7-f~&0bcc
__________________________ SAYFAS '
*S
-5
POLİTİKA GU1NLUGU
HİKMET ÇETÎNKAYA
Nâzım'ın Türküsü...
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde mi, yok sa yaralı aç kurtların pençelerinde mi yaşam!.. Dizelerinde çoğalan, yaşamı kucaklayan, mem leket özlemiyle yanıp tutuşan bir adam...
Mavi gözlü bir dev!..
O “Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk” derken güneşi, çocuklarımızı emdiren kadınları düşündük mü hiç, merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak?..
Hiç ağladık mı?
Akşamüstü yağmurlarında ıslanırken zindan
larda çürüyen çocuklarımızı anımsadık mı?
Haziran sabahlarında milyonlarca kırmızı yürek yanarken çıplak ayaklı kahramanlar tarihin say falarında kalmıştı!..
Şimşekli rüzgârlar artık yoktu!.. Yalnızdık tıpkı Nâzım Hikmet gibi!..
Orhan Karaevli, Nâzım’ı anlatıyordu, kırk yıl ön
cesinin anılarından yola çıkarak... İçim ısındı birden!..
Yüreğim hızlı hızlı atmaya başladı... Bir yaz yağmuru altındaydım sanki!..
Adına vakıflar kuruldu; caddeler, meydanlar açıldı, anıtlar dikildi, şiirlerinden şarkılar yapıldı!..
Nâzım Hikmet Vakfı canla başla çalıştı!.. Üç hafta önce Rutkay Aziz, Tarık Akan, Ta
ner Barlas Cumhuriyet’e gelmişlerdi...
Konu Nâzım Hikmet Vakfı’nı ayakta tutm ak tı...
Peki sorun neydi? Parasal kaynak bulmak!..
Televolelere, abuk sabuk TV programlarına
‘sponsorluk’ yapan kuruluşlar acaba Nâzım Hik met Vakfı’nın adını hiç duymuş muydular?
★ ★ ★
Bakıyorum Nâzım Hikmet’in ölümünün kırkın cı yılında televizyonlar haber programlan yapıyor!.. Ama hiç kimsenin aklına Nâzım Hikmet Vakfı gelmiyor...
Nâzım Hikmet Vakfı’nın çok geniş bir arşivi var!..
Tarık Akan’ın çabalarıyla Nâzım Hikmet bel geseli hazırlandı...
Yüce devletimiz bu belgeseli sadece seyretti!.. Sonuç?
Nâzım’ın ‘Güneşi içenlerin Türküsü’nü dinli yorum masmavi bir haziran sabahında...
“Akın var güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz güneşin zaptı yakın!..”
Orhan Karaevli’nin yazısını birkaç kez okuyo rum...
1978’in o soğuk ocak ayına gidiyorum... Haragvi lokantası tıka basa dolu!..
Votka kadehlerini kaldırıyoruz Nâzım için!.. Karaburun Dağları’nda dolaşmaya başlıyorum sarhoş olunca...
Moskova gecelerinde Nâzım’ı arıyorum...
‘Şeyh Bedrettin Destanı’nda, Karaburun Dağ- lan’ndafermanlı bir ölüm kuşunun kanatlarıyla lyon- ya sularında dolaşıyorum...
Bir şeyler kopuyor içimden!.. Üzüm bağları, nar ve incir ağaçları!.. Bir Moskova gecesinde haykırıyorum:
"Yağmur çiseliyor, korkarak
yavaş sesle
b ir ihanet konuşması gibi Yağmur çiseliyor,
beyaz ve çıplak mürdet ayaklarının
ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşması gi b i.”
Bir bakırcı dükkânı çıkıyor karşıma... Bir rüzgâr esiyor!..
Bedrettin bir ağaca asılı...
Gecenin geç ve yıldızsız saatinde ağlıyorum... ★ ★ ★
Gençlik günlerimin ince sazıyla o soğuk M os kova gecesinde Radi Fiş koluma giriyor...
Nâzım’ı anlatıyor uzun uzun!.. Nâzım öleli kırk yıl oldu!..
Hep Türkiye’yi, Türkçeyi özledi!..
2003Türkiyesi’nde Milli Eğitim Bakanlığı Ta
lim ve Terbiye K u ru lu ’nun kararıyla, Nâzım’ın şi
irleri ders kitaplarından çıkmaya başladı!.. Demek ki Nâzım hâlâ vatan haini!.. İçimden bir şeyler kopuyor!..
Kendi kendime mırıldanıyorum o eski şarkıyı:
“ Yeryüzüne tohum gibi saçmışım ölülerimi Kimi Odesa’da yatar, kimi İstanbul’da, Prag’da kimi
En sevdiğim memleket yeryüzüdür Sıram gelince yeryüzüyle örtün üzerimi. ”
hikm et.cetinkaya@ cum huriyet.com .tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi