• Sonuç bulunamadı

Sanat aleminden röportajlar:sempatik ve zarif bir ses sanatkarımız:Rikkat Uyanık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanat aleminden röportajlar:sempatik ve zarif bir ses sanatkarımız:Rikkat Uyanık"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

21 ŞUBAT — 1950

SAN’ AT ALEMİNDEN RÖPORTAJLAR:

« r — ■■■■■■■■■ ■ ... , I

Sempatik ve Zarif Bir

Ses S a n ’ a t k â r ı mı z :

Bayan Rikkat Uyanık bir gezintide

Ses san’atkârları arasında kısa bir zamanda temayüz ederek şöh­ ret ufuklarında birdenbire parla­ yan sevimli, genç okuyucu Bayan Rikkat Uyanıkla Taksimdeki evin­ de karşı karşıyayız. Hayatı hak­ kında anlatmağa başladı:

«— Adanada doğdum. 1337 do­ ğumluyum. Babam avukattı. Be­ nim daha mektepten müziğe kar­ şı alâkam vardı. Rüyalarımda ken­ dimi çok meşhur olmuş görür, ek­ seriya büyük opera binalarında konserler verirdim. Genç kızken kendi kendime ne hayaller kurar­ dım bilemezsiniz. Bu emellerle se­ neler ve günlerimi geçirdim. Bir­ çok mektep müsamerelerinde al­ kışlanan konserler verdim. Ara­ dan seneler geçti. Liseyi bitirdim. Ciddî ve metodlu bir şekilde ala­ turkaya çalıştım.. Çok okudum, dersler aldım. Müzik aşkı, alaturka sevgisi bende o kadar derinleş­ mişti ki ne okulun bitişi, ne evle­ nişim bu sevgiyi benden alamadı. Bilâkis yıllar boyunca daha arta­ rak varlığıma dolandı. 946 yılında zevcimden ayrıldım, ailemin teş­ viki ile kendimi büsbütün musi­ kiye, çalışmaya verdim ve 947 yı­ lının yazında Suadiye Plaj gazi­ nosunda bir konser verdim. Nefis

bir yaz gecesinde seçkin bir kala­ balığın önündeki bu ilk gazino konserim sona erdiği zaman plâj alkıştan çınlıyordu. Güvercin sü­ rüsü gibi uçuşan bu alkışlar aynı zamanda benim muvaffakiyetimin müjdecisi, habercisi idiler!.

Bilâhara zamanla konserlerim tevali etti. San'at âşıkı, takdirkâr halkımızın rağbeti kısa bir zaman­ da arttı. Ve... böylece profesyonel oldum artık. Genç kızlık hülyala­ rım tahakkuk safhasına girmiş, ömrümün biricik eski, güzel rüya­ sı hakikat olmuştu!.»

Bayan Rikkat Uyanık mektep yıllarındaki hâtıralarına dalmış gi­ bi; süzgün bakışlarını öne eğdi, düşünüyordu. Sordum:

— Konservatuvar ve radyo için ne dersiniz?.

Gömüldüğü mâzi ve hayal âle­ minden onu ayırıp uyandıran sua­ limi zarif, mânalı bir tebessümle karşıladı:

«— Radyo ve konservatuvarın daha iyi çalışmaları icap eden mü- esseselerdir. İstanbul Radyosu Is- tanbulun hususiyetlerini havi ol­ malıdır. Halk İstanbul Radyosu­ nun alaturka müzik neşriyatını iş­ tiyakla aramalı ve hattâ !Daha yok mu?. Ah biraz daha çalsalar!» demelidir. Konservatuvarda «ih­ tiyarlar heyeti» denilebilecek bir heyet vardır. Bunlar İstanbul rad­ yosunda okuyan birçok amatörle­ ri dinliyerek «Radyoda okuyabilir­ ler» kararını veriyorlar ve netice iyi olmuyor, halkı usandırıyorlar.

— San’atmızın dışında ne yapar­ sınız?.

— Düşünürüm, ev işlerimi ya­ parım ve yine çalışırım. Tarihçesi olan eserler ve besteler bende bü­ yük tesirler yaratır, bunları etlid ederim.

— En çok hangi bestekârları beğenir ve hangi eserlerini takdir edersiniz?

— Sadullahağa, Hacı Arif Bey, Şevki Bey, Lem’i Bey, Râkım Hocayı çok beğenirim. Bu beste­ kârların eserlerinin hepsi muaz­ zamdır. Bilhassa Sadullah ağanın

«Ne edeyim salını çemen» şarkısı­ nı çok severim. Büyük bestekârın bu eserini 3 saat içinde ölüm kor­ kusuyla ve aşkından ebediyen ay­ rılma kaygısı ile bestelediği söyle­ nir. Padişah Üçüncü Selim şarkı­ yı pek beğendiği için Sadullah a- ğanın başını vurdurmamış.. Bile­ mezsiniz bu şarkı beni ne derece heyecanlandırır, âdeta teshir eder!.»

Hassas ses san’atkârı bunları anlatırken cidden büyük bir heye­ can geçiriyor ve hülyalı gözlerinde titrek şebnemler beliriyordu. Ra- kik bir sesle devam etti:

«— Râkım Hoca ölmeden birkaç gün önce ölüm döşeğinde ve bü­ yük bir ıztıı-ap içinde fevkalâde bir şarkı besteledi:

Bahçem yine sayende Harap olmuş efendim Çoktan gönül aşkınla , Harap olmuş efendim

Genç annenin en büyük ıztırabı

kendisinden ayrı bulunan

üç yavrusunun hasretidir

Bu şarkıyı çok seviyorum. Ben­ de en çok tesir yaratan da ilk konserimde söylediğim şarkıda

Röportajı yapan; ■ =

D adın ı juvci

Rahmi beyin 27 yaşmaa ölen bes­ tekâr Şevki bey için yazdığı şu hazin, içli parçadır.

Gül hazin, sürıbül perişan Boğazın şevki yok.. Geldi amma neyleyim

Bağızarın şevki yok..

Bu beyatî şarkıya hayranım ve her söylediğim zaman ağlarım!.»

— Hayattaki bestekârlardan kimleri takdir edersiniz?.

— Şerif içli, Salâhattin Pınar ve Osman Nihadı beğenirim. Os­ man Nihadın nihavent şarkıları güzeldir.

— Spor sever misiniz ve hangi­

— Musikiye ve çocuklarıma âşıkım. Bunlar için çok gözyaşı döktüm.

Bu sorum içli saıı’atkârda yeu, bir his fırtınasının tezahürüne se­ bebiyet vermişti. Güzel gözleri bir ânda nemlendi, hüsran ve hicran dolu, kırık bir melâlle ömür ya­ rasını açtı;

«— Zevcimden ayrıldıktan son­ ra çocuklarım onun yanında kaldı. Ah bilemezsiniz ne şeker şeylerdir yavrularım.. Savaş, B a­ rış ve inci... Hepsi de isimlerinin çocuklarıdır. Uçü de san ata çok bağlıdır. Savaş şiirler yazıyor, B a­ rış resim yapıyor, inci de şarkı söylüyor.. Hayatta bütün ıztırabım, neş’em ve her şeyim ikisi erkeis, 1 biri kız olan çocuklarımda-. Yal­ nız onları seviyorum.. Kendimi bi­ le sevmiyor, düşünmüyor ve iste­ miyorum.. Varsa yoksa çocukla­ rım.. Onlardan uzak yaşamak be­ ni kahrediyor.. Geçen gün... Tabiî bir gün için, beraberdik. Bilemez­ siniz ne anlayışlı, ne zeki, ne cau

içli san’atkâr, ayı-ı yaşadığı yavrularının hasretini ifade ederken onların resimlerini bakıyor!.

lerini yaparsınız?.

— Tenis oyhardım ve yüzerim.. — En çok hangi şairleri sever­ siniz?

— Yahya Kemali.. Halk şairi Aşık Veyseli de sevelim..

— En yakın dostunuz kimdir? Bu sualime aldığım karşılık

be-döktüpüz mü?

çocuklar... Evet Hâşim bey ben üç çlefa âşık oldum... Fakat ço­ cuklarıma... Onlar için de çok göz yaşı döktüm. Hâlâ da döküyorum!»

Bunları söylerken Bayan Rikkat Uyanık sarsıla, sarsıla, boğula bo- ğula ağlıyordu. Hayatta yapayal-ni yine hayretlere düşürdü. Zira nız kalmış insanlar gibi kalbden dökülen bu gözyaşları sadece bir annenin iştikâsı değil; talihsiz bir san’âtkârın en hakikî, en içli hü­ zün ve elem «beste» leri idi!.

Bilmiyerek, istemiyerek onun gönül kâbesine dokunmuştum. Bundan dolayı bütün tevazuumla af diledim.

San’atkârın zarif bir pozu Bayan Safiye ve Müzeyyen Senar Işıl gibi bu san’atkârımız da:

«— Benim hiç dostum yoktur.» diyordu. Hattâ Bayan Rikkat Uya­ nık daha acı bir ifşada da bulun­ du, şu ilâveyi yaptı: «Düşmanım

çoktur.» .

— Alaturkadan başka hangi jant müzik seversiniz?

— Klâsikler hoşuma gider. Caz müziğini de bazı kere çok seve­ rim.

—- Sevdiğiniz renkler?. — Mavi ve siyah..

— Hiç âşık oldunuz ve gözyaşı

Apartımanm merdivenlerinden inip sokak kapısından çıkmak üze­ re iken Rikkat piyano refakatinde gür ve berrak sesiyle bir hüzün dalgası halinde şu şarkıyı söylü­ yordu:

«Gül hazin, sümbül perişan Bağızarın şevki yok... Geldi amma neyleyim

Sensiz baharın şevki yok,. Bayan Rikkatin bu şarkıyı ne­ den çok fazla sevdiğini şimdi daha iyi anlamağa başlamıştım: Boyun­ ları bükük üç yavruya karşı du­ yulan, sızlayan hasret ve anne sevgisi, anne duygusu... Sonra; bu dertli, kalbi yaralı genç annenin konserlerindeki şen, mütebessim simasını gözümün önüne getirdim. Halka sahnede neş’eli görünmeğe mecbur olan her san’atkâr gibi kalbinin zehrini içine akıtmak için kimbilir Bayan Rikakt ne zorluk­ lar çekiyordu.

Zavallı san’atkâr ruhu, zavallı annecik!.

HAŞİM EVCİ

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Geçen şubat ayında 'bu değerli ressamın eserleri, ilk defa açılan husıusi ser- gide teşhir edilmiştir.. Bu vesile ile Bayan Tektaşın Sanaıt Kabiliyeti sergiyi

Bir odasında tahta üzerine yapılmış ç o k ince v e ahenkli Türk tezyinatının en güzel parçalarını saklıyan bu yalı Za- rif Mustafa Paşa yahşidir... Şimdi bu

Many Europeans think th at painting, in the western sense, 'hardly existed in Turkey before the days of Kemal, but a visit to'Dolma Baghtshe shows that there

Bu çalışmada palatal myoklonus nedeni nedeni ile objektif tinnitus saptanan bir olgu sunulmuş ve ilgili literatürler değerlen- dirilerek tartışılmıştır.. Anahtar

5 Kas ım Uluslararası Misket Bombalarına Karşı Gün'de, Türkiye'den Mayınsız Bir Türkiye Girişimi de misket bombalar ını yasaklayacak uluslararası antlaşmanın

Çin ikna edilip görüş birli ğine varılan raporda küresel ısınmayı kontrol altında tutmak için, yıllık karbondioksit gazının atmosfere sal ınmasında, 2050'ye kadar

vagus ve carotis arter üzerine oturan ve bu yapıları yaylandıran, inferiorunda ve süperiorunda sinir kılıfı olan yaklaşık 5x4 cm’ lik sarı renkli kitle mevcuttu,

Bilim ve Teknik dergisi, sos- yoloji, felsefe, psikoloji ve siyaset bilimi gibi alan- lara daha fazla yer ay›rmal›.. Sosyal bilimlere gere- ken ilginin gösterilmesiyle ancak