H; Suphi Tafirıöver'iB
Amerika intibaları
(B cftervft 1 in cid e)' bir taraftan büyümüştür. Avrupa toprak olarak daraldığı gibi »ia nen de küçülmütür. Halbuki Tür kiye iki buçuk «p ııd ır peşine düş tüğü büyük prensiplerle küçnîer Avrupayı kendi sahasında geniş letmekte, Avrupayı vücude getiren büyiik prensipleri yine kendi saha sında dereee derece muaffer kıl maktadır Moskova istilâlarile kü çülen Avrupa Türkiyede genişle yen Avrupa ile e s a s l ı b İT telâfiye rnazhar olmuştur. Bu şarkî Avru- padan Balkanlardan . ümidinizi kestiğimiz, Avrupayı vücude geti
ren büyük kıymetlerin oralarda
devamlı surette zevaline hükmet tiğimiz mânasına gelmez. Matlak kanaatimizdir: Güç olsa da yine Avrupa Rusyanın geri çekiînaesi- le eski tabiî hududlarım bulacak tır. Bunu ümid ettirecek çok sa rih alâmetler vardır.
Bir felsefe vardır ki, gökleri ve gönülleri boşaltmağa açlışmıştır.
Bizi hiç bir mânevi kuvvete dr>-
yanmıyan tesadüfe bağlı kör
ve mekanik kanunların zebu
nu bir kâinatın karşısında âciz ve
mukavemetsiz ve sürüklenir bir
halde bırakmıştır. Bunun tam
zıddı olan bir felsefe daha vardır ki kıymeti eyvelkinden aslâ aşağı değildir. O, bize kâinatın cevheri aslîsi madde değil ruhtur, zekâ
dır, diyor. En büyük kuvvet ol
mak üzere bu ruhu, bu zekâyı ta
nıyor. Yaratıcı olan, yaşatıcı o-
lan, tanzim eden, irşad eden odur,
diyor. Fikir adamları arasında
kanaatleri ikinci felsefeye müte mayil olanlar onnıı zaferine çalış-" makla mükelleftirler. Çünkü dün yanın her tarafından korkunç mâ nevî sarsıntıları işaret eden tehli ke haberleri gelirken, biz bunun karşısında nasıl lâkyıd durabiliriz.
Karşı karşıya iki muhasım dün ya halinde duran kuvvetlerle bir büyük mânevi esasa istinad eden felsefî görüş dinler arası sulh bir
liği konfernsda geniş bir su
rette mütalea edilmiştir.
Bunlardan sonra Amerikada e- dindiğim başka intibalar vardır.
Bizden sonraki «asiller tarihin
dâvetlisi olarak Türk milletini
cebre kahra dayanmaksızın mad
dî manevî refaha kavuşturmak
vazifesile meşgul olacaklardır. Benim mensup olduğum neslin, bir çok işleri başarmış olmakla be
raber bazı sahalarda zekâ kifa
yetsizliği, tecrübe ve bilgi kifa
yetsizliği hattâ yer yer kanaat
kifayetsizliği neticesi olarak ta nı tiıen başarmağa muvaffak ola madığı işler de vardır. Arkamızdan
yükselen nesiller bö çulhalarda ta
rihî bîr mükellefiyet altında çalı şacaklar Türk milletini sahip ol
duğu topraklarda lâyık olduğu
maişete, refaha ve tam bir haysi yete kavuşturacaklardır.
Amerikada bir buçuk ay gibi
pek kısa bir müddet zarfında gör aüğvra manzaralar bana bunları düşündürdü. Hiç şüphe yok genç liğimizin önünde her biri ayrı bir
vazife, bir borç olarak taayyün
edecek olan bu faaliyetler Türk milletini evvelâ —büyük kütleleri düşünerek söylüyorum— ona lâyık şekilde iskân edecektir. Bütün va tan topraklarını kucaklama* üze re bir köy inşası meselemiz var dır. Yine büyük kütleleri düşüne rek söylüyorum; Türk milletinin
bir geçinme meselesi vardır.
Türk milletinin bir yeme ve doy
ma meselesi vardır. Daima akil
zorlayarak, en koyu ve en kötü
ifrata düşmek üzere Rus ih tilâl-* eılarunn bize tanıttığı gibi anar şizm, Nihlizm. Meıışenizm, Bolşe- vizm yollarına asla sapmaksam, sevdanın, imanın tahrik ettiği fa aliyetleri vücude getirerek biz, bü yük kütlelerin derdile meşgul ol
mağa başlamalıyız. İki vatan:
Toprak, taş, dağ, ova maddî va tan, tarih ecdad, kodsî hatıralar,
cins cins âbidat, manevî vatan..
Amerikada gördüğüm halk refahı bana her şeyden fazla bunu ihtar etti
Lâik Amerikada din müessese ler! ve türbeler, genç bir millet,
nisbeten çok kısa olan mazisine
nasıl kıymet veriyor?. Bu genç
millet Avrupamn ilmiyle ve san- atıle ne kadar alâkadar olmaktadır? Genç nesillerin kendi kanaatlerini kullanarak yetişebilmesi ve yaşa yabilmesi için mektep teşkilâtı ne gibi hususiyetleri haizdir?
Amerikada Avrııpada var. As- yada var, Afrikada var, her kökten her dinden ve her dilden adedle- ri şaşılacak kadar çok olan ekal liyetler Amerikanın büyük ve ci-
vanmerd hürriyeti içinde nasıl
mes’ud olarak yaşıyorlar? Ve na sıl A merik alıl aşıyorlar?
Dünkü Osmanlı İmparatorluğu
ile bugünkü Amerika arasında
bazı müşabehetler:
Amerikada bulunduğum sırada
temas ettiğim siyasî ilnıî, dinî şahsi
yetler: Eisen Hower, Müsteşrik
Pope ve Bizantinnlog, Robert W. Bliss.
Bunlarla mülakatlarıma aid ba zı hatıralar.
Bolşevik istila sahasından Ame- rikaya sığınmış bazı mülteciler.
Yazılarımın plânını teşkil ede cek noktalar bunlardan ibarettir.
Kendisine teeşkkür ederek ya
nından ayrıldık.