• Sonuç bulunamadı

Ergenlik Dönemindeki Öğrencilerin Öfke Durumlarının Besin Tüketim Düzeylerine Etkisinin İncelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ergenlik Dönemindeki Öğrencilerin Öfke Durumlarının Besin Tüketim Düzeylerine Etkisinin İncelenmesi"

Copied!
74
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

ERGENLĠK DÖNEMĠNDEKĠ ÖĞRENCĠLERĠN ÖFKE DURUMLARININ BESĠN TÜKETĠM DÜZEYLERĠNE ETKĠSĠNĠN ĠNCELENMESĠ

Sedat GÖZCÜ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

AĠLE EKONOMĠSĠ VE BESLENME EĞĠTĠMĠ ANABĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

(4)

i

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koĢuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ...(….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Sedat

Soyadı : GÖZCÜ

Bölümü : Aile Ekonomisi Ve Beslenme Eğitimi Ġmza :

Teslim tarihi :

TEZĠN

Türkçe Adı : Ergenlik Dönemindeki Öğrencilerin Öfke Durumlarının Besin Tüketim Düzeylerine Etkisinin Ġncelenmesi

Ġngilizce Adı : Examınatıon Of The Effects Adolescence Student‟s Anger Of Status To Nutrıtıon Condition

(5)

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dıĢındaki tüm ifadelerin Ģahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Sedat GÖZCÜ

(6)

iii

Jüri Onay Sayfası

Sedat GÖZCÜ tarafından hazırlanan " Ergenlik Dönemindeki Öğrencilerin Öfke Durumlarının Besin Tüketim Düzeylerine Etkisinin Ġncelenmesi" adlı tez çalıĢması aĢağıdaki jüri tarafından oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi Aile Ekonomisi Ve Beslenme Eğitimi Anabilim Dalı'nda Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

DanıĢman BaĢkan: Prof. Dr. Sıdıka BULDUK

(Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi)

Üye: Yrd. Doç. Dr.Yasemin ERSOY

(Beslenme ve Diyetetik Anabilim Dalı, Karabük Üniversitesi)

Üye: Yrd. Doç. Dr Nedime ġanlı

(Aile Ekonomisi ve Beslenme Ana Bilim Dalı, Gazi Üniversitesi)

Tez Savunma Tarihi: 07/12/2015

Bu tezin Aile Ekonomisi ve Beslenme Eğitimi Anabilim Dalı‟nda Yüksek Lisans olması için Ģartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Prof. Dr. Tahir ATICI

(7)

ERGENLĠK DÖNEMĠNDEKĠ ÖĞRENCĠLERĠN ÖFKE

DURUMLARININ BESĠN TÜKETĠM DÜZEYLERĠNE ETKĠSĠNĠN

ĠNCELENMESĠ

(Yüksek Lisans Tezi)

Sedat GÖZCÜ

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Aralık, 2015

ÖZ

Bu araĢtırmanın amacı, çocukluktan eriĢkinlik dönemine adım atan ergenlik dönemindeki öğrencilerde, çok yoğun ve değiĢken olarak yaĢanan his ve duygularından biri olan öfke durumlarının, ilerdeki yaĢantılarını etkileme gücü olan genellikle düzensiz ve dengesiz olarak ortaya çıkan besin tüketim düzeylerine etkisini belirlemek ve değiĢkenler arasındaki iliĢkiyi ortaya koymaktır. Bu araĢtırmada; 2012-2013 eğitim öğretim yılındaki, Balıkesir ili Dursunbey ilçesindeki ortaöğretim seviyesindeki 295 öğrenci rastgele olarak seçilerek anket uygulanmıĢtır. AraĢtırmanın amacını oluĢturan anket formu üç bölümden oluĢmuĢtur. Bunlar demografik veriler, bir günlük besin tüketimleri saptamak için kullanılan 24 saatlik hatırlatma yöntemi ve Spielberger tarafından 1983 yılında geliĢtirilen ve Özer, (1994) tarafından Türkçeye uyarlanan dörtlü likert tipi ve 34 sorudan oluĢan Durumluk Süreklilik Öfke Ölçeği‟dir. AraĢtırma sonucunda; verilerin çözümlenmesinde SPSS 16.0 paket programından yararlanılmıĢtır. Öğrencilerden elde edilen veriler doğrultusunda öğrencilerin öfke durumlarının besin tüketim düzeylerine olan etkisine bakılmıĢtır. Öğrencilere ait olan demografik bilgileri sayı ve yüzde olarak verilmiĢtir. Besin tüketim durumlarından makro ve mikro besin öğeleri ile cinsiyete göre öfkenin alt ölçekleri ile çift yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıĢtır. AraĢtırma sonuçlarına göre, ergenlik dönemindeki öğrenciler genel olarak kötü beslenme Ģartlarına sahip olup, öfke düzeyleri de beklenen değerlerin üzerinde bulunmuĢtur. Öğrencilerin cinsiyetlerine göre sürekli, kontrol altına alınmıĢ ve bastırılmıĢ öfke düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunurken bu farklılıkların istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüĢtür (p<0,05). ÇalıĢmada kız öğrencilerin daha az sürekli ve kontrol altına alınmıĢ öfkeye sahip olduğu, bunun ise beslenme düzeyleri ile iliĢkili olduğu görülmüĢtür.

(8)

viii

Bilim Kodu : -

Anahtar Kelimeler : Besin Tüketimi, Ergenlik, Öfke.

Sayfa Adedi 58

(9)

EXAMINATION OF THE EFFECTS ADOLESCENCE STUDENT’S

ANGER OF STATUS TO NUTRITION CONDĠTĠON

(Master’s Thesıs)

Sedat GÖZCÜ

GAZI UNIVERSĠTY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

December 2015

ABSTRACT

The objective of the research is connecting relationship among the variabilies and the effect of food consumption levels having the power of influencing their future life and appear usually disorderly upon one of emotions and feelings felt profoundly by the students who has adolecence age from childhood; on the state of anger.The research was held by a survey applied to the 295 students choosen randomly in Dursunbey, the county of Balıkesir, in the 2012- 2013 education year.The questionaire form was consist of three parts. They were the demographic data, the 24 hour reminder method that is used to assert the level of daily food consumption and the anger state and permanence scale consist of 34 questions and lyckert type. The scale was developed by Spielberg in 1983 and translated into Turkısh by Özer in 1994.SPSS 16.0 pack programme was used in order to analyse the data. The impact on the students state of anger releated with the level of food consumption was researched according to the data obtained from students.The demographic information was figured as number and percentage. The methods used are the two sided variation analysis (ANOVA), the subscale of anger according to gender and food consumption states with macro and micro elements.According to the results of research: the students at the age of adolecence usually have negative nourishment conditions and higher anger level than expected.There appears statistical and meaningful differences between the controlled and suppressed level of students anger varying according to gender. The research state the fact that girl students have less progressive and controlled level of anger closely releated with the level of nourishment.

(10)

vi i Science Code : -

Key words : Nutrition condition, Adolescence, Anger. Page Number 58

(11)

ĠÇĠNDEKĠLER

TELĠF HAKKI ve TEZ FOTOKOPĠ ĠZĠN FORMU ... i

ETĠK ĠLKELERE UYGUNLUK BEYANI ... ii

Jüri Onay Sayfası ...iii

ÖZ ... iv

ABSTRACT ... 6

ĠÇĠNDEKĠLER ...viii

TABLOLAR LĠSTESĠ... 10

SĠMGELER ve KISALTMALAR LĠSTESĠ ... xiv

BÖLÜM I ... 1

GĠRĠġ ... 1

1.1. Problem ... 3

1.2. Amaç ... 3

1.2.1. ÇalıĢmanın Alt Amaçları ... 4

1.3. AraĢtırmanın Önemi ... 4 1.4. Varsayımlar ... 5 1.5. Kapsam ve Sınırlılıklar ... 6 1.5.1. Kapsam ... 6 1.5.2. Sınırlılıklar ... 6 BÖLÜM II ... 7 KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 7

2.1. Ergenlik Dönemi ve Özellikleri ... 7

2.2. Ergenlik Çağında Beslenmenin Önemi ve Özellikleri ... 10

2.3. Ergen Çağında Enerji ve Besin Öğeleri Gereksinimi ... 11

2.3.1. Enerji Gereksinimi ... 12 2.3.2. Protein Gereksinimi ... 12 2.3.3. Mineral Gereksinimleri... 13 2.3.4. Vitamin Gereksinimi ... 14 2.4. Öfke ... 15 2.4.1. Öfke Nedenleri ... 16

2.4.2. Öfkenin Ġfade EdiliĢ Biçimleri ... 18

(12)

ix BÖLÜM III ... 23 YÖNTEM... 23 3.1. Evren ... 23 3.2. ÇalıĢma Grubu ... 23 3.3. Verilerin Toplanması ... 23 3.4. Verilerin Analizi ... 25 BÖLÜM IV ... 27 BULGULAR VE TARTIġMA ... 27 4.1 Demografik Bilgiler ... 27

4.2 Besin Tüketim Durumları ve Sürekli Öfke Durum Analizi ... 27

BÖLÜM V... 39 SONUÇ VE ÖNERĠLER ... 39 5.1. Sonuç ... 39 5.2. Öneriler ... 44 KAYNAKÇA ... 47 EKLER... 55

Ek-1. Anket Formu Örneği ... 56

(13)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 1. Öğrencilerin beslenme düzeylerine iliĢkin tüketim miktarı ortalamaları ... 27 Tablo 2. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Karbonhidrat

Tüketim Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 28 Tablo 3. Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Karbonhidrat Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 28 Tablo 4. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına Göre Protein Tüketim

Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 29 Tablo 5. Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Protein Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 29 Tablo 6. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Yağ Tüketim

Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 30 Tablo 7. Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Yağ Tüketim Miktarları

Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 30 Tablo 8. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına Göre B1 Vitamini

Tüketim Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 31 Tablo 9. Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre B1 Vitamini Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 31 Tablo 10. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Folik Asit

Tüketim Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 32 Tablo 11. Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Folik Asit Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 32 Tablo 12. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Kalsiyum Tüketim

Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 33 Tablo 13.Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Kalsiyum Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 33 Tablo 14. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Sodyum

(14)

xiii

Tablo 15. Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Sodyum Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 34 Tablo 16. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Potasyum Tüketim

Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 35 Tablo 17.Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Potasyum Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 35 Tablo 18. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Fosfor Tüketim

Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 36 Tablo 19. Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Fosfor Tüketim

Miktarları Arasındaki Anlamlılık Düzeyleri ... 36 Tablo 20. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Demir Tüketim

Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri ... 37 Tablo 21.Öğrencilerin Cinsiyete Ve Öfke Durumlarına Göre Demir Tüketim

(15)

SĠMGELER ve KISALTMALAR LĠSTESĠ

Bu çalıĢmada kullanılmıĢ bazı kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur.

Kısaltmalar Açıklama

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

CHO Karbonhidrat

WHO Dünya Sağlık Örgütü

(16)

BÖLÜM I

GĠRĠġ

Ergenlik dönemi bir dizi bedensel ve ruhsal değiĢimlerin yaĢandığı bir süreçtir. Ergenin kendisi ve ailesi açısından birçok sorunun geliĢebildiği fırtınalı bir zaman dilimidir (Bertan, 2003; Bundak, R. 2002). Ergenlik çağının en önemli özellikleri, hızlı büyüme, fizyolojik, ruhsal ve sosyal yönden geliĢme ve değiĢmedir. Bu geliĢme ve değiĢmeler, gencin düĢüncelerini, çalıĢma durumunu, davranıĢ ve alıĢkanlıklarını olumsuz Ģekilde etkileyebilir. Söz konusu olumsuzluklar, gencin beslenme düzenine ve alıĢkanlıklarına da yansır (IĢıksoluğu, 1994). Ergenlik çağında yapılan hatalar nedeniyle söz konusu zaman diliminde yerleĢecek yanlıĢ beslenme alıĢkanlıkları, öğrenme, anlama ve kavrama ile ilgili zihinsel faaliyetleri olumsuz olarak etkileyebilir (Öztürk ve ark., 1999). Ergenlikte bu geliĢime biliĢsel, duygusal ve hormonal değiĢiklikler de eĢlik eder. Ergenlik dönemi beslenme açısından çok hassas bir dönemdir. Ergenin beslenme alıĢkanlıklarından ve yaĢam tarzındaki değiĢimine kadar olan süreçte ergenin besin alımı ve besin ihtiyacı değiĢmektedir (Miller ve Maropis, 1998; Spear, 2002). Özellikle gençlik döneminde yaĢanan beslenme yetersizliklerinin fizyolojik ve psikolojik boyutunun da olduğu ve kiĢinin benlik algısının istenmeyen yönde etkilendiği belirtilmektedir .(Geller, Cockell ve Goldner, 2000).

Ergenlik döneminde, genellikle gençlerde ergenliğe geçiĢin bir sonucu olarak, öfke düzeyleri beklenen değerin üzerinde olmaktadır. Freud‟un Oedipus Kompleksi ya da psikanalizdeki Elektra kompleksinin de etkilerinin en fazla ortaya çıktığı bu dönemde, sosyal ve okul yaĢamındaki düzensizlikler bireylerin beslenme düzeylerini de etkilemektedir. Beslenme düzeyleri etkilenen bireyler ise daha sağlıksız ve düĢük kaliteli bir yaĢama adeta mahkum bırakılmaktadır. Beslenme düzeyi sadece bireyleri değil, bireylerde neden olduğu sağlık sorunlarının tedavi maliyetleri nedeni ile toplumu da etkileyen bir durumdur.

(17)

Beslenme beden sağlığı kadar biliĢsel iĢlevleri de etkilemektedir. Diyetle çoklu doymamıĢ yağ asitlerinin, demir, iyot ve antioksidanların yeterli ve dengeli miktarlarda alınması biliĢsel fonksiyonları artırmaktadır. Anne sütü alan çocuklarda biliĢsel geliĢim yapay beslenenlere göre daha iyidir. Bu sebeple bebeklere ilk 6 ay tek baĢına anne sütü verilmesi önerilmektedir.

BiliĢsel geliĢim, aileden gelen genetik faktörler, beslenme ve çevresel faktörlerden etkilenmektedir.Beslenmenin zihin geliĢimine etkisi ile ilgili yapılan çalıĢmalarda incelendiğinde diyetle yeterli miktarlarda enerji, protein, çoklu doymamıĢ yağ asitleri,antioksidan vitaminler, demir, iyot ve çinko minerallerini içeren besin maddelerinin alınması ile biliĢsel geliĢim ve fonksiyonlarının olumlu yönde etkilediği görülmüĢtür. Yeterli ve dengeli beslenmenin insan sağlığı üzerindeki olumlu etkileri deneylerle kanıtlanmıĢ bir gerçektir. Ġnsan vücudu çalıĢmak için enerjiye ihtiyaç duyar, bu enerjinin sağlanması için, yeterli ve dengeli beslenmek gerekmektedir.

Son yıllarda yaĢla birlikte biliĢsel fonksiyonlardaki azalmanın en önemli nedeni oksidan kaynaklı stresin artması ve antioksidan düzeyinin düĢmesidir. Özellikle yaĢlı bireylerin diyetle veya farmakolojik olarak yeterli miktarda antioksidan almaları biliĢsel fonksiyonlardaki azalmayı önlemektedir. YaĢam boyunca, zengin bir vitamin mineral kaynağı olduğu gibi antioksidan madde miktarı da yüksek olan taze sebze–meyve tüketimine dikkat edilmelidir. Ayrıca son yıllarda, yaĢlılarda kan homosistein düzeyinin yükselmesiyle ile nörolojik iĢlev azalması konusu üzerinde önemle durulmaktadır. Milyonlarca genci tehdit eden malnütrisyon, eğitim sistemlerini geliĢtirme çabasındaki ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Malnütrisyonun önlenmesi için halka sağlıklı beslenme konusunda etkili bir eğitim verilmelidir. Yeterli ve dengeli beslenmenin öğrenmeye olan etkisinin iyi bir göstergesi de kahvaltı öğününün geçiĢtirilmesi veya atlanmasıdır. Özellikle ergenlik çağındaki gençlere kahvaltı yapma alıĢkanlığı kazandırılmalıdır. Orta öğretimde istenilen kaliteye ulaĢmada beslenmenin beyin geliĢimi ve biliĢsel fonksiyonlar üzerindeki etkileri göz ardı edilmemelidir

Kan Ģekerinin yemek sonrası düzeyde tutulmasının gençlerde, yaĢlılarda ve biliĢsel yetersizliği olanlarda biliĢsel performansı iyileĢtirdiği gözlemlenmektedir. Kahvaltı günün en önemli öğünü olmasına rağmen çoğu zaman uykuya tercih edilerek atlanabilmektedir. AkĢam yemeği ile kahvaltı arasında yaklaĢık 11-12 saatlik bir zaman bulunmaktadır. Bu nedenle bireyin kahvaltı yapmadan önceki açlık düzeyinde, beyne enerji sağlayan kan

(18)

anımsamayı içine alan bir çok beyin ve davranıĢ iĢlevlerini olumsuz yönde etkiler. Kahvaltı yapma ile biliĢsel fonksiyonlar arasındaki iliĢkileri gösteren çalıĢmaların hemen hemen hepsinde kahvaltı edenlerin anımsama performanslarının daha yüksek olduğu bildirilmiĢtir. Okul çağı çocuklarında derslere daha iyi konsantre olabilmek, baĢarı durumunun arttırılabilmek için sabah kahvaltısı çok önemlidir.

Gerek bireylerin yaĢam kalitesinin yükseltilmesinde, gerekse toplumsal açıdan sağlıklı bir sosyal yapının oluĢturulmasında beslenmeyi etkileyen faktörlerin incelenmesi gerekir. Bu çalıĢmada öğrencilere uygulanan anketle, ergenlik dönemindeki öfkenin bireylerin beslenme düzeylerine etkisinin incelenmesi amaçlanarak bu çalıĢma planlanmıĢtır.

ÇalıĢmanın ilk bölümünde problemin tanımlanması, amacın belirlenmesi, problemin tanımlanmasına dayanak oluĢturacak alt problemlerin belirlenmesi, araĢtırmanın öneminin vurgulanması, kapsamının ifade edilmesi ve araĢtırma sınırlılığının belirtilmesinin ardından ikinci bölümde araĢtırmanın konuları kavramsal çerçevede ele alınmıĢ, tanımlara yer verilmiĢ ve konuya dair açıklamalar yapılmıĢtır. Sonrasında üçüncü bölümde yapılan anket çalıĢmasına dair araĢtırmanın evreni, çalıĢma grubu, verilerin toplanması konularında bilgi verilerek veri analiz yöntemi hakkında bilgiler verilmiĢtir. ÇalıĢmanın dördüncü ve en son bölümünde ise anket çalıĢmasında elde edilen verilerin SPSS 16.0 programında gerçekleĢtirilen çözümlemesinin değerlendirmesi yer almıĢtır.

1.1. Problem

Ergenlik dönemindeki öğrencilerin öfke durumlarının besin tüketim düzeylerine etkisi nedir?

1.2. Amaç

Bu çalıĢmanın amacı ergenlik dönemindeki öğrencilerde öfke durumlarının besin tüketim düzeylerine etkisini belirlemek ve değiĢkenler arasındaki iliĢkiyi ortaya koymaktır. Bu genel amaca ulaĢmak için Ģu alt amaçlar planlanmıĢtır.

(19)

1.2.1. ÇalıĢmanın Alt Amaçları

1. Ergenlik dönemindeki öğrencilerin 24 saatlik besin tüketim durumları nasıldır?

2. Ergenlik dönemindeki öğrencilerin öfke durumlarının besin tüketim durumlarına etkisi nedir?

3. Ergenlik dönemindeki öğrencilerin öfke durumlarının besin öğelerinin seçimi üzerine etkisi nedir?

4. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre besinlerden enerji alım durumları nedir?

5. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre karbonhidrat tüketim miktarları nedir?

6. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre protein tüketim miktarları nedir?

7. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre tükettikleri yağ miktarı nedir?

8. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre B1 vitamini tüketim miktarları nedir?

9. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre folik asit tüketim miktarları nedir?

10. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre kalsiyum tüketim miktarları nedir?

11. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre potasyum tüketim miktarları nedir?

12. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre fosfor tüketim miktarları nedir?

13. Ergenlik dönemindeki öğrencilerinin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre demir tüketim miktarları nedir?

1.3. AraĢtırmanın Önemi

Ergenlik dönemi duygusal açıdan önemli değiĢikliklerin yaĢandığı bir dönemdir. Bu dönemin gereği olarak, ergen kendisinde meydana gelen değiĢikliklere uyum sağlamaya çalıĢırken, öfkesini iyi bir biçimde kontrol, edemeyen ve sosyal çevresinde arkadaĢ

(20)

5

gruplarıyla çeĢitli düzeylerde iletiĢim problemi yaĢadığı ve kendilerini yalnız hissettiği belirtilmektedir (Koçak, 2008).

Ergenler sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda biliĢsel ve psikososyal yönden de geliĢim süreci içindedirler. Gençler kimlik arayıĢı içindedir, bağımsız olmaya ve kabul görmeye çalıĢırken dıĢ görünüĢleri ile çok ilgilenirler. Vücut ağırlığı ve vücut görüntüsünden mutluluk duyulmaması yaygın bir sorundur. Erkekler fiziksel geliĢimleri ile daha fazla ilgili iken, kızların ilgi alanı vücut ağırlıklarıdır (MEB, 2004).

ÇeĢitli araĢtırmalarda ergenler arasında yüksek miktarda yağ ve Ģeker içeren hazır ve iĢlenmiĢ yiyeceklerin ve karbondioksit eklenmiĢ meĢrubatların tüketiminin arttığı rapor edilmiĢtir. Ergenlerin bu değiĢen yeme alıĢkanlıkları, yaĢam sitilleri ve sosyal davranıĢları yetiĢkinlikte baĢlayan hastalıkların önemli derecede artmasının sebeplerindendir (Templeton ,2005).

Yapılan çok sayıdaki araĢtırma (Sakarya, 1984; Hasipek, 1990; Simsek, 1991; Ahsen, 1994; Alpargun, 1995; Pereyra ve Williford, 1997; Williford ve ark. 1998; Kıran, 1999; Williford ve ark. 1999; Çetin, 2001; Ergülen ve ark., 2001; Aslan ve Alparslan, 2002; Demir ve ark., 2002; Heseminia ve ark. 2002; Worobey, 2002; Ġzmir ve ark., 2003) özellikle gençlik döneminde, beslenme alıĢkanlıkları ile ilgili ciddi sorunların yaĢandığını göstermektedir. Bu çalıĢmalar, gençlerin, bilinçsiz besin tüketimlerini ve beslenmedeki bozuklukların beden imgesi, cinsiyet rolleri vb. psikolojik etmenlerle iliĢkilerini ortaya koymuĢtur (Geller ve ark., 2000).

Bağımsız olarak öfke ve ergenlikte beslenme alıĢkanlıkları hakkında birçok çalıĢma mevcutken bunların sentezinde ve birbirlerini etkilemesi konularında çalıĢma eksikliği dikkat çekmiĢtir. Mevcut bilgi eksikliği ve çok kapsamlı bir çalıĢma olmaması nedeniyle ve bu alanda katkı sağlayarak önemli bir boĢluğu doldurmak amacıyla bu çalıĢma tercih edilmiĢtir.

1.4. Varsayımlar

Veri toplama araçları, ergen öğrencilerde öfke durumunun besin tüketim düzeylerine etkisini belirlemek ve değiĢkenler arasındaki iliĢkiyi ölçecek niteliktedir.

1. Örneklemin evreni temsil edecek nitelikte olduğu varsayılmaktadır.

2. AraĢtırmada durum saptamak üzere hazırlanan görüĢme formunun içeriği yeterlidir. 3. GörüĢme formlarının güvenirliliği ve geçerliğinde uzman kanıları yeterlidir.

(21)

4. Öğrencilerin, veri toplama araçlarındaki sorulara nesnel cevaplar verdikleri varsayılmaktadır.

5. Öğrencilerin, besin tüketim düzeylerini ölçecek sorulara doğru cevap verdikleri varsayılmaktadır.

6. Öğrencilerin, öfke durumu düzeylerini ölçecek sorulara doğru cevap verdikleri varsayılmaktadır.

1.5. Kapsam ve Sınırlılıklar 1.5.1. Kapsam

Bu araĢtırma 15- 18 yaĢ arasındaki ergen öğrencilerin öfke durumunun besin tüketim düzeylerine etkisi saptamak amacıyla planlanmıĢtır.

1.5.2. Sınırlılıklar

Bu araĢtırma 2012-2013 eğitim öğretim yılındaki, Balıkesir ili Dursunbey ilçesindeki Dursunbey Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Dursunbey Mustafa Korkmaz Anadolu Lisesi ve Dursunbey Sağlık Meslek Lisesi‟ndeki 295 öğrenci ile sınırlıdır. Anket çalıĢması 300 kiĢi için planlanmıĢ anket yapmayı kabul eden 5 kiĢi fikir değiĢtirmiĢtir. Katılımcılardan erkeklerin sayısının 58 kiĢi ile sınırlı kalması erkeklerin anket çalıĢmasına katılmakta isteksiz olmalarından kaynaklanmaktadır.

Öğrencilerin öfke ile besin tüketimine etkisi arasındaki değiĢkenlere iliĢkin anket formuna verdikleri cevaplar ile sınırlıdır.

(22)

7

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Ergenlik Dönemi ve Özellikleri

Ergenlik; çocukluktan eriĢkin hayata geçiĢ dönemidir. Fiziksel büyüme ve cinsel geliĢmenin tamamlanması ve daha uzun süren psikososyal olgunlaĢmanın gerçekleĢmesi ile sonlanır (KardaĢ ve Orbak, 2002).

Ergenler yarının yetiĢkinleridir ve ergenlerin % 85‟i geliĢmekte olan ülkelerde yaĢamaktadır (Delisle ve ark., 2003). Ergenlik dönemi, çocukluktan yetiĢkinlik dönemine geçiĢ, birçok fiziksel, fizyolojik, psikolojik, ve sosyal değiĢikliklerle tanımlanan bir süreçtir. Büyüme hızındaki ani artıĢ, enerji ve besin öğesi gereksinmesinde özellikler gerektirir. Ergenler birçok nedene bağlı olarak toplumdaki duyarlı risk grupları arasında değerlendirilir. Bu nedenlerden birincisi ergenlerin fiziksel büyüme ve geliĢmelerindeki hızlı artıĢ nedeniyle besin öğelerine gereksinimlerinin fazla olması; ikincisi, ergenlerin yaĢam Ģeklindeki ve besin alımındaki değiĢikliklerin, onların hem besin öğeleri alımını hem de öğün örüntülerini etkilemesi, üçüncüsü ise, sportif faaliyetler, gebelik, yeme davranıĢı bozuklukları, katı zayıflama diyetlerinin uygulanması, alkol ve sigara kullanma alıĢkanlığı, ilaç kullanma ve diğer özellik taĢıyan durumlar, özel bazı besin öğelerine olan gereksinimin artmasıdır (MEB, 2004).

GeliĢim ve değiĢimin yoğun bir Ģekilde iç içe yaĢandığı dönemlerden biri olan ergenlik dönemi, çocukluktan yetiĢkinliğe geçiĢ yaĢayan bireylerin fizyolojik ve cinsel, biliĢsel ve duygusal, sosyolojik ve psikolojik her açıdan oldukça ani değiĢimler yaĢayabildiği bir süreçtir. Bu süreçte, yaĢanan değiĢimlere ergenin yüklediği sosyal anlamlar, onun duygularını kendilik algısını, kiĢilik özelliklerini önemli ölçüde değiĢikliğe uğratmakta ve ergende öfke, korku, uyumsuzluk gibi ruhsal sorunlar yaĢanmasına yol açabilmektedir (Çiftçi, 2002; Stein ve Reiser, 1997; Tataker, 2003).

(23)

Fiziksel büyümesini tamamlayıp gıda gereksinimleri durağan özellik kazanmıĢ olan eriĢkinlerden, ergenin beslenmesi farklılık gösterir. EriĢkinin gıda gereksinimi fiziksel aktivite, vücut büyüklük ve kompozisyonu, yaĢ, iklim ve diğer ekolojik faktörlere bağımlı olduğu bir olgudur (Kınık, 1996).

Hızlı büyüme, yüksek fiziksel aktivite, seksüel olgunluk, bununla birlikte kızlarda menstruasyonun baĢlaması bazen de gebelik durumu önemli oranda enerji ve besin gereksinimi gerektirir. Erkek ergenlerin bu dönemdeki gereksinimleri yaĢamın baĢka hiçbir döneminde görülmediği kadar yüksektir. Kızlardaki enerji ve besin gereksinimi ise sadece hamilelik ve laktasyon dönemindekinden daha azdır (Yağcı ve ark., 2000).Kız ergenlerde göğüslerin, erkeklerde ise testislerin büyümeye baĢlaması ve iki cinsiyette de büyümenin hızlanması ergenlik çağının baĢlaması olarak kabul edilir. Ergenlik fiziksel büyüme ve cinsel geliĢmenin tamamlanması ve daha uzun süre psiko-sosyal olgunlaĢmanın gerçekleĢmesi ile sonlanır (Kınık, 1992).

Ergenlik çağının en önemli özellikleri, hızlı büyüme, fizyolojik, ruhsal ve sosyal yönden geliĢme ve değiĢmedir. Bu geliĢme ve değiĢmeler, gencin düĢüncelerini, çalıĢma durumunu, davranıĢ ve alıĢkanlıklarını olumsuz Ģekilde etkilemektedir (IĢıksoluğu, 1994). Yeterli ve dengeli beslenme her yaĢ döneminde sağlıklı yaĢamın temel koĢuludur. Ergen fizyolojisi nedeniyle bu konu özel bir önem taĢımaktadır. Erken ergenlik döneminde beslenme düzeni daha da önemlidir. Bu dönemde ergen dıĢ görünümüne verdiği önem ve zayıflama isteği nedeniyle öğünlerini yememeye baĢlayabilmekte veya „fast-food‟ türü beslenme ile düĢük kalitede besin alımını tercih edebilmektedir (Surlu ve Özcebe, 2002). Piage‟nin teorisine göre de çevre ve arkadaĢ etkisi gıda seçimini önemli ölçüde etkiler. Bu yaĢ aralığındaki çocuklarda beslenme çocuğun yaĢına, cinsiyetine, vücut ağırlığına, fiziksel aktivitesine, özel durumuna göre düzenlenmelidir (Küçükkömürler, 2002).

Yetersiz ve dengesiz beslenme çeĢitli kronik hastalıklara yol açması nedeniyle önemli bir sorunudur. Bireylerin yetiĢkinlikte sağlıklı ve üretken bir yaĢam sürdürebilmesi çocuklukta düzenli bir beslenme alıĢkanlığı geliĢtirebilmesi ile mümkündür. Ergenlerde yerleĢecek yanlıĢ beslenme alıĢkanlığı, öğrenme, anlama ve kavrama ile ilgili zihinsel faaliyetleri olumsuz etkileyebileceği gibi zayıflık ve dengesiz beslenmeye bağlı obezite problemini de beraber getirecektir. ġiĢman ergenlerin %80‟inin yetiĢkinlikte obez olduğu araĢtırmalarla saptanmıĢtır (Öztürk ve ark.,1999).

(24)

9

Bowman ve arkadaĢları (2003)‟nın Amerikalı çocuklarda obezite riskinin artması üzerine yaptıkları bir çalıĢmada; ev dıĢında yenen yemek sayısının dramatik bir Ģekilde arttığını, insanların daha büyük porsiyonlarda yemek yediğini, hem evlerde, hem restoranlarda porsiyonların miktar olarak büyüdüğünü, hamburger, pizza gibi yiyeceklerle iliĢkili olarak çocukların fast-food restoranlarını sık olarak ziyaret ettiği, meyve, sebze ve süt alımının azaldığını saptamıĢlardır.

Rakıcıoğlu ve arkadaĢları (1999)‟nın yaptığı araĢtırmada 10-18 yaĢ grubundaki çocukların % 59.0‟unun gazlı içecekler tükettiği, % 32.0‟sinin Ģeker ve çikolatalı yiyecekler yediği, % 15.4‟ünün de cips ve benzeri yiyecekleri yoğun olarak tükettikleri saptanmıĢtır. Ailenin beslenme Ģeklinin obeziteye neden olabileceği ve ĢiĢmanların fazla yeme isteğinin, aile çevresinden edinilen bir alıĢkanlık olduğu ileri sürülmektedir. ġiĢman aile bireyleri tarafından evlat edinilmiĢ çocuklarda da ĢiĢmanlığın görülmesi aile çevre faktörünü ispatlayan bulgu olarak görülmektedir (Ergür ve Marakoğlu, 2002).

Rakıcıoğlu ve arkadaĢları (1999)‟nın devlet okulları ve özel okullarda eğitim gören öğrencilerin beslenme durumlarına iliĢkin yaptıkları araĢtırmada, çocukların öğün aralarında tüketmiĢ oldukları besinler farklılıklar göstermektedir. Devlet okullarına giden çocukların çoğunluğu öğün aralarında sadece evden, beslenme çantalarında getirdikleri besinleri tüketirken (% 37.4), özel okullara giden çocukların çoğunluğu (% 46.8) Ģeker, cips, bisküvi türü besinleri sıklıkla tükettikleri tespit edilmiĢtir.

Sosyoekonomik düzeyleri farklı özel ve devlet okuluna giden 11-15 yaĢ grubu çocuklar üzerinde yapılan bir çalıĢmada ise; iki grubun boy uzunluğu arasındaki fark 10 cm olarak bulunmuĢtur. Yüksek sosyo ekonomik düzeydeki çocukların diyetinin hayvansal protein ve yağdan zengin; düĢük sosyoekonomik düzeydeki çocukların diyetinin ise tahıl, Ģeker ve sebzelere dayalı olduğu bildirilmiĢtir. YeĢil yapraklı sebzeler, süt, yoğurt, yağlar, pirinç, bulgur, makarna vb. tahılların dıĢındaki tüm besinlerin tüketiminin özel okullara giden çocuklarda devlet okullarına giden çocuklara göre istatistiksel açıdan daha belirgin Ģekilde yüksek tüketildiği tespit edilmiĢtir (Köksal ve ark., 1985).

Bu dönemde gencin dikkati vücut geliĢimi ve estetik görünümü üzerinde yoğunlaĢmaktadır. Gençlik çağında beslenmenin yeterli olması, vücut gereksinimlerini karĢılayacak besin öğelerinin istenilen miktarlarda alınması genç insanlar için fizyolojik ve psikolojik açıdan önem taĢımaktadır. Bu estetik kaygılar nedeniyle kendileri için önemli

(25)

olan ve vücut gereksinimlerini karĢılayacak besinleri yeterli ve dengeli alamayabilirler (Hasipek, 1990; Sakarya, 1984; Ergülen ve ark., 2001; Aslan ve Yesildal, 2003).

Bazı kitle iletiĢim araçlarında yayınlanan, kiĢiyi açlık ve dengesiz beslenmeye mahkum edecek zayıflama öneren rejimler büyüme ve geliĢmeyi, okul baĢarısını ve de sağlığı olumsuz etkileyip tedavisi güç hastalıklara yol açabilmektedir. Gençlerin baĢarılı olabilmesi ve ülke kalkınmasında gereken yeri alabilmesi iyi geliĢmiĢ bir beden yapısı ve akıl gücü ile sağlanabileceği için doğru beslenme alıĢkanlıklarının kazandırılması gerekmektedir (Baysal, 1985; Kim, 2001). Ayrıca, beslenme alıĢkanlıklarını da içeren, 2- 25 yaĢ grubundaki gençlerin yeme bozukluklarının, yetiĢkin yeme bozuklukları ile benzerlik gösterdiği saptanmıĢtır. Yapılan baĢka bir çalıĢmada da; yeme bozukluğu olan ergenlerle olmayan ergenler arasında çok az fark olduğunu göstermiĢlerdir. Böylece; gençlerdeki yeme alıĢkanlıklarının, yetiĢkinlik dönemindeki bozuklukları yordayan bir özellik olduğu da söylenebilir (Heebink ve ark., 1995).

2.2. Ergenlik Çağında Beslenmenin Önemi ve Özellikleri

Ergenlik dönemi hayat boyunca toplam enerji gereksiniminin en fazla olduğu dönemdir. Gözlemler ve yapılan çalıĢmalar kısa boylu ve zayıf çocuklara oranla kilo ve boyca daha ileri olanların erinliğe daha erken girdiğini göstermektedir. Kız ergenlerin ilk kez menstruasyon döneminin baĢlayabilmesi için, belirli vücut ağırlığı ve kompozisyonuna ulaĢılması gerektiğini ortaya koyan “kritik ağırlık” kavramı ile tanımlamıĢtır (Kınık, 1996). Düzensiz öğün ve öğün aralarında atıĢtırma örüntüsü, ev dıĢında yemek yeme alıĢkanlığı, ayaküstü beslenme alıĢkanlığı ergenlerin beslenme alıĢkanlıklarının tipik özellikleridir. Ergenlerin öğün örüntüleri karmaĢıktır. Birçok öğünü atlama eğilimindedirler. Kahvaltı ve öğle yemeği en sık atlanan öğünlerdir. Kızlar erkeklerden daha fazla öğünü atlarlar. Ara öğünler veya atıĢtırmalar ergenlerin günlük enerji alımlarının üçte birini oluĢturmaktadır. Akıllıca seçilmiĢ ara öğünler veya atıĢtırmalıklar ergenlerin diyetine önemli katkılar sağlayabilecekken, kendilerini beslenme, öğün planlama veya doğru beslenme konusunu düĢünemeyecek kadar yoğun ve meĢgul olarak değerlendiren ergenler, genellikle demir, kalsiyum, riboflavin, folik asit ve posa yönünden yetersiz, yağ, doymuĢ yağ, kolesterol, tuz ve basit Ģeker içeriği yüksek atıĢtırmalıkları tercih etmektedirler. Ayrıca ergenler ayaküstü besinleri kendileri hazırlamak yerine, hazır makinelerden, self servis restoranlarından,

(26)

11

hazır besin satan marketlerden ve fast food restoranlardan karĢılama eğilimindedirler (MEB, 2004).

Yetersiz ve dengesiz beslenme, enfeksiyon hastalıklarına karĢı direnci düĢürmenin yanı sıra, bazı beslenme bozukluğu hastalıklarının da oluĢmasına neden olmaktadır. Bu çocukların yeterli ve dengeli beslenmeleri, bu dönemde görülebilecek veya ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı pek çok sağlık sorununun (hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, diabet vb.) erken çözümlenmesi açısından oldukça önemlidir (Karaagaoglu, 1999). Bu tür önemli sağlık sorunlarının oluĢmasında en büyük etken olan obezitenin ergenlerde görülme oranı yapılan çalıĢmalara göre 11-15 yas kızlarda %7.1, erkeklerde ise %3.5 olarak bulunmuĢtur (Haznedaroglu, 2001).

Ülkemiz beslenme durumu yönünden hem geliĢmekte olan, hem de geliĢmiĢ ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Ülkemizde halkın beslenme durumu bölgelere, mevsimlere, sosyoekonomik düzeye ve kentsel-kırsal yerleĢim yerlerine göre önemli farklılıklar göstermektedir. Bu durum beslenme sorunlarının niteliği ve görülme sıklığı üzerinde etkili olmaktadır. Ulusal beslenme araĢtırmalarına göre ailelerin ortalama olarak yarısı hayvansal protein ve vitaminleri yetersiz tüketmektedir. GeliĢmiĢ ülkelerde yılda kiĢi basına 80 kg et, 350 litre süt, 350 adet yumurta tüketilirken bu değerler ülkemizde 19 kg et, 170 litre süt, 120 adet yumurta seklindedir. Tüketimdeki yetersizliklerin etkisi ergenlere da yansımaktadır (Karayormuk, 2002).

2.3. Ergen Çağında Enerji ve Besin Öğeleri Gereksinimi

Ergenlerdeki enerji ve besin öğesi ihtiyacı, hızlanan geliĢme ve büyümeye paralel olarak yükselmektedir. Enerji ve besin öğeleri gereksinimleri ergenlerin yaslarından ziyade fizyolojik geliĢmelerine bağlı olarak tespit edilmektedir. Çocukluk dönemlerinde erkek ve kız çocuklarının besin öğeleri ihtiyaçları birbirlerine yakın ve benzerlikler gösterirken, ergen dönemi ile beraber vücut bileĢiminde görülen cinsiyetler arası farklılıklara bağlı olarak, enerji ve besin öğeleri gereksinimleri de farklılık göstermektedir. Enerji ve besin öğeleri gereksinimlerinin saptanmasında her ergenin birbirinden farklı olacağı ve ergenlerin ergenlik öncesi büyüme ve geliĢme durumları dikkat edilmesi gereken özelliklerdir. (Bulduk vd., 2002).

(27)

2.3.1. Enerji Gereksinimi

Yeterli ve dengeli beslenmenin temel ilkelerinden biri vücudun enerji gereksiniminin karĢılanmasıdır. Büyüme enerji gerektiren bir dönemdir. Vücudun büyümesi metabolizmanın artması anlamını taĢımaktadır. Günlük toplam enerji ihtiyacı uygun besinlerle karĢılanırsa, organizmanın kalori dıĢındaki diğer besin öğesi ihtiyaçları da karĢılanmıĢ olur (Önay ve Aktas, 2004).

Ergenlerin enerji gereksinimi; yas, cinsiyet, vücut ağırlığı ve erinlikteki geliĢme ile ilgili olduğu gibi fiziksel aktivitenin derecesine göre de bireyden bireye büyük değiĢiklik gösterebilir (Kınık, 1996). Fiziksel aktiviteye bağlı gereksinimde görülen değiĢikliklere örnek olarak futbol, basketbol oynayan, yüzen, kosan ya da dans eden bir ergenin daha fazla enerjiye gereksinimi olacağı tersine herhangi bir aktivitesi olmayan, okula servis aracıyla ile gidip gelen evdeki zamanın büyük kısmını oturarak geçiren ergenlerin ise daha az enerjiye gereksinimi olduğu belirtilmiĢtir (Gökçay ve Garibagaoglu, 2002).

Ergenlik döneminde günlük enerji gereksinimi; 12-14 ve 14-16 yasları için sırasıyla erkeklerde 2400 kkal ve 2650 kkal; kızlarda ise 2100 kkal ve 2150 kkal olarak saptanmıĢtır. RDA ise enerji gereksinimlerini günlük 13-15 yaĢ kızlar için 2200 kkal, erkeklerde 13-14 yas için 2500 kkal; 15 yas için de 3000 kkal olarak önermiĢtir ( Bulduk vd., 2002).

2.3.2. Protein Gereksinimi

Ergenlik çağında diğer besin öğeleri gibi proteine olan gereksinim de artmaktadır. Artan bu gereksinimi de karĢılamak için de iyi kalite protein tüketimi gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü‟nün biyolojik değeri yüksek olan proteinlerden karĢılanmak koĢuluyla ergenlere günlük önerdiği protein miktarı 0,8-1,0 g/kg‟dır. ÇeĢitli araĢtırmalarla belirtilen miktarlardaki proteinin normal bir diyetle kolayca karĢılanabildiği ve ergenlerin bu dönemde hızlı olan büyüme ve geliĢmelerini normal bir diyetle en uygun düzeyde sağladıkları gösterilmiĢtir (Gökçay ve Garibagaoglu, 2002 b).

Ülkemizde kullanılan standartta günlük protein gereksinimleri erkeklerde 10-12 yas için 53 g, 13-15 yas için 76 g, 16-18 yas için 90 g‟dır. Kızlarda ise 10-12 yas için 53 g, 13-15 ve 16-18 yasları için 80 g‟dır. Ergenlerde RDA‟ya göre alınması gereken günlük protein miktarıysa, 11-14 yas için erkeklerde 45 g, 15-18 yas için 59 g, 11-14 yas kızlarda 46 g,

(28)

13

15-18 yas kızlarda 44 g olduğu görülmektedir. Ergenlik döneminde protein eksikliğinin en sık rastlanan nedeni ağırlık kaybı isteği ile yapılan beslenme hataları, yeme bozuklukları veya sosyoekonomik sorunlardır (Önay, 2002).

2.3.3. Mineral Gereksinimleri

Büyüme sürecinde, hücrelerin hızlı çalıĢması nedeniyle ergenlerin minerallere olan ihtiyaçları da fazladır. Ergenlik çağındaki kiĢinin diyetinde özellikle kalsiyum, demir, iyot, çinko gibi minerallerin yeterli miktarda bulunması gerekmektedir. Büyüme için önemli bir mineral olan kalsiyum, yaklaĢık 35 yasına kadar devam eden kemik geliĢimi ve kemik yoğunluğundaki kademeli artıĢ için de elzemdir (Ahsen, 1994).Vücuttaki toplam kalsiyumun yaklaĢık %99‟u iskeletten oluĢmaktadır.. Kalsiyumun büyük oranda kemiklerde bulunması nedeni ile diyet gereksinimlerinin karĢılanmasında kemik dokusunun oluĢumu ve korunması ile ilgili konular dikkate alınmalıdır. Ergen döneminde alınması gerekilen günlük kalsiyum miktarı 1200 mg‟dır (Kınık, 1996).

Ergenlerde boy uzama atağında, büyüme ve geliĢme devam ettiği sürece kalsiyuma duyulan gereksinim artacaktır. Bu nedenle özellikle süt ve süt ürünleri gibi kalsiyum kaynakları tüketilmelidir. Bu dönemdeki demir gereksinimi 7-10 yas dönemine göre erkeklerde değiĢmezken, kızlarda belirgin bir Ģekilde artar. Erkeklerde demir gereksinimi 11 mg/gün, kızlarda 15 mg/gün‟dür. Birçok ergenin, özellikle de kızların besinlerle yeterli demir alamadıkları bilinmektedir. Bu nedenle demir eksikliğine bağlı anemi kızlar arasında yaygındır. Yetersiz demir alımının nedenlerinden biri yanlıĢ besin seçimi diğeri kilo alımından sakınmak için besinlerin sınırlandırılmasıdır. Sabah kahvaltısında 1 yumurta, öğle yemeğinde 1 porsiyon etli sebze ve aksam yemeğinde 1 porsiyon kurubaklagil ile günlük demir gereksinimi karĢılanabilir (Gökçay ve Garibagaoglu, 2002).

Troid hormonuna gereksinimi arttığı ergen döneminde iyot yetersizliği guatr‟a yol açabilmektedir. Ġyot yetersizliğinin daha ağır olduğu durumlarda guatr erken belirmektedir. Bu dönemde beliren guatr genellikle troid fonksiyonlarında önemli bir değiĢiklik yaratmamakta ancak ileri yaslarda hipotroid veya hipertroidin oluĢumuna zemin hazırlamaktadır (Ahsen, 1994). Dünya Sağlık Örgütü 1952 yılında günlük iyot alımının 100-150 mg/gün olması gerektiğini kararlaĢtırmıĢtır. Günümüzde eriĢkinler ve ergenler için alınması önerilen iyot miktarı 100-150 mg/gün‟dür (Simsek ve Yordam, 1995).

(29)

Dünyadaki önlenebilir zihinsel geriliğin baslıca nedeni olan iyot yetersizliğini önleyen iyot insan vücudunda çok az miktarda bulunan normal büyüme ve geliĢme için gerekli olan bir eser elementtir. Ġyot yetersizliği tuzun iyotlanması gibi basit bir yolla giderilebilmektedir. Tuz sanayileĢmiĢ ülkelerin çoğunda 20. yüzyılın basından beri düzenli olarak iyotlanmaktadır. Ancak geliĢmekte olan ülkelerde 1990 yılı gibi yakın bir tarihte bile iyotlu tuz kullananların oranının %20‟nin altında olduğu tespit edilmiĢtir (Üstündag, 2003). Çinko‟nun ergende büyüme ve cinsel geliĢme için gerekli olduğu bilinmektedir. Orta dereceli yetersizliklerde diğer bakımdan tamamen sağlıklı ergenlerde, büyüme geriliği ve cinsel geliĢmede gecikme görülmekte olup bu çocuklara çinko verilmesi ile büyümelerinin hızlandığı ve cinsel geliĢmenin baĢladığı da gözlenmiĢtir (Kınık, 1996).

RDA‟ya göre (1989) önerilen günlük mineral gereksinimleri Ģöyledir; 11-14 ve 15-18yas gruplarındaki erkekler için kalsiyum 1200 mg, demir 12 mg, çinko 15mg, iyot 150 mcg, fosfor 1200 mg, 11-14 ve 15-18 yas gruplarındaki kızlar için kalsiyum 1200 mg, demir 15 mg, çinko 12 mg, iyot 150 mcg, fosfor 1200 mg‟dır (Önay, 2002).

2.3.4. Vitamin Gereksinimi

Ergenlik döneminde vitaminlerin büyük bir çoğunluğuna olan gereksinim de artıĢ gözlenir. Ergendeki büyüme atağı sürecinde, doku sentezindeki hızlı artıĢ, DNA ve RNA metabolizması için gerekli olan folasin ve B12 vitamini‟ne ihtiyacı arttırır. Ġskelet büyümesindeki hızlanma daha çok D vitamini gerektirmektedir. Büyüme sürecindeki kazanılan yeni hücrelerin yapısal ve iĢlevsel özelliklerini sürdürebilmeleri için daha fazla A, C ve E vitamini gerekmektedir (Kınık, 1996).

Günlük kalori ihtiyacının artmasıyla enerji metabolizmasıyla direkt ilgisi olan B1, B2ve niasin gibi vitaminlerin alımı da arttırılmalıdır (IĢık, 1995). Riboflavinin (B2) en iyi kaynakları et, süt ve yumurta gibi hayvansal besinlerle yeĢil yapraklı sebzeler ve kurubaklagillerdir. Tiaminin (B1) en iyi kaynakları ise bitki tohumlarıdır. Tahıl taneleri öğütülürken kepeğin ayrılması nedeniyle tiamin kaybı olmaktadır. Çocuk ve gençlerin yukarıda sözü edilen hayvansal ve bitkisel besinleri yetersiz miktarda tüketmelerine veya kepeği ayrılmıĢ tahıldan yapılan ürünleri daha fazla tercih etmelerine bağlı olarak yetersiz vitamin alımları söz konusu olabilmektedir (Karaagaoglu, 1999).

(30)

15

C 50 mg, vitamin D 10 mg, 11-14 yaĢ kızlar için vitamin A 800 mcg, tiamin 1.1 mg, riboflavin 1.3 mg, niasin 15 mg, vitamin C 50 mg, vitamin D 10 mg‟dır (Önay, 2002).

2.4. Öfke

Bireyler günlük yaĢantılarında pek çok sorunla karĢılaĢmakta ve bunlarla baĢ etmek zorunda kalmaktadır. Çözümlenmesi gereken sorunlar bireylerin yaĢına, içinde bulunduğu ortama göre de farklılaĢabilmektedir. Sorunlarımızla baĢ ederken değiĢik duygusal ve davranıĢsal tepkiler veririz. Bu duygusal tepkilerden birisi de öfkedir. Günlük yaĢamda insanların sıklıkla yaĢayabildikleri öfke duygusu ilk bakıĢta algılandığı gibi olumsuz değil, normal ve evrensel bir duygudur. KiĢiliği koruyucu yönde iĢlev yapabilir (Cenkseven, 2003).

Yapıcı bir Ģekilde ifade edildiğinde sağlıklı olarak değerlendirilebilecek olan öfke duygusu, uygun olmayan bir Ģekilde ifade edilmesi durumunda, kiĢi hem kendisine hem de çevresindekilere zarar verebilmektedir. Bunun yanında kiĢiler arası iliĢkilerde sorun yaĢamakta ve birçok problemle karĢı karĢıya kalabilmektedirler. Gençlik çağında bir duygulanım ve coĢku biçimi olarak yaĢanılan öfkenin kiĢilik üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler daha sonraki yaĢamdaki kin, nefret, kıskançlık, düĢmanlık gibi duygulara dönüĢebilir. Bu tür duyguların etkisinde kalan insan daha sık ve Ģiddetli öfkelenir (Akgül, 2005; Cenkseven, 2003).

Morgan (1991)„a göre öfke, geçici olarak ifade bulması veya boĢaltılması gereken bir güdü gibi iĢlevde bulunur. Bu iĢlev gerçekleĢmediğinde ise, engellenme durumuna girildiğini, engellenmenin ise öfkenin baĢlıca nedeni olduğunu belirtmektedir. Morgan‟a göre öfkenin diğer bir nedeni de, öfke içeren davranıĢların cezalandırılmasıdır.

Öfke, gerçek veya var sanılan bir engellenme, tehdit veya haksızlık karĢısında oluĢan biliĢlerle ilgili ve kiĢiyi rahatsız edici uyarıcıları ortadan kaldırmaya yönelten, güçlü bir duygu olarak tanımlanmaktadır (Balkaya ve ġahin, 2003).

Öfke duygusu düĢmanlık ve saldırganlık duyguları ile karıĢtırılmaktadır. Öfke kavramı, Spielberger, (1991) tarafından genellikle düĢmanlık ve saldırganlıktan daha basit olarak, yoğunluğu hafif huzursuzluk ya da can sıkıntısından, kızgınlık ve Ģiddete kadar değiĢen duygulardan oluĢan geçici bir durum olarak tanımlanır. DüĢmanlık öfke duygularını içerse de öfkeye göre daha uzun süreli negatif bir duygu olarak karĢımıza çıkar. Saldırganlık ise birine ya da baĢka insanlara anlık ya da planlı olarak zarar vermeye yönelik bir duygudur.

(31)

Saldırganlık, öfkeyi dıĢa yönelik olarak ifade etme Ģekillerinden biridir. Öfke ve düĢmanlık duyguları saldırganlığı doğurmaktadır (Akt; Akgül, 2000).

Ġnsanları öfkelendiren sebepler engellenme, önemsenmeme, aĢağılanma, keyfi bir tutumla karĢılaĢma ve saldırıya uğramaktır. Haz dünyasını engelleyecek her durum, olay veya kiĢi insandaki öfke duygusunun en baĢta gelen sebebidir (BaltaĢ ve BaltaĢ, 2004).

2.4.1. Öfke Nedenleri

Bireylerin öfke, korku, tedirginlik gibi duygularının nedeni, olayın kendisi ile ilgili olmaktan çok, bireylerin bu olaylarla ilgili oluĢturdukları zihinsel modellerdir. Yani o olayla ilgili olarak yerleĢmiĢ inanç, yorum ve değerlendirme kalıpları ve bunlardan türetilen düĢüncelerdir (Tambağ ve Öz, 2004).

Öfkeyi duygusal bir tepki olarak anlamak için bu duyguya neden olan Ģartların anlaĢılması gerekir. Üç temel Ģarttan söz edebiliriz. Bunlar;

Engelleyici durumlar,

Bireyin yeterlilik ve güvenliğinin tehdit altında olduğu durumlar, KiĢinin davranıĢlarının beklentilerine uygun olmamasıdır.

Ġki tip engellemeden söz edilebilir. Bunlar; Çevresel etkenlerden kaynaklananlar,

KiĢinin kendinden ya da kiĢisel yetersizliğinden kaynaklanan engellerdir (Okman, 1999). Öfke nedenlerine bakıldığında, bu konu ile ilgilenen araĢtırmacıların birçok neden ileri sürdükleri görülmektedir. Günümüz teorilerinden bazıları öfke durumunun kaynağını engellenme olarak görmektedir. Engellenme, istek, ihtiyaç ya da bir davranıĢın amaca ulaĢmasının önlenmesidir. Cüceloğlu (1998) ise engellenmeyi, bireyin elde etmek istediği belirli bir amaca varması veya ihtiyaçlarının giderilmesi önlendiği zaman ortaya çıkan olumsuz bir duygu olarak tanımlanmıĢtır

Depresif duygular öfkeye yol açabilirken, kıĢkırtma ve tehdit de öfkenin nedenleri arasında olduğu belirtilmektedir. Öfke tepkisinin gücü, değer yargıları, benlik saygısı ve beklentiler gibi biliĢsel etkenler tarafından etkilendiği ve neden olan etkenlerin rahatsız edici ve hoĢ olmayan uyaran, model alma ve memnuniyetsizlik, kiĢisel haklara ve benliğe saygı

(32)

17

gösterilmemesi ve benlik saygısının kaybolması, kabul edilen sosyal normların ihlal edilmesi olarak ifade edilmektedir (Tambağ ve Öz, 2004).

BaĢka bir çalıĢmada ise, genetik ya da fizyolojik bir neden olabileceği, bazı çocukların doğuĢtan daha sinirli, alıngan ve kolayca öfkelenebilen bir yapıda oldukları tespit edilmiĢtir (Yavuzer, 2003).

 Haksızlığa uğramak ve fiziksel cezaya maruz kalmak,

 Ġstekleri ve fiziksel ihtiyaçları karĢılanmadığında engellenmenin yarattığı gerginlikten kurtulma isteği,

 Anne baba ve öğretmenlerin aynı durum ve davranıĢlar için tutarsız davranmaları,

 Birinin takdir ettiği davranıĢı diğerinin cezalandırması,

 Evde ya da okulda fiziksel ve cinsel açıdan istismar edilerek benliğin zedelenmesi,

 KardeĢi ya da diğer çocuklarla karĢılaĢtırılması,

 Çok sık eleĢtirilmesi ve çocuktan yapamayacağı Ģeylerin beklenmesi

 Süregelen hastalığı olan çocukların bu hastalığın getirdiği nedenlerle engellenmesi

 Okul baĢarısızlığını yarattığı yetersizlik duygusu

Çocuk yakın çevresindeki büyüklerin sık sık öfkelendiklerini ve isteklerini bu yolla gerçekleĢtirdiklerini gördükçe kendisi de aynı yola baĢvuracaktır. Nitekim aĢırı öfkenin normal sayıldığı öfkeli ailelerden gelen çocuklar, öfkelenmeyince kendilerinin dinlenmeyeceğini öğrenirler. Ergenlik döneminde duygulanım değiĢimleri, biliĢsel iĢlevleri olumsuz biçimde etkiler. Algı, dikkat, bellek, düĢünme gibi biliĢsel iĢlevlerin çalıĢma hızı ve verim düĢer. ÇalıĢmasının bozulmasıyla baĢarısı azalan ergen evde ailesi, okulda öğretmeniyle sorun yaĢamaya baĢlar. “Daha çok çalıĢ” uyarıları ve baĢarısızlık ergende kaygı ve öfke yaratır. Bu duygulanım durumlarının düzeyi yükseldikçe baĢarı Ģansı daha da azalır, ergeni ailesi ve okulu arasında gerginliğe yol açan kısır döngü içine sokar. Okulda, iĢte, ailede, arkadaĢ ortamlarında yaĢanan sosyal iletiĢim eksikliklerinin yol açtığı güçlükler ve bu güçlüklerden kaynaklanan duygu ve düĢünceleri rahatlıkla anlatamama, gerginlik, huzursuzluk, engellenme, hayal kırıklıkları ve çatıĢmalar, korku ve kaygı gibi duyguların yanı sıra öfke ve saldırganlığa da yol açmaktadır (Ocakçı, 2002).

Genel olarak öfkenin nedeni; bireyin istediği bir Ģeyin kendinden kaynaklanmayan nedenlerle engellenmesidir. Morgan(1991)‟a göre engellenme, bireyin amaca yönelik faaliyetlerine müdahale edilmesidir. Ġsteklerin engellenmesi, öfkeye, öfke de saldırganlığa neden olur. AraĢtırmalar öfkenin saldırganlık davranıĢına neden olduğunu ortaya

(33)

koymaktadır. Bireyler öfkelendikleri zaman öfkelerini doğrudan ifade edebildikleri gibi, tepkiyi ortaya koymadan önce düĢünme, fiziksel ya da sözel saldırı, bağırma, öfkesini bastırma ya da kontrol etme gibi davranıĢlarla göstermektedir (Deniz, Üre ve Sayın, 1990). Öfke konusu üzerine çalıĢan uzmanlar birçok konuda farklı fikir ayrılıklarına rağmen, ortak bazı önemli noktalarda anlaĢmıĢlardır:

1) Öfke, doğal, normal, insana özgü bir duygudur.

2) Duygular ve davranıĢlar yaygın olarak karıĢtırılsa bile, öfke bir davranıĢ tarzı değildir. 3) Kronik öfke sağlık için tehlikeli olabilir.

4) Öfkeyi çoğu kez ortaya çıkmadan tehlikesiz hale getirebiliriz ve getirmeliyiz.

5) Öfkemizi ifade etmemiz gerektiği zaman, bunu intikamla değil, çözüme yönelik olarak etkin bir Ģekilde ifade etmeyi öğrenmeliyiz, Ģeklinde belirtilmiĢtir (Alberti ve Emmons, 1998).

2.4.2. Öfkenin Ġfade EdiliĢ Biçimleri

Öfkenin ifade ediliĢ biçimleri de çeĢitlilik göstermektedir. Öfkenin ifade biçimlerinden birisi, belki de en önemlisi saldırganlık olarak görülmektedir. Öfke saldırganlığın iki tür ifade biçimlerden biri olarak tanımlanmaktadır. Fiziksel saldırganlık motor davranıĢlarla iliĢkilidir ve amaç karĢıdaki kiĢiye veya objeye zarar vermektir. Ancak her saldırgan davranıĢın temelinde her zaman öfke olmayabilir. Saldırganlığın ikinci Ģekli olan, sözel saldırganlık boyutu ise daha çok, dıĢa vurulmuĢ öfke olarak tanımlanmaktadır (Balkaya, 2003).

AraĢtırmalar öfke duygusunun cinsiyete göre değiĢtiğine iĢaret etmektedir. Averill öfkelenme sıklığı açısından kadınların, erkekler kadar ve onlara benzer yoğunlukta ve benzer nedenlerle öfkelendiğini belirtmektedir. Erkekler kadınlara kıyasla öfke duygularını daha doğrudan ifade etmektedirler. Kadınların ifade biçimi ise daha dolaylı olmaktadır. Öfke tepkilerinin yaĢa göre azaldığını da tespit eden pek çok araĢtırma yapılmıĢtır (Balkaya, 2003).

Öfkenin kadınlarda aĢırı yeme davranıĢını etkilediği ileri sürülmektedir. Ergenlerde anoreksik veya bulimik tutumlarının, ebeveynlerine karĢı olan öfkenin bir ifadesi olduğu belirtilmekte; kadınlar arasında aĢırı yemenin, gücü kontrol etme ve tekrar ele geçirme arzusundan kaynaklandığı ileri sürülmektedir (Balkaya, 2003).

(34)

19

Öfkenin fizyolojik olarak ifade edilmesi ise Ģöyle tanımlanabilir; bireyler öfke uyandıran bir durumla karĢılaĢtıklarında bedenlerinde fizyolojik değiĢiklikler oluĢmaktadır. Kan basıncında ve kas gerginliğinde artma, kalp atıĢlarında azalma öfkenin neden olduğu fiziksel tepkiler Ģeklinde ifade edilmiĢtir (Tambağ ve Öz, 2004).

Öfkeye eĢlik eden diğer fizyolojik belirtileri Ģunlardır: dik dik bakma, yüzün kızarması, boğazda düğümlenme, karıncalanma hissi, uyuĢma, terleme, sıcak basma, ağızda kuruluk, yumrukların sıkılması, kolların ve vücudun duruĢunda değiĢme, kaĢların çatılması, diĢleri gıcırdatma, solgunlaĢma, titreme ve ürperme, boğulma hissi, seyirme, kontrolü kaybetme, üĢüme, dudakların sıkıca kapanması, ses tonunun artması, azı kelimelerin vurgulanması, kesikli tekrarlı ve ağlamaklı konuĢmalar Ģeklinde olduğu belirtilmiĢtir (Balkaya, 2003; Tambağ ve Öz, 2004).

Öfke ve saldırganlık, çoğu zaman birbiriyle iliĢkili olarak ele alınmaktadır. Saldırganlık, öfke ile iliĢkili olmasına rağmen ikisi aynı değildir. Saldırganlık bir davranıĢ, öfke bir duygudur. Öfke birçok saldırganlık biçiminin arkasında yatan dürtü ya da güdü olarak görülmektedir. Öfke bazen saldırganlığa yol açar, fakat her zaman saldırgan davranıĢın bir baĢlatıcısı değildir (Yavuzer, 2003).

Yapılan araĢtırmalarda, bireylerin öfkelendiğinde öfke duygusunu bastırabildiği, bazılarının öfke duygusunu karĢısındakine sözlerle aktardığı ve bu durumun genellikle karĢısındaki insanın kendini suçlu hissetmesine yol açtığı tespit edilmiĢtir (Cüceloğlu, 1998; Tambağ ve Öz, 2004).

2.4.3. Öfkenin Yönetimi

Yapılan araĢtırmalar, öfkenin boĢaltılmasının sanıldığı gibi insanı rahatlatmadığını, hatta öfke ve saldırganlığı daha çok arttırarak, sorunu çözmede yarar sağlamadığını göstermektedir. Bu yüzden öfkeye neyin yol açtığını bulmak, öfkeyle kendimizi kaybetmeden baĢa çıkmayı öğrenmek ruh sağlığı açısından önem taĢımaktadır. Bu duygumuzla nasıl baĢa çıkılacağı ve nasıl yapıcı bir Ģekilde yönlendirileceği ile ilgili birkaç yöntem aĢağıda verilmiĢtir (Yavuzer, 2003).

BiliĢsel Yeniden Yapılandırma: DüĢünme tarzını değiĢtirmek olarak tanımlanabilir.

Öfkeli insanlar düĢüncelerini küfrederek, bağırıp çağırarak ifade etme eğilimindedirler. DüĢünceler, öfkeliyken gerçeği yansıtmaktan çok, olayların abartılmıĢ ve çarpıtılmıĢ bir Ģekilde algılandığını göstermektedir. Bu tür düĢüncelerin fark edilmesi ve yerine daha

(35)

mantıklı olanların yerleĢtirilmesi öfkeyi kontrolde etkili olabilmektedir. Farkında olmadan çok sık kullandığımız ve bizi kızgınlık duygularına hazırlayan "asla" ya da "her zaman" gibi sözcükleri zihnimizde yakalayabiliriz. Bu cümleler öfke duygumuzda haklı olduğumuzu düĢünmemize de yol açar ve durumla ilgili yargıyı çoktan vermiĢ olmamız problemin çözümüne katkıda bulunmamaktadır. Öfkelendiğimizi hissettiğimizde mantığımıza sığınabiliriz. YaĢamın iniĢ ve çıkıĢlarından birini yaĢadığımızı düĢünmek daha dengeli bir bakıĢ açısı yakalamamıza yardımcı olmaktadır (Kökdemir, 2004; Yavuzer, 2003).

Problem Çözme: Öfke yaĢamımızdaki gerçek ve kaçınılmaz zorluklardan kaynaklanıyor

olabilir. Önce durumu değiĢtirip değiĢtiremeyeceğimize bakmak, değiĢtirebileceğimiz durumlar için çözüm yolları aramak, değiĢtirilemeyecek durumlar içinse sorunla yüzleĢmek etkili olur. Öfkelendiğimiz konu ile ilgili çıkmazları düĢünmek, sadece öfkenin artmasına sebep olacaktır (Kökdemir, 2004; Yavuzer, 2003).

Daha Ġyi ĠletiĢim: Öfkeli olduğumuz zaman genellikle düĢünmeden ön yargılarımızla

hareket ederiz, bu yargılar çoğu zaman gerçek dıĢı olabilmektedir. Olayların, bireylerin ya da bizi kızdıran Ģeylerin, negatif taraflarını algılamaya baĢlarız. Böyle bir durumda, karĢımızdaki bireyi karĢı eleĢtirir, saldırıya geçeriz. EleĢtirilen bireyin savunmaya geçmesi doğaldır. Bu durum iletiĢim ağlarının kopmasına neden olmaktadır. Hararetli bir tartıĢma içine girdiğinizde ilk yapacağınız Ģey yavaĢlayıp gösterdiğiniz tepkileri gözlemek olmalıdır. Aklımıza ilk gelen Ģeyleri söylemek yerine asıl söylemek istediğinizi düĢünerek konuĢmak iĢe yarayabilir, Ģeklinde öneriler olarak ifade edilmiĢtir (Yavuzer, 2003).

Mizah Kullanımı: Mizah çeĢitli yollarla öfkenin yoğunluğunun azalmasına yardımcı

olabilmektedir. Her Ģeyden önce daha dengeli bir bakıĢ açısı sağlamaktadır. Mizah kullanırken yaĢanan duygularla öfkenin bir arada bulunması mümkün değildir. Mizah kullanırken öncelikle mizah kullanmanın sorunları gülerek geçiĢtirmek demek olmadığı, tersine onlarla yapıcı bir Ģekilde yüzleĢebilmek olduğu bilinmelidir. Ayrıca mizahı kullanırken alaycı ve aĢağılayıcı mizahtan kaçınılmalıdır. Çünkü bu da sağlıksız öfke ifadesinin baĢka bir yoludur. Mizahın özelliği her Ģeyi ve kendinizi çok fazla ciddiye almaktan sizi alıkoymasıdır. Kızgınlık ve öfke ciddi duygulardır, ama incelendiği takdirde sizi güldürebilecek bazı düĢüncelerle var olduklarını görebilirsiniz (Yavuzer, 2003).

(36)

21

DüĢünce Tarzını DeğiĢtirme: Öfkelendiğimiz zaman genelde olaylar objektif olarak

değerlendirilmez, abartılmıĢ, çarpıtılmıĢ olarak algılanır. Bu tür düĢünceleri fark etmeyi öğrenip, yerine daha mantıklı olanları yerleĢtirmeliyiz.

Çevreyi DeğiĢtirmek: Bazen sinirlenip öfkelenmemize neden olan Ģeylerin yakın

çevremizde olduğunu fark ederiz. Gün içinde özellikle sıkıntılı olacağımızı bildiğimiz saatlerde kendimizle baĢ baĢa kalabileceğimiz bir zaman bulup kendimizi dinlemek, rahatlamamızı sağlar ve yersiz öfkelenmelerimizin önüne geçer. Eğer karĢınızdaki kiĢiyle belli konuları belli saatlerde konuĢuyor ve bu konuĢmalarda hep tartıĢma ile sonuçlanıyorsa, bu konuĢmaların saati değiĢtirilebilir. Bu saatte yorgun ve dikkatsiz olabileceğiniz gibi bu durum sadece bir alıĢkanlık haline gelmiĢ olabilir. Öfkenin yoğun olabileceğini düĢündüğümüz bir durumda gün içinde kendimize zaman ayırmalıyız ve olayları yeniden olumlu bir bakıĢla gözden geçirmeliyiz (Yavuzer, 2003).

GevĢeme Teknikleri: Derin derin nefes alma, sakinleĢtirici durum ve manzaraları

zihnimizde hayal ederek canlandırma gibi teknikler, kızgınlık ve öfkemizi yatıĢtırmamızda yardımcı olabilir Ģeklinde tavsiyelerde bulunulduğu ifade edilmiĢtir (Yavuzer, 2003).

(37)
(38)

23

BÖLÜM III

YÖNTEM

AraĢtırmanın bu bölümü araĢtırma modeli, evren ve örneklem, verilerin toplanması ve verilerin değerlendirilmesi baĢlıkları altında verilmiĢtir.

3.1. Evren

AraĢtırmanın evrenini, Balıkesir ili Balıkesir ili Dursunbey ilçesindeki Dursunbey Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Dursunbey Mustafa Korkmaz Anadolu Lisesi ve Dursunbey Sağlık Meslek Lisesi oluĢturmaktadır.

3.2. ÇalıĢma Grubu

AraĢtırmanın örneklemi ise Balıkesir ili Dursunbey ilçesi ve ilçeye bağlı merkezler de bulunan Anadolu Kız Teknik ve Meslek, Sağlık Meslek ve Anadolu liselerinde öğrenimine devam eden öğrenciler oluĢturmaktadır. AraĢtırmaya gönüllü katılmayı kabul eden ve tesadüfî örnekleme yöntemiyle seçilen toplam 295 öğrenci alınmıĢtır. AraĢtırmaya alınan öğrencilerin % 80.3‟ü (237 kiĢi) kız ve % 19.7‟si (58 kiĢi) erkek olup, bunların yaĢ ortalaması incelendiğinde, (15.79+0.99) olduğu tespit edilmiĢtir. Öğrencilerin çoğunluğu 15 ile 16 yaĢ aralığındadır.

3.3. Verilerin Toplanması

AraĢtırmada veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmıĢtır. Anket formu üç bölümden oluĢmuĢtur:

Birinci bölüm; öğrencilere ve ailelere ait demografik (yaĢ, cinsiyet, anne ve baba eğitimi, durumu tanımlayıcı bilgilerden oluĢmuĢtur. BEBĠS (Beslenme Bilgi Sistemi) programıyla

(39)

öğrencilerin tüketmiĢ olduğu besinlerin içerisinde bulunan enerji, protein, yağ, karbonhidrat, B1 vitamini, folik asit, kalsiyum, potasyum, sodyum, fosfor ve demir hesaplanmıĢtır.

Ġkinci bölümde “24 saatlik hatırlatma yöntemi” kullanılarak bir günlük besin tüketim durumları belirlenmiĢtir (Pekcan, 2002).

Üçüncü bölümde ise Spielberger (1983) tarafından geliĢtirilen ve Özer, (1994) tarafından Türkçeye uyarlanan Durumluk Süreklilik Öfke Ölçeği dörtlü likert tipi ve 34 sorudan oluĢan ölçek kullanılmıĢtır (Özer, 1994). AraĢtırmada örnekleme bu sorulardan ilk 30‟u uyarlanmıĢ olup, bunlar her biri onar soru içerecek Ģekilde sürekli öfke, kontrol altına alınmıĢ öfke ve bastırılmıĢ öfke olarak değerlendirilmiĢtir.

Yapılan değerlendirme sonucunda, ölçekteki ilk 10 soruya öğrencilerin verdikleri cevaplar değerlendirmeye alınmıĢtır.

Ölçeğin güvenilirliği;

Ġç tutarlılık: Tüm grup verileri üzerinden elde edilen Cronbach Alfa değerleri ayrı ayrı hesaplanmıĢtır. Bunlar: „Sürekli öfke‟ boyutu için 79; „kontrol altına alınmıĢ öfke‟ boyutu için 84; „dıĢa vurulmuĢ öfke‟ boyutu için 78; ve„bastırılmıĢ öfke‟ boyutu için ise 62 olarak bulunmuĢtur.

Puanlaması:

„Hiç Tanımlamıyor‟ Yanıtından 1, „Biraz Tanımlıyor‟ Yanıtından 2, „Oldukça Tanımlıyor‟ Yanıtından 3,

„Tümüyle Tanımlıyor‟ Yanıtından 4 puan elde edilir.

Ölçekteki ilk 10 madde, Sürekli Öfke alt ölçeğinin maddeleridir (minimum 10 puan, maksimum 40 puan elde edilir).

3.3. Veri Toplama Teknikleri

Veriler BEBĠS programına girilerek elde edilen çıktıların değerleri kullanılmıĢtır.

Demografik bilgileri tanımlayıcı anketi: Demografik özellikler, öğrencilerin cinsiyeti, yaĢ, boy, ağırlık, anne- baba eğitim durumu gibi tanımlayıcı bilgilerden oluĢmaktadır.

(40)

25

Kütle Ġndeksi , ağırlık (kg) / boy(m) formülü ile hesaplanmıĢtır. Zayıf < 18.5, Normal 18.5 – 24.9, Fazla Kilolu 25.0- 29.9, Obez 30.0- 34.9, 35-0-39.9, AĢırı Obez ≥40.0 olarak değerlendirilmiĢtir (WHO, 2007).

3.4. Verilerin Analizi

AraĢtırma sonucunda; verilerin çözümlenmesinde SPSS 16.0 paket programından yararlanılmıĢtır. Çünkü kızlarda en yüksek öfke düzeyi yükseldikçe CHO düzeyi yükselir. Öğrencilere ve ebeveynlere ait demografik durumları tanımlayıcı istatistiki bilgiler verilmiĢtir. Besin tüketim durumlarından makro ve mikro besin öğeleri ile cinsiyete göre öfkenin alt ölçekleri ile çift yönlü varyans analizi (ANOVA) kullanılmıĢtır. Elde edilen bulgular tablolaĢtırılarak yorumlanmıĢ ve kaynaklarla desteklenmiĢtir.

(41)
(42)

27

BÖLÜM IV

BULGULAR VE TARTIġMA

4.1 Demografik Bilgiler

ÇalıĢmanın bu bölümünde, anket verilerinden elde edilen bulgular yorumlanmıĢtır. Öğrencilerin ağırlık ortalaması incelendiğinde en azının 28 kg ve en fazlasının 90 kg olduğu, ağırlık ortalaması (54.07+10.44) olarak bulunmuĢtur. Öğrencilerin boy ortalaması ise (162.73+11.93) olarak tespit edilmiĢtir. Anne eğitim durumları ise, % 75.6‟sı ilkokul, % 9.5‟i ortaokul, % 6.4‟ü lise, % 5.4‟ü ilkokul ve %1.7‟si üniversite mezunudur. Baba eğitimi ise % 48.5‟i ilkokul, % 26.1‟i lise, % 18.3‟ü ortaokul ve % 5.8‟i de üniversite mezunu olarak belirlenmiĢtir.

Bu bölümde öğrencilerin beslenmeye iliĢkin verileri ve öğrencilerin cinsiyet ve sürekli öfke durumlarına göre besin tüketim miktarlarının durumları değerlendirilmiĢtir.

4.2 Besin Tüketim Durumları ve Sürekli Öfke Durum Analizi

Öğrencilerin beslenme ile ilgili parametrelerinin ortalama değerleri Tablo 1‟de verilmiĢtir. Tablo 1. Öğrencilerin beslenme düzeylerine iliĢkin tüketim miktarı ortalamaları

En küçük En büyük ort. ss Enerji (kkal) 295 125.70 3958.40 1631.37 534.49 Karbonhidrat (gr) 295 25.30 437.10 64.14 Protein (gr) 295 1.90 170 59.40 23.34 Yağ (gr) 295 0.50 180.90 74.07 27.72 Vitamin B1(mg) 295 0.10 4.50 0.61 0.34 Folik asit (mcg) 295 8.00 380 85.85 34.82 Kalsiyum (mg) 295 36 1903.40 304.58 Sodyum (mg) 295 12 12714.40 3915.24 1617.90 Potasyum (mg) 295 374 6135.40 1905.51 791.47 Fosfor (mg) 295 52 2789.20 359.51 Demir (mg) 295 1.20 22.90 8.99 3.33

Şekil

Tablo  1.‟  de  görüldüğü  gibi,  öğrencilerin  besinlerle  aldıkları  ortalama  enerji  (kkal)   değerleri  (1631.37+534.49)  olup,  en  düĢük  ve  en  yüksek  enerji  (kkal)  değerleri  arasında  büyük  fark  bulunmaktadır
Tablo 4. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına Göre Protein Tüketim  Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri
Tablo 6. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına göre Yağ Tüketim  Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri
Tablo 8. Öğrencilerin Cinsiyet ve Sürekli Öfke Durumlarına Göre B1 Vitamini Tüketim  Miktarlarının Çift Yönlü Varyans Analizi Değerleri
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Ergenlerin intihar olasılığının yordayıcıları olarak benlik saygısı, sürekli öfke, içe yönelik öfke, dışa yönelik öfke ve öfke kontrol değişkenlerinin incelendiği

Hastaların sürekli öfke ve öfke ifa- de tarzı ölçeğinden aldıkları en yüksek ortalama puan- larının sürekli öfke alt boyutundan (24.11±6.71) ve en düşük ortalama

Bu değerlendirme sonucunda; araştırma kapsamına alınan sportif rekreasyon aktivitelerine katılan öğrencilerin sürekli öfke puan ortalaması (Ort.=20.64) orta seviyenin

Öğrencilerin anne öğrenim durumu değişkenine göre anne öğrenim durumu okur yazar olmayanların okur yazar, ilkokul ve ortaokul mezunu olanlara göre içe

需手術矯正。乾眼症則需給予人工淚液或施行淚小點封閉術。

Aynı durum dondurulmuş tüm gıdalar ve soğuk olarak muhafaza edilmesi gereken tüm hayvansal gıdalar ile hammaddeyi muhafaza etme, üretim, dağıtım ve hastaya uygulanmasına kadar

İstanbul’da başlayan Uluslararası Modal Müzik Kongresi’nde 5 sesli, 4 telli temele dayalı halk ve geleneksel müziklerin gelişimi ve evrensel müzik

Buraya kadar Anadolu Bac~lar~~ Te~kilât~'n~n kurucusu veya ilk lideri oldu~unu tesbit etti~imiz Fatma Bac~~ ile, ~eyh Evhad ud- Din Hamid el-Kirmani'nin k~z~~ Fatma Hatun'un