mmm
"Televizyon
Yıldızları 97"
seçimine
katılmak isteyen
okurlarımız için
katılım formu
3. sayfada.
ro t— r a i
Yasemin Boran MARS OĞLAK BURCUNDA 2. SAYFADAYAŞADIĞINIZ KENTİ
SEVME SANATI
2. SAYFADA Figen YANIKirmi birinci yüzyıla girerken "Atatürk'ün hedeflediği çağdaş medeniyet seviyesine ne kadar ulaşabildik" sorusuna yanıt vermek hiç de kolay değil. Kuşkusuz sosyal ve siyasal dalgalanmalar içinde kadının rolü de toplumun vardığı
noktadan bağımsız düşünülemez. Oysa Atatürk, henüz Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türk
insanına; gencine, yaşlısına, kadınına ve erkeğine düşen görevi, o yıllar için inanılmayacak kadar geniş bir bakış açısıyla ortaya koymuştu.
Atatürk'ün "Türk kadmı nasıl olmalıdır?" sorusuna verdiği yanıt şöyle: 'Türk kadmı dünyanın en aydın, en faziletkar ve en ağır kadmı olmalıdır... Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletkar olursa vazifesini ifa edebilir. Herhalde kadm çok yüksek olmalıdır. Burada Fikret, merhumun cümlece malum olan bir sözünü hatırlatırım: "Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer."
ATATÜRK
Ç A Ğ D A Ş
M ODELİNİ
65 YIL Ö N C E
ÇİZMİŞTİ
DevnrnJerJe gelen
n
r l
şnve ozguriu/Jer
“Bir topluluk, cinsinden yalnız birinin asrın icaplarını edinmesiyle yetinirse o topluluk yarıdan fazla zaaf içinde kalır. Bir millet ilerlemek ve medenileşmek isterse özellikle bu noktayı esas kabul etmek zorundadır. Bizim
topluluğumuzun başarısızlığının sebebi kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz kayıtsızlık ve kusurdan ileri gelmektedir....
Bizim topluluğumuz için ilim ve fen lazım ise bunları aynı derece hem erkek ve hem de kadınlarımızın kazanmaları lazımdır. Malumdur ki her safhada olduğu gibi sosyal hayatta da vazife taksimi vardır. Bu umumi vazife taksimi arasında kadınlar kendilerine ait olan vazifeleri yapacakları gibi aynı zamanda topluluğun refahı, saadeti için zorunlu olan umumi çalışmaya da katılacaklardır. Kadının evle ilgili vazifeleri en ufak ve önemsiz vazifelerdir.’’
“Şuna kani olmak gerekir ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
“Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin önemi layıkıyle anlaşılır. Milletimiz
kuvvetli bir millet olmaya j?' V I
azmetmiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Binaenaleyh kadınlarımız da alim ve , mütefennin (teknik bilgisi olan) olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirlerinin yardımcısı olacaklardır.”
Ulu önder Atatürk'ün aramızdan ayrılışının 59. yıhnda bir kez daha açıkça görüyoruz ki bir ülkede demokrasinin gerçek anlamda yaşama geçirilmesinin yolu kadm-erkek eşitliğinden geçer. Atatürk, yıkılan bir imparatorluğun yerine yeni bir devlet kurarken çağdaş uygar bir yaşam tarzımn ülkede benimsenmesini ve yerleşmesini amaçlamıştı. Bu amaçla, Cumhuriyet'in kuruluşunu izleyen yıllarda demokratikleşmenin ilk adımları olan hukuk devrimini gerçekleştirdi. Bu devrimle Türk kadınına eğitimde, siyasette, özel yaşam ilişkilerinde erkeklerle eşit yasal haklar tarımdı. Aynı zamanda laik hukuk sistemine geçişin temel taşı olan Medeni Kanunumuz, kadınları ikinci sınıf insan olmaktan kurtaran eşitlikçi hükümleriyle çağdaşlığa doğru büyük bir adımdır.
Peki bugün kadının ulaştığı noktaya baktığımızda nasıl bir tablo ile karşılaşıyoruz? Î.Ü. Kadm Araştırmaları öğretim görevlisi Nazan Moroğlu bu soruya şöyle yanıt veriyor; "Türk kadınına verilen bu haklar zaman içinde yaşanan gelişmelere uygun biçimde uyum sağlamaktan uzaktır. Siyasal haklar 1934'te tanınmıştır, ama 1997'de TBMM'de kadm
milletvekili sayısı 550'de 13'tür. Türk Medeni Kanunumuz'da 1900'lerin başındaki anlayışa uygun düzenlemelerde hâlâ günün
koşullarına ve gereksinime uygun değişiklik yapılmamıştır. Medeni Kanunun Aile Hukuku Bölümü'ndeki hükümlerin değiştirilmesi için yapılan çahşmalar boşa gitmekte, vaatler tutulmamaktadır. Sözün özü; kadmlar hem aile içinde hem de toplumsal ve siyasal yaşamda Cumhuriyet devrimleri ile amaçlanan eşit haklardan yararlanan özgür bireyler olmak istiyorlar; kadınların istekleri göz ardı edilmedikçe, 'ailede demokrasi' yaşama geçilmedikçe, toplumda ve ülkede demokrasinin tam anlamıyla yaşamayacağı bilinmelidir."
Umut gençlerde
Atatürk Vakfı Genel Başkanı Adnan Birkalan da Atatürk'ten devralınan mirasın korunamadığının altım çizerken; "Atatürk devrim ve kanunlarıyla Türk kadınına o güne kadar görülmeyen haklar sunmuştur.
Atatürk'ten sonra ise ne yazık ki bazı siyasetçüerimiz bu mirası devam ettirememişlerdir" diyor.
Prof. Dr. Türkel Minibaş da aradan geçen 74 yıl içinde çok yol alınmış olduğunu
söylemenin zor olduğunu belirtiyor; "Her ne kadar kadınlarımız 2000'lere doğru ilerlerken ekonomik ve sosyal hayatın içinde yer alsa da bu yeterli değildir. İstatistiklere göre her 100 kadından 34'ünün okur yazar olduğu bir toplumda büyük ço ğunluk hâlâ evkadını- dır. Yeni bir yüzyıla adım atarken kadınlar bu çağın koşullarına göre kendilerini yeni bir yapılandırma içine girmeliler. Yine de ben genç kuşakların bu gereksinimin farkına vardıklarını ve her alanda kendi seslerini duyurmaya
çalışmalarının umut verici olduğunu düşünüyorum."
“Kasaba ve şehirlerde yabancıların bakışları en çok örtünme üzerinde toplanıyor. Buna bakanlar kadınlarımızın hiçbir şey görmediklerini sanıyor. Örtünme din gereği ise de kısaca söylemek gerekirse denebilir ki kadınlara yük ve geleneklere karşıt olmayacak şekilde olmalıdır. Örtünme şekli kadın hayatından ve varlığından soyutlayacak bir şekilde olmamalıdır.”
(31 Ocak 1923, Söylev ve Demeçler II, s. 84, 85, 86, 87) “Daha sağlıkla, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlaksal, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı
yardımcısı ve destekleyicisi yapmak yolumuzdur.” (21 Mart, 1923 Konya’da kadınlarla yaptığı söyleşiden, Söylev ve Demeçler II, s. 151)
“Çok büyük bir şükranla görüyoruz ve görmekteyiz ki her yerde kadınlarımız erkeklerle fikir ve nur yolunda
yarışırcasına yürüyorlar. Yine şükranla söylemek gerekir ki hiçbir yerde kadınlarımız erkeklerin aşağısında değildir. Hemen her yerde kadın ve erkek düzeyi arasında, denklik görmekteyim. Bu durum öğünmeye değer...”
(Söylev ve Demeçler, c. II, S. 153)
Mustafa Kemal Atatürk
Tarih sayfasından olağan bir tablo. Atatürk ve kadınlar yan yana.
Taha Toros Arşivi