• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecinde tarımsal mücadele politikaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türkiye’nin Avrupa Birliği uyum sürecinde tarımsal mücadele politikaları"

Copied!
145
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKĠYE’NĠN AVRUPA BĠRLĠĞĠ UYUM SÜRECĠNDE TARIMSAL

MÜCADELE POLĠTĠKALARI Ömer YAġA

Tarım Ekonomisi Anabilimdalı Doç. Dr. Nuray KIZILASLAN

2011 Her Hakkı Saklıdır

(2)

T.C.

GAZĠOSMANPAġA ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ TARIM EKONOMĠSĠ ANABĠLĠM DALI

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

TÜRKĠYE‘NĠN AVRUPA BĠRLĠĞĠ UYUM SÜRECĠNDE

TARIMSAL MÜCADELE POLĠTĠKALARI

Ömer YAġA

TOKAT 2011 Her Hakkı Saklıdır

(3)
(4)
(5)

ÖZET Yüksek Lisans Tezi

TÜRKĠYE‘NĠN AVRUPA BĠRLĠĞĠ UYUM SÜRECĠNDE TARIMSAL MÜCADELE POLĠTĠKALARI

Ömer YAġA

GaziosmanpaĢa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Tarım

Ekonomisi Anabilim Dalı

DanıĢman: Doç. Dr. Nuray KIZILASLAN

Türkiye‘nin tarımsal mücadele politikalarındaki geliĢim seyrinin izlenmesi, Avrupa Birliği (AB) uyum sürecinde AB ülkelerindeki tarımsal mücadele politikaları ile karĢılaĢtırılması ve sürdürülebilirlik açısından tarımsal mücadelenin daha da güncel hale gelmesi nedeniyle konunun incelenmesi önemli görülmektedir.

AraĢtırmada; tarım ilaçları üretim, tüketim ve dıĢ ticaret miktarlarında meydana gelen değiĢimlerin yönünü belirlemek amacıyla trend analizi uygulanmıĢtır. Trend Analizlerinde linear trend modelleri denenmiĢ olup üretim, tüketim ve dıĢ ticaret miktarlarına iliĢkin kriterlerin yıllar itibariyle geliĢme yönünü belirleyebilmek amacıyla sabit ve zincirleme indekslerden yararlanılmıĢtır. Analiz sonuçlarına göre; zararlılara karĢı en etkili yöntemin kimyasal mücadele olması nedeniyle, üretim, tüketim, ithalat ve ihracat rakamlarında insektisitlerin en fazla kullanılan grup olduğu açıkça tespit edilmiĢtir. Türkiye‘nin tarım ilaçları politikaları bakımından güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koymak amacıyla yapılan Swot analizinde, üretim, tüketim ve dıĢ ticaret miktarlarında meydana gelen değiĢimlerin yükselme eğiliminde olduğu görülmüĢtür. Kurulu kapasite gücü, geliĢmekte olan pazarlara yakınlık ve formulasyon bilgisi Türkiye‘nin güçlü yönleri olarak kaydedilmiĢtir. AB uyum çalıĢmalarında alt yapının oluĢması ülkenin zarar görmemesi, çiftçilerin ilaç ihtiyacını karĢılaması ve bunu yerli üreticilerden ucuza temin etmeyi sürdürebilmesi için geçiĢ sürecinin üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Uyum için çıkarılacak mevzuatlarda ülke ekonomisini etkileyecek önerilerin ve Türkiye Ģartlarının dikkate alınması, özellikle yerli sektörün zarar görmemesi ve ekonomik direnç göstermeleri sağlanmalıdır. Tercüme edilerek uygulanmak üzere çıkarılacak mevzuatlarda birebir tercüme yapılmaması, ilgili kuruluĢların yetki, alan ve sorumlulukları da dikkate alınarak belirlenmesi büyük yarar sağlayacaktır.

2011, 173 sayfa

Anahtar kelimeler: Pestisit, Üretim, Tüketim, Ġthalat, Ġhracat, Mevzuat, AB, Uyum

(6)

ABSTRACT Ms Thesis

PLANT PROTECTION POLICIES OF TURKEY DURING THE PROCESS OF HARMONIZATION WITH EUROPEAN UNION

Ömer YAġA Gaziosmanpasa University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Agricultural Economics Supervisor Assoc. Prof. Dr. Nuray KIZILASLAN

Monitoring the development course of Turkey's agricultural struggle is seen important because the agricultural struggle policies has become even more actual during the harmonization process of the European Union (EU) , comparison with agricultural struggle policies in EU countries and in order to sustainability.

In this research, trend analysis was applied in order to determine the direction of the changes in the amounts of agricultural pesticides production, consumption and foreign trade. Linear trend models were used in trend Analysis and fixed and chained indexes were benefited to determine development aspect of the criteria related with production, consumption and foreign trade volumes over the years. Swot analysis was conducted to determine the strengths and weaknesses of Turkey's agricultural policies in terms of plant protection products it was observed that changes in the amounts of pesticide production, consumption and foreign trade were in a tendency to increase.Ġnstalled capacity power,proximity of markets in developing and knowledge of formulation were recordes as Turkey‘s powerful aspects.

On the transition process should be seriously considered for the formation of the infrastructure in EU harmonization studies , prevent damage to the country, farmers meet the need for medication and to continue to supply it cheaper domestic manufacturers.On the legislations will be issued for harmonization , proposals will affect the country‘s economy and conditions in Turkey should be considered,especially prevent the damage to domestic sector should be provided to show economic resistance.On the legislations will be issued to apply that should not be translated one to one , consideration of relevant institutions of authority field and responsibilites will provide great benefits.

2011, 173 pages

Keywords : Pesticide, Production, Consumption, Import, Export, Regulations, EU ,Harmony

(7)

ÖNSÖZ

Bu çalıĢmada önce yaptığı katkı ve teĢvikleri için danıĢman hocam Sn. Nuray KIZILASLAN (GaziosmanpaĢa Üniversitesi) ve yardımlarını esirgemeyen Sn. Mehmet Sena TURABĠ (Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü) olmak üzere; desteklerini her zaman yanımda hissettiğim Sn. Hanife AYAN‘a (Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü) teĢekkürlerimi sunarım.

Ömer YAġA Mayıs 2011

(8)

ĠÇĠNDEKĠLER Sayfa ÖZET ... i ABSTRACT ... ii ÖNSÖZ ... iii ĠÇĠNDEKĠLER ... iv KISALTMALAR DĠZĠNĠ ... v ġEKĠLLER DĠZĠNĠ ... xı ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ ... x EKLER DĠZĠNĠ………..xi 1. GĠRĠġ ... 1 2. LĠTERATÜR ÖZETLERĠ ... 5 3. MATERYAL ve YÖNTEM ... 11 3.1. Materyal ... 11 3.2. Yöntem ... 11

4. DÜNYA’DA TARIMSAL MÜCADELE ... 14

5. AVRUPA BĠRLĠĞĠNDE TARIMSAL MÜCADELE ………..……….18

5.1. Tarımsal Mücadelede Yetkili Otoriteler ... 18

5.2. AB‘de Tarımsal Mücadele Politikaları ... 20

5.3. Tarımsal Ġlaçlar ve Yönetim………. 22

5.3.1. Maksimum Kalıntı Limitleri………..22

5.3.2. Ruhsatlandırma………..25

6. TÜRKĠYE’DE TARIMSAL MÜCADELE ... 27

6.1. Tarımsal Mücadele Ġlaçlarının Üretimi ... 30

6.2. Tarımsal Mücadele Ġlaçlarının Tüketimi ... 34

6.3. Tarımsal Mücadele Ġlaçlarının Ġthalatı ... 38

6.4. Tarımsal Mücadele Ġlaçlarının Ġhracatı ... 41

6.5. Mevzuatlar………..………..44

7. AB UYUM KAPSAMINDA TÜRKĠYE’NĠN TARIMSAL MÜCADELE POLĠTĠKALARI ... 55

7.1. Zirai Karantina ... 56

7.2. Bitki Koruma...56

7.3. AB Uyum ÇalıĢmaları ... 57

(9)

8. TÜRKĠYE’NĠN AB UYUM SÜRECĠNDEKĠ GÜÇLÜ ve ZAYIF YÖNLERĠ SWOT ANALĠZĠ ... 61 9. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 63 KAYNAKLAR: ... 66 EKLER………...69 ÖZGEÇMĠġ……….139 v

(10)

KISALTMALAR DĠZĠNĠ

Kısaltmalar Açıklama

AB Avrupa Birliği

ABD Amerika BirleĢik Devletleri ADI Günlük Kabul Edilebilir Alım AET Avrupa Ekonomik Topluluğu

ARfD Akut Referans Doz

BGD Bitki GeliĢim Düzenleyici BKÜ Bitki Koruma Ürünleri

CAC Kodeks Alimentarus Komisyonu

CIPAC Uluslar arası Ortak Pestisit Analiz Konseyi CPVO Topluluk Bitki ÇeĢitliliği Ofisi

DG SANCO Sağlık ve Tüketiciyi Koruma Genel Müdürlüğü ECPA Avrupa Bitki Koruma Otoritesi

EEC Avrupa Ekonomi Topluluğu EFSA Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi EPA Çevre Koruma Ajansı

EPPO Avrupa ve Akdeniz Bitki Koruma Organizasyonu FAO Gıda ve Tarım Örgütü

FVO Gıda ve Veterinerlik Ofisi IPM Entegre Mücadele

ITU Ġyi Tarım Uygulamaları

KKGM Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü MAD Ortalama Mutlak Sapma

MAPE Ortalama Mutlak Yüzde Hata

MRL Maksimum Kalıntı Limitleri MSD Ortalama Karesel Sapma

OECD Ġktisadi ĠĢbirliği ve GeliĢme TeĢkilatı OTP Ortak Tarım Politikaları

PPR Bitki Koruma Ürünleri ve Kalıntılara iliĢkin Panel

PRAPeR Pestisit Risk Değerlendirmesi Emsal Gözden Geçirme Programı RAS Gıdalar için hızlı alarm sistemi

SCHP Bitki Sağlığı Daimi Komitesi SCP Bitkiler Bilimsel Komitesi

SCTEE Toksisite, Ekotoksisite ve Çevre Bilimsel Komitesi SPS Sağlık ve Bitki Sağlığı AnlaĢması

WTO Dünya Ticaret Örgütü WHO Dünya Sağlık Örgütü

(11)

ġEKĠLLER DĠZĠNĠ

ġekil Sayfa

ġekil 6.1. Türkiye‘deki pestisit üretim miktarı sabit ve zincirleme indeksi ……….. 32 ġekil 6.2. Türkiye‘deki pestisit üretim miktarı trend analizi ……….………… 33 ġekil 6.3. Türkiye‘deki pestisit tüketim miktarı sabit ve zincirleme indeksi ………. 36 ġekil 6.4. Türkiye‘deki pestisit tüketim miktarı trend analizi ………...……... 37 ġekil 6.5. Türkiye‘deki pestisit ithalat miktarı sabit ve zincirleme indeksi .………... 40 ġekil 6.6. Türkiye‘deki pestisit ithalat miktarı trend analizi ……….…….. 41 ġekil 6.7. Türkiye‘deki pestisit ihracat miktarı sabit ve zincirleme indeksi …….….. 43 ġekil 6.8. Türkiye‘deki pestisit ihracat miktarı trend analizi ………….………….… 44

(12)

ÇĠZELGELER DĠZĠNĠ

Çizelge Sayfa

Çizelge 4.1. Hastalık, zararlı ve yabancı otların dünya genelinde neden olduğu

ürün kayıpları………...……….………...14

Çizelge 5.1. Türkiye‘de Tarım Ġlaçları Üretim Miktarları ...……… 31

Çizelge 5.2. Türkiye‘de Tarım Ġlaçları Tüketim Miktarları ………... 35

Çizelge 5.3. Ülkelere Göre Aktif Madde Olarak Tarım Ġlacı Tüketimi ………... 38

Çizelge 5.4. Türkiye‘de Tarım Ġlaçları Ġthalat Miktarları ………...………….. 39

Çizelge 5.5. Türkiye‘de Tarım Ġlaçları Ġhracat Miktarları ………...……. 42

Çizelge 8.1. Swot Analizi……….. 62

(13)

EKLER DĠZĠNĠ

Ekler Sayfa

EK-1. Aktif Madde Ġtibariyle Yeni Bir Bitki Koruma Ürününün Ruhsatı Ġçin Ġstenen Bilgi ve Belgeler……….. ..………69

EK – 2. Aktif Madde Ġtibariyle Daha Önce Ruhsatlı Bulunan Bitki Koruma Ürünü Formulasyonunun Yeni Bir Konuda Tavsiyesi Ġçin Ġstenen Bilgi ve Belgeler...………..75

EK – 3. Aktif Madde Ġtibariyle Ruhsatlı Olup Formulasyon ġekli veya Aktif Madde Miktarı Farklı Formulasyonların Ruhsatlandırılmasında Ġstenen Bilgi ve Belgeler.…….76

EK–4. Birden Fazla Aktif Madde Ġhtiva Eden KarıĢım Haldeki Bitki Koruma

Ürünlerinin Ruhsatı Ġçin Ġstenen Bilgi ve Belgeler...77

EK–5 Bitki Koruma Ürünlerinin EmsaldenRuhsatlandırılması Ġçin Ġstenen

Bilgi ve Belgeler …………..….78

EK-6. Rusya Federasyonu‘nda Bitkisel Ürünlerde Kullanılan Aktif Maddelerin

(MRLs) LĠSTESĠ ...79 EK 7–Türkiye‘de RuhsatlandırılmıĢ Olan Pestisitlerin Kabul Edilebilir En

Yüksek Kalıntı Limitleri ……….……….123

(14)

1. GĠRĠġ

Dünyadaki beslenme sorununun artarak devam etmesi nedeniyle özellikle geliĢmemiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerde açlık hala ölümlere neden olmaktadır. Artan nüfus karsısında yeni tarım alanlarının açılamaması, hatta erozyon, sanayi bölgeleri ve yeni yolların açılması gibi nedenlerle halen tarım arazisi olarak kullanılan alanlar daraltılmaktadır. Bu bakımdan tarım alanlarından en yüksek verimin alınmasının sağlanması tek hedef olarak görülmektedir.

Tarımsal üretimde verimin yükseltilmesi için geliĢtirilen gübreleme, sulama ve toprak isleme gibi kültürel yöntemler yanında birçok kültür bitkisinde hastalık, zararlı ve yabancı otlarla mücadelede kaçınılmazdır. Son yıllarda bulunan bio-teknik yöntemlerle geliĢtirilen hastalık ve zararlılara karsı dayanıklı ürün çeĢitleri de bitki koruma sorunlarını tam anlamıyla çözememiĢtir. Bu nedenle tarımda üretimi ve verimliliği artırmak için tarım ilaçları günümüzde de vazgeçilemeyecek girdiler olarak yer almaktadır (Ġnan ve Boyraz, 2002).

Tarımsal mücadele konusundaki ilk bilimsel çalıĢmalar yeni çağ ile birlikte baĢlamaktadır. 1660 yılında Fransa‘da pas hastalığına karĢı bir önlem olarak berberislerin yok edilmesiyle ilgili ilk kanun çıkarılmıĢtır (Oruç, 2001). Ġkinci Dünya SavaĢını izleyen yıllarda DDT‘ nin kullanılmaya baĢlanmasıyla tarım alanlarındaki ilaç kullanımı hızla yoğunlaĢmıĢtır. Bitki Koruma alanında kimyasal mücadele olarak adlandırılabilecek bu dönemin 1960‘lı yıllara kadar sürdüğü belirtilmektedir. Bu dönemde araĢtırıcıların kimyasal preparatların üretilmesi konusundaki çalıĢmalarının yoğunlaĢtığı görülmektedir (Kılınçer, 1991).

Kuhn tarafından 1958 yılında yayınlanan ―Tarımsal Ürünlerin Hastalıkları, Hastalık Sebepleri ve Mücadelesi‖ adlı ders kitabı fitopatoloji disiplininin doğuĢu olarak kabul edilmektedir (Oruç, 2001).

1960‘lı yıllardan sonra IPM‘ nin geliĢtirilmesi için çalıĢmalar baĢlamıĢ ve 1965 yılında FAO tarafından Roma‘da düzenlenen bir toplantıda bu yöntemin temel ilkeleri saptanmıĢtır (Henneberry vd., 1991).

(15)

Kimyasal mücadele uygulamadaki kolaylık ve etkinlik nedeniyle kısa zamanda dünyada hastalık ve zararlılara karĢı uygulanabilecek tek alternatif haline gelmiĢtir. GeliĢmiĢ ülkelerde yoğun tarımsal üretimin getirdiği yoğun ilaç kullanımı, geliĢmekte olan ülkelerde ise daha çok bilinçsiz ilaç kullanımı sonucu önemli çevresel sorunlar ortaya çıkmaktadır (Toros ve ark. 1999).

Kimyasal mücadele, kolay uygulanabilirliği ve sonucunun hemen alınabilmesi gibi çeĢitli avantajları nedeniyle üreticiler tarafından en çok tercih edilen mücadele yöntemidir. Ancak bilinçsiz ve tekniğine uygun olmayan uygulamalar sonucunda; insan ve hayvan sağlığı tehdit edilmekte, ürünlerde ilaç kalıntıları söz konusu olmakta, toprak ve yeraltı suları ile çevre ve yaban hayatı olumsuz etkilenmekte, bitkilerde fitotoksite görülmekte, hedef zararlılarda direnç oluĢmakta, önemli olmayan bazı türler ana zararlı durumuna geçmekte ve yararlıların öldürülmesiyle ―doğal denge‖ bozulmaktadır. Kısaca çevre olarak tanımlanan kompleks olumsuz yönde etkilenmektedir (Uygun ve ġekeroğlu, 1993). Bu nedenle Entegre mücadele (IPM) uygulamaları doğrultusunda çağdaĢ bir anlayıĢla kimyasal mücadelenin sürdürülmesi gereklidir.

Konunun Önemi: Tarım ilaçlarının ürünlerinde bıraktığı kalıntı (residü), hem ülkelerin dıĢ ticaretleri, hem de insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından ayrı bir önem arz etmektedir. Eğer uygulama anında yapılacak araĢtırmalar ve alınacak tedbirlerle bu kalıntıların insan ve çevreye zarar vermeyecek seviyelerde olmaları kontrol edilebilir ve sağlanabilirse emniyetli bir kullanım gerçekleĢtirilmiĢ olacaktır.

Pestisit tolerans listelerinin hazırlanma gereğinden hareketle ilk toleranslar ( insan ve hayvan sağlığına zararsız maksimum pestisit kalıntı seviyeleri ) 1954 yılında tespit edilmiĢtir. Bunların yanı sıra kalıcılık, kümülâtif karakterlilik ve fazla risklilik konusunda yapılan çalıĢmaların sonuçları da konunun önemini oldukça artırmıĢtır.

Özellikle 1970 yılında baĢlayan çevre koruma hareketlerinden sonra bütün dünyada tarım ilacı kullanımının çok daha kontrollü yapıldığı, mevcut etkili maddelerin yeniden emniyetlilik testlerine alındığı ve bu değerlendirmeler sonucunda bazı tarım ilaçlarının çeĢitli ülkelerde yasaklandığı, kısıtlandığı veya kontrollü bir Ģekilde kullanımının yapıldığı bilinmektedir. Bu uygulamalara ıĢık tutan istenmeyen pestisit özelliklerinden

(16)

3

en önemlileri, çevrede kalıcılıklarının fazla oluĢu; kendilerinin, dönüĢüm ürünlerinin veya içerdikleri etkili maddeler nedeniyle canlılar üzerinde önemli derecede toksikolojik etkilere sahip olmalarıdır (Ağar ve ark, 1991).

Tarım alanında çalıĢan araĢtırmacılar ve çiftçiler için en önemli konulardan biri de bir yandan çevre ile dost teknikleri kullanırken öte yandan tarımsal üretim miktarını da arttırmaktır.

Tarımsal üretimi arttırmak amacıyla kullanılan girdilerin basında tarım ilaçları gelmektedir. Ancak iyi bir uygulama olmaksızın ilaçlamanın istenilen baĢarıya ulaĢması mümkün değildir. Tarım ilaçlarının yanlıĢ uygulanması ekonomik kayıplara, etkin olmayan zararlı ya da hastalık kontrolüne, çevre kirliliğine ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açmaktadır. Dünya‘da ve ülkemizde tüketilen tarım ilacı miktarlarında son yarım yüzyıllık sürede meydana gelen artıĢ göz önüne alındığında konunun önemi daha iyi anlaĢılmaktadır (Güler ve ark, 2010).

Türkiye‘nin tarımsal mücadele politikalarındaki geliĢim seyrinin izlenmesi ve Avrupa Birliği (AB) uyum sürecinde AB ülkelerindeki tarımsal mücadele politikaları ile karĢılaĢtırılması özellikle son yıllarda sürdürülebilirlik açısından tarımsal mücadelenin daha da güncel hale gelmesi nedeniyle konunun incelenmesi daha da önem kazanmıĢtır. Ayrıca Türkiye‘nin tarımsal mücadele politikalarında AB normlarında hangi noktada olduğunun belirlenmesi de politikalara yön veren kuruluĢlar açısından önemli görülmektedir.

AraĢtırmanın Amacı: Bu çalıĢma ile;

— Türkiye‘nin planlı dönemden günümüze kadar olan süreçte tarımsal mücadele politikasının çeĢitli kriterlere ( üretim, tüketim, dıĢ ticaret, dağıtım, mevzuat vb) göre genel seyrinin ortaya koyulması

— AB uyum sürecinde Türkiye‘nin tarımsal mücadele politikasına yön vermesi gereken konuların belirlenmesi

(17)

— Ulusal tarımsal mücadele politikası oluĢturulurken AB kriterlerine ne derecede yaklaĢtığının ortaya koyulması

— AB uyum sürecinde tarımsal mücadele politikasına iliĢkin Türkiye‘nin durumunun swot analizi ile değerlendirilmesi amaçlanmıĢtır.

(18)

2. LĠTERATÜR ÖZETLERĠ

Kopish (1996) pestisit kullanımı ile ilgili yaptığı çalıĢmada, kimyasallardan uzak bir tarımsal üretim önerilmekle birlikte besin üretimi ve hastalık kontrolü için pestisit kullanımının gerekliliğinden bahsedilmektedir. ÇalıĢmada yapılan anket ile FAO‘ nun çıkardığı ve 1985 yılında yürürlüğe giren ―Pestisit Dağıtım ve Kullanımı Üzerine Yönetim Kanunu‖ kapsamında ülkelerin pestisit kullanım düzeyleri değerlendirilmiĢtir. Anket sonucuna göre; kanun hükümlerine uyma bakımından Kuzey Amerika ve Avrupa en iyi durumdayken, Afrika en son sırada yer almıĢtır. Gelecek için yapılan tahminlere göre; genel olarak pestisit kullanımındaki artıĢların devam etme olasılığı söz konusudur, ancak geçmiĢe göre bu artıĢın daha düĢük düzeylerde olacağı belirtilmiĢtir. Son zamanlarda çıkan yeni pestisitlerin daha düĢük uygulama oranları gerektirdiği, daha düĢük toksisite ve daha düĢük çevresel zarar düzeyine sahip oldukları belirtilmektedir. Bu geliĢmelerin aĢırı pestisit kullanımının politik baskılara kadar varan negatif etkileri konusunda ortaya çıkan bilinç sayesinde olduğu, bu baskıların IPM ve pestisit kullanımına alternatif yöntemler üzerine ilgiyi artırdığından söz edilmektedir.

Erkin ve KiĢmir (1996), çalıĢmalarında, Dünya‘da ve Türkiye‘de tarım ilacı kullanımını ele almıĢlardır. ÇalıĢmada dünya pestisit pazarının1998‘de 1993‘e göre %4,4oranında arttığı, dünya ilaç kullanımında en büyük payı Kuzey Amerika‘nın aldığı belirtilmektedir. Türkiye‘ de birim alana kullanılan ilaç miktarının geliĢmiĢ ülkelere göre çok düĢük olduğu, ancak ilacın büyük bir bölümünün Akdeniz ve Ege bölgelerinde kullanıldığı belirtilmektedir.

Zeren vd. (1996) yaptığı çalıĢmada sera sebzeciliğindeki fungusit kalıntılarını tespit etmek ve kalıntıların önemini ortaya koymaya çalıĢmıĢtır.1994 – 1996 yılları arasında Mersin ve çevre ilçelerinde topladığı örneklerde dithiokarbamat ve benzimidazol kalıntı düzeylerini analiz etmiĢlerdir. Analizi yapılan toplam 93 örnekten 44 tanesinin Türk ve Codex kalıntı değerlerini aĢtığı tespit edilmiĢtir. Seralarda kullanılan fungusitlerin büyük oranda zehirsiz olmalarına karĢın dithiokarbamat ve benzimidazol grubu fungusitlerin insan ve çevre sağlığı açısından büyük önem arz ettiği belirtilmektedir.

(19)

Saha vd. (1997) tarımsal girdiler ile ilgili yaptığı çalıĢmasında, pestisitlerin çevresel açıdan ortaya çıkardığı yan etkiden bahsetmektedir. Bahse konu yan etkiler nedeniyle pestisitlerin daha ekonomik kullanım düzeylerinin belirlenmesi, optimal kullanım seviyeleri ve kullanımın sınırlandırılması ile ilgili fikir ayrılıkları olduğu belirtilmektedir. ÇalıĢmada, pestisitlerin optimum kullanım değerlerinin belirlenebilmesi için farklı alternatif modeller üzerinde durulmakta ve politik çıkarımlar yapılmaktadır.

Lichtenberg (1997) yaptığı çalıĢmada, ürün kalitesini artırmak için kullanılan pestisitleri incelemektedir. ÇalıĢmada yapılan analiz sonuçlarına göre, ürün satıĢı sırasında kalite standartları söz konusu olduğu zaman pestisit kullanımının düĢtüğünü; satıĢ sırasında yüksek kalite ve derecelendirmenin önemli olmadığı hallerde ise pestisit kullanım miktarının artıĢ eğiliminde olduğu tespit edilmiĢtir. Pestisit satıĢında azalıĢa neden olan standartlar pestisit kalıntıları ve bunların toleranslarını kapsamaktadır.

Papadopoulo vd. (1997), Yunanistan ve Türkiye‘de gittikçe yayılan organik tarım konusunu ele almıĢtır. Her iki ülkede de bu uygulamanın 1980‘li yıllarda baĢladığını ve Avrupa Birliğinde bulunan firmaların önderliğinde giderek geliĢtiğinden bahsedilmektedir. Ġki ülke tarımının benzer ve farklı yönlerinin ortaya konduğu çalıĢmada, düĢük girdi kullanımı ve küçük iĢletmelerin bahse konu ülkeler için artı özellik olduğu belirtilerek Avrupa‘da ki pazar paylarının gittikçe arttığı ortaya konulmuĢtur.

Akgüngör ve Kumuk (1998), tarım ilaçlarının yoğun kullanımı nedeniyle ortaya çıkan çevresel kaygılar ve Türkiye‘de ki tarımsal ilaç kullanım boyutlarına yönelik yaptıkları çalıĢma sonucunda; ilaç kullanım oranlarının, ürün ve bölgelere göre önemli farklılıklar gösterdiğini, genel olarak yoğun pestisit kullanıldığını tespit etmiĢlerdir. Ayrıca Türkiye‘de zararlı kontrol sisteminin tek yönteminin kimyasal ilaç tüketimi ile sağlandığını belirlemiĢlerdir.

TanrıvermiĢ (2000), Orta Sakarya Havzasında domates üretimi yapan toplam 93 üreticiye anket çalıĢması uygulayarak tarım ilacı üretim durumu, ilaç kullanımının ekonomik analizi ve ilaç talebi gibi konuları irdelemeyi amaçlamıĢtır. ÇalıĢma

(20)

7

sonucunda, ilaç seçimindeki en önemli etken olarak ilacın daha önce kullanılmıĢ veya önerilmiĢ olması tespitinde bulunmuĢtur. Ayrıca yapılan çalıĢma sonucunda üreticilerin önerilen dozdan daha fazla oranda ilaç kullandığı tespit edilmiĢtir.

Oruç (2001) Tokat ilindeki üreticilerin tarımsal mücadele konusundaki bilinç düzeylerini ve IPM sisteminin benimsenmesi ve yaygınlaĢtırılmasına yönelik önerileri geliĢtirmeyi amaçlayarak 154 üretici, 78 teknik eleman ve 31 ilaç bayisi ile bir anket çalıĢması gerçekleĢtirmiĢtir. Yapılan çalıĢmada; üreticilerin tarımsal mücadele uygulamalarını büyük oranda kimyasal mücadele ile yürüttüğü ve bunu bilinçsiz bir Ģekilde yaptıkları tespit edilmiĢtir. Üreticilerden bir bölümünün önerilere uymadığı, yüksek dozda ilaç kullanımının yaygın olduğu ve çevre dostu geliĢmiĢ tarımsal mücadele sistemlerini uygulamaya hazır olmadıkları ifade edilmektedir. AraĢtırmada ayrıca, Tarım Ġl Müdürlüğü ve ilaç bayileri tarımsal mücadele konusunda en çok baĢvurulan kaynaklar olarak belirlenmektedir.

Delen vd. (2005)‘ e göre; Türkiye‘de tarım ilacı (pestisit) tüketimi yıllar itibariyle artıĢ göstermekle birlikte yinede pestisit tüketimi geliĢmiĢ ülkelere göre oldukça düĢüktür. Ancak, entansif tarım yapılan Akdeniz, Ege gibi bölgelerdeki pestisit tüketiminin Türkiye ortalamasının çok üzerinde olduğu belirlenmiĢtir. Pestisit kalıntıları açısından yapılan çalıĢmalar, geliĢmiĢ ülkelere oranla Türkiye‘de yetersiz kaldığı bu nedenle Türkiye‘den AB ülkelerine giden ürün partilerinde pestisit kalıntısı önemli bir sorun olarak görülmekte ve uygun bulunmamaktadır. Pestisit kalıntıları konusunda olduğu gibi, organizmaların pestisitlere duyarlılıklarının azalıĢıyla ilgili çalıĢmalar da yetersiz düzeydedir.

Özmen ve Güngör (2005)‘ e göre; Türkiye‘ de birim alanda kullanılan ilaç miktarı geliĢmiĢ ülkelere göre çok düĢük düzeyde kaldığı tespit edilmiĢtir. Yapılan araĢtırmada Türkiye‘ye kıyasla Fransa ve Almanya‘da 8, Ġtalya‘da 13, Hollanda‘da 30, Yunanistan‘da 11, Belçika‘da 19, Amerika ve Japonya‘da ise 15 misli daha fazla ilaç tüketildiği belirlenmiĢtir.

Yıldız vd. (2005), Pestisit kullanımının 1940‘lı yıllardan beri tarımsal üretimi arttıran en önemli bileĢen olduğu, pestisit kullanımı sonucunda hastalık, zararlı ve yabancı ot

(21)

zararlarının azalarak üretim artıĢı sağlandığı ve kalitenin yükseldiği sonucuna ulaĢmıĢtır.

BaĢkent (2007)‘ye göre; Tarım politikası, AB‘ye katılım için tamamlanması gereken müzakere baĢlıklarının en geniĢ olanıdır. Bu baĢlık, gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı alanlarındaki mevzuata ek olarak, üyelik tarihinden itibaren yürürlüğe girecek düzenlemeleri de kapsamaktadır. Katılım aĢamasında önemli olan nokta, aday ülkenin Topluluk müktesebatını uygulayabilecek durumda olup olmadığıdır. Türk mevzuatının bitki sağlığı ile ilgili bölümleri önemli ölçüde Topluluk mevzuatı ile uyumludur. Bu konuda yapılması gereken çalıĢmalar esas itibariyle tespit edilmiĢ olup, bunların mevzuata dâhil edilmesi gerekmektedir. Bitki sağlığı alanında, AB ve Türkiye arasındaki farklılık, mevzuattan çok uygulamadan kaynaklanmaktadır

DiĢbudak (2008)‘ a göre; Pestisit kullanımı 1950‘lerle birlikte baĢlamıĢ ve zararlılarla mücadelede standart metot olmuĢtur. Pestisitlerin, uygun kullanılmama durumlarında sağlık ve çevre üzerinde zararlı etkilerine dikkat çekerek, Tarım ilaçlarının piyasaya sunulması hakkındaki AB mevzuatı ve AB Altıncı Çevre Eylem Programındaki uygulamalar araĢtırılarak bu mevzuatlara uyum sağlanarak tarımsal çevre önlemleri, gerçek pestisit kullanım miktarlarının kayıtlarının tutulması, toprak, su, hava ve biyoçeĢitliliğin korunmasına yönelik olarak pestisit kullanımının azaltılması, entegre pestisit yönetim tekniklerini ve organik tarıma dönüĢ taahhütlerini ve çiftçilerin pestisit kullanım biçimlerini değiĢtirmelerinin desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Gürkan (2007)‘ye göre; Avrupa Birliği 1980‘li yılların ortalarında çevrenin ve sağlığın korunması konusunu gündemine alarak yasal düzenlemeleri içerinse yansıtmaya baĢlamıĢ özellikle 1990‘lı yıllarda bu hususta önemli düzenlemeler yapmıĢtır. 2000‘li yıllara geldiğimizde ise sağlık, sosyal haklar, yaĢanabilir çevre, güvenli gıda ile ortak yaĢam ortak paylaĢım konusunda ki taleplerini ön plana çıkarmaktadır. Bu yaklaĢımda tarımsal üretimin en önemli araçlarından bir tanesi de tarım ilaçlarıdır. AB ile uyum için çalıĢan Türkiye‘nin, tarım ilaçlarına iliĢkin mevcut düzenlemelerin geliĢtirilmesi ve yasal boĢlukların giderilmesi konularındaki mevcut anlayıĢını değiĢtirmesi gerektiğini tespit etmiĢtir.

(22)

9

Türel (2009)‘e göre; YaĢamı kolaylaĢtırmak için üretildiği iddia edilen birçok kimyasal, aslında üretimden tüketime kadar, insan sağlığı ve çevre açısından küresel bir tehdit oluĢturmaktadır. Dünyadaki kimyasal sanayi ise çoğunlukla çok az deney yapıp, insan sağlığı ve çevreye etkilerini araĢtırmadan her yıl binlerce kimyasal bileĢiği üretip piyasaya sürmektedir. Ġnsan yaĢam kalitesini arttırmak amacı ile kullanılmakta olan pestisitler; kontrolsüz, bilinçsiz, gereksiz kullanımı sonucunda yaĢamı tehdit eder konuma gelmiĢtir. Mevcut sorun, sadece ülkemizin bir sorunu olmayıp, küresel bir problem olarak karĢımıza çıkmaktadır. Dünya genelinde pestisitlerle ilgili sorunların yaĢanmadan bertaraf edilmesi için Dünya Sağlık Örgütü, küresel bir hizmet vermektedir. Bilimsel çalıĢmalar ıĢığında, üretilen pestisitlerin deneysel saha denemeleri yapılarak insan ve çevreye etkileri en az olan ürün standartları belirlenmektedir. Türkiye‘de ki yasal mevzuatın yetersizliğine bağlı olarak pestisitlerle ilgili sorunların boyutları dahi bilinmemektedir.

BaĢpınar ve ark. (2010). Türkiye‘deki pestisit üretiminde kullanılan bazı etkili maddelerdeki ithalat, ihracat, üretim ve tüketim değerlerini incelemiĢtir. ÇalıĢma sonucunda; akarisit, fümigant, bitki geliĢim düzenleyiciler (BGD) ve feromon gibi bazı maddelerin üretimi ve kullanımının sürekli bir artıĢ eğiliminde olduğu tespit edilmiĢtir.

BaĢpınar ve ark. (2010) göre; Türkiye‘ de sadece 15 adet aktif madde üretiminin yapılmakta, Bakır Sülfat, Propanil, 2.4-D Isoocytl ve Trifluralin en çok üretilen etkili maddeler arasındadır. Ġhraç edilen tüm tarım ilaçlarında da hem ihracat miktarı ve hem de değeri bakımından önemli artıĢlar belirlenmiĢtir. Ġthalatta ise gerek akarisitler ve fümigantlar, gerekse BGD ve feromonların miktarları çok dikkat çekici bir Ģekilde artmıĢtır. Türkiye‘deki tarımsal ilaç üretim ve ithalat değerlerinin artısına paralel olarak ilaç tüketiminde artıĢ eğiliminde olduğu görülmektedir.

DurmuĢoğlu ve ark. (2010) göre; Türkiye‘de pestisit (tarım ilacı) tüketimi 1980‘lerden 2008‘e kadar gerek aktif madde ve gerekse preparat olarak bazı istisnalar dıĢında her yıl az ya da çok artmıĢtır. Bu artıĢa karĢın Türkiye‘de pestisit tüketimi geliĢmiĢ ülkelere göre halen düĢüktür. Fakat seracılığın yoğun olduğu Akdeniz ve Ege Bölgelerindeki pestisit tüketimi, ülke toplamının üçte ikisine yakındır. Diğer yandan tüketilen pestisitlerin özelliklerine bakıldığında, büyük çoğunluğunun insan ve çevre sağlığı

(23)

açısından önemli riskler taĢıdığı dikkat çekmektedir. GeçmiĢe oranla daha fazla sayıda gerçekleĢtirilen kalıntı analizleri, ürünlerdeki pestisit kontaminasyonunun azaldığını, ancak AB ülkelerine giden elit ürünlerde bile pestisit kalıntı limitlerine uygun olmayan partilere rastlanıldığı görülmektedir. Diğer yandan, az sayıdaki çalıĢmalardan elde edilen bulgular bile, ülkemizde zararlı, hastalık ve yabancı otların pestisitlere karsı artan oranda direnç gösterdiklerine iĢaret etmektedir. Tüm bu sorunlar yanında, pestisitlerden kaynaklanan sorunların çözülmesi için bir dizi yeni yasal düzenlemelerin gerçekleĢtirilmiĢ olması, bazı riskli pestisitlerin yasaklanmıĢ olması, reçeteli satıĢ sistemine geçilmiĢ olması ve planlanan diğer bazı yasal düzenlemeler, umut verici gelimseler olarak görülmektedir.

Delen ve ark. (2010)‘na göre; GeliĢmiĢ ülkelerle karĢılaĢtırıldığında, Türkiye‘nin az pestisit kullandığı belirlenmiĢtir. Ancak zehirlilik, sağlık, çevre ve gıda güvenliği açısından sorunlu etkili maddelerin kullanımları giderek artarken, önemli düzeyde zehirliliği olmayan yazlık yağların tüketiminin azalıĢ eğiliminde olması nedeniyle Türkiye‘de pestisitlerin kontrolsüz ve bilinçsiz kullanıldığı sonucuna varılmıĢtır. Bu kontrolsüz ve bilinçsiz kullanımın nedenleri ise, özellikle 1984‘ten sonra yapılan reorganizasyon sonucu resmi bitki koruma örgütünün etkisizleĢtirilmesi olarak tespit edilmiĢtir. Söz konusu çalıĢmada bu sorunu aĢabilmek için en etkili önlem olarak, entegre mücadele görüĢünün yaygınlaĢtırılması sonucuna ulaĢılmıĢtır.

(24)

3. MATERYAL ve YÖNTEM

3.1. Materyal

Türkiye ve AB‘de tarımsal mücadele ile ilgili çeĢitli kriterlerin ne yönde ve nasıl geliĢtiğini tespit etmek amacıyla ulusal ve uluslar arası literatürden geniĢ ölçüde yararlanılmıĢtır.

Amaca yönelik olarak, Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığına bağlı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Tarımsal Ekonomi AraĢtırma Enstitüsü ve DıĢ ĠliĢkiler ve Avrupa Birliği Daire BaĢkanlığı ile AB Genel Sekreterliği, Ziraat Mühendisleri Odası ve çeĢitli istatistikî kurumlardan ve gerekli dokümanlar elde edilmiĢtir. Elde edilen veriler hem kendi içerisinde hem de AB ve Türkiye karĢılaĢtırmalı olarak analize hazır hale getirilmiĢtir.

3.2. Yöntem

AraĢtırmada; tarım ilaçları üretim, tüketim ve dıĢ ticaret miktarlarında meydana gelen değiĢimlerin yönünü belirlemek amacıyla trend analizi uygulanmıĢtır. Trend Analizlerinde alternatif trend modelleri denenmiĢtir. Üretim, tüketim ve dıĢ ticaret miktarları itibariyle yapılan trend analizlerinde bu modellerden linear (doğrusal) trend modeli seçilmiĢtir. Bu modellerde MAPE, MAD ve MSD doğruluk kriterlerine göre değerleri en düĢük çıkan ve söz konusu eğilime uygun düĢen matematiksel model tercih edilmiĢtir. Buna iliĢkin trend denklem ve grafikleri oluĢturulmuĢtur.

Trend Analizi zaman serileri analizi yöntemlerinden biridir. Trend, bir zaman serisinin uzun dönemde belirli bir yöne doğru gösterdiği geliĢmedir ve verilerde yer alan değerlerin zaman içerisinde gösterdikleri eğilimlerin incelenmesi ile hesaplanır. Trend analizi yapılırken seçilen yılı izleyen yıllardaki veri değerlerinin bu yıla göre göstermiĢ oldukları eğilimler dikkate alınmaktadır (Yüzer vd. 2006).

Trend analizindeki en önemli nokta hangi yılın baĢlangıç yılı olarak seçileceğidir. Temel olarak seçilecek yıl çok baĢarılı veya baĢarısız bir yıl olmamalı, normal değerler

(25)

içeren bir yıl olmasına dikkat edilmelidir. Seçilen yıla ait tablo kalemleri endeks gibi düĢünülerek 100 kabul edilmektedir. Ġzleyen yıllardaki değerler temel yıla oranlanarak 100 ile çarpılmaktadır. Böylece uzun bir dönem için trend ve değiĢimlerin incelenmesi mümkün olabilmektedir (Yüzer vd. 2006).

1987 – 2009 yılları için yapılan trend analizinden elde edilen sonuçların doğruluk ölçütleri olarak Ortalama Mutlak Yüzde Hata (MAPE – Mean Absolute Percentage Error), Ortalama Mutlak Sapma (MAD - Mean Absolute Deviation) ve Ortalama Karesel Sapma (MSD – Mean Squared Deviation) ölçütleri kullanılmıĢtır.

MAPE uyarlanmıĢ zaman serisi değerlerinin doğruluğunu ölçmektedir ve doğruluğu yüzde olarak ifade etmektedir. Hesaplama için kullanılan formül aĢağıda verilmektedir.

y

t, t zamanda gerçek değere, ŷt uyarlanmıĢ değere ve n gözlem sayısına eĢittir. Ortalama Mutlak Sapma (MAD) uyarlanmıĢ zaman serisi değerlerinin doğruluğunu ölçer. Hata miktarını canlandırmaya yardımcı olan veri olarak aynı ünitelerdeki doğruluğu ifade eder. Hesaplama için kullanılan formül aĢağıda verilmektedir.

yt,

t zamanda gerçek değere,

ŷt

uyarlanmıĢ değere ve n gözlem sayısına eĢittir. Ortalama Karesel Sapma (MSD) modele bakılmaksızın her zaman aynı paydayı kullanarak hesap edilir. MAD‘dan nadiren daha büyük tahmin hatasını ölçmekte daha hassastır. Hesaplama için kullanılan formül aĢağıda verilmektedir.

(26)

13

Burada yt, t zamanda gerçek değere, ŷt uyarlanmıĢ değere ve n tahmin sayısına eĢittir.

Ayrıca üretim, tüketim ve dıĢ ticaret miktarlarına iliĢkin kriterlerin yıllar itibariyle geliĢme yönünü belirleyebilmek amacıyla sabit ve zincirleme indekslerden yararlanılmıĢtır. Türkiye‘nin tarım ilaçları politikaları bakımından güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koymak amacıyla swot analizi yapılmıĢtır.

(27)

Ġnsanoğlunun sağlıklı ve dengeli beslenmesi tüm dünya ülkelerinin üzerinde önemle durduğu konuların baĢında gelmektedir. Artan nüfusun gıda ihtiyacını karĢılamak için tarımsal üretimde verimliliğin artırılması gerekmektedir. Bitkisel üretimde hastalık ve zararlıların ürünlere zarar vermesi sonucu hem verim düĢüklülüğü yaĢanmakta hem de ürün kalitesi olumsuz etkilenmektedir. Hastalık, zararlı ve yabancı otların dünya genelinde neden olduğu ürün kayıpları Çizelge 4.1‘de verilmiĢtir. Verim düĢüklülüğü sonucu bir taraftan ürün maliyeti yükselirken diğer taraftan da iç ve dıĢ pazar isteklerine uygun kalitede ürün arz edilemediğinden rekabet mümkün olmamaktadır. Uygulamada genellikle bilinçsiz tarımsal ilaç (pestisit) kullanımı söz konusu olduğu için çevre kirliliği, doğal dengenin bozulması ve ürünlerde ilaç kalıntılarına rastlanması gibi sorunlarla karĢılaĢılmaktadır.

Çizelge 4.1. Hastalık, zararlı ve yabancı otların dünya genelinde neden olduğu ürün

nbnbnnnbnb kayıpları (%) (DPT, 2006)

Kıtalar Muhtemel Üretim Verim Kayıp

Afrika 100 50,7 49,3

Güney Amerika 100 57,2 42,8

Asya 100 52,6 47,4

Avrupa 100 71,8 28,2

Tarımsal mücadele, bitkilerin hastalık, zararlı ve yabancı otların etkilerinden ekonomik ölçüler içinde korunması, ürünün ve kalitenin arttırılmasıdır Bu tanımdan da anlaĢılacağı gibi, tarımsal mücadele ile, bir yandan ürünü ve kalitesini arttırmak, bir yandan da ekonomiklik hedeflenmektedir (Delen ve ark, 2005).

Tarım girdilerinden sulama, gübre ve üstün nitelikli bitki türlerinin kullanımı ancak bitki koruma ürünlerinin bu girdilerle birlikte kullanılması ile basarı sağlayabilmektedir. Bu sebeple gerek Türkiye‘de, gerekse tüm dünyada tarım ilaçlarına tarımsal üretimin güvencesi olarak bakılmaktadır. Kimyasal mücadele yöntemi çabuk ve kesin sonuç

(28)

15

vermesi, kolay uygulanabilmesi ve daha ekonomik olması nedeni ile her zaman en fazla tercih gören bir yöntemdir (DPT, 2006).

Hastalık ve zararlılar tarım ürünlerinde yaklaĢık olarak % 35 oranında ürün kaybına neden olmaktadır (Güler ve ark, 2010). Günümüzde geri kalmıĢ ülkelerdeki kötü beslenme ve açlıktan milyonlarca insanın öldüğünü göz önüne alacak olursak bu tür ürün kayıplarının küçümsenmeyecek bir miktar olduğu açıkça görülmektedir. Gerek tarımsal üretimde gerekse de elde edilen ürünlerin depolanmasında ürünleri, hastalık, zararlı ve yabancı otların olumsuz etkilerinden korumak için yapılan iĢlemlere tarımsal mücadele adı verilmektedir. Günümüzde uygulanan değiĢik tarımsal mücadele yöntemleri bulunmakla beraber tarımsal mücadele denilince ilk akla gelen ve büyük oranda uygulanan yöntem kimyasal mücadeledir. Tarımsal üretimde hastalık, zararlı ve yabancı otları yok ederek büyük yararlar sağlayan bu kimyasallar, zehirlilikleri ve diğer birçok olumsuz etkilere yol açmaları nedeniyle insan ve çevre sağlığı bakımından zararlı maddeler olarak değerlendirilmektedir. Diğer bir ifadeyle tarımsal üretimde dost olan kimyasallar, gıda ve çevre konularında karĢımıza düĢman olarak çıkmaktadır. Ancak ürünleri hastalık, zararlı ve yabancı otların olumsuz etkilerinden koruyarak birim alandan alınan ürünü kalite ve kantite yönünden arttırmak için tarım ilaçlarının kullanılması kaçınılmazdır. Tarım ilaçlarının kullanımı birçok olumlu etkinin yanı sıra olumsuz etkileri de beraberinde getirmektedir (Güler vd. 2010).

Bazı kıtalarda tüm ürünlerde hastalık, zararlı ve yabancı otların neden olduğu ürün kayıplarını içeren rakamlara göz atıldığında Bitki Koruma olmaksızın birim alandan alınacak ürün miktarını hasada kadar ve hasat sonrası muhafaza etmenin mümkün olmayacağı açıkça görülmektedir (DPT, 2006).

Tarımsal mücadelenin, kimyasal, biyolojik, kültürel, fiziksel ve biyoteknolojik gibi farklı yöntemleri olsa da kimyasal mücadele yöntemi diğer tüm mücadele yöntemleri arasında en fazla kullanılanıdır. Çünkü, kimyasal mücadele yüksek etkinliğe sahiptir, hızlı sonuç verir, bilinçli ve kontrollü kullanıldığında ekonomiktir ve ürünü toksin salgılayan organizmalardan da koruyabilir (De Waard et al., 1993; Ragsdale, 1994). Bu nedenlerden dolayı kimyasal mücadele modern bitki korumada uygulanması gerekli bir yöntem olma özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. Ancak, tarım ilaçlarının bilinçsiz

(29)

ve kontrolsüz kullanımı sonucu, zararlı organizmalarda dayanıklılık oluĢturabilme riskleri ve kalıntılar yoluyla insan sağlığına ve çevreye olumsuz etkileri kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Söz konusu riskler nedeniyle, özellikle geliĢmiĢ ülkelerde tarım ilaçları daha bilinçli ve kontrollü kullanılmaktadır. Bunu sağlayabilmek için, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ve Amerika BirleĢik Devletleri (ABD)‘nde birçok yasa çıkarılmıĢ, resmi örgütler kadar sivil toplum örgütleri de bu yönde söz sahibi duruma gelmiĢlerdir.

Dünyada tarım ilaçları üretimde söz sahibi ülkelerin ve bilinçli tüketici kitlelerinin bir araya geldiği AB‘de, pestisit üretimi, ruhsatlandırılması, kontrollü ve sürdürülebilir kullanılması konularına iliĢkin olarak çok detaylı düzenlemeler hazırlanarak, bu düzenlemeleri de yeni bulgular ıĢığında sürekli güncelleyerek pestisit üretimi ve pazara sunma sürecini daha kontrollü bir hale getirmektedir (BaĢkent, 2007).

Son zamanlarda artan endiĢeler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gibi uluslar arası kuruluĢları da harekete geçirmiĢ ve bu konuda pek çok toplantı yapılmıĢtır. Dünya Gıda Zirvesi Eylem Planı‘na dünya genelindeki pek çok hükümet, sivil toplum örgütleri, üreticiler, perakendeci kuruluĢlar ve uluslararası kuruluĢlar katılmıĢ, gıda güvenliği ve kalitesi, üretimin yeni teknolojiler kullanılarak daha verimli hale getirilmesi, çevreyle dost ilaç kullanımı, tarımın sürdürülebilirliğinin sağlanması, tarımda kullanılan girdilerin çevreye olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde önlemler alınmasını ve iyi tarım uygulamalarını uygulayan kiĢi ve kuruluĢların desteklenmesi gerektiğine karar verilmiĢtir. GeliĢtirilen tüm plan ve programların ortak noktası insan, hayvan, bitki sağlığı ve çevrenin korunmasıdır (Ġçel, 2007).

Dünyada tarım ilaçları, değeri yaklaĢık 30 milyon € olan bir pazardır. Global kullanımın %55‘i Kuzey Amerika ve Batı Avrupa da kullanılmaktadır. Avrupa‘da hektara düĢen tarım ilacı miktarı en yüksek olan ülkeler Hollanda ve Yunanistan olup yıllık tarım ilacı kullanımı iklim koĢullarına bağlı olarak sürekli değiĢmektedir. (CPA, 2000).

Dünyada tarım ürünleri üretimini artırma çabaları yanında, insan ve yaĢadığı çevrenin de korunması gerçeği, daha emniyetli, yani insan, hayvan ve çevreye olumsuz etkileri

(30)

17

daha az olan pestisitlerin kullanımına çalıĢılması artık kaçınılmaz olmuĢtur. 1906 yılında çıkardığı Federal Gıda Yasası ve 1910‘da çıkardığı Federal Ġnsektisit yasası ile Amerika BirleĢik Devletleri bu konuya hassasiyetle yaklaĢan ülkelerin baĢında gelmektedir. 1970 yılında ABD‘de kurulan Environmental Protection Agency (EPA) mevcut çalıĢmaların ıĢığı altında aynı yıl alkil civalıların kullanımdan kaldırılmasını ve ruhsatların iptalini onaylamıĢtır. Daha sonra DDT‘ nin bütün kullanımları 1973‘de yasaklanmıĢ, Aldrin ve Dieldrin 1975‘de (Termisitler hariç), çoğu civalılar ise 1976‘da kullanımdan kaldırılmıĢtır. EPA, 1978 yılında kullanımı sınırlandırılmıĢ veya yasaklanmıĢ pestisitlerle ilgili ilk defa bir liste yayınlanmıĢ, 1979 yılında 2,4,5-T‘ nin kullanımı ise geçici olarak durdurulmuĢ ve bu konu ile ilgili ikinci listesini 1985 yılında yayınlamıĢtır. EPA‘ nın bu yayınları ve uluslararası organizasyonların da konuya eğilmeleri sonucu çeĢitli ülkeler kendi ülke menfaatlerini de göz önüne alarak, ülkelerinde ruhsatlı bu pestisitleri yeniden değerlendirerek yasaklama ve kısıtlama yoluna gitmiĢlerdir. Bu görüĢ ıĢığı altında, Federal Almanya da 1987 yılında kendi ülkesinde kullanılan pestisitlerle ilgili bir liste yayınlanmıĢtır (DPT, 2001).

Dünya pestisit üretiminin yıllık 3 milyon ton civarında olduğu, yıllık satıĢ tutarının da ortalama 30 milyar Euro‘ya ulaĢtığı görülür. Bu miktar içinde Türkiye‘nin payı ancak %0,6 kadardır (Öztürk, 1997).

(31)

5.1. Tarımsal Mücadelede Yetkili Otoriteler

Avrupa Birliğinde tarımsal mücadele politikalarının düzenlenmesinden sorumlu kuruluĢ, Sağlık ve Tüketici Koruma Genel Müdürlüğü (DG SANCO – Health and Consumer Protection DG)‘dür. DG SANCO ile birlikte çalıĢan diğer kuruluĢlar;

DG Environment (Çevre Genel Müdürlüğü): Merkezi Brüksel‘de bulunan DG Environment, çevresel konularda üye devletlerin uyması gereken yasaları belirler.

ECPA (European Crop Protection Authority – Avrupa Bitki Koruma Otoritesi): Merkezi Brüksel‘de bulunan ECPA, 91/414/EEC sayılı ve 15 Temmuz 1991 tarihli bitki koruma ürünlerinin piyasaya arzına iliĢkin Konsey Direktifin ( OJ L 230, 19.8.1991, p. 1–32) yayımlanmasından sonra, kurulmuĢtur (Gürkan, 2007).

AB‘deki tarımsal ilaçlara iliĢkin araĢtırma geliĢtirme faaliyetlerini yürütmenin yanında yapılan mevzuat çalıĢmalarında danıĢmanlık görevinde bulunurlar. Temel görevi; destek ve bağımsız bilimsel tavsiye sunmak ve Üye Devletlerdeki benzer yapılarla yakın iĢbirliğine yönelik bir ağ yaratmaktır. Türkiye‘yi ECPA‘ da ZĠMĠD (Zirai Mücadele Ġlaçları Üreticileri Derneği) temsil etmektedir (TKB, 2009).

EFSA (European Food Safety Authority – Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi): AB‘nin gıda ve yem güvenliğine iliĢkin risk değerlendirmesini yapan ana kuruluĢudur. EFSA, yetkili ulusal kurumlarla sürdürdüğü iĢbirlikleri ve konuya iliĢkin çeĢitli paydaĢlarla yürüttüğü danıĢmanlık çalıĢmalarıyla gıda ve yemlerin üretimine iliĢkin var olan ve öngörülen risklere karĢı bağımsız bilimsel öneriler ve açık bir iletiĢim kanalı sağlamaktadır. Merkezi Parma‘dadır.

Gıdayla ilgili kontrol ve değerlendirmeler için bilimsel referans noktası niteliğinde bir Avrupa ajansı olup, mevcut bilimsel ve teknik destek sistemini geliĢtirir. Kurum ve kuruluĢlara bilimsel görüĢ vererek teknik destek sağlamak, gıda güvenliğine iliĢkin bilimsel ve teknik veri toplamak, analiz etmek, ortaya çıkabilecek riskleri belirlemek,

(32)

19

halkın ve ilgili tarafların hızlı, güvenilir, tarafsız ve kapsamlı bilgi edinmesini sağlamak ve kriz yönetimi prosedürleri hazırlamak gibi görevleri vardır.

AB Komisyonunca 1993 yılından itibaren Bilimsel değerlendirme temeline dayalı olarak yürütülmekte olan AB‘de kullanılan tarım ilaçlarının aktif madde bazında insan sağlığı, çevre ve gıda zincirindeki kalıntılar yönüyle güvenli olarak kullanılabilirliğinin araĢtırılması EFSA tarafından yürütülmektedir. EFSA, bu çalıĢmasını ―Pestisit Risk Değerlendirmesi Emsal Gözden Geçirme Programı‖ (PRAPeR - Pesticide Risk Assessment Peer Review) altında yürütmektedir. Bu program aynı zamanda maksimum kalıntı limitlerine (MRL) iliĢkin risk değerlendirme çalıĢmalarında da yer almaktadır (TKB, 2009).

EFSA‘nın yürüttüğü faaliyetlerden bir tanesi de Bitki Koruma Ürünleri ve Onların Kalıntılarına iliĢkin Paneldir (PPR - Panel on Plant Protection Products and their Residues). Bu panelin amacı PRAPeR altında çözümlenemeyen konularda görüĢ oluĢturmak veya özellikle toksikoloji, eko-toksikoloji, doğadaki davranıĢ gibi jenerik konularda bilimsel görüĢler oluĢturmak ve mevcut risk değerlendirme kılavuzlarını geliĢtirmektir (Gürkan, 2007).

CPVO (Community Plant Variety Office – Topluluk Bitki ÇeĢitliliği Ofisi): Avrupa Birliği‘ndeki bitki çeĢitlerinin korunmasına iliĢkin sistemi yürütmek amacıyla 2002 yılında Fransa‘da kurulmuĢtur. AB‘deki yeni çeĢitlerin korunması yoluyla bitki ıslahçı hakları korunmaktadır.

SCHP (Sttanding Committee on Plant Eath – Bitki Sağlığı Daimi Komitesi): Bu Komite, 23 Ekim 1976 tarih ve 76/894/AET sayılı Bitki Sağlığı Daimî Komitesi kurulmasına iliĢkin Konsey Kararı ile kurulmuĢtur. Bitki sağlığı ve pestisite iliĢkin düzenlemeler çalıĢma konularıdır. Sağlık ve Tüketicinin Korunması Genel Müdürlüğü‘ne bağlı olarak faaliyet gösterir. ÇalıĢma konularına göre farklı temsilcilerden oluĢmaktadır. Pestisitlerin kontrolüne iliĢkin olarak kayıt, pazarlama ve izin verilen kalıntı limitleri konularında, bitki sağlığı tüzüğüne iliĢkin olarak bitki ve bitkisel ürünlere zararlı organizmaların yayılmasının önlenmesi ve buna uygun koĢulların belirlenmesi konularında çalıĢmaktadır. Üye Devletlerin kendi aralarındaki

(33)

belirli özellikteki malların dolaĢımı, üçüncü ülkelerden ithalat, bitki pasaportu, listelenen ve listelenmeyen zararlı organizmalar, imha, salgın ve acil durum prosedürleri, korunmuĢ kuĢak ve derogasyonlar konuları ile ilgili de çalıĢmaktadır (BaĢkent, 2007).

SCP (Scientific Committee on Plants – Bitkiler Bilimsel Komitesi) ve SCTEE (Scientific Committee for Toxicity, Ecotoxicity, and The Environment – Toksisite, Ekotoksisite ve Çevre Bilimsel Komitesi): Pestisitler üzerinde çalıĢan danıĢman komitelerdir. SCP, insan ve hayvan tüketimi için yetiĢtirilen bitkiler, gıda harici ürün üretimindeki pestisit uygulamaları gibi konular üzerinde çalıĢmaktadır. SCTEE ise insan ve çevre üzerinde zararlı etkileri olabilecek kimyasal, biyokimyasal ve biyolojik maddelerin toksisite ve ekotoksisiteleri ile ilgili sorulara cevap aramaktadır (Türel, 2009).

5.2. AB’de Tarımsal Mücadele Politikaları

Avrupa Birliği; Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg ve Ġtalya‘nın 1957 yılında Roma AntlaĢması‘nı imzalamasıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) adı altında kurulmuĢtur. 248 madde ve protokollerden oluĢan Roma AntlaĢması, 1 Ocak 1958'de yürürlüğe girmiĢ ve AET'ye hukuken uluslar üstü bir kuruluĢ olma niteliği kazandırmıĢtır (Anonim, 2011f).

1958‘de yürürlüğe giren Roma AntlaĢması, üye ülkeler arasında önce gümrük birliğini, yani malların gümrük vergisi ödenmeksizin üye ülkeler arasında serbestçe alınıp satılmasını öngörmüĢtür. Ancak Roma AntlaĢması‘nın nihai hedefi sadece ekonomik değil, tarım, ulaĢtırma, rekabet gibi diğer birçok alanda ortak politikalar oluĢturulması, ekonomik politikaların yakınlaĢtırılması, ekonomik ve parasal birlik kurulması, ortak bir dıĢ politika ve güvenlik politikası oluĢturulmasıdır.

Avrupa Birliği‘nin bitki sağlığı ve karantinaya iliĢkin düzenlemeleri bu yapılan iĢbirliğinin sonuçlarından birisidir ve AB üyesi olmak isteyen bir ülkenin tarım sektöründe uyumlaĢtırması gereken düzenlemeler arasındadır. Bitki sağlığı konusunda

(34)

21

ilk olarak 1966–1969 yılında ―tohumluk patateslerin pazarlanmasına iliĢkin‖ 11 Temmuz 1966 tarih ve 66/403/AET sayılı Konsey Direktifi (OJ 125, 11.7.1966, p.

2320/66); ―bağ çoğaltım materyallerinin pazarlanmasına iliĢkin‖ 9 Nisan 1968 tarih ve

66/403/AET sayılı Konsey Direktifi (OJ L 93, 17.4.1968, p. 15– 23); ―yem bitkileri tohumlarının pazarlanmasına iliĢkin‖ 14 Haziran 1966 tarih ve 66/401/AET sayılı Konsey Direktif‘leri yayınlanmıĢtır (OJ 125, 11.7.1966, p. 2298– 2308).

Süreç içerisinde bitki sağlığına iliĢkin düzenlemeler Üye Devletler ve Üye Devletler ile üçüncü ülkeler arasında bitki ve bitkisel ürünlerin ticaretinin düzenleyecek biçimde geliĢtirilmiĢtir. Bu geliĢmeler 1973 yılında Danimarka, Ġrlanda ve BirleĢik Krallığın Topluluğa katılımları nedeniyle kesintiye uğramıĢtır. GeniĢleyen Toplulukta bitki sağlığına iliĢkin düzenlemeler yeniden gözden geçirilerek ―Bitkilere veya bitkisel ürünlere zararlı olan organizmaların Topluluğa giriĢlerine karsı ve onların Topluluk içinde yayılımına karsı koruyucu önlemlere iliĢkin‖ 21 Aralık 1976 tarih ve 77/93/AET sayılı Konsey Direktifi yayınlanmıĢtır. Bu direktifin orijinal metni Üye Devletlerin bitki sağlığına iliĢkin düzenlemeleri arasında farklılıklar olduğundan uyumlaĢtırma sürecinde pek çok değiĢikliğe uğramıĢtır. Sonuçta, bitki sağlığı düzenlemelerinin temelini oluĢturan üç ilke üzerinde karara varılmıĢtır. Bunlar; Ģeffaflık, ortak karantina zararlı listesi ve özel durumlarda alınacak acil önlemlerdir. Üye Devletler arasında bitki ve bitkisel ürünlerin ticareti Uluslar arası Bitki Sağlığı Sertifikası ve bunun uygulanmasına iliĢkin kurallar çerçevesinde yürütülmektedir (BaĢkent, 2007).

Üye devletlerde tarımsal mücadele politikaları alanlarındaki kontrol, denetim ve düzenlemeler Avrupa Komisyonu Sağlık ve Tüketiciyi Koruma Genel Müdürlüğü Organizasyonu‘na (DG-SANCO) bağlı Gıda ve Veterinerlik Ofisi (FVO) tarafından yapılmaktadır. FVO bu görevi, Üye Devletlerde ve AB‘ye ihracat yapan üçüncü ülkelerde denetimler yaparak yerine getirmektedir. FVO denetim sonuçları, mevzuatın netleĢtirilmesine, değiĢtirilmesine, yeni mevzuat oluĢturulmasına dikkat çekerek AB mevzuatının geliĢtirilmesine katkıda bulunmaktadır.

(35)

Tüm dünyada AR-GE faaliyetlerine en yüksek payın ayrıldığı sektörler arasında yer alan tarım ilaçları, AB‘de halk sağlığı ve çevrenin korunması bakımından sosyal boyutu ile ön plana çıkan önemli bir konu durumundadır. Günümüzde doğal ürünlere olan talep artıĢ göstermekte olsa da, gıdanın hammaddesini oluĢturan tarımsal üretimde kimyasal mücadele yöntemlerini kullanmadan dünya nüfusunu doyurmak mümkün olmamaktadır. GeliĢmiĢ ülkeler, hem açlıkla mücadele etmeye çalıĢırken hem de çevreyle dost uygulamalar geliĢtirme çabasındadırlar. GeliĢmiĢ ülkeler tarımsal üretimin sonucunda güvenli gıda sunmayı hedeflemiĢlerdir. Bu nedenle, hayvan ve insan sağlığına en az zararı verecek tarımsal kimyasalların geliĢtirilmesi, tüketiciye arzı ile kontrollü ve sürdürülebilir kullanımının sağlanmasına yönelik politikaların geliĢtirilmesi konularına çok önem vermektedirler. Dünya tarım ilaçları üretimde söz sahibi ülkelerin ve bilinçli tüketici kitlelerinin bir araya geldiği AB‘de kimyasalların üretimi, ruhsatlandırılması, kontrollü ve sürdürülebilir kullanılması konularına iliĢkin olarak çok detaylı düzenlemeler hazırlamıĢ ve bu düzenlemelerini yeni bulgular ıĢığında sürekli olarak güncelleyerek tarım ilaçlarının üretim ve pazara sunma sürecini daha zorlu bir hale getirmektedir (BaĢkent, 2007).

5.3.1. Maksimum Kalıntı Limitleri

AB içinde yaklaĢık 150 tarım ilacı için ―Maksimum Kalıntı Limitleri‖ (MRL) oluĢturulmuĢtur. Topluluk, MRL‘lerin belirlenmesi çalıĢmalarını bilimsel temellere dayandırarak, bebekleri de içerecek Ģekilde tüm tüketicilerin korunması hedefiyle, Topluluk ve Üye Devletlerin eĢit sorumluluğu altında yürümektedir.

MRL‘lerin Maksimum Toksikolojik Limitler olmadığı unutulmaması gereken bir noktadır. MRL‘ler iyi tarım uygulamaları (ĠTU) temellidir ve eğer ĠTU kriterlerine uygun pestisit kullanımı yapılmıĢ ise ürünler üzerinde bulunması hedeflenen maksimum kalıntı limitleri olarak belirtilmektedir. Bununla birlikte, MRL‘lerin belirlenmesi sırasında Toksikolojik limitlerin yükseltilmemesine dikkat edilmektedir. Eğer Topluluk genelinde herhangi bir pestisit/ürün kombinasyonuna yönelik limitler oluĢturulmamıĢ

(36)

23

ise her Üye Devlet tüketici sağlığını korumak amacıyla gerekli MRL‘leri ulusal düzeyde belirlemektedir (TKB, 2009).

AB‘de örnekleme, ―79/700/AET sayılı Tüzüğü tadil eden bitkisel ve hayvansal orijinli ürünlerde pestisit kalıntılarının resmi kontrollerine iliĢkin örnekleme metotlarını düzenleyen‖ 11 Temmuz 2002 tarih ve 2002/63/AT sayılı Komisyon Direktifine (OJ L 134, 22.5.2002, p. 36.) göre düzenlenmektedir.

―Meyve ve sebzelerde maksimum kalıntı limitlerinin belirlenmesine iliĢkin‖ 23 Ekim 1976 tarih ve 76/895/AET sayılı Konsey Direktifi (OJ L 340, 9.12.1976, p. 26), ―Tahıllarda maksimum kalıntı limitlerinin belirlenmesine iliĢkin‖ 24 Temmuz 1986 tarih ve 86/362/AET sayılı Konsey Direktifi (OJ L 221, 7.8.1986, p. 37), ―Hayvansal orijinli gıda maddelerinde maksimum kalıntı limitlerinin belirlenmesine iliĢkin‖ ‖ 24 Temmuz 1986 tarih ve 86/363/AET sayılı Konsey Direktifi (OJ L 221, 7.8.1986, p. 43), ―Meyve ve sebzeler dâhil bitkisel orijinli belirli ürünlerde maksimum kalıntı limitlerinin belirlenmesine iliĢkin‖ 27 Kasım 1990 tarih ve 90/642/AET sayılı Konsey Direktifi (OJ L 350, 14.12.1990, p. 71) ve 91/414/AET sayılı Konsey Direktifini ve eklerini değiĢtiren gıda ve bitkisel ve hayvansal orijinli yemlerin üstünde ve içinde maksimum kalıntı limitlerinin belirlenmesine iliĢkin‖ 23 ġubat 2005 tarih ve 396/2005/AT sayılı Komisyon Tüzükler (OJ L 70, 16.3.2005, p. 1–16) ile kalıntıların düzenlenmesi, kontrolü ve kullanımına iliĢkin kurallar düzenlenmektedir (TKB, 2009).

Maksimum Kalıntı Limitleri; Üye ülkelerdeki ve üçüncü ülkelerdeki iyi tarım uygulamaları ile uyumlu olacak Ģekilde belirlenmeli, farklı yaĢ gruplarındaki tüketiciler açısından risk değerlendirmesi yapıldıktan sonra güvenli bulunmalı, limitleri aĢan durumlar yakından izlenerek değerlendirilmeli ve üye ülkelerdeki yetkili makamlar ile ―Gıdalar için hızlı alarm sistemi (Rapid Alarm System)‖ yoluyla tüketiciyi potansiyel risklerden korumak amaçlanmalıdır (TKB, 2009).

MRL‘ler belirlenirken;

a) Doğru Ģekilde pestisit uygulaması (ĠTU) yapılmıĢ tarımsal ürünler üzerindeki veya içerisindeki kalıntıları belirlemek için tarımsal kontrol denemeleri oluĢturulmaktadır.

(37)

b) Tüketici tarafından kalıntı alım/giriĢ Ģekillerine yönelik modellemeler oluĢturularak, Avrupa popülâsyonu ve ulusal popülâsyonlar ile alt popülâsyonlar için normal ve en kötü koĢullar altında günlük kalıntı alım değerleri belirlenmektedir.

c) Pestisitler üzerine yapılan toksikolojik testlerden elde edilen veriler ―Günlük Kabul Edilebilir Alım‖ (ADI) değerlerini oluĢturmada kullanılır. Bu değerler genellikle ömür boyu (kronik) maruz kalma sürecince hiçbir ters etki oluĢturmayan en yüksek dozu içermekte ve ardından uygun güvenlik faktörleri uygulanmaktadır. Yakın zamanda ortaya çıkan görüĢ, kimi kalıntıların kısa süre (akut) içinde toksik etki yaratabileceği, bu nedenle kronik maruz kalma senaryolarının MRL‘lerin belirlenmesi açısından uygun olmadığı yönündedir. Bu konu Komisyon içerisinde ve Topluluk içerisinde yoğun bir Ģekilde tartıĢılmaktadır. Bu olasılığında göz önüne alınması için Akut Referans Doz (ARfD) ve tüketici alım modelleri tekrar gözden geçirilmektedir.

d) Eğer tahmini tüm ürünler için (b) maddesinde belirtilen yöntemler ile belirlenen günlük tüketici alımı, (c) maddesi altında belirlenen ADI‘ ya oranla daha düĢük ise (a) maddesi altında belirlenen kalıntı limitleri MRL olarak kabul edilir. Hesaplanan alım düzeyinin daha yüksek çıkması durumda ise, (a) maddesinde belirtilen kullanım düzeyleri modifiye edilerek ürünler üzerindeki kalıntı düzeyi düĢürülmelidir. Eğer bu mümkün olmayacak ise bu pestisitin o ürün üzerinde kullanılmasına izin verilmez ve MRL‘si ―limit of determination‖ yani 0 olarak kabul edilir.

e) ĠĢlenmiĢ ürünler ve kompoze gıdalar için MRL‘ler genellikle tarımsal ürün için belirlenen MRL temellinde uygun seyreltme veya konsantrasyon faktörü uygulaması yoluyla oluĢturulur. Kompoze gıdalar için MRL‘ler içeriklerin kompoze gıda içerisindeki iliĢkili konsantrasyonları göz önüne alınarak belirlenir. Bu uygulamaya bir istisna olarak belirli iĢlenmiĢ ürünler ve kompoze gıdalar için özel MRL‘ler belirlenebilir.

MRL‘lerine karar verilen kimyasallar, 396/2005/AT sayılı direktifte EK – II‘ de, MRL‘lerine henüz karar verilmemiĢ kimyasallar ise EK – III‘te yer almaktadır.

(38)

5.3.2. Ruhsatlandırma

AB Komisyonunun tarım ilaçlarının ruhsatlandırılması politikası kapsamında en önemli konu insan sağlığı ve çevredir. AB Komisyonu 1992 yılında itibaren çok iddialı bir program yürütmektedir. Komisyon topluluk çapında, AB‘de kullanılan tarım ilaçları içerisinde mevcut olan tüm etkili maddeler için bir tekrar gözden geçirme bir programı oluĢturmuĢtur. Bilimsel değerlendirme temeline dayalı olan bu tekrar gözden geçirme sürecinde, her baĢvuru sahibi ilgili maddenin, insan sağlığı, çevre, ekotoksikolojik ve gıda zincirindeki kalıntılar bağlamında güvenli olarak kullanılabileceğini kanıtlaması gerekmektedir. Tarım ilaçlarının ruhsatlandırılması ve pazara sunulmasına iliĢkin 2 temel direktif bulunmaktadır. Bunlar;

— 79/117/AET sayılı Belirli Aktif Maddeleri Ġçeren Bitki Koruma Ürünlerinin Kullanımını ve Piyasaya Arzını Yasaklayan Konsey Direktifi

79/117/AET sayılı direktifin eki içerisinde listelenen 16 madde (cıva, organochloride ve çeĢitli bileĢikler) topluluk içerisinde hiçbir durumda kullanılamaz ve piyasaya arz edilemezler. Direktif 10 maddenin ve 1 ekin yer aldığı 7 sayfadan oluĢmaktadır.

— 91/414/AET sayılı Bitki Koruma Ürünlerinin pazara sunulmasına iliĢkin 15 Temmuz 1991 sayılı Konsey Direktifi

AB‘nin tarım ilaçlarına iliĢkin ikinci temel mevzuatı olan, 91/414/AET sayılı Bitki Koruma Ürünlerinin pazara sunulmasına iliĢkin 15 Temmuz 1991 sayılı Konsey Direktifi 195 sayfa içerisinde 24 madde ve 6 ekten oluĢmaktadır.

Bu Direktif topluluk içerisinde tarım ilaçlarının; ruhsatlandırılmasını, pazara sunulmasını, kullanımını ve kontrolünü düzenler. Bu direktifin amaçları;

— Üst düzey koruma

— Kabul edilemez bir etkinin olmaması

(39)

— Zorunlu resmi ruhsatlandırma

— Topluluk düzeyinde, aktif maddelerin belirlenmesi, kontrolü, değerlendirilmesi ve izlenmesi seklinde özetlenebilir.

91/414/AET‘nin içerdiği hükümler;

— Ġlaç ruhsatlarının verilmesi, tekrar değerlendirilmesi, geri alınması — Aktif Maddelerin EK I‘ e dâhil edilmesi

— Potansiyel zarar etkisine iliĢkin bilgilerin düzenlenmesi — Ruhsat için baĢvuru

— Bilgi değiĢimi

— Veri gereksinimi ve verilerin koruması

— Paketleme ve etiketlemeye yönelik düzenlemelerdir.

91/414/AET sayılı direktifin Ek I‘ i içerisinde yer alan etkili maddelere iliĢkin kimyasal bilgilerin, saflık oranlarının, ruhsatlandırma baĢlangıç ve bitiĢ sürelerini ile maddeye özel düzenlenmiĢ hükümlerin nasıl bir düzenle yer aldığı gösterilmektedir. Etkili maddeye iliĢkin bilgiler oldukça detaylı ve hükümler oldukça kesindir.

Ek II içerisinde bir etkili maddenin Ek I içerisine dâhil edilmesi için gerekli dosyada bulunması gereken bilgiler kimyasal maddeler ve mikroorganizmalardan oluĢan etkili maddeler için ayrı ayrı belirtilmektedir. Ek III ‘de ise bir ilacın ruhsatlandırılması için bulunması gereken bilgiler yer almaktadır.

Ek IV‘ de, insanlar ve çevreye özel risklere yönelik standart bilgi cümleleri, Ek V‘ de, insanların ve çevrenin korunmasına yönelik önlemleri içeren standart bilgi cümleleri, Ek VI‘ da ise tarım ilacının değerlendirilmesi ve ruhsatlandırılmasına iliĢkin bir örnek yer almaktadır.

(40)

6. TÜRKĠYE’DE TARIMSAL MÜCADELE

Tarımsal üretim açısından hastalık, zararlı ve yabancı otların neden olduğu ürün kayıplarının en aza indirilmesi zorunluluğu vardır. Bu nedenle diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye‘de de tarımsal mücadele çalıĢmalarına büyük önem verilmektedir.

Türkiye‘de tarım ilacı kullanımının sürekli belirtilen avantajları herkes tarafından bilinmekte ve dikkate alınmakta iken sakıncaları konusunda duyarsız kalınmakta, olumsuz etkilerini azaltacak çalıĢmalar yeterince yapılmamakta ve gerekli önlemler yeterince alınmamaktadır. Bu olumsuz etkilerin öncelikle insan sağlığı ve çevre açısından hem bizimle hem de gelecek kuĢaklarla; ilaç kalıntısı nedeniyle geri dönen tarımsal ihraç ürünleri nedeniyle de ülke ekonomisi ile doğrudan iliĢkili olduğu göz ardı edilmemelidir (Güler ve ark, 2010).

Gittikçe artan bilimsel çalıĢmalar son yıllarda tarım ilaçlarının daha emin ve çevre için daha uygun olmasını sağlamıĢtır. Bugün tarım ilaçları bilim ve teknolojinin en son yenilikleri kullanılarak bunların insanlara, çevreye ve mikro organizmalara olabilecek riskleri ve aynı zamanda sudaki bozunma durumları yönünden incelenmektedir. Tarım ilaçları, resmi makamlarca tüm bu incelemeler ve denemeler iyice gözden geçirildikten ve ilaçların usulüne uygun Ģekilde kullanıldığında insan, hayvan ve çevre için hiçbir zararı olmayacağı kanıtlandıktan sonra piyasaya verilmektedir. Bu inceleme ve araĢtırmalar yıllarca süren bir süreyi (10 yıl gibi) kapsar. Türkiye‘de ki tarımsal ürünlerin toplam değeri 29–30 milyar dolar civarında tahmin edilmektedir. Hiç tarım ilacı kullanılmadığı takdirde ortalama ürün kaybı yüzde 65 olarak belirlenmiĢtir. Yapılan tahminlere göre bugün tarım ilacı kullanılmasına rağmen ürün kaybının çeĢitli nedenlerle yüzde 30–35 olarak halen devam ettiği doğrultusundadır. Bunun da parasal değeri yaklaĢık 9,5 milyar dolar‘dır. GeliĢmiĢ batı ülkelerinde olduğu gibi, bilgili bilinçli ve yeterli miktarda tarım ilacı kullanımı olsa, Türkiye‘de her yıl yaklaĢık 10 milyar dolara yakın bitkisel üretim değeri kazanılmıĢ olacaktır. Bunun için kullanılacak tarım ilacının değeri ile mukayese edildiğinde 30 misline yakın bir katma değer sağlanabileceği görülmektedir (DPT, 2006).

Referanslar

Benzer Belgeler

The resulting word association is thought to mirror the way the words are stored and linked to the mental lexicon (Peppard, 2007). Five key concepts related to energy resources

Bandura’nın teorisi, insan davranışında salt çevresel etkenlerden çok, motivasyonel etkenleri ve öz-düzenleme (kişisel standartlarımıza uyup uymadığına

The fourth chapter, the logistics sector enterprises operating in Izmir province, a survey was applied to determine the structure of the workforce profile. Interpreted the data

Bu tez çalışmasında amaç, floresan lambalardaki klasik manyetik balast ya da iki- seviyeli eviricili elektronik balastın yerine tek-faz 5-seviyeli kaskad evirici

acı\ kuvved FALSE TRUE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE FALSE TRUE FALSE TRUE FALSE FALSE kuvvet-> kuvved açacağ FALSE TRUE FALSE FALSE FALSE FALSE

Bu nedenle septoplasti uyguladığımız hastalarda erken dönemdeki yaşam kalitesini burun tıkanıklığı semptom değerlendirme (BTSD) ( Nasal obstruction symptom evaluation - NOSE)

Uluslararası düzeyde çevre bilincinin tarihsel oluşumunu ve Türkiye’nin Avrupa Birliği Uyum sürecinde oluşturduğu çevre politikaları ve bu politikalara ilaç

AB müzakerelerinde en önemli, en büyük de i imi, Türkiye’de ya ayaca z. En büyük reform ihtiyac da tar mdad r. OTP’nin uygulanmas büyük parasal kaynaklara