• Sonuç bulunamadı

Kitaplar ve mecmualar arasında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kitaplar ve mecmualar arasında"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tem m uz

K ita p la r v e M e c m u a la r

Yazan

1930

ARASINDA

N. S.

M

a h m u t S a d ık B eyin ölü ­m ü — Bugünkü matbu­ at âleminin erkânını teşkil edenlerden bir çoğu henüz dünyada bile yokken bu âleme gi­ ren Mahmut Srdık bey, uzun bir hastalıktan sonra Temmuz sonla­ rında vefat etti. Yarım asırlık bir tah rir hayatına malik olan m er­ humun, Roman ve hikâyeden siyasi ve fenni m akaleye kadar her v a­ dide pek çok yazmıştı. Bu yazılar içinde istikbale kalacak mahiyette bir şey bulmağa belki de imkân olmamakla beraber, fikir ve mat­ buat hayatım ıza âit h er tarih, Mahmut Sadık beyin namını takdir ve hürm etle zikretm ek m ecburi­ yetindedir. Hic bir devirde kendisi­ ne hiç bir k ir ve ayıp bulaşm a­ yan Mahmut Sadık bey, daima n e ­ zih kalan kaleıııile halkı tenvir etmeği yegâne vazife bilmiş, uzun hayatını yazmak, okumak ve okut­ m akla geçirm iştir. Hatırasını can­ dan gelen samimî bir hürm etle da­ ima yadetıııek hepimize borçtur.

O tayan işler - R eşat Nuri beyin küçük hikâyelerden mürekkep eseri Bunlardan yarısını dünkü ve bu­ günkü bâzı transız m uharrirlerden yapılmış tercem eler teşkil ediyor. Üstadın kendi hikâyeleri mizah v a ­ disinde yazılmış şeyler ki, bunlar­

dan m eselâ (Yeni bir icat) hakikaten çok lıoş. F ak at bu mizahî hikâye­ ler içinde bâzıları da çok acı ve za­ lim. (kıl kuyruk) ta R eşat Nuri bey âcizlerin yüz ve kuvvet bulsalar ne küstah olacaklarını anlattığı gibi, (Telıdit)te de hikâye kahram anını gülerek ve keııdisile eğlenerek ölü­ me k ad ar götürüyor, ve onun aya­ ğının altından iskemle düşüp tavana astığı ve boynuna geçirdiği iple boğulmasına artık hiç bir mani kal­ mamış olduğu halde gaddar tebessü­ münü muhafaza ediyor. R eşat Nu- riyi fazla santim antal ve ancak san­ timantal addedenlere bu hikâyeyi tavsiye ederim .

T ürk ta rih i bilgisi — Em ektar m uharrir Ekrem R eşat beyin oğ­ lu ve Edebiyat fakültesi tarih asistanı Reşat Ekrem beyle en gayretli tabilerim izden Muallim Ahmet Halit bey bu isimde bir kitap yazmışlar. 87 büyük sahile içinde btitüıı bir tarihi büyük bir dikkatle hulasa ve güzel resim ­ lerle metni tezyin etmişler. M ünevverlerin, serlevhasına bakıp halk ve çocuklar için diyerek uzanm ayacak elleri de bu kitabı açarsa, içinde bilm edikleri pek çok şey bulacakları m uhakkaktır.

Yevınî gazetelerde — Geçen ma­ kalede yevmi gazetelerin ilmi ve

(2)

Sahife : 46 Türk Vurdu S a yı : 62-226

îennî bir kıymeti olan yazılara yap­ tıkları bir nevi boykotu mevzuu bahsetmiştik. Yazımızın intişarından beş on giin sonra, Hakimiyeti Milli­ ye h er lıaîta bir İktisat ve Güzel sanatler sahifesi tesis etti, ve bu iki sahifeyi de lıenı iktisatçı hem de tiyatro m uharriri olan Vedat Ne­ dim bey arkadaşım ıza verdi. Vedat Nedim’in İktisadî bahislerde daima amelî neticelere varan bir dimağı vardır ve Cumhuriyet gazetesinde İktisat sahifesi yaparken de bu va­ zifede muvaffak olmuştu. Tiyatro m uhaarriri olarak Güzel sanatlere mensup bulunduğu ve münhasıran edip geçinenlerden çok fazla bü­ tün san'at ve edebiyat cereyanları­ nı takip ettiği cihetle, san’at sahife- sinde de muvaffak olmamasına biç bir sebep yoktur. İktisadî teşbihler kaleminden bir az ziyade dökül­ mekle beraber, Vedat haklı şeyler söylüyor ve enteresan malûmat veriyor. Sade kendisine şunu deme­ li ki, içimizden sırf kalpleri didik didik eden bir Proust yetişse onu şiddetli bir sevinçle karşılardık, ve kötü kem ençeye kulaklarımızı nasıl tıkarsak kötü orkestraya da öyle­ ce tıkarız. Üç veya üçyüz sahife içinde, ayışığında inleyen verem li - m aşuka tasvir eden m uharrirle beşyüz kişilik bir cemaatin hayatını ince ve ya kaim bir ciltte anlatan m uharrir arasında verilecek tercih hükmü, kalabalık ve tenhalık m eselelerinden değil lıyaket veya acizden doğar. Kemençe, bazan or­ kestradan daha m üessir ve güzel­ dir. Vedat Nedim’den bu kadar

doğ-matik olmamasını ve sahifesinde edebiyat hakkında umumî mutalıa- lardan ziyade edebiyat vermesini isteyelim.

Görüş — Ahmet Kutsi ve Ah­ met Hamdi beyler tarafından çı­ karılacağı aylardan beri haber verilen bu mecmuanın ilk nüs­ hasını gördük. Şeklen M ercure de F ran ce’ a benzeyen, sırf san ’at ve edebiyattan bahis olarak ga­ liba iki ayda bir çıkacak olan ve intişarının akibiııde fiatını yarı yarıya 50 den 25 e indiren Görüş teslimi icap eden bir emek mahsulü Fakat bir iki m akalesi Edebiyatı cedi decilerin Serveti fünunda top­ laşm adan evel yazı verdikleri bir mecm uada çıkan Lâtin ve Sanskrit edebiyatlarına ait m akale­ lerindeki ciddiyeti ve âlim gö­ rünmek arzusunu hatırlatıyor. Ah­ met kutsinin (Şark ve garp) m aka­ lesinde bu haleti ruhiyeyi bul­ mak mümkün olduğu gibi, Ahmet Hamdi beyin şiir hakkıııdaki ve Paul V aléry’ye dair olan m aka­ leleri de aynı kıratta yazılardır.Ay- nı m uharrirler geçenlerde çıkan bir roman ve bir şiir kitabından, bu ilim nikahını çıkararak bahseder lerken çok daha enteresan olmuş­ lar. Ahmet Kutsinin üç tanede şiiri var. Bu şiirlerin ilki, bilhassa ba­ şında Fransız şairlerini fazla h atır­ latın akle beraber, gene en iyisidir

Evden çıkar çıkmaz omuzda tabut Sende eller gibi adımı unut. Kapımı bir kaç gün için açık tut, Eşyam baka kalsın diye arkamdan,

(3)

Sayı: 32-226 Kitaplar ve mecmualar arasında Sahife : 47

Cevat Memduh imzalı bir kısa - m akalede W agner’in son zam anlarda ölen ikinci zevcesi Cosima W agner’ den bahsetm ektedir. Dünyaya gel­ miş m usikişinasların hemen hepsin­ den büyük olan W agner’in hayatı ve faaliyeti üzerinde büyük bir tesir icra etmiş olan bu kadın için, bir çok lisanlarda uzun etütler ve kitap lar yazılırken bir buçuk salıifelik bir yazı elbette bir şey ifade edemez. Fakat türkcede Cosima hakkındaki ilk ve son yazının gene bu olduğu­ nu düşününce m uharrire ve m ec­ muaya teşekkür etmek icap ediyor. Gürbüz T ürk çocuğu—Bu nüsha sında Neşet Halil’in Topkapı sarayı hakkında uzun bir makalesi v a r . Sarayın yeni açılan harem dairesini ziyaret vesilesile verilmiş bir tarih d e rs id ir. Çocukları cumhuriyet ci yapmak için şimdiye kadar yazıl­ mış yazıların en özlülerinden biri M uhit - Yakup Kadri bey (Marcel Prousta dair bâzı notlar) unvanını taşıyan yazısında bu eşsiz tahlilci hakkındaki hislerini anlatıyor ve Proust’un eserleri için ( Fransız ede­ biyatının cephesine kazılmış bu bü­ yük, emsalsiz, ulvî ve ebedî fresk) cümlesini yazıyor. Bütün makale gibi bu cümleyi beğeniyoruz,Proust’a ise çoktan beri hayranız . Lâkin , hatta ebedî kelimesini de kabul etmekle beraber , ulvî sözü k arşı­ sında bir az duraladığımızı

gizle-yem eyeceğiz. Sabri Esat’ın ( Basık şehir ) şirindeki güzellikte garabet ve garabette güzellik var. Salih Ze­ ki beyin ( Arzu ) isimli m anzum e­ sinde Yunan edebiyatı tesirinin aşikâr bulunması ise, Yunan ilâhları kadar güzel bir delikanlının, fakat bir zenci kızile ıııuaşıkasından hasıl olmuş bir yavrucuğu andırıyor .

H avacılık ve Spor, Fikirler, İçti­ ha t—İlki hakkında geçen sefer söy­ lediklerim ize bir şey ilâve etm iyo­ ruz. Fikirlerde talim ve terbiye ba­ hisleri hakkında enteresan yazılar ve İsmail Hakki beyin Rousseau ya­ zısının devamını gördük. İçtihatta halk şairlerinden Seyranînin şiirleri ve bahsi v a r .

Memleket — A dana’da intişar eden bu mecmua, (T ü rk teced­ düt edebiyatı ta rih i) müellifi o ra­ nın maarif emini İsmail Habip beyin nezaret ve himayesi altın­ da çıkm aktadır. Münderecatı ııie- yanında bulunan (İçel) lehçesi un­ vanlı ve Sait imzali makale dile ait tetebbuat ile alâkadar olanlar için mühimdir. (Memleket), Anadoluda y er yer çıkan m ecm uaların şüp­ hesiz en iyilerinden biri. İsmail Habip bey için de edebiyat h a­ yatımızın yeni inkişaflarını taki­ be mahsus bir kürsü hizmetini görse daha da iyi olurdu.

Mes’ul müdürü : Mustafa Uloğ

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Halbuki bence evli bir insanla, bekâr bir insan arasındaki fark şundan ‘ibaretdir: Evli bir iıısaıı hayatda köpek gibi yaşar fakat bir cen - tilmen olarak

Orhan Kemal insanlarının üretim sürecine özgü olgular içinde toplumun başat çeliş­ kilerini davranışlarıyla ortaya koymalarına karşılık, Baykurt’un

[r]

Bu nedenle özellikle arkus cerrahisi gibi uzun süreli ASP ihtiyacı olacak hastalar, karotid stenozu olan hastalar, akut aort diseksiyonlu hastalar, willus poligonunda ortaya

Ş işli’deki Atatürk evi 1942 yılında, o zamanki sahiplerinden İstanbul Belediyesince satın alınmış ve İnkılâp Müzesi olarak düzenlenmiş ve bir yıl

(Yeniçeri Ocağı Komutanlığı) avlusundaki ilk ahşap yan­ gın kulesi 1756’da yanmış; yerine yine ahşaptan bir kule yapılmıştı.. 1826’da Yeniçeri Ocağı

Bey’in oğlu Yekta ile evlendikten sonra bu köşke yerleşerek köşkün eski ahır bölü­ münü tadil etmiş ve Türkiye’nin ilk disko­ teğini eşi ile birlikte

Şimdi 18 yaşındaki bir adam eline gitarı alıp bizim zamanımızdaki gibi bir şeyler yapmı­ yor Türkiye’de.. Belki de yapmasına imkân