Milliyet
Cuma 5 Eylül 1997
yaşam
5
tasanlar suskun »ferMteır
Adalı eskiye hasret
6 A ;
i l
l
;
DALI olmak kolay değil. Adalı olmak özverili olmak, herkesi sevmek, kimseden çekinmemektir" diyor; 19 ».yaşında, gencecik bir delikanlı iken Gökçeadaya öğretmen olarak tayin edilen Erol Saygı...
Fırtına çıkacak, gemi belki haftalarca adaya uğramayacak. Hasta olan kalacak, ekmek gelmeyecek. Ama birbirine kenetlenen adalı her derdine çare bulacak, acısını kendi içinde yoğuracak. Yoğun bir günün sonunda da tüm köy halkı bir araya gelip eğlenecek. Kahveler dolacak, tavernalardan buziki sesleri
yükselecek. Kadehler aşka, dostluğa kalkacak.
Bu kez yolumuz bizi o aşkın ve dayanışmanın yoğun olarak yaşandığı Dereköy’e (Shinudi) sürüklüyor. Yanımızda yeni dostlarımız güzeller güzeli Vula ve abisi Stelyo Berber. Yolun kenarında, 1965'de Trabzon'dan getirilenlerin yerleştirildiği, özensiz evlerle kaplı Şahinkaya köyünü geçip, Dereköy’e ulaşıyoruz. Sanki hayalet bir şehir. O güzelim evlerin nerede ise tümü terkedilmiş. Oysa ki burası zamanında Türkiye'nin en büyük köyü imiş. Bin 800 hanelik köyde 3 bin kişi yaşarmış. 4 zeytinyağı fabrikası, elbise ve ayakkabı atölyeleri, 10 bakkal dükkanı, 2 gazino, 20 kahve, bir sinema varmış. Aracımızı park edip, taş örme biçiminde yapılmış evler ve sokaklar arasında ilerliyoruz. Köyün
istiyorum, cevap vermiyorlar. Çayımızı içip, viran sokaklardaki çerçevesi sökülmüş, camlan kırılmış ama üzerinde yine de asma kilidi olan evler arasında dolaşıyoruz. Bakkal Andon’un dükkanına gelince Nikos Durdaris yanıma yanaşıyor, “Biliyor musunuz, burada yok yoktu" deyince etrafa bakmıyoruz. Tezgahta eski zaman terazisi, birkaç bisküvi kutusu, çay, şeker, makarna ve fantalar...
1966'dan sonra Dereköy’den
aynlmak zorunda kalan ama şimdi yılın 4 ayını onardığı evinde yaşayan
Nikos’un bahçesine geliyoruz. Nikos anlatıyor:
“Dereköy adanın belkemiği olduğu için çok yakınımıza azılı mahkûmların barındığı açık hava hapishanesi yaptılar. Serbest dolaşan mahkûmlar, huzurumuzu kaçırınca köy halkı hızla göç etmeye başladı. Hani Lozan anlaşması, hani Türk vatandaşı olan Rum halk adayı tek başma yönetecekti. Bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Ama ben şimdi hepsinin üstüne sünger çektim. Artık Türk, Yunan, Japon olmak istemiyorum. Bayrağım çiçeklerim" diyor ve yüzündeki acı çizgiler inceden inceye yumuşuyor.
İçimiz derin acıyla kaplı olarak köyden aynlıp, bir zamanlar Rumlann mesire yeri olan deniz kenanndaki Yuvalı'ya (Pitnos) geliyoruz. Kapıda dev “adalet terazisi"! Bir zamanlar 40 hanenin olduğu bölgede ise şimdi Adalet Bakanlığı'nın kampı var. İzin alamadığımız için içeri giremiyoruz. Ve 2 km ötede o mahkumların barındığı,
1986'da kapatılan viran haldeki hapishane binalan...
Defne dalı
Aynı arazinin içine şimdi
Bulgaristan'dan göçen Türkler için 153 villa yapılıyormuş.
Gönlümüz kırık bir halde Zeytinliköy’e (Aya Theodori) geliyoruz. Daracık zakkumlu sokaklar, birbirinden güzel ferforjeli evler. Çok şık giyimli insanlarla dolu olan Ayios Yeorgios kilisesinde pazar ayini devam ediyor. Ayin bitince köyün tek meydanındaki 3 kahveye insanlar akıyor. Sanki kokteyldeyiz. Kimi tepsi içinde kahve taşıyor, kimi kurabiye ikram ediyor, kimi kümeleşip sohbete dalıyor. Ve biz dibek kahvemizi içerken onların birbiriyle olan yakın dostluklarını sevgiyle izliyoruz.
Gökçeada’da yaşadıklarımızı doyasıya
anlatmak, yazmak yazmak istiyorum. Ancak yerimiz ve günümüz sınırlı olduğu için sayfalarımıza sığanları size aktarabiliyorum. Ama bizim gibi Yunanlı dostlanmızın da defne dallannı uzattığınızı görüyorum.
Not: Haziran ayından beri,
haftada iki gün süren
beraberliğimizi önümüzdeki yaz yeniden sürdürmek üzere sîzlere şimdilik veda ediyorum.
Ayios
Yeorgios’da
ayin
Amerikan Ortodokslarının lideri Yakovas’ın doğup, büyüdüğü Zeytinliköy’de Ayios Yeorgios
Kilisesi’ndeki pazar ayini dünyanın her tarafından gelen Rumlarla doluydu.
Kalimerhaba’da
yemek keyfi
• Gökçeada’da hemen hemen tüm pansiyonlar plajı en güzel olan Kaleköy’de toplanmış. Bunlann içinde hem lokanta hem de pansiyon olarak hizmet veren Kalimerhaba 0 286 887 36 48 ile belediyenin dinlenme tesisleri 887 31 39 en güzelleri. • Tepeköy’de Yorgo’nun
pansiyonu ve meyhanesi ise muhteşem. Her odasında şömine, buzdolabı olan pansiyonun telefonu 887 35 92.
• Kaleköy’de ayrıca Salih
Pansiyon 887 36 48, Kale Motel 887 34 38, Yeni Badenıli’de Morgül Pansiyon 887 34 90, Gökçen Pansiyon 887 22 50, Kuzulimanı’nda Palyaço Yakup’un Yeri 887 33 49, Aydıncık’ta Emek Pansiyon 887 23 59 diğer konaklanacak tesisler arasında.
Dr. Foka’nın
TC pasaportu
Zeytinliköy’ün anıt
isimlerinden bir de Dr. Foka. Doktor ölene kadar Gökçeada’yı terketmemiş. Neden gitmediğini de, Erol Saygı şöyle anlatıyor...
Foka tıp tahsilini ikinci Dünya Savaşı yıllarında Atina
Üniversitesi’nde yaparken, bir gün Yunan partizanları Atina’m içinde iki Alman askerini öldürüyorlar. Naziler sokağın iki başını tutup, herkesi duvarın dibine sıralıyorlar. Foka da bu talihsizlerin içinde. Kimlik kontrolü yapılırken Foka, cebinden Türkiye Cumhuriyeti pasaportunu çıkarıyor. Almanlar onu bir kenara çektikten sonra kalanların tümünü kurşuna diziyorlar.
Dr. Foka, bu olayı anlattıktan sonra sözlerini şöyle bağlamış:
“Ben bugün hayatta kalmamı TC vatandaşılığıma borçluyum. Bu yüzden adayı bırakıp
Yunanistan’a gitmem! Bu adada doğdum, bu adada öleceğim.”
Bademliköy’de
kahveler
Çınarlı’ya 4 km uzaklıkta, bir tepe üzerine kurulu olan Bademliköy (Gliki), inanılmaz manzarası ile Gökçeada’nın balkonu olmuş. Ve şimdi ancak 10 ihtiyarın devamlı yaşadığı köy sadece Ağustos ayında
şenleniyor. Kahveler eski günleri yadeden Türk vatandaşı Rumlarla doluyor.
girişinde bir ilkokul ve duvarında; “Ey Türk senin için yükselmenin hududu yoktur" yazısı!
Kilisenin ve bir zamanlar kahvelerin olduğu meydana geliyoruz. Yolun alt
kısmında 8 ocaklı, 9 yalaklı çamaşırhane, içeri
giriyoruz, doğuİu bir kadm çamaşır yıkıyor. İçeriye şık giyimli bir kadın giriyor. Birbirimize gülerek bakıyoruz. Çeşmeden su içmek isteyince bardağımı uzatıyorum, "Elimle içmek çok tatlı oluyor" derken gözleri buğulanıyor. Ve bugün 55 yaşında olein Marta gencecik bir kız iken köyden ayrılmak zorunda kalıp, Avusturalya’ya göç etmiş. Hasretlik bu. eski günler geliyor aklına. Boğazı
düğümleniyor, tıkanıyor, konuşamıyor ve birbirimize fazla birşey söyleyemeden ağlayarak ayrılıyoruz. Ortada bir sobanın olduğu kahveye geliyoruz. Duvarlarda sararmış, solmuş İstanbul ve Atatürk fotoğrafları. Ocakbaşında 77 yaşında Niko, belli ki köyden hiç ayrılmamış. Cilası kalmamış masaların birinde kızgın bakışlarla etrafa bakan Stelyo ve çoban Dukakis. Konuşmak
Madam’ın
dibek
kahvesi
Zeytinliköy meydanında ki kahvelerden biri Fener Rum Patriği Bartelemeos’un babasımnmış. Diğeri ise Madam’ın kahvesi. 72 yaşındaki Madam Maria yılların yorgunluğunu üzerinde taşıyor. Kocası Yani ise taştan dev bir havanda dövüp, ondan sonra pişirdiği kahveleri konuklarına ikram ediyor.Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi * 0 0 1 5 0 0 0 4 0 0 0 6 *