1
1 2
)
Y E D İ
HAŞMET AKAL,
YİRMİ YIL
ÖNCE ÖLMÜŞTÜ
Kaya OZSEZGİN
Ölümü ürerinden tam yirmi yıl gecen ressam H a ş met A k al’ı. yakın dostları ve arka d a şla rı arasında o l sun. bugün anım sayan ve yirm i yılın gerisi,ıdo kalm ış bir anıyı, belleklerinde yeniden yaşatm aya ç a lışa n la r var m ıdır, bilmiyorum. Ben, onunla ilgili elim deki belge liği karıştırırken, ölüm ünün hemen ardından yazılm ış iki yazıya rastladım . Bunlardan biri, Haşm et A k a l’Ia, y a ş a dığı yıllaraa oldukça yakın ilişkile r kurmuş, onu y a k ın dan tanım ış olan Şahap S ıtk ı’nın «Yeni Günüdeki «Bir Y itik C an Üstüne» adlı yazısı, öteki ise Turan Erol'un «Ulus» gazetesinde (18 O cak 1961ı yayım lanan «Bir R e s sam Öldü» b a şlıklı yazısı. Her İki yazı da, yaşadığı süre içinde değeri yeterince bilinm em iş, s a y ısız g ü çlü klerle tüm yaşam ı boyunca savaşm ak zorunda kalm ış bir «Yi tik» sa na tçı üzerine kalem e alınan sıc a k izlenim leri, bu ruk düşünceleri dile getirmekte. Tüm yaşam ı boyunca sözü de ne ola ki... Topu topu kırkiki yıl süren ve sanat verim inin en can lı sa yıla b ile ce k dönem inde noktalanan k ıs a c ık b ir yaşam , o kadar. Elim izde bu yaşam a ilişkin derli toplu, b aşvurulacak kaynak niteliğinde biyografik bilgi bile yeterince yok Belki birkaç bilgi kırıntısı: 1918'- de doğduğunu (ama nerede?), 1938’de G üzel S an atlar A k a a e m lsi’ne girdiğini, orada Léopold Lévy'nin yanında ç a lıştığ ın ı, öğrencilik yıllarınd a «Yeniler» G rubu'nun «Li man Serglsi»ne katıldığını, 1946'da akadem iyi bitirdiğini ve üç yıl sonra bir bursla P aris'e giderek Lhote ve Léger atölyelerinde eğitim ini geliştirdiğini, bir ara M etzinger'e asista n lık yaptığını, 1953'te yurda döndükten bir y ıl son ra İstanbul Şehir G a le ris i’nde tüm dönem lerini İçeren geniş bir sergi yaptığını biliyoruz. 1955’te T B M M ’nin a ç tığ ı olayla sonuçlanan yarışm a için A dana'ya gitm iş ve oradan dört büyük kom pozisyonla dönmüş: «Dadal- oğlu», «Tahtacılar», «Adana’nın Kurtuluşu» ve «Pamuk Toplayanlar». Bunlardan «Dadaloğlu», ölüm ünden çok kısa bir süre önce katıld ığ ı 1960’daki 21. Devlet Resim ve Heykel S e rg is i’nde «Mansiyon» kazanm ış ve aynı resim, b ir yıl sonra M illi Eğitim B akanlığ ı tarafından bastırılan S an at Takvim inde yeralm ış. Aynı yıl, yani ölüm ünün e r tesinde A n kara'da M illi Kütüphane koleksiyonunda bu lunan yapıtlarıyla bir serginin düzenlendiğini de. bu se r gi nedeniyle b astırılan iki yapraktık bir broşürden ö ğ renmekteyiz.Haşm et Akal, sık ça lışan , sık yapıt ortaya koyan bir sa n a tçı değildi herhalde. Avrupa dönüşü M e rsin ’de geçen öğretm enlik yıllarının, onu bir tür küskünlüğe İt m iş olduğu düşünülebilir. Ölümünden kısa bir süre ö n ce A nkara’da G azi Eğitim E nstitüsü’ne resim öğretm e ni olarak atanm ıştı. Turan Erol yukarıda andığım yazı sında, Ankara'ya büyük um utlarla gelip yerleştiğini be lirttiğine göre, bu olayın ondakl ça lışm a isteğini hare kete getirdiği gene düşünülebilir. Nitekim 21. devlet s e r gisinin kataloğunda, a ltı yapıtının adı yazılı.
Haşm et A k a l’ın elde kalan yapıtları, yirmi y ıl son ra ne durum dadır? Bu yapıtların değerlendirilm esi ve sanatçının anısının y aşa tılm a sı yolunda neler y ap ıld ı? D iyarbakır O rduevı’nde 1950’lorde gördüğüm vs kuşku suz A k a i’ın ilk gençlik yıllarının ürünü olan «Hun H a kanı Attilâ» adlı büyük boyutlu kom pozisyon, şim di ne rededir? Biliyorum , bu sorulara, benzeri birçok soru la r gibi k a rşılık beklemek, şim dilik fazla bir İyim serlik o la caktır.
Haşm et A k a l’ ın, sa n o t çevresinden çok, edebiyat çevresiyle daha yakın ilişkile r kurduğu, bu çevreden d o stla r edindiği a nlaşılıyor. Ö yle sanıyorum ki ISMCY- ların toplum cu çizgideki edebiyat kuşakları, A k a l'ın ayni çizgiyi resim de sürdüren sanat anlayışıyla kendileri arasınd a doğa! bir yakınlaşm a, b ir a kra b a lık sezm iş lerdir. Onun Orhan Ve!! portresi kadar, D adaloğlu gibi bir halk ozanını, a n ıtsa l biçim şem asına dönüştüren yorumu ve toplum sal İçerikli başka resim leri, edebiyat adam larım ıza ola kİ yakın görünm üştür. Lim an ressam ları gibi, ça ğ d a ş resim sanatım ızda toplum cu eğilim i benim sem iş sa n a tç ıla r grubuyla kendini özdeş saym ış olm ası, daha başından yolunu yöntem ini belirlediğini ve yöressl değerlere belli a çılard a n ya k la ştığ ın ı yete rin ce kanıtlam aktadır.
Anlatım biçim ine gelince, Lévy'de b aşlayıp Lhote ve Léger atölyelerinde süren ve resm in geom etrik - küblst sorunlarıyla ilgili M etzing sr’de noktalanan b ir eğitim sü recinin, Haşm et A k a l’ı etkilem em iş olduğu düşünülem ez, O da bizim resm im izde A li Çelebi ve Kocom em i ile belli b ir aşam aya kavuşm uş olan «mşacı» ve çizg ic i a nlayışın içinden gelmekteydi. Ne var ki bu çizginin «resmi» fo r m üllerine ço kç a bağlı değildi. Onu, akadem i kökenli başka sa natçılard an ayıran özellik de bu olsa gerek. Eşref Dren, Haşm et A k a l’ın «biçimleri bozm akta, tipleri karikatürleştirm ekte tablolarını aklo karaya bulamakta» Daum ier ile ortak yönler taşıd ığ ı kanısındadır- Resim de öykü dozunu zam an zam an fazla kaçırdığım öne süren lerin de bulunduğu göz önüne a lın ırsa , A kal'a edebiyat çevresinin sahip çıkm a sı daha iyi a n laşıla b ilir. R esim le rinde destan ve kahram anlık m otiflerine yer verm iş olm a sı da, bunun b ir nedeni değil m idir?
Şahap S ıtk ı. Haşm et A k a l’ın m ezar taşına şu sözün yazılm asından yanadır: «Burada renkle çizginin, dostluk la vefanın bütün y aşa n tısın ı kasıp kavuran b ir adam ya tıyor». İyi ama. onun m ezarı nerededir, a ile si ve yakın ları dışında bilen var m ı?
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi