r - t
-77 £.^-'Vbw '>
form algılamaları özgün form oluşumlarına dönüşüyor.
F OTOĞRAF çalışmalarını
JT
1976'dan bu yana ara lıksız sürdüren Gülnur Söz- men, Atatürk Kültür Merke- zi'nde "Homo Haber Perdlta" adlı 5. kişisel sergisini düzen ledi. ‘‘Üretirken Kendini Yiti ren İnsan" anlamındaki Latin ce deyim altında bir araya ge tirilen bu fotoğraf dizisi, Söz- men'in son yıllarda çeşitli fab rikalardaki çekimlerinden der lenmiş 28 renkli fotoğraftan oluşuyor. Üretirken kendini yeniden yaratması, biçimle mesi gereken insanın, bu sü reç içinde kayboluşunu göz lemleyen sanatçı, yeni fotoğ raf dizisinde yaşamın kayna ğı olan üretimi ve üretim sü recindeki insan görünümleri ni saptamakta. Sözmen'in fabrikada çalışan insanlarla kurduğu doğal ve kaçınılmaz ilişki sonucu bu çekimlerin be lirli bir duyarlık ve mesaj mer ceğinde yoğunlaştırması, fo toğrafları tanıtım ve iş fotoğ rafı düzeyinden sanatsal bir niteliğe ulaştırıyor.. Tekstil ve çelik fabrikalarından değişik yaşantıları saptayan ve hiçbir teknik ‘ ‘müdahale"ye uğratıl mayan bu fotoğraflar kuru, renksiz, ışıksız sahneler yeri ne ışık ve rengin ağır bastığı duyarlı, lirik ve görsel etkili bir ortam ortaya çıkarıyor. MSÜ Görsel İletişim dalında öğre tim görevlisi olan Gülnur Söz- men, yeni fotoğraf dizisinde sanatsal sorunlara ilişkin kar şılıklar araştırırken üretimin yaşamın kaynağı olduğu me sajını da duyurmaktadır.G
ENÇ kuşak ressamların dan İsmet Doğan geçen- yıl burslu olarak gittiği Paris dönüşünden sonra yapıtlarını Beyoğlu Vakkp galerisinde sergiliyor. Önceki dönem re simlerinde karjşık teknik ve gereçleri çağdaş bir yorumla çözüme yönlendirmek isteyen çabasıyla ilgi çeken sanatçı, yeni sergisinde geleneksel bo ya resmini "nesne resim"e dönüştüren uğraşa öncelik vermekte, önceki resimlerinin uzantısı sayılabilecek portre ler, ikili figürler, natürmort ve kolajlar arasında eski ilaç ku tuları, saatler, şişeler, iç içe geçmiş küçülen küpler, kerpe ten, bağ makası, tellerden dü zenlemeler (Kargaların Tarihi), üzerine atılmış boyalar ve bo yama yöntemleriyle resimle şen nesneler İsmet Doğan'ın sanatına kavramsal bir nitelik ekliyor. 1960 yıllarında Batı'- da "asamblaj sanatı” adıyla yaygınlaşan ve "pop-art"la"nesne resim” arasında yakın ilişkiler kuran üç boyutlu me kân araştırmaları Doğan için; bu tür anlatım yönteminin ön cülerinden Cornell’in "teatral mekânı" nı yeniden keşfet mekten öteye geçemiyor. "Madde ile ilişki beni, malze menin iç dünyasına, kültürü ne, tarihine götürüyor. Böyle- ce malzemenin madde niteli ği (ağırlığı, yoğunluğu, dokusu, dayanıklığı) belirleyici oluyor" diyen genç sanatçı; insanı ya şam ve çevresinin karmaşık lığı, bireyin yalnızlığı, geçmiş ten bugüne uzayan "zaman" kavramı üzerinde dramatik yorumlar içeren resimlerin den uzaklaşıyor. Kavramlar dan çıkış yaparak yapı açısın dan resmini nesneleştirip kad- rajlanmış bir. yüzey üzerinde yeni anlatım olanaklarını kur calayan, yeni nesneler üreten bir d ô n e m e ^ ir iw r j^ ^ ^ ^ ^ ^
T
938 yılında yazıldığı Gü- zel Sanatlar Akademisi'- ni Léopold Lévy atölyesinde tamamlayan Mukaddes Sa ran, Parmakkapı İş Bankası, (galerisinde düzenlenen sergi- î sinde son yılların çalışmaların- j dan elliye yakın yağlıboya ve pastel resmini bir araya getir di. Gerçekçi bir gözleme da yanan ve çok titiz bir fırça tek niğinin, uyumlu bir renk beğe nisinin ürünü olan Saran’ın sergisinde, kır çiçekleri, kadınİ
ve çocuk portreleri, doğa görünümleri ve natürmortlar ge niş yer tutuyor. Aşırı yenilik araştırmaları, güncel akımla ra yönelen bugünkü resmimiz de Mukaddes Saran'ın resim leri kararlı, güvenli, uyumlu ve nitelikli bir beğeni düzeyini“ U.LÎUZéTSânatlar Akade misi resim bölümünü 1975'te bitiren Feyha Duru Kısakürek yerti resimlerini Hobi galeri sinde sergiliyor. Genç sanat çının öteden beri bilinen renk duyarlığı ve yüzeysel düzen leme eğilimi, yeni resimlerin de son günlerde gösterime gi ren filmiyle yaygın bir üne ka vuşan Anne Delbeé'nin Ca mille Claudel’in yaşamını ko nu alan "B ir Kadın" adlı ro manından esinlenmeler üze rinde yoğunlaşıyor. İç mekân larda oldukça renkli, saydam akıcı lekelerle eritilmiş figür ler, eşyalar, örtülmüş heykel lerin yer aldığı bir ortamda bir kadının yalnızlığı, bekleyiş ve direnişi düşsel, şiirsel bir at mosfer içinde duyumsatılıyor. Sergide yer alan tavanaraşı- na ilişkin iç görünümlerde de kapalı bir mekânın duyarlı ve gizemli atmosferi .vurgulan makta. ■
Özdemir Altan
retrospektifi
Kaya özsezgin
F
ERLEŞMİŞ deyimiyle ret- rospektif sergiler, bizde genellikle bir sanatçının deği şik dönemlerinden örnekleri kapsayıcı bir gösteri biçimin de düşünülüyor. Geniş çaplı retrospektiflerin toparlanma sı, seçilmesi, düzenlenmesi, uzun vadel.i bir organizasyonu ve çok yönlü bir hazırlığı ge rektirdiğinden, bu tür iddialı bir işi göze almak hem zor, hem de bizdeki özel galerile rin sınırlı mekânını ve bütçe sini aşan bir yatırım. O neden le, son yıllarda yaygınlaşma eğilimi gösteren retrospektif düzenlemeler, bir sanatçıyı bütün yönleriyle, ilgi ve geliş me odaklarıyla, belli başlı ya- I pıtlarıyla sunmaktan çok, ta- i nıtmayı amaçlamakta, diyelim ki otuz ya da kırk yıllık bir sa nat yaşamından küçük kesit ler vermekle yetinmektedir.Eksik ya da yetersiz olsa da, bu tür retrospektif sergi lerin önemi ve gerekliliği kuş kusuz tartışılamaz. Hele sergi izlemenin yeni yeni bir alış kanlık haline gelmekte oldu ğu, yakından tanımaya olanak verecek programlı girişimlerin ister istemez sınırlı bir düzey de kaldığı günümüz ortamın da, ister büyük ister küçük çaplı olsun, her çeşitten ret- rospektifin, özellikle sanat alı cıları, izleyici ve öğrenciler açısından küçümsenmeyecek fırsatlar düzeyinde değerlen dirileceğini düşünmek duru mundayız.
Güzel bir girişimle Selvin, 1960'lı ve 1970'li yılların ge risinde kalmış yapıtlarından seçmeler yaparak, Özdemir Altan'ın dünden bugüne uza nan sanat yaşamının küçük bir panoramasını gözlerimizin önüne seriyor. Yaklaşık otuz yılı kapsayan bu sanat yaşa mı, bizzat sanatçısının geçen yıl İstanbul Derimod'da ger çekleştirilen sergisi nedeniy le bastırılan kitapta yapmış oluduğu tasnifi de gözönüne alırsak, Akademi’deki öğren cilik yıllarından bugünlere ka-’ dar gelen farklı dönemlerle,
bu sergide maket biçiminde verilmektedir. 1956'da Akade- mi'de Zeki Faik Izer atölyesin de noktalanan öğrencilik yılla rına ait iki tablo ile başlayan sergi, 1980‘li'yılların ortaların da yoğunlaşma belirtisi göste ren kolaj ve üç boyut araştır malarıyla günümüze bağlanı yor. Sergide bütün bu arayı dolduran “ dönem" çalışmala rından tanıtıcı örnekler yer al makta: 1957-65 arası "romantik” dönem, onu izle yen krallar ve kraliçeler, 1966-70 arasında verimli bir dönem oluşturan "Tepegöz ve sinek kralının oğlu" resim leri, 1970'te halı uygulamala rı, 12 Mart dönemi olayların dan esinlenerek çizdiği "vurulmuşlar" dizisi, 1970-80 arası "yeni figürasyon" döne mi ve nihayet 1984'ten bu ya na geliştirmekte olduğu kolaj ve üç boyut temrinlerinden oluşan yeni çalışmalar.
Sergi, bütün bu dönemsel çalışmalardan seçilmiş örnek leri içeriyor, özdemir Altan'da izlenen bu resimsel grafiğin genel bir bakışla yorumlana cak en belirgin özelliği, sana tın belli bir noktada ya da bul gu üzerinde donup kalmasının yaratacağı olumsuz etkilerden kaçınma isteği olarak tanım lanabilir. Dönemsel çizgilerin ayırıcı netliği, gelişmenin sta tik bir formu sahiplenip onu sürgit devam ettirmek gibi sa natsal bir fanatizmle bağdaş mayacağı gerçeğinde düğüm lenmektedir ki, bu olgu, tekdü zelik ve tekrar sorunu içinde bunalmış olan günümüz Türk resminin büyükçe bir bölümü karşısında, değişmekten ve yemlenmekten kaçınmayan olumlu bir alternatif oluştur maktadır. Özdemir Altan’ın zaman zaman hırçın bir karşı çıkışla üstlenmeye çalıştığı ve kendi kampı dışında birçok sa natçıyı "gerici" olmakla suç ladığı bu misyonu, birçok kişi de göregeldiğimiz "ta ra f" ol ma yönlerinden ayıklarsanız, gerçekten araştırıcı ve yeni lenme imajını canlı tutan bir
49
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a T o ro s Arşivi