde karmaĢık bir Ģekilde durur. Hayatımız boyunca görmediğimiz bir Ģehri gezen bir insanın anlattıkları bizi ne ölçüde etkiliyorsa büyük seyahatlerin anlatısı da uzak toplumların zihinsel haritalarının geliĢimine o ölçüde katkıda bulunur. Tarih ilminin kayıt altında tuttuğu bilgilerde bu haberleĢmenin tesiri büyüktür.

(20)

1.1.3. Turizm

Ġnsanoğlu tarih boyunca seyahat etmiĢtir. Seyahat toplumun kalbinde bir yere denk düĢer. Toplumsal olgular insani ihtiyaçların ürettiği kapsamlardır. Dinlenme, eğlence, gezinme, vakit geçirme, bilgi edinme, merak giderme gibi sayısız insani ihtiyaçlar derinlemesine düĢünüldüğünde seyahat olgusunun nasıl bir temele dayandığı görülür. Ġnsanın ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarına cevap olarak sefahati veya külfeti oluĢturan seyahat belli açılardan asırlardır görevini ifĢa ediyor. Tarih boyunca her asırda birbirinden özgün seyahat örnekleriyle karĢılaĢıyoruz. Her dönemin kendine özgü yolculuk tarzlarına bakarak insanlık tarihi bu seyahatlerin sunduğu pencereler üzeri okunabilir. Yeryüzünde izleri duran atalarımızın yapıp ettikleri üzerine merak artıyor ve günümüz seyahat anlayıĢının nereden geldiğiyle alakalı düĢünceler üretiliyor. Temel çizgilerin devamlılığı ve insani ihtiyaçların tatmini için, mesela ferahlık, sefahat ihtiyacı, geliĢtirilen seyahat metodolojilerin birbirlerine benzerliği ve farklılığı üzerine kafa yorarak eski seyahat anlayıĢının turizme nasıl tebdil eylediği anlaĢılır. Rıhle seyahati yapan Ġslam dünyası çok farklı amaçların birleĢtiği anlayıĢlar bütününü oluĢturuyordu. Ortaçağ Avrupa seyyahları hac için, burjuva lüks ve sömürme için, Romalılar köle ticareti ve farklı lezzetler tatmak için, yunanlılar felsefi sorunlara çözüm bulmak ve daha baĢka insanların nerelerde yaĢadıklarını keĢfedebilmek için yola çıktılar; seyahat ettiler. Bütün bunlardan ayrı modern insan da kendine özgü bir seyahat metodu oluĢturmuĢtur. Temeli aydınlanma felsefesi olan bir seküler dünya görüĢü olarak modernite eski tip seyahatleri turizme dönüĢtürdü. Artık, eskiye nazaran daha güvenilir araçlar kullanıyordu.

Modern zaman, dıĢarıya açılmanın devasa teknik imkanların artmasıyla belirgin ve ucuz kılınmaya baĢladığı dönemdir. Ama bir diğer taraftan da açılımın kısıtlandığı bir çağdır. Tabiri caize insan bu dönemde kafasına çizdiği tavanları daha da küçültmektedir. Gezdiği hedeflerin kendi evinden farklı olması onu korkutuyor. AlıĢ veriĢ merkezleri, havaalanları, yollar, otobüsler, uçaklar, trenler hep aynı tasarımın ürünü mekanlar. Turizmin sunduğu imkanlarda gözle görülür derecede benzerlikler var. ĠĢte bu benzerliklerin bu çağda reklamına ve sunulmasına verilen değer seyahatin önüne geçiyor ve turistin seyahat etmekten çok bakınmayı tercih etmesine

(21)

vesile oluyor. Seyahatin özgür tarafı, Baudrillard‟ın kavramıyla düĢünürsek, bir simülasyon özgürlüğüne dönüĢüyor. Mekanların tüketilmesine vesile oluyor (Urry, 1999).

Eskiden, sıradan, insan sadece seyahat amacıyla yola çıkmazdı. Seyahat zor, pahalı ve tehlikeli olduğu için mecbur kalınmadıkça teĢebbüs edilmezdi (Özgül, 2011; 15). Seyahatin demokratikleĢmesi kitle turizmini doğurdu (Urry, 2009; 37). Modern dünyada insanlar daha güvenilir, daha hızlı seyahatler yapmaya baĢladılar.

Maddi külfetin azalması insanların kolayca seyahat edebilmelerini sağladı. Bu kolaylık bir nebze seyahatin fiyatını azaltmıĢtır. Otobüs, tren, uçak gibi teknolojik ulaĢım araçları ortaya çıkarak seyahatin dönüĢümü ani ve hızlı olmuĢtur. Her asrın temel karakteri olgulara etki ettiği gibi günümüz dünyasında turizm, asrın genel karakterine uygun olarak büyük oranda muasır insanın seyahat etme metodudur.

Hiç Ģüphesiz turizm denilen seyahat metodunun oluĢumunu açık eden tarihi kaynaklar vardır. Ġnsanoğlunun her asra özel durumları olur. Ve bu durumlar ihtiyaçlara göre hep yeniden üretilir. Kitap, turist kafilelerinin 18. Yüzyılda ortaya çıktığını diyor (Löschburg, 1997; 119). Demek ki, seyahat modern öncesinde ve modern dönemlerde faklı Ģekillerdedir. Farklı araçlar kullanılır, farklı bakıĢlar üretilir, gezmenin ve gezinmenin farklı algıları biçimlenir. Modern öncesi çağlarda seyahat, bireysel külfeti göze alabilen keĢif âĢıklarına özeldi. Modern dönemde endüstrinin gözle görülür bir etkisi oluĢuyordu. ÇalıĢma saatlerinin azalması sonrasında dinlenme anlayıĢı tekrar üretildi. Plajların dinlence kültürüne katkısı olmaya baĢladı. Böyle bir dönüĢüm sürecinde insanoğlu hep aynı ihtiyaçlarını farklı Ģekillerde gidermeye çalıĢtı. ĠĢte bu çizgi bireysel enfusi ve afaki seyahatlerin anlamları değiĢmeye baĢladı. Artık insanlar aydınlanmanın individualist yapısının oluĢturduğu egoist gezmeler peĢinde kafile kafile koĢuyorlardı. DönüĢüm süreci kısaca böyle olmuĢtur.

Urry‟e göre (2009; 139) turizm, postmodern karakteristiğe uyan bir seyahat anlayıĢıdır. Postmodernizm kelimesinin üç açılımı olduğu söylenmektedir. Birinci pencere nostalji, ikinci modern sonrasılık, üçüncü ise modern karĢıtlığıdır (Urry,

(22)

2009; 195). Bu üç durumun asrın insanın turizm ve seyahat anlayıĢına etki ettiği görülmektedir. Ġnsanların gezdikleri yerlere bakarsak bu postmodern felsefi duruĢ sezilir. Nostalji turizmin vazgeçemediği tüketim maddesidir. Eskileri unutmakla karıĢık bir hatıratı yaĢatmaya çalıĢma tezadı asrın insanın karmaĢık psikolojisini gösteriyor. Bunun yanında beĢerin hayati ihtiyaçlarına cevap verecek temeller de bu psikolojinin kompleks yapısından nemalanıyor. Ġhtiyaçları karĢılayacak mekan inĢaları kafa karıĢtırıcı ve düzlemsiz açılımlarla hayatın müphem kanaviçelerinde iĢleniyor. Eskiyle yeni karĢıtlığı, yeniden vazgeçememek ve eskiye özlem duygularının girift duruĢu asrın dünyasını tanımlamakta insanı zor durumda bırakıyor.

Özetle turizm bir karmaĢıklığın çocuğudur. Modern ve postmodern dünyanın oluĢturduğu dinlence ve rehavet anlayıĢının sonucu olarak üremiĢtir. Tatil seyahatleri, eski toplumların Ģehir kalesine pek uzak olmayan ferah yerleri tercih etmesi veya hamam gibi dinlenme heyecanını aksettiren olgulara baĢvurmaları durumunun dönüĢüme uğramasıdır. Kapitalist dünyada çalıĢan insan, teknolojik vasıtaların rahatça ulaĢtırabileceği ferah plajlar keĢfetmiĢ ve güvenli sınırlarını geniĢletmiĢtir. Turizm bir seyahat anlayıĢıdır. Modern öncesi seyahatlerde duran bireysel külfetlerin minimize edilmiĢ halidir.

1.2. SEYYAH

Seyyahlık bir meslektir. “Seyyahlık yoğun gözlem ve tefekkürün ürünüdür. Tefekkür dıĢ dünyaya dikkatten arınmayı gerektirir, tefekkür bir uçuruma baĢ uzatmayı gerektirir.”(Göçer, 2011; 101) Her gezen seyyah olmadığı gibi her yolcu da seyyah değildir. Gezmeyi iĢ edinmenin türlü zorlukları vardır. Her meslekte olduğu gibi bu iĢin de belli incelikleri vardır. Bir seyyah gezdiği yerlere nasıl bakacağını bilir. Seyahatin sınırlarını oluĢturan büyük oranda seyyahın zihnidir. Seyyah bakarken kendi kültürel bakıĢ açısını kullanır. Kendi dairesi içinde yerlere ve mekânlara manalar verir. Onları yeniden kurgular, belki yeniden inĢa eder. Seyyah mesleğini yaparken baĢka birçok meĢgale ile uğraĢabilir. Tıpkı bir marangoz seyahat ettiğinde ona seyyah diyemeyeceğimiz gibi bir seyyaha kendi çapında küçük kerestelerden bir sandalye yaptığı için ona marangoz diyemeyiz. Yolculuğun tüm

(23)

tiplerinde gezinebilir seyyah. Ancak onun sadedi her zaman seyahattir. Gezmeye ve görmeye tutkundur. Evliya Çelebi‟ye burada değinmeden geçmek olmaz. Evliya yolculuklarında birçok maceralar yaĢamıĢtır. O hayatı boyunca yolculuğa çıkmıĢtır. Yolculukları boyunca seyahat haricinde sefer, savaĢ, elçilik gibi meĢgaleleri de olmuĢtur ancak onun bir gözü daima seyahatindedir. Seyahati iĢ edinmiĢtir. Evliya Çelebi seyyahlık mesleğinin ustasıdır.

1.2.1. Seyyahın Görme Duyusu Üzerine

Gazali, göz aklın casusudur, der (2007; 75). Sözün derinliklerine dalındığında düĢünce ve görme fiili arasındaki iliĢkinin varlığı anlaĢılmaktadır. Yüzyıllar boyunca ademoğlu ilmini artırmada ve yoğunlaĢtırmada göz organını kullanmıĢtır. Gözlem sistematikleri çağın bilgi organizasyonuna katkı yaparak bilginin sosyal yapısını oluĢturmuĢlardır. Filozoflar, Ģairler ya da kaĢifler gözlemin derinliklerinde çıkarımlarıyla tarihi okumuĢ ve kendilerine özgü metotlarıyla öteki insanlara sunum yapmıĢlardır. Yunan felsefesi görme duyusunun meĢruiyeti üzerine kurulmuĢtur. Aklın sezdikleri görmenin boĢluklarında durur. Orta çağ Ġslam dünyasında da gözün ilmi çapta ehemmiyeti büyüktür. Mesela o çağda vicadet (aracısız ilim öğrenimi) anlayıĢının geliĢmesi ilim aktarmada göze ve birebir tanıklığa olan güveni göstermektedir (Touati, 2004; 102). Muhaddislerin hadis silsilesi mantığı da böyle değerlendirilebilir. Hadislerin güvenirliliği için ravinin sözüne güvenilir bir zat olması kadar aktarılacak hadisin oluĢumunda bu olaya tanık olup olmadığı da önemlidir. Ancak bazı durumlarda gözün yanılabileceği ihtimali gözden kaçmamalıdır. Kopernikten ilham alan Galileo teleskopu bulup ayı gözlemlediğinde ayın ne biçimde olduğuyla alakalı gözün ürettiği algılamaları sarsmak için hayatını sarf etmiĢtir. O sıralar ayın pürüzsüz ve parlak, kendi ıĢığı olan bir kristale benzediği düĢünülüyordu. Bu görüĢ Aristo‟nun metinlerine dayanıyordu. Uzun süre göz organın ürettiği bu teorik yanılsamanın kurumsal duvarları Galileo tarafından aĢılamamıĢtır. Çünkü göz her zaman sağlam kurgular üretir. Bu kurgunun bertaraf edilebilmesi için büyük çaba gerekir. Göz toplumsal ve bireysel anlamda bir iman organıdır (Sennet, 1999; 27). Ġnsanoğlu gördüğüne daha net inanır. Sennet‟in gözün vicdanı olarak tasvir ettiği meselenin en önemli tarafı budur. BeĢerin gökyüzüne

(24)

döĢediği her babil kulesi göze hitap eden ideolojik iman vasıtalarıdır. Ruha tesir etmeyen her düĢünce göze de tesir etmezse kaybolur.

Gözün seyyahın dünyasında da yeri tartıĢılmazdır. Gözün sınırlarında seyyah alabildiğine esirdir. Gözünü yönlendirecek duygularıyla beraber seyahat eder. Seyyahlık mesleğinin en önemli vasıtası gözdür. Gözün görebildikleriyle sınırlanan gezi tabloları gezilen yerdeki hayat hakkında kültürel ipuçları verir. Seyyahın bakıĢına sunulan manzaralar ve onların etkileyiciliği seyahat eden özne üzerinde zihinsel veya ruhsal veya bedensel açılımlar yapar. Bakmak acayip olanı ya da yakın olanı dikkate almaktır. Seyahatin devrelerinde her bir adımın anlamlandırılması için hatıra abidelerine bakılır. Bakmak seyyahı etkiler ve bu etkileĢim sürecinde hikâye üretme mekanizmaları çalıĢır. Bir nesneye uzun süre bakan her insan gibi seyyah da o nesne hakkında sorular sorar. Bu soruların oluĢturduğu iskelet üzerine gezilen Ģehirle alakalı ya da mekânlarla alakalı kurgulamalar üretilir. Seyahat anlatısı büyük ölçüde bu Ģekilde oluĢur. Süreç ilk olarak görme duyusunun oluĢturduğu algılama ile baĢlar. Görmenin sağlamlaĢtırdığı hükümler iĢitme duyusunun yardımıyla kavileĢmeye baĢlar.

1.2.2. Seyyahın Seçme DavranıĢı

Seyahat hikâye seçer. Olay kurguları veya mekân kurgularında çizgiler çizerek gezilen Ģehrin iskeletini oluĢturan seyyah, belli bakıĢ tarzlarını kullanarak yapılar seçer. Görebildiği olaylar bir açıyla sınırlıdır. Yolunu da seçen seyyah seçtiği yolların sonunda Ģehirler seçer, sonra Ģehirlerde merkezler seçer, merkezlerde binalar seçer, binalarda objeler seçer, objeleri okumakta bildiği özellikleri seçerek istikamet sağlar. Seyahatin sınırları olduğu gibi bununla girift duran seyyahın sınırları da vardır. Bu hudutlar fiziksel ya da kültürel olabilir. Her sınır kendi baĢına bir dünyadır ve ilintili dünyalar seçtiği gibi acayiplikler de seçer. Seyyahın aĢina olduğu meselelerde yoğunlaĢması kendi kültürel ablukası içinde olgulara gömlekler giydirmesi doğal bir davranıĢtır. Ancak bunun yanı sıra seyyah hiç tanık olmadığı hayatında ilk kez gördüğü bir olaya yahut meseleye ilgi çektiği bakıĢ melekelerini kullandığı da görülmektedir. Tasavvuf ehli bir derviĢin seyahatinde tekkelere verilecek önem tahmin edilebilir. Yine tasavvuf merkezli bir bakıĢla bu derviĢ

(25)

kendince acayip ve fevkalade ilginç bulduğu mekânları anlatarak seyahatine renk katabilir. Hem muayyene hem acayibe duyulan bu merak ve arzu ilk bakıĢta tezat gibi görünür. Ancak, bu iki yön seyyahın seçme davranıĢının ayrılmaz parçalarıdır.

1.2.3. Seyyah ve Mukayese

Ġnsanın mantığının nasıl çalıĢtığını anlatacak olursak aklın melekelerinin bir meseleye yahut bir eĢyaya bakıĢında nasıl seyrettiğini, ne tür bir sürece girdiğini tasvir etmek yerinde olacaktır. Condillac‟a göre (Akt. Mardin, 2010; 23) iki ayrı meseleyi aynı anda algılamak insanda seçme, mukayese etme ve muhakeme etme yeteneklerini ortaya çıkarır. DüĢüncenin en temelinde duran bu süreç, algının bireysel ve toplumsal boyutunu anlamamıza mikro bir bakıĢ sağlar. Algılama her insanın benzer bir Ģekilde oluĢturduğu aĢamalardan geçer. Bu aĢamaların seyahat iĢinde de seyyahın düĢüncesinde de diĢe dokunur bir yeri vardır. Seyyah yabancısı olduğu yerde kabul ettiği, içine dâhil olduğu olgular ve mekânlara nazarında mukayese mekanizmasını çalıĢtırır ve güzel perspektifleri överken bir baĢka mekânın özeliğine atıf yapar. Kimi zaman “En” zarfını kullanır, daha büyük der, daha kalabalık veya daha güzel sıfatlarıyla kendi bilgisine bir yeni kademe ekler. Bu kademeyi sonrasında seyahat anlatısında ele alır, kullanır, iĢler.

1.2.4. Seyyah ve Muhakeme

Seyyah çoğu zaman, bir bilim adamı sistematiğinde olmasa da, zihninde beliren düĢünceleri toparlayıp kendince muhakeme eder. Mitolojik ya da realist gömlekler sığdırıp açıklayıcı ve betimleyici davranır. Küçük çıkarımlar yapar, filozofça davranır. DüĢünce üretir; ürettiklerini bir biri arasında çakıĢtırmamaya dikkat eder. Seyyahın muhakeme yeteneği gördüklerini anlatmasında ona kolaylık sağlar. Tutarlı yargılar efsanevi anlatılardan oluĢsa da toplumda bir yer edinir. Bir av seyahatinden köyüne dönen köylü av hikâyesini anlattığında köy kahvesinde karĢılık buluyorsa bunun sosyolojik temelleri vardır. Seyyah karĢılaĢtığını anlatırken de mukayese yeteneğini kullanır. Hem anlamak hem de anlaĢılmak için karĢılaĢtırma yapmak kaçınılmazdır. KarĢılaĢtırdıklarından bir hükümler dünyası üretir. Seyyahın muhakeme yeteneği de anlatı gücüne katkı yapar. Seyahatname yazan seyyahların

(26)

muhakeme ve tasvir gücü kuvvetlidir. Seyahat sürecinin büyük bir eserini oluĢturmak baĢlı baĢına bir seyahat tekrarıdır. O seyahat her anıldığında, her okunduğunda mekânlar ve coğrafyalar tekrar gezilir. Seyahatname yazarı, gezerek gezdirir.

1.3. SEYAHAT ANLATISI ve SEYAHATNAME

Seyahat neticesinde egzotik olanın aktarılması için türlü Ģekiller kullanılmaktadır. Bu Ģekillere seyahat anlatıları denmektedir. Seyahat anlatıları kendi mahiyeti gereği seyahat eden öznenin seyahat sınırlarında belirir. Seyahatin oluĢtuğu süreç anlatılırken, anlatıya edebi sanatlar da eklenerek renk katılabilir. Safari seyahatine çıkan bir gezgin tanık olduğu enterasan doğa manzaraları ve havyan dünyalarını betimlerken bir anlatı üretir. Platon Mısır‟ı gezer, Devlet‟i yazar; bir ütopya üretir. Bir bakıma tarih boyunca üretilen düĢünceler baĢka yerleri görmeyle ve baĢka olgularla karĢılaĢmayla açığa çıkarılır. Her insan gördüklerini kurgulamaktan kaçamaz. Kurgu içre bir kanaviçe örgüsüdür hayat. Yabancı bir nesne algılandığında insanın ĢaĢkınlığı bir bebeğin ilk defa gördüğü dünyaya bakıĢının sessizliğine benzer. Bebeğin o anı dile getirecek mekanizması gözlerini ayırıp dünyaya alabildiğine dikkatli ve ürkek bakıĢıdır. Bu ürkeklik aslında bir anlatıyı oluĢturuyor. Bebeğin o durumu bir fotoğraf karesine aktarıldığında oluĢan çerçeve bir tablodur, metindir, anlatıdır. ĠĢte bunun gibi seyahat eden insan yabancıya ve farklıya bakarken oluĢturduğu tabloları „söz‟ün ve „yazı‟nın ilmiklerinde dizer ve anlatısını bu dizinin kapsama mantığına göre oluĢturur.

BeĢeriyetin yaĢam silsilesini düĢündüğümüzde, Hz Âdem‟den baĢlayan hayat boyunca bir tefekkür insanlara önceliğin, ilkliğin ne olduğuyla alakalı sorular ürettirmiĢtir. Önce söz vardı, denilmiĢtir. Söz‟e verilen bu öncelik neye dayanıyor? Tanrının buyrukları hayatın dönüĢümüne ve düzenine hep etki etmiĢtir. Bu etkinin zahiri tarafı ile batini tarafı arasında bir karĢıtlık var gibi görünüyor. Ancak hayat zıtlıkların oluĢturduğu bir merhaledir. Bu minvalde söz‟ün ilahi etkisi üzerine düĢünen her filozof farklı deryalara dalmıĢlar, farklı cevaplar üretmiĢlerdir. Söz düĢünce üretmede hala kullanılıyor olmasına rağmen insanoğlu nasıl düĢünmeye baĢladığını unutmuĢtur. Söz‟ün hayatımızdaki yerine bakarsak önceliğin söz olması gerektiği hakkında kanıtlar düĢünebilinmektedir. Söz‟ü var eden ilahi kaynağın

(27)

sonrasında aktarım silsilesi devreye girmiĢtir. Bilgiyi aktarma kulaktan kulağa bir seri içinde oluĢmuĢtur. ĠĢte çağlar boyu seyahat eden insan da bu aktarma metodunu kullanarak bir sözlü anlatım geleneğini oluĢturmuĢtur. Ġlk seyahatname yazılmazdan evvel sözlü aktarım insanların diyarları ve yabancıları tanımalarında çok iĢlevsel bir konumda olmuĢtur. Seyahati anlatmak devamlı değiĢen vasıtalarla yapılmaktadır. Eski ateĢ baĢında çember Ģeklinde dizilen insanların hikâye dinleyerek karĢıladıkları ihtiyaç hiç değiĢmemektedir. Yalnızca araçlar değiĢmektedir. Mananın derin boyutlarında seyahati anlatma araçlarının tıpkı seyahat etme araçları gibi sıklıkla değiĢtiği görülmektedir. Söz‟ün sistematikleĢtirdiği anlatı dünyaları yerine seyahatnameler iĢlevsellik kazanmaya baĢlamıĢtır. Yazılı kültürün baĢlattığı ve geliĢtirdiği seyahatname olgusu yabancıyı tanıma ve farklıyı öğrenmede tatmin ihtiyacını karĢılamaya, insanın bilgi üretmesine büyük katkılar sağlamaya baĢlamıĢtır. Seyahatnamenin oluĢma süreci kabataslak bu geliĢme çizgisine göre açıklanabilir.

Seyahatname, seyahatin getirdiklerini seyyahın sistematiğine göre dizdiği, içinde geniĢ bilgi kaynakları bulunan metinlerdir. Seyahatname kelimesi eskiyi hatırlatır. Seyahatin geleneksel yapısının oluĢturduğu bir kapsamdır. Seyahatnameler dönemin toplumsal Ģartlarını anlayabilmek için baĢvurabileceğimiz pencerelerdir. “Bu metinler insanoğlunun en eski kültürel verimleri arasındadır. Yeryüzünde var oluĢundan bugüne yer değiĢtirme etkinliğinden vazgeçemeyen insanlar bu yolla farklı olanı tanımakta, farklı olanın ilginç yönlerine eğilmekte ve bu farklılıkta belli bir değere sahip olan yanları kendi kültürüne taĢımakta sakınca görmemektedir.” (Asiltürk, 2008-2009; 4) Tarihsel koĢullarla günümüz arasında bağlar kurup bugün yaĢayan dünyanın Ģekillenme biçimlerini iyi anlamak; seyahatnameleri iyi analiz etmekle olur. Ġnsanoğlunun neden seyahatini anlattığıyla alakalı bir parça fikir edinerek seyahat ve sosyoloji arasındaki iliĢkiyi anlayabiliriz.

1.3.1. Seyahatin Getirisi: Haber

Seyahat boyunca görülen, kıyaslanan ve hükümlenenler, belli Ģekillerde çağdaĢ sakinlere veya yüzyıllar sonraki okuyuculara duyurulur. Bu bakımdan seyyahlık bir haberdar etme iĢidir. Bu haberleĢmenin içinde barınan her Ģey toplumsal bir karakter

(28)

taĢır. Etki düzeyi ve baĢka diyarlardan haberler getirme olgusu seyahat imkânı olmayan insanların da belli Ģekillerde ve ölçülerde seyahat tatminini etkiler. Seyyahın haber anlayıĢını çerçeveleyecek temeller seyahat notları ve seyahatnamelerdir. Gezginin temel amacı yeni yerleri görme ve tespit etme arzusudur. Yazma gerekçesi ise kendinin tanıklık ettiği Ģeyleri, gezip gördüğü yerleri, kendince önemli gördüğü anları üçüncü bir kiĢiye anlatmaktır. Gezgin, gezdiği yerlerin yaĢayıĢ tarzlarını kaleme alır. KuĢkusuz gezi yazıları dediğimizde sadece coğrafi özelliklerin sergilendiği bir rehberden değil analiz ve tespitlerle yorumların yer aldığı, giderek bir üslubun sergilendiği yazılardan bahsediyoruz demektir (Tosun, 2011: 186).

Seyyah neden haber verir? Haber verme ihtiyacının hâsıl olmasında seyyahın bireysel anlatma hevesi mi, yoksa dinleyenin iĢitme gereksinimimi baskındır. Seyyah toplumsal dönüĢümü tasvir eder ancak dönüĢümü aktivize eden kıpırdanmalar içre durmaz. Seyyah görendir, bakandır. Ġki ayağı bir pabuca girer seyyahın. Anlatmak ister, görme hevesi anlatma arzusuna tebdil eyler. Dinleyici ise seyyahın tanık olduklarına bir kez kendisi tanık olmak ister. Birinci ağızdan dinlediği seyahat öyküleriyle bir fikir edinir. Bu fikirle seyahate çıkma arzusu oluĢabilir. Seyahat süreci bir çember Ģeklinde etki döngüsü oluĢturur. Küre-i arzın zemininde bireysel, kitlesel ya da toplumsal hareketliliklerde bu döngünün rolü büyüktür. Ġnsanın seyahat etme ihtiyacının kurumsallaĢması seyahat anlatılarına rağbeti açıklıyor. Hikâyelere olan rağbet seyyahı anlatmaya zorlamaktadır.

Seyahatnamelerin niçin yazıldığı sorusunun yanında “seyyah gezi süresi boyunca gördüğü mekânları ne kadar objektif anlatır?” sorusu yatmaktadır. Burada sosyolojik açıdan ele alacağımız temel ölçü, seyyahın verdiği bilgilerin ne kadar nesnel olduğu değil, fakat insanoğlunun bilgi hazinesine ne ölçüde katkıda bulunduğudur. ġüphesiz objektif olmayan bilgiler de sosyolojiktir. Hurafeler de toplumsal harekete yahut durgunluğa sebep olabilir.

(29)

1.3.2. Objektivite Meselesi

19. Yüzyılda bilimlerin revaçta olduğu dönemlerde gözlem ve deney tekniğine olan inanç objektif bir çabanın ürünüdür. Göz organının ne mahiyette olduğu yukarıda tartıĢılmıĢtı. Objektivite olgusu birebir tanıklığın meydana çıkardığı bir iman biçimidir. Bilimsel deneylerin gözlemi sırasında ortaya konulan yargılar bir sistematik kurgu ile rapor edilir. Disiplinler kendine özgü söylem mantaliteleriyle açıklama dilleri yaratırlar. Bilim insanı muhatabı olduğu kitleye icatlarından bahsederken bu kurgu metodolojisini kullanır. Aydınlanma çağından beridir akla verilen değerin açık ettiği objektif önem, tabanında nesneye bakıĢın zahiri yönlerine olan eğilime iĢaret ediyor. Zahiri meseleye bakıĢın objektiflik arayıĢı göz organına itimada yol açmaktadır. Teorik planlamalar bu düzlemde belirmektedir. Modernitenin temelinde bu algı yatmaktadır. Objektif olmaya duyulan arzu sistemi bu temeller üzerinde güçlenmektedir.

Efsane olgusu ise objektif bir değerlendirme çabasının uzağında seyreder. Her ne kadar, objektivite ve efsane, her ikisi de bir kurguyla üretilmiĢ olsalar dahi efsanenin genel mantığı dolayısıyla objektif değerlendirmeler daha güvenilir addedilmektedir. Ġnsanoğlunun efsane oluĢturma melekeleriyle objektif açıklamalar yapma mekanizması aynı Ģekilde çalıĢır.

Bilimsel çağda objektif olana verilen önem artmıĢtır. Bu önemin tarihsel temelleri vardır. Ġnsanoğlu geçmiĢten bu yana gözüyle gördüğü Ģeylere daha çok inanmıĢtır. Peygamberlerin mucizelerine duydukları ilgisizlik mucizeye göz organıyla tanık olmamalarından kaynaklanır. Kitlenin büyük çoğunluğu nesnel olmak ister. Nesnellik ise alıĢılageldik Ģeylerin bütünüdür. Acayip olan, alıĢılmadık olan, bilinmedik olan efsaneleĢir. Gerçeklik payı olsa da üzerine mitolojik öğeler katılarak kendi mahiyetini kaybeder. Gerçeklik kavramıyla objektivite karıĢtırılmaktadır. Objektivite de göze iman vardır. Gerçeklik ise orada duran mahiyettir. Mahiyeti kavramak için objektivite sadece bir bakıĢ açısıdır, bir pozitivizm metodudur.

(30)

Bu çerçevede seyyahın getirdiği haberin objektif olup olmayacağı derin bir analizi gerektirmektedir. Efsanevi bir bilgiye duyulan dogmatik inanç ve bunun yanında objektif ret karĢılaĢtırıldığında ikisi arasında sadece taraf farklılığı vardır. Dogmatik inanır, objektif inanmaz. Fakat her ikisi de gerçeklik boyutuna eriĢmemiĢtir. Kâinatta bulunan bütün insanlara has muayyen özellikler var mıdır? Genel bir yargıdan bahsedebilir miyiz? Bu sorular düĢünülerek seyahat anlatılarının getirdiği haberlere bakılmalıdır. ġüphesiz nesnel ölçütler de görecelidir. Bu sarmal içinde nesnelliğe olan güven de azalmaktadır.

Objektif olmak seyyahı tanımlamada kullanabileceğimiz bir olgu değildir. Çünkü seyahat anlatısının kendine özgü sistematiği objektif kurgulamalardan uzaktır. Seyahatin kültürel sınırları bunu muhal kılıyor. Seyahatin anlatıldığı ortamlar bütünüyle bir çeĢit iletiĢimin kullanıldığı yerlerdir. Seyahatname okuyan ya da hikaye dinleyen bir insan seyahat haberinden etkilenir. Haberin getirdiği bilgi pragmatist de olabilir. Bilginin etki sürecine girmesi bu meselenin bilgi sosyolojisine dahil olmasını gerektirmektedir. Seyahat baĢlı baĢına bir düĢünme sürecidir. Seyahat sosyolojisi de bir açıdan bilgi sosyolojisinin cihetlerinden yararlanmaktadır.

1.4. SEYAHAT ve TĠPLER

Ġnsanların geneli hayatlarını gezme fiili üzerine inĢa eder. Hep bir yerde olmanın doğuracağı sonuç bireyi yahut kitleyi dinlenme ve tatil ihtiyacına sevk eder. Seyahati bir iĢ olarak görmekle onu ferahlık ve sefahat için yapmak arasında farklar vardır. Seyahat kavramının içinde barınan bu farklara göre tipler oluĢur. Seyahat eyleminin yapılmasının nihayetinde aktöre takılan sıfat seyahat iĢini nasıl gerçekleĢtirdiğiyle alakalıdır. Seyahatin sosyolojik temellerine değindiğimiz zaman bu olgunun oluĢturduğu toplumsal tiplere yer vermemiz kaçınılmazdır. Çünkü tipleri yaratan Ģey kolektif Ģuurdur. Bir kapsamın meydana gelmesi süreci içinde toplumsal mutabakat barındırır. Bu mutabakat tek tek zihinlerin kabul ettiği kimliklendirme olayıdır. Kolektif Ģuur birçok meseleyi olduğu gibi seyahat olgusunu da her cihetiyle içinde tutar. Ġsimlendirir, kavramsallaĢtırır; bir yere denk düĢürür. Yani seyahat denildiğinde akla gelen gezi Ģekillerinin her biri bir tip üretir. En baĢta geleni ise seyyah tipidir. Seyahat iĢini meslek edinen bu tipten yukarıda geniĢ bir Ģekilde

(31)

bahsedilmektedir. Bu tipin yanı sıra burada yedi tip oluĢumundan bahsedilecektir. Seyahatin bütün formlarının özgür bir ortamda yapıldığı hatırdan uzak tutulmaması gerekmektedir. Seyahatin oluĢturduğu ve önem arz eden bu formlar Ģöyledir: hacı, tüccar, kâĢif, turist, flaneur, gezgin, avcı.

1.4.1. Hacı

Hac seyahati, bilindiği üzere mukaddese yapılan ziyaret yolculuğudur. Her mukaddes mekâna yapılan ziyaret hac olarak nitelendirilemez. Haccın bir ibadet olarak addedilmesi onu diğer yolculuklarda ayırmaktadır. Seyahat olgusunun ziyaret amaç edindiği Ģekillerinin en büyük olanıdır. Evliya Çelebi, ziyaretlerini oluĢturan dinamikler de seyahat kavramının kapsamında değerlendirilebilir. Ancak hacı tipini oluĢturan kutsal seyahati değerlendirirsek her ziyaretin hacı tipiyle nihayete erdirilemeyeceği söylenmelidir. Toplumsal havsalada hacı, bir dinin en kutsal mekan ya da mekanlarını o dinin hac kurallarına göre ziyaret eden insana verilen isimdir. Hac seyahati bir ibadet olarak değerlendirilmelidir.

1.4.2. Tüccar

Ticaretin geleneksel biçimi olan kervan yolculukları seyahat yapılmasına ortam hazırlar. Kervan içinde bulunan yolcuların niyetlerine göre Ģekillendiği ticaret seyahatleri bir Ģekilde gidilen Ģehrin ya da ülkenin farklılığını okumak için fırsatlar sunar. Bu fırsatları değerlendiren tüccar yaptığı yolculuğa seyahat tadı katar. Ticaret yolculuklarının seyahat kisvesi altında değerlendiriĢi iĢte bu zihinsel açılımların ürünüdür. Ticaret seyahati böylelikle tüccarı doğurur. Tüccar maddi olanaklarını artırmak ve dünyanın geçim kaynaklarından rahat bir Ģekilde yararlanmak için ülkeler arası seyahat eder. Ticari hareketlilik seyahatin baĢka bir yönüdür.

1.4.3. Turist

Turizm olgusundan seyahatin modern ve postmodern biçimi olarak yukarıda bahsedilmektedir. Turizmi oluĢturan gözenekler günümüz dünyasında çok geniĢ yer tutmaktadır. Bizzat bu seyahat yönteminin geliĢmesiyle oluĢan Ģehirler bulunmaktadır. Ekonomik temellerini turizm sanayisi üzerine oluĢturan toplumlar

(32)

bulunmaktadır. Turizm yerlinin zengin olması için baĢat etkenlerden biridir. Bir olgu olarak ortaya çıkan turizmin modernizmden ziyade postmodern imgelemle daha uymlu ve kullanıĢlı biçimde iĢlediği üzerinde durulmaktadır. Turizmin modern bir olgu olduğu gerçeği onun postmodern dönemde gerçek temsil ve yaĢam olanaklarını elde ettiği gerçeğini değiĢtirmez (Çağan, 2011; 63). Zygmunt Bauman‟a göre postmedernizmi kendisinde somutlayan en önemli figür turisttir (Akt. Çağan, 2011; 63). Turizm seyahatlerinin aktörlerine turist denilmektedir. Turist bir kafile içinde yalnız kalan insandır. Kitlesel bir yalnızlığın içinde kendi olanaklarıyla, kendi kültür dairelerinin sınırında bir yeri gezendir. Bütün dünya turistin kendi Ģehirlerine gelip para harcamasını bekler (Demiralp; 2009; 64). Turistler, bir çeĢit para endüstrisinin aktörleridir. Turist ego fotoğrafları çeker. Yabancı mekânın hermeneutik anlamı önemli değildir onun için. Gezmeyi bir marka olarak kullanır. Bir gösterge değeri olarak…

1.4.4. Flaneur

Flaneurla turistin arasında duran fark dönemin insanının aylaklık sorunsalıdır. Turist çalıĢan insandır. Seyahat etme sebebi tatildir. Yıl boyu bürokratik veya düzeni sağlayıcı iĢlerle uğraĢan insanın belli sürelerde kendine zaman ayırmasıdır. Bir bakımdan çalıĢma saatlerinin düzenlenmesiyle ortaya çıkan sistemli ve belli bir süresi olan seyahatler doğurur turisti. Ancak flanerun yapısı temelde avareliğe dayanmaktadır. “Sokağı içselleĢtirmeyi baĢaran, özgür mekânları seven, mahrem hayatından asla vazgeçmeyen ve yalnızlığıyla baĢa çıkmayı sokakta, kalabalıklarda bulan aylak adamın tavrı hakikatte politik bir duruma denk düĢer.” (Yener, 2011; 71). Politik olmak Aristo mantığına göre düĢünmenin derinleĢmenin göstergesidir. Turiste göre daha entelektüel bir yapısı vardır flaneurun. Walter Benjamin‟e göre flaneur, avare gezen, Paris pasajlarında yaya olarak dolaĢırken düĢünen, düĢünce üreten bir kiĢidir (Yener, 2011; 71). Bu bakımdan flaneura toplumsal bir gazetecilik tavrı yüklenmektedir. Flaneurlukte eleĢtirel bir yön vardır. Düzenin yapılandırılmasına karĢı durur mahiyette gezinen flaneurun temel vasfının aylaklık olduğunu söylenebilir. “Flaneur, modern hayata salıverilmiĢ önemli bir simge

(33)

birimdir; gezindiği, göz attığı, seslendiği, dokunduğu, içinden geçtiği tüm toplumsal olguların irdelenmesine imkan tanıyan önemli bir aynadır.” (Alver, 2004; 323)

1.4.5. KaĢif

KeĢfin olanakları insanoğlunun mahiyetinde belirmektedir. Seyahatin kaçınılmaz süreci baĢkalarıyla karĢılaĢmaktır. Bu karĢılaĢmanın ilk bakıĢta yabancı bakıĢlara vesile olduğu bir gerçektir. Ancak insan keĢfe çıkıp bu yabancılıktan mücerret kılabilir kendini. Gezmekte olan özne bir Ģehri yahut bir cemaati gördüğünde onların üzerinde keĢif gezisine çıkar. Alver insanın keĢif ihtiyacını Ģöyle betimlemektedir:

“Ġnsan keĢif yapan bir varlıktır; hatta keĢfe düĢkün bir varlık olduğu söylenebilir. Bezgin, bitkin, üĢengeç bir varlık olduğu kadar kendi kabına sığmayan kendi ortamını sürekli yenileyen ve değiĢtiren, sürgit bir devinim içinde kendini gerçekleĢtiren bir varlıktır. KeĢif insana yakıĢan bir eylemdir. Ġnsan bu eylemi kendine yakıĢtırmasını bilir. Ġçinde bir keĢfetme arzusunu daima saklı tutar. Yeniyi arzular, baĢkasını merak eder, uzakları düĢler, yakını kolaçan eder. durağan hallerinde bile bir kıpırtı vardır.” (Alver, 2012; 475)

Seyahatin keĢif süreci seyahat eden özneyi kaĢif kılar. Sadece keĢif amacıyla yola çıkan bilim adamları vardır. Kâinatın temel sorularına cevap bulabilmek için seyahat eden bu insanların insanoğlunun bilgi düzeyine katkı yaptıkları ilmin yapısına sirayet etmektedir. Charles Darwin‟in seyahati burada örnek olarak verilebilir. Tarih boyunca seyyahlar, komutanlar, krallar, ilim adamları ve hatta peygamberler türlü amaçlarla keĢfe çıkmıĢlardır. KeĢif seyahatin temel özelliklerinden biridir. Her seyahat eden bir bakıma kaĢiftir.

1.4.6. Avcı

Tarihte evinden çıkan ilk insan avcıdır diyebiliriz. Ġlk kabilelerin cesur avcıları kâĢiflerin ve seyyahların ataları olduklarından habersiz bilinmeyen toprakları keĢfe çıkmıĢlardı (Özgül, 2011; 6). KeĢif boyunca türlü ihtiyaçlarını tatmin için gezdiler. Algıladığımız kadarıyla tarihte de insanoğlu av seyahatlerine özel bir ilgi duymuĢtur. KeĢfin avla iliĢkisi bu tarihsel koĢullar göz önüne alınmadan değerlendirilemez.

(34)

“Avcı gözlerini kullanmayı bilir ve güçlü mekân hafızasına olanca teferruatıyla nakĢettiklerini hiç unutmaz. Sürek avından sonra kabileye döndüğünde, gece boyu yanan ateĢin baĢında, gezdiği yerleri anlatırken, hem ilk semirleri hem de ilk seyahat metinlerini kurar. Bu sebeple yazı öncesinin edebi eserleri arasında seyahat anlatılarının ciddi bir yekûn tutması ihtimali de akla yakın geliyor.” (Özgül, 2011; 6)

Av gezintilerinin hayati amaçlarının yanı sıra insanın heyecan ve macera tutkusunu da karĢılayacak bir özelliğe sahiptir. Ġnsanın ilk seyahat biçimlerinden olan av toplumsal imgelemde geniĢ yer tutar. Tıpkı turistin egzotik mekânları yakalayıp fotoğraf karelerine aktardığı gibi avcı da avladığını heybesine koyar. Bütün seyahatlerde olduğu gibi av da anlatı üretir. Av hikâyeleri üzerine söylenilen her bir söz seyahatin tutkusunu salar. Ġlk insanların nasıl avlandığıyla alakalı bilgiler yetersizdir. Belki de onlar da avcılığı bir tutku iĢi olarak görüyorlardı. Belki avcılık mesleği hiçbir zaman, sanıldığı gibi hayatın orta yerinde durmamıĢ; bir nefes alma, bir rahatlık ve sefahat için dizilmiĢ macera seyahatleri olmuĢtur. Bu müphem sarmalı açıklayabilmek için konu üzerine baĢlı baĢına bir tez yazılmak gerekiyor. Yalnız günümüz amazon veya nil nehri kenarlarında yaĢayan kabilelerin av iĢini kurumsallaĢtırması bunun geçim kaynağı yapması ise farklı bir düĢünsel temeli hatırlatıyor. Ekonomik olarak kurumsallaĢan av, bu çerçevede ticarete yaklaĢmaktadır. Avın bir geçim kaynağı oluĢu ondaki tutkuyu azaltmaz.

Av seyahatleri bütün olarak seyahat kavramında duran içeriği kapsamaktadır. Onun farklı bir versiyonudur. Avcı, av iĢini bir hayat biçimi olarak gören kiĢidir.

1.4.7. Gezgin

Bu kavramın ortaya çıkıĢı yenidir. Seyahat etmek gezmenin yanında görmenin de sürecini kapsayan bir fiildir. Bunun için kökü gezmek fiili olan gezgin kavramı sadece dolaĢmayı, gezinmeyi hatırlatıyor. Ancak TürkçeleĢme hareketinin ürünü olan bu kavram zaman zaman seyyah kavramının yerine de kullanılıyor. ġöyle diyebiliriz: “Modern dünyada turizmi oluĢturan kitlesel hareketliliklerin yanı sıra bireysel gezginlikler de çoğalmaya baĢlamıĢtır. Kafile içinde seyahat etmeyi tercih etmeyen

Referanslar

Benzer Belgeler

Melike Demirağ’ı geçen gece televizyonda, Rüstem Batum’la yaptığı söyleşide seyredip, dinler­ ken bunu bir kez daha anladık, ay­ nı sevimli küçük kızın,

Buna ek olarak vektörle bu- laşan hastalıklar açısından, hastalığın bulunmadığı fakat uygun vektörün bulunduğu bölgelere seyahat eden hasta yolcunun

• Bunlar yaklaşık153.2milyar Avro tutarında ciro oluşturmakta 19.3 milyar avro katma değer meydana getirmektedir. • Seyahat acentaları ve tur operatörleri

seyahat acentesi geçici işletme veya işletme belgesi alan acenteler ile (C) grubu.. işletme belgesi alan acentelere; av organizasyonları, av ve yaban hayvanları gözlem

şotor didi? na dıdı yanbiçimi de vardır, bu "Deve görmüş olsan dahi, görme- dim de" olarak anlaşılmalıdır. Buna göre atasözü, bir talepten vazgeçme ya da bir

Gelecekte çok daha kültürlü ve bilime âşık ne- siller yetiştirmeye devam edeceğinize tüm kalbimle ina- nıyor ve bana aşılamış olduğunuz bilgi ve bilim sevdası

Bu çalışmada benzer işlemler titanyum katkılı atom topakları için yapılmıştır Au2Ti, Au3Ti, Au4Ti, Au5Ti ve Au6Ti şeklinde tanımlanmış olan titanyum katkılı

Çözmemiz gereken önemli so- runlardan biri de yıldızlararası seya- hat için gerekli yakıt miktarının çok fazla olması. Çünkü uzay araçları fırla-