• Sonuç bulunamadı

Şair ve yazar dostları Külebi'yi anlattı:'Bozkırdan şiiriyle akan ırmak'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şair ve yazar dostları Külebi'yi anlattı:'Bozkırdan şiiriyle akan ırmak'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA CUMHURİYET

21 HAZİRAN 1997 CUMARTESİ

O —~

6

HABERLER

Ş A İ R V E Y A Z A R D O S T L A R I K Ü L E B İ ’ Yİ A N L A T T J

6

Bozkırdan şiiriyle akaıı ırm ak’

Haziran

Her akşam bulutlar

Bilme/ telaşımı,

Her akşam bulutlar.

Belki de haziran

Bulacak naaşınu,

Belki de haziran.

Bir gün geleceğim

Alıp şu başımı,

Bir gün geleceğim.

O ktay A kbal, Doğan H ızlan, C avit O rh a n T ütcngil, C eyhun A tu f K ansu, İlhan Selçuk, C a h it Külebi, Sam i K araö ren b ir a ra d a (1971). Haber Merkezi - Cahit

Külebi’nin ölümü, yazın ve yayın çevrelerinde büyük üzüntü yarattı. Şair ve yazar dostlan, sanatçı için şunları söylediler:

Selim İleri: Cahit Külebi ile birlikte Türk şiirinin bir sayfası hakikaten kapanmış bulunuyor. Bu büyük usta, memleket coğrafyasının en has bir şairiydi. Ayrılığı bi­ zim için çok acı olacak. Ba­ zı sanatçıların hiç ölmemesi gerektiğini düşünüyor insan.

Şükran Kurdakul: 1940 kuşağının özgün şairlerin­ den biriydi. Anadolu insanı­ nın sesini özümsemesinden geliyordu özgünlüğü. Yetiş­ tiğimiz yıllar, onun içtenlik ve sevecenlik tüten dizeleri çoklarımızın şiir tezgâhları­

nı etkilemiştir. Adı çağdaş klasiklerimiz arasında anı­ lacak.

Necati Cumalı: Cahit Külebjile çok eski bir dost­ luğumuz var. Külebi, edebiyatta alacağı yeri bilerek aramızdan ayrıldı. Özellikle ‘Adamın Biri’ kitabında topladığı şiirleriyle büyük ses getirdi. Külebi, Türk ve klasik edebiyat hakkındaki bilgileri, Türk Dili’ne yatkınlığı ve içindeki şair ruhuyla ses getirdi. Şiirle­ ri çok yükseklerde bir yerde. Külebi’nin Hikâye, İs­ tanbul, Sivas Yollan gibi daha birçok şiiri Külebi’ye ölümsüzlüğünü getirdi.Külebi için ölüm kelimesini kullanmamalıyız, yaşadığıyla yetinmeliyiz. Küle­ bi’nin şiirleri zamana dayandı, 50 yılı aşkın bir süre

dayanabilmiş şiirler, daha uzun yıllar da unutulmaz. Ataol Behramoğlu: Cahit Külebi 20. yüzyıl Türk şiirinde kaynağını türkülerimizden, halk yaratıcılı­ ğından alan, yerli bir lirizmle örülü aynı zamanda mo­ dern ve evrensel bir şiirin en özgür üstatlarından bi­ ri olarak yaşamını hep sürdürecek.

Alpay Kabacalı: Türk şiirinin 1940 sonrasındaki yenileşme hareketinde kendine özgü bir yeri olan Cahit Külebi, titiz bir şiir ve dil işçisiydi. Rahat an­ latımı, içtenlikli duyarlığıyla seçkinleşen şiirleriyle her zaman yaşayacak. Öğretmenliği ve Türk Dil Ku- rumu’ndaki hizmetleri de göz ardı edilmemelidir.

Vecihi Timuroğlu: Cahit Külebi, cumhuriyetimizin

en büyük savunuculanndandı. O, halkın konuştuğu Türkçe’nin örneklerini vermekle kalmamış, şiirimi­ ze ve yazınımıza yurtseverlik kavramını bir öğreti olarak sunmuştur. Benim için çok özel bir yeri var­ dır. Külebi’yi şair olarak tanıdım, ama insan olarak esiri oldum.

Emin Özdemir: Türkçe’nin yüz akı olan ozanla­ rından biriydi. Külebi’nin şiiri iki ana kaynaktan bes­ lenirdi: Yaratıcılığın ve üretkenliğin simgesi olan halk ve doğa. Bu bağlamda Cahit Külebi, Türkçe’nin yaratma ve anlatma gücünü şiirleriyle ortaya koyan büyük bir sanatçıydı. O ’nun şiirleri, halkımızın, özel­ likle de kırsal kesim insanunızm yaşantısına tutulmuş

bir ayna gibidir. Halk duyarlılığını, çağdaş duyarlı­ lıkla birleştirmiş, halk şiirimizin toprağından devşir­ diği unsurları, kendi şiirsel tezgâhında, yeni motif­ lerle dokuyarak sımsıcak bir şiir yaratmıştı. Külebi, çağdaş bir simyacıydı.

Muzaffer İlhan Erdost: Cahit Külebi, “Sıkıntı ve Umut”u imzalarken “Tokat’a Doğru” şiirinin yanı­ na, “Seninle aynı yöreden gelmiş olmakla övünürüm” diye yazmış. Külebi’nin çocukluğu, benim çocuklu­ ğumun geçeceği yörede, yani İç Anadolu’nun için­ de, Zile-Artova-Niksar üçgeninde geçer de ondan. Amcam Mustafa Erdost, “ Ben beşinci sınıftayken Ca­ hit Bey üçüncü sımfa geldi. Hareketli, gülen bir çocuk­

tu. Konuşurken elini cebine sokardı. Beyaz gömlek gi­ yerdi. Bizim de beyaz gömleğimiz vardı, ama öyle gü­ zel değildi” diyor. Külebi’yle kimi dönemlerimizde birbirimize çok yakın olduk. Bana küstüğü zaman­ lar da çok oldu.

Ama kimi anlar var ki belleğimin yakıcı örsünde, her gün yeniden biçimleniyor: Ilhan’ın tabutunun ar­ dından Hacı Bayram Camisi’ne geldiğim an, gözle­ rimin ve yüreğimin ilk karesinde, Cahit Külebi’nin kederi devinimsiz duruyordu. Bu, yurdunu, özgürlü­ ğü, bağımsızlığı tutkuyla kucaklamış, güçlü bir şa­ irin, faşizme karşı yürekli duruşuydu. Külebi’nin şi­ iri bozkırda açan bir ırmak gibidir. Ya da “ Şiiri, boz­ kırımızda akan bir ırm aktır” da denilebilir. Küle­ bi’nin sonsuz uykusunu uyuyacağı. “ UykıT’nun adı­ nı “ölüm” aldığında, içime yayılan acı ve keder, Kü­ lebi’nin toprağına gönlümün çiçeği olsun.

Ali Püsküllüoğlu: Dilimizin, şiirimizin, duyarlılı­ ğımızın büyük bir ustasını yitirdik. Şiirimizin bu öz­ gün damarı, ne yazık ki artık işlemeyecek.

Gültcn Akın: A tatürk’ün, cumhuriyetin, Anadolu halkının ozanıydı. Halkın sesini, içlerinden biri ola­ rak şiirine yansıttı. Edindiği Batı bilgisiyle, bu şiiri çağdaşlığa taşımıştı. Ölümü, ülkemiz için kuşkusuz en önemli kayıplardan biri olmuştur.

Abdülkadir Budak: Külebi, duru suları andıran yalın dili, süse önem vermeyen şiir tarzıyla, nesnel gerçekliği yansıtarak halk için en iyisini söyleyen bir şairdi. Şiirlerini yazarken yaşadığı coğrafyadan ve halktan beslenirdi.

M ustafa Şerif O naran (Edebiyatçılar Demeği Genel Başkam): 1952 yılından beri, K ülebi’yle yakın ilişkiler içinde olduk. Onun hayranı olan bir şair olarak, yakınlığını kazanm ış olmak, benim için büyük övünç kaynağıdır. Külebi, yarınlara en çok şiirleri kalacak olan şairimizdir.

AN KARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk yazınının çınarlarından ünlü ozan Cahit Külebi yaşamını yi­ tirdi. 80 yaşında yaşama gözlerini kapayan Cahit Külebi, kalp-böbrek yet­ mezliği ve solunum güçlü­ ğü nedeniyle 28 Mart 1997’de Başkent Üniversi­ tesi Hastanesi’ne kaldırıla­ rak yoğun bakıma alınmış­ tı. Hastanedeki yoğun tıb­ bi girişimlerle sağlığında ilk günlerde kısmi düzel­ me görülen Külebi, bilinci yerine gelince, bağlandığı solunum cihazından çıka­ rıldı. Külebi, daha sonra durumunun ağırlaşması üzerine Başkent Üniversi­ tesi Hastanesi yoğun ba­ kım bölümünde bir aydır destek tedavisi altına alın­ dı. Ozanın sağlığı, 83 gün­ dür süren tedaviye karşın böbrek yetmezliği nede­ niyle son günlerde ağırlaş­ tı. Yapılan son müdahale­ lere karşın durumunda iyi­ leşme görülmeyen Cahit Külebi, dün sabah saat 05.00 sıralarında yaşamı­ nı yitirdi.

Cahit Külebi’nin cena­ zesi, bugün öğleyin Mal­ tepe Camisi’nde düzenle­ necek dini törenin ardın­ dan, Cebeci Asri Mezarlı­ ğ ın d a toprağa verilecek.

Cumhurbaşkanı Süley­ man Demirci, yayımladığı

mesajda, Külebi’nin vefa­ tından büyük üzüntü duy­ duğunu belirterek şöyle dedi:

“ Duru şiir anlayışıyla ve sade Türkçesi ile insanımı­ zın gönlünde yer edinmiş değerli bir şairimizdir. Ku­ şaklarımız, O ’nun şiirin­ den insan sevgisini özümse­ mektedir. Milletimizin şük­ ran duygularının ifadesi olarak 1996 yılı Cum hur­ başkanlığı Kültür ve Sanat Ödülü’nü Sayın Cahit Kü­ lebi’ye takdim etmek, kı­ vanç duyduğum bir olay­ dır. Eserleriyle daima ha­ tırlanacaktır.”

TBMM Başkanı Musta­ fa Kalemli, Külebi’nin ve­ fatından duyduğu üzüntü­ yü dile getirdiği mesajında “ Yalın şiir anlayışı ve duru Türkçesi ile halk şiirini kendine göre yorumlaya­ rak Anadolu gerçeklerini işleyen, eserlerinde insan sevgisini temel alan Cahit Külebi, eserleriyle daima hatırlanacak ve yaşatıla­ caktır” dedi.

DSP Genel Başkanı Bü­ lent Ecevit de Türk yazını­ na ve öz Türkçenin gelişip yaygınlaşmasına büyük katkılarda bulunan Küle­ bi’nin ölümünden duydu­ ğu üzüntüyü dile getirdi. Ecevit. “Cahit Külebi. şür- leriyle her zaman gönüller­ de yaşayacaktır“ dedi.

HİKAYE

Senin dudakların pembe

Ellerin beyaz,

Al tut ellerimi bebek

Tut biraz.

Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu,

Ben hu yüzden serinliğe

Okşa biraz.

Benim doğduğum köylej

Buğday tarlaları yoktu,

Dağıt saçlarını bebek

Savur

biraz-Benim doğduğum köylerde

Şimal rüzgârları eserdi,

Ve bu yüzden dudaklarım

Öp biraz.

j

Benim doğduğum köyleri

Akşamları eşkıyalar basardı,

Bu yüzden yalnızlığı hiç sevme

Konuş biraz.

Benim doğduğum köylerde

İnsanlar gülmesini bilmezdi

Ben bu yüzden böyle nâçar kal

Güldür biraz.

Sen Türkiye gibi aydınlık ve gü

Benim doğduğum köyler de g i

Sen de anlat doğduğun yerleri

Anlat biraz,

C A H İT KÜLEBİ

PORTRE / CAHİT KÜLEBİ

4

İçi sevda dolu yolculuk’

Haber Merkezi - Asıl adı Mah­ mut Cahit Erencan olan ozan Cahit Külebi, 1917 yılında Tokat’ın Zile ilçesinin Çeltek Köyü’nde doğdu. Yaşamını, yayımladığı anılan için seçtiği adla tanımladı: İçi sevda do­ lu yolculuk!

1936’da Sivas Lisesi’ni, 1940’ta İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu, Edebiyat Fakültesi Türk Dili-Edebi- yatı bölümünü bitirdi. İlk şiirleri Si­ vas Erkek Lisesi’nin “Toplantı” der­ gisinde yayımlandı. 1942’de Antal­ ya Lisesi’nde, 1945’te Ankara Dev­ let Konservatuvan’nda, 1954’te An­ kara Gazi Lisesi’nde edebiyat öğret­ menliği yaptı. 1956’da Milli Eğitim Müfettişi oldu. 1970’te Kültür Ata­ şesi ve öğrenci müfettişi olarak İs­ viçre’ye gitti, ardından Kültür Müs- teşan Yardımcılığı’na getirildi. 1972’de emekliye aynldıktan sonra 1976 yılında Türk Dil Kurumu Ge­ nel Yazmanlığı’na seçildi. Öğrenci­ lik dönemi dışında ilk şiirleri Naz- mi Cahit adıyla 1938 Haziranı’nda Gençlik Dergisi’nde yayımlandı.

“ 1940 Edebiyat Hareketi” içinde etkin bir rol oynamamasına, hiçbir gruba ve eğilime katılmamasına karşın şiirini kabul ettirerek, “Yeşe­ ren O tlar” adlı kitabıyla 1955 yılın­ da Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödü­

lü’nü kazandı. “Yangın” adlı kitabı, 1981’de Yeditepe Şiir Ödülü’nü ge­ tirdi.

“Bütün Şürleri” kitabında, Ada­ mın Biri (1946), Rüzgâr (1949), Atatürk Kurtuluş Savaşı’hda (1952), Yeşeren Otlar (1954), Süt (1965), Türk Mavisi( 1973), Yangın (1980), Güz Türküleri (1991) adla­ rıyla ayrı ayrı yayımladığı eserleri birleştirdi.

Diğer yapıtlarına, “ Şiir H er Za­ m an” adlı kitabında yer verirken Cumhuriyet’te de yayımlanan “ İçi Sevda Dolu Yolculuk” ta anılarını topladı. “A tatürk K urtuluş Sava- şı’nda” adlı yapıtı, Nevit Kodalh’nın “A tatürk Oratoryosu”na konu ol­ du. 1947’de Dora Güney’le birlikte Theodor S torm ’un “ Renate” sini; 1965’te Jcan Anouilh’in “ Papatya Fah”nı; 1974’te Julia M arshall’ın “Avrupa Konseyi Üyesi Devletlerde Anadili Öğretimi” kitabını Türk­ çe’ye kazandırdı.

Ender ödül kabul eden biri olarak 28 Ekim 1996’da Cumhurbaşkanlı­ ğı Kültür ve Sanat Ödülü’nü Cum­ hurbaşkanı Süleyman Demirel’in elinden alırken gözyaşlarını tutama­ dı. Cum huriyet’te Necati G ün­ gör’ün kaleminden 10 Eylül 1977’de yayımlanan “ Külebi’nin

Yaşamı” adlı yazıda, kendisini şöy­ le anlattı:

“ Çok küçük yaşta şiir yazdım. Hiçbirini beğenmedim, saklama­ dım. İlk çıraklık şiirlerim, Adamın Biri’ndekiler, belki birkaç tane daha vardır. Hiçbirini ne biliyorum, ne anımsıyorum. Anımsadığım baba­ mın ölümü sırasında yazdığım ‘ih­ tiyar Katır’ adlı şiirle, ‘Uzanacağım bir ilah gibi üstümden beyaz kuşlar uçacak' gibilerinden birkaç dize. Ai­ lem roman okumamda etkili olmuş­ tur. Türkiye’de sanatçı için büyük kolaylık var. Biraz şürc heves eden bir laf ebesi, biraz da girişken oluve­ rirse hemen tanınıverir. Ben yayın yönünden hiçbir güçlüğe uğrama­ dım. M ahmut Cahit, Nazmi Cahit, Cahit Külebi takm a adlarıyla 1937’dc yayımlamaya başladığım şi­ irler kolayca dikkat çekti. Nurullah Ataç’ın o sırada Fransızca okutman­ lığı yaptığı sınıflarda bu üç adı ayn ayrı övdüğünü duydum. ‘Sokak’ta ilk iki şiir çıkınca, Ataç’tan çok na­ zik ve korumaya istekli bir mektup aldım. Biraz şımarıktım, yanıtlama­ dım. Tanışmak, Fransızca öğretmek yolundaki önerilerinden yararlan­ madım. O mektubu, nasıl olduysa bilmiyorum, on yıl kadar önce yitir­ dim.”

Rahm etli eşi Süheyla ve rahmetli oğlu

A hm et ile oğlu M ehm et Ali K ülebi’nin

babası, büyük şair

CAHİT

KÜLEBİ

20 H aziran 1997 Cum a günü sabaha

karşı saat 0 4 .15’te uzun süredir büyük

ilgi ve bakım la yattığı Başkent

H astanesi’nde yaşam a gözlerini yumdu.

Cenazesi bugün M altepe Cam isi’nde

kılınacak öğle nam azından sonra Cebeci

Asri M ezarlığı’ndaki aile gömütlüğünde

toprağa verilecektir.

KÜLEBÎ AİLESİ

Tük şiirine yeni bir soluk getiren

CAHİT KÜLEBİ’yi

yitirmenin üzüntüsü içerisindeyiz.

Türkçemize, edebiyatımıza inanıp güvenen

herkese başsağlığı diliyoruz.

PEN YAZARLAR DERNEĞİ

Kendisine çok borçlu olduğumuz değerli

büyüğümüz, öğretmenimiz, aziz dostumuz,

büyük şair

CAHİT KÜLEBİ

çok sevdiği yurdumuzun topraklarına

kavuştu. Sevenlerinin acısını paylaşırız.

MEHCURE ve SAMİ KARAÖREN

D em eğim izin o n u r üyesi ve O nur Ö dülü Altın M adalyası sahibi büyük ozanıfnız

CAHİT KÜLEBİ

içi sevda d o lu son y o lculuğuna çıkıyor. A ilesinin ve edeb iy at dünyam ızın başı sağolsun.

EDEBİYATÇILAR D ERN EĞ İ

BAŞSAĞLIĞI

TÜLAY KOCABAŞ’m

sevgisini yaşayan ailesi ve bütün dostlarının acısını paylaşıyoruz.

ORHAN CETİNKAYA, SEMİ RAMİS SERİN, GÜLEN ÖZMEN, KADRİYE GÜDENLER. TENASÜP SAFİ, ŞEBNEM MÜDERRİSOĞLU, SELMA HOSAL, ŞÜKRAN TAMKINALI, NAZMİYE

TURAN, SELMA SAYGIN, HANDAN ERBEN, FİGEN SUDA. FİLİZ POYRAZOĞLU, GÜLER SÜKAN, ALIŞAN OLGUN, SEVİM METE, EMEL

AKKOYUNLU, KAMER KURTOĞLU, BEYHAN KIRALI

ÖLÜM

Ailemizin büyük dostu, hepimizin sevgilisi,

büyük şair

CAHİT KÜLEBİ’yi

yitirmenin acısı içindeyiz.

Sevenleri Sağ olsun.

PE R İH A N ve CELAL ÜLGEN

Ç

A

Ğ

D

A

Ş

M U H A S E B E C İ L E R

V

A

K

F

I

Vakfımızın kurucu üyesi, onurlu,

demokrat insan, meslek mücadelemizin

önder isimlerinden

ERHAN ZAFER

AKGÜÇ’ü

ani olarak kaybetmenin üzüntüsü

içerisindeyiz. Ailesi dostları ve meslek

camiamızın başı sağolsun. Anısı meslek

mücadelemize ışık tutacaktır.

ÇAĞDAŞ MUHASEBECİLER VAKFI

ANMA

NAŞİDE

ÇAĞLAR

ölümünün 1. yılında saygıyla

anıyoruz.

Ç o c u k la r ı:

ACAR - TUĞRUL -TACAR

Üyemiz, büyük ozan

CAHİT KÜLEBİ’yi

kaybettik.

Anısı önünde

saygıyla eğiliriz.

TÜRKİYE YAZARLAR

SENDİKASI

İLAN

BAYRAMİÇ

ASLİYE HUKUK

MAHKEMESİNDEN

Dosya No: 1996/86 Davacı Mustafa Tü- mer vekili Av. Kanıran Duygun tarafından da­ valı Hatice Tümer aley­ hine mahkememizde açılan şahsi ilişkilerin düzenlenmesi davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara ka­ rarı uyarınca:

Davalı Hatice Tü- m er’in yapılan bütün aramalara rağmen tebli­ ğe yarar açık adresinin tespit edilemediği ve adı geçen davalıya dava di­ lekçesi tebliğ edileme­ miş olup, ilanen tebliği­ ne karar verilmiştir.

Duruşma günü olan 11.9.1997 günü saat 09.00’da mahkememiz­ de hazır bulunmanız ve­ ya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde davanın HUMK’ııin 509 ve 510. maddeleri uyarınca yok­ luğunuzda görülüp biti­ rileceği ilanen tebliğ ye­ rine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 15822

Romanlarınız ve

ansiklopedileriniz

yerinizden alınır.

Tel: 554 08 04

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu tür sergiler bir bakım a devlet müzelerinin çoktandır unu­ tulmuş ya da pek az rastlanan’ tanıtıcı, kültürel işlevini üstlen­ meleri yanı sıra,

Farklı süre ve enzim oranı ile hidrolize olan alabalık, hamsi ve mezgit atıklarından elde edilen protein hidrolizatlarının moleküler ağırlıklarının SDS-PAGE ile

Balıkçı barınağı; her türlü balıkçı gemisine hizmet vermek amacıyla mendireklerle korunmuş, yeterli havuz ve geri saha ile barınacak gemilerin manevra yapabilecekleri

Araştırmada, İç Anadolu Bölgesi’nde bulunan, Aksaray, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir ve Yozgat illeri sınırları içerisindeki 10 adet baraj gölünde balıkçılık

GUNESTn İKİNCİ GAZETESİ AYRICA PARA İLE SATILMAZ Yaşam çizgisi: Gerek Anadolu’dan, gerekse İstanbul’un bir başka yerinden yola koyulanlar, Beyoğlu’na ve

Prof. Aksoy’un yaşamı boyunca mücadeleden yılmadığını belirten eşi Ülke Aksoy, “ Saldırının aşırı sağ kesimden geldiğini sanıyorum. Zaten böyle bir

İndüksiyon öncesi, entübasyon sonrası, cerrahi sırasında ve ekstübasyon sonrası kaydedilen diyastolik arter basıncı değerleri gruplar arasında anlamlı

rın «ön cephesi» sokağa bakan cephe olacak yerde «Manzaraya yönelik» cephe haline dönüştürüldüğü ve böylece manza­ raya açılan sırtta bina