• Sonuç bulunamadı

Hacı Bekir hanedanı:1770'den beri dünyaya hükmeden tatlı krallığını bugün ailenin kadınları yönetiyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hacı Bekir hanedanı:1770'den beri dünyaya hükmeden tatlı krallığını bugün ailenin kadınları yönetiyor"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

P A Z A R G U N E S İ

GÜNEŞ'İN 2. GAZETESİ AYRICA PARA İLE SATILMAZ

Futbola düşkündü

Spor ve at sevgisi

dillere destan olan

Ali Muhiddin

Hacı Bekir, bir defa

CHP’den

aday oldu; kaybetti.

Ve İsmet Paşa' ya

karşı çıktığı için

Ecevit'e ve

partisine

küstü

Hacı Bekir Hanedanı’run temeli, 1770’de atıldı. Bugüne kadar gelmesinde rol oy­

nayan Ali Muhiddin Hacı Bekir’dir. Kuruluş, uluslararası fuarlarda aldığı madalyayı

tescil ettirip “Bonbon Turc” (Türk şekerlemeleri) ni dünyaya tanıtırken bir de

amblem yaratmış oldu. Bu amblem, dünyanın her tarafında tanınıyor.

Babadan oğula geçerek büyüyen Hacı Bekir kuruluşlarını bu­

gün artık hanımlar yönetiyor. Aliye Şahin görevini eşinin yardı­

mıyla sürdürürken işi üerde kızlan Hande ile Nazlı’ya bırakma­

yı planlıyor. Şimdiki düşünceleri, akide şekeri ve lokumun

na-sü yapıldığını, kaliteyi nasıl korumak gerektiğini öğrenmek...

Bu kalite, Abdülhamit devrinde padişah tarafından verilen

“ Sarayın Şekercibaşı” olarak kabul edildiğini gösteren fer­

manla da tescil edilmiş durumda.

Fotoğraflar: İRFAN ALYANAK

Hacı Bekir Hanedanı..

1770’den beri dünyaya hükmeden “Tatlı Krallığı”nı bugün ailenin kadınlan yönetiyor

NECMİ TANYOLAÇ

§

Gleen Ford İle kısa bir görüşmemizi müteakip Mr. Levl'nin bürosuna döndüğümüz zaman ona sordum;

— Peki ama sizin meşhur nita Hayworth’unuz nerede? Co­ lumbia stüdyolarını gezip de Rita Hayworth’u görememek; malum teşbihle Roma'ya gidip Papa'yı görememeye.benzeye­ cek. Hoş, Roma’ya gidenlerin hiç biri Papa'yı göremiyor ya... — Hah dedi, tıpkı onun gibi. Bi­ zim stüdyolara gelen gazeteci­ lerin de hiç biri Rita Hay­ w orth’u göremez. Onunla ko­ nuşmak çok güçtür. Hele bu günlerde.

- - Niye?

— ‘Mis Saide Thompson” fil­ minin dış sahneleri için bir haf­ ta sonra Hawaii adalarına gide­ cek. Bu yüzden başını kaşıya­ cak vakti yok. Stüdyo

İdaresi, onun dışarıdan gelen kimse

İle

görüş­ memesini kat’i olarak emretti.

R

AHMETLİ Abdi İpekçi İstanbul Ekspres gazete­ sindeki Hollywood röportajlarında Ri­

ta Haywoorth’un peşine nasıl ta­ kıldığını böyle anlatıyordu. Yıl

1953. Aylardan Ağustos. Gişe re­ korları kıran “ Gilda” filminin iki süperi var. Erkeklerde Glenn Ford, kadınlarda Rita Hayworth. Rita Hayworth’un Rita Hayworth olduğu yıllar... Ünlü Ağa Han’ın haremine girdiği 195ÖMİ yıllar.

Yazıyı, olanca sadeliği ve taze­ liğiyle okuyup bitirdik. Büyük us­ ta dayatıyor, Columbia sinema devletinin patronları olmaz diyor. O kadar katilar ki, kestirip atıyor­ lar ipekçi’ye;

Bu tablo, 200 yıl önce Presiozi adlı Levanten bir ressam tara­

fından yapıldı. Aslı Topkapı Sarayı'nda, bir kopyası Hacı Be­

kir ailesinde, bir kopyası da Louvre Müzesi’nde.

1900’lü yıllarda Mehmet Muhittin beyin Ç er­

kez eşi, işe sahip çıktı. Ali Muhittin beyin

ölüm ünden sonra d a kızı Aliye Şahin hane­

danı büyüttü. 216 yıllık imparatorluğu bir er­

kek torun gelinceye kadar kız torunlar, Naz­

lı ile Hande devam ettirecek.

- “ Kusura bakmayın. Siz bir gazeteci değil, kral olsanız bayan Hayworth'la görüşmenize izin veremeyiz.”

Biz Abdi İpekçi ile uzun yıllar aynı gazetede çalışmıştık. Huyu­ nu bilirdik. Tuttuğunu koparan bir gazeteciydi. O halde krallarla ko­

nuşmayan Gilda, kızılşapları ve ."Eyvah dedim Mr. Levı'ye. görenleri alev a|ev yakan müthiş ç 0|< ya ^k oldu."

dişiliği ile Abdi İpekçi'nin rande- -“ Neden canım, o kadar üzül- vu isteğini kıramayacaktı. meyiniz. Bir daha ki gelişinizde

Nasıl mı? Bir kutu Hacı Bekir görüşürsünüz."

lokumu İle!... -"Yok yok, üzüldüğüm nokta o

değil. Rita Hayworth’a vermek üzere Türkiye’den bir kutu Hacı Bekir lokumu getirmiştim. Onu veremeyeceğim için üzülüyo­ rum .”

Mr. Levi uyanık adam. “ Durun, durun" demiş; “ aklıma bir fikir geldi.” Başlamış telefonun nu­ maralarını çevirmeye. Stüdyo müdürünü aramış.

-Ben Levi. Yanımda Türkiye'­ nin en büyük akşam gazetelerin­ den İstanbul Ekspres’in bir mu­ habiri var. Kendisi memleketin maruf Hacı Bekir lokumlarından bir kutu Rita Hayvvorth'a takdim etmek üzere getirmiş. Onu bir dakika görüşturebilir misiniz?

İş bağlanmıştı. Abdi ipekçi, Columbia stüdyolarının bir krali­ çe dairesi kadar şık ve büyük bö­ lümünde RitaHayworth’la birkaç dakika başbaşa kaldı. Sorularını sorabildiğince sordu ve ünlü yıl­ dızın Türk lokumunu lezzetle yi­ yişinin resimlerini çekti.

Zaman zaman hepimiz aynı şeyi yapmıştık. Hacı Bekir Loku­ mu açılmayan kapıların kilidi gi­ bi yıllarca elimizin kozu oldu. Meksika 70'de Taçsız Kral Pele ile röportajımızı da bir Türk kılıcı ile Hacı Bekir Lokumu sağlamış­ tı. En uzaklardan sesimizi ülke­ mize getiren telefon bağlantıları için verdiğimiz en masum rüşvet bu Hacı Bekir Lokumuydu.

1770’den bugüne

Hacı Bekir Hanedanı

215 yıllık Hacı Bekir Haneda­ nı konusunda çok şey yazıldı, söylendi. Hanedanı üç kuşak sonra bir kadın yönetiyordu. Eşiyle birlikte. O hiç konuşma- mıştı. Sadenin sadesi bir yaşam içindeki yeri kısaca şöyleydi; Ha­ cı Bekir’in kızı Aliye hanım. Ali­ ye Şahin..”

O kadar!

-Hazır mısınız? dedim bayan Şahin’e. "Hazırım, ama heye­ canlıyım da. Dedelerimi, babamı ve sizin deyiminizle bu Haneda­ nı anlatmak kolay değil.”

Foto muhabirimiz İrfan Alya- nak önce teybe, sonra makinası- nın deklanşörüne bastı.

-Kaçta kurulmuş firma? -1770’de.

Devamı 6-7. sayfada

Bahçekapı, Beyoğlu, Galata, Kadıköy gibi bölgelerden sonra yurt dışında Kahire’-

de de şubesi olan Hacı Bekir kuruluşları, Doğan Şahin (Manş Denizı’ni geçen ilk

Türk yüzücüsü), eşi Aliye ve kızlan Hande ile Nazlı’dan oluşan ailenin elinde.

Ağız tadı ticaretinin unutulmaz ismi Hacı Bekir, aşk ma­

ceraları ile d e anılıyor. B ü kreş’teki bir tiyatro locasın da

Fransız artisti Marie-Belle’in sigarasını bin frankla yakm a­

sı, kuşaktan k u şağ a anlatılan bir hikaye oldu.

Kızının evinde M arie-Belle’den kalan tek hatıra, yağlı b o ­

ya portresiyle kuş tüyü bir yastık. Bir d e P aris’ten çekil­

miş telgraf; “ Kum arda para kaybettim . Bana yardım et!”

(2)

1940 yılında Türkiye şampiyonu olan Fenerbahçe’nin Başkam Ali

Muhiddin Hacı Bekir di. Şampiyon takımın kadrosu da şöyle: Üst

sıra: Taka Naci (merhum), Halit Deringör, Lebip, Başkan Ali

Mu-hiddin Hacı Bekir, Dr.Reşat Dermanver, K.Fikret, Şevket (mer­

hum). Alt sıra: Müjdat Yetkiner, Boncuk Ömer (merhum), Melih

Kotanca (merhum), Cihat Arman, Numan, Esat Kaner.

ustalara

yıllık

ödenirmiş.

>

Şeker

Bayramı’ndan

sonra...

Kalite

geleneğini

bu ustaların

oğulları,

torunları

sürdürüyor.

t I !

Hacı Bekir’de çalışanların çoğu emektar işçi. İçlerinde de­

deden bugüne kadar üç kuşak olarak çalışmış olanları büe

var. Yıllarım bu tezgahın arkasında müşterilere hizmet ver­

mekle geçiren (soldan sağa), Cevat Kalaycıoğlu 9, Kazım

Aktay 2 1, Salih Tüzün 8, (dedesi ve babası da Hacı Bekir j-

ci) ve Celal Okuyucu

24

yıldır aynı m ü esseseğe çalışıyor.

tanınan

Baştarafı 1. sayfada

-Blldiğimlzce, ülkemizin en es­ ki Türk ve Müslüman ticarethanesi değil mİ?

-Oyie olması lazım.

-Kimlerden kime geçip bugünle­ re gelmiş aile?

Esas kurucusu Hacı Bekir. Dede­ min babası. Dedelerim, Kastamo- nu'nunAraç kazasından gelip İstan­ bul’a yerleşmişler. O zaman daha hacı olmamış, İstanbul’a gelip, Bah- çekapı’daki küçük dükkanı tutmuş. Yanında kalfaları, ustaları. Dükkanın üstünde yatıp, altında şeker yapıyor­ lar. Dedem hacca gidiyor, iş devam ediyor. Sonra oğlu geçiyor yerine. Mehmet Muhittin işi biraz daha bü­ yütüyor.

-Başka oğul yok mu ailede? -Zaten büyük oğuta düşerdi. Or­ tanca yapmamış. Küçük oğlu da ba­ badan önce ölmüş.

Sonra iş babama kalıyor. Yani Ali Muhittin beye. Ben onun kızıyım, so­ yadı kanunu çıkınca babam Hacı Bekir soyadın aldı. Firmanın namı böyle sürüp gidiyor.

-Babanız kaç yaşında öldü? -80. Dedem öldüğünde babam 10 /aşındaymış. Ama anneleri tam bir perkez kadınıymış. Çocuklarını etra- ına toplayarak mağazanın başına geçmiş. Dükkanı kimseye

kaptırma-T1IŞ.

“ Hacı Bekirzadeler” geleneğinde kadınların ilginç, vazgeçilmez bir ye- ■i ve otoritesi var. Çerkez büyükana- un yerinde şimdi yine bir kadın var. Miye Şahin. Ya onun çocukları? Er­ kek evlat yok. Aliye hanımın iki kı­ zı Hande ile Nazlı, aileye bir erkek torun gelinceye kadarda Hanedanı” Hacı Bekirzadeler değil. Hacı Bekir- zadelerin kerimeleri yönetecek...

Evet, Hacı Bekirzade Ali Muhittin Bey. Bahçekapı’da köşe dükkan yerde başlayan “ ağız tadı” ticareti­ ni genişletiyordu. Bir çift dükkan, ar­ dından satın alınan karşıdaki dük­ kan. Bahçekapı’dan Beyoğlu’na ge­ çiş. Şubelerin açılması. Beyoğlu, Ka­ dıköy, Karaköv. Bununla da yetinmi­ yordu. Kahire de bir şube açıyordu. Türk şekeri ve lokumu Amerikalara, Avrupalara gidiyordu. Yeni ve eski

dünya, Hacı Bekir lokumunu tanı­ mış, sevmişti. New York’ta 1939'da açılan dünya ticaret fuarı ile ilgili bir anısı var. Aliye Şahin’in;

-Firmamız hakkında dünya ve Av­ rupa basınında çok yazı, röportaj ya­ yınlandı. Babam 1939 New York fu­ arına buradan kalfaları da götürdü. 1939 Cihan Sergisi için verdiği ilan­ da şöyle diyordu; “ Şeker ve Lokum­ larımızı Amerikalılara beğendirmekle kesbi şeker eyledik..”

-Firma bu kadar eski olduğuna göre, kurucu büyüklerinizin saray­ la ilişkileri konusunda bir belge vat mı?

-Var. Dükkanımıza gelenler görü­ yor. Firmamız Sultan Hamid'ten fer­ manlıdır. Ve tüm Hacı Bekir'ler sa­ rayın şekerci başısı olarak padişah­ tan bir takdir fermanı almışlardır. Ba­ bama bu firma 10 yaşındayken verilmiş.

“ Ben en çok akide

şekerini severim ”

Aliye hanımın babasıyla ilgili anı­ ları, dükkanla ilgili açıklamaları sü­ rüyordu:

• -Babam beni sık sık dükkana gö­ türürdü. Yanıma kalfayı verirdi. İma­ lathaneyi dolaşırdık. İlk yediğim şe­ ker, akide şekeriydi. Kalfalar bana akideden horoz şekeri yaparlardı. Ucuna da bir sopa. Belki bu küçük­ lük anısından. Ben yaptığımız ma­ mullerin içinde en çok akide şekeri­ ni severim. Gül biçimindeki şekerleri de unutamıyorum.

-Siz büyüyüp tahsilinizi yaptık­ tan sonra babanızla mağazaya gi­ der miydiniz?

-Evlendikten sonra hayır. Aileye karıştım. Çocuklar falan. 1965'te de babam, eşim Doğan'ı işin başına ge­ çirmeyi uygun buldu.

Babanız nasıl biriydi?

-Çok iyi giyinen, çok iyi yemekler yenmesini seven biri. Ve de otoriter.

-Otoritesi nasıidı?

-Müthiş derecede. Giyimine çok özen gösterirdi. Evdeki yemeklerde bile kravatsız masaya oturduğunu görmedim. Atlara denize meraklıy­ dı. Tabii spora ve futbola. Fenerbah­ çe’de iki dönem başkanlık ve

yöne-S * ( * 4 U a t i ttttir'i* ı AM ERİKA’DA $ HAKTA :

WOltVÄOOll

M

RITA

Y a z * n t A b d i İ P E K Ç İ

HAYWORTH İLE

DAKİKA BASBAŞA

KALMAK

UĞRUNDA...

RÎTA HAYWORTH İLE KİMSENİN TEMİN

EDEMEDİĞİ MÜLAKATI BİR KUTU HACI

BEKİR LOKUMU SAĞLADI

Merhum Abdi İpekçi,

1953’te sinemanın

unutulmaz kraliçesi Rita

Hayworth’la, bir kutu

Hacı Bekir lokumu

sayesinde görüşebildiğini

yazmıştı

ticilik yaptı. 1926’da Neriman isimli atı gazi koşusunu kazandı.

-Derler ki, babanız hep aynı us­ ta ve işçilerle çalışırmış.

-Doğrudur. Gelenek dededen gel­ me bir gelenek. Araç yönünden ge­ lip, mağazaya yerleşmişler ailecek. Birbirlerinin oğullarını, kardeşlerini getirmişler. Fakat şimdi biraz karış­ ma var. Kalite geleneğini bu ustalar ve kalfalar devam ettiriyorlar.

-Eskiden ü cretler nasıl ödenirmiş?

-Yıllık ödenirmiş. Ve Şeker Bayra­ m ından sonra...

İstanbul, Hacı Bekirli yıllarda bu kadar büyük değildi herhalde, iş yer­ leri Eminönü, Bahçekapı, Beyoğlu, Galata, Beyoğlu’nun oralarındaydı genellikle. Sonra şehir yürümeye başladı. Bir koldan karşıyakaya. Öte koldan boğaz kıyılarına. Nişantaşı’­ na, Harbiye’ye, Mecidiyeköy'üne..

-Neden babanız oralara birer şu­ be açmadı?

- Niye oralara gitmedi bilemiyo­ rum. Yalnız şunu söylerdi: Ben es­ nafım. Para kazandığım yerde eğ­ lenmem. Ekmeğe hakaret olur..

Ağzının tadım

bilen bir şekerci

Hacı Bekir’in kızına herşeyi soru­ yoruz tabii. Kulaktan kulağa, kuşak­ tan kuşağa gelen aşk hikayeleri var merhumun. “ Bilmem” diyor, kızı “ Ben de duydum, sizin gibi."

-Ya Marie Belle isimli Fransız ar­ tisti? Ya, Bükreş’te locasına çağı­ rıp kadının sigarasını binlik bir Fransız frangı ile yakması!

-Ben de duydum, am a kulaktan dolma...

Ve kalktı gitti, içeriden bir kuştü- yü yastık getirdi. Yastık, klasik bir tablo gibi. Üstünde Marie Belle’in yağlı boya portresi.

Hacı Bekir’in büyük ve anlamlı mi­ rası içinde tarihi bir eser Nasıl gel­ miş, kim göndermiş, kızı da bilmiyor. Bildiği şu:

-Babamın evrakları arasında Ma­ rie Belle’e ait bir telgraf var. Paris’­ ten çekilmiş. Diyor ki; kumarda çok para kaybettim, bana yardım et.

-Para göndermiş mİ?

-Bilmem ki. Babam öyle herşeyi- ni çocuklarıyla konuşan bir baba de­ ğildi. Ayrıca, söylememesi daha uy­ gundu. Hele bu meselede.

H acı B ek ir’in b u iki d ü kk an ı a ra sın d a 200 yıl fark v ar

İşte Hacı Bekir'in 1770'li yıllardaki dükkanı. Bahçekapı ile Sirkeci çırasında­

ki aynı yerde. Dedeleri, vitrinleri süsleyen akide şekerleri ve lokum kutu­

ları ile bu ihtişamı manzarayı yıllarca, asırlarca korudular.

Bu da 1980'li yıllann Hacı Bekir'i. Şimdi dükkan daha çağdaş bir görünüm^

kavuşmuş durumda. Vitrinde Hacı Bekirzade Ali Muhiddin yazıyor. Hizmet

aynı, şekerlem eler ve lokumun kalitesinde de düşüş yok.

Kızının bilmediği hayli aşk mace­ rası olmuş Hacı Bekirzade Ali Muhit- tin’in. Dünyaya ağız tadı satan bu ünlü kişi ¡cin ‘ 'ağzının tadını biliyor­ m uş" diyelim, ölenin arkasından konuşmak gibi olmasın...

“ Babam d a İsm et

Paşa hayranıydı”

Hacı Bekir'in politika ile ilişkisi pek derin değil, “ ismet Paşa’ya hayrandı diyor babam. 1954’de CHP'den aday olmuş, kaybetmiş, ismet İnö­ nü’ye karşı çıktığı için Ecevit’e kızar­ mış.

Sonra işine, evine çekilmiş. Oy sandığına bile gitmemiş. İsmet Pa­ şa’ya da yapılır mı? diye oturup, kah­ rından Büyükada'va çekilmiş.

İstanbul’da şöyie bir deyiş vardır, işi iyi giden, yaptığı malı satana so­ rar; Nasıl gidiyor? Cevabı tatlı bir cevaptır.

-Hacı Bekir lokumu gibil -Nedir bu işin sırrı?

-Her halde kalite. Alışkanlık. Ağız tadı. Babam Türk lokumu ile bir öl­ çüde büyükelçilik de yaptı.

Babanız öldüğü zaman, firmaya bir şey olur diye korktunuz mu?

-Hayır, kaliteyi bozmadıktan son­ ra. Bu bir miras ve sizin deyişinizle gelenektir. Dileğimiz, devamıdır. Al­ lah firmamızı korusun!...

Bir vakitler çok söylenirdi. Şimdi için de geçerli olmalı. İstanbul’dan Anadolu'ya giden her 1000 yolcudan 800’ünün koltuğunda Hacı Bekir lo­ kumu ve şekeri vardır.

-Şimdi firma ne durumda? -Gün gün daha iyi, dimdik ayakta maşallah.

•İstanbul mu, Anadolu mu? -Anadolu satışlarımız eskisi gibi önde.

-İhracat durumunuz?

-Amerika, İngiltere, Fransa de­ vamlı pazarımız. Bir de Kostarika’- dan alıcılar çıkıyor.

-Orta doğu ülkeleri? -Yok.

-Dışarıya en çok ne satıyorsu­ nuz?

-Lokum tabii.

Tabii lokum ya. Amerika’da, Av­ rupa’da dansözlere bile “ Turkish de light.” (Türk lokumu) diyorlar. Yalan mı?

215 yıllık Hacı Bekir Hanedanını sürdüren aile yüksek mühendis, iş adamı ve sporcu Doğan Şahin’in yö­ netiminde eşinin ve kızlarının hisse­ darı olduğu bir anonim şirket düze­ ninde yeni hedeflere gidiyor. Kurt­ köy'de açılan fabrika tamamen ihra­ cata yönelik.

Hacı Bekirzadelerin hikayesini ke­ rimelerinden dinledik. Olay maal ka dar renkli. Daha da uzun olabilir. Sabrınızı taşırmayalım. Nokta!

Ha, bir nokta daha var. Şimdi, siz soruya hazırsınız;

-Gittiniz, o kadar saat konuştu­ nuz. Size ne ikram ettiler?

-Ne şeker, ne lokum ne de demir­ hindi (bende demirhindisini seve­ rim.)

-Ya, neden, çok mu elleri sıkı? -Yok, efendim. Ev boyanıyordu. Aliye hanım babasının anılarını ik­ ram etti, yetmez mi?

Zaten, o kadar lokum, şeker tatlı­ dan söz ettik ki...

Hacı Bekir adı...Ağız tadı.... Vallahi, yemiş gibi olduk!

:Türk lokumu

Hacı Bekir ustalarından Celal Okuyucu, lokum ve akide şekerinin nasıl ya­

pıldığını tarif ediyor.

Babadan oğula lezzet sanatı

□ Hacı Bekirzade Ali M uhiddin’in yüzyıllarca ö n ce p a ­

dişahlara sun duğu lokum, şim di çeşitli şu b elerd e halkın

hizmetinde. Ünlü şekercüerin torunları, kaliteyi korumak

için d ed elerin d en ne görm ü şlerse onu uyguluyorlar

AHMET ÖNEN

acı Bekirzade Ali Muhit- tin’in 210 sene önce baş­ lattığı şekerlemedeki lez­ zet sanatını bugün, Ka­ dıköy’de, Karaköy’de’bi- rer, Beyoğlu ve Sirkeci'de ikişer şube­ de torunları devam ettiriyor. Bugüne ka­ dar lezzetli şekerlemelerindeki kaliteyi bozmayan Hacı Bekir ustalarına bu ba­ şarının sırrını sorduk.

Hacı Bekir ustalarından olan Celal Okuyucu, “ Malzemeyi hiçbir zaman esirgemeyiz. En kaliteli malzemeleri se­ çerek şekerlemeleri titizlikle hazırlarız. Lokum ve akideleri hazırlar, şekerleme­ leri titizlikle hazırlarız. Lokum ve akide­ leri hazırlarken babalarımızın öğrettik­

lerini uygularız. Yani 210 sene önce bir tatlı nasıl yapılıyorsa bugün de aynen yapılmaktadır. Hangi şekerlemenin şer­ beti sıcakken katılır, hangisi soğukken katılır, bunları bize hep babalarımız gös­ termiştir. Babalarımız hangi malzeme­ leri kullanmışlarsa biz de aynılarını kul­ lanırız. Bugün birçok tatlı glikozla yapı­ lıyor. Biz buna asla rağbet etmeyiz. Se­ nelerdir şeker kullanılır bizde. Bugün de şekerğen şaşmayız” dedi.

Celal Usta, Hacı Bekir zincirinde mesleğin babadan oğula geçtiğini vur­ gularken, "Bazen dışardan gelenlere de yer veririz” diyor. “ Yanımızdakller, eski gelenek ve gğreneklerimize göre yetişir. Ama dışardan gelip yetişen kar­ deşlerimiz de var. Önemli olan, üç ne­ sildir devam ettirdiğimiz sanatımıza göl­ ge düşürmemektir.”

Hacı Bekir lokumu nasıl yapılır?

B

UGÜN en merak edilen konulardan biri Hacı Bekir lo­

kumu ve akide şekerinin nasıl yapıldığı, kalitesini nele­

re borçlu olduğu... Celal Usta’ya sorduk, o da akide şekeri

ile sad e lokumun tarifini yaptı. Kendine güvenen ev hanım­

ları aynen uygulayabilir.

AKİDE ŞEKERİ

B

İR kazana Jki kilo su konur. Beş kilo şekeri sudeteritmek için iyice karıştı­ rırız. Şeker kesilmesin diye kınm tartar de­ diğimiz bir madde katarız. Kaynama sıcak­ lığı 65-70 dereceye gelene kadar karıştırı­ rız. Şekerimize neli olmasını istiyorsak onun esansını katarız (Portakallı olmasını istiyorsak portakal esansı, vişneli olması­ nı istiyorsak vişne esansı, çilekli olmasını istiyorsak çilek esansı gibi), iyice karıştı­

rıldıktan sonra şeker mermer taşa dökülür ve soğuması beklenir.

LOKUM (SADE)

1 kilo şekere 5 kilo nişasta katarız.. Yine şeker kesilmesin diye kırım tartar ka­ tarız. Lokum kıvamına gelene kadar hem kaynatır hem karıştırırız. Kıvama gelince hemen indirir, kalıplara döker ve soğuduk­ tan sonra küçük küçük dilimler halinde ke­ seriz.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Eğer pek sevdiğim (Akşam) ga­ zetesi arzu ederse terbiye ve neş­ riyat mihveri etrafında tebellür edebilecek diğer düşüncelerimi memnuniyet ve hürmetle kendi

Havuz suları organik maddelere ve dezenfektanlara ek olarak ter, saç, deri, idrar ve yüzücülerin kullandığı kozmetik ve güneş koruyucular gibi maddeler barındırır.”

Vücut üzerindeki desenlerin insan yüzünü andırması nedeniyle insan yüzlü örümcek olarak tanımlanan ve yeni bir canlı türü gibi tanıtılan bu örümcekler as- lında

Fizikçiler 1995’te Bose-Einstein Çökeltisi (BEC) denen, soğutulmuş atomların aynı kuantum durumuna gi- rip tek bir &#34;süperatom&#34; gibi davrandık- ları bir

Türk müzeciliğinin kurucularından sayılan Osman Hamdi Bey (1842-1910) (solda) ve onun ölümünden sonra müze müdürlüğü görevine getirilen Halil Edhem Bey (sağda)..

Zaman içerisinde İstanbul'da yeni yeni gelişen restoranlarla rekabet edemeyince Abdullah Efendi Lokantası da kapısına kilit vurmuştu.. Sonra burası, arsasıyla birlikte o

30-39 ve 40-49 yaş grupları arasında yapılan karşılaştırmaya göre YKP vasküler dansite (%) değerlerinden sadece parafovea inferior değer ortalamaları istatistiksel

Emirgândan sonra gelen Istinyenin adı eski ismi olan (Sos- tenyon) un değişik şeklidir.. Burada bir mâbedle Argonotların kendilerini fırtınadan kurtaran periye