• Sonuç bulunamadı

Stratejik yönetimin kamu yönetimi alanında uygulanması ve sorunları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Stratejik yönetimin kamu yönetimi alanında uygulanması ve sorunları"

Copied!
89
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KAMU YÖNETİMİ BİLİM DALI

STRATEJİK YÖNETİMİN KAMU YÖNETİMİ ALANINDA

UYGULANMASI VE SORUNLARI

Yusuf ERTAN

074228001005

(Yüksek Lisans Tezi)

Danışman

Prof. Dr. Orhan GÖKÇE

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI 

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Yusuf ERTAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU 

Yusuf ERTAN tarafından hazırlanan Stratejik Yönetimin Kamu Yönetimi Alanında Uygulanması ve Sorunları başlıklı bu çalışma 25/06/2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Prof. Dr. Orhan GÖKÇE

Doç. Dr. Mehmet Akif ÇUKURÇAYIR Doç. Dr. ALİ ŞAHİN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

(4)

 

ÖZET 

Dünyamızda görülen hızlı değişim sürecine bağlı olarak örgütler değişimin karşısında ayakta durabilmek ve varlıklarını sürdürmek için bir çok yönetim tekniği geliştirmiştir. Bu tekniklerin içerisinde stratejik yönetim ise bilgiye dayanması, güncel gelişmelere kendini adapte etmesi ve geleceğe yönelik olması nedeniyle en çok tercih edilen yönetim modeli haline gelmiştir.

Her geçen gün çok daha fazla alanda karşımıza çıkan stratejik planlama ve stratejik yönetimin gelişim süreci ve özellikleri çalışmamızda ele alınmıştır. Stratejik yönetim, çağımızda artık tüm örgütler için gerekli olan bir yönetim tarzı haline gelmiştir. Farklı farklı yapılara sahip örgütlerin kendi özellikleri ve içinde bulundukları koşullara bağlı olarak kendi amaçlarına uygun bir yönetim modeli oluşturma ihtiyacı stratejik planlama ve stratejik yönetimin genel özellikleri ile çalışmamızda inceleme konusu yapmamızı gerekli kılmıştır.

Stratejik yönetimin temel özelliği olan Sistematik çalışmayı ve bütüncül yaklaşım ilkesi yönetimin gerek kamu gerekse özel sektör örgütleri gibi tüm örgütlerin performansını artıracağı düşüncesi çalışmamıza konu olmuştur.

Çalışmamızın birinci bölümünde, strateji ve planlama kavramları genel bir inceleme konusu olarak ele alınmıştır.

İkinci bölümde, stratejik planlamadan ayrı olarak stratejik yönetim incelenmiştir. Özellikle stratejik yönetimin stratejik planlamadan farkı üzerinde durulmuş stratejik yönetimin gelişimi, özellikleri ve süreci ele alınmıştır.

Üçüncü bölümde ise, stratejik planlama teorisinin gelişimi, özellikleri, yararları ve süreçleri incelenmiştir.

Son bölüm olan dördüncü bölümde, kamu yönetiminin sorunları ve reform çalışmaları genel olarak incelenmiş, stratejik yönetimin kamu yönetimine sağlayacağı faydaların yanı sıra uygulama zorlukları da ele alınmıştır.

(5)

SUMMARY 

It has been developed many managment techniques to survive and struggle against changing of oraganization to related with our process of world rapid change. Among these techniques, the strategic managment is the most chosen model because of dealing with information, adapting itself to up-to-date develeopment and future oriented.

In this study, we deal with the development process and the properties of strategic planning and strategic management which we encounter in many areas. Strategic management has become a kind of management which is necessary for all organizations in our age of management. Every organization has properties which are specific to their own and they must form an application model appropriate for their goals. For this reason, strategic planning and strategic management are dealt with by their general properties.

The claim that the strategic management, which entails systematic work and totalitarian approach, increases the performances of all organization, both public and private is the main concern of this thesis.

In the first section of study, the concept of strategy and planning are dealt with their general properties.

In the second section, strategic management is analyzed separately from the strategic planning. Especially the differences between strategic management and strategic planning are emphasized and the development, properties and process of strategic management are discussed.

In the third section, the development, properties benefits and processes of the planning theory are analyzed.

In the fourth section, the problems of public administration and reform studies are analyzed in general. Also the contributions of strategic management for public administration and the difficulties of applications are discussed.

(6)

İçindekiler BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... II  YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... III  ÖZET ... IV  SUMMARY ... V  GİRİŞ ... IX  I.BÖLÜM: ... 1  STRATEJİ VE PLANLAMA KAVRAMLARI ... 1 

I.1. Stratejinin Tanımı ve Kapsamı ... 1 

I.1.1. Askeri Strateji ... 2 

I.1.2. Ekonomik ve Yönetsel Bir Kavram Olarak Strateji ... 3 

I.1.3. Genel Kabul Görmüş Strateji İlkeleri: ... 5 

I.1.4. Stratejinin Belli Kavramlarla ilişkisi: ... 7 

I.2. Planlamanın Tanımı ve Kapsamı ... 11 

I.2.1. Planlamanın Önemi ve Yararları ... 13  I.2.2. Planlamanın Özellikleri ve Planlama İlkeleri ... 15  I.2.3. Planlama Aşamaları ... 16  I.2.4. Planlama Türleri ... 17  II.BÖLÜM: ... 23  STRATEJİK YÖNETİM SÜRECİ ... 23 

II.1. Stratejik Yönetimin Tanımı ve Gelişimi ... 23 

II. 1.1. Stratejik Yönetimin Özellikleri ... 25 

II. 1.2. Stratejik Yönetimin Önemi ... 26 

II.2. Stratejik Yönetim ve Liderlik ... 28 

II.3. Stratejik Yönetim ve Etik ... 29 

II.4. Stratejik Yönetim Süreci ... 30 

II.4.1. Stratejilerin Geliştirilmesi ... 31 

II.4.2. Stratejilerin Uygulanması ... 33 

II.4.3. Stratejik Sonuçların Değerlendirilmesi ... 34 

III.BÖLÜM: ... 37 

STRATEJİK PLANLAMA TEORİSİ ... 37 

III.1. Stratejik Planlamanın Tanımı ve Gelişimi... 37 

III.2. Stratejik Planlamanın Önemi ve Özellikleri ... 40 

(7)

III.4. Stratejik Planlama ve Kamudaki Önemi ... 43 

III.5. Stratejik Planlamanın Diğer Planlardan Farkı ... 44 

III.6. Stratejik Planda Yöntem Tercihi ve Stratejik Plan Oluşturulması ... 45 

III.7. Stratejik Planlama Süreçleri ... 47 

III.7.1. Durum Analizi ... 47  III. 7.2. Misyonunun Belirlenmesi ... 50  III.7.3. Vizyonunun Tanımlanması ... 52  III.7.4. Temel İlkelerin Tespiti ... 52  III.7.5. Amaçların ve Hedeflerin Oluşturulması ... 53  IV. BÖLÜM: ... 54  TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE STRATEJİK  YÖNETİM ... 54 

IV.1. Türk Kamu Yönetimi ve Bürokrasi ... 54 

IV. 2. Genel Olarak Türk Kamu Yönetimi Sorunları ... 60 

IV. 3. Türk Kamu Yönetimi Reform Çalışmaları ... 62 

IV. 3.1. Planlı Dönem Öncesi Kamu Yöntemini Geliştirme Çalışmaları ... 63 

IV.3.2. Planlı Dönemdeki Kamu Yönetimini Geliştirme Çalışmaları ... 64 

IV.3.3. Reform Çalışmalarının Sonuçları ... 66 

IV. 4. Türkiye'deki Kamu Sektörü Stratejik Planlama Çalışmalarının İncelenmesi ... 67 

IV. 4.1. İçişleri Bakanlığı Stratejik Planlama Çalışmalarının İncelenmesi ... 70 

SONUÇ ... 74 

(8)
(9)

GİRİŞ 

Strateji kavramı tarihin çeşitli dilimlerinde başta askeri ve iktisadi anlamda olmak üzere kendini hissettirmiştir. Çağımızın temel özelliği olan hızlı değişim süreci strateji kavramının idari yönden de önem kazanmasına sebep olmuştur. Dünyada meydana gelen hızlı değişim ve etkileşim süreci teknoloji başta olmak üzere ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel ve hatta ahlaki boyutta kendini göstermektedir. Bu değişim sürecinde örgütler varlıklarını geliştirerek koruyabilme çabası içerisine girmiştir. Bu çabada en büyük engel değişim sürecinin doğurduğu belirsizlik ortamı olmuştur. Örgütlerin gelecekte doğabilecek avantajlar ve dezavantajlara hazırlıklı olabilmesi vizyonel bir bakış açısına sahip olmayı zorunlu kılmaktadır. Bu bakış açısı ise ancak, örgütün sahip olduğu kaynak ve potansiyelleri analiz etmeye dayalı yaklaşımda bulunmaya bağlıdır.

Sanayi devrimi ile birlikte önem kazanan yönetim ve organizasyon kavramı, günümüze kadar sürekli olarak örgütsel gelişim ve yapılanma arayışı içerisinde olmuştur. En ideal yönetim tekniğinin bulunmasına değişen koşullar çerçevesinde ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu çabalar neticesinde sabit olarak en doğru yönetim modeli oluşturulamamıştır. Zira arayışlar değişimi, değişimde gelişmeyi doğurmuştur. Gelişmeler ise beraberinde belirsizlik olgusunu getirmiştir. Yirminci yüzyıl başlarından itibaren çok hızlı bir şekilde gelişen değişim ve belirsizlik rüzgarına karşı örgütler stratejik yönetim ve stratejik planlama yöntemini can simidi olarak kullanmaya başlamıştır.

Stratejik yönetim ve stratejik planlamanın, belirsizliklerden kaynaklanan tüm tehditlerden sakınma, çevresel değişimin oluşturduğu fırsatları değerlendirme, uzun dönemli planlamanın ötesinde esnek ve dinamik bir örgütsel yapıyı oluşturma ve eylem sonrası değil, eylem öncesi ve eylem odaklı bir anlayışa sahip olunması örgütler için vazgeçilmez bir yönetim tarzı olarak kabul görülmesini sağlamıştır.

Stratejik yönetim ve stratejik planlama yönetim ve organizasyon bağlamında ilk önceleri özel sektörde ortaya çıkmış olmasına rağmen her geçen gün kamu kurumlarında da uygulama alanı bulmaya başlamıştır. Özel sektör kuruluşlarının

(10)

araştırmalar sonucu ortaya çıkan görüş ve modeller, kamu yönetiminin kendine özgü çerçevesi içerisinde uygulanmaya çalışılmaktadır.

Modern devlet her ne kadar bütün sorunların çözümünü üstlenemezse de toplumsal, ekonomik, teknolojik, siyasal, kültürel ve bilimsel kaynakların korunması ve geliştirilmesi sorumluluğu, değişen koşullar karşısında sürekli olarak kamu yönetiminde yeni arayışlara yönelinmesini sağlamıştır. Devletin görevlerini yerine getirmedeki başarısının bir göstergesi olan kamu yönetiminin iyi işleyişi, kendi bünyesine ve oluşan yeni koşullara uyum sağlama imkânı verebilecek yönetim tekniklerinin kabul edilmesine bağlıdır. Bu nedenle değişimin hızla yaşandığı günümüzde kamu örgütleri değişim karşısında yok olma sürecine karşı değişimi yönetebilme becerisini kendilerine kazandıracak yönetim metodunu seçmelidirler. Bu da kamu örgütlerini stratejik yönetim ve stratejik planlama anlayışının içerisine çekmiştir. Çünkü, stratejik yönetim sürecinde örgütsel yapının, kaynakların, potansiyeller ile fırsat ve tehditlerin nesnel bir bakış açısıyla tam olarak analiziyle elde edilen veriler sayesinde geleceğe yönelik örgütü konumlayabilme imkânı sağlanmış olmaktadır.

Bu çalışmanın temel amacı, stratejik yönetimin özel sektörlerde uygulanmasının yanı sıra kamu sektöründe de uygulama alanının bulunduğunun ve uygulandığı takdirde kamu yönetiminin içinde süre gelen aksaklıkların ve sorunların giderilmesinde ileriye yönelik bir adım teşkil edeceğinin kamu yönetimi reformu çalışmaları içerisindeki değerlendirmesi yapılarak ortaya konmasıdır. Bu amaç doğrultusunda stratejik planlamanın ve stratejik yönetimin gelişim evreleri, önemi, özellikleri ve sağladığı yararlar çeşitli açılardan incelenecek ve kamu sektöründeki sorunların giderilmesinde stratejik yönetimin sağlayacağı yararlar ortaya konacaktır.

(11)

I.BÖLÜM:  

STRATEJİ VE PLANLAMA KAVRAMLARI 

I.1. Stratejinin Tanımı ve Kapsamı

Köken itibariyle askeri bir terim olan strateji kelimesinin ortaya çıkışı hakkında çeşitli yaklaşımlar mevcuttur. “Strateji” sözcüğünün kökenini yazarlar, etimolojik açıdan ele aldıklarında, “generallik sanatı” anlamına gelen Yunanca kökenli strategos sözcüğüne dayandırmaktadırlar. (Mütercimler, 2006: 38) Strateji kavramı kelime anlamı itibariyle “ sevk etme, yöneltme, gönderme, götürme ve gütme” demektir. Bazı kaynaklarda ise stratejinin Latince yol, çizgi ve nehir yatağı anlamındaki “Stratum” dan geldiği ifade edilmektedir.

Yüzyıllardır yoğun bir şekilde kullanılmakta olan strateji kavramının ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Ancak tarihi süreç içerisinde; Büyük İskender, Sezar, Hannibal, Atilla, Cengiz Han, Atatürk ve özellikle de Napolyon Bonaparte gibi devlet adamları ve komutanlar stratejiye hem anlam kazandırmışlar hem de stratejinin bir “düşünme yöntemi” olduğunu bizlere öğretmişlerdir (Çomaklı vd.2007: 10).

Strateji kelimesi askeri kökenli bir kavram olmakla birlikte, özellikle kendini sürekli yenileme ve geliştirme çabası içinde olan yönetim alanında da kullanılmaya başlanmıştır. Başta yönetim alanı olmak üzere, kendisine çabuk yer edinen strateji kavramı bugün yaşamın her alanında izlenecek politikaların anahtar sözcüğü haline gelmiştir. Ancak strateji kelimesinin çok çeşitli alanlarda kullanılması bir kavram karmaşasına neden olmuştur. Yüzlerce yıl süren bu eğitim süreci içerisinde Machiavelli, Clausewitz, Liddel Hart başta olmak üzere bir kısım düşünürler de stratejiyi matematik gibi aklın kullanıldığı bir olgu haline getirmişlerdir (Mütercimler, 2006: 37).

Belirlenen hedeflere ulaşmak üzere hazırlanan amaçlar, önemli politikalar ve planlar bütünü olarak da stratejiyi tanımlamak mümkündür (Polatoğlu,1984:19). Başka bir tanıma göre ise strateji, örgütlerin faaliyetlerini yürüttüğü alanlar içerisindeki

(12)

değişkenliklerden en az zarar veya ün üst düzeyde fayda imkânını sağlayacak tüm kurallar ve politikalar bütünüdür(Eren, 1990: 64).

Bu ve buna benzer bir çok strateji tanımlamasının ortak dayanaklarından yola çıkacak olursak stratejiyi şöyle açıklayabiliriz: Strateji, bir örgütün kendi iç yapısını ve çevresini sürekli analiz ederek, iç ve dış fırsatlar ve tehditler ışığı altında, örgüt misyonunu belirleyerek, örgüt amaçlarına ulaşmada politikalar saptama, bu politikaların uygulanmasında uygun insanlar çalıştırma ve kaynakları daha verimli değerlendirerek örgütü daha ileriye götürme sürecidir. Strateji geleceğe yöneliktir, en önemlisi, strateji değişimi içinde barındırır. Değişimi oluşturup ona hükmetmek, geleceği şekillendirmek ve geleceği yönetmek, fırsat ve tehditleri önceden saptayabilmek stratejinin temel dayanaklarıdır. Stratejinin her zaman için daha ileriye gitme kavramını içinde barındırması ve geleceğe yönelik olması, stratejinin pek çok alanda kolayca uygulama alanı bulması ve benimsenmesinin başlıca nedenleridir (Erdem, 2006: 21).

Günlük yaşamımızda farkında olmadan çok sık kullandığımız strateji, bazen işimizdeki başarı düzeyimizi artırarak kariyer bakımından yükselmeyi düşünmek ve planlamak olarak bazen de çocuklarımızın geleceğine dair kararlar vererek eğitimlerinin ne şekilde olması gerektiği yönündeki planlar olarak kendini göstermektedir. Yukarda sözü edilen basit örneklemelerdeki plan, düşünmeler “teoriyi”, eldeki imkânları kullanma “uygulamayı” oluşturur. Yönetim bilimleri ise buna “sevk ve idare” adını vermektedir.

Yaşamımız içerisinde gerek bilinçli olarak gerekse bilinç dışında sevk ve idarenin birer aktörleri ve kurgulayıcısı oluruz. Var olduğumuz süre içerisinde amaçlarınız ve bu amaçlara ulaşma yolunda zihnimizde kurgularımız, planlarımız olacaktır. Bu amaçlara ulaşma yolunda planlarımızı belli bir sistem içerisinde uygulamaya geçirdiğimiz her an stratejinin içerisine girmiş ve uygulayıcısı olmuş oluruz. Bu niteliği ile strateji, amaç ve amaca ulaşma düşüncesinin var olduğu her yerde bulunmaktadır.

I.1.1. Askeri Strateji

Strateji Kavramı yüzyıllar boyunca askeri bir kavram olarak kullanılmıştır. Stratejiyi ilk defa ilkeler belirleyerek uygulayan Napolyon, literatüre "Napolyon Stratejileri" diye bir kavram kazandırsa da, strateji belirlemenin aslında çok daha eskiye gittiğini

(13)

görüyoruz. Çinli filozof ve savaşçı Shun Tzu'nin "Savaşın beş kuralı vardır; ölçme, değerlendirme, hesaplama, kıyaslama ve zafer; mevzi ölçmeyi, ölçme değerlendirmeyi, değerlendirme hesaplamayı, hesaplama kıyaslamayı, kıyaslama ise zaferi doğurur” sözleri strateji belirlenmesi ile ilgilidir. Bununla beraber Hun İmparatoru Atilla'nın "Savaş ya da anlaşmaya başlamadan önce tüm olasılıkları göz önüne almak akıllılıktır. Hareketlerinizin doğuracağı savaşları gözden geçirin, böylece en kötü duruma hazırlıklı olursunuz” (“http://www.canaktan.org”,2007) sözleri de savaş başarılarını da stratejiye borçlu olduğunu gösterir.

Askeri anlamda strateji, bir savaşta orduların girişecekleri harekatların ve operasyonların tasarlanması ve yönetilmesi sanatıdır. Bu bağlamda strateji genel bir harp planıdır.

Askeri stratejide amaç genellikle zaferdir. Zafere ulaşmak için ise önce ordunun iç yapısal dokusunun analiz edilmesi diğer bir deyişle kuvvetli ve zayıf yönlerinin belirlenmesi, sonrada düşman kuvvetlerinin durumunu istihbarat bilgileri ışığında analiz etmek gerekir. Ayrıca eldeki silahların miktarı ve kalitesi ile savaş alanı hakkındaki her türlü (ısı, hava durumu, arazinin yapısı vb.) bilgi derecesi de önemli rol oynamaktadır. Bütün bu iç ve dış faktörlerin analizi sonucu, savaş kuvvetlerini düşman karşısında üstün bir duruma geçirmek için gerekli araç ve gereç dağılımı yapılarak kuvvetleri önemli noktalara yerleştirmeli ve mümkünse düşmanın zayıf olarak bilinene yönlerinde gerekli eylemeler yürütülmelidir. Bu bağlamda strateji zafere ulaşmak amacıyla tasarlanan ve yürütülen bir eylem planıdır.

I.1.2. Ekonomik ve Yönetsel Bir Kavram Olarak Strateji

Genel anlamda strateji, bir kurumun veya devletin sahip olduğu siyasete uygun olarak belirlediği hedeflere ulaşmak üzere aldığı her alandaki tedbirler ve her türlü aracın sevk ve idare edilerek kullanılması olarak ifade edilmektedir(Meydan Larousse Büyük Lugat Ansiklopedisi, 1991: 566). Strateji kavramı artık günümüzde sadece askeri anlamda değil çok daha geniş kapsamlı olarak kullanılmaktadır. İnsan unsurunun en önemli kavram olarak ortaya çıktığı günümüzde hangi alanda olursa olsun genel amaç; toplum refahı, talebi ve

(14)

eğilimlerini karşılamaktır. Bu açıdan stratejinin alanı başta psikolojik, sosyal, iktisadi ve idari konulara olmak üzere çok genişlemiştir. Yönetim biliminde ise strateji, seçilen ve belirlenen amaçlara ulaşmak için yönetimin hareket planı olarak bilinir. Strateji istenilen hedeflere götürecek yaklaşımların ve faaliyetlerin kurum tarafından nasıl yürütüleceğini belirtir(Özdemir, 1999:7).

Yönetim açısından baktığımızda, strateji, bir kurumun misyon ve vizyonunu gerçekleştirmek için uygulanabilir alternatifleri belirleyerek bu alternatiflerden en üst düzeyde fayda sağlayabileceği seçeneğin belirlenmesidir(Akdemir, 1992: 39. Strateji, rekabetçi bir ortamda şirketin kendisini tanımasının yanı sıra şirketin çevresini de özellikle diğer firmaları da tanımasına fırsat vererek özel sektörde de kendisine yer edinmiştir. Özel sektördeki stratejik düşünme ve yöntem geliştirerek başarıların elde edilmesi ve bu başarıların kimi alanlarda kamu sektörünü geçmesi, stratejinin başarılarından kamu sektörünün de yararlanması ihtiyacını doğurmuştur.

Strateji genel itibariyle özel sektör ve kamu sektörü örgütlerine, en akılcı şekilde; örgütün amaçlarını ve hedeflerini belirlemede, amaçlara ve hedeflere nasıl ulaşılacağını göstermede, örgütü ve çevredeki gelişmeleri takip etmede, örgütün dış çevresi ile ilişkilerini analiz etmede, amaçlara ulaşmada hangi araçların ve nasıl kullanılacağını belirlemede fayda sağlar(Özdevecioğlu, 1998: 38).

Strateji, işletmeyi sıkan güçlük ve karışıklıkları ortadan kaldırarak ona faaliyet serbestisi sağlayan ve amaçlarının seçimine sıkıca bağlı olan düşünsel bir değer sitemidir.

Bazı düşünürler stratejiyi “bir işletmenin uzun dönemli temel amaçlarının saptanması ve bu amaçlara ulaşabilmek için gerekli kaynakların tahsis edilerek onların kullanımında kabul edilen yollar”(Çomaklı,v.d.2007:14) olarak tanımlayarak işletme biliminin içersindeki stratejinin varlığına yer vermişlerdir.

Yönetimde stratejik yaklaşımlar 1960’lı yılların başında kullanılmaya başlanmıştır. Her ne kadar strateji ile ilgili yaklaşımlar daha önceden de kullanılmış olsa da kavrama işletme yönetimi açısından 1960’lardan itibaren çeşitli yaklaşımlar yapılmaya başlanılmıştır. Bu yaklaşımlarda odak noktası rekabet ve rakiplere üstünlük sağlamada izlenecek yollar olarak kendisini göstermiştir. İnsan gereksinimlerinin sonsuz olduğu göz

(15)

önüne alındığında iç ve dış çevrede oluşacak olan değişimleri önceden görüp fırsat ve tehditleri değerlendirebilen kurumların diğer kurumlara karşı daha üstün bir pozisyona geçecekleri açıktır. Bunu yapabilmek için örgütlerin açık, esnek ve üretici bir yapıya sahip olmaları gerekmektedir.

Çağdaş anlamda stratejinin kapsamını Quinn, Mintzber ve James şu şekilde saptamaktadır(Özdemir, 1999: 12):

• Strateji, işletmelerde yenilikler ve yeniliğe benzer durumların oluşturulmasını içerir. • Strateji geleceğe, belirsizliğe ve bilinmeyenlerin çözümüne yöneliktir.

• Strateji, işletmenin büyümesini sağlama amacına yöneliktir.

• Strateji, üst yönetimin önsezi ve fikirleriyle ortaya çıkar fakat stratejinin oluşumu çevresel koşullarla işletme içi öğelerin etkileşimi sonucunda oluşan bilgilere bağlıdır. • Strateji, yalnızca başlangıçta belirlenen bir biçimsel dizayn değil, işletmedeki tüm

öğelerin etkileşimi ve katılımıyla gelişen, yenilenen ve karmaşıklaşan bir süreçtir.

I.1.3. Genel Kabul Görmüş Strateji İlkeleri:

a) Güçlü Olma İlkesi; Bir ordu düşman karşısında askeri güç, araç ve gereç

bakımından üstün olmalıdır. Bu ilkeye göre bir kurum ürettiği mal ve hizmet açısından kabul edilen ve rekabet edebilen, zengin kaynaklara sahip olan ve teknolojik düzeyi üstün olan bir konumda bulunmalıdır.

b) Güçleri, Kuvvetli Olunan Nokta Etrafında Birleştirerek, Düşmanı

Zayıf Olduğu Noktadan Çökertmek İlkesi: Bu ilkeye göre her kurum

mümkün olduğu kadar üstünlüğü elde bulundurduğu alanlarda uzmanlaşmalı ve bu yönlerini geliştirerek rakibinin en zayıf olduğu noktayı tespit ederek bu noktadan rakibini çökertmelidir.

c) Amaç - Araç Uygunluğu İlkesi: Elde bulunan araçların savaş kazanmak için

en verimli şekilde kullanılması veya amaçların saptanılmasında elde bulunan kaynakların kalite ve miktarının göz önüne alınmasının öneminin ortaya konulmasıdır.Tüm örgütler ellerindeki kaynakları en verimli şekilde kullanmaya

(16)

yönelmeli ve amaçlarını belirlerken kaynak ve güçlerine paralel gerçekçi bir yol izlemelidirler. Aksi taktirde eldeki potansiyel belirlenen amaca ulaşılmasında yeterli olmayacaktır.

d) Esneklik, Uysallık ve İhtiyat İlkesi: Koşullar ve olanakların zaman

içerisindeki değişimini dikkate alarak, doğacak yeni durumlara kolayca uyum gösterebilmektir. Başka bir değişle oluşturulan strateji beklenmeyen değişikliklere kolayca uyum sağlayabilecek esneklikte olmalıdır. Bir bakıma tasarlanan stratejinin tasarlandığı tarihteki koşulların veya ileride ortaya çıkması beklenilen koşulların dışında yeni koşulların oluşması halinde uygulanabilecek alternatif stratejiler önceden hazırlanmalıdır. Stratejinin sadece öngörülen koşullara göre hazırlanması, umulmayan şartları karşılayabilecek değişim esnekliğine sahip olmaması, geri dönülmesi zor, hatta bazen imkansız sonuçları doğurabilir.

e) Güçlerin Ekonomisi yada Etkin Bir Şekilde Kullanılması İlkesi:

Askeri anlamda güçlerin etkili olacakları bölgelere dağıtılarak onlardan en fazla yarar sağlanması ve bu arada kayıpların asgari düzeyde tutulabilmesidir. Yönetim bilimi açısından bu ilke ele alındığında örgütlerin ellerindeki kaynakları en uygun yerlerde kullanarak verimliliği en üst düzeye çıkarmaları gerekliliğini, maliyet girdisini makul düzeyde tutup, kar ve hizmet çıktısının artırılmasını ifade etmektedir. Kaynakların yanlış yerde kullanılmaları verimsizliği ve zararı getirecektir ki bu durum örgütsel etkinliğin temel amaçlarından olan varlığını sürdürme ve geliştirme ilkesi önünde çok büyük engel olacaktır.

f) Ateş ile Hareketi Birleştirme İlkesi: Harekata geçmeden önce karşı tarafın

harekatını önlemek ve sonra hücuma geçmektir. Yönetim açısından artan rekabet ortamında öncelikle rakiplerin güçlü ataklarını önleyici tedbirler alarak dengeyi sağlamaya çalışmak ve rakiplerin güçsüz noktalarını belirleyerek gelişme hareketlerini bu noktalara yöneltmektir.

Kayıp Vermeksizin Geri Çekilmeyi Bilmek İlkesi: Hücum kadar geri çekilmeyi bilmek de önemli bir meziyettir. Askerlikte iyi bir komutan olarak değerlendirme ölçütlerinden biride iyi saldırı planı yapmak kadar zayiatı en az seviyeye indirecek geri

(17)

çekilme planlarını da önceden yapıp bunu uygulayabilmektir. Kaybedileceği belli olan savaşa girmek sadece gereksiz bir kaybı getirir. Bunun yerine şartların daha iyi olabileceği ve kazanma olasılığının güçlendiği ortamın oluşmasını bekleyerek gereksiz yere kayıp verilmemelidir. Yönetsel açıdan ise tüm örgütlerin rekabet edemeyecekleri alanlarda rekabet gücü olmayan mal ve hizmet sunarak kaybetmektense bundan vazgeçerek yerine yeni, daha başarılı olabilecekleri alanlara yönelmeleri gerekmektedir.

Stratejiyi belirleyen bu öğelerin, tüm örgütlerin stratejilerini oluştururken göz önüne almaları gereken öğeler olduğu değerlendirilmektedir.

I.1.4. Stratejinin Belli Kavramlarla ilişkisi: A) Strateji ve Politika

Birbirine çok karıştırılan kavramlardan olan strateji ve politika, bazı ortak noktalarının bulunmasına karşılık, bazı temel noktalarda da birbirinden ayrılırlar.

Belirlenmiş amaçlara ulaşmak için izlenilen yol veya genel planlara politika denilmektedir(Eren, 1990: 11). Politikaya göre daha geniş ve daha genel bir kavram olan strateji, politikayı da içerisine almaktadır. Strateji geleceğe hükmederek belirsizliği kontrol etmeyi hedefler; politika ise eldeki verilerden oluşturmuş izlenecek kurallar bütünüdür. Politika ile örgütün uyacağı kurallar ortaya çıkarılır. Strateji ile de bu kuralların uygulanması için gerekli olan araçlar ve gidilmesi gereken yollar sunulur. Strateji gelecekle ilgili olması nedeniyle sürekli değişen bir yapıdadır ve stratejiye dayanak olan bilgilerin her an değişmesi göz önünde bulundurularak bir bilinmezlik ortamı yönetilmeye çalışılır. Politikalara dayanak oluşturan bilgiler ve kaynaklar ise doğruluğu kabul edilmiş verilerdir. Politikalar, bu yüzden, kurulu bir yöntem özelliğinde olup uzun süreli olarak değişmeden oldukları gibi tekrar edilebilirler. Politikalar sadece birkaç ayarlama ile günlük değişimlere uydurulabilir, bu sebeple politikalar köklü ve yerleşmiş bir yapı özelliğine sahiptirler(Erdem, 2006: 15).

Strateji ile politika arasında farklılıklar olasıyla birlikte benzerlikler de vardır. Her iki kavram da amaçlara ulaşmak için vardır ve her ikisi de uzun dönemli olarak belirlenmişlerdir. Ancak şunu da göz ardı etmemek gerekir ki, stratejinin amaçla olan ilişkisi

(18)

politikaya göre daha güçlüdür. Strateji, bütün kaynakları ve güçleri amaca yöneltebilirken uygulanan politikalar birebir amaçla açıklanamayabilir.

Süre bağlamında da stratejilerin ve politikaların arasında farklılıklar olduğu görülmektedir. Her her ikisi de uzun süreli dönemler için yapılmasına rağmen stratejiler politikalara göre çok daha uzun dönemlidirler. Uzun dönemde örgütün varolduğu çevre değişeceği için stratejilerde yapılan analizler doğrultusunda sık sık değişebilir. Politikalar ise çok fazla değişime uğramazlar. Sadece değişen şartlara göre yenilenirler. Bu yüzden stratejiler politikalara göre daha esnek yapıdadırlar.

Bununla beraber, hem stratejiler hem de politikalar yönetimin en üst kademesinde uygulanırlar. Her ikisi de örgüt içi ve örgüt dışı pek çok bilgiye dayanılarak alınır ve karar verme olanakları geniş ve seçenekleri çoktur(Tümer,1993: 103-104). Hem strateji hem de politika örgüt için önemli kararlar almada kullanıldıkları için örgütün üst düzey yönetimiyle ilgili olmaları kaçınılmazdır. Özellikle örgütün gelecekteki yerini belirlemede büyük rol üstlenen stratejinin seçilmesinde ve uygulanmasında sorumluluk üst yönetime aittir. Aynı şekilde örgütün geleceği ile yakından ilişkili oldukları için strateji ve politikaların belirlenmesinde çok iyi analiz edilmiş bilgilerin varlığı önem kazanmaktadır. Bu bilgilerin varlığı stratejilerin ve politikaların belirlenmesinde geniş alternatifler sağlar ve uygulamadaki başarı oranlarını yükseltir.

B) Strateji ve Taktik

Strateji ve taktik her zaman tartışmaya elverişli bir konu olmakla beraber gerçek anlamda hiçbir zaman ayrı bölümler halinde değerlendirilmez. Çünkü Bunlar yalnız birbirlerini etkilemekle kalmaz aynı zamanda birbirlerinden ayrı düşünülmezler(Mütercimler, 2006: 55).

Taktik belli bir amaç doğrultusunda fırsatların ve kaynakların en iyi biçimde kullanılabilmesi için değişen koşulların gerektirdiklerini de karşılayabilecek en kısa erimli kararlardır(Ergun,1998: 230). Taktikler genel olarak uygulamaya yöneliktirler, bu bakımdan harekete ve ayrıntıya odaklıdırlar.

Stratejiler, daha önce de belirttiğimiz gibi, uzun dönemli bir bakış açısına sahiptirler. Belirlenen amaçlara ulaşmak için eldeki güçlerin veya kaynakların dağıtım planları stratejiyi oluşturur. Stratejinin gerçekleştirilmesinde devreye giren taktikler

(19)

stratejiye yardımcı kararlardır. Taktikler uygulamaya yönelik oldukları için daha kısa dönemli, daha ayrıntılı, daha sık değişebilen bir özelliği vardır.

Strateji belirlemede yöneticilerin veya liderlerin önlerinde seçenekler çoktur ve karar verme olanakları fazladır. Yönetimin en üst kademesinde uygulanan stratejiler, objektif yorumlardan büyük ölçüde etkilenir.Taktikler ise daha çok yönetimin alt kademelerinde uygulama alanı bulur ve stratejiye göre daha az sübjektiflik içerirler. Aynı zamanda taktiklerde seçenekler ve karar verme zamanı kısıtlıdır ve bu yüzden riskler daha kolay belirlenebilir ve değerlendirilebilir. Taktiklere karar verilmesinde sorunlar birbirini genelde tekrar ettiği için, stratejilerde olduğu gibi bir belirsizlik yoktur. Taktikler iç bilgilerin ışığı altında alınan kararlardır. Stratejilerde iç bilgilerin yanı sıra dış analiz de çok önemlidir. Stratejilerde sorunlar ve bilgilerin genel bir özelliği yoktur, her birinin ayrı ortamda alınması özelliğine sahiptirler(Tümer,1993: 104-105).

En kısa ifadeyle taktikler, stratejilerin uygulanmasını sağlayan ayrıntılara odaklı uygulamaya yönelik kararlar olarak tanımlanabilir. Taktikler amaçtan çok stratejinin hedeflediği amaca ulaşma başarısına yönelen ve bu doğrultuda alınan uygulama kararlarıdır.

C) Strateji ve Plan

Daha önceki açıklamalarda da yer aldığı gibi; strateji kavramı, uzun süreli seçimler ve amaçlarla ilgili iken plan kavramı, amaçlara ulaşmak için araçlar ile yolların kararlaştırılması ve neyin, nerede, niçin hangi sürede yapılacağının önceden belirlenmesi olarak tanımlamak mümkündür.

Plan bütün kaynakların tek bir amaca yöneltilmesi, kaynak kullanımının denetim altına alınması, idari önceliklere göre belli kaynakların belli karar merkezlerinin emrine girmesi ve verimliliği en üst düzeyde tutacak düzen getiren yazılı bir belge, yönetimi adım adım amaçlara götüren bir rehberdir(Fişek,1979:212). Strateji ise temelinde planı da barındıran bir kavramdır. Strateji, plandan daha fazla amaçlara odaklı, daha uzak gelecekle ilgili, daha dinamik, daha sürekli ve aynı zamanda eylem yönü de olan bir süreçtir.

Yapılacakların yazılı hale getirilmiş, amaçlara ulaşmada rehberlik görevini üstlenmiş bir belge niteliğinde olan plan ile amaçlara ulaşmak için kullanılacak araçlar, gidilecek yollar ve yöntemler, kaynaklar ve kaynakların tahsisi belirtilmiş olur. Amacı gerçekleştirmek için en uygun davranış biçiminin belirlenmesi ve geliştirilmesi olarak

(20)

belirlenen bilinçli bir süreçtir(Akyüz,2001: 104). Günümüzde planlama artık kaçınılmaz hale gelmiş ve her yöneticinin başvurduğu bir yöntem olmuştur. Plansız bir yönetim artık düşünülememektedir. Örgütün geleceğinin planlanması ve kaynaklarının en verimli şekilde kullanılması iyi bir planlama ile sağlanmaktadır.

Strateji ve plan arasındaki ilişkiyi genel olarak şu şekilde açıklayabiliriz: Strateji amacın gerçekleşmesi için ortaya konulan hedefler ve ulaşılmak için seçilen yolda temel hareket tarzıdır. Plan ise kuruluşun politikalarına göre oluşturulan ve bütünü ilgilendiren çeşitli genel hedefleri, ilkeleri içeren ve ana strateji çerçevesinde bunlara ulaşma yollarını, süreleri ve kaynakları kapsayacak şekilde belirten bir belgedir (Bircan,2002 :17). Başka bir ifadeyle strateji, bir örgütün geleceği için uzun dönemli bir bakış açısıdır. Plan ise daha çok stratejilerin uygulanması görevini üstlenir. Strateji amaçlara odaklanmışken, plan amaca ulaşmak için neyin, nasıl, ne zaman yapılacağı ile ilgilenir.

Ç) Strateji ve Vizyon

Stratejinin gelecekle ilgisi ne oranda önemli ise vizyonunda gelecekle ilgisi o oranda önemlidir. Vizyon geleceğe yönelik olarak örgüt veya kişilerce tutulmuş projeksiyondur. Türkçe'ye gaye hayal (hayal edilen gaye) olarak çevrilen vizyon kavramı, örgütün gelecekten beklediği ve kendisinin olması gerektiğine inandığı idealdir(Koçel, 2003: 131-132). Vizyonun belirlenmesi ile örgütler gelecekle ilgili hayallerini, hedeflerini, amaçlarını bir bütün halinde ortaya koyarlar. Böylelikle bir örgütün hedefi net bir şekilde ortaya çıkar. Özellikle örgüt çalışanlarınca ve örgütle ilişkide bulunan diğer organizasyonlarca örgütün varmak istediği nokta anlaşılmış olur.

Vizyon, özellikle misyon kavramıyla karıştırılmaktadır. Misyon bir örgütün varolma nedenidir, vizyon ise gelecekte varolmak istediği noktadır. Misyon, vizyona ulaşma yolunda örgüte özgülenen görevi belirler(Dinçer,1998:9). Ancak aynı zamanda bu iki kavram birbirini tamamlar. Başka bir ifadeyle misyon, vizyona ulaşmayı hedefler ve misyon olmadan da vizyon belirlenemez.

Strateji, vizyon ve misyon kavramları arasındaki ilişkiye baktığımızda misyonun örgütün varolma nedenini açıklayarak örgüt çalışanlarına yol gösterici görev üstlendiğini görürüz. Örgütte paylaşılan değerler, ortak inançlar, ilişkiler, örgüt kültürü, örgüt misyonunun içinde varolmaya devam ederler. Misyon "biz ne yapıyoruz?" sorusunun

(21)

cevabıdır. Strateji bir örgüte yön vermek, amaca ulaşmak için çeşitli yollar saptamak, sürekli analiz yaparak örgüte dinamiklik kazandırmak için başlatılan ve sona erdirilmeyen bir süreçtir. Vizyon ise örgütün gelecekte varolmak istediği noktayı gösteren ve stratejilere bir pusula niteliğinde yol gösteren, bir nevi stratejilerin, hedeflerin, amaçların sentezidir.

Örgütlerde vizyonun belirlenmesinden sonra çalışanlara bildirilmesi vizyon beyanı olarak adlandırılmaktadır. Vizyon beyanının belirlenmesi örgütlere pek çok fayda sağlamaktadır. Vizyon ile örgüt üyelerinin birlikte çalışmasına dair ilk adım atılmış olur. İnsanların hedeflerini yükseltir, örgütü daha iyiye ve ileriye taşıyacak, coşkuyu yaratır, insanların yüreklerinde tutuşan bir güçtür. Vizyonun belirlenmesi ile stratejik yönetimin temeli de oluşturulur. Yönetim süreci belirlenen vizyona göre oluşturur. Vizyon "ne yaratmak istiyoruz?" sorusunun cevabıdır.

Henüz bir anlaşmaya varılmamış olsa da, genel olarak vizyonlar yazılı olarak ifade edilmektedirler. Vizyonlar yazılı olarak ifade edildiklerinde çalışanlarca daha kolay kabul edilir, sürekliliği anlaşılır ve vizyona bağlılık artar. Bunun yanı sıra vizyonun içeriğinin ne olacağı da tartışma konusudur. Vizyon bilgileri kuvvetli, hatırlanmaya değer, teşvik edici, anlamlı ve kısa olmalıdır(Doğan, 2002, 146). Ancak uzun vizyon bildirileri de görülmektedir. Önemli olan vizyonun herkesçe açıkça anlaşılmasıdır. Misyon bildirileri ve vizyon bildirileri bazen tek bir beyanda da kombine edildiği görülür.

Vizyonun oluşturulması kimi zaman yöneticilerin veya liderlerin emellerini gerçekleştirmekten çok onları açıklamalarına neden olan bir araç olabilmektedir. Bu yüzden vizyon oluşturulmasında çalışanların katılımının sağlanması başarılı bir vizyon için kaçınılmazdır. Vizyon oluşturulması sürecine ne kadar büyük bir katılım sağlanırsa vizyona bağlılık da o kadar yüksek olacaktır.

I.2. Planlamanın Tanımı ve Kapsamı

Planlama, örgütleme, sevk ve idare, eşgüdüm ve denetleme yönetim biliminin dayandığı temel değerlerdir. Yönetim biliminin en önemli fonksiyonu olan planlama, hem geleceğe yönelik bir eylem hem de tüm fonksiyonların başlangıcını oluşturmaktadır. Planlama hem kişisel hem de örgütsel davranışlarda başvurdukları bir yöntemdir.

Ulaşılacak hedef için ne, ne zaman, nerede, nasıl, kim tarafından neden, hangi sürede sorularının cevapları planı oluşturur(Koçel, 2003: 124). Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere planlama bir süreçtir. Plan, bilgilerin somutlaştırılması olsa da planlama süreçtir.

(22)

Planlama konusunda yapılan bir diğer tanımlamada ise; bireyin kullanacağı araçlarını açıklığa kavuşturması, istediği hedeflere ulaşmak amacıyla kimin, ne zaman, hangi yöntemle ve ne kadar parayla hangi faaliyetlere girişeceğinin kararlaştırılmasıdır(Polatoğlu,1984: 215). Tanımlardan da anlaşılacağı gibi planlama bir hedefe yönelmede atılacak adımların önceden kararlaştırılmasıdır. Planlama, uygulama öncesi yani hareket öncesi yapılan bir çalışmadır. Planlama ile tüm kaynaklar, masraflar, riskler, sorumluluklar, kazançlar, kayıplar, kararlar gözden geçirilip en doğru kararın alınması sağlanmış olur.

Planlama ve programlama kavramları birbirinin içerisinde değerlendirilerek zaman zaman karıştırılmaktadır. Bu nedenle planlama ve programlama arasındaki farkı belirtecek olursak; planlamayı, uzun vadeli ihtiyaçların dökümü, gerçekleştirilecek hedeflerin ve bu hedeflere ulaşmayı mümkün kılacak araçların seçim tekniği olarak, program yapmayı planda öngörülen araçların uygulamaya konulmak üzere somutlaştırılması olarak anlamak gerekir.

Planlama, örgütler ve bireyler bazında uygulansa da ekonomik ve toplumsal amaçlar doğrultusunda yürütülen politikaları ve siyasal amaçları içeren devletler bazında da ele alınan siyasal bir süreçtir. Başka bir açıdan bakıldığında planlama toplumu bilinçli yönlendirme çabasıdır(Sezen, 1999: 35). Özellikle savaş sonrası yıllarda, ülkelerin yeniden var olma, yapılanma ve kalkınma süreçlerine girmeleri, ülkemizce de benimsenen devletin görevleri arasına eklenen sosyal devlet ilkesinin ön plana çıkması, planlı kalkınmayı ve devletin görevlerini planlı kalkınma çerçevesi içinde yürütmesini gerekli kılmıştır. Bu, planlamaya ekonomik hayatın hangi unsurlarına ne ölçüde müdahale etmek gerektiğini gösteren araç olma görevini de yüklemiştir. Son yıllarda, devletlerin temel devlet görevleri dışındaki alanlardan çekilmesinin yaygınlaşması, planlamanın ikinci plana atılması gibi algılansa da planlama hiçbir zaman terk edilmemiştir. Çünkü planlamanın temel özelliklerinden biri modern toplumlara özgü oluşudur(Akbulut, 2002: 29-54). Modern kalkınmış toplumların planlama ile bu başarıyı yakalamaları ve daha sonra serbest piyasa ekonomisine yönelerek devletin görevlerinde azaltılmaya gidilmesi planlamanın uygulama alanı kalmaması olarak görülmüştür. Oysa devletin ekonomik hayattan müdahalelerini çekmesi planlamanın terk edilmesi anlamına gelmemektedir. Planlama devletin diğer fonksiyonlarında uygulanmaya devam edilmiş, hatta devletten yeni beklentilerin

(23)

karşılanması görevi daha da artmış, bu da planlamayı daha da zorunlu hale getirmiştir.

I.2.1. Planlamanın Önemi ve Yararları

Yönetim biliminin temelini oluşturan planlama, her şeyin değişken olduğu gerçekliğiyle karşı karşıya kalan örgütler hızla değişen teknolojik hayata uyum sağlamak için uygulanan en etkili yöntemlerden biridir. Değişkenliğin karşısında varlık mücadelesi veren örgütler başarılarını muhafaza amacıyla yönetimlerini planlama temeline dayandırmak durumundadırlar. Planlama ile ne yapılacağı, nelerin yapılmak istendiği, kaynaklar ve maliyetler önceden belirlenmiş olur.

Planlamayla gerek beşeri gerekse iktisadi kaynakların en üst düzeyde verimli etkin kullanımı sağlanır. Teknolojinin, bilimin, yönetim birimlerinin, hukuk anlayışının, insan haklarının, çalışan haklarının, uluslararası ilişkilerin, doğal kaynak arayışının, demografinin sürekli değişim yaşaması, günümüzde varlığını sürdüren veya gelecekte çıkması muhtemel belirsizliklerin analiz edilmesi ve yönetilmesi için planlamaya ihtiyaç duyulur.

Örgüt içerisinde yer alan unsurların ne iş yaptığı ve neler yapacağı, örgüt tarafından yapılacak iş ve işlemler sonucunda nelerin beklendiği planlama çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. Böylece örgüt içerisindeki unsurlar arasında eşgüdüm de sağlanmış olur. Bu şekilde hem örgüt içi iletişimsizlik engellenir hem de çalışanların kendilerinden neler beklendiğinin bilmeleri sağlanır. Bu sayede çalışanların kendi alanlarında örgüt için en iyi olanın ne olduğunu tespit etmeleri ve karar alma mekanizmasına katkıda bulunmalarına fırsat yaratılır. Planlama bu şekliyle çalışanlar için bir motivasyon aracı olarak da işlev görür.

Planlama ile oluşturulacak iş takvimleri neticesinde kimin ne iş yapacağı belirlenir, böylece sorumluluklar açıkça belirtilmiş olur. Bu sayede yetki devri kolaylaşır. Yöneticiler veya liderler planlama ile kimden ne bilgi alacaklarını rahatlıkla görebilirler.

Yönetimin her fonksiyonu ile ilgili olduğu için iyi bir planlama iyi bir yönetim demektir. Yönetimin sürecinin her aşamasında varlığını gösteren planlama, yönetimin son işlevi olan denetim aşamasında da standartları ortaya koyar ve tahmini sonuçların sürekli gözden geçirilmesi nedeniyle denetleme alışkanlığının yerleşmesine neden olur(Baharçiçek, 1987: 67). Planlamanın yönetimin ikinci işlevi olan örgütlenme ile olan

(24)

ilişkisinde ise, planlamanın örgütlenmenin temelini oluşturması asıl önemli olandır. Yönetimin üçüncü fonksiyonu sevk ve idare, planın amaçlarına ulaşmasındaki önemli adımlardan biridir. Yönetici veya liderin faaliyet alanlarına göre gerekli nitelikte çalışanları belirlemeleri ve seçmeleri, kurmay yardım almaları, hiyerarşik düzenin sağlanması, emir-komuta zincirinin oluşturulması, örgütün iç ve dış iletişiminin sağlanması, plandaki amaç ve faaliyetlere göre belirlenir. Planlama son olarak, örgüt ve örgüt alt birimleri arasında eşgüdümlü hareket edilmesini sağlar. Planlama bir rehber görevini gördüğü için, örgüt ve örgüt alt birimleri ne iş yaptıklarını ve yapacaklarını bilirler ve diğer birimlerle aralarındaki iletişimsizlik kalkar.

Örgüt varlığının sürdürülebilmesi için önemli bir unsur olan planlama, aynı zaman da örgüt için olduğu kadar, örgüt çalışanlarına, liderlerine, yöneticilerine de fayda sağlar. Öncelikli olarak planlama ile yöneticiler uzun süreli bakış açısına sahip olur. Ve çalışmalarını bu bakış açısına göre, belirleyerek kaynak kullanımını bu çerçevede seçer. Ayrıca planlama,yöneticilere inisiyatif kullanma ve örgüt çalışmaları için taktik kullanım yeterliliğinin elde edilmesini sağlar. Örgüt çalışanları örgütteki konumlarını iyi bilirler ve kendilerinden neler beklendiğinden haberdar olurlar. Bu şekilde, belirsizliğin insanlar üzerinde yaptığı baskı yok edilmiş olur.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi planlama, devletin görevleri arasında yer alan bir kavramdır. Ülkenin ekonomik, sosyal ve toplumsal sorunlarının öncelik sırasına göre çözümlenmesi, kaynaklarının en uygun şekilde kullanılması planlama ile olur. Ancak ülke düzeyinde yapılacak planlamalarda siyasi otoritenin rolü büyük olmaktadır. Halbuki planlama siyasi iktidarın kendi amaç ve iktidar hevesine göre değil, ülke çıkarlarının temel alınmasını gerekli kılar. Bu durum ise planlamayı bağımsız birimlerin yapması gerekliliğini doğurur. Planlama, siyasi iktidar baskısından uzak, teknik personelin deneyimi altında olacak şekilde bir planlama birimi veya kurumunca yapılmalıdır. Ne yazık ki planlama genellikle siyasi iradeyi bilgilendiren ve kamu yararı ile siyasi tercihleri uzlaştıran bir misyonu ifa etmeye başlarlar(Soyak,2003:168). Bu nedenle planlama planlama yapacak birimlerin bağımsızlığını yanı sıra planlama yapım sürecinde yer alacak unsurların da planlama etiğine sahip olmaları gerekmektedir.

(25)

I.2.2. Planlamanın Özellikleri ve Planlama İlkeleri

Gelecekle ilgili bir kavram olmasına rağmen planlama, gelecek için karar almaz tam tersine gelecekteki olaylar üzerine şu andaki kararlar ile ilgilidir. Bu yüzden planlama gelecekle ilgili olmasına rağmen geleceğin kararları şu anda alınır(Çoban, 1997:81).

Planlama oluşturma aşamasından önce önemli bir hazırlık gerektirir. Zira bir kararlar yumağı olan planlama, oluşturulacak karar ve düşünce yığının içinden örgüte en uygun olanının seçilmesi gerekmektedir Bu bakımdan plan hazırlanırken, iyi bir plan oluşturulması için, bazı temel ilkelerin göz önünde bulundurulması gerekir.

Öncelikle iyi bir planlama için ilk olarak, örgütte planlama arzusunun hakim olması gerekir. Bu kanaat içerisinde üst ve alt yöneticilerin aralarında planlama yapma ve onu uygulama konusunda kesin bir görüş birliği ve işbirliğinin olması zorunludur(Eren,1990: 45). Planın uygulanabilmesi için öncelikle yöneticilerin çalışanları planlama faaliyeti konusunda motive etmeleri ve örgütün tüm personelinin planı benimsemesi ve desteklemesi gerekir.

Ancak anlaşılabilen şeylerin kabul göreceği için planlamanın da anlaşılabilir açıklıkta olması gerekmektedir. Plandaki amaç, açıkça ve herkesin anlayabileceği bir şekilde belirtilmelidir. Amacın herkes tarafından anlaşılacak şekilde açıkça belirlenmesi etkili bir yönetimin ve planlamanın en güçlü yönüdür. Bununla birlikte planlamanın uygulama aşamasında yer alacak unsurların görev, sorumluluk, yetki ve mali kaynakların dağılımı konusunda tam bir netliğin olması gerekmektedir. Planın açıkça hazırlanması hem planın anlaşılması hem de uygulanması açısından olduğu kadar denetim aşamasında da çok büyük faydalar sağlar. Ayrıca iyi bir plan, birimler arasında güçlü bir iletişime dayanmaktadır. Ortak dil paylaşımı örgütler arasında koordinasyonu kolaylaştırdığı gibi planların uygulanmasında da yeknesaklığı temin edecektir.

Plan için belli bir süre öngörülmelidir. Ancak öngörülecek süre planın esnekliğini de içinde barındırmalıdır. Aksi taktirde kesin süre kurallarına bağlanmış bir plan içerisinde yenilenme değişen şartlara uyarlanabilme özelliğinin olmaması planı gerçekçi kılmaz.

Hazırlanacak olan planların belli bir esnekliğe de sahip olması gerekmektedir. Sağlanacak esneklik planlara uygulama kolaylığı sağlayacaktır. Planlar bünyesinde katı kurallar bulundurmamalı değişen koşullara da ayak uydurabilecek şekilde esneklikte

(26)

olmalıdır. Ancak plana kavuşturulan esneklik sık sık değişiklikler yapılacağı anlamına da gelmemelidir. Aksi taktirde çok sık değiştirilen planlar, güven eksikliğine neden olur kibu da uygulama zorluğu doğurmaktadır. Plan, sık sık gözden geçirilip, güncelliğini yitirmiş bilgilere dayandırılmış olan unsurlar tekrar oluşturularak yenilenmeli, kısıtlı bilgilere dayanarak karar alınmamalıdır.

Son olarak iyi bir plan uygulanması için en önemli ve temel unsur, plan içerisinde yer alan bilgilerin, değerlerin ve amaçların gerçekçi ve tutarlı olması gerekmektedir. Hiç ulaşılamayacak bir amacın seçilmesi, plan uygulayıcılarının motivasyonunu azaltır. Plana kaynak teşkil eden bilgilerin de abartılmış olması planın başarısızlığına neden olabilir. Özellikle birimlerden istenilen bilgilerin, birimlerin daha iyi görünmek amacıyla gerçeği yansıtmayacak şekilde verilmesi, planın yanlış temellere oturmasına neden olur. Planın kaynağını oluşturan bilgiler arasında bir tutarsızlık olmamalıdır. Aynı zamanda plan maddeleri, uygulama yöntemleri, araçları arasında da tutarlılık olmalıdır. Plan maddeleri birbirleriyle çelişmemeli, belirli bir düzen içerisinde uygulamaya konulmalıdır.

I.2.3. Planlama Aşamaları

Bir süreç olarak da tanımlanan planlama, bu mahiyeti nedeniyle; hazırlık, planlama, uygulama ve denetim aşamaları olmak üzere dört aşamadan oluşmaktadır. Kısaca bu aşamalara değinecek olursak;

I.2.3.1. Hazırlık Aşaması

Planlamanın oluşturulabilmesi için öncelikli olarak geleceğe yönelik amaçların belirlenmesi gerekmektedir. Bu amaçlara ulaşabilmek için ise plan oluşturmada kullanacağımız veriler toplanır. Planlamada kullanacağımız verilerin derlenmesi için belli bir çalışma gerekmektedir. Bu çalışma neticesinde derlenen veriler de analiz edilir. Toplanan ve analiz edilen verilerin doğruluk derecesinin yüksekliği, bu verilere dayanılarak oluşturulacak planlamanın sağlığı açısından da önem taşımaktadır. Sağlıklı verilerle temellenen bir planlama da güçlü olacaktır.

(27)

1.2.3.2. Planlama Aşaması

Derlenen ve analiz edilen verilerin ışığı altında planlama işlemine geçilir. Planlama ile amaçlara ve hedeflere ulaşmada izlenecek yollar, uygulanacak yöntemler, kaynak tahsisi, birimlerin veya kişilerin ne iş yapacakları ve sorumluluk yetki dağılımı ortaya konulur. Örgütün faaliyet iskeletinin ortaya çıkarıldığı bir aşamadır. Çizilecek faaliyet haritası ile planlamanın teori kısmı tamamlanmış olmaktadır.

1.2.3.3. Uygulama Aşaması

Planlama işleminin tamamlanmasından sonra, oluşturulacak takvim ile planın uygulanması aşamasına geçilir. Bu aşamada önemli olan uygulamanın belirli bir eşgüdüm ile yapılmasıdır. Planı uygulayan her birim kendi içerisinde uyumlu olmasının yanı sıra, planı uygulamakla görevli diğer birimlerle de uyumlu bir çalışmayı yapmalıdır. Uygulama aşamasında verim sağlanması için öngörülen takvim ve iş şemasına bağlı olarak planın hangi bölümünün ne zaman hangi birimce uygulanacağı belirtilmeli ve planın uygulama süresi göz önünde bulundurulmalıdır.

1.2.3.4. Denetim Aşaması

Denetleme, planlı faaliyet içerisinde hem hedeflere ulaşıp ulaşılamadığı hem de uygulamanın plana uygun bir şekilde yapılıp yapılmadığının kontrol edildiği bir aşamadır. Planlamanın en son aşaması olarak değerlendirilse de denetleme, planlamanın uygulama süreci içerisinde de performans denetimleri niteliğinde de yer almaktadır. Denetleme ile uygulama esnasındaki aksaklıklar, eksiklikler ortaya çıkar. Denetleme plan uygulanırken yapılacağı gibi, uygulama sonrası da yapılabilir.

I.2.4. Planlama Türleri

Planlama çeşitli ayrımlara tabi tutulsa da genel olarak çevreledikleri alana göre, işlevlerine göre ve sürelerine göre türlere ayrılabilir.

(28)

I.2.4.1. Çevreledikleri Alana Göre Planlama Türleri

i. Örgütsel Planlama;

Bir örgütün, hedeflerine ulaşmak amacıyla sahip olduğu insan gücü, teknoloji, sermaye gibi kaynaklarını etkin ve verimli bir biçimde kullanım maksadıyla yaptığı planlamaya örgütsel planlama denmektedir(Sezen 1999: 14). Örgütlerin kendilerini geliştirme çabalarının öne çıktığı günümüzde; örgütlerin büyüklüğü, karmaşıklığı veya bulundukları çevrenin sürekli değişmesi ve yenilenmesi karşısında örgütsel planlama kaçınılmaz olmuştur.

Örgütsel planlamada, örgüt içi planlamanın yanı sıra örgüt dışı planlama da yer almaktadır. Bütçe planlaması, insan kaynakları planlaması, üretim planlaması gibi iç yapıyı ilgilendirecek şekildeki planlamalar örgüt içi planlamaya; Halkla ilişkiler planlaması, pazarlama planlaması gibi planlamalar ise örgüt dışı planlamaya örnek oluşturmaktadır.

Örgütsel planlama, bir örgütün sahip olduğu iç ve dış faktörler açısından kendisini yenileyebilmesi ve geliştirebilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Örgütsel planlamada ki yetersizlik veya koordinasyonsuzluk örgüt sisteminin bozularak dağılmasına neden olacaktır. Bu nedenle varlığını koruyan ve geliştiren her örgüt, örgütsel planlamayı sürdürmektedir.

ii. Kentsel Planlama;

Bir kentin mimarlık, mühendislik ve alt yapı hizmetlerinin oluşturulması yönünde yapılan planlamaya kent planlaması denmektedir. Devlet yönetiminde toplum refahının sağlanması ve sosyal devlet kavramlarının hakim olmaya başlamasıyla klasik kent planlamasının yerini geniş kapsamlı planlama almıştır. Geniş kapsamlı planlama ile planlama artık toprak kullan politikası olmaktan çıkarak kentin tüm gelişmesinin ele alındığı bir planlama çeşidine dönüşmüştür(Keleş, 2004:146-147).

Günümüzde kentler; sorgulayan, araştıran, yaşadıkları çevreyle ilgili ve beklentileri yükselmiş insanların yaşadığı merkezler olmuştur. Bu doğrultuda kent yaşamı, yöneticilerden yükselen beklentilerle talepler doğurmaktadır. Bu taleplerin karşılanması ise kent planlamasını önemli kılmaktadır. Artık kentin yönetsel sınırlarının yanı sıra, gelecekte kente dahil olabilecek kent çevresinin de planlaması söz konusu olmaktadır. Bununla beraber, kent planlaması ile kentin yol, ikamet, ticaret sanayi alanları, altyapı işlemleri,

(29)

bayındırlık çalışmalarının yanı sıra göç, sosyo-ekonomik durum, istihdam, ulaşım, nüfus dağılımı da kontrol altına alınmaya başlanmıştır. Bu bakımdan şehircilik anlayışı içinde planlamaya çok önemli görevler yüklenmiştir.

iii. Bölgesel Planlama;

Kalkınma planları hazırlanırken, sadece bir ülkenin kaynaklarının işler hale getirilmesi ve kullanımı konusu değerlendirildiğinde, kalkınmanın coğrafi boyutunu göz ardı edilmiş olur. Bu ise kalkınma planlarının bir kısmının eksik kalmasına neden olmaktadır. Bu doğrultuda kalkınma planları hazırlanırken kalkınmanın mekansal (coğrafi) boyutlarının da hesaba katılması gereksiniminden ötürü bölgesel planlama kavramı gelişmiştir(Keleş, 2004:335).

Bir eşgüdüm içinde birden fazla yerleşim birimini içine alan fiziksel çevrenin planlanmasını, nüfus hareketlerinin kontrolünü, sulama, altyapı, baraj, liman, tarım vb. gibi hizmetlerin dağılımının düzenlenmesini sağlayan planlama türüne bölgesel planlama demek mümkündür.

Bölgeler arasındaki gelişme farklarından kaynaklanan dengesizliklerin giderilmesi amacıyla hazırlanan Bölgesel planlama, genelde, diğer bölgelere nazaran daha az gelişmiş bölgeleri kalkındırmak amacıyla hazırlanır. Bölgeler arası gelişmişlik farkını giderme amacıyla 1960'lardan itibaren Türkiye'de bölgesel planlama uygulanmaya başlanmıştır. Ancak ulusal kalkınma planlarını bölgesel düzeyde yaşama geçirmede bir araç olarak kullanılan bölgesel kalkınma planları başarılı olamamıştır. Zamanla bu politikadan vazgeçilerek kalkınmada öncelikli yöreler uygulanmasına gidilmiştir(Sezen 1999: 18).

iv. Ulusal Planlama;

Bir ülkenin eğitim, sağlık, insan gücü, sosyal güvenlik, kentleşme, spor, kültür gibi toplumsal; çevre, doğal kaynaklar, ulaşım, enerji, teknoloji gibi fiziksel; üretim, tüketim, gelir dağılımı gibi ekonomik alanlarının planlamasının yapıldığı geniş çaplı planlamalara ulusal planlama denmektedir. Hızlı bir değişimin içerisinde olan dünyamızda ülkeler bu değişime ayak uydurabilmek için, kendi doğal kaynaklarını, teknolojik durumlarını, ekonomik yapılarını, coğrafik avantajlarını kendi varlıklarını korumak ve geliştirmek yönünde kullanmak zorundadırlar. Bu zorunluluk ise ulusal planlamayı doğurmuştur.

(30)

toplumsal hedeflere ulaşma yönünde öngörülen bir süre içerisinde ulusal kaynakları harekete geçirme olarak da tanımlanabilir(Sezen 1999: 20). Ulusal ölçekte planlama yapılması veya ülke geleceğinin bilinçli bir şekilde yönlendirilmesi, ancak siyasal iktidarın planlamaya dayalı bir yönetim anlayışına ve kapasitesine sahip olması koşuluyla gerçekleşir(Yılmaz, 1999: 86).

Ulusal planlamanın boyutu ülkeler arası farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkların temel nedeni, planlama kapsamına hangi konuların alınacağıdır. Planlama kapsamı ülkeler arası farklılıklar olsa da her ülke muhakkak ulusal planlamaya sahiptir.

Toplumsal değişimin inşa edilebileceği ve yönlendirilebileceği fikrinin değer bulmasıyla zenginleşen ulusal planlama, toplumsal değişim teknolojisi ya da bir toplum mühendisliği modeli olarak kabul edilir(Soyak, 2003:168). Toplumun gelişmesinin sağlanması ve refah düzeyinin artırılması gayesine dayanan ulusal planlama, devletin veya hükümetin politikalarının akılcı bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli olan yöntemler bütünüdür. Ulusal planlama ile hızlı ve dengeli büyüme, milli gelirin arttırılması, istihdam olanaklarının genişletilmesi, gibi amaçlar gerçekleştirilmeye çalışılır.

v. Uluslar Üstü Planlama;

Dünyada görülen gelişmelerin ve bu gelişmenin paralelinde küreselleşmenin de etkisiyle, serbest piyasa ekonomisi, özelleştirme,coğrafik sınırların kalkması, teknolojinin sınır tanımaması, liberalleşme, tek pazar ekonomisi gibi kavramlar ön plana çıkmıştır. Bu kavramaların işlerlik kazanması yeni düşünce ve politikaların da bir göstergeci olmuştur. Nitekim bu kavramlar ekseninde ülkelerin iktisat politikaları başta olmak üzere bir çok alandaki politika ve planlarına uluslar üstü kurumlar tarafından nüfuz edilir olmuştur.

Uluslararası kurumların planları, üye ülkelerin ulusal sınırları içinde yapacakları mali, idari ya da hukuksal düzenlemeler gerektirdiğinden, uluslar üstü bir nitelik kazanmaktadır. Uluslararası planlar, kimi zaman ulusal planları yönlendirir ve biçimlendirir bir niteliğe de sahip olması bağlamında önemini her geçen gün artırmaktadır.

(31)

I.2.4.2. İşlevlerine Göre Planlama Türleri

i. İnsan Gücü Planlaması;

Tarihin her döneminde insan gücü, kalkınmanın motoru ya da belirleyicisi olmuştur. Kalkınma politikalarının başarısında temel etken kalkınma planlarını oluşturacak ve uygulayacak beşeri unsurların kalite düzeyi olmuştur. Birbirinin içerisinde yer alan bir diğer husus da vardır ki o da nitelikli bir beşeri yapıya da ancak insan gücü planlaması sayesinde ulaşılabileceğidir. Yönetim biliminin içerisinde temel bir niteliğe sahip unsur olan insan gücü planlaması, örgütün, mevcut insan kaynaklarını en etkili ve verimli bir biçimde kullanmayı ve örgütün ihtiyaç duyduğu veya duyacağı niceliksel ve niteliksel insan gücünü belirleyerek personel politikasını buna göre ayarlaması olarak tanımlanabilmektedir.

Öncelikli olarak iş gücü ve insan gücü kavramları arasındaki ayrımı bilmek gerekmektedir. Zira birbiri ile çok karıştırılan bu iki kavram arasında temel fark şudur; İş gücü planlaması istenilen en üst faydanın elde edilebilmesi için, ihtiyaç duyulan sayıda insanın, öngörülen zamanda, talep edilen iş yerinde bulundurulmasına yöneliktir. İnsan gücü planlaması ise iş gücü planlamasından daha geniş kapsamlı olup üst yönetimin yargılarını da içerir. İnsan gücü planlamasını, mevcut insan kaynağının gelecekte öngörülen nicelik ve niteliğe hangi süreç içerisinde getirileceğinin üst yönetim tarafından belirlenmesi olarak tanımlayabiliriz(Yüksel, 2000:72). İnsan gücü planlamasının örgütteki insan kaynaklarını bir maliyet unsuru olmaktan çıkaran, bir üretim faktörü haline dönüştüren süreç olduğu da söylenebilir(Aykaç,1999: 94).

İnsan gücü planlamasının yapılmaması, örgütsel düzeyde, hizmet ve ürün kalitesi maliyetinin azaltılmasında, açık veya gizli işsizliğin azaltılmasına, toplumsal hizmetlerin nicelik ve nitelik olarak kalitesinin yükseltilmesine imkân vermektedir(Sezen 1999:27).

Örgüt sahip olduğu beşeri kaynaklara yönelik insan gücü planlaması yaparken; öncelikli olarak sahip olunan ve olunabilecek insan kaynakları belirlenir. Bu aşamadan sonra ise insan gücü nitelikli olup olmadığına göre ayrılarak oluşturulacak planın hedef noktaları tespit edilir. İnsan gücü niteliğine göre yöntemsel farklılaştırmaya sahip planlamanın içerisinde belirlenir ve ihtiyaç duyulan insan gücü türüne göre eğitim

(32)

planlaması yapılır. Özellikle eğitim planlaması bir ülkenin kalkınmasında önemli görevler üstlenir. İnsan gücü planlaması, kalkınma planlarında belirtilen ekonomik sosyal mali, kültürel amaçlara varmak için, beşeri kaynakların planlanması demektir.

ii. Stratejik Planlama;

Örgüt ve çevre arasındaki etkileşimin incelendiği Stratejik planlama, örgüt ile çevresini bir bütün olarak görür ve özellikle iç ve dış çevre analizleri ile hareket ederek örgüt amaçlarını gerçekleştirmeye çalışır. Stratejik Planlama bir kurumda görev alan her kademedeki kişinin katılımını ve kurum yöneticisinin tam desteğini içeren sonuç almaya yönelik çabaların bütününü teşkil eder. Bu anlamda paydaşların ihtiyaç ve beklentileri, paydaşlar ve politika yapıcıların kurumun misyonu, hedefleri ve performans ölçümünün belirlenmesinde aktif rol oynamasını ifade eder. Bir stratejik plan aşağıda yer alan beş temel soruya verilen yanıtların yer aldığı bir rehber niteliği taşır:

Şu anda neredeyiz? Nerede olmayı istiyoruz? Gelişmemizi nasıl ölçebiliriz?

Olmak istediğimiz yere nasıl ulaşabiliriz?

Gelişmemize yönelik yol haritamızı nasıl saptayabiliriz ve denetleyebiliriz?

Bu sorulara verilecek yanıtlar ve stratejik planın diğer unsurları stratejik planlama belgesinin içeriğini oluştururlar .

I.2.4.3. Sürelerine Göre Planlama Türleri

i. Kısa Süreli Planlama;

Plan süreleri öngörülürken bir yıl veya daha az süreyi kapsayan bakış açıları ile oluşturulan planlara kısa süreli planlar denir. Bu planlar uzun ve orta süreli planların uygulanmasında bir nevi ay ve yıllara sari çalışma takvimi niteliği taşımaktadırlar. Farklı bir bakış açısıyla kısa süreli planlara tamlayıcı planlar demek mümkündür. Çünkü, uzun süreli planlardaki geleceğe dair öngörülemeyen eksiklikleri kısa süreleri planlar sayesinde yakalama ve giderme imkanı doğmaktadır. Bu da kısa süreli planları daha uzun süreli planlara göre daha gerçekçi kılmaktadır.

ii. Orta Süreli Planlama;

Orta süreli planlar, bir ile beş yıla kadar olan bir süreyi kapsayan planlardır. Kısa süreli planlara göre daha az, uzun süreli planlara göre ise daha detaylı olan planlardır. Orta süreli

(33)

planlar uzun dönemli planların uygulanmasını sağlamak, eksikliklerini tamamlamak için hazırlanırlar. Bu bakımdan orta süreli planlar, program veya proje niteliğindedirler.

iii. Uzun Süreli Planlama;

Sürelerine göre planlama sınıflamasında, zaman kapsamı için kesin bir belirleme yapılmamış da olsa genel olarak beş yıldan fazla bir süreyi kapsayan planlara uzun süreli planlar denilmektedir.

Geleceğe yönelik öngörülerde bulunmanın zorluğunun yanına bir de çağımızda yaşanan hızlı gelişmeler bu öngörüyü zorlaştıracağı için uzun süreli planlama yapmak oldukça zordur. Bu zorluğu gidererek yapıla planları gerçekçi ve uygulanabilir kılmak için hazırlanan planlar oldukça esnek yapılmakta ve genelde izlenecek politikalar, hedefler, amaçlar ve yöntemler belirtilmektedir.

II.BÖLÜM: 

 STRATEJİK YÖNETİM SÜRECİ 

II.1. Stratejik Yönetimin Tanımı ve Gelişimi

Stratejik yönetim 1980'lerden itibaren işletme yönetimin içerisine girmeye başlamış çağdaş yönetim tekniklerinden birisidir. Önce işletme yöntemi literatüründe yer almaya başlayan stratejik yönetim, son 15 yılda kamu yönetimi içerisinde de yer bulmaya başlamış bir yönetim şeklidir. Strateji ve yönetim kavramlarının bütünleşerek oluşturduğu ve temelini planlama unsuruna dayandıran çağdaş bir yönetim tarzıdır.

Stratejik yönetim kültürünün örgütler içerisinde gelişimi ve yerleşimi sürecinde, stratejik plan uygulamalarında bazı aksaklıkların doğduğu göze çarpmıştır. Her şeyden önce stratejik plan konusunda hakim kanaatin, sadece yönetimciler tarafından taşındığı ve bunun diğer örgüt çalışanları ile tam paylaşımının olmadığı görülmüştür. Bu da kurumsal bir yönetim tarzından ziyade kişilere ve yönetimlere özgü kalmaktan öteye geçmeyen yönetim şekli olmasına neden olmuştur. Ayrıca, durum analizi aşamasında iç yapı ve dış yapı analizleri yapılırken; çevre analizindeki yeterlilik iç yapı analizde gösterilememiştir. Bunun en büyük nedeni, örgütlerin öz eleştiri ve nesnel bakış açısı ile kendilerini değerlendirememeleri yatmaktadır. Bu ise stratejik planlamada aksaklıklara neden olmuştur(Ülgen ve Mirze, 2004:37). Stratejik planlama içerisinde görülen bu ve benzeri

(34)

aksaklıkların temelinde yatan planlama bazlı anlayışın hakim olmasıdır. Bu aksaklıkların giderilmesi yönünde arayışlar, stratejik yönetimi öne çıkarmıştır.

Stratejik yönetim, planlama, örgütlendirme, yürütme, denetim gibi temel yönetim işlevlerini ortadan kaldırmayan üst kademenin ilgilendiği özel bir yönetim tarzıdır. Stratejik yönetim, örgütün iç ve dış çevre analizleri neticesinde gelecekte nasıl bir konumlama içerisinde olacağının cevabını oluşturur. Bu bakış açısıyla stratejik yönetim, örgütü olması istenilen konuma taşıyacak yere ulaşmak için yapılacak işlerin planlanması, örgütlenmesi, koordinasyonu ve kontrol edilmesi sürecidir(Dinçer, 1998: 35).

Stratejik yönetim, örgüt içi ve örgüt dışı veriler toplayarak örgütün varlığını sürdürmesi ve gelişmesi yönünde analiz etme, ölçme, değerlendirme, koordine etme, değiştirme, geliştirme ve uygulama süreçlerini sistematik bir bakış açısında yönetebilme olarak da tanımlamak mümkündür.

Stratejik yönetim örgütün sahip olduğu vizyona nasıl ulaşacağının belirlendiği, örgüt kimliğinin ve kültürünün oluşturulduğu bir yönetim biçimidir. Stratejik yönetim biçimi ile örgüt, diğer yapılardan farklı olarak kendi varlığını belirler ve ortaya çıkarır. Örgütte oluşturulan ortak ruh ile süreklilik ve gelişme yolu açılmış olur. Stratejik yönetim ile yukarıda sayılan bu süreçlere aktif olarak katılım ve şekillendirme sağlanmış olur. Stratejik planlamada ise, örgütün bu günü analiz edilerek gelecekteki konumu belirlenmeye çalışılmaktadır. Bugünün analizlerine dayanarak geleceğe yönelik olarak örgütün konumlandırılmasına çalışıldığı, örgüt amaç ve hedeflerine ulaşma doğrultusunda kaynakların harekete geçirilmesidir. (Bircan, 2003 : 425)

Stratejik yönetim ve planlama kavramları birbiriyle çok karıştırılan kavramlar olmalarının yanı sıra temelde birbirinden çok ayrı kavramlardır. Bu iki kavram birleri ile sıkı bir ilişki ve etkileşim içerisinde olmakla birlikte birbirinden ayrıştırmak şöyle mümkündür. Stratejik planlama en iyi ve en uygun stratejik kararları almaya odaklanırken stratejik yönetim stratejik sonuçların üretilmesine odaklanır. Örgüt içerisindeki tüm kaynak ve imkânların plan dahilinde harekete geçirilerek kullanım sürecidir. Stratejik yönetim, hareketli ve değişkenliği içerisinde barındıran bir yönetimdir.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Merkezi ve yerel düzeyde kurum ve kuruluşlar arası koordinasyon ve karar alma süreçleri desteklenecek ve merkez-yerel arasında bilgi akışını güçlendirmek

Yıl içerisinde 2022 yılı İdare Performans Programı, 2022 yılı Bütçesi, Stratejik Plan İzleme Raporu, İç Kontrol Uyum Eylem Planı İzleme Raporu ve Kurumsal Durum

Stratejik planın hazırlanmasında katılımcılığın sağlanması amacıyla, üniversitemiz birimleri tarafından görevlendirilen Yönlendirme Kurulu, Stratejik Planlama

Stratejik planın hazırlanmasında katılımcılığın sağlanması amacıyla, Üniversitemiz birimlerinden seçilen Yönlendirme Kurulu, Stratejik Planlama Ekibi ve Alt

2020 Program yılı içerisinde Daire Başkanlıkları Görev Çalışma Yönetmeliklerinde yapılan değişikliklere dayalı olarak hedef kartı sorumluluk

Stratejik Niyet: Belirlenen uzun vadeli ve yıllık amaçlar işletmenin ulaşmak istediği yere (Vizyon) dayanır. Vizyon bazen Stratejik niyet olarak da adlandırılır. Stratejik

Yarının çiftçiliği, müşterilerin ihtiyaçlarını anlayan ve uzun dönemde sürdürülebilir rekabet avantajını düşük maliyet, farklılaşma, koordinasyon ya

E) İşletmemin tüm faaliyetleri sonucunda mart ayının sonunda toplam 10.000 TL kâr artırmak. İyi bir amaç: - Belirgin ve