Istanbuldan
R e n k le r
:
1 fct í 7
Boğaz içi
Yazan: Emin Faik Üstün
İstanbuhı, dünyamı* in çişidir, diye isimlendi» tea
Begeziçi d<ğli p ¡dh ? Bir çoklarırca Boğayiçi sanki Utükbııun diğer adıdır.
Hattâ, bazı ecnebiler Türhiyenio bu es büyük şth- hirbi görmek arzularım (eh şu Bosphore i bir görebil- sem) cürrlesiSe ifade ediyor* !ar. O u î diiberliği dillere
dcatsndır. Tarih boyutça yeril, »baacı bilmem kaç kişi cr t e« sayfa yazı ile
V'Oğe'nm güzelliğini fıBİıttı* k??, i !i?i*B*ediİer. Yeşil ya- beyaz köpüklü de ¿¡i; İucaklrştfğı her İki !o ¡t a hepsi birbirinden gü; el köyler dizilmiş. Bura larda oturanların ruhiaıı muhakkak şiirle yuğurul- muştur.
boğazı yakından seyret* mek, onunla biraz olsun baş başa kalmak istiyordum.
Rumeli hisarında, vapur dan yapayalnız indim. Ni yetim uzayıp giden asfaltta Bebeğe kadar yürimskti Bu yolda hiç gezmedim gi bi bir şey.
Tenha asfaltta ağır ağır üerliyoium. Bulunduğum yerden, karşı sebili seyret meğe doyum olmuyor. Beli bükük ihtiyar yalılar bitmez tükenmez gençlik hikâyele rini denizin ışıklı dalgacık lannaenlatıyor gibiyer. A r kalarına sıra sıra yemyeşil tepelere tırmsnsn bir çok ağaçlar var. Ekseriyeti sel
viler teşkil ediyor. Onları hep mezarlıklarda görmeğe alıştığımız için mi nedir bi ze hep gamlı gamlı bekar lar. Halbuki buradaki sel viieri görseniz, bunlar bam
başkadırlar. öyle neşeli du- ruşfaıı var ki bcğazm sevim liliği onların bile asık çeh relerine gülümsemeyi öğret iniş. Hisarlar karşılıklı iki kıyıya eski bir masal çeş nisi katıyorlar. Rumelihisa rı Anadolu tarafındakinln eğabeysi gibi bir gurur ve azamet taşıyor. Surlar uz»k tan bana pek küçük görü-
rürleıds- Meğer ne büyük- jmüşler. Üzerinde uf & cık a- ğaçlar bile var. Her halde bütüu gün şirin boğaz v n ■
parlarının sulardaki tatlı fı sıltılarını, gsotörierin nakara tını, oltayla balık tutan ço cukların cıvıltılarını dişli yarlar. Şu bir eşi daha bu lanmaz manzarayı seyre derken mest oluyorlardı?, diye düşündüm. Bilmem bel ki gsçtleri yarım kalan hi kâyelerine devam ediyorlar- iardır.
süslü kayıklar hafifçe iki yana sallanıyorlar. Onların altında bahkç'kİs? bir dü ğün kalabalığı halinde t o:*
lanmışlar. Başımı Bebek sutlarına çeviıiymum Cö mertçe bir araya getirilmiş dü&yams en seçkin güzel İlklerini ağaçlar arasından seyreden köşkler, bir rüya âlemini andırıyorlar.
Doğıu köprüye gidecek olan (Taısınevln) e yetiş mek için Bebek camüain yamadaki iskeleye doğıu adımlarımı sıkis ştıtdtm De nizin gök rengine resmolan vepuıun elbsyrsğı şanlı şan iı dalgalanıyor. Be baca a- sıriardır boğaza egemen o lan bir ulusun çocuğu olu şutnun kıvancını tekrar ha
tırlattı. (Ebediyen bizimsin sevgili deniz!) diyebilmek için her birimize düşen ö- devieri bir kere daha düşün
düm- Şetefi için yaşadığı mız emsalsiz btyıtğım m n bulurduğn yöndeki kanepe lere doğıu ilerlerken, gö ğ süm inanç, biz ve eneıji ile doluydu. Sırtımı vs peron gittiği istikamete verdim.
Şimdi gözlerimin önün de bütün güzelliği ile İsten bul boğazı ve bana çek ya kın olduğu için kütün Bo ğaziçi semasını ksphyarak dalgalanan ayyıldızlı bay rak var.
Bu manzarayı biç uru tanıyacağım.
Emin Faik Üstün
Birkaç köpek kalığı a- ra sıra sırtlarım göstererek denizden beni takip ediyor du Kayboldular, Şimdi dur gun luyun üstünde martı lar sinüle süzüle yüzüyor lar. Be zan sarı gagalarını va bey;az başlarını maviliğe daldırıp bir şeyler geveli yor! .ular.
Su kıyıda o kadar her if* i; ,İ , güesüş gibi parlak, hskvîk balıkların ürkek ha-
■süitlerini pek güzel gö üyo
y u. Urganlarla sabideki milimini halkalarla b*ğ!ı
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi