• Sonuç bulunamadı

İsrâ sûresi bağlamında ahlâkî esaslar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İsrâ sûresi bağlamında ahlâkî esaslar"

Copied!
142
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLÂMİ BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

İSRÂ SÛRESİ BAĞLAMINDA

AHLÂKÎ ESASLAR

Yıldız HIZAL

DANIŞMAN

Prof. Dr. İsmail KARAGÖZ

Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı Tefsir Anabilim Dalı Başkanı

DÜZCE Haziran 2020

(2)

ÖNSÖZ ... 8 ÖZET ... 11 GİRİŞ ... 13 1. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ... 13 2. ARAŞTIRMANIN AMACI ... 14 3. ARAŞTIRMANIN METODU ... 14 4. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI ... 14 BİRİNCİ BÖLÜM KUR’AN, AHLÂK VE İSRÂ SÛRESİ 1. KUR’ÂN ... 15

2. AHLÂK ... 16

2. 1. Ahlâkın Tanımı ... 16

2. 2. Ahlâkın Önemi ... 17

2. 3. Kur’ân’da Ahlâk Kavramı ... 17

2. 4. Kur’ân Ahlâkının Temel Esasları ... 18

3. İSRÂ SÛRESİ GENEL MUHTEVASI VE AHLÂK ... 19

İKİNCİ BÖLÜM İSRÂ SÛRESİ VE İÇERDİĞİ AHLÂKÎ ESASLAR I. İMAN VE İBADETLER İLE İLGİLİ AHLÂKÎ ESASLARI ... 22

1. ALLAH’I BİLMEK ... 22

1. 1. Allah’ı Tesbih Etmek ... 25

1. 2. Allah’ı Dua Etmek ... 26

2.PEYGABERLERİ HAK BİLMEK ... 27

3.KUR’ÂN’IBİLMEK………..30

3. 1. Kur’ân Allah’ın Kelamıdır ... 30

3.2. Kur’ân Müminler İçin Şifadır ... 30

3.3. Kur’ân Müminler İçin Rahmettir ... 31

3.4. Kur’ân Kâfirlerin Ziyanını Artırır ... 31

4. DENETİM VE GÖZETİM ALTINDA OLDUĞUMUZU BİLMEK ... 32

5. REHBER EDİNECEĞİMİZ ÖNDERLERİ BİLMEK ... 33

6. İMANDA SEBAT ETMEYİ BİLMEK ... 33

7. İBADETLERİ DEVAM ETMEYİ BİLMEK ... 35

8. İNSANLARI SAYGIN BİLMEK ... 38

(3)

1. İYİLİK ETMEK VE İŞLERİ İYİ YAPMAK ... 45

1. 1.İnsanın Allah’a Karşı Olan Görevlerinde İhsan ... 49

1. 2. İnsanların Birbirlerine Karşı Olan Görevlerinde İhsan ... 50

1. 3. İnsanın Kendisine Karşı Olan Görevlerinde İhsan... 50

1. 4. İnsanlara İyilik ve Yardım Etmek ... 52

1. 5. Anne ve Babaya İhsanda Bulunmak ... 54

1. 5.1. Anne ve babaya Öf Bile Dememek ... 56

1. 5.2. Anne ve Babaya Güzel Söz Söylemek ... 56

1. 5.3. Anne ve Babaya Tevazu ve Merhametle Muamele Etmek ... 57

1. 5.4. Anne ve Babaya İçin Hayır Dua Etmek ... 57

1. 7. Miskin ve Fakire İhsanda bulunmak ... 59

1. 8. Yolda Kalmış Kimselere İhsanda bulunmak... 61

1. 9. Yetimlere İhsanda Bulunmak ... 62

III. ÖLÇÜLÜ VE DENGELİ OLMAK İLE İLGİLİ AHLÂKÎ ESASLAR ... 65

1. ÖLÇÜLÜ VE DENGELİ OLMAK ... 65

2. İSRAF ETMEMEK ... 67

3. SAÇIP SAVURMAMAK... 70

4. CİMRİLİK ETMEMEK ... 71

5. NİMETLERE ŞÜKRETMEK, NANKÖRLÜK ETMEMEK ... 74

5. 1. Kalp İle Yapılan Şükür... 75

5. 2. Dil İle Yapılan Şükür ... 75

5. 3. Uzuvlar İle Yapılan Şükür ... 75

6. KİBİRLENMEMEK ... 82

6. 1. Allah’a Karşı Kibir ... 84

6. 2. Peygamberlere Karşı Kibir ... 84

6. 3. İnsanlara Karşı Kibir ... 85

7. TEVAZU SAHİBİ OLMAK ... 86

8. KABA VE KIRICI KONUŞMAMAK ... 87

9. BİLMEDİĞİ KONUDA KONUŞMAMAK ... 91

10. SORUMLULUK SAHİBİ OLMAK ... 93

11. ÜMİTSİZ OLMAMAK ... 96

IV. DOĞRULUK İLE İLGİLİ AHLÂKÎ ESASLAR ... 97

1.1. İmanda Doğru Olmak ... 98

(4)

1. 4. Niyette Doğru Olmak ... 101

1. 5. İş ve İşlemlerde Doğruluk ... 102

2. SÖZÜNDE DURMAK VE SÖZLEŞMELERE RİAYET ETMEK ... 102

2. 1. İnsanların Allah ve Peygamberi İle Yaptığı Ahit ... 103

2. 2. İnsanların Kendi Aralarında Yapmış Olduğu Ahitler ... 103

3. İNSANLARI ALDATMAMAK ... 105

3. 1. İnanç Yönünden Aldatma ... 107

3. 2. Söylem Yönünden Aldatma ... 107

3. 3. Sözleşmelerde Aldatma ... 107

3. 4. Evrakta Yapılan Aldatma ... 108

3. 5. Ürünlerde Aldatma ... 108

3. 6. Evlilikte Aldatma ... 108

3. 7. Davranışlarda Yapılan Aldatma ... 109

4. ÖLÇÜ VE TARTIDA HİLE YAPMAMAK ... 109

V. ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI İLE İLGİLİ AHLÂKÎ ESASLAR ... 111

1. AFFEDİCİ OLMAK ... 111

2. HİLM SAHİBİ OLMAK ... 112

3. MERHAMET SAHİBİ OLMAK ... 113

4. GÜNAHLARA TÖVBE ETMEK ... 116

VI. BÜYÜK GÜNAHLAR İLE İLGİLİ AHLÂKÎ ESASLAR ... 118

1. CANA KIYMAMAK ... 118

1. 1. Çocukları Öldürmemek ... 118

1. 2. İnsanları ve Diğer Canlıları Öldürmemek ... 121

2. ZİNA ETMEMEK ... 123

2.1. Zina Haramdır ... 123

2. 2. Zinaya Vasıta Olan Söz, Eylem ve Davranışlar Haramdır ... 124

3. İFTİRA ETMEMEK ... 126

4. ZULÜMDEN UZAK OLMAK ... 127

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ... 130

(5)

b. bin-İbn

bk. Bakınız Çev. Çeviren

DİA Diyanet İslam Ansiklopedisi h. Hicri

m. Miladi

nşr. Neşreden ö. Ölüm Tarihi

s.a.s. Sallâllahü Aleyhi Ve Sellem

s. Sayfa

T.D.V. Türkiye Diyanet Vakfı Thk. Tahkik

Trc. Tercüme Ts. Tarihsiz

vb. Ve benzeri

(6)

Yüce Allah, en mükemmel şekilde yarattığı insanı, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan ayırt edebilecek akıl ve yeteneklerle donanımlı kılmış-tır. Onu, yeryüzünde halife yapmakla birlikte sorumluluklar yüklemiştir. İnsana bu sorumlulukları nasıl üstleneceği konusunda rehber ve yol gösterici olarak Peygamberler ve ilahi kitaplar göndermiştir. İlahî kitaplarında, doğruyu yanlış-tan ayıran ilahî mesajlar ile insanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamayı he-deflemiştir.

İnsan dünyada tek başına yaşayan bir varlık olmamakla birlikte toplumun bir parçasını oluşturan birey olma özelliği taşımaktadır. Birey, aile ve toplum ekseninde varlığını sürdürmektedir. Toplumun huzur, güven ve barış içinde var-lığını devam ettirebilmesi için kendisini meydana getiren bireylerin belli esasla-ra riayet etmesi gerekmektedir.

İnsanı en güzel şekilde yaratan Yüce Allah, insanı en iyi tanıyandır. Onun fıtratını, sahip olduğu özellikleri, hasletleri en iyi bilendir. Dolayısı ile en iyi ta-nıdığı insanın fıtratına uygun kuralları, öğretileri kutsal Kitaplarında bildirmiş ve insana bu öğretiler ışığında nasıl daha mutlu, huzurlu, verimli olabileceğini, nasıl ulvi bir ahlâk ile donanabileceğini beyan etmiştir.

Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e indirilen, ilahî kitapların en so-nuncusudur. İçerdiği mesajlar evrensel olup geçmişte ve günümüzde güncelliği-ni korumaktadır. Geçmiş toplumlara nasıl ışık tuttuysa günümüze de ışık tut-maktadır. Edebi zenginliği ve her konuda bütün ilimlerin ilham kaynağı olma özelliği ile muciz bir kelamdır. Kur’ân-ı Kerim insanlığa yol gösterici bu özellik-leri ile içerdiği konular açısından insanı eğitmekte ona rehber olmaktadır.

Geçmişte ve günümüzde insanların ve toplumların en çok ihtiyaç duyduğu ahlâkî esaslar Kur’ân’da çok geniş bir şekilde mevcuttur. Günümüzde ahlâkî esasların tahrif olmaya yüz tuttuğu, insan davranışlarının bencilleştiği, toplum-ların huzur ve güven kaybına uğradığı, barış ve kardeşlik duygutoplum-larının eksildiği görülmektedir. İnsanlığın bu eksikliklerini gidermesi için ilahi mesajları bilmesi ve eyleme geçirmesi gerekir.

(7)

Biz bu çalışmamızda Kur’ân-ı Kerim’de İsrâ sûresinde bireysel ve toplum-sal açıdan insanı iyilik ve güzel ahlâka sevk eden mesajların yoğun olduğunu belirledik. Bir nebze de olsa ahlâkî açıdan insanlara faydalı olması amacıyla bu esasları maddeler halinde tasnif ettik. Hikmetler ve öğütlerle dolu olan Kur’ân-ı Kerim’i İsrâ sûresi çerçevesinde işlemeye gayret ettik.

Çalışmamız iki bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde kavramsal çerçevede ahlâkın tanımı, ahlâkın önemi,

Kur’ân’da ahlâk kavramı ve Kur’ân ahlâkının esasları işlenmiştir.

İkinci bölümde İsrâ sûresinin muhtevası ve İsrâ sûresinde ahlâkî esaslar

ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir.

Sonuç Bölümünde tezimizden elde ettiğimiz kazanımlar ile ilgili

değerlen-dirme yapılmıştır.

Öncelikle bu çalışmayı yapmayı nasip eden yüce Allah’a hamd ederim. Tez sürecinde başından sonuna kadar yardımlarını ve desteğini esirgeme-yen, ilminden ve eserlerinden istifade ettiğim kıymetli danışman hocam Prof. Dr. İsmail Karagöz’e sonsuz şükranlarımı arz ederim. Her zaman desteklerini gör-düğüm kıymetli eşim ve çocuklarıma çok teşekkür ediyorum.

Başarı, Allah’ın lütfu ve keremi iledir. 20.07.2020 Düzce

(8)
(9)

Bu çalışmada, Yüce Allah’ın insanlara hidayet ve yol gösterici olarak gönder-miş olduğu Kutsal Kitabı Kur’ân-ı Kerim’in 17. sûresi olan, İsrâ süresinde ahlâkî esaslar incelenmiştir. İsrâ sûresi insana ahlâkî olgunluk kazandıracak nitelikte mesaj-ların toplu olarak gönderildiği bir süredir. Bu özelliği bakımından günümüzde ve gelecekte birey, aile ve toplumun huzurunu, mutluluğunu sağlayacak olan ahlâk esas-ları insanlığa ışık tutacak niteliktedir. Kur’ân-ı Kerim’in bütününde bu esaslar mev-cut olmakla birlikte bazı sürelerinde belli konular yoğun bir şekilde işlenmiştir. İsrâ sûresi de bu özellikte bir sûredir. Çalışmada İsrâ sûresinde ayetlerde geçen ahlâkî esaslar belirlenerek maddeler halinde tasnif edilmiştir. Çalışma İsrâ sûresi ile sınırlı olmakla birlikte Kur’ân’ın genelinde konu ile ilgili örnek teşkil eden ayetlerle pekiş-tirilmiştir. Çalışmada günümüzde birey, aile ve toplumun huzur ve barış içerisinde yaşamalarını sağlayacak olan sevgi ve saygı temelli ahlâkî esasların bilinmesi, özüm-senmesi amaçlanmıştır. Dolayısı ile birey, aile ve toplumlarda meydana gelen şiddet, zulüm ve kötü davranışların Kur’ân-ı Kerim’deki bu ilahî esaslar ile çözüme kavuşa-bileceğinin bilinmesidir.

Anahtar Sözcükler: Kur’ân-ı Kerim, ahlâk, İsrâ süresi, insan, toplum, ihsan,

(10)

ABSTRAC

In this study, the moral principles mentioned in surah al-Isra, the 17 thchapter of the Holy Quran sent for people by Allah the Almighty as being the right way and a guiding light, were examined. Al-Isra is a surah, messsages of which sent collecti-vely have the characteristics that contribute moral maturity for human beings. With this aspect, the moral principles which will enable tranquility and welfare of the in-dividuals, families and societies have the features that can shed light on human be-ings today and in the future. While these principles exist in the Holy Quran as a who-le, some specific matters are handled intensely in some surahs of it.The moral prin-ciples mentioned in verses of al-Isra. The study, withoud being resticted to al-Isra, was enhanced throughout the holy Quran with verses that set examples relating to this subject. The aim of this study is to know and internalize affection and respect based moral principles which enable indiwiduals, families and the whole contempo-rary society with peaceful and tranquil lives. Hence, it is known that the violence, cruelty and misdeeds taking place in the surroundings of the all human beings and communities can be solved by means of these divine principles.

Key words: The Holy Quran, morals, al-Isra, human, being, society,

(11)

1. Araştırmanın Önemi

İnsan, yaratılışı ile birlikte ilahî vahye muhatap olmuştur. İlk insan ve ilk Pey-gamber Hz. Âdem ile başlayan peyPey-gamberlik süreci, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e kadar devam etmiştir. Bu süreçte insanlığa her dönem elçiler gönderilmiş ve bu elçiler kut-sal kitaplar ile desteklenmiştir. Elçilerin ve kutkut-sal kitapların insanlığa ilettikleri me-sajların ortak özellikleri bulunmaktadır. Bu ortak özelliklerde temel ilke tevhîd yani tek Allah inancı, iman, ibadet, insan haklarına saygı, insan davranışlarındaki ölçü ve ahlâktır. Bu mesajlarda, insandan istenen ibadetlerin temel ölçüsünün, ahlâkî vasıflar çerçevesinde, bilinçli bir şekilde eyleme geçirilmesidir. Kur’ân-ı Kerim’de insanın nasıl bir fıtrata sahip olduğu, zaafları, iyi ve eksik yönleri konu edinilmiştir. İrade ve akıl sahibi olan insanın isterse yüce bir ahlâka ulaşabileceği veya yine kendi iradesi ile kötü bir ahlâka sahip olabileceği bildirilmiştir. Kur’ân, bu mesajlar ve öğütlerle insana yol göstericidir. Hz. Peygamber’in “Ben güzel ahlâkî tamamlamak üzere gön-derildim” sözü ile “Ey Peygamberim! Şüphesiz sen kesinlikle yüce bir ahlâk üze-resin.” Ayeti Hz. Peygamberin ahlâkının Kur’ân ile bir bütünlük arz ettiğinin göster-gesidir. Biz çalışmamızda, Kur’ân-ı Kerim’de insanın kâmil bir ahlâka sahip olabil-mesini sağlayacak mesajların olduğunu ve bu mesajların Kur’ân’ın bütününde oldu-ğu gibi, belli sürelerinde bir arada toplandığını, İsrâ sûresinde de insana güzel ahlâkî vasıfları kazandırır nitelikte belli ilkelerin bulunduğunu beyan etmeye gayret ettik. Güzel ahlâk sahibi bireylerin oluşturduğu ailelerin ve toplumların huzurlu ve mutlu olduğu, kötü ahlâklı bireylerden oluşan bir toplumun huzurlu, güvenli ve dengeli bir yapıya sahip olmadığı görülmektedir. Dolayısı ile güzel ahlâk, birey ve toplumların hem bu dünyada hem ahirette mutlu olmalarını sağlayan bir olgudur. Bu anlamda ahlâkî ilkeler insan hayatında önemli bir yere sahip olabilmektedir. Kutsal kitabımız Kur’ân’ı-Kerim bu ilkelerin temeli ve en kıymetli öğretisidir. İsrâ sûresi bağlamında bu öğretilerin en temel ilkelerini maddeler halinde belirledik. Çalışmamızda İsrâ sûresindeki ayetleri merkeze alarak Kur’ân’ın genelinde bağlamı olan ayetlerle des-tekleyerek Ahlâkî esasları açıklamaya çalıştık. İsrâ sûresi çerçevesinde ahlâk esasla-rını tasnif ederek çalışmamızı gerçekleştirdik.

(12)

2. Araştırmanın Amacı

Kur’ân-ı Kerim, araştırılması, okunması, anlaşılması, üzerinde düşünülmesi ve yaşanması gereken ilahî bir kelamdır. Yüce Allah’ın kullarına göndermiş olduğu bu ilahî kelama önce iman etmek gerekir. Yüce Allah, kullarının iman sahibi, ahlâklı bireyler olmasını ister. Dolayısı ile bu nitelikte bireylerin oluşturduğu toplumlar da ahlâklı ve erdemli olur. Kur’ân’ın ana konularının başında, insana iyi ve kötüyü ayırt edici ilkeleri bildirmek, hayır ve şer bağlamında doğruyu göstermek gelir. Geçmiş toplumlarda ve günümüzde en çok ihtiyaç duyulan konuların başında ahlâk bulun-maktadır. Günümüzde ahlâkî eylemlerdeki eksikliklerin ve duyarsızlıkların temelin-de Kur’ân ahlâkından uzaklaşmanın etkisi söz konusudur. Bu çalışmanın amacı birey ve toplumların Kur’ân ahlâkını benimsemelerine katkı sağlamak, İsrâ sûresinde derli toplu bir arada bulunan ilkeleri ayetler ışığında açıklamaktır. Kur’ân’da insanın hangi eylemlerinin doğru, hangi eylemlerinin yanlış olduğu bildirilmiştir. Bu bağlamda İsrâ sûresi’nde bildirilen temel ahlaki esasların bilinmesini, anlaşılmasını ve insanlığa faydalı olmasını amaçladık.

3. Araştırmanın Metodu

Tezimizde İsrâ sûresinde ahlâkî ilkeleri konu edinen ayetleri belirledik. Bu ayetler çerçevesinde ahlâkî esasları içeren ilkeleri maddeler halinde tasnif ettik. Bu ayetlerin bağlamında Kur’ân’ın bütününde örnek teşkil eden ayetler, hadisler ile ko-nuları açıkladık. Çalışmamızda tefsir kaynaklarından istifade ederek müelliflerin görüşlerine yer verdik. Temel İslam ahlâk eserleri ve müelliflerinin konu ile ilgili görüşlerinden örneklerler ile maddeleri işledik.

4. Araştırmanın Kaynakları

Araştırmamızın en temel kaynağı yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerim’dir. Bu ça-lışmada İsrâ sûresindeki ayetler tasnif edilmiş, insan davranışlarını olumlu ve olum-suz etkileyen ahlâk esasları belirlenmiştir. Kur’ân’ın genelinde bu sûrede temel olan ahlâk esaslarına örnek teşkil eden ayetlerle konular desteklenmiştir. Ayetlerde tasnif edilen ahlâk esasları hadisler, eski ve yeni tefsir kaynakları, doğu ve batıda yazılmış olan eski-yeni ahlâk eserleri, Kur’ân kavramları sözlükleri, İslam Ansiklopedisi ve çalışmamda kıymetli danışman hocam İsmail Karagöz’ün eserlerinden son derece istifade etmiş bulunmaktayım. Tezimizin Konusu olan İsrâ sûresi ile ilgili tefsir

(13)

ala-nında yapılmış çalışmaları araştırdığımızda Mikail Özkan’ın “Emirler ve Nehiyler

bağlamında İsrâ Süresi” adlı Yüksek Lisans tezi çalışması bulunmaktadır. Bu

çalış-ma daha çok emirler ve yasaklar şeklinde bir çalışçalış-madır. Biz sûreyi ahlâkî esaslar çerçevesinde ele aldığımız için farklılık arz etmektedir. Kerim Aydın’ın yapmış ol-duğu “Din Eğitimi Açısından İsrâ Süresi” adlı Yüksek Lisans tezi yine İsrâ sûresi ile ilgili müstakil bir çalışma olmakla birlikte konu din eğitimi üzerine işlenmiş olup

(14)
(15)

BİRİNCİ BÖLÜM

(16)
(17)

Sözlükte harfleri bir araya getirip seslendirmek ve okumak anlamına gelen Kur’ân; yüce Allah tarafından,1

vahiy yoluyla2 Arapça olarak,3 Peyderpey Peygam-berimize indirilen,4 Allah sözü olduğunda şüphe olmayan,5 Nesilden nesile bize ka-dar tevatüren gelen, Mushaflarda yazılı, Fâtiha suresi ile başlayıp Nâs suresi ile sona eren, okunması ile ibadet edilen ve sevap kazanılan, -323. 015 harf, 77. 439 kelime, 6236 ayet ve 114 sureden oluşan, veciz ve mûciz bir Allah kelâmıdır.6

Kur’ân’ın okunmasının ibadet olması, onun Müslümanların hayatlarının mer-kezini oluşturduğu anlamına gelmektedir. Kur’ân bir bütün olarak vermiş olduğu mesajları ile geçmişte ve gelecekte insanlığa ışık tutma özelliğine sahiptir. Her konu-da zengin bir muhtevaya sahip olması açısınkonu-dan kendisine inanan ve uyan kimseleri en yüksek ahlâk seviyesine ulaştırması ile muciz kabul edilmektedir.7

Kur’ân’ın iman ede insanları en doğru yola iletmesi zaman ve mekân ile sınırlı değildir. Her türlü doğru ve iyiyi içinde barındırır. Kur’ân, iman eden her milleti her nesli en doğru ve iyi olana sevk eder. Kur’ân zahiri ve batını arasındaki insicamı te-min ederek insanın duyguları ve hareketleri ile irtibatını tete-min eder. Bu anlamda en güzel ahlâkı insanlığa sunar. Yeryüzünde icra edilen bu hususlar ile insanoğlunun yaptığı her türlü güzel davranış ibadet niteliğinde değer arz eder.8

Kur’ân’ın genel muhtevasında olduğu gibi İsrâ Sûresinde de insanlığı en iyiye en doğruya sevk eden temel esasların olduğu, insanları ekonomik, sosyal, devletler ve milletler arası her türlü ilişkide iyiye ve doğruya ileten ilkeleri içermektedir.

1 Hâkka, 69/43. 2 Yunus, 10/15. 3 Yusuf, 12/2. 4 Furkan, 25/32. 5 Bakara, 2/2; Secde, 32/2. 6

Karagöz, İsmail. Kur’ân’a Karşı Görevlerimiz, Kar, Ankara: 2013, s. 69.

7Görgün, Tahsin. DİA, Kur’ân, XXVI, s.388-389, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul,2002. 8

(18)

İsra Sûresinde Kur’ân’ın mucizelik özelliğinden ve kıyamete kadar okunup is-tifade edilmek üzere parça parça indirildiği beyan edilmektedir:

اًري ۪ذَنَو اًرِّشَبُم الَِّا َكاَنْلَسْرَا ٓاَمَو ََۜلَزَن ِّقَحْلاِبَو ُهاَنْلَزْنَا ِّقَحْلاِبَو “Biz Kur’an’ı toptan dünya semasına hak ile indirdik ve o da hak ile indi. Ey

Peygamberim! Biz seni ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.”9

ًلي ۪زْنَت ُهاَنْلازَنَو ٍثْكُم ىٰلَع ِساانلا ىَلَع ُُ۫هَاَرْقَتِل ُهاَنْقَرَف اًنٰاْرُقَو

“Ey Peygamberim! Biz, insanlara dura dura, yavaş yavaş okuman için Kur’ân’ı sûrelere ve ayetlere ayırdık ve onu peyderpey ayet ayet indirdik.”10

Müfessirler göre Kur’ân’ın kısım kısım indirilmesinin hikmeti, bir ümmet yetiştirmek, yetişecek olan bu ümmetin bir nizam dâhilinde Kur’ân’ı dünyaya yay-masıdır. Bu sayede beşer âlemi Kur’ân’ı eksiksiz tanımış olacaklardır. Bunun içindir ki yetiştireceği ümmetin ihtiyaç ve hadisatı ölçüsünde peyderpey indirilmiştir.11 Kur’ân’ın Peyderpey indirilmesindeki hikmetler arasında yeni Müslüman olanların kötü alışkanlıklarını, yanlış inançlarını bırakarak yeni hükümlere uyum sağlamalarını kolaylaştırmak içindir.

2. AHLÂK

2. 1. Ahlâkın Tanımı

Ahlâk kelimesi Arapçada "Seciye, huy, tabiat" gibi anlamlara gelmektedir. Ahlâk “hulk ve huluk” kelimesinin çoğuludur. 12

İnsanların fiziki yapıları için "halk", manevî yapıları için de "hulk" kelimeleri-nin kullanıldığı kaynaklarda geçmektedir. Ayrıca "ahlâk", günlük hayatın içerisinde çeşitli alanlarıyla ilgili davranış ve görgü kurallarını, terbiye, kibar ve takdire şayan davranış biçimlerini ifade etmektedir. Ahlâk insanın tutum ve davranışlarını, bu

9 İsra,17/105. 10 İsra,17/106. 11 Kutup, IX, 381. 12

(19)

ranışların kaynağı mahiyetindeki ruhi ve manevî melekelerini ve bu melekeleri sağ-lamaya yönelik bilgi ve düşünce alanını ifade etmektedir.13

2. 2. Ahlâkın Önemi

İnsan akıl sahibi bir varlıktır. Yüce Allah en güzel şekilde yaratmış olduğu in-sana birtakım sorumluluklar vermiştir. Bu sorumlulukları kutsal kitaplarında insanla-ra ve toplumlainsanla-ra göndermiş onları doğru ve yanlışı, iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edici Peygamberlerle desteklemiştir. Fertlerin ve toplumların mutluluğunu ve gelişi-mini sağlayacak olan en önemli ilkeler hiç şüphesiz ilâhi kitaplarda yer almaktadır. Toplumları yaşatan en büyük manevi kuvvetin ahlâk olduğu söylenebilir. Bir toplu-mun çöküşü ahlâkî değerlerinin yitirilmesi ile mümkün olabilir.

İnsan bedenden ve ruhtan yaratılmıştır. Bedenin yeme içme vb. gıdalara ihtiya-cının olduğu gibi ruhun da ibadetlere ve ahlâka ihtiyacı vardır. Zira Ahlâk olmadan ibadet olmayacağı bilinen bir gerçektir. İnsan ruhu Allah’a karşı derin sevgi ve mu-habbeti ile ibadetlerini yaparken bunun tezahürlerini de insani ilişkilerine yansıtmak-tadır.

Ahlâk esasları hayatın merkezini oluşturmaktadır. İlâhî dinlerin esasını teşkil eden temel ahlâk kuralları, insanları iyiliğe ve doğruluğa yönlendirmeyi hedeflemiş-tir. Bu temel kuralların özümsenmesi halinde her türlü kötülük ve zarar önlenebilir. İnsanlığın varlığı ile birlikte filozofların ve felsefecilerin üzerinde düşündüğü en önemli konu ahlâktır. Ahlâkın tesiri her dönemde önemini korumakla birlikte İs-lam’ın temel esasları ile zirveye çıkmış, asırlar boyu insanlığı aydınlatmış ve aydın-latmaya devam etmektedir.

2. 3. Kur’ân’da Ahlâk Kavramı

Kur’ân-ı Kerîm’de ahlâk kelimesi yer almamakla birlikte, biri “âdet ve gele-nek”, diğeri de “ahlâk” manasında olmak üzere iki yerde14

ahlâkın tekili olan “huluk” kelimesi geçmektedir. Ayrıca pek çok ayette yer alan amel teriminin alanı ahlâkî davranışları da içine alacak şekilde geniş tutulmuştur.15

13

İbn Manzûr, Cemaluddin Ebu’l-Fadl Muhammed b. Mükerrem b. Ali b. Ahmed el-Ensari er-Ruveyfi

,Lisânu’l-Arab, XI,371, Beyrut, 1300. (Huluk md.).

14 Şu’arâ, 26/137; Kalem 68/4. 15 Çağrıcı, DİA, Ahlâk, II,11-14.

(20)

Kalem sûresinde "Hiç şüphesiz sen güzel bir ahlâk üzeresin."16 Ayetinde ge-çen "huluk" kelimesi ile ilgili müfessir Hamdi Yazır (1878-1942), "Halk" ve "hulk" aynı kelimeleri ifade etse de "halk" gözlerin gördüğü şekil suret gibi anlamlara gel-mekle birlikte "hulk", gönül ile anlaşılan duyguları ifade etmektedir. Ahlâk, gayret ve çalışma ile insanı en yüksek hayır seviyesine ulaştıracak büyük huyları ifade eder. "Ahlâk güzel huylardır. Çirkin huylu olanlara ise ahlâksız denir" şeklinde açıklamak-tadır.17

Tefsir ve fıkıh âlimi Kurtubî (ö. 671/1273), ahlâk kelimesi ile ilgili şu bilgile-ri vermektedir: "İnsanın kendisini bağlı kıldığı ve bilgile-riayet ettiği edep" demektir. Ya-ratmak kökü ile aynı türden olan ahlâk kelimesi, insanın yapısında tabii olarak bulu-nan edeptir. Buna karakter ve tabiat denir. Buna göre ahlâk, "İnsanın kendini uymak için zorladığı tabiat "demektir.18

2. 4. Kur’ân Ahlâkının Temel Esasları

Kur'ân, insanlığa hidayet rehberi olarak gönderilmiş evrensel bir kitaptır.19 İn-sanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran,20

insanlığı cehaletten kurtaran, sadece geç-mişte tarihi mesajları içermek yerine günümüze ışık tutan çağları aydınlatan, her tür-lü ilim, teknik ve bilim ile örtüşen ilâhî bir kitaptır.

Kur'ân'ın koymuş olduğu emir ve yasaklar, helâl ve haramlar, hüküm ve tav-siyeler, öğüt ve ilkeler, misal ve kıssalar, her biri insanlar için yol gösterici, dalalet ve sapkınlıktan kurtarıcı, onları doğru yola sevk eden bir rehberdir. Bu da Kur’ân’ı Kerim’in en önemli gayesinin güzel ahlâkı güzelleştirme ve düzeltme olduğunu gös-termektedir.

Hiçbir felsefî düşünce Kur’ân’ı Kerim’in ihtiva ettiği ahlâkî kuralları ve insa-ni vazifeleri mükemmel bir şekilde kuramamıştır. 21

16 Kalem, 68/4, Şu’arâ, 26/137.

17 Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, VIII,136, sadeleştirenler, İsmail Karaçam ve arkadaşları,

Zehraveyn Yayınları, İstanbul, tarihsiz.

18 Kurtubî, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Ebu Bekir b. Ferh, el-Cami Li Ahkâmi'l-Kur'ân, XXI, 136,

Beyrut-Lübnan, er-Risale, 1427/2006.

19 Bakara, 2/185; İsrâ,17/9. 20 İbrahim, 14/1.

(21)

“Bu Kur’ân, bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Artık ona uyun ve Al-lah’a karşı gelmekten sakının ta ki, size merhamet edilsin.”22

“Ey Peygamberim! Kendilerine okunan Kur’ân’ı sana indirmiş olmamız

mu-cize olarak müşriklere yetmedi mi? Şüphesiz Kur’ân’da iman eden bir toplum için

kesinlikle bir rahmet ve bir öğüt vardır.”23

“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, göğüslerdeki manevî hastalıklara bir şifa ve müminler için yol gösterici bir rehber ve rahmet olan Kur’ân geldi.”24

Ayetlerden de anlaşıldığı üzere Kur’ân kendisine uyulacak öğütlerle dolu bir kitaptır. Bu öğütlerle insanlığa hidayet rehberi ve insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaran bir nurdur.

Kur'ân'ın ana konusu Allah ve insandır. Kur'ân insanın işlerini dinî ve dün-yevî diye ayırmaz. Yüce Allah, insana hem dündün-yevî hem uhrevî sorumlulukları bir bütün olarak vermiştir. İnsan tek başına bir birey olmanın yanı sıra toplumun bir par-çası olarak üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdür. Kur'ân daha çok toplumsal konuları içermektedir. Bu konular sosyal, ahlâkî, idarî, hukukî ilişkileri ve görevleri beyan eder.25 Bütün bu toplumsal kuralların özünü ahlâkî ilkeler oluşturmaktadır. İslam ahlâkının temel yapısında insanın önce Allah'a karşı ahlâkî davranışları, iman, temiz bir yaşayış ile Allah'ı sevmek ve onun rızasına uygun şekilde davranması yer almaktadır. Daha sonrasında ise Allah'ın yarattığı her şeye şefkat ve merhametle muamele etmesi, ikili ve toplumsal bütün ilişkilerde Al-lah'ın rızasını gözetmesi ve erdemli bir insan hüviyetine bürünmesidir.26

3. İSRÂ SÛRESİ GENEL MUHTEVASI VE AHLÂK

İsrâ sûresi 111 ayettir. Kelimeleri, 1563, harfleri, 6460, Mushaf’taki sıralama-sına göre 17’nci, iniş sırasıralama-sına göre 50’inci sûredir. İsrâ sûresinin Kasas sûresinden sonra, Yunus sûresinden önce Mekke döneminde indiğine dair ittifak edilmiştir. An-cak bazı ayetlerinin Medine’de indiğine dair rivayetler vardır.

22 En’âm, 6/155.

23 Ankebût, 29/51. 24 Yunus, 10/57.

25 Karagöz, İsmail, Kur'ân'ı ve sünneti Anlamak, s. 63.

(22)

Sûre adını, birinci ayetin konusu olan “Gece yürüyüşü anlamına gelen İsrâ” olayından almıştır.27

2-8’inci ayetlerinde İsrâiloğullarından bahsedildiği için sahabe döneminde “Benî İsrâil Sûresi”, birinci ayetin ilk kelimesinden dolayı “Sübhân

Sûre-si” olarak anılmıştır.

Sûre Yüce Allah’ı tesbih ile başlamakta ve O’na hamd ederek sona ermektedir. Sûre, “Gece yolculuğu” anlamına gelen İsrâ hadisesini konu edinerek başlar: “Kendi-sine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, eksiklik-lerden münezzehtir, şanı yücedir. Hiç şüphesiz Allah, sadece O, her sözü çok iyi işi-ten, her şeyi çok iyi görendir.”

Sûrenin ana konusunu Hz. Muhammed (s.a.s.) ve Mekke halkının O’na karşı tutumu oluşturmaktadır. İsrâ ve miraç hadisesi beyan edildikten sonra tevhîd yani tek Allah inancının temel kaideleri açıklanmaktadır. Sûrede cahiliye putperestlerinin çirkin davranışlarının reddedildiği, ahlâkî ilkelerin ihtiva ettiği konuların ele alındığı görülmektedir. Peygamberlere verilen mucizeler ve Hz. Muhammed (s.a.s)’e verilen deliller beyan edilmektedir. Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’e olan düşmanlıkla-rı, ona inen ayetler üzerinde fitne çıkarmaya çalışmaları ve Hz. Peygamber’i Mek-ke’den çıkarma çabaları konu edinilmektedir. Sûre, “Ey Peygamberim! Çocuk edin-meyen, mülkte ortağı olmayan, acizlikten ötürü velî ve vasisi bulunmayan Allah’a hamd olsun de ve O’nu tekbir ile yücelt.”28

Ayeti ile sona ermektedir.

İsra Sûresinin kendine has özellikleri vardır. Sûrede Kur’ân-ı Kerim’in hidayet rehberi olduğu ve içinde bulunduğu toplumun onu nasıl karşıladığına vurgu yapıl-maktadır. Diğer Peygamberlere verilen mucizeler ve onlara karşı çıkan halkının nasıl helâk oldukları beyan edilirken Hz. Muhammed’e ayrı bir imtiyazın verildiği, Yüce Allah’ın isim ve sıfatları açıklanarak onun noksan sıfatlardan münezzeh olduğu be-yan edilmektedir. İsrailoğullarına Yüce Allah’ın varlığı ve birliği bildirilirken Hz.

27

Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Carullah, Mahmud. b. Ömer. El Keşşaf an Hakaiki Kavamidi’t-Tenzîl ve

Uyuni’l-Ekavili fi Vucûhi’t-Te’vîl, II, 275 Dâru’l-Kitâbi’l-Azya, Beyrut, 2006.

28 Taberî, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir b Yezîd el-Amûlî el-Bağdadî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîl’i-Âyi’l-Kur’ân,

Kahire, Daru’l-Hicr Li’t-Tibaati ve’n-Neşri ve’t-Tevzi’ı ve’l İ’lan, XIV, 411,412, tahkik, Abdullah b. Abdül-muhsin, et-Türkî, 2001/1422; Karaman, Hayreddin ve arkadaşları, Kur’ân Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, III. s. 457, 3, basım, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007; bk. Yaşaroğlu, M. Kamil, DİA, İsrâ Süresi, XXIII, 177-178, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2001.

(23)

Nuh’un nasıl şükreden bir kul olduğu açıklanarak kendi soylarının inanan bir halk olduğu hatırlatılmaktadır. Mekkeli müşriklerin İsrailoğullarının başına gelen birçok olaydan ders almaları uyarısında bulunularak Kur’ân’da bu kıssaların neden anlatıl-dığı bu kıssalardan ibret almaları gerektiği beyan edilmektedir. Hz Muhammed’in şahsiyeti ile ilgili birçok konudan bahsedilirken konular kademeli şekilde izah edil-mektedir.

Birinci kademede isrâ ve miraç olayı ile Hz. Muhammed’in bir gece Mescidi Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya götürülmesi olayı ile ken-disine bir takım ayetlerin gösterildiğine işaret edilir. Yüce Allah’ın varlığı ve birliği ile her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olduğu temel olarak işlenmektedir.

İkinci kademede tevhid ve temel kaideleri ele alınırken sosyal hayatı düzenle-yen, fert ve toplumların huzur ve barış içerisinde yaşamalarını temin edici prensipler, ahlâki ilkeler işlenmektedir. Birey, aile ve toplumun temelini oluşturan ahlâki ilkeler, davranış ve iletişim prensipleri ile toplumlara hidayet rehberi olma özelliği geniş bir şekilde ele alınmaktadır.

Üçüncü aşamada Putperestlik ve Allah’a ortak koşmaları, ahireti inkâr etmele-ri, Hz Peygambere iftira etmeleri konu edinilirken Yüce Allah’ın müminlere iman etmeyenlere karşı güzel muamelede bulunmalarını emretmesi dikkat çekmektedir.

Dördüncü kademede Hz. Muhammed ve diğer Peygamberler arasındaki farklar beyan edilmektedir. Daha önceki Peygamberlere mucizelerin verildiği, Hz Muham-med’e niçin bu mucizelerin verilmediği beyan edilmektedir. İsrâ ve miraç mucizele-rini inkâr edenlerin azap ile tehdit edildikleri, İblis kıssası ile İblis’in insanları nasıl doğru yoldan saptırması, Yüce Allah’ın insanoğluna bahşettiği sayısız nimetlerden ve ona karşı şükran borcunu yerine getirmeleri, Allah’ı hatırlamaları, ona itaat ve kulluk yapmaları konu edinilmektedir.

Sûrenin son merhalesinde, müşrikleri Hz. Peygambere karşı düşmanlıkları, ayetler hakkında fitne çıkarmaları, Hz. Peygamberi Mekke dışına çıkarma gayretleri anlatılmaktadır.

Yüce Allah Hz. Peygamber’e Kur’ân’ı okumaya, namazını kılmaya, gireceği ve çıkacağı yerlerin hayırlı olması için Allah’a dua etmeye, hakkın geldiğini, batılın yok olduğunu ilân etmeye devam etmesini emretmektedir. Kendisine Kur’ân’ın

(24)

mü-minler için şifa ve rahmet olduğu bilgisi verilmektedir. Fakat insanlara bu konuda çok az bilgi verildiğine temas edilmektedir.29

Sûre Kur’ân ve ondaki hakikatleri dile getirerek son bulmaktadır. Sûre hamdin, çocuk edinmemiş olan, hükümranlığında ortağı bulunmayan, yardımcıya da ihtiyaç duymayan, Allah’a mahsus olduğunu beyan ederek son buluyor. Sûrenin ilk ayetle-rinde olduğu gibi son ayetlerinin de Allah’ı tesbih ve tenzih ederek son bulduğu gö-rülüyor.30

29

Mevdûdi Ebu’l-Âla, Tefhîmu’l-Kur’ân, tercüme, Muhammed Han Kayani Karac Yusuf, Şişman Nazife, Bosna-lı İsmail, Ünal Ali, Aktaş Hamdi, III,S.73, İnsan Yayınları, İstanbul, 1991; Şevkânî, Muhammed b. Ali. B. Mu-hammed, Fethu’l-Kadîr, el-Câmî Beyne fenneyi’r-Rivâyeti ve’d-Dirâyeti Min İlmi’-Tefsîr III. s.206. Beyrut, 1996.

30

Nesefi, Ahmed b., Muhammed b. İmam Ebu’l Berekât. El Vadıhu’l-Mesalik Alâ Tefsîri’l- Medârik, (Haşiye; Celâlî, Molla Mûsa) III,419, Ravza Yayınları, İstanbul 2017; Kutup, S. IX, 274-278; Es- Sâbûnî, Muhammed Ali,

(25)

İKİNCİ BÖLÜM

(26)

İsra Sûresinin

َعَم ْلَعْجَت َلَّ ۟ ًلَّوُذ ْخَم اًموُمْذَم َدُعْقَتَف َرَخٰا اًهٰلِا ِ ٰٰاللّ

“Allah ile birlikte

başka ilahlar edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın.”31 ٰلِا ِ ٰٰاللّ َعَم ْلَعْجَت َلََّو َِۜةَمْكِحْلا َنِم َكُّبَر َكْيَلِا ٓى ٰحْوَا ٓاامِم َكِل ٰذ ا ًروُحْدَم اًموُلَم َمانَهَج ي۪ف ىٰقْلُتَف َرَخٰا اًه

“Ey Peygamberim! Bu Emir ve Yasaklar, Rabbinin sana vahyettiği bazı hik-metlerdir. Sen Allah ile birlikte başka bir ilah edime, yoksa kınanmış ve Allah’ın

rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.”32

ًلي۪بَس ِشْرَعْلا يِذ ىٰلِا اْوَغَتْب َلَّ اًذِا َنوُلوُقَي اَمَك ٌةَهِلٰا ُٓهَعَم َناَك ْوَل ْلُق “Ey Peygamberim! De ki: Eğer müşriklerin söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilahlar olsaydı o zaman bu ilahlar da kesinlikle arşın sahibi Allah’a yaklaşmak için bir yol ararlardı.”33

Anlamındaki ayetler, Allah’ın bilinmesi gerektiğini ifade eder. 22, 39, 42’nci ayetlerinde geçen “Allah ile birlikte başka ilahlar edinme” cüm-leleri, yüce Allah’ın birliğinin insanlara bildirilmesi ve asla O’na başka ilahların or-tak koşulmaması hususunda bir uyarı mahiyetindedir.

“Vâhid” ismi, sözlük anlamı olarak bir, tek anlamlarına gelmektedir. Allah’ın sıfatı olarak eşi, benzeri, örneği ve ortağı bulunmayan, kadim ve ezeli oluşunda bir tek olan, yegane varlık anlamlarına gelir.34

Allah’ın tek olması, zatı, sıfatları, isimleri, hangi açıdan mülahaza edilirse edilsin hiçbir ortağı ve benzerinin olmamasıdır. İlahlık yalnızca ona mahsus olup, ilah, rab, mabud, hâlık, râzık oluşunda da tektir.35

İnsanın ilk görevlerinden biri de Allah’ı bilmektir. Allah’ı bilmek, insanın en başta gelen kulluk görevidir. Allah’ın isim ve sıfatları tanımak, emir ve yasaklarına, ilke ve hükümlerine uymakla, O’nu

31 İsrâ, 17/22. 32 İsrâ, 17/39. 33 İsrâ, 17/42.

34 Yavuz, Şevki, Yusuf, Vahdaniyet, DİA, XXXXII, 428-430, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2012. 35Karagöz, Esma-i Hüsna, s. 108, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, İstanbul, 2010.

(27)

sevmek ve O’na karşı gelmekten sakınmakla mümkün olur. İnsanın ahlâk sahibi

olmasını sağlayan etmen, Allah sevgisi, Allah korkusu, Allah tarafından sürekli

mu-rakabe altında oluşu, ahirette söz, eylem ve davranışlarından sorguya çekilecek olu-şu, iman ve itaatine göre cennet ve cehenneme gitme inancıdır. Kur’ân-ı Kerim’ de bu konu sıkça vurgulanmış, insanların Kur’ân ahlâkına sahip olmaları hedeflenmiş-tir.36

Yüce Allah insanı en güzel şekilde yaratmış,37

ona duyması için kulaklar, gör-mesi için gözler ve kalp vermiştir.38

Yeryüzünü onun için bir yerleşme yeri, gökyü-zünü de sağlam bir kubbe yapmıştır.39

İnsanın hayatı boyunca ihtiyaç duyacağı her türlü nimeti yaratmış ve onun istifadesine sunmuştur. Güneş, Ay ve yıldızlarla bera-ber gece ile gündüzü yaratmış ve geceyi uyuma, dinlenme için, gündüzü insanın ça-lışması için uygun biçimde yaratmıştır.40

Denizlerde hem içinde yemek, taze et hem de içinde süs eşyası bulunan inci, mercan bulundurmuştur. Aynı zamanda suları yara-rak giden ulaşım vasıtaları imkânı sunmuştur.41

Bütün bu nimetler karşısında inansın Allah’ı tanıması, varlığına, birliğine, isim ve sıfatlarına inanması ve hakkıyla kulluk etmesi, nimetlere şükretmesi ahlâkî bir görevdir.

Allah’ın varlığına ve birliğine iman eden insan kalbinde Allah korkusu, vic-dan ve merhamet duygusu barındırır. Bu duygular insanın dünya hayatında insanlara ve diğer canlılara karşı davranışlarına yansır. Böylece ahlâkı güzelleşir. Allah’a iman eden kimse, Kur’ân’a ve onun mesajlarına da iman eder. Allah’ın isimlerine ve sıfat-larına iman eder. İman ve Kur’ân ahlâkı arasında böyle bir bağ olduğu görülmekte-dir. Allah’ı bilmeyen ve tanımayan insan, yarata ve sayısız nimetler veren yüce Al-lah’a nankörlük etmiş olur. Nankörlük, ahlâk dışı bir davranıştır.

1. 2. Allah’ın İsim ve Sıfatlarını Bilmek

36 bk. Kutluer, İlhan, DİA, İnsan, XXII, 320-323, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000; Karagöz,

İsmail, İnsan Din ve Özgürlük, üçüncü baskı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara: 2017.

37 Tîn, 95/4. 38 Mülk, 67/23.

39 Mü’min, 40/64; Nebe,78/12. 40 Nebe, 78/9, 11.

(28)

İsra süresinin 30, 57, 65, 84, 87, 96,1 10. Ayetlerde yüce Allah’ın “el-Basîr (her şeyi gören)”, “el-Habîr (her şeyden haberdar olan, gizli aşikar her şeyi bilen)”, “er-Rezzak (bol nimet, maddi ve manevi rızık veren),”42

“el-Halîm (çok sakin, he-men öfkelenmeyen, acele etmeyen, teenni ile hareket eden), el-Ğafûr (çok affe-den,çok bağışlayan),43

“Mu’azzib (kâfirleri, suç işleyenleri, zalimleri, günahkarları cezalandıran),”44

“el-Vekîl (güvenilen, koruyan, yardım eden, görüp gözeten, her şeyin malik ve yöneticisi olan),”45

“er-Rahman (çok merhametli),”46 isim ve sıfatları zikredilmektedir.

İsim, müsemmaya delalet etmek üzere konulan sözcük, bir şeyin kendisi ile bi-lindiği ad ve alametidir. İsim varlığın işareti, göstergesi ve onu tanıma vasıtası olarak bilinir.

Sıfat, bir varlığın nitelik ve özelliklerini belirtmek anlamında mastar, bir varlı-ğın tanınmasını sağlayan hal ve nitelikleri açısından isim olan sıfat kelimesi terim olarak Allah’ın insanlar tarafından bilinmesini sağlayan nitelikleri veya onun zatına nispet edilen mana ve mefhum şeklinde tanımlanır.47

Allah’ın isim ve sıfatları onu farklı yönlerden tanıtan sıfatlardır. Yüce Allah’ın insanlar tarafından bilinmesini ve tanınmasını sağlarlar. Yüce Allah’ın isimleri birer nitelikten ibarettir. Allah’ın zatı için özel olan tek isim “Allah” lafzıdır. Diğer isimle-ri ise Allah’ın sıfatlarıdır. “Ğafûr, Rahîm, Hakîm…” Bu sıfatların isimleisimle-ri ve fiilleisimle-ri Yüce Allah’a isnat edilir. Bu isim ve sıfatlar Allah’ı tanımada önemli bir role sahip-tirler.48

Allah’ı isim ve sıfatları ile tanımak, ona kulluk etmek, itaat etmekle mümkün olabilir. İnsan Yüce Allah’ın kendisine vermiş olduğu akıl ile düşünerek, Allah’ın varlığı ve birliğinin sayısız delillerini, ayetlerini temaşa edebilir ve onun sıfatlarını görebilir, idrak edebilir. Ancak bu sıfatları tam olarak anlayabilmesi için insana 42 İsrâ,17/30, 84, 96. 43 İsrâ,17/44. 44 İsrâ, 17/57. 45 İsrâ,17/65. 46 İsrâ,17/87, 110.

47 Çelebi, İlyas, Sıfat, DİA, XXXVII, 100-106, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2012. 48 bk. Karagöz, Esma-i Hüsna, s. 33-35, 72, 107.

(29)

sal kitaplar ve Peygamberler gönderilmiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.) ve ona gönderilmiş olan Kur’ân-ı Kerim’de bu sıfat ve fiiller tanıtılmıştır.

Allah’ın isim ve sıfatlarını bilen insan onun yüceliğini, bilgisinin ve gücünün sonsuzluğunu bilir. Yaratıcısını tanır. Dünyada yapmış olduğu her davranışının Yüce Allah tarafından görüldüğünü, bilindiğini bilir. Bu bilgi ona kulluğunu, Yüce Al-lah’ın azameti karşısındaki acizliğini hatırlatır. Böylelikle ahlakı güzelleşir. Kendine Kur’ân ahlâkını rehber edinir.

Kur’ân-ı Kerim’de isim ve isim tamlaması şeklinde Allah’ın 200 ismi geçmek-tedir. Hadislerde Allah’ın 99 ismi bildirilir.49

Yücelik ve aşkınlık ifade eden, insan-larda saygı uyandıran bu isim ve sıfatlar ile dua etmek, dua ve ibadetin kabulüne ve-sile olmaktadır. Dua Allah ile kul arasında özel bir iletişimdir. İnsana kul olduğunu hatırlatarak, Allah’a sığınmayı, her türlü zorluk karşısında onun lütuf ve ihsanının, merhamet ve şefkatinin enginliğine dayanarak huzur ve sükûn bulmayı sağlar. Allah ile olan bu bağ güçlendikçe mümin ahlaki açıdan olgunlaşır. Kalbini kötü düşünce-lerden arındırarak iyi ve güzel huylarla donatır.

1. 3. Allah’ı Tesbih Etmek

İsra sûresinin

ُحِّبَسُي الَِّا ٍء ْيَش ْنِم ْنِاَو َۜانِهي۪ف ْنَمَو ُض ْرَ ْلَّاَو ُعْباسلا ُتاَو ٰماسلا ُهَل ُحِّبَسُت َناَك ُهانِا َْۜمُهَحي۪بْسَت َنوُهَقْفَت َلَّ ْنِكٰلَو ۪هِدْمَحِب

اًروُفَغ اًمي۪لَح “Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah’ı tespih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, Allah’ı hamd ederek tespih etmiş olmasın. Fakat siz bu varlıkların tespih-lerini anlayamazsınız.” Anlamındaki 44’üncü ayetinde canlı-cansız her şeyin Allah’ı zikrettikleri beyan edilmektedir.50 Tesbih etmek, yaratılış gayesi kulluk olan insanın, Rabbine karşı görevlerinin başında gelir. Tesbih, yüce Allah’ı ulûhiyetle bağdaşma-yan her türlü eksiklikten ve noksan sıfatlardan tenzih etmek anlamındadır. Yüce Al-lah’a ibadet etme konusunda hızlı hareket etmek, kötülüklerden uzak olup, iyi işler yapmak anlamlarını ifade eder.51

Yüce Allah’ı tesbih iki şekilde yerine getirilir:

49 Buhârî, De’avât, 6. 8.

50 bk. Hadîd,57/1; Haşr, 59/1; Cuma, 62/1; Nur,24/41; Enbiyâ, 21/79; Sâd,38/8,19 51 İsfehânî, el-Müfredât, s. 475.

(30)

a) Söz ile tesbih. Allah’ı her türlü eksiklikten tenzih eden cümleleri dil ile söy-lemek, sübhânellah, Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim demektir.

b) Hal ile tesbih. İnsanların yaratılış gayelerine uygun hareket ederek kendile-rine uygun görevleri yekendile-rine getirmeleridir. İnsanların iman edip itaat etmeleri, salih ameller işleyerek farz ibadetleri yerine getirmeleri, haramlardan sakınmaları ve Kur’ân ahlâkına sahip olmalarıdır. Kâinattaki her varlığın Allah’ı tesbih etmesi, belli bir düzen içinde hareket eden varlıkların her birinin ayrı ayrı görevlerini yerine ge-tirmeleri, düzen içinde hareket etmeleri yüce Allah’ın varlığının ve birliğinin, hikmet ve kudretinin göstergesidir. Eserden müessire giden bir anlayış ve kavrayış ile yüce Allah’ı tesbih etmektir.

1. 4. Allah’ı Dua Etmek

Bu hükmü sûrenin

َكِت َلَصِب ْرَهْجَت َلََّو ۚىٰنْسُحْلا ُءٓاَمْسَ ْلَّا ُهَلَف اوُعْدَت اَم اًٰيَا ََۜن ٰمْحارلا اوُعْدا ِوَا َ ٰٰاللّ اوُعْدا ِلُق َكِل ٰذ َنْيَب َِِتْباَو اَهِب ِْْفاَخُت َلََّو

ًلي۪بَس “Ey Peygamberim! De ki: İster Allah diye dua edin ister Rahman diye dua edin. Allah’ın hangi ismi ile dua ederseniz edin olur, çünkü en güzel isimler O’nundur. Namazında Kur’ân okurken sesini fazla yükseltme, fazla da kısma, ikisi-nin arası bir yol tut.”52

Anlamındaki 110’uncu ayeti ifade etmektedir.

Dua sözlükte çağırmak, istemek, davet etmek ve yardım talep etmek,53

din ıstı-lahında ise, Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini, zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile onun lütuf, nimet ve yardımını, dünya ve ahirette nimetler ve iyilikler ihsan etmesini, üzerindeki dert sıkıntı ve belayı gidermesini, günah hata ve kusurları-nın bağışlanmasını dilemesi, yalvarıp yakarması ona halini, aczini, arz edip niyazda bulunmasıdır.54

Allah’a dua etmek, ibadettir, kişini kendisi muhtaç, Allah’ı kudretli görmekte-dir. Dua etmeyen insan kibirlenmiş, kendini kendine yeterli görmüş, Allah’ın dua edin emrini yerine getirmemiş, sonuçta isyan etmiş oyun. Kibirlenme ve isyan gayr-i ahlakî davranışlardır. 52 İsra, 17/110. 53 İsfehânî, el-Müfredât, s.383. 54 Cilacı, s. 529-530.

(31)

2. Peygamberleri Hak Bilmek

Bu hükmü, sûrenin

َلْعَا َكُّبَرَو اًروُبَز َد ُُ۫واَد اَنْيَتٰاَو ٍضْعَب ىٰلَع َنٰ۪يِبانلا َضْعَب اَنْلاضَف ْدَقَلَو َِۜضْرَ ْلَّاَو ِتاَو ٰماسلا يِف ْنَمِب ُم

“Ey Peygamber’im! Rabbin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Andol-sun biz Peygamberlerin bir kısmını diğerlerine üstün kıldık. Dâvûd’a da Zebur’u verdik.”55

Anlamındaki 55’inci ayetidir.

Yüce Allah ayette Peygamberler gönderdiğini ve peygamberleri birbirinden üstün kıldığını beyan etmektedir.

"Peygamber", Farsça kökenli bir kelime olup “Allah’tan haber getiren" demek-tir. Kur'ân-ı Kerim'de bu anlam, "resul" ve "nebî" kelimeleri ile ifade edilmişdemek-tir.

"Resul", elçi, "nebî"; haber veren, haber getiren demektir. Peygamberler,

Kur'ân-ı Kerim'de “mürsel” (elçi), “nezîr” (uyarKur'ân-ıcKur'ân-ı), “beşîr” (müjdeleyici) ve “hâdî” (yol

gös-terici) kelimeleriyle de ifade edilmiştir.

Dinî bir terim olarak resul ve nebî, Allah'ın kulları arasından seçtiği ve vahiyle şereflendirerek mesajlarını, emir ve yasaklarını, öğüt ve tavsiyelerini insanlara ulaş-tırmak üzere görevlendirdiği kimselere denir.

İlk peygamber Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e kadar insanlara gönderilen peygamberlerin 25 tanesinin ismi Kur’ân-ı Kerimde zikredil-mektedir.

Ayrıca Kur’ân’da ismi geçen Üzeyir,56 Lokman57 ve Zülkarneyn'in58 velî mi nebî mi olduğu konusunda ihtilaf edilmiştir. Ancak Allah'ın insanlık âlemine gön-derdiği peygamberler sadece ismi Kur'ân’da geçenlerden ibaret değildir. Çünkü biz-zat yüce Allah, Nisâ suresinin 163’üncü ayetinde; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına, İsa, Eyyûb, Yunus, Harun ve Süleyman'a vahyettiğini Davud Peygambe-re Zebur'u verdiğini bildirdikten sonra, "Daha önce kıssalarını sana anlattığımız Peygambe-

re-suller gönderdik, kıssalarını anlatmadığımız nice rere-suller gönderdik" ve Mü’min

55 İsrâ, 17/55

56 Tevbe, 9/30. 57 Lokman, 31/12-19. 58 Kehf, 18/33-98.

(32)

suresinin 78’inci ayetinde, "Ey Peygamberim! Andolsun senden önce de peygamber-ler gönderdik, onlardan sana anlattıklarımız da var, anlatmadıklarımız da var" buyu-rarak Kur'ân'da isimlerini bildirmediği nice peygamber gönderdiğini beyan etmiştir. Nahl sûresinin 36’ncı ayetinde her topluma peygamber gönderdiğini bildirmiştir. Yüce Allah, her peygamberi, kendi kavminin diliyle göndermiştir.59

Yüce Allah, Hz. Musa'nın elinde asanın yılana dönüşmesi,60

Hz. İsa'nın ölüleri diriltmesi,61 Hz. Süleyman'ın bir kuşla konuşması62 Hz. İbrahim'i ateşin yakmaması63 örneklerinde olduğu gibi peygamberlere mucizeler vermiştir.64

Peygamberlik, Allah vergisidir, çalışma ve ibadet ile elde edilemez. Yüce Al-lah, peygamberlik görevini kime vereceğini bilir ve dilediğini peygamber olarak se-çer.65

Peygamberler kendilerine kitap, hüküm ve hikmet verilen ve vahye mazhar olan kimselerdir.66

Bütün Peygambere iman etmek; insanlara doğru yolu göstermek için, Allah tarafından toplumlara seçkin kimseleri gönderdiğine, bu kimselerin Allah'tan ge-tirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna iman etmek demektir. İman ba-kımından peygamberler arasında ayırım yapılmaz.67

Bütün peygamberler; özü, sözü, işi, eylem ve davranışları ile dosdoğru olan, güvenilir, Allah'ın kendilerine verdiği bütün görevleri hakkıyla yerine getiren, akıllı ve günahsız insanlardır. Doğru sözlü ve dürüst olmak (sıdk), güvenilir olmak

(ema-net), Allah'tan aldığı emirlere eksiksiz halka ulaştırmak (tebliğ), akıllı olmak (feta-net) ve günahsız olmak (ismet) bütün peygamberlerin ortak özellikleridir.

Peygam-berleri inkâr etmemiş ve büyük günah işlememişlerdir. Çünkü onlar, insanlara örnek 59 İbrahim, 14/4. 60 Tâhâ, 20/17-21. 61 Mâide, 5/110. 62 Neml, 27/20-28. 63 Enbiyâ, 21/58-69. 64 Ra'd, 13/38. 65 Cum‘a, 62/4.

66 Hadîd, 57/25-26; Hac, 22/52; Âl-i İmran, 3/79, 81; Nisâ, 4/63–165; Ahzab, 33/45. 67 Bk. Bakara, 2/285.

(33)

ve model olarak gönderilmişlerdir. 68

Yüce Allah, her insana farklı yetenekler vermiştir. Aynı zamanda insan fiziki açıdan da farklı yaratılmıştır. Kimi insanın ten rengi beyaz, kimi esmer tenlidir. Ko-nuştukları diller de farklı olabilmektedir. Peygamberlerin de aynı şekilde farklı özel-likleri vardır. İnsanlardaki bütün bu özelözel-liklerin Allah katında bir değeri yoktur. On-ların Allah katında değerli olan özellikleri,69

iman, ibadet, itaat, Ahlâk ve takvaları-dır.

Peygamberlerin ortak oldukları nübüvvet konusunda aralarında bir fark yoktur ancak kendilerine bahşedilen mucizeleri ve üstün meziyetleri bakımından farklıdır. Mesela, yüce Allah, Hz. İbrahim’i kendine dost edinmiş,70

Hz. Musa ile konuşmuş,71 Hz. İsa’yı babasız yaratmış ve kendisine küçük yaşta mucizeler vermiş,72

Hz. Süley-man’a ihtişamlı bir hükümranlık vermiş,73

Hz Muhammed’i âlemlere rahmet olarak göndermiştir.74

Peygamberlere iman, mü’min ve Müslüman olmanın olmazsa olmaz şartı ve Kur’ân ahlakının gereğidir.

3. Kur’ân’ı Bilmek

Bu hükmü sûrenin,

اَم ِنٰاْرُقْلا َنِم ُلِّزَنُنَو اًراَسَخ الَِّا َني ۪مِلااظلا ُدي ۪زَي َلََّو ََۙني۪نِمْؤُمْلِل ٌةَمْحَرَو ٌءٓاَفِش َوُه

“Ey Peygamber’im! Biz Kur’ân’dan Müminler için şifa ve rahmet olan ayetler indiriyoruz. Kur’ân zalimlerin ancak ziyanını artırır.” Anlamındaki 82’nci ayeti ifade etmektedir.75

68 Karagöz İsmail, İman İlmihali, s. 91-99, Kar Yayınları, 2014-Ankara. 69 bk. Hucurât, 49/13. 70 bk. Nisâ, 4/125. 71 bk. Nisâ, 4/164. 72 bk. Âl-i İmran, 3/45, 49. 73 bk, Enbiyâ, 21/107. 74 bk. Enbiyâ, 21/107.

(34)

3. 1. Kur’ân Allah’ın Kelamıdır

Kur’ân’ın Allah kelamı olduğu, “Biz İndiriyoruz” ibaresinden

çıkarılmakta-dır. Kur’ân’ın Allah Kelamı olduğunu destekleyen ayetler bulunmaktaçıkarılmakta-dır. Kur’ân, Rabbinin katından hak olarak indirilmiştir.” Anlamındaki ayet 76

ve benzeri birçok ayet ifade eder.77 Kur’ân vahiy meleği Cebrail’in veya Hz. Muhammed’in sözü değil Allah sözüdür. Mümin ve Müslüman olabilmek için Kur’ân’ı Allah sözü olarak ka-bul etmek şarttır.

3.2. Kur’ân Müminler İçin Şifadır

“Şifa” kelimesi, hastalıktan kurtulma ve iyileşme, anlamlarına gelir.78 Kur’ân’ın şifa olması, onun pratik bir tedavi içermesi anlamına gelmemektedir. Kur’ân’ın şifa boyutu daha çok ruhî ve ahlâkî hastalıkları içerisine almaktadır. Küfür, şirk, nifak, zulüm, düşmanlık, hırs, yalan, hile, aldatma, ümitsizlik, cehalet, taassup, fitne, bozgunculuk, dalâlet, atalet, kötü niyet, gibi, itikadî, amelî, ahlâkî ve sosyal hastalıklardır.

Kur’ân’ın ruhi hastalıklara şifa olması iki çeşittir:

(a) Batıl inançlar. Batıl ve bozuk inançlar, bunların en önemlileri, ilahiyat, nü-büvvet, ahiret ve kaza kader ile ilgili bozuk ve fasit inançlardır.

(b) Kötü ahlâk ve huylar. Kur’ân bunların açıklanmasını ve onda bulunan ahlâkî bozuklukların tanıtılmasını ve üstün ahlâkî huy ve amellere irşat edip doğru yolu, kâmil olan yüce ahlâkî göstermeyi amaç edinmiştir. Bu bağlamda Kur’ân, ru-hani hastalıklara şifa kaynağı olmaktadır.

Bedeni hastalıklar konusunda da Kur’ân’ın şifa olabilir.79

Hz. Peygamber’in uygulamalarında şifa için bazı ayetleri okuduğu bilinmektedir. Aişe (ö. 58/678)’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamberin vefatı ile sonuçlanan hastalığında, Felak ve Nâs okuduğu ve kendisine üflediği, hastalığı ağırlaştığında ise bu duaları Hz. Ai-şe’nin ona okuyup üflediği ve eli ile vücuduna meshettiği rivayetlerde geçmektedir.80

76 En’âm, 6/114.

77 bk. Vâkı’a, 54/80; Hakka, 69/43; Fussılet, 41/42; Zümer,39/1; Mümin, 40/2; Casiye, 45/2; Ahkaf, 46/2. 78 İsfehânî, el-Müfredât, s. 557.

79 Razî, XXI, 34.

(35)

Kur’ân’ın ruhlara şifa olabilmesi için ona iman etmek, onu okumak, içindeki öğütleri öğrenmek, tanımak, anlamak, emir ve yasaklarına, helâl ve haramlarına, hü-küm ve tavsiyelerine uymak gerektiği Kur’ân ayetlerinde beyan edilmiştir.81

Görüldüğü gibi Kur’ân ahlâkî hastalıklara derman olmakta insanı, kâmil ve yü-ce ahlâka sahip olabileyü-cek doğru yola sevk etmektedir.

3.3. Kur’ân Müminler İçin Rahmettir

Kur’ân, müminlerin dünya hayatında mutlu, sağlıklı ve güzel bir biçimde yaşa-yabilmeleri için gerekli olan bilgileri, emir ve yasakları, ilke ve hükümleri içermek-tedir. Onu okuyanlara büyük ecirler kazandırır. Allah’ın mağfiretine ve hoşnutluğuna layık kılar. Müminler için büyük kolaylıklar sağlar.82

Dünya ve ahiret mutluluğunu kazanır.

3.4. Kur’ân Kâfirlerin Ziyanını Artırır

Konu başındaki ayette geçen “zalimler” ile maksat kâfirlerdir. Kâfirler, iman etmedikleri için Kur’ân’ı anlamazlar ve ondan istifade edemezler. Yüce Allah, “İman etmeyenlerin kulaklarında bir ağırlık olduğunu ve Kur’ân’ın da onlara kapalı ve anla-şılmaz olduğunu beyan etmektedir.83

Kâfirler, iman etmemekle onun rehberliğinden, şifa ve rahmetinden mahrum kalırlar. Nimetlerinden mahrum kaldıkları gibi ahirette ziyanları çok olur ve cennet-ten de mahrum olurlar. Orada bütün bu mahrumiyetler karşısında pişmanlık duyarak “Nice Kâfirler, keşke Müslüman olsaydık diyerek, bunu temenni edeceklerdir”84

Kur’ân kendisine iman edip kulak vermeyen kimselere şifa olmamakla birlikte manevi ve ahlâkî hastalıklarının artmasına sebep olur. “Kalplerinde hastalık olanlara gelince inen süre onların küfürlerine küfür kattı. Onlar kâfir olarak öldüler.”85

Ayetlerden anlaşıldığı üzere Kur’ân, inanlar için ruhlara, gönüllere, bedenlere şifa olmaktadır. İnsanlara ahlâkî esasları öğütleyerek dünya ve ahiret mutluluğu sağ-lar, inananlar için yol göstericidir. İnanmayanlar için ise ancak onların zararlarını

81 bk. Âl-i İmran, 3/101-103; Nisâ, 4/175; A’raf, 7/170. 82 A’raf, 7/157.

83 Fussılet, 41/44. 84 Hıcr, 15/1. 85 Tevbe, 9/125.

(36)

artırmaktadır. Onlar doğru yolu bulmadıkları sürece Kur’ân’ın nimetlerinden istifade edememektedirler. Böylece onlar, Allah’ın rahmetinden ve mağfiretinden de uzak kalmış olurlar.

4. Denetim Ve Gözetim Altında Olduğumuzu Bilmek

Bu hükmü, sûrenin

َلََّو ْمُهَباَتِك َن ُُ۫ؤَرْقَي َكِئٰٓل ۟وُاَف ۪هِني ۪مَيِب ُهَباَتِك َيِت ُ۫وُا ْنَمَف ْۚمِهِماَمِاِب ٍساَنُا الُك اوُعْدَن َمْوَي ًلي۪تَف َنوُمَلْظُي

“Biz kıyamet günü, bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağız. O gün kime amellerinin yazılı olduğu kitabı sağ tarafından verilirse işte onlar, kitapla-rını okurlar ve kıl kadar zulmedilmezler.” Anlamındaki 71’inci ayeti ifade etmekte-dir.

Ayette geçen “O gün kime amellerinin yazılı olduğu kitabı sağ tarafından veri-lirse işte onlar, kitaplarını okurlar.” Cümlesi ile kastedilen manalar üzerinde insanla-rın yaptıkları davranışlainsanla-rın dünyada kayıt altına alındığını izah etmeye çalışacağız.

Amel defteri, Kur’ân’da “suhuf” ve “kitap” isimleri ile geçmektedir. Bu kitap-lara “Kitabü’l-a’mâl” ve “sahifetü’l-a’mâl” de denir. Kur’ân-ı Kerim’de insanların inanç, söz, eylem ve davranışları kayıtlara geçmekte ve bunların kendilerine ahirette sunulacağı sûresinin 13 ve14. Ayetlerde bildirilmektedir. ”Hafaza”, “rusül”, “rakib” ve “atîd” adları ile anılan “kiramen kâtibin” melekleri, insanların dünyada yapmış oldukları işleri, söyledikleri sözleri ve davranışları kaydetmekle görevlidirler.86

Bu kitap, cennete girecek olan Ashab-n Yemin’e yani müminlere sağ elinden verilir, cehenneme girecek olan ashab-ı şimale yani kâfirlere sol elinden verilir.87 İnsanlar bu amel defterinde küçük büyük her şeyi yazılı olarak bulurlar.88

Bu gerçekleri bilen ve iman eden mümin sorumluluk bilinci ile hareket eder, dünyada erdemli ve Kur’ân ahlâkına uygun bir hayat sürer ve ahlâkî ilkeleri hayatı-nın merkezine alarak yaşar.

86 Bk. En’âm, 6/61; Enbiyâ, 21/94; Kaf, 50/18; Zuhruf, 43/80.

87 Bk. Hakka, 69/19, 25; İnşikak, 84/6-12; Ayrıca, bk. Kılavuz, Ahmet, Saim. DİA, Amel Defteri, III, 20-21,

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul,1991.

(37)

5. Rehber Edineceğimiz Önderleri Bilmek

Bu hükmü sûrenin “Biz kıyamet günü, bütün insanları kendi önderleriyle bir-likte çağıracağız. O gün kime amellerinin yazılı olduğu kitabı sağ tarafından verilirse işte onlar, kitaplarını okurlar ve kıl kadar zulmedilmezler.” Anlamındaki 71’inci aye-ti ifade etmektedir.

İsrafil adlı meleğin Allah’ın emri ile Sûr adlı alete üfürmesi ile kıyamet kopar, Allah’ın dilediklerinin dışındaki bütün canlılar ölür. İkinci defa üfürmesi ile ölüler diriltilir89 sorgulanmaları için mahşer yerinde toplanırlar. “Her ümmet, kendi kitabına çağrılır.”90

Bu çağrıyı Yüce Allah yapar. “Bütün insanlar, önderleri ile mahşer yerine gelirler.” Önderler ile maksat, müminler için Peygamberleri, kâfirler için ise küfür ve zulmün öncüleri ve liderleridir. İnsanlar sorgulandıktan sonra gruplar halinde mü-minler cennete, kâfirler cehenneme sevk edilirler.91

Peygamberlere iman ederek onların gösterdiği yoldan giden bir mümin o Pey-gamber’in koruması altında olur. Çünkü dünyada doğru ve ahlâklı yaşamıştır. İnkâr edenler ise kendilerine zulmü telkin eden insanlarla birlikte aynı kaderi paylaşırlar. Dünyada inkâr edip kötü ameller işledikleri için onlar da tıpkı kendilerine önderlik eden insanlar gibi hüsrana uğrarlar. İnsan dünyada kimi severse, kimin yolundan giderse ahirette de onunla birlikte olur. Hz. Peygamberin şu sözü bu konuya açıklık getirmektedir. “Kişi sevdiği ile beraberdir.”92

Bu itibarla Kur’ân ahlâkına sahip olan mümin sevdiği, dostluk kurduğu, peşinden gittiği, fikirlerini benimsediği insanları iyi tanıması gerekir. Zalimlerin değil, muttakîlerin peşinden gitmesi gerekir.

6. İmanda Sebat Etmeyi Bilmek

Bu hükmü sûrenin,

َٓلَّ ْوَلَو اًلي۪لَق اً ـْيَش ْمِهْيَلِا ُنَكْرَت َتْدِك ْدَقَل َكاَنْتابَث ْنَا “Ey Peygamberim! Eğer biz seni hakta sebat ettirmeseydik nerede ise sen müş-riklere azıcık meyledecektin.” Anlamındaki 74’üncü ayeti ifade etmektedir.

89 bk. Zümer, 38/68.

90 bk. Casiye, 45/28. 91 bk. Zümer, 39/71-73.

(38)

Ayette geçen “hak” ile maksat, İslam dinidir. Mekkeli müşriklerin hak dine uymayan temel inançları vardı. Bunlar, Allah’a putları ortak koşmaları, putların şefa-atçi olduğuna inanmaları,93

ahiretin varlığını, Hz. Muhammed (s.a.s)’in hak peygam-ber ve Kur’ân’ın hak kitap olduğunu kabul etmemeleri idi. Müşrikler, Hz. Peygam-berin bu inançlarına uygun sözler söylemesini, mesela putların şefaatlerinin umulabi-leceğini söylemesini, onları uzaktan da olsa selamlamasını veya onlar hakkında aşa-ğılayıcı ifadeler içeren ayetleri değiştirmesini istemişler ve “sen bizim bu arzularımı-zı yerine getirirsen, biz de seninle ve Müslümanlarla dost oluruz.” Şeklinde düşün-düklerini ima etmişlerdir. Ancak Hz. Peygamber, yüce Allah’ın korumasında olduğu için hakka uygun olmayan bir düşünceye sahip olmamış, böyle bir söylem ve eylem-de bulunmamıştır. Bu ayet-i kerime nazil olduktan sonra Hz. Peygamber’in şöyle dua ettiği rivayetlerde geçmektedir. “Allah’ım sen beni göz açıp kapayacak kadar dahi bana bırakma”94

Bir diğer rivayette Hz. Peygamberin asla onlara meyletmeyi aklın-dan geçirmediği, Allah’ın lütuf ve ihsanı sayesinde onların isteklerini kabule mey-letmediği bildirilmiştir.

Ayette peygamberin şahsında müminlere hitap edilmektedir. Bu itibarla Müs-lümanın imanını koruması, imanı koruyabilmesi için farz görevleri yapması ve ha-ramlardan sakınması ve Allah’tan yardım istemesi gerekir.

Al-i İmran suresinin yedinci ayetinde, “Ancak akıl sahipleri gerçeği düşünüp an-lar” denildikten sonra sekizinci ayette bu kimselerin, “Ey Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize katından bir rahmet bahşet, şüp-hesiz sen çok bahşedensin” diye dua ettikleri bildirilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s.), kalbin günahlarla kararmaması ve neticede mühürlenmemesi için ümmetine örnek olmak üzere şöyle dua etmiş ve dolayısıyla bizlerin de bu şekilde dua etmemizi tavsiye etmiştir:

َكِنيِد ىٰلِع يِبْلَق ِّْْبَث ِبوُلُقْلا َبِّلَقُم اَي

“Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl."95 ْذِإ َدْعَب يِبْلَق ْغِزُت َلََّو اًمْلِع ي۪نْدِز امُهٰٰللَا ًةَمْحَر َكْنُدَل ْنِم يِل ْبَهَو يِنَتْيَدَه ُبااهَوْلا َْْنَا َكانِا 93 Yunus, 10/18. 94 Ebu Dâvûd, Edep, 110. 95 Tirmizî, De’avât, 90.

(39)

"Allah'ım! İlmimi artır, bana hidayet verdikten sonra kalbimi imandan kaydırma, bize katından bir rahmet ver, şüphesiz sen çok bahşedensin."96

امُهٰٰللَا اَميِ ْلْا اَنْيَلِإ ْبِّبَح َنيِدِشاارلا َنَم اَنْلَعْجاَو َناَيْصِعْلاَو َقوُسُفْلاَو َرْفُكْلا اَنْيَلِإ ْهِّرَكَو اَنِبوُلُق يِف ُهْنِّيَزَو َن

"Allah'ım! İmanı bize sevdir, imanla kalplerimizi süsle, bize küfrü, itaatsizliği ve isyanı çirkin göster ve bizi doğru yolu bulanlarda eyle."97

اًقُل ُخَو اًقِداَص اًناَسِلَو اًميِلَس اًبْلَق َكُلَأْسَأَو “Allah'ım! Senden, Sana teslim olan bir kalp, doğru sözlü bir dil ve güzel ahlak istiyorum."98

7. İbadetleri Devam Etmeyi Bilmek

Bu hükmü sûrenin,

ِا ِسْماشلا ِكوُلُدِل َةوٰلاصلا ِمِقَا اًدوُهْشَم َناَك ِرْجَفْلا َنٰاْرُق انِا َِۜرْجَفْلا َنٰاْرُقَو ِلْيالا ِقَسَغ ىٰل

“Ey Peygamberim! Güneşin zevalinden, öğle vaktinde doğudan batıya dönme-sinden gecenin karanlığına kadar belli vakitlerde namaz kıl. Çünkü sabah namazı melekler tarafından müşahede edilir.”99 Anlamındaki 78’inciayeti ifade etmektedir.

Ayette geçen “salât” kelimesi, sözlükte “dua” din dilinde namaz anlamındadır. Bu ayet beş vakit namaza delalet etmektedir. Asıl anlamı meyletmek olan كوُلُد keli-mesinin iki anlamı vardır: (a) Güneş’in semanın ortasından batıya meyletmesi. Buna zeval vakti denir. (b) Güneş’in batması. Güneş’in semanın ortasından batıya meyli-nin evveli zeval, sonu Güneş’in batmasıdır. Dolayısıyla Güneş’in zeval vaktinden batmasına kadar olan zamana “dülûk” denir. Çünkü bu zamanda Güneş, meyil ve intikal halindedir. ِلْيالا ِقَسَغ “gecenin karanlığı” demektir. ِسْماشلا ِكوُلُد Güneş’in sema-nın ortasından batıya meyletmesinden ِلْيالا ِقَسَغ ىٰلِا gecenin karanlığına kadar kılınma-sı emredilen namazlar, öğle ve ikindi namazlarıdır. Ayette öğle namazının ilk vakti ikindi namazının son vakti bildirilmiş, öğlenin son vakti ile ikindinin ilk vakti

96 Hâkim, Dua, No: 1981.

97 Hâkim, Dua, No:1868. 98 Hâkim, Dua, No: 1872. 99 İsrâ, 17/78.

Referanslar

Benzer Belgeler

Eğer böyle Rabb, İlâh olarak Allah’a iman eder, Allah’ı böyle güçlü kuvvetli bilir ve sadece O’nu hesaba katar, O’nun istediği hayatı yaşarsanız,

Ha-ni böyle zalim güçler karşısında insan biraz korkar, bunların tehditleri karşısında insanın kalbine bir ürperti gelir ya, eğer bu zalimlere karşı gelirsem,

Bunlar: Îmân ehli olmak, sâlih ameller işlemek, hakkı ve sabrı tavsiye etmektir.. İşte bu sıfatlar, kur- tuluşun ve mutluluğun

Eğer Allah’ı, Allah’ın âyetlerini, Allah’ın kitabını, Resûlü’nün sünnetini, Allah’ın bizden istediği kulluğu örterek, gündemlerimizden düşürerek kendimizce

Yeryüzünde Allah’ı ve Allah’ın yasalarını reddeden, hâkimiyeti, rubû-biyeti kendilerinde gören, yeryüzünde tanrılık taslayan, Allah’ın arzında Allah’ın

Allah’ın âyetine hayat hakkı tanımadılar ve kendileri için hayır olan, tek suçu kendilerine süt verip onları beslemek olan bu deveyi ayaklarından biçerek

Ama tabii Allah’ı tanımamız gerekecek bunun için. Esmâsıyla, sıfatlarıyla tanımamız gerekecek. O zaman etkili olacaktır bu beraberlik. Değilse Allah’ı tanımıyorsak,

S92- Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde belirtilen yasal süresi dışında verilmiş olmakla birlikte yasal süresi içinde verilmiş gibi kabul edilen haller