ölümünün yıldönümü münasebetile
Rahmiye ait hâtıralar
Anlatan:
Mehmet Ali Kâğıtçı
Heybehadadaki Halkodasında ro nıancı Hüseyin Rahmi Gürpına- na. ölümünün üçüncü yıldönümü münasebetile bir ihtifal yapılarak hâtırasının anıldığını yazmıştık. Bir gazete bu ihtifalin Eyüp orta okulunun teşebbüsü ile yapıldığı nı yazmışsa da bu haber doğıu değildir. Rahmetli romancımız her
sene Heybeliada Halkodasının
mensuplan tarafından tertip olu nan ihtifalde yâdedümektedir. E- yüp orta okul talebeleri üstadın (Tutuşmuş Gönüller) ve (Gul Ya
ban) romanlarından birer par
çayı bu münasebetle temsil etmek istediklerini Halkodası başkanlı ğına bildirmişlerdir. Bu istek ka- lıu) edilmiştir.
Halkodası Başkanı Mehmet Ali
Kâğıtçı, Hüseyin Rahmi Gürpı- narla senelerce komşuluk etmiş tir. Kendisi ihtifal münasebetile komşusuna ait değerli hâtıralar nakletmiştir. Biz de bıı hâtırala rı sütunlarımızda okuyucularımı- * za sunuyoruz:
/ / Ü S E Y lN R A H M İ merhum ile
• çocukluktanberi tanışır, ahbab-
lık ederdik. Bana karşı hususî bir te veccühü vardı. O derecede ki kendi sinin taklidini yapmaklığıma bile mü saade etmiştir.
Bir gün meşhur yandan çarklı Bü- vükada vapurımdaydık. Emin  li Bey ve diğer zevat da vardı. Sohbet eder ken Hüseyin Rahmi merhuma kendi sini güzel taklid ettiğimi söylediler Pek memnun oldu. Kendi huzurunda tekrarlamamı ısrarla Jsteıii. F.en de kendi hususi hatlarını hatırlatan hare ketler yaptım. Pek hoşlandı ve dedi
ki: ,‘A ltık ölsem <ie gam değı*. şen
beni yaşatırstn” .
Hüseyin Rahmi nıemûm ile. 11 sene komşuluk ettikti. Biz telefon santralı nın karşısındaki bevaz evde o da biti şiğindeki san ev ife oturuyordu. O za
manlar Rahmi Bey, bisiklete biner,
keman t. ve piyano çalardı.'F akat hiç birisini devamlı yapmazdı. Muslti nağ melerinin başlaması ile bitmesi ekse riya bir olurdu. Bu meşgaleleri daha ziyade romanlarını yazarken bir nevi
antrakt gibiydi. Resme de merakı
vardı. Odasına çerçevelenmiş tabloları bulunur, kumaşla çerçevelenmiş dil ber simaları da görülürdü. Karyolası nın başucunda badeni gözlü, gül ya naklı , bir dilber bulunmasına rağmen Hüseyin Rahmi bu odada bir dişi ku şun'yuva kurmasına bir türlü razı o- lamamıştır. Çünkü rahmetli, kadınla- ■ ra itim at edemezdi..
.‘Gönü’, bir yeldeğirmenidir sevda ö- tü ü ir” “ Melek sanmıştım şeytanı” ;
. i r » » - . . —
Rahmetli romancımız Adadaki evin de yakın dostlarından ikisi ile birlik
te: Sağında Tokat milletvekili Refik Ahmet Şevengil. solunda Teknik
üniversite profesörlerinden M. Ali Kâğıtçı Cehennemlik, Kokotlar Mektebi. Tora
inan” vesair bütün romanlarında bu itimatsızlığın bariz izleri vardır.
Bu mevzu üzerinde çok kereler ko nuşmuştuk. İlk zamanlar “ Memleke
te hizmet herkes için aynı şekilde
ohnaz.. k i m i e l i , k i m i
b e l i i l e h i z m e t eder” diye rek kendisinin kalemi ile hizmet et mekte olduğunu söylerdi. F akat se neler geçtikten sonra da kuvvetli aşa bağlarının dahi zamanla gevşiyeceğini ve günün birinde memnu m eyve hırsı nın baş kaldıracağını ve bu yüzden
kimseye itimat caiz olaııııyacağını !
söyledi. Bana da bunu tavsiye etmişti. | ölümüne takaddüm eden senelerde oldukça şiddetli bir hastalık geçirmiş ti. Tepedeki evinde ziyaretine gitm iş tim. Hemen hemeıı iyileşmişti. Alçak tahta ayaklı bakır mangalının başın
da oturuyordu Konuştuk. Y alnızlık
tan. mahremi olabilecek bir can yol
daşından mahrumiyetten bahsetti. 1
Gözleri dolu dolu olmuştu. Kendi val- | değinin ve ninesinin vefatı günlerini ; h a t ı r l a d ı . U z a k y a k ı n y a b a n c ı l a r ı n mat kaygısında olduklarım müşahede ettiğim i, ancak candan kişilerin ölenin matemine yü rekten iştirak ettiklerini anlattı. O zaman “ kimi elinden, kimi belinden” prensibine nadim olmuş bulunduğunu
anladım.-: Nitekim son zamanlarda
Mâlik" isminde bir- çocuğu; -sık .sık çağırarak sever ve bu suretle evlâd hasretini gidermiye,-çatışırdı. .Malik yanında çalışanlardan birinin çocuğu
idi... ■
-Hüseyin Rahmi merhum, sarı evde komşumuz • iken gürültüye karşı pek hassastı. Yazı yazarken en ııfak bir sesden titizlenirdi. H attâ yanında o- turan- A liye Hanınım aba, terliklerde gezmesine ve yavaş yavaş yürümesine bile tahammül edemezdi. Çok defa sü pürme işinin yarı bıraktırılm ış oldu ğunu faraşla süpürgenin, ortada bıra kılmış olmasından anlardım.
Bizim oturduğumuz beyaz evin bir kuyusu vardır. Bu kuyunun
üstünde-Hüseyin Rahıui Gürpınar çok sevdiği Malik ismindeki çocukla ki köhne tulumba pek battal br ma
kine olduğundan su çekilirken pek
fazla gürültü çıkarır. Kollarını nıihve re.tesbit e<jen kamalar da sık sık ye- rinden çıkar, ikide bir çekiçle vura rak sıkıştırmak lâzımdır. Bu tulum ba ve kamalar kaç kere Hüseyin Ran mi Beyi hiddetle balkona çıkarmış ve yahut da A liye Hanımı pabuçsuz ‘ku yu başına kadar koştuı-muşur..
Nizam i isminde dilsiz bir komşu - muz vardı. Onun sese karşı lâkayith- g ı muharriri çileden çıkarıyordu'.' Ni-r zaminin kuyu başında görünmesi
HU-‘ .. ? • • " • : i
şeyin Rahmi • Beyi sinirlendirmek için
yeterdi. ' ’ •
B ir gün bizim evdekiler bir hindi" alm ışlar,1 kaçmaması için ayağına ıı- zunca bir .ip bağlıyarak bahçeye bı rakmışlar. Hindinin garip*, bir huyu, vardır. Ayağındaki ip he kadar
.uzun-olursa olsun., nihayetine kadar gider ve bacağının -birini gerecek vaziyette bağırmağa başlar.
Hindi kesilinceye kadar bir hayli
üzüntüler çekmiştik. Diyebilirim 1si.
Hüseyin Rahmi Beyi çamların ıssız
bağrında ev yapmağa sevkeden âmil ler arasında gıcırtılı kuyu tulumba mızla bu hindinin büyük m evkii var dır.
Hüseyin Rahmi merhum tabiatı ol duğu gibi severdi. Çamların insan eli ile düzeltilmemiş kısımlarında gezer, hoşuna giden bir kayanın üstünde et ra fı seyrederken gaşyolurdu. Gurupu seyretmek için" intihap ettiği köşeler de bu evsaftaydı.’
Yanımızdaki sarı evde otururken
tabiat sevgisini evin önündeki bahçe ye de tatbik etmiştir. Bahçe insan eli değmemiş bir- koru parçası ınimuıı?- si- hâlinde muhafaza edilmişti. A ğa ç lar budat'tırılmâzdı. Hattâ evin üst balkonuna kadar tırmanmış olan mor salkımın kafes: deliklerinden içeri sar ' kan dallarını bahçıvanın makasından
korurdu. ■
•Bu,'-ev satıldıktan sonra yeni sahip let! ■ mor* salkımı kökünden budattı - lar.- Maıizarayı bozuyor diye,.. Bütün .ağaçları! hattâ hüirmeten ekilmiş ça
mı dahi .kestirdiler. Ne küpe çiçekleri kaı di ;,ne taflanlar. Bahçeyi dümdüz yaptıktan, sonra-bakla diktiles,
Biı“ gün Hüseyin Rahmi merhumia
birlikte — adını taşıyan yokuştan—
yeni‘.evine doğru çıkıyorduk. Am iral İhsanın evinin terasından ' sarı eviıi halini üstada göâterip eski titizliğini hatırlattım. ‘Pek üzüldü, hayretler için ; de kaldı ve dedi ki: ‘.Güzel yeşillik lerin çevrelediği sarı evin bu kadar çirkinleştiğini görmek insana hüzün
veriyor, böylesinden hoşlânanlar da
var demek!”
Hüseyin Rahmi Bey, yazı yazarken çıt istemezdi. Onun için Değirmen te peşine yakın çamlıkta ev yaptırarak gürültüden uzaklaştı. Lâkin yazı ha ricinde halkın içinde dolaşır, kendini tanıtmadan halkı dinlerdi.
Bu itibarla sık sık Istanbııla iner, şehi-in her semtinde dolaşarak sehhar kalemine toplıyacak sözler derlerdi.
a — Vapurda konuşmıya. pek iltifat etmez, daha ziyade etrafı ve bilhassa kadınlar tarafım dinlerdi.
b — Topkapı. fedirnekapı surları nın dışındaki köşe kahvelerinde uzun müddet oturur orada cerevan eden
hâdiseleri, konuşulan mevzuları tes- bit ederdi. (H ayattan S ayfalar) isimli kitabında bu civarın günlük hayatın dan canlı sayfalar vardır.
c t- Suları pek severdi. Çırçır, Hün kâr suyu ve Bendleri mevsiminde sık sık ziyaret ederdi. Taksimden otomo
bile biner, yemekler hazırlatır ve
Bendlerdeki ormanın kuytu bir köşe sinde tabiatın bağrında zevkli saatler geçirilirdi.
V efakâr arkadaşı Hulusi B ey selâm lık tarafının, A liye Hanım da harem kısmının muhbirleri gibi idiler, Hüse yin Rahmi bunların getirdiklerini iş ler romanlarında yaşatırdı.
Hüseyin Rahminin hakiki, karakte ristik siması fotoğraflarının hepsinde
yoktur. Birçoğu objektif karşısında
alınmış pozlardır. A sıl Hüseyin Rah mi kaşları kalkık, dudakları hafifçe
büzülmüş, gözleri zekâ ile parlıyaıı
Hüseyin Rahmidir. Bu vaziyette bir
iki resmini çekebilmekle bahtiyarım. E vvelk i sene bu resimlerden birisi ni Halid Fahri Beye hediye etmiştim. O. da R efik Ahm et Beye vermiş. Hü
seyin Rahmi adlı kitabın 144 üncü
sayfasına koymuş. Ne yazık ki tara fımdan çekilmiş olduğunu kaydetme ği unutmuş.
Hüseyin Rahmi, S M art 1944 çar şamba günü saat 15 .30 da vefat e t mişti. 10 M art 1944 cuma günü cena ze defin merasimi yapıldı.
A ziz hâtırasını saygı ile anarken. Hüseyin Rahmi Gürpınar tipinde y a zarların yetişmesini temenni ederim.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi