• Sonuç bulunamadı

Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin “Resm-i Osmânî”ye Dair Risalesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin “Resm-i Osmânî”ye Dair Risalesi"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ULUSLARARASI AMASYA ÂLİMLERİ SEMPOZYUMU

- INTERNATIONAL AMASYA SCHOLARS’

SYMPOSIUM -

21-23 NİSAN 2017 ● AMASYA

BİLDİRİLER KİTABI - I

Bu sempozyum T. C. Amasya Üniversitesi Rektörlüğü Bilimsel

AraĢtırma Projeleri Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiĢtir.

(2)

HÜSEYĠN B. ALĠ EL-AMÂSÎ’NĠN “RESM-Ġ OSMÂNΔ YE DAĠR RĠSALESĠ

Süleyman GÜR

Özet

Hüseyin b. Ali el-Amâsî hicri on birinci yüzyılda yaşamış Osmanlı dönemi âlimlerinden biridir. Kıraat, Tecvid, Edebiyat gibi ilim dallarında eserler telif etmiştir. Ayrıca Mushaf yazımı ile de meşgul olmuştur. Bu tebliğde Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin Kur’ân ilimlerinden Resm-i Osmânî konusunda kaleme aldığı ve

Fevâidü’l-Latifetü ve’t-Tarifetü fî Rusûmi’l-Mesâhif fî Beyâni Kava’idi Resmi Osmâniyye şeklinde isimlendirdiği risalesi ele alınacak ve Mushaf imlasına dair tespitleri değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Hüseyin b. Ali, Amasya, Resm-i Osmânî, Mushaf, Risale.

Booklet of Hussein b. Ali el-Amâsî About “Resm-i Osmânî” Abstract

Hussein b. Ali el-Amâsî is one of the Ottoman scholars who lived in the eleventh century. He has written works in science branches such as Kıraat, Tecvid, and Literature. He is also busy with the

writing of Mushaf. In this paper, we examine the booklet which named Fevâidu’l-Latifetu ve’t-Tarifetu

fî Rusumi’l-Mesahif fi Beyani Kavaidi Resmi Osmânîyye. He wrote it about Mushaf writing. And the findings of Mushaf Writing will be evaluated.

Keywords: Hussein b. Ali, Amasya, Resm-i Osmânî, Mushaf, Risale. GiriĢ

Kur’ân-ı Kerim’in kendine has bir imla tarzı vardır. Bu imla şekline, Hz. Osman zamanında yazımı/istinsahı gerçekleşen mushaflara ait bir özellik olarak ortaya çıktığından “Resm-i Osmânî” adı verilmektedir. Zira o dönemde merkezi konumdaki yerlere gönderilecek mushafları çoğaltmak için bir komisyon kurulmuş ve bu komisyon kelime ve harflerin yazımı hususunda Hz. Osman’ın da onayladığı özel bir yazı tarzı benimsemiştir. Bundan dolayı benimsenen bu metoda “Kur’ân Hattı” manasına “Resm-i Osmânî” (Osman Hattı) denmiştir. Bu imla şekline göre aynı özellikteki kelimeler farklı yerlerde farklı biçimlerde yazılabilmekte, lafız ve okuyuş bakımından uyumsuzluk gösterebilmektedirler. Bu yönüyle Resm-i Osmânî, h. II. asırdan sonraki yoğun dil çalışmaları neticesinde ortaya çıkıp

lafız-okuyuş örtüşmesini esas alan ve adına resm-i/hatt-ı kıyâsî denilen imla tarzından ayrılmaktadır.1

Kur’ân kelimelerinin çoğu resm-i kıyâsî üslubuna göre yazılmış olmakla birlikte, bazı kelimeler, telaffuzundan veya sonraki dönemlerde ortaya çıkan imla kurallarından daha farklı resmedilmiştir. Örneğin bugünkü yazıya göre حلاصٌا şeklinde resmedilen kelime Kur’ân imlasında حٍٛصٌا biçiminde resmedilmiştir. İşte bu ve benzeri hususlar Mushaf’a ait özellikler olarak değerlendirilmekte ve

literatürde Resm-i Osmânî, Resmü’l-Mushaf, Hatt-ı Mushaf, Hatt-ı Istılâhî2 gibi isimlerle anılmaktadır.

Resm-i Osmânî’nin gerek kendi içinde farklılıkları barındırması, gerekse resm-i kıyâsîden ayrılması, mutlaka izah edilmesi gereken bir durum olduğundan öteden beri ulemayı meşgul etmiş, konu ile ilgili tafsilatlı açıklamalar yapmalarına neden olmuştur. Bu açıklamaların özeti mahiyetinde olan temel görüşler kısaca şöyledir. a- Mushaf’ın imla yapısı, dilsel nedenlere bağlı olarak şekillenmiştir; dolayısıyla onda görülen farklı yazımların ardında mutlaka lugavî mülahazalar yatmaktadır. b- Mushaf imlası o dönem Arap yazısının imla özelliklerini yansıtmaktadır. Bu imla özelliklerinde ise Arap yazısına kaynaklık eden önceki yazı ve yazıların etkileri görülmektedir. c- Mushaf

Yrd. Doç. Dr., KTÜ İlahiyat Fakültesi, suleymangur@ktu.edu.tr.

1 Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, Bilmen Basımevi, İstanbul, 1973, c. 1, s. 27; Zerkânî, Muhammed Abdül’l-Azım,

Menâhilu’l-İrfân fî Ulûmi’l-Kur’ân, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabi, Beyrut, 1995, c. 1, s. 300; Mehmet Emin Maşalı, Tarihi ve Temel Meseleleriyle Kıraat İlmi, Otto Yayınları, Ankara, 2016, s. 160.

2 Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, c. 1, s. 33; Abdurrahman Çetin, Kur’ân İlimleri ve Kur’ân-ı Kerim Tarihi, Dergâh Yayınları,

(3)

imlası, müstensihlerin hatalarının ürünüdür; bu da o dönemde yazının gelişmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. d- Kıraat farklarını belirtme isteği bu nitelikte bir imla tarzı ortaya çıkarmıştır. e- Mushaf imlası arkasında birtakım sırları barındırmaktadır. Bu sırları da ancak irfan sahipleri keşfedebilir.3

Ayrıca kaynaklarda Resm-i Osmânî’yi ayrıcalıklı kılan özellikler umumiyetle şu başlıklar altında işlenmiştir:

1- Hazf: Telaffuz edildiği halde yazıda yer almayan ve kelimede resim olarak karşılığı bulunmayan harfleri ifade eder.

2- Ziyade: Telaffuz edilmediği halde yazıda resim olarak yer alan harfleri ifade eder. Bu yönüyle hazif ve ziyade konusu daha çok medlerle alakalı görünmektedir.

3- Bedel: Harf değişimlerini ve bir harfin yerine başka bir harfin yazılması hususunu içerir. 4- Vasıl-fasıl: Bitişik ya da ayrı yazıma konu olan harf ve edatları konu edinmektedir. 5- Hemze: Hemzenin yazım hususiyetlerini muhtevidir.

6- İki kıraate konu olan kelimelerin bunlardan biri doğrultusunda yazılması.4

Âlimlerin ilk dönemlerden itibaren üzerinde durdukları konulardan biri de Resm-i Osmânî’ye bağlı kalınıp kalınmayacağı meselesi olmuş ve bu konuda iki temel görüş ortaya atılmıştır. Büyük çoğunluğun kabul ettiği ilk görüşe göre Resm-i Osmânî’ye bağlı kalmak zorunlu olup bu imla

sisteminden başka bir sistemi takip etmek caiz değildir.5 Zira bu konuda ashabın icmaı vardır.6 Diğer

görüşe göre ise Mushaf yazımında Resm-i Osmânî’ye bağlı kalmak zorunlu olmayıp Arap harfleriyle olmak kaydıyla farklı imla usulleri tercih edilebilir.7

Anlaşılan o ki ilk görüş sahipleri zamanla Mushaf üzerinde meydana gelebilecek olumsuzlukların önünü almayı, ikinci görüş sahipleri ise Kur’ân hattına alışık olmayan kimseler için okuyuş kolaylığı sağlayabilmeyi hedeflemektedirler. Ulema arasındaki bu fikir ayrılığına rağmen gelenekte Mushaf

yazımında Resm-i Hatta bağlılık esas alınmış, muhayyerlik fikri umumiyetle teoride kalmıştır.8

Resm-i Osmânî’nin bu denli kabul görmesinde mezhep imamlarının görüşleri başta olmak üzere

kıraat üstatlarının yaklaşımları da çok etkili olmuştur. Zira İmam Mâlik, Ahmed b. Hanbel9 ile Şâfiî ve

Hanefî fukahasının Mushaf imlasının korunmasına dair emir ve tavsiyeleri bulunmaktadır.10 Bu ilim

dalında üstat kabul edilenlerden biri olan Ebû Amr ed-Dânî de (ö. 444/1053) ulemanın bu imlaya uyma

konusunda muhalif bir görüş beyan etmediğini ifade etmektedir.11 Ayrıca sahih kıraatlerin

belirlenmesindeki üç temel ölçütten birinin Resm-i Osmânî’ye uygunluk olması şeklindeki anlayışta bu konudaki tutumları belirlemede etkili olmuştur. Selef âlimlerinin bu denli gayret ve hassasiyetlerinin neticesinde “Resmü’l-Mushaf” ilmi ortaya çıkmış hatta bu imi öğrenmek farz-ı kifâye olarak telakki edilmiştir. İlk dönemlerden itibaren İslam dünyasının değişik yerlerinde bu ilme dair çok sayıda eser kaleme alınmıştır.12 Bu faaliyetler Osmanlı döneminde de sürmüş ve bazı çalışmalar yapılmıştır. Bu

çalışmalara örnek olarak şunlar zikredilebilir: Felekabadi Mümin b. Ali b. Muhammed (ö. 799/1397),

Câmiu’l-Kelâm fî Resmi Mushafi’l-İmâm; Muhammed b. Pir Ali el-Birgivî (ö. 981/1573), Risâle fî Beyâni Rusûmi’l-Mesâhifi’l-Osmâniyyeti’s-Sitte; Abdullah Efendizâde Muhammed Emin b. Reisu’l-Kurrâ el-Eyyûbî el-İstanbulî (ö. 1275/1858), Tuhfetü’l-Kitâb fî Îzâhir’r-Resm ve’l-Hat.13

3 Maşalı, Tarihi ve Temel Meseleleriyle Kıraat İlmi, s. 161-162.

4 Suyûti, Celâledin Abdurrahman, el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân, Dâru İbn Kesir, Dımeşk, 1996, c. 2, s. 1163; Zerkânî, Menâhil, c.

1, s. 300; Maşalı, Tarihi ve Temel Meseleleriyle Kıraat İlmi, s. 161.

5 Zerkânî, Menâhil, c. 1, s. 310. 6 Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, c. 1, s. 33. 7 Zerkânî, Menâhil, c. 1, s. 312.

8 Maşalı, Tarihi ve Temel Meseleleriyle Kıraat İlmi, s. 162.

9 ed-Dânî, Ebu Amr Osman b. Saîd, el-Mukni’ fî Ma’rifeti Mersûmi Mesâhifi Ehli’l-Emsâr, nşr., Muhammed Ahmed Dehmân,

Libya, 1940, s. 9-10; Suyûti, el-İtkân, c. 2, s. 1163.

10 Zerkânî, Menâhil, c. 1, c. 312. 11 ed-Dânî, el-Mukni’, s. 10.

12 Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, c. 1, s. 27.

13 Mehmet Emin Maşalı, “Osmanlı Dönemi Tefsir Usulü Çalışmaları”, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Kur’ân Tefsirine

(4)

| 267

Çalışmamıza konu olan Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin risalesi de bu dönemin ürünleri arasındadır. Eserin değerlendirilmesine geçmeden önce müellifin hayatı ve çalışmaları hakkında kısaca bilgi vermek istiyoruz.

1- Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin Hayatı

Hüseyin b. Ali el-Amâsî hicri on birinci yüzyılda yaşamış âlimlerden biridir. Adı kayıtlarda Hüseyin b. Ali el-Amâsî veya Seyyid Hüseyin b. Seyyid Ali el-Amâsî şeklinde geçmektedir. Kıraat, tecvid,

edebiyat gibi ilim dallarında eserler telif etmiştir. Ayrıca Mushaf yazımı ile de meşgul olmuştur. Hazihi

Risaletü Resmi Osmânîyye adlı eserinde bizzat kendisi Hicri 1062 ve 1068 yıllarında Fatih Camii’nde imamlık yaptığını belirtmiştir. Bu risalede ayrıca 1068/1657-1658 yılına kadar Resmi Osmânî’ye uygun

olarak 18 Mushaf yazıp tezyin ettiğini de kaydetmektedir.14 Onun bu çalışmalarını hat sanatının

merkezi konumundaki İstanbul’da ve İstanbul’un da merkezi konumundaki Fatih’te yaptığı

düşünüldüğünde yazmış olduğu Mushafların ne kadar değerli olduğu daha iyi anlaşılacaktır.15

Bursalı Mehmet Tahir’in de ifade ettiği üzere bu zât, Ali b. Hüseyin el-Amâsî (Alaüddin Çelebi) ile karıştırılmaktadır. Tâcu’l-Edep, Nasâihu’l-Müslimin, Süre-i Yasin Tefsiri gibi eserlerin kendisine nispet edildiği Alaüddin Çelebi 875’li yıllarda vefat etmiştir. Oysa Hüseyin b. Ali el-Amâsî ise Resm-i Hattı

Kur’ân’a dair eserinin mukaddimesinde Taşköprizâde’den nakilde bulunduğuna16 ve eserlerinden

106217- 106818 yıllarında hayatta olduğu anlaşıldığına göre başka bir zattır.

Bursalı, onun Resmi Osmânî’ye dair risalesinin yazılış tarihini sehven 1096 olarak vermiştir. Oysa bizzat kendisi bu risaleyi 1062’de yazdığını kaydetmiştir.19 Ayrıca Bursalı, bu bilgileri aktarırken iki

müellifin adını da Ali b. Hüseyin diye vermiştir.20 Oysa müellifin kendisi Resmi Osmânî ile ilgili risalede

adını Hüseyin b. Ali şeklinde kaydetmiştir. Anlaşılan o ki Bursalı başka eserlerin sahibi olan ikinci bir Ali b. Hüseyin el-Amâsî ile Hüseyin b. Ali el-Amâsî’yi ve üç Amâsî’nin de eserlerini karıştırmıştır. Nitekim

Bursalı, Resm-i hattı Kur’ân’a dair eser yazan Amâsî’nin bir de Türkçe Arûz Risalesi olduğunu

belirtmiştir. Oysa Arûz Risalesi’nin müellifi Ali b. Hüseyin el-Amâsî iken Resm-i hattla ilgili eserin müellifi Hüseyin b. Ali el-Amâsî’dir. Bursalı’nın bahsettiği Süre-i Yasin Tefsiri adlı eserle ilgili kataloglarda tek bir kayda rastlayabildik. Bu kayda göre eserin ilgili nüshası Konya Mevlana Müzesi Türkçe Yazmaları 4032/1’de bulunmaktadır. Katalog fişinde müellifin adı Kara Mami Alî b. Hüseyin

Amâsî şeklinde kayıtlıdır. Bu durumda Süre-i Yasin Tefsiri ile Arûz Risalesi Kara Mami Ali b. Hüseyin

Amâsî’ye; Tâcu’l-Edep adlı eser ise 875’te vefat eden Ali b. Hüseyin el-Amâsî (Alaüddin Çelebi)’ye ait

olmalıdır. Resm-i Hattı Kur’ân’a dair eserin sahibi ise Hüseyin b. Ali el-Amâsî’dir.

Arûz Risalesi nüshalarından birinde 965 yılında tamamlandığına dair bir kayıt mevcuttur. Bu durumda bu risalenin sahibi Ali b. Hüseyin el-Amâsî ile Hüseyin b. Ali el-Amâsî arasında baba-oğul

münasebeti olma ihtimali yüksektir.21

Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin 1053 yılında telif ettiği Dürri Meknûn adlı eseri üzerinde bir çalışma

yapan Emine Özbek de Bursalı’nın verdiği 1096 tarihinden hareketle Dürri Meknûn’u aileden başka bir

Hüseyin Amâsî’nin yazmış olabileceğini düşünür.22 Zira bu bilgiye göre iki eserin yazılış tarihleri

arasında 43 yıl gibi bir zaman farkı vardır. Ancak Resmi Osmânîye dair risalenin yazılış tarihinin 1062 olduğu ortaya çıktığına göre her iki eserin yazarının da aynı kişi olduğu anlaşılmaktadır.

14 Hüseyin b. Ali el-Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, Afyon Gedik Ahmet Paşa İl Halk Kütüphanesi, no: 18099/3, vr. 228a-230b. 15 İstanbul’un bu özelliğinden dolayı “Kur’ân’ı Kerim Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” sözü meşhur

olmuştur. Türklerin Resm-i Osmânî’ye göre Mushaf yazımı ve hat sanatına katkıları için bkz., Ali Galip Gezgin, “Kur’ân’ın Hattı (Resmu’l-Mushaf)” ve Türklerin Kur’ân Hattına Katkıları”, Uluslararası Türk Dünyasının İslâmiyete Katkıları Sempozyumu, 31 Mayıs-1 Haziran 2007, s. 619-630.

16 Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Âmire, İstanbul, 1333, c. 1, s. 354. 17 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 229b.

18 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 228a. 19 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 229b.

20 Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, c. 1, s. 354

21 Bu konuda bilgi için bkz. Naim Döner, “Ali b. Hüseyin Amâsî ve Tefsir Anlayışı”, Uluslararası Amasya Âlimleri Sempozyumu,

21-22 Nisan 2017, Amasya.

22 Emine Özbek Aktaş, “Hüseyin Amâsî Hayatı ve Dürr-i Meknûn İsimli Manzûm Tecvîdi”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

(5)

Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin hayatı hakkında bazı bilgilere kendi telif ettiği eserlerden

ulaşılabilmektedir. Mesela Dürr-i Meknûn adlı eserinde kendisinin İstanbul Üsküdar’da bulunan

Kapudan Câmii’nde (Kaptan Paşa) imam olduğunu, daha önce de Bayezit Câmii’nde görev yaptığını belirtir. Yine bu eserde yer alan beyitlerde çocuğunun vefatı sebebiyle üzüntüden inlemesini gunne

sesine benzetmektedir. Dürr-i Meknûn İmam Cezerî’ye ait Mukaddime isimli Arapça eserin şerh ve

tercümesidir. Amâsî’nin tercüme ettiği bu eserin her bölümünde ayrıntılı bilgiler vermesi, işlenen her konuyla alâkalı Kur’ân-ı Kerîm’den misaller getirmesi tilavet ilmini ve Arap dilini iyi derecede tahsil ettiğini göstermektedir. Eserlerinde hayatıyla ilgili bu gibi bilgiler olmakla birlikte hocalarına ve yetiştiği ilmi çevrelere dair malumat bulunmamaktadır.23 Hayatına dair bu bilgilerle iktifa edip yazma eser

kataloglarında ona nispet edilen eserlerle ilgili kısaca malumat vermek istiyoruz.

2- Hüseyin b. Ali el-Amâsî’nin Eserleri

İnşâu Kasîdeti’l-Bürde: Diyarbakır İl Halk Kütüphanesi, 916/5 tasnif numarasında yer alan eserin yazarı Hâfız Hüseyin b. Alî Amâsî şeklinde kayıtlara geçmiştir. Kütüphane fişinde eserle ilgili şu notlar yer almaktadır. Önsözde tahmislerin kime ait olduğu belirtilmektedir. 1. tahmis Arapçadır ve Şerif

Efendi’nindir. 2. tahmis Arapça Es’ad Efendi’nindir. 3. tahmis Arapça ve Kaside-i Bürde’dir. 4. tahmis

Farsça ve Molla Camî’nindir. 5. tahmis Türkçe ve Kemal Paşazade’nindir. 6. tahmis Türkçedir ve Şemseddin Sivasî’nindir. 7. tahmis Türkçedir ve Amâsî’nindir. 8. Türkçe şerh ve ahirinde gene Türkçe her ikisi de Seyyid Ahmed Tali’nindir ve en son bunları toplayan Hafız Hüseyin b. Seyyid Ali

el-Amâsî’dir. Kasidetül-Bürde tahmisleri olan bu eserler geometrik bir düzende eşkenar dörtgen biçiminde

dörtgenin içinde eserlerin yazarları tek tek belirtilmiştir. Bu eserin aynısı olduğunu düşündüğümüz başka bir nüsha ise et-Tahmîsât ala Kasîdetil-Bürde başlığıyla Kahire-Mısır Hidiv Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Koleksiyonu’nda 8636 tasnif numarasıyla Hüseyin b. Alî Amâsî’ye nisbet edilerek kaydedilmiştir.

Terceme-i Kasîdetu’l-Bürde: Mısır Milli Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Edebi Halil 69 arşiv numarasında Hüseyin b. Alî Amâsî adına kayıtlı olup 18 yapraktan ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Bu

eserin yukarıda zikredilen İnşâu Kasîdeti’l-Bürde adlı eserle aynı olup olmadığı iki nüshanın

karşılaştırılmasıyla ortaya çıkacaktır.

Elfîye-i Muhyî-Hakîkatu’l-Hakâik: Mısır Milli Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Koleksiyonu, Mecâmi Türkî 23 arşiv numarasında Hüseyin b. Ali Amâsî adına kayıtlı olan eser Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış olup 320 yapraktan müteşekkil oldukça hacimli bir yazmadır.

Risale-i Tecvid: Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi 5517/1 arşiv numarasında kayıtlı

Risale-i Tecvid adlı bir eseri de bulunmaktadır. Kütüphane kaydına göre eserin adı muhtevasından verilmiş olup müellifin adı mukaddimede Hüseyin b. Ali el-Amâsî şeklinde kayıtlıdır. Bu risale h. 1139 yılında Mehmed b. Hızır b. Ahmed tarafından istinsah edilmiştir.

Terceme-i Mukaddimetü’l-Cezeriyye: Ankara Milli Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu’nda 7180/15 arşiv numarasıyla kayıtlı olan bu eser Hüseyin b. Hüseyin b. Alî Amâsî’ye nisbet edilmektedir. Bu zat oğlu mudur yoksa kendisi midir bunun tesbiti ayrı bir araştırma konusudur. Ancak istinsah tarihinin 1053/1643 olması ve müellifin 1062 yılında Resm-i Osmânî’ye dair kaleme aldığı risalede yıllarca Kur’ân’ın kıraati, yazımı ve tecvidi ile ilgilendiğini yazması ilk anda bu risalenin ona ait olabileceği izlenimi vermektedir. Muhtemelen adı Hüseyin b. Alî Amâsî şeklinde kayıt edilecekken sehven Hüseyin b. Hüseyin b. Alî Amâsî olarak yazılmıştır.

Dürr-i Meknûn: Bir tecvîd kitabıdır. İmam Cezerî’ye âit Mukaddime isimli Arapça eserin şerh ve

tercümesidir. Bu eserin Terceme-i Mukaddimetü’l-Cezeriyye adlı eserle aynı olma ihtimali vardır. Hatta

Risale-i Tecvid, Dürri Meknûn, Terceme-i Mukaddimetü’l-Cezeriyye adlı eserlerin tek bir eser olma ihtimali olduğu da söylenebilir. Bu da ancak ilgili nüshaların karşılaştırılmasıyla ortaya çıkacaktır.

el-Ceride: Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Koleksiyonu’nda 297.9 tasnif numarasıyla yer alan 89 varaklık bu eser de Seyyid Hüseyin b. Seyyid Ali el-Amâsî adına kayıtlıdır.

(6)

| 269

Risâle fîr-Resmil-Osmânîye: Kitâb-ı Resm-i Osmânî başlıklı bir nüshası Bosna-Hersek Gazi Hüsrev Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Koleksiyonu 2591/11 tasnif numarasında kayıtlıdır (vr. 103b-119a). Aynı başlığı taşıyan başka bir nüshası yine Bosna-Hersek Gazi Hüsrev Kütüphanesi Türkçe Yazmaları Koleksiyonu’nda R-1653/3 tasnif numarasındadır (vr. 46b-56). Bu nüsha h. 1161/1748 yılında Süleyman b. Ali tarafından istinsah edilmiştir.

Çalışmamıza esas olan nüsha, Afyon Gedik Ahmet Paşa İl Halk Kütüphanesi 18099/3 tasnif numarasında yer almaktadır. Osman b. Resul adlı bir zât tarafından istinsah edilmiştir. Bir mecmuanın içerisinde yer alan ve “Hazihi Risaletü Resmi Osmânîye” başlığını taşıyan risale 13 varaktır (228a-241b). Bu nüsha, anlaşıldığına göre müellifin yazıp tezyin etmiş olduğu bir Mushaf’ın sonuna ilave edilmiştir. Zira kitabın sonunda yer alan kayıtlara göre h. 1066/1655 yılında müellif bu Mushaf’ı yazdığını ve Medine’de onu tezyin etmeye başladığını, aynı yıl içerisinde İstanbul’da tamamladığını ve

bundan önce 16 Mushaf yazdığını ifade etmektedir.24 Ayrıca bu kütüphanedeki ilgili nüshanın baş

kısmına, yazmış olduğu bir Mushaf nüshasına ait 3 sayfalık önsöz konmuştur. Kalan 23 sayfa ise Resm-i Osmânî’ye dair eseri muhtevidir.

Müellif esere sonradan ilave edilen bu önsözde Hz. Osman döneminde Mushafların kendisinden istinsah edildiği esas Mushaf’a “İmam Mushaf” denildiğini ve ulemanın bu Mushaf’ın imlası anlamına gelen Resm-i Osmânî’yi tahriften korumak için manzum ve mensur eserler kaleme aldıklarını, bu imla tarzının harflerin bitişik ya da ayrı yazılması, hazfi veya ziyadesi, “ta” harfinin yazımı gibi konularda günümüz imlasından farklılık arz ettiğini, dolayısıyla Mushaf yazmak isteyen kimselerin de bu imla kaidelerine uymaları gerektiğini, aksi takdirde bidat ehlinden olacaklarını zikretmekte ve kendisinin de Mushaf yazarken bu hususları göz önünde bulundurduğunu ve yeri geldikçe değişik renkte mürekkep kullanarak bu farklılıklara işaret ettiğini, bunların da beş yüz civarında olduğunu açıklamakta, ayrıca ilgili Mushaf’ı kendisine has bir metoda göre yazdığını dolayısıyla bu Mushaf’ı okuyacak kimsenin öncelikle mukaddimede anlattığı hususları incelemesi gerektiğini ve yine son derece titiz çalıştığı halde yazısında hata tespit edilirse bunun da tashih edilmesi gerektiğini anlatır. Müellif bu önsözün sonunda ilgili Mushaf’ı Fatih Camii imamı iken 1068/1658 yılı Cemaziyelâhir ayının başlarında yazdığını ve bu tarih itibari ile Resm-i Osmânî’ye uygun olarak 18 Mushaf yazıp tezyin ettiğini belirtmekte adını da

es-Seyyid Hüseyin b. es-es-Seyyid Ali el-Amâsî şeklinde kaydetmektedir.25

3- Risâletü Resmi Osmânîye Adlı Eseri

Müellif mukaddimede bu risaleyi h. 1062/1651 yılı Muharrem ayının başında Fatih Sultan Mehmet Camii imamı iken yazmaya başladığını belirtmektedir. Adını bizzat kendisi es-Seyyid Hüseyin b. es-Seyyid Ali el-Amâsî şeklinde kaydetmiştir. Yıllarca Kur’ân-ı Kerim’in hıfzı, tecvidi ve yazımı ile meşgul olduğunu, Resm-i Osmânî’ye vâkıf olabilmek için çok çalıştığını, bu konuda ulema nezdinde

muteber olan manzum Kaside-i Râiyye (Musa b. Ubeydullah el-Hakânî, ö. 325/937), Nazm-ı Cezeriyye

(İbnü’l-Cezerî, ö. 833/1429), Ebu Amr ed-Dânî (ö. 444/1053), İmam Sahavi (831-902/1427-1497), İmam Kâzerûnî (ö. 860/1455), Kadı Zekeriyya (ö. 926/1520) ve Taşköprüzade’nin (ö. 968/1561) İbn Cezeri (ö. 833/1429) üzerine yaptıkları şerhler ve bunların dışında alanla ilgili olan eserleri mütalaa ederek bu risaleyi hazırladığını, ayrıca kafasına takılan hususları zamanındaki konunun uzmanı olan kimselere sorup şüphelerini izale ettiğini ifade etmektedir.26

Müellif bu risaleyi avam, havas ve özellikle Mushaf yazacak olan kimseler için kaleme aldığını ve kâtiplere kolaylık olsun diye her sure ile ilgili Resm-i Osmânî’ye uygun olan önemli imla şeklini farklı mürekkeplerle gösterdiğini, bu sayede kâtibin her sureyi bitirdiğinde o sureyi dönüp kontrol etme

imkânına kavuşacağını beyan etmektedir.27

Müellif bu açıklamalardan sonra Mushaf imlasının bağlayıcı olduğunu ortaya koyabilmek için değişik rivayetleri delil getirir. Bu bağlamda bazı kaynaklarda yer alan “Tâbî olunuz, bidat

24 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 241b. 25 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 228a-229a. 26 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 229b. 27 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 230a.

(7)

çıkarmayınız.”28 rivayetini zikreder ve bu emrin Resm-i Osmânî ile alakalı olabileceğini söyler.

Ardından, “Hz. Peygamber’in vefatı Hz. Osman döneminde, Mushaf hattının tespit edilmesinden öncedir, nasıl olur da bu manaya gelir.” diye bir itiraz yöneltilecek olursa buna da şöyle cevap verilir der ve şu hadisi nakleder: “Benim sünnetime ve benden sonraki doğru yolda olan râşit halifelerimin

sünnetine tutunun.”29 Devamla hadisi şöyle açıklar: “Yani benim sünnetim ashabım, ümmetim sizin

üzerinize olsun ve benden sonra halifelerimin sünneti seniyyeleri dahi üzerinize olsun. Eğer benim koyup gittiğim sünnetimi ve halifelerimin sünnetlerini işleyip kendi muradınız üzere benim sünnetime ve halifelerimin sünnetlerine muhalefet ederseniz ehli bidatten olursunuz. Bu durumda bu hadis

öncekine muvafıktır.”30

Müellif sözlerini şöyle sürdürür: “Şimdi Kuran’ı okuyacak ya da yazacak olan kimse kendi bildikleri ile amel edecek ya da ilmine aldanıp kıyasen “Bu resm kaidemize muhaliftir, şöyle olmalıdır.” diyerek Resm-i Osmânî’yi terk edip kendi arzusunca Mushaf yazacak olursa Hz. Peygamber’in bu hadisine muhalefet etmiş olur. Bu durumda ehl-i bidatten olması güneş gibi ortadadır. Dolayısıyla onun

bu konudaki tevili reddedilir.”31 Hüseyin b. Ali el-Amâsî ardından Abdullah b. Cafer b. Deresteviyye adlı

bir dilci ile İmam Suyûtî’den “İki hat vardır ki bunlar kıyasî değildir. Biri Mushaf hattı, diğeri aruz hattıdır.” şeklindeki sözü naklederek dil kurallarının her yerde geçerli olmadığına, bazı inceliklerden dolayı resm-i kıyâsînin terk edilebileceğine işaret eder.32

Yine müellif resmi hattın tevkıfîliğini savunmak üzere şu hadise yer verir. “İmam ancak kendisine

uyulsun diye imam kılınmıştır. Artık ona muhalefet etmeyin!” (Buhari, Namaz, 74).33 Hadis-i şerif her

ne kadar namazda imama uymakla alakalı olsa da müellif bu rivayeti delil getirerek müminlerin emiri Hz. Osman’ın emriyle istinsah edilen İmam Mushaf’ın imlasına uymanın da zorunlu olduğunu söyler.

“… ve bu takdire göre iki hattın kıyası yoktur. Biri Hatt-ı Mushaf diğeri de Hatt-ı Âruzdur, bize vacip

olan uymaktır. Nitekim yukarıda zikredilen hadis-i şerifler ve geçmiş ulemanın sözleri bu konuda yeterlidir.” ifadeleriyle tercihini net bir şekilde ortaya koyar.34

Yazar bu mukaddimeden sonra Mushaf-ı Osmânî’de mersum olan Kur’ân lafızlarını anlamak için birkaç örnek vererek konuya giriş yapmanın uygun olacağını ifade eder ve bu meyanda medsiz resmedilen yerleri göstermek üzere bazı misaller verir. Bu misallerin birkaçı şöyledir.

Ġmam Mushaf’ta Elifsiz Resmedilen Bazı Kelimeler

هٍِ ( هٌبِ ) ٓ١ىغِ ، ( ٓ١وبغِ ) ً١ىِ ، ( يب١ىِ ) ُ٘ٚذفر ، ( ُ٘ٚدبفر ) الله تزو ، ( الله ةبزو ) اٛػشعٚ ، ( اٛػسبعٚ ) ٓ١ٍّؼٌا ، ( ٓ١ٌّبؼٌا ) ٓ١سٍصٌا ، ( ٓ١سٌبصٌا ) ْٛسٍصٌا ، ( ْٛسٌبصٌا ) ْٚذجؼٌا ، ( ْٚذثبؼٌا ) ْٛظفسٌا ، ( ْٛظفبسٌا ) ٓ١ؼفؾٌا ، ( ٓ١ؼفبؾٌا ) ٓ١لذصٌا ، ( ٓ١لدبصٌا ) 35

Müellif bu ve benzeri kelimelerin yazılışlarının Resm-i Osmânî’ye göre bu şekilde olduğunu beyan ettikten sonra geçmiş ulemanın zarurete binaen mübtedilere kolaylık olsun diye yazıda eliflerin kat’ını tecviz ettiklerini ve umumiyetle siyah mürekkeple yazıldığını söyler. Zamanında mübtedilerin çokluğundan dolayı Resm-i Osmânî’ye göre yazılan Mushafları okumanın güç olduğunu dile getiren bazı kimselerin bulunduğunu, bundan dolayı Mushaf yazan kimselere Resm-i Osmânî’nin gerekli olduğunu bildirmek üzere bu konuya eğildiğini ve ulemanın bu konuda caiz gördüğü hususlara işaret etiğini

bildirir. Bunun dışında Resm-i Osmânî’ye riayeti zorunlu görür.36

Ġmam Mushaf’ta Elifsiz Resmedilen Cemi Lafızlar

İmam Mushaf’ta elifsiz resmolunan cemi lafızların ise şunlar olduğunu söyler.

28 Lalkaî, es-Sünne 1/96; Dârimî, Mukaddime, 205.

29 Ebû Dâvûd, Kitâbü’s-Sünne, 6; Tirmizî, Ebvâbu’l-İlm, 16; İbni Mâce, Mukaddime, 6; Dârimî, Kitâbu’l-İlm, 1. 30 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 230b.

31 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 230b. 32 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 231a.

33 Hadisin başka bir versiyonu şöyledir. “İmam, ancak kendisine uyulsun diye imam kılınmıştır. Öyleyse imam rükû ettiğinde siz

de rükû edin, ayağa kalktığında siz de kalkın…” Buhârî, Ezân 51, Hadis No: 688; Müslim, Salât 82, Hadis No: 412.

34 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 231a.

35 Kelimelerin parantez içerisinde yazılarak gösterilmesi bizim tasarrufumuzdur. Müellif kelimeyi bir kez yazmış ve medli olması

gereken yerlerde meddi kırmızı mürekkeple göstermiştir.

(8)

| 271

ئغخا ،إّٛجرٚ ،ٛزػٚ ،ٛؼعٚ ،إبفٚ ،إبثٚ ،إبخ

37

ئجؼ٠ ،

38 cemi vavından sonra bu mezkur misallerde ve

yine bunların mükerrer vaki olduğu surelerde umumen alel ittifak elifleri mahzuf ve sakıt olmuştur.39

Her kim ki bu vavların önüne elif yazarsa Rasülullah’ın hadisine, halifelerin sünnetine ve ulemanın sözlerine muhalefet etmiş olup ehl-i bidatten sayılır.40

Ġmam Mushaf’ta Elif Ġle Resmedildiği Ġttifakla Sabit Olan Müfred Lafızlar

İmam Mushaf’ta elif ile resmolunduğu ittifakla sabit olan müfred lafızlar ise şunlardır. اٍٛج١ٌ ،اٍٛجٔٚ ،اٛثش١ٌ ،اٛػذٔ ٌٓ ،ْاشمٌا اٍٛرا ْاٚ ،اٍٛززٌ ،اٛػذ٠ اللهٚ ،اٛفؼ٠ٚا ،الله اٛػد

41

ً١ئاشعا إٛث ،

42

،

Teklik ifade eden ٚ dan sonra gerek fetha, gerek zamme gerek sükûn gelse ittifakla bu mezkûr misallerde ve bunlara benzeyen misallerde genellikle elifler sabit olmuştur. Kim bu elifleri yazmayıp

bilerek terk ederse ehl-i bidatten olur. Hataen terk ederse düzeltmesi üzerine farzdır.43

Ġmam Mushaf’ta Müfrede Muzaf Olan وذ Kelimesinin Yazımı

İmam Mushaf’ta müfrede muzaf olan ٚر lafzı ittifakla elifsiz resmedilmiştir. Misalleri şunlardır. يلادٌا ٚرٚ ،ػشؼٌا ٚرٚ ،ةبمػ ٚرٚ ،حشفغِ ٚزٌ ،ًعف ٚزٌ ،خّزشٌا ٚر ،خّزس ٚر ،ًعفٌا ٚر

Bu lafızlarda ٚر kelimesindeki vavlardan sonra elifler mahzuftur ve yazılmaz. Bilerek buralarda ٚ

dan sonra ا yazanlar ehl-i bidatten olurlar. Hataen elif yazanların daha sonra düzeltmeleri farzdır.44

Ġmam Mushaf’ta “Lâm” Harfinin YazılıĢı

İmam Mushaf’ta ٓ٠زٌٍا بٔدا ، ْازٌٍاٚ ،ٝرلاٌاٚ ،دلاٌاٚ lafızlarındaki ikinci ي’lar mahzuftur. Kur’ân-ı Kerim’de bu misaller az olmakla birlikte ulema mübtediler için zarurete binaen bu lamları hazfetmeyip yazmayı caiz görmüşlerdir. Ancak ٓ٠زٌّا kelimesindeki lamların birisi ittifakla hazfedilmiştir. ،ْٕٛػلاٌا

ف١طٌٍا ،ٌٍُٙا ،ٌٍُّا ،دلاٌا ُز٠اشفا ،ٌٛئٌٍا ،تؼٌٍا ،خٕؼٌٍا lafızları ise ittifaken ikişer lam ile yazılmıştır.45

Ġmam Mushaf’ta Aynı Kelimelerin Farklı Harflerle Yazılması

İmam Mushaf’ta bazı kelimeler lafız ve mana bakımından eşit olmakla birlikte bir yerde vav üzere bir yerde elif ile yazılmışlardır. Bunlar ًغبجٌا الله رّ٠ ،اللهاٛسّ٠ ،ُء َلاٌَّْا ،ُئٌٍَََّْا lafızlarıdır. Yine İmam Mushaf’ta ittifakla ؤجٔ lafzı bir yerde ٓ٠زٌّاُبَجَٔ şeklinde vavsız yazılmışken geriye kalan yerlerde ائجٔ şeklinde vav ve elif ile yazılmıştır. Her kim ki vavsız yazılan ؤجٔ kelimesine vav ile, vavlı yazılan ؤجٔ kelimesini vavsız yazarsa İmam Mushaf’a uymadığı için ehl-i bidatten olur. İmam Mushaf’ta لاًلاَث kelimesi çoğunlukla vavsız resmedilmişken iki yerde ittifakla vav ile resmedilmiştir. Bunlar biri marife olan اٍٛجٌا diğeri nekre gelen اٍٛث (bela) lafızlarıdır. Yine İmam Mushaf’ta lafızları farklı ancak anlamları aynı olan ائجٔا kelimeleri iki surede gelmiş olup vav ile yazılabilecekleri gibi elif ile de yazılabilirler. Bunda herhangi bir sakınca yoktur. Mushaf yazacak olan kimselerin bu gibi önemli meseleleri bilmesi gerekir.46

Müellif yukarıdaki açıklamalarından sonra bu dibaceyi İmam Mushaf’ta ittifakla vaki olan resm-i şerifi icmali olarak anlatmak ve Mushaf kâtipliği yapan kimselere kolaylık sağlamak için yazdığını ifade etmektedir.47

37 Cemi müzekker muhatap kipidir. Mü’minûn, 23/108’de geçen kelime Mushaflarda elif ziyadesiyle ائغخا şeklinde

resmedilmiştir. Ancak müellif elifsiz resmedildiği görüşündedir.

38 Furkan, 25/77’de yer alan bu kelime müfreddit. Maşalı bu lafzı “kelime sonundaki müfred hemzenin çift resimle belirtilmesi”

başlığı altında ele almış ve kelime sonundaki hemzenin “vav-elif”le ائجؼ٠ şeklinde çift resimle yazıldığını beyan etmiştir. Mehmet Emin Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, Avrasya Yayınları, Ankara, 2004, s. 237.

39 Sonunda “vav” bulunan cemi müzekker gaib kipleri normalde “elif” ziyadesiyle yazılır. Ancak istisnai olarak إبخ ve إبث

fiillerinin cemi müzekker gaib kipleri geçtikleri her yerde; Bakara 2/226’daki إبف; Furkân, 25/21’deki ٛزػ; Sebe’, 34/5’teki ٛؼع; Haşr, 59/9’daki إّٛجر kelimeleri ise yalnızca belirtilen yerlerde “elif”siz yazılmışlardır. Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 165.

40 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 231b.

41 Vav harfinden sonra elif ziyadesiyle resm olunan bazı kelime grupları vardır. Bunlardan biri de merfu olsun, mansub olsun

illetli olan muzari fiilerdir. Bu kelimeler de bu gruba dahildir. Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 165.

42 Kelime sonunda bulunan vavdan sonra elifin resmedildiği bir kelime grubu da izafet sebebiyle nun’u düşmüş olan cemi

müzekker salimlerdir.

43 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 232a. 44 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 232a. 45 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 232a. 46 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 232b. 47 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 232b.

(9)

Ġmam Mushaf’ta Kelimelerin Ayrı ya da BitiĢik Yazılması (Maktu’ ve Mevsul)

Resm-i Osmânî’ye göre Kur’an’da yer alan bir kelime bazen sonraki kelimeye bitişmeden yazılırken aynı kelimenin başka bir yerde ardından gelen kelimeye bitişik yazıldığı olmuştur. Mesela ْأ لا lafzı bazen bu şekilde ayrı yazılırken bazen de لاأ şeklinde bitişik yazılmıştır. Bu konu kaynaklarda “maktu’ ve mevsul” başlığı altında işlenir.

Müellif bu konuya da temas etmiş ve önemine binaen İmam Mushaf’ta ittifakla bitişik (maktu’) ve ayrı (mevsul) olarak resmedilen Kur’ân lafızlarını selef âlimlerinin eserlerinden istifade ederek özetlediğini ifade etmiştir. Ardından ayrı yazıldıkları ittifakla sabit olan lafızları şu şekilde sıralamıştır:

بِ ٟف 48 لا َْْا ، 49 بِ ََّْا ، 50 بِ َٓ٠َا ، 51 بِ َظْئِجَف ،بِ َظْئِجٌَ ، 52 بِ ِِْٓ ،ِيبَِ ِِْٓ ، 53 ءلائ٘ ِيبََّف ، 54 َِْٓ ََْا ، 55 َْٓػ ، بِ 56 بِ ًُّو ، 57 لا َْٟىٌِ ، 58 َِْٓ َْٓػ ، 59 ٌَُْ ِْْبَف ، 60 ٌَْٓ َْْا ، 61 ُُْ٘ َََْٛ٠ ، 62

ٌَُْ ِْْا ، Bu konuya dahil olduğu halde

müellifin burada yer vermediği başka lafızlar da vardır.63

Bu lafızların bir kısmı bazı surelerde tekrar etmekte olup ilgili yerlerde bunların sayılarına işaret edilmiştir. Bunların dışında kalan yerlerde bu lafızlar ve benzerleri ittifakla bitişik yazılır. Kâtib-i Mushaf olanlar bu lafızların ayrı yazılanlarını hataen bitişik yazarsa, ya da bitişik yazılanlarını hataen ayrı yazarsa daha sonra bunları düzeltmeleri gerekir. Fakat bilerek bunları İmam Mushaf’ta olduğundan farklı yazarlarsa o takdirde ehl-i bidatten olurlar.64

Ġmam Mushaf’ta “Ta” Harfinin YazılıĢı

Müellif bu izahları yaptıktan sonra Mushaf hattında bugünkü imladan farklı olarak yazılan “ta” (ح ،د) harfi ile ilgili malumatı şöyle aktarır: İmam Mushaf’ta ulemanın ittifakına göre “rahmet” lafzı 7

yerde uzun د (ta-i meftuha) ile ذّزس şeklinde yazılmıştır.65 Bunun dışında kalan yerlerde yuvarlak ح

(ta-i marbuta) ile خّزس tarzında yazılmıştır. “Nimet” lafzı da ittifakla 11 yerde ذّؼٔ şeklinde uzun د

ile bunların dışındaki yerlerde ise خّؼٔ şeklinde yuvarlak ح ile resmedilmiştir.66 Her müennes “ta”sı cemi

ve müfredinde İmam Mushaf’ta ittifakla uzun “ta” (د) ile yazılmıştır. Yine İmam Mushaf’ta ،67ذٕؼٌ

48 Şu 11 yerde ayrık yazılır. (Bakara, 2/240, Maide, 5/48, En’âm, 6/145-165; Enbiyâ, 21/102; Nûr, 24/14; Şuarâ, 26/146; Rûm,

30/28; Zümer, 39/3-46; Vâkıa, 56/61). Geri kalan yerlerde بّ١ف şeklinde bitişik yazılır. Muhammed Refîk Mü’min eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye fî Şerhi’l-Mukaddimeti’l-Cezeriyye, Filistin 2015, s. 64-65.

49 Bu ifade Kur’ân genelinde 10 yerde ayrık yazılır. (A’raf 7/105-169; Tevbe 9/118; Hûd 9/14; Hac 22/26; Yasin 36/60; Duhân

44/19; Mümtehine 60/12; Kalem 68/24. Enbiyâ 21/87’de ihtilaf edilmiştir. Ancak evla olan ayrı yazılmasıdır. Bkz. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 58-60.

50 İki yerde (Hac, 22/62; Lokman, 31/30) ayrık yazılmıştır. Enfal, 8/41 ihtilaflı ancak evla olan ayrı yazılmasıdır. Geri kalan

yerlerde bitişik yazılmıştır. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 62.

51 İki yerde (Bakara, 2/115; Nahl, 16/76) bitişik yazılacağına dair görüş birliği olmakta birlikte üç yerdeki (Şuarâ, 26/92; Nisa,

4/78; Ahzab, 33/61) yazımı ihtilaflıdır, geri kalan yerlerde ayrık yazılmıştır. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 65-66.

52 Kur’ân-ı Kerim’de بِ َظْئِجَف ،بِ َظْئِجٌَ ،بِ ظئث şeklinde 9 yerde geçen bu ifadeler üç yerde bitişik (Bakara, 2/90; A’râf, 7/150,

Bakara, 2/93 ihtilaflı), geri kalan yerler de ayrık yazılır. Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 254.

53 İki yerde (Nisa, 4/25; Rum, 30/28) ittifakla ayrık yazılmıştır. Münâfikûn, 63/10’da ihtilaf olmakla birlikte ayrı yazılması tercih

edilmiştir. Bunun dışındaki yerlerde idğam edilerek بَِِّّ şeklinde bitişik yazılmıştır. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 61.

54 يبِ kelimesi 4 yerde ayrık yazılmıştır (Nisa, 4/78; Kehf, 18/49; Furkan, 25/7, Meâric, 7/36. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye,

s. 68.

55 Dört yerde ayrı yazılmıştır (Nisa, 4/109; Tevbe, 9/109; Saffat, 37/11; Fussilet, 41/40). Bunun dışındaki yerlerde ََِّْٓا şeklinde

idğam edilerek bitişik yazılmıştır. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 61-62.

56 Sadece A’raf, 7/166’da ayrı, geri kalan yerlerde bitişik yazılır. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 61.

57 İbrahim, 14/34’te ayrık yazıldığında ittifak vardır. Nisa, 4/91’deki yazımı ihtilaflı olup çoğunluk ayrı yazıldığı görüşündedir.

Geri kalan yerler de ise بٍّو şeklinde bitişik yazılmıştır. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 63.

58 Şu dört yerde bitişik yazılır. (Âl-i İmrân, 3/153; Hac, 22/5; Ahzab, 33/50; Hadîd, 57/23). Geri kalan yerlerde ayrık yazılır.

eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 67.

59 İki yerde ayrık yazılmıştır (Nur, 24/43; Nem, 53/29). eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 67.

60 Hûd, 11/14’te ٌُّبف şeklinde bitişik geri kalan yerlerde ayrık yazılır. eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 66.

61 İki yerde (Kehf, 18/48; Kıyâme, 75/3) bitişik ( ٌَّّْٓا), kalan yerlerde ayrık yazılır. Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 252. 62 İki yerde ayrık yazılmıştır. (Gâfir, 40/16; Zâriyât, 51/13). eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 67.

63 Bunların dışında بَِ ِْْا ifadesi sadece Ra’d, 13/40’da ayrı geri kalan yerlerde بَِِّا şeklinde idgam edilerek nunsuz

resmedilmiştir.بِ َِّْا En’am, 6/134 ayrık yazılmıştır. Nahl, 16/95 ihtilaflı olmakla birlikte evla olan vasletmektir. Diğer yerlerde bitişik yazılmıştır. بِ ث١ز lafzı Kur’ân’da geçtiği iki yerde de (Bakara, 2/144-150) ayrı yazılmıştır.eş-Şevbekî, el-Leâliu’z-Zehebiyye, s. 60-62.

64 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 233a.

65 Bu lafız 79 yerde geçmekte olup açık yazıldığı yerler şuralardır: Bakara, 2/218; A’raf, //56; Hûd, 11/73; Meryem, 19/2; Rûm,

30/50; Zuhruf, 43/32 (bu ayette iki kez). Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 153.

66 Bu lafız 34 yerde geçmekte olup şuralarda açık yazılmıştır. Bakara, 2/131; Âl-i İmrân, 3/103; Mâide, 5/11; İbrâhim,

14/28-34; Nahl, 16/72-83-114; Lokman, 31/31; Fâtır, 35/3; Tûr, 52/29. Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 153.

(10)

| 273

داءشِا 68 ذ١صؼِ ، 69 حشدؽ ، 70 ذّٕع ، 71 دّشل ، 72 ذّٕخ ، 73 دشطف ، 74 ذّ١مث ، 75 ذٕثاٚ ، 76 ذٍّوٚ ، 77 kelimelerinde

geçen “ta” harfi ittifakla uzun yazılmıştır. Bunların her birini mükerreren ve münferiden geçtikleri surelerde beyan ettim ve burada beyan olunan lafızların Kur’ân-ı Kerim’de her birinin kaç kez bu

şekilde yazılması gerektiğini her lafzın altına rakam koyarak belirttim.78 Bunların dışında kalan yerlerde

خٍّو ،خّٕخ ،خّٕع ،حشدؽ ،حاءشِا lafızları İmam Mushaf’ta yuvarlak “ta” ile yazılmışlardır. Mushaf yazacak olan kimseler د yerine ح ya da ح yerine د yazacak olsalar düzeltmeleri üzerlerine farzdır. Resm-i İmam’a muhalefet ederlerse Hazreti Resul-i Ekrem’e ve Cibril-i Emin’e ve Levh-i Mahfuz’a muhalefet etmiş olurlar. Bu durumda eğer musır olurlarsa bidat ehli olduklarına Resulullah’ın hadisleri, sahabenin icmaı ve âlimlerin sözleri hüccettir.79

Müellif bu izahatları yaptıktan sonra kendisini ehl-i bidattan kılmaması için Allah’a dua eder ve salat-u selam getirir. Son söz olarak da bu risaleyi telif ettiğini ve onu Fevâidü’l-Latîfetü ve’t-Tarîfetü fî Rusûmi’l-Mesâhifi fî Beyâni Kavâ’idi Resmi Osmâniyye diye isimlendirdiğini söyler. Ardından sırasıyla

sure tertibine göre kelimelerin İmam Mushaf’a uygun olarak nasıl yazılması gerektiğini gösterir.80

Bakara Suresi: ،خئّ١ع ،ُراساّدبف ،اٚض٘ ،ٓ١ئث بصٌاٚ ،بزٕثا ،إبثٚ ،ْٛمربف ،ْٛج٘سبف ،ءلائ٘ ،ٟسزغ٠لا الله ّْا بِ ظئجٌٚ ،دٚس بِٚ ،دٚس ب٘ ،بِ ظئث ًل ،اٚشزؽا بّغئث ،إبجف ،الله خٕؼٍف ،ُ٠شِ ٓثا ٝغ١ػ ،ءاضخ بّف ،ٗزئ١طخ ،داٍٛص ،ٌٟٚشىؽاٚ ،ٟٔٚشوربف ،بِ ٓ٠ا ،بِ ث١زٚ ،ٍّٝصِ ،ًئغرلاٚ ،بّٕ٠بف ،ًئع ،اٍٛئغر ْا ،ًعفٌا ٚر ،اٚشؽ ،ْبػد ارا ،عاّذٌا ،ٞدبجػ ،ُى٠ذ٘ ،اٚشّجىزٌٚ ،حٛوضٌا ٟرآٚ ،يبٌّا ٟرآٚ ،سبٌٕا ّلاا ،اإّشجر ،اٚاسٚ ،ٓ٠زٌا ٜش٠ ٌٛٚ ،الله خٕؼٌ ،الله خّؼٔ ،ًئاشعا ،لاًٜرا ،ُىعإس ،ٓ٠شفبىٌا ءاضخ ،اٛراءٚ ،هٍٔٛئغ٠ ،ً١ٌّا ،ْلأ بف ،بفػٚ ،ٟثِٕٛئ١ٌٚ ،ٌٟٛج١دزغ١ٍف ،اٛفؼر ْاٚ ،ٞزٌا اٛفؼ٠ٚا ،ٍٓؼف بّ١ف ،الله ذّؼٔ ،الاًٚض٘ ،ءٚشل ،إبف ْبف ،ُزئؽ ّٝٔا ،الله ذّزس ،اٍٛخ ،الله ٜذٙف ،ػصج٠ٚ ،ٞزٌّار ِٓ ،ًعف ٚزٌ ،فٚشؼِ ِٓ ،ٓٙغفٔا ٟف ،ٍٓؼف بِ ٟف ،حٍٛصٌاٚ ،داٍٛصٌا ٍٝػ ،ًعفٌا اٛغٕرلاٚ ءب٠س ،لاًاضخ ،خ٠ؤِ ،ٟسر ف١و ،ٟس٠ ّٝٔا ،ُ٘إب١ٌٚا ،َبصفٔالا ،دٌٛبخ ،دٚاد ،ْٚش٘ ،خطغث ،هٌٍّا ٌٗ ْٛى٠ ّٝٔا ،اٛٔرؤف ،اٛثشٌا ِٓ ،دبلذصٌا ٟثش٠ٚ ،ُٙ١ّ١غث ،ُٙىذُ٘ ،ُىربئ١ع ،اٌٛٚا ،ذّىسٌا دئ٠ ِٓٚ ،خّىسٌا ٟرئ٠ ،طبٌٕا بٔلاِٛ ذٔا ،ّٓرٚا ٞزٌا دئ١ٍف ،بجربو ،اّٛئغرلاٚ ،تربو ،حشغػ ٚر ،طإس

Âl-i Ġmran Sûresi: ٝٔا ،ٟس١ث ،بػد ،از٘ هٌ ٝٔا ،داشِا ،خ١مُر ،ٓ١١جٌٕا ،ٓ١ِلااٚ ،ُىئجٔإا ًل ،َبمزٔا ٚر

ذّؼٔ ،ٗربمر ،ضسلاا ءًِ ،ُ٘إاضخ ،ٍْٛ٠ ،الله ذٕؼٌ ،ُزٕو بّ١ف ،الله شىِٚ ،ْٛؼ١غاٚ ،ُىئجٔاٚ ،خئ١ٙو ،ذٌٚ ٌٟ ْٛى٠ شع٠ ٍٓف ،ُ٘إاضخ ،َُّٜٛجُر ،خئ١ع ،ٛعػ ،اٍٛخ اراٚ ،ُزٕػ بِ ،إبثٚ ،اٛفمث بِ ٓ٠ا ،ٜرلاا ،الله خّزس ،حشفز بفؽ ،الله ،اإسدبف ،از٘ ّٝٔا ،اّٛعفٔلا ،الله ٌٝالا ،ٟس٠ ،ّٜضُغ ،لله بفػ ،بٕٙ٘ ،لا١ىٌ ،ٍَُْٛر لاٚ ،ٚر ،بفػ ذمٌٚ ،ٓ٠بوٚ ،ٓئبفا ،الله ًخذر ِٓ ،بِ ظئجف ،إبخ ،ٌُٙ ٍّٟٔ بّٔا ،ًعف ٚر Nisâ Sûresi: بِ ّٓف ،ٟرلاٌا ُىئبغٔ ِٓ ،ٟرلاٌا ُىجئبثسٚ ،ٟرلاٌاٚ ،ٖاٛثا ،ٟزٌا ُىٌاِٛا ،ب٠شِ ،ب١ٕ٘ اراٚ ،ْٛرئ٠لا ،اربف ،ُزغٌّٚا ،اٛصػٚ ،ب٠س ،ٝثشمٌا ٜر سبدٌاٚ ،ٝثشمٌا ٜزثٚ ،الله اٍٛئعاٚ ،ذٕؼٌا ٟؾخ ،ذىٍِ ،ُّ٘ٛزفمث ،ٍُ٘ٛزلاٚ ،ُ٘ٚزخف ،بِ ًّو ،ٓ١زئف ،ُز١١ز ،خئ١ع ،ُزؼجّرلا ،ءلائ٘ يبّف ،اٛٔٛىربِ ٓ٠ا ،ُ٘بٕ١رلا ٓغ٠ ،ٟرلاٌا ءبغٌٕا ،ب٠شث ،اءٛع ،ْٛى٠ ِٓ َا ،الله شفغزعاٚ ،الله ه٠سا ،ُمزٍف ،ُٕٙػ ٛفؼ٠ ْا ،الله ٝغػ ،ٖإاضدف اإشِا ْا ،هٍئغ٠ ،الله دئ٠ فٛعٚ ،اضٙزغ٠ٚ ،اٍٛر ْاٚ ،الله Mâide Sûresi: بَجَٔ ،بٕٙ٘ ،ٖإبجزاٚ الله إٛثا،ٕٗػ اٛفؼ٠ٚ ،الله ذّؼٔ ،خّؼٔ ٚشوراٚ ،ُزغٌّٚا ،ذ١صٌا ٍٟسِ ،بِ ظئجٌ ،بِ ظئجٌ ،الله يٛز٠ ِٓٚ ،َٛمث الله ٟرؤ٠ ،ُى١را بّ١ف ،ٓ٠زٌا اإاضخ بّٔا ،ٓ١ٌّبظٌا اإاضخ ،ائجر ْا ،ٟٕثا ،ٌٟٛعشثٚ ،ٟثإِٛآ ْا ،ٓى٠ساٛسٌٍ ،ُٙئبثا ،اٍٛئغر ْاٚ ،َبمزٔاٚر ،الله بفػ ،يذػاََٚر ،ُاضدف ،ٓ١ٕغسٌّا ءاضخ ،ذِّذل ٌٍُٙا ُ٠شِ ٓثا ٝغ١ػ يبل ـٔٛ٠ساٛسٌا

68 Âl-i İmrân, 3/35; Yûsuf, 12/30-51; Kasas, 28/9; Tahrim, 66/10-11 ayetlerinde açık geri kalan yerlerde kapalı yazılır. Maşalı,

Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 153.

69 Mücadele, 58/8 ve 9. ayetler hariç kalan yerlerde açık yazılmıştır. Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 153. 70 Duhân, 44/43’te açık geri kalan yerlerde kapalı yazılmıştır.

71 Şu beş yerde açık yazılmıştır (Enfâl, 8/38; Mü’min, 40/85; Fâtır, 35/43 burada üç kez). Bunun dışındaki yerlerde kapalı

yazılmıştır. Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 153.

72 Kasas, 28/9’da açık kalan yerlerde kapalı yazılmıştır. 73 Vâkıa, 56/89’da açık diğer yerlerde kapalı yazılmıştır. 74 Sadece Rûm, 30/30’da açık yazılır.

75 Sadece Hûd, 11/86’da açık yazılır. 76 Sadece Tahrim, 66/12’de açık yazılır.

77 Sadece A’raf, 7/137’de açık yazılır. Bu konuda daha detaylı bilgi için bkz., Maşalı, Kur’ân’ın Metin Yapısı, s. 152-161. 78 Müellifin açıklamaları böyle olmakla birlikte elimizdeki nüshalarda bu rakamlar bulunmamaktadır.

79 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 233a-233b. 80 Amâsî, Risâletü Resm-i Osmânî, vr. 233b.

(11)

En’am Sûresi: ،كسٌا ُٙ١ٌِٛ ،ئبجٔ ِٓ ،حشخلااساّذٌٍٚ ،بٕرب١ز ، ْئٕ٠ٚ ،ُوإبوشؽ ،ُىٕئا ،ْإضٙزغ٠ ،ُءاٛجٔا ،ْٚش٘ٚ ،ٓ٠ذ٘ ذلٚ ،ظّؾٌاَاَس ،شّمٌاَاَس ،ً١ٌّا ،ه٠سا ،الله ٜذ٘ ،بٕزئا ٜذٌٙا ٌٝا ،الله بٕ٠ذ٘ ،اٛػذٔا ،بٕ١دٔا ٓئٌ ّٝٔا ،ْٛىفئر بّٔبف ،اإبوشؽ ،ُوبؼفؽ ،ُٙرلاص ٍٝػ ،ٖذزلا ُٙ٠ذٙجف ،ُ٘بٕ٠ذ٘ٚ ،ُٙئبثا ،ً١ؼّعاٚ ،طب١ٌاٚ ،ٝس٠ٚ ٚر ،ٝزٚا بّ١ف ،ٟٔئّجٔ ،ُ٘إبوشؽ ،ْٚذػٛر بِ ّْا ،هثس ٓى٠ ٌُ ْا، ُ٘إب١ٌٚا ،ذٍّو ،ذّّرٚ ،ُٙرذئفا ،ٌٗ ْٛى٠ ،بِ ٝف ،ٝرلاص ،ٕٝ٠ذَ٘ ،خئّ١غٌبث ،ُى٠ذٌٙ ،خّزس A’râf Sûresi: ،بّٙ١ٌّذف ،بّى١ٙٔ ،ٜسٚبِ ،بّزئؽ،ّٓئٍِلا ،بِإزِ ،ٍّٓئغٌٕٚ ،ٍّٓئغٍٕف ،ُٙ٠ٛػد ،ُٙ١ّ١غث ،ُىٍر ْا ،الله بٕ٠ذ٘ ْا ،بٔاذ٘ ،ُٙ١ٌٚلا ،اٛوساّدا ارا ،بِ ًّو ،بِ ٓ٠ا ،بّٙ٠دبٔٚ ،بّٙرآٛع ،حشدؾٌابلار خطصث ،ءلاٌّا يبل ،الله ذّزس ،داشخغِ ،َٛدٌٕاٚ ،شّمٌاٚ ،ظّؾٌاٚ ،ً١ٌّا ،ٜدبٔٚ ،اٚدبٔٚ 81 ،ٝعا ،ُىٔا ،اٛزػٚ ، ،ُى٠سٚبع ،ٟٕىشر ٌٓ ،هثس ذٍّو ،ٝسزغ٠ٚ ،ُىّٕجٍصلا ُث ،ٗث ُزِٕآ ،إبخٚ ،ُ٘ٛج٘شزعاٚ ،بٌٕ ّْا اٌٛبل ،يٛلالا ْا ْا ،اٛٙٔ بِ ٓػ ،اٛزػ ،ٍظِئث ،ٍُٙئعاٚ ،بزٕثا ،ٗ١مغزعا را ،ٝزٕثا ،ٗربٍّوٚ ،َّا ٓثا يبل ،ّٝٔٛزفٍخ ،بّغئث ٌّٝٛز٠ ،الله ٌٟٚ ْا ،ْٚشظٕرلاف ،ْٚذ١و ُث ،الله اٛػد ،بٙ١ؾغر ،ُرشثىزعالا ،ٞذزٌّٙا ٛٙف الله ذٙ٠ ِٓ ،اٌٛٛم٠لا ٓ١سٌبصٌا Enfâl Sûresi: َٛ٠ ،ُزّٕغ بِ ّْا ،ذّٕعّلاا ،ُٙرلاص ،ٖإب١ٌٚا ْا ،ٖب١ٌٚا ،الله شىّ٠ٚ ،ُوبػد ّٓىٕ١ث دار اٚشصٔٚ اٚٚا ،ٓ٠زٌاٚ ،ٜشعلاا ِٓ ،ٓ١ربِ ،خ٠ؤِ ،ْلاَا ،ٝفٛز٠ ،ْبزئفٌا داشر ،ٟز ِٓ ،ٝس٠ٚ ،ُزفٍزخلا ،ٝمزٌا Tevbe Sûresi: ّٝٔا ،ٓغر ٍُف ،ْٛزغ٠لا ،ٓىِٕئٌّالاٚ ،ُوإذث ،لاًخّّئا ،الله َلاو ،ٜضخِ ،ٜضدؼِ ،حءاشث ،دبلذصٌا بّٔا ،ٌٝ ْزئا يٛم٠ ،اٛؼظٚلاٚ ،ٌٗ اّٚذػلا ،نٛؼجّرلا ،ب١ٍؼٌا ،ُزٍل بثا ،شؾػ ٕٝثا ،الله ٝثؤ٠ٚ ،ْٛىفئ٠ ٝف ،خج٠س ٕٛث ،فشخبفؽ ،ِٓ شِا ،هرلاص ْا ،الله ٝغػ ،بئّ١ع ،داٍٛصٚ ،بٕ٠برا ٓئٌ ،دبىفرئٌّاٚ ،ٓ٠زٌاؤجٔ ،ُزٌبع لاًبغِٛ ،بّ ،بدٍِ لا ْا ،خثٍثٌا ٍٝػٚ ،ُٙ٠ذ٘ را ،ُٙثٍٛل ،ُٙثٍٛل Yûnus Sûresi: ،خئ١ع ءاضخ ،دبئ١غٌا ،اٛػذ٠ ،ذّٕ٠ّصاٚ ،بٔإبؼفث ،ئبمٍر ِٓ ،ذئابٔءبمٌ ،اّٛٔبّغاٚ ،كٍخٌا إذج٠ ،ةازؼٌا اٚاس ،دذزفلا ،هٔئجٕزغ٠ٚ ،ْلاا ،هٕ٠شٔ بِاٚ ،ذٍّو ،ْٛىفئر ّٝٔبف ،ْٛفشصر ٝٔبف ،هٍّ٠ ِّٓا ،ُٙ١ٌِٛ ،اٍٛجر حٕٔ ،ٕٝغربِٚ ،ذٍّو ،ْٚشم٠ ،ًغف ،ًئاشعا إٛث ،اّٛجر ْا ،ٝٔٛزئ ْٛػشف ،ُىزٌبع بّف ،ْٚشظٕرلاٚ ،الله ًل ،ٝس٠ ٕٝ٠د ِٓ ،ٓ١ِٕئٌّا Hûd Sûresi: ،سبٌٕا ّلاا ،اللهّلاا اٚذجؼرلا ْا ،ٛ٘لاا ٌٗالا ْاٚ ،ُىٌٛج١دزغ٠ ٌُّبف ،دبئّ١غٌا ،اٚذجؼرّلاا ،ْذٌ ِٓ ،الله ذّزس ،ذٌاء،ُٙ٠ذ٠ا آس ،دّٛث ْا لاا ،زئِٛ٠ ،خثٍث ،ٕٝ١رآ ،ْٚشظٕرلا ُث ،ٝٔٚذ١ىف ،ه٠شزػّلاا ،ٍٓئغرلاف ،ٕٝ١رآٚ ّٓئٍِلا ،دبئ١غٌا ،ه٠شٌٕ ،ءاٛؾٔبِ ،هرلاصا ،الله ذ١مث ،ْٚضخرلاٚ ،ّٓ٘ ٝربٕث Yûsuf Sûresi: ،اس ،ةبجٌا اذٌ ،بمجزعاٚ ،اس ْا ،ٞاٛثِ ،ٗ٠ٛثِ ،ٗراشِلا ،ٗ٠شزؽا ،إبخٚ ،ذثب١غ ،نب٠ءس ،ذثاب٠ بدٔ ،ب٠ءشٌٍ ،ٞب٠ءس ٝف ،ٗ١غٔبف ،ئبثا ،ٕٝ٠سا ،ٕٝ٠سا ّٝٔا ،دب٠لااٚاس ،بٔٛى١ٌٚ ،ػبز ،لاًبىّزِ ،بٙ٠شٌٕ ،بٙ١زف ،ض٠ضؼٌا داشِا ،ٖبثا ،ْٛثشمرلاٚ ،ً١ىٌا ٝفٚا ،ٝٔٛزىا يبل ،اٛجز٠ ،ْلاا ض٠ضؼٌا داشِا ،ٝرّلاٌا ،ٍٗئغف ،ٝٔٛز٠ا هٌٍّا ،ٍْٛعسبف ،شوّداٚ ،خ٠شمٌا ًىعاٚ ،اٛغئ١زعا بٍّّف ،هٌزو ٖإاضخ ٛٙف ،ٖإاضخ اٌٛبل ،ٗئاضخبّف ،ٜٚآ ،ٍُػٚزٌ ،بٙ١عل ،ْٛزئر ،ٝغجٔبِ ،ْٚذّٕفر ،ٝٔٛراٚ ،كّز٠ ِٓ ،فعٛ٠ بٔا ،فعٛى ذٔلا ،هٔاء اٌٛبل ،بٌٕ فٚبف ،خ١خضِ ،ظئ٠ب٠لا ٗٔا ،اٛغئ٠برلاٚ ،ائزفر ةبجٌلاا ٌٝٚلا ،ٝدٕف ،ظئ١زعا ارا ،ٕٝؼجّرا ،اٛػدا ،ٍٝ١جع ،ّٓ٠بوٚ ،ٍُٙئغربِٚ ،ٌٟٚ ذٔا،ٞب٠ءس ،ذثا ب٠ ،ٗ١مٌا Ra’d Sûresi: ،ُٙ١ٍػ اٍٛززٌ ،ْإسذ٠ٚ ،ٗثٚذزفلا ،ُرزخربفا ،ءبػد بِٚ ،حشفغِٚزٌ ،خئ١غٌبث ،ٝفٌ بٔاء ،بٕو اراء ضسلاا دؤٔ بّٔا ،هٕ٠شٔ بِ ْاٚ ،الله اٛسّ٠ ،ٛػدا ٗ١ٌا ،طبٌٕا ٜذٌٙ ،ظئ٠ب٠ ٍُفا Ġbrahim Sûresi: ،الله بز٠ذ٘ ،اٛفؼظ ،بٕ٠ذ٘ ،بٔٛربف ،بٔٚبثا ،ُوشخئ٠ٚ ،ُىٌ شفغ١ٌ ،ٓ٠زٌا اٛجٔ ،ُى١دٔا را ،ءبػذٌا ،حذئفا ،ٝٔبصػ ِٓٚ ،ٕٝؼجر ّٓف ،الله ذّؼٔ ،ّٖٛزٌ بع بِ ًو ِٓ ،ٜدبجؼٌ ًل ،الله ذّؼٔ ،ّْٛزوشؽا َبمزٔا ٚر ،ُٙرذئفاٚ ،ءبػد Hicr Sûresi: ،ٍُٕٙئغٌٕ ،ٓ١عػ ،ٝٔبثٌّا ِٓ ،ْٚضخرلاٚ ،ْٛسعفر ،ءضخ ،ٟسٔ ،ؼ٠بؼِ ،خىئٌٍّا ٓ١ئضٙزغٌّا Nahl Sûresi: ،داشخغِ ،َٛدٌٕاٚ ،شّمٌاٚ ،ظّؾٌاٚ ،سبٌٕٙاٚ ،ً١ٌّا ،ُى٠ذٌٙ ،فإشٌ ،ٗ١غٌبث ،ءفد ،ْٛمربف ،ْٚشئدر ،ْٛج٘سبف ،اّٛ١فز٠ ،اٍٛغف ،ُٕٙئّٛجٌٕ ،ُٙ٠ذ٘ ،الله ٜذ٘ ،دبئ١ع ،الله ٝربف ،الله خّؼٔ ،هٍفٌا ٜشرٚ ،ٗٙخٛ٠بّٕ٠ا ،ٗ١ٌِٛ ،ْٛزغ٠ ،ُ٘ الله ذّؼٕثٚ ،الله خّؼٕجفا ،ّٜداشث ،ٍُؼ٠لا ٟىٌ ،ُى١فٛز٠ ،ٗثب١زبف ،ًّ ،ٍٓئغزٌ بّٔا ،اللهذٕػ بِ ّْا ،ٝثشمٌا ٜر ئبز٠اٚ ،اٛوشؽا ٓ٠زٌااس ،اٍّٛ ٓ٠زٌااس ،الله ذّؼٔ ْٛفشؼ٠ ،ٌٝا اٚش٠ ٌُا ،حذئفلااٚ ٗ٠ذ٘ٚ ،ٗ١جزخا،الله ذّؼٔ اٚشىؽاٚ ،الله بٙلاربف ،ٝرؤر َٛ٠ ،ٜشزف٠ Benî Ġsrâîl (Ġsrâ) Sûresi: ،لاٛغِ ّٗٔا ،ٝٔضٌا ،بّ٘لاو ٚا ،ً١ٌّا ،عذ٠ٚ ،اٛغ١ٌ ،ًئاشعا ،ٝصللاا ،ٜشعا ،نٚزخرلا اراٚ ،ُوإاضخ ،ٓرشخا ٓئٌ ،نبٕ٠سا ،ب١ئشٌا ،ٝزٌا اٌٛٛم٠ ،بٔاء ،بٕو اراء ،يٛم٠ را ،اٛغزثلا ارا ،ُوبفصبفا ،ٗئ١ع بِ بّ٠ا ،ًىغف ،ُزىغِلا ارا ،ٝثبف ،ْٛثٛؼجٌّبٔاء ،بٕو اراء ،بٍّّو ،ذزٌّٙا ٛٙف الله ذٙ٠ ِٓٚ ،بعئ٠ ،آَٔٚ ،ْٛثجٍ٠لا اراٚ هرلاصث ،اٛػذر

(12)

| 275

Kehf Sûresi: ٛٙف الله ذٙ٠ ِٓ ،ُىٌ ئّ١ٙ٠ٚ ،اٚؤّف ،ِٓ اٛػذٔ ٌٓ ،ٜذ٘ ،ٝصزا ،بٌٕ ئ١٘ٚ ،خ١زفٌا ٜٚا را ْا ،بّٕىٌ ،ه٠ّٛع ،بزٍو ،ٗ٠ٛ٘ ،حٚذغٌبث ،ًراٚ ،خ١ٍِ ثٍث ،ّٝثس ،ٓ٠ذٙ٠ ْا ،ئبؾٌ ،خثٍث ،ذؼٍّغا ٌٛ ،ب بم٠ا ،ذزٌّٙا ،ٗ١زفٌ ،خّزشٌا ٚر ،ٖاذ٠ ،ٗث اٛعزذ١ٌ ،ِْٛشدٌّا اسٚ ،بٙ١صزا ،از٘ يبِ ،ٜشزف ،ًؼدٔ ٌّٓا ،ب٘إبِ ،ٓ١رئ٠ ْا ،ْشر ،ُ٘إاضخ ٝٔٛرآ يبل ،ٝٔٛرآ ،ّٕٝىِ ،ٓ١ٔشمٌا ار ب٠ ،ٖاٛثا ،دزخّزٌ ،اٛثبف ،ٍٕٝىغرلاف ،ٕٝزؼجرا ْبف ،ٍّٓؼر ،ٗ١ٕ١غٔا ٝثس دبٍّو ،دبٍّىٌ Meryem Sûresi: ،ْٛى٠ ّٝٔا ،هٌ ت٘لا ،حٛوصٚ ،ٝ١س٠ب٠ ،ثٍث ،ّلاا ،ْٛى٠ ّٝٔا ،ٟس٠ ،هثس ذّزس شور ،ّلاا ٝغػ ،ٝثس اٛػداٚ ،ٕٝؼجّربف ،ذثا ب٠ ،حٛوضٌاٚ حٍٛصٌبث ،ٝٔبصٚاٚ ،ذٕو بِ ٓ٠ا ،ٕٝ١رآ ،ٍءٛ َع َاشِِا ،ْٚش٘ ،بٙ٠دبٕف ّٓزشٌا ٝرآ ،اٛػد ،قٛغٔٚ ،ب٠ءسٚ ،سزٔٚ ،ّٝدٕٔ ُث ،ذِ بِ اراء ،ٓ١١جٌٕا ِٓ Tâhâ Sûresi: ،اٛرا ُث ،اٚشعاٚ ،ائوٛرا ،ٗ٠ٛ٘ ،هرشزخا بٔاٚ ،ٜٛغ طذمٌّا داٌٛبث ،بٙ١را ،اسبٔ اس را ،ه١را ً٘ ،بّع٘لاٚ ،ذٕػٚ ،َّئٕثب٠ يبل ،ٓؼجزرّلاا ،ْٚش٘ ب٠ ،ٜشِا ،ٝٔٛؼجّربف ،غخش٠ّلاا ،ٝس٠لاٚ ،ُىّٕجٍّصٚلاٚ ،اٛؼٕص بّٔا ه١ٕ١ػ ،ً١ٌا ٜبٔا ،ٗ١جزخا ُث ،اّٛظرلاٚ Enbiyâ Sûresi: ٌُٚا ،ْٚذجػبف ،ٍْٛىغ٠ ،ًئغ٠لا ،بٔزخّرلا ،ُٙ٠ٛػد ،ٍْٛىغر اٍٛئغف ،ٗ٠شزفا ،ٝثس يبل ،ب٘ٚدسٚ بِ ،ْٚذجػبف ،ٝ١س٠ ،ٝدٕٔ ،ٜشورٚ ،ضسلاا دؤٔ بٔا ،ٍْٛدؼزغر لاف ،ُى٠سٚبع ،ناس اراٚ ،ذِ ٓ٠بفا ،ٓ٠زٌاش٠ ذٙزؽا بِ ٝف Hac Sûresi: ،نشؾر لا ْا ،دبجٌاٚ ،اٛع ،بٍّو ،ْاز٘ ،ٓ١ئثبصٌاٚ ،اٛػذ٠ ،حشخلااٚ ،ٝس٠ ،لا١ىٌ ،ٖلاٛر بِ ّْاٚ ،ٓ٠زٌا دبٌٙ ،ٝمٍ٠ بِ ،ٝمٌا ،اٛؼع ٓ٠زٌاٚ ،ّٓ٠بوٚ ،ذخبغِٚ ،داٍٛصٚ ،ُى٠ذ٘ ،الله اٚشجىزٌ ،ّٝ١مٌّاٚ ُى١ّّع ،ُى١جزخا ،ُىئجٔبفا ،لاًٜذ٘ ،ٍٝؼٌ ،ْٛػذ٠ Mu’minûn Sûresi: ِٓ ،ءلاٌّا يبلٚ ،بٕ١ّدٔ ،ْٛثّزو بّث ،ٓ٠زٌا اٌٍّٛا يبمف ،ُٙراٍٛص ٍٝػ ،ُٙرلاص ٝف َا ،اٚشئدرلا ،ْٚشئد٠ ،ْٛمربف ،خِّا ،ءبخ بِ ًو ،اشزر ،ْٛثزو بّث ،ب١سٔٚ ،بٕرب١ز ،دبٙ١٘ دبٙ١٘ ،حشخلاا ءبمٍث ،ِٗٛل ،الله زخرا بِ ،ْٚشخغر ٝٔبف ،الله ٌْٛٛم١ع ،ْٛثٛؼجٌّ بٔاء ،بٕزِ اراء ،ً١ٌا ،ٝس٠ ،حذئفلااٚ ،جاشخف بخشخ ،ٍُٙئغر ًىغف ،ُّ٘ٛرزخربف ،ٍّْٛىر لاٚ ،ائغخا يبل ،ْٛؼخسا ،ْٚشعس١ٌ ْا ،ٓ١غب١ؾٌا ،لاؼٌٚ Nûr Sûresi: ْا ،ًعفٌا اٌٛٚا ،ًزئ٠لاٚ ،ٗ١ف ُزعفا بِ ٝف ،ٚبخ لاٌٛ ،تغزوبِ ،إبخ ،اٚسذ٠ٚ ،الله ذٕؼٌ ،ْاص ،ٗ١فٛف ،ْبّظٌا ،الله ٜذٙ٠ ،حٛىؾّو ،ُى١را ،الله ي بِ ِٓ ،ذىٍِ بِّ ،اٛسىٔاٚ ،ِْٕٛئٌّا َّٗ٠ا ،ٝثشمٌا ٌٝٚا اٛرئ٠ يٛعشٌا ءبػد ،الله ٌُٙ شفغزعاٚ ،ذئؽ ،ْربف ،ٗمز٠ٚ ،الله ٝؾخ٠ٚ ،ءبؾ٠ ِٓ ٓػ ،ٗث ٗرلاص ،بٙ٠ش٠ ،ٗ١ؾغ٠ Furkan Sûresi: ،ً١جغٌا اٍٛظ ،ُزٍٍظا ،ُزٔاء ،لائغِ ،اٛػد ،بظ١غر ،از٘ يبِ ،ٍّٝر ،ٚبخ ،حٛ١زلاٚ ،برِٛ ُىث اٛجؼ٠ ،ٗث ٟ١سٌٕ ،ٗ٠ٛ٘ ،اٛرا ،اٛزػ اٛزػٚ ġu’arâ: ءاشر ،ُىٕجٍصٚلاٚ ،ُزِٕا ،بٌٕ ّٓئا ،ٖبصػ ،ب١ربف ،ٍْٛزم٠ ْا ،ْٛثزى٠ ْا ،ذ٠ا ْا ،اٛجٔا ،ذٍظف ،ْٛثزو ،ْٚبغٌاٚ ،ُزٕو بِ ٓ٠ا ،دصشثٚ ،ذفٌصاٚ ،ٓ٠ذٌا َٛ٠ ،ٓ١١س٠ ،ٓ١فؾ٠ ،ٓ١مغ٠ٚ ،ٓ٠ذٙ٠ ،ٓ٠ذٙ١ع ،ْبؼّدٌا الله ٚشورٚ ،ه٠ش٠ ،اٍّٛػ ،خى١ٌ ةبسصا ،دبف ،ُ١ع٘ ،بٕ٘ب٘ ،بِ ٝف ،ُىٍئعا بِٚ ،ْٛؼ١غاٚ Neml Sûresi: ٚا ،ٕٗسثرلاٚا ،ٜسالا ،ٗ١ظشر ،ًٌّٕا داٚ ٍٝػ ،اٛرا ،لابلٚ ،ٌّٝٚ ،ب٘اس ،نبصػ ،نسٛث ْا ،حش بٕف ،طؤث اٌٛٚاٚ ،حٛل اٌٛٚا ،ْٚذٙؾر ،ٝٔٛرءاٚ ،ٝٔٛزفا اٌٍّٛا بٙ٠ا ب٠ ،ٝٔا اٌٍّٛا بٙ٠اب٠ ،ٝثبزىث ،ءتخٌا ،ٕٝ١ربْ١ٌ دار ،الله ،ُىٕئا ،هث بٔش١غا اٌٛبل ،خئ١عبث ،ذشصٌا ٍٝخدا،بٕ١رٚاٚ ،ٖاس ،ُى٠ا اٌٍّٛا بٙ٠ا ب٠ ،الله ٟٕ١را بّف ،ٓٔٚذّرا ْاشمٌا اٍٛرا ،ٜشرٚ ،ٖٛرا ،ٚبخ ،ّٟؼٌا ٜدبٙث ،اٌّٛٚ ،ْٛخشخٌّ بٕئا ،بٕو اراء ،نسادا ًث ،ٖبػد ،ٌٗاء ،خدٙث Kasas Sûresi: ،ٓ١رب٘ ْ ٟزٕثا ٜذزا ،ذثا ب٠ ،بصلا ِٓ ًخس ٕٓ١ػ دشل ،ْٛػشف داشِا ،خّئا ،لاػ ،اٍٛزٔ ٌُ ْبف ،اٍٛزر ،ْبِب٘ ب٠ ،ٜشزفِ ،ْٛثزى٠ ْا ،ٕٝلذص٠ ادس ،ٍْٛزم٠ ْا ،ْبٔب٘شث ،ب٘اس ،ّٓ٠لاا داٌٛا ئغبؽ ِٓ ْا اٛخشر ،دبئ١غٌا ،ٗٔبى٠ٚ ،ّْبى٠ٚ ،ْٚسبل ،إٛزٌ ،ٝغجف ،ٜشمٌا ٟىٍِٙ ،ٛغٌٍا ،خئ١غٌا ،ْإسذ٠ٚ ،ٗ٠ٛ٘ ،هٌ ٛج١دزغ٠ ٝمٍ٠ Ankebût Sûresi: ْٛربزٌ ُىٕئا ،ْٛربزٌ ُىٔا ،حبؾٌٕا ئؾٕ٠ ،كٍخٌا اذث ،الله ئذج٠ ،ُٙربئ١ع ،اٛخش٠ ٓئٌٚ ،ٓ٠بوٚ ،ُٕٙئٛجٌٕ ،ْٚذجػبف ،ٞدبجػ ب٠ ،ُٙ١ؾغ٠ ،دب٠ا ٛ٘ ًث ،اٍٛزر ،ْبِب٘ٚ ،ْٚسبلٚ ،بٕزىا اٌٛبل ْا ،خؾزبفٌا ُٙ١ّدٔ ،الله اٛػد ،ٗث ب١زبف ،ُٙزٌبع Rûm Sûresi: بِ ٝف ،ذىٍِ بِ ِٓ ،ٗث ٟس١ف ،حشخلاا ئبمٌٚ ،اٛؼفؽ ،ٜاٛغٌا اإبعا ،ئبمٍث ،ذجٍغ ،ٟسٌّ ،ٝس٠ ،الله ذّزس سبثا ،ٜشزف ،ُى١١س٠ ،اٛثش٠ لاف ،اٛثش١ٌ اٛثس ِٓ ،خئ١ع ،ُٙلارا ،اٛػد ،الله دشطف ،ُوبٕلصس دبٙث ،اٌّٛٚ ،اٍٛظٌ Lokman Sûresi: اٛػد ،الله ذّؼٕث ،ْٛػذ٠ بِ ّْاٚ ،ضسلاا ٝف بِ ْا ٌٛٚ ،ُٙزٌبع ،اٚشر ٌُا ،شؼصر لاٚ ،ٌّٝٚ الله Secde Sûresi: ،بٙ٠ذ٘ ،ٜشر ،ُى١فٛز٠ ،ُٙثس ئبمٍث ،ٝفٌ بّٔاء ،بٍٍٕظ اراء ،حذئفلااٚ ،ٗ٠ّٛع ،شِلاا شثذ٠ ءبٌّا قٛغٔ ،خّئا ،ْٛزغ٠لا ،ٝفبدزر ،ٓئٍِلا

(13)

Ahzab Sûresi: ٝؾخرٚ ،ِْٕٛئٌّا اس ،ةاضزلاا دب٠ ْاٚ ،ب٘ٛرلا ،اٍٛئع ،بٕٔٛظٌا ،ذغاص ،ً١جغٌا ٞذٙ٠ ٍٓ٘ٛئغف ،ٝسزغ٠لا ،ٝسزغ١ف ،ٜرٛ٠ ،ٗ١ٔا ،ٞئرٚ ،ْٛى٠ لا١ىٌ ،ُٙ٠را عدٚ ،اٛعل ،لا ٟىٌ ،ٗ١ؾخر ْا ،طبٌٕا الله ٖاّشجف،ٝعِٛ اٚرآ ،ُٕٙؼٌاٚ ،لا١جغٌا بٍٔٛظبف ،لاٛعشٌا بٕؼغاٚ ،الله بٕؼغا ،اٛفمث بِ ٓ٠ا ،ةبدز ءاسٚ ِٓ Sebe’ Sûresi: ،ُىزٌبع ،ش١ىٔ ،ةازؼٌا اٚاس ،لاًٜذ٘ ،ٍٝؼٌ ،ٜشل ،ٝراٚر ،ٜشزفا ،ٓ٠زٌا ٜش٠ٚ ،اٛؼع ،بٕ١ربرلا ػٚبٕزٌا ٌُٙ ّٝٔاٚ Fâtır Sûresi: ،الله ٝؾخ٠ بّٔا ،اشّزٚ ،داشّث ،ش١ىٔ ،ٖاشف ،ْٛىفئر ّٝٔبف ،الله ذّؼٔ ،ثٍثٚ ،ٌٝٚا لا٠ٛسر الله ذٕغٌ ،الله ذٕغٌ ،ٓ١ٌٚلاا ذٕع لاا ،ئغٌا ٜذزا ،ٜذ٘ا ،ذٕ١ث،اٍّٛؼٌا Yâsîn Sûresi: ،ْٛؼّع بف ،لاًارا ،ْٚزمٕ٠ ،ّٕٝػ ،ٓغرلا ،ْدش٠ ْا ،زخّراء ،بصلا ،ُرشور ٓئا ،ٝرٌّٛا ٝسٔ ،اٛمجزعبف ،ٝٔٚذجػا ْاٚ ،اٚذجؼرلا ْا ،ُٙز٠سر ،ً١ٌالاٚ ،شّمٌا نسذر ْا ،ظّؽالا ،ْٛخشؼٌبو ،ٗزٍّػ ،ًخدا ً١ل بٙ١١س٠ ًل ،َبظؼٌا ٝس٠ ،ْبغٔلااش٠ ٌُٚا ،ْٚشصج٠ ٝٔبف Saffât Sûresi: بٕئا ،ْٛمئازٌ ،اٚشؾزا،ْٛثٛؼجٌّ بٔاء ،بٕزِ اراء ،خ٠آ اٚاس اراٚ ،بٕمٍخ ِٓ َا ،ِءلاٌّا ٌٝا ،ُ١٘شثلا ،بٕ٠دبٔ ذمٌٚ ،ًظ ذمٌٚ ،ُ٘ءبثا ،اٛفٌا ،ُ١سدٌا ٌٝالا ،ٓ١غب١ؾٌا طإس ،ٖاشف ،غٍّغبف ،هٕئا ،اٛمئازٌ ،اٛوسبزٌ ْٛفبصٌا ،ُ١سدٌا يبص ،اٛرؤف ،دبٕجٌا ٝفطصا ،اٍٛجٌا ،ب٠ءشٌا ،ُ١٘شثاب٠ ،ذثا ب٠ ،ٓ٠ذٙ١ع ،ٌٗ إٛثاٌٛبل ،بىفئا Sâd Sûresi: ،ُصخٌا ائجٔ ،ه١را ،ذ٠لاا ار ،ةبمػ ،خى١ٌ ةبسصا ،ةازػ ،يضٔاء ،ٓ١ز دلاٚ ،اٚدبٕف ،شوزٌا ٜر ٓئٍِلا ،ُ١ظػ اٛجٔ ،ُ٘بٔزخرا ،شٌٍٕا اٌٛبص ،ساذٌا ٜشور ،ٜذ٠لاا ٌٝٚا ،ٝغث ،اٚسٛغر را Zümer Sûresi: ،ّٝفٛ٠ ،ٓ٠زٌا دبجػ ب٠ ًل ،ٗثس بػد ،ْٛفشصر ٝٔبف ،ثٍث ،ٝفطصلا ،ُ٘ بِ ٝف ،الله ذجػبف ٓئٌٚ ،الله ذٙ٠ ِٓٚ ،ٜزٌا اٛعا ،ٓ١ٕغسٌّااضخ ،ٗ٠شزف ،ُٙ٠ذ٘ ،ٓ٠زٌا دبجػ شؾجف ،ْٛمربف دبجػ ب٠ ،ٕٝ٠د ٌٗ ،ُٙرصبفّث ،ٝدٕ٠ٚ ،ٜشر ،ٕٝ٠ذ٘ ،ٓ٠زٌا ٞدبجػب٠ ،ٗث اٚذزفلا ،اٛٔبو بِ ٝف ،دّضئّؽا ،ٝعل ،ّٝفٛز٠ ،ُٙزٌبع خٕدٌا ِٓ اّٛجزٔ ،ٓ١١جٌٕا ،ٝٔٚشِؤر

Tavl (Mü’min/Ğafir) Sûresi: ،قلازٌا ،ٝمٍ٠ ،ػشؼٌا ٚر ،دبئ١غٌا كر ِٓٚ ،ذٍّو ،ةبمػ ،يٛطٌا ٜر

،ُوذ٘ا ،ْٛؼجّرا ،غٍغبف ،ٌٝ ٓثا ْبِ ب٘ ب٠ ،ُٙ١را ،دب٘ ِٓ ،شٙظ٠ ْا ٚا ،قاٚ ِٓ ،ٝفخر ،شخبٕسٌا ٜذٌ ،ُ٘ َٛ٠ الله ذٕع ،اٚاس بٌّّ ،بٕعؤث ،اٚاس ،اٛػذربِ ٓ٠ا ،يلاغلاا را ،ْٛفشص٠ ٝٔا ،ٝس٠ ،ٕٝٔٛػذر بّٔا ،حٛدٌٕا Hâ-mîm/Secde Sûresi: ،بٍٕظا ،ٓ٠زٌٍا ،اٛغٌاٚ ،ُى٠دسا ،ب٘إبخبِ ،ّٝؼٌا ،ٓٙ١عمف ،ب١زئا ضسلاٌٚ ،ُىّٕئا ،ُئغ٠لا ،ّٝػ ،ّّٝدػاء ،ٚرٚ ،دؤ٠ ِٓ َا ،ٝسٌّ ،ب٘ب١زا ،ٜشر ،ّْٛئغ٠لا ،ٚر ،بٙ١مٍ٠ ،خئ١غٌالاٚ ،بػد ِّٓ آَٔٚ ،طئ١ف ġûrâ Sûresi: ،ٍٍٓظ١ف ،اٛفؼ٠ٚ ،اٛغجٌ ،دبئ١غٌا ٓػ اٛفؼ٠ٚ ،ٝثشمٌا ،الله رّ٠ٚ ،اٛوشؽ ٌُٙ َا ،ُوإسز٠ ةبدز ءاسٚ ِٓ ٚا ،ُٙ٠شرٚ ،ةازؼٌا اٚاس ،اٚاضخٚ ،ُ٘اٛجعغ Zurhuf Sûresi: ،ُ١ظػ ،ٓ٠ذٙ١ع ،بِّ ،ءاشث ،اٛ ّؾُٕ٠ ،ُ١ظو ،ًّ ،اضخ ،اٛزغزٌ ،ٝعِٚ ،ُٙزٌبع ٓئٌٚ ،دبجػب٠ ،ْٛؼ١غاٚ ،ْٛؼجراٚ ،بٕزٌٙاء ،حسٛعا ،شزبغٌا ّٗ٠ا بث ،ًئعٚ ،ّٟؼٌا ٜذٙر ،هثس ذّزسٚ ،هثس ذّزس ْٛىفئر ٝٔبف ،طم١ٌ ،ٗ١ٙزؾر Duhân Sûresi: ،ٌْٛضزػبف ،ٌٝ إِٛئر ٌُٙ ْاٚ ،ّْٛخشر ْا ،اٍٛؼرلا ْاٚ ،اٛفؽبوبّٔا ،ٌُٙ ّٝٔا ،ءبّغٌا دؤر َٛلضٌا دشدؽ ،لاِٛ ٓػ ،لاِٛ ،أٍٛث ،بػذف Câsiye Sûresi: ،ُى١١س٠ ،اٛز٠ا اٌٛبل ،ب١سٔٚ ،بٕرب١ز ،حٚبؾغ ،ٗ٠ٛ٘ ،ُ٘ب١سِ ،ُ١ٌا ضخس ِٓ ،اٚزخرا بِ ُى٠ٚبِٚ ،ُى١غٕٔ ،ٌُٙ اذثٚ ،ٝػذر Ahkâf Sûresi: الله ْبث١غزغ٠ ،ٕٝٔاذؼرا ،ٗ١ظشر ،ْٛثٍث ،بٕغز ،بٔبغزا ،ْٛع١فر ،ٝٔٛز٠ا ،داّٛغٌا ٝف َضؼٌا اٌٛٚا ،ٓ٠زٌا ضشؼ٠ ،ْا بّ١ف ،ُىرب١ز ٝف ،ُزج٘را ،ِٓآ هٍ٠ٚ Muhammed Sûresi: ،بفٔآ يبل اربِ ،ٝفصِ ،ّٓ٠بوٚ ،ٜٛثِ ،لاِٛ ،ُىعؼث اٍٛج١ٌ ،شصزٔلا ،ب٘ساصٚا ،اّٚذؾف ُوسبجخا ،اٍٛجٔٚ ،ُٙ١ّ١غث ،ُٙوبٕ٠سلا ،ْبط١ؾٌا ٜذٌٙا ،ٌُٙ ٌٝٚبف ،ُٙ٠شور ٌُٙ ٝٔبف Fetih Sûresi: ،ُٙ٠شر ،ب٠ءشٌا ،ٓ٠زٌا بٕثزؼٌ ،ساٚدلاا اٌٌٛٛ ،طبٌٕا ٞذ٠ا ،ٌٓ ْا ،الله ٗ١ٍػ ٝفٚا ِٓٚ ٗئطؽ ،ُ٘بّ١ع Hucurât Sûresi: ُثلاا ظئث ،ئفر ،ٝزٌا ،بّٙ٠ذزا ،ُّزٕؼٌ ،داشدسٌا ءاسٚ ِٓ Kâf Sûresi: ،غّغٌا ٝمٌا ٚا ،ذفٌصاٚ ،ٗ١مٌبف ،بٕ١١ؼفا ،ذ١ػٚ ،خى٠لاا ةبسصاٚ ،ذ١عٔ ،ٜشورٚ ،بٕوٚ بٕزِ اراء دبٌّٕا دبٕ٠ Zâriyât Sûresi: ،حٛمٌا ٚر ،ّْٛؼط٠ ْا ،ْٚذجؼ١ٌ ،ٓ٠زٌا ٝرا ،ذ٠بث ،ُ٘ َٛ٠ ،هجسٌا دار ءبّغٌاٚ ٍْٛدؼزغ٠لاف Tûr Sûresi:ٚش٠ ْاٚ ،ْٚشط١صٌّا ،هثس ذّؼٕث ،بٕ١لٚٚ Necm Sûresi: ،اٚبعا ،ٌٝٛر ِٓ ٓػ ،حِٕٛٚ ،دلاٌا ُز٠اشفا ،ٜاس ذمٌ ،ٖاس ذمٌٚ ،ٜاسبِ ،ٝٔدا ٚا ،بٔد ُث خفصلاا خفصا ،بٙ١ ّؾغف ،ب١زاٚ ،ءاضدٌا ٗ٠ضد٠

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü Kur’an’ın bütünü içinde bu kavramın kullanılış şekli aynı, göğsün genişletilmesi hepimiz için geçerli olduğu gibi Allah Rasulü içinde daha

 Hem varlığın zıddı olan yokluğa delalet eder (krş. Zımnen: Ölüm de hayat gibi O’nun otoritesine tabidir. Ölen O’nun otoritesinden çıkamaz, hayata gelmemiş olan

Kubbedeki 648 adet eleman yerde döküle- rek vinç ile yerlerine monte edilmiş ve ara- larındaki nervürler akıtma beton ile bağ-

Araştırmaya konu olan bu Mushaf Şerîf’in içinde yaklaşık 900’e yakın gül, 100'den fazla sûre başı, zahriye sayfası, hâtime sayfası ve serlevha tezyînat

Hamidiye 5 numaralı eserde bulunan hizip gülü, eşkenar dörtgen formunda olup, ortasında sıvama altın üzerine üstübeç mürekkebi ile hizip ibaresi

ımlā (<Ar.) İmlâ, yazım. sal- Işık yaymak, aydınlatmak. ur- Söz söylemek. ķiyāmet) Gürültülü karışıklık, kaynaşma, gürültü, patırtı, velvele. Şiirde kitap

Bu çalışmanın amacı İhtisâb Rüsûmu’nu oluşturan vergilerden Gerdek Resmi, Gerdekiyye veya Resm-i Ruhsatiyye adıyla bilinen ve gayrimüslim Osmanlı tebasından talep ve

Z am an zam an m asal, tekerlem e, halk şiiri gibi folklor ve halk edebiyatı ürünlerinden de y ararlan an şair, yeni bir söyleyiş biçimi içinde güçlü aşk