T7- ac*t.o3
Özel
TERSİ
Y Ü Z Ü
Ö z d e m i r İ N C E
Nâzım Hikmet,
ne güzel
hatırlamak
seni
Paradoksal gelecek ama ölümsüzler de ölürler! Nâzım Hikmet 3 Haziran 1963 tarihinde öldüğü zaman bütün dünyada XX. yüzyılın en büyük
şairlerinden biri olarak kabul ediliyordu ama kendi ülkesinde, Türkiye'de yasaklıydı.
Onu insan ve şair yapan insan sevgisi, eşitlik, özgürlük ve adalet tutkusu yüzünden, onu çok uzun süre hapse mahkûm etmişlerdi. Onun şnrlerini okuduğu, kitaplarım bulundurduğu için birçok insan gözaltına alındı, işkence gördü, hapse mahkûm oldu.
Daha birkaç gün önce, 15-16 yaşmda bir öğrenci, bir toplantıda onun
şiirlerini okuduğu için kaymakamın emriyle gözaltma almdı. Demek ki kimilerinin içinde diken gibi yaşıyor hâlâ...
Toplumsal ve bireysel özgürlüğün önem ve değerini onun hayatında, onun hayatına karışan hayatlarda, onun şürlerinde öğrendik ve yaşadık.
Gözünü kırpmadan bütün hayatım katık ettiği ülküyü
model alıp kurulan devlet modelleri çöktü, ama bu deneyimi yaşayan toplumlar hayatlarım sürdürüyorlar ve o deneyimin derin izlerim taşıyorlar. Bir çöl (kar) fırtınası olup Nâzım'ın başım döndüren insanlık tarihinin en büyük ütopyası ne mutlu ki devam ediyor:
"Yoksulluk ve mutsuzluğun bulunmadığı insancıl bir dünya mümkündür!" ütopyası. Bu ütopya
insanın beyninde ve yüreğinde
yaşadıkça mutluluğun resmini yapmak isteyenler, ömürlerini kibrit gibi
yakanlar da bulunacaktır. Galiba şiir ve
insan olmak budur!
Büyük şairin 42. ölüm yıldönümünü kendi şiiriyle analım:
★
N E G Ü Z EL
HATIRLAM AK SEN İ
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti...
Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak
koyu bir karardık... Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: filanca gün, filanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil edasındaki dünya...
Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece bir yüzük,
Ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğinde
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni: Ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi