• Sonuç bulunamadı

Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddeti tanıma konusunda bilgi düzeyi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddeti tanıma konusunda bilgi düzeyi"

Copied!
44
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ

TANIMA KONUSUNDA BİLGİ DÜZEYİ

Ayşe KANLICA

YÜKSEK LİSANS TEZİ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI

HALK SAĞLIĞI HEMŞİRELİK BİLİM DALI

Danışman Prof. Dr. Belgin AKIN

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ

TANIMA KONUSUNDA BİLGİ DÜZEYİ

Ayşe KANLICA

YÜKSEK LİSANS TEZİ HEMŞİRELİK ANABİLİM DALI

HALK SAĞLIĞI HEMŞİRELİK BİLİM DALI

Danışman Prof. Dr. Belgin AKIN

(3)
(4)

ii

ÖNSÖZ

Tez çalışmamın yürütülmesinde ilgi ve desteğini esirgemeyen, bilgi ve tecrübeleriyle her konuda yardımcı olan tezimi bilimsel temeller ışığında şekillendiren sayın hocam Prof. Dr. Belgin AKIN ‘a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Tez çalışmamda bana her türlü yardımda bulunup bana her konuda bilgisini ve zamanını ayıran Dr. Öğr. Üyesi Nesrin SARUHAN hocama çok teşekkür ederim.

(5)

iii İÇİNDEKİLER SİMGELER ve KISALTMALAR ... v ÖZET ... vi SUMMARY ... vii 1. GİRİŞ ... 1 1.1. Şiddetin Tanımı ... 2

1.2. Kadına Yönelik Şiddet ve Türleri... 3

1.2.2. Kadına Yönelik Cinsel Şiddet... 4

1.2.3. Kadına Yönelik Psikolojik Şiddet ... 5

1.3. Kadına Yönelik Şiddet ve Yaygınlığı... 5

1.4. Kadına Yönelik Şiddetin Nedenleri... 6

1.5. Dünya’da ve Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetin Boyutları ... 8

1.5.1. Dünya’da Kadına Yönelik Şiddet ... 8

1.5.2. Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet ... 9

1.6. Kadına Yönelik Şiddetin Toplum Sağlığı İle İlişkisi ... 10

1.7. Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi ... 11

1.8. Kadına Yönelik Şiddeti Önlemede Sağlık Çalışanlarının Rolü ... 12

2. GEREÇ VE YÖNTEM ... 14

2.1. Araştırmanın Türü ... 14

2.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri ... 14

2.3. Araştırmanın Evreni ve Çalışma Grubu ... 14

2.4. Veri Toplama Tekniği ve Araçları ... 14

2.4.1. Kadına Yönelik Şiddet Anket Formu (EK-A) ... 14

2.4.2. Hemşire, Ebe ve Hekimlerin Kadına Yönelik Şiddet Belirtilerini Tanımalarına İlişkin Ölçek Formu (EK -B)(HEHKYŞBT) ... 15

2.5. Verilerin Toplanması ... 16 2.6. Değişkenler ... 16 2.6.1. Bağımsız Değişkenler ... 16 2.6.2. Bağımlı değişkenler ... 16 2.7. Verilerin Analizi ... 16 2.8. Araştırmanın Etiği ... 16 3. BULGULAR ... 17

3.1. Katılımcıların Tanımlayıcı Özellikleri ve Katılımcıların Kadına Yönelik Şiddete Yaklaşım Özelliklerini Gösteren Bulgular ... 17

(6)

iv 3.2. Katılımcıların Kadına Yönelik Şiddetin Belirtilerini Tanıma Düzeylerinin

Bağımsız Değişkenlere Göre Dağılımını Gösteren Bulgular ... 20

3.2.1. Katılımcıların Kadına Yönelik Şiddetin Belirtilerini Tanıma Durumunun Bağımsız Değişkenlere Göre Dağılımı ... 20

4. TARTIŞMA ... 23

4.1. Katılımcıların Tanımlayıcı Özellikleri ... 23

4.2. Katılımcıların Kadına Yönelik Şiddetin Belirtilerini Tanıma Düzeylerinin Bağımsız Değişkenlere Göre Dağılımı ... 24

5. SONUÇ ve ÖNERİLER ... 26

5.1. SONUÇ ... 26

5.2.ÖNERİLER ... 27

6. KAYNAKLAR ... 28

7. EKLER ... 31

EK-A.Kadına Yönelik Şiddet Anket Formu ... 31

EK-B Hemşire,Ebe Ve Hekimlerin Kadına Yönelik Şiddetin Belirtilerinin Tanımalarına İlişkin Ölçek ... 33

EK-C Etik Kurul Kararı ... 34

(7)

v

SİMGELER ve KISALTMALAR

CEDAW: Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against

Women. Kadına Karsı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi

HEKYŞBT: Hemşire ve Ebelerin Kadına Yönelik Şiddet Belirtilerini Tanıma NCADV: The National Coalition Against Domestic Violence. Aile İçi

Şiddete Karşı Ulusal Koalisyon

TDK: Türk Dil Kurumu TCK: Türk Ceza Kanunu DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü

(8)

vi

ÖZET T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Sağlık Çalışanlarının Kadına Yönelik Şiddeti

Tanıma Konusunda Bilgi Düzeyi Ayşe KANLICA

Hemşirelik Anabilim Dalı

YÜKSEK LİSANS TEZİ / KONYA–2019

Bu araştırma sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddeti tanıma konusunda bilgi düzeylerinin tespiti için yapılmıştır. Bu çalışma grubu Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde çalışan 143 hemşire ve 67 asistan hekim ile araştırma yürütülmüştür.

Araştırmanın verileri anket ve Hemşire, Ebe ve Hekimlerin Kadına Yönelik Şiddetin Belirtilerini Tanımalarına İlişkin ölçek aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin

analizinde ise tanımlayıcı istatistik yöntemleri ve farklılık analizleri kullanılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda; sağlık çalışanlarının

%69,0’ının öğrenim sırasında eğitim almadıkları ve mezuniyet sonrası %87,6’sının eğitim almadıkları tespit edilmiştir. Türkiye’de sağlık çalışanlarının mezuniyet öncesi ve sonrasında eğitimlerinin yetersiz olduğu belirlenmiştir. Katılımcıların %70,5’inin kadına yönelik şiddetle karşılaştıkları tespit edilmiştir. Sağlık çalışanlarının %97,0’ının kadına yönelik şiddet tespit ettiklerinde bunu yetkili makamlara bildirecekleri tespit edilmiştir.

Yapılan araştırma sonucu hekimlerin hemşirelere göre daha bilgili oldukları saptanmıştır. Hemşirelere hizmet içi eğitimler verilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Kadına Yönelik Şiddet; Mesleki Özellik; Sağlık

(9)

vii

SUMMARY

REPUBLIC of TURKEY SELÇUK UNIVERSITY HEALTH SCIENCES INSTITUTE Health Workers’ Knowledge Level of Recognition

About Violence Against Women Ayşe KANLICA

Department of Nursery MASTER THESIS / KONYA–2019

This research was conducted to determine the level of knowledge of health professionals about recognizing violence against women. This study group was conducted with 143 nurses and 67 assistant physicians working at Selçuk University Medical Faculty Hospital.

The data of the study was collected by questionnaire form and scale about the symptoms of violence against women by nurses, midwives and doctors. Descriptive statistical methods and difference analyzes were used in the analysis of the data.

According to the findings obtained from the research; It was determined that 69.0% of health workers did not receive training during education and 87.6% did not receive training after graduation. Turkey in undergraduate and postgraduate training of health workers was determined to be insufficient It was found that 70.5% of the participants experienced violence against women. It was determined that 97.0% of health workers will report this to the authorities when they detect violence against women.

As a result of the research, it was found that physicians were more knowledgeable than nurses. Nurses should be provided with in-service training.

Key Words: Violence Against Women; Occupational Trait; Health Workers; Knowledge pf Violence Recognition.

(10)

1

1. GİRİŞ

Bugün ülkemizde ve dünyada şiddetin en yaygın türü kadına yönelik uygulanan şiddettir. Bugün şiddet sokakta, okulda, işyerinde kısacası yaşamımızın her döneminde yaşanmakla birlikte özellikle hane içinde daha sık karşımıza çıkmaktadır. Kadına yönelik şiddet bugün ülkemizde ve diğer ülkelerde oldukça yaygın olan ve toplumu derinden etkileyen konulardan birisi olduğu için bu olgunun nedenlerinin ve sonuçlarının saptanarak önlem almaya dönük çalışmalar yürütülmesi büyük önem gerektirir. Sağlık çalışanları, aileleri doğrudan gözlemleyebilmeleri nedeniyle farklı kişi ve kuruluşlar ile karşılaştırıldıklarında kadına yönelik şiddeti önlemede kullanılabilecek önemli bir potansiyele sahiptirler. Sağlık personelinin sahip olduğu bu potansiyel çok iyi kullanılarak kadına yönelik şiddetin önlenmesi için bir avantaj sağlanması yoluna gidilmelidir (Can 2015).

Hemşirelik mesleğinin daha çok kadın grubundan olması hastalarla daha yakın ilişki kurmalarını sağlamakta ve kadına yönelik şiddetin belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Sağlık çalışanlarının bilgilerinin yetersiz olması şiddet ile alakalı eğitim alma durumlarının azlığından kaynaklı olarak şiddete uğrayan kadınla karşılaştıklarında ne yapması gerektiğini ya da ne söylemesi, nasıl sorular sorması gerektiğini bilmediğinden zorlanma yaşamaktadır (Gharaibeh ve ark 2012).

Diğer ülkelerde temel sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılması ile sağlık personelinin aile içinde kadına uygulanan şiddetin her aşamasında(tanı, tedavi ve bakım, önleme gibi) konularında önemli görevler üstlenebileceklerinin fakına varmışlardır (Othman ve Adenan 2008). Ülkemizde bu farkındalığın oluşmadığını görmekteyiz. Sağlık kuruluşlarına başvuran kadınların tedavi ve bakım gerektiren konular dışındaki sorunlarıyla sağlık ekibi üyeleri genelde dikkat etmemektedirler. Sağlık çalışanları şiddet yaşayan her sosyo-ekonomik, kültürel ve eğitim düzeyindeki kadınla ve uygulamaların her alanında karşılaşabilmektedir. Bu nedenle hemşire ve hekimlerin kadına yönelik şiddeti saptama, önleme ve yardım etmeye yönelik çok önemli role sahiptir(Yıldız 2011).

Araştırmanın amacı bir üniversite hastanesinde çalışan sağlık çalışanlarının (hemşire ve asistan hekim) kadına yönelik şiddeti tanıma düzeylerinin belirlenmesi ve tanıma düzeyinin sosyo demografik özellikler, bilgi ve deneyimlere göre farklılık

(11)

2 gösterme durumunun incelenmesidir. Bu temel soruna cevap aranan araştırma soruları şunlardır:

1. Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeyleri nedir?

2. Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeyleri sosyo-demografik özelliklere göre farklılık göstermekte midir?

3. Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeyleri çalışma özelliklerine göre farklılık göstermekte midir? 4. Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma

düzeyleri şiddet ile ilgili bilgi ve deneyime sahip olmaya göre farklılık göstermekte midir?

1.1. Şiddetin Tanımı

Şiddeti konu alan farklı çalışmalar incelendiğinde “şiddet” kavramının ortak bir tanımının bulunmadığı ve daha çok çalışma yapılan alan veya uzmanlık alanının kendine ait özellikleri katılarak bir tanımlama yapıldığı görülmektedir. Örneğin, bir sosyolog şiddeti toplumsal açıdan ele alarak tanımlarken, psikolog daha çok altında yatan psikolojik temeller ve özellikler ile ilişkisini kurarak tanımlamaktadır. Yine benzer biçimde kamu yönetimi ile ilgili çalışmalarda devlet, terör, polis ve asker gibi konulara değinilerek bir tanımlamaya gidilirken, sağlık alanında yapılan çalışmalarda ise daha çok aile içi şiddet ve kadına şiddet kavramlarına vurgu yapılarak tanımlamaktadır. Dolayısıyla, şiddet kavramı için ortak bir tanımın yapılması zorlaşmaktadır ( Dönmezer 1996, Erten ve Ardalı 1996, Ergil 2001,WHO 2002, Can 2015).

Türk Dil Kurumu (TDK)’ye göre şiddet kelimesi “farklı düşüncede kişileri darp etmek, güç kullanma, duygu, his veya davranışta fazlaya kaçma” olarak tanımlamaktadır (TDK 2016). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün tanıma göre şiddet, kişinin kendisine, başka kişiye, bir gruba veya bir topluma uygulamış olduğu bilinçli, tehdit edici, fiziksel güç veya eylemlerde bulunulması sonucunda yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, gelişimsel bozukluk veya yoksunluk gibi durumlara yol açan davranışlar olarak tanımlanmıştır (DSÖ 2002).

(12)

3 Sarcan (2013) şiddet teriminin Latince kökenine atıf yapmaktadır. Buna göre, şiddet sözcüğü sert ya da acımasız kişilik, güç anlamında olan latince kökenli “violentia”dan gelmektedir.Fiil olarak ise değer bilmeme, kurallara karşı gelme ʽʽviolare” anlamındadır (Sarcan 2013).

Sonuç olarak günümüzde hayatımızın her alanında, bütün ırk ve kültürlerde yaygın olarak görülen şiddet, bireylere fiziksel ve/veya ruhsal yönden zarar veren fiziksel, duygusal ve cinsel davranışları içermektedir (Batuk 2002).

1.2. Kadına Yönelik Şiddet ve Türleri

Şiddet kavramı; fiziksel, psikolojik, cinsel, sözel ve ekonomik şiddet gibi kavramlar kullanılarak sınıflandırılma yapılmaktadır (McCue 2008). Bunların açıklamalarına bakıldığında fiziksel şiddetin vurmak ve yumruklamak gibi fiziki davranışları, sözel şiddetin küfretmek ve dalga geçmek gibi sözlü davranışları, psikolojik şiddetin aşağılamak gibi davranışları, cinsel şiddetin cinsel zorlamaları ve ekonomik şiddetin ekonomik kısıtlamalar olarak tanımlandığı görülmektedir (Özerkmen 2012).

1.2.1. Kadına Yönelik Fiziksel Şiddet

Şiddet beden gücü ile bazen de sopa, bıçak, ip, jilet, balta, tornavida, kemer vb. araçlarla gerçekleşebilir. Kontrol etmeyi, canını acıtmayı ve korku yaşatacak şekilde gerçekleşmektedir. Tekme, tokat, yumruklama, boğmaya çalışmak, ısırmak, eşya atmak, fiziksel güç ile evden çıkarmak veya eve girmesine izin vermemek, hasta, yaralı veya gebe iken gerekli ilgi ve desteği göstermeme olarak görülmektedir. Ayrıca, herhangi bir araç ile dövme, vücudunda sigara söndürme gibi uygulamalar, silah, bıçak vs. ile öldürme veya öldürmeye teşebbüs etme fiziksel şiddet türlerindendir (Bütün 2002, Öztürk ve Sevil 2005, Polat 2005, Aşırdizer 2006).

Şiddet ve saldırgan davranışların toplumsal öğrenme, yetiştirilme biçimi, kişilik bozukluğu ve ruh sağlığı ile de yakından ilgisi vardır. Toplumda erkeklerin lider, koruyucu, kahraman, yönetici gibi sıfatlarla anılması; kadınlardan daha güçlü ve saygın olarak görülmesi, saldırgan davranışlar ile şiddet eylemlerine ilişkin yanlış ve kötü örneklere neden olmuştur. Bu babadan oğula, erkekten erkeğe geçerek toplumda saldırgan davranışların artış göstermesine ve yayılmasına sağlamıştır

(13)

4 (Bütün 2002, Polat 2005). Çocukluğunda ilgi görmemiş kadın, bağlılık ve güven odaklı ilişki yerine, hemen beğenilme ve ilgilenilme duygularını tatmin edecek ilişki istemektedir. Şiddeti yapan erkeğe karşı kadınlar, bağımlı, kıskanç, koruma düşüncesine, ilgi ve alakasına karşı hassastır. Bundan dolayı çocukluk ihmali ve erken yaşta yapılan evlilik kadının, fiziksel şiddete uğramasına neden olan faktörler arasında yer almaktadır (Yıldız ve ark 2003).

Kadın fiziksel ve psikolojik yönden duyarlı olduğu hamilelik döneminde yaşanan dayak; kadında düşük, erken doğum, kanamalar, yaralanmalar ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Kadının yaşadığı şiddete rağmen hamileliğin bitiminde çocuğun doğmasının evliliği kurtaracağı, dayağı azaltacağı, kocanın evine bağlanacağı umudu vardır. Hamilelik döneminde devam eden şiddet, kadınlar açısından duygusal olarak daha örseleyici bir nitelik taşımaktadır. Kocasında fiziksel ve duygusal desteği bulamayan kadın bu dönemde şiddeti sonlandırmak istese bile hamile kadının ailesi tarafından istenmemesi, çocuk doğduğunda evliliğinin kurtarılacağı umudu, kadını bu ilişkide kalmaya zorlamaktadır ( McCue 2008).

1.2.2. Kadına Yönelik Cinsel Şiddet

Cinsel şiddet, razı gelmeden veya başka etmenler nedenli (yaş haddi veya mental sağlık sorunları) karar ve istekleri doğru biçimde ifade edebilme yetisi bulunmayan, fiziksel şiddete başvurma, gözdağı verme, korku, hile, yalan ve kandırma gibi zorlamalarla bireyin cinsel olarak suistimal edilmesidir. Bu gibi davranışlar ve hareketler cinsel içerikli sözlü saldırıdan tecavüze kadar çok geniş bir aralıkta olabilmektedir (Celbiş ve ark 2001,Bütün 2002, Yıldız 2003, Polat 2004,Polat 2005, Aşırdizer 2006). Toplumdaki kadına yönelik şiddetin en yaygın biçimi cinsel taciz ve ırza geçmedir. Irza geçme; kişinin rıza göstermemesine rağmen korkutarak ve zor kullanarak cinsel olarak birleşmenin meydana gelmesidir. Çocuklar, zekâ özürlüler, psikotikler, uyku, ilaç ya da hastalık etkisiyle bilinci yerinde olmayan kişiler ile cinsel ilişkide bulunmak da yasal olarak tecavüz kabul edilmektedir (Celbiş ve ark 2001,Bütün 2002, Polat 2005, Oskay ve Dikencik 2005).

Fiziksel şiddette olduğu gibi cinsel şiddet eylemleri de çok çeşitlidir. Kadını rızası olmadığı halde cinsel ilişkiye, istemediği ilişki şekillerine zorlamak, sadakatsizlikle veya yetersizlikle suçlamak, başka biriyle ilişkiye zorlamak, aşırı

(14)

5 kıskançlık göstermek ve şüphe duymak, istenilmeyen cinsel içerikli kelimeler kullanmak, pornografi izletmek gibi davranışlar cinsel şiddete örnek gösterilebilir. Cinsel şiddet, genellikle kadının basit bir gönülsüzlük sorunu olmayıp cinselliğin baskı ve korkutma aracı olarak kullanılmasıdır (Okutan 2007).

1.2.3. Kadına Yönelik Psikolojik Şiddet

Bir kişinin tehdit edilip, aşağılanma, kötü sözler söylenmesi, baskılanma gibi yollarla başka bir bireyin karakterini sistematik olarak zayıflatma veya yıkma ve bu sayede davranışlarına da olumsuz yönde şekil vermeye psikolojik şiddet denir. Psikolojik şiddet çoğunlukla tek başına oluşur ancak bazı durumlarda psikolojik şiddete fiziksel şiddet de eşlik eder ve bu iki şiddet çeşidi birbirinin hemen ardı ardına gerçekleşir (McCue 2008).

Psikolojik şiddete örnek olarak gösterilebilecek tipik davranışlar; kadının alışkanlıkları veya hatalarıyla alay etmek, duygularını, hislerini dikkate almayarak kadının öz-saygısını yitirmesine, değerli olmadığı hissine kapılmasına neden olmak; ailesiyle, arkadaşlarıyla görüşmesine engel olmaktır. Ayrıca, maddi ve manevi yardım alabileceği kaynaklara erişimini kısıtlamak ve görüştüğü kişileri kontrol ederek kadını soyutlamak, başka insanların önünde küçük düşürme gibi davranışlarla kadına sözlü saldırıda bulunmak; kadının inançlarını, değerlerini, ırkını aşağılamak ve kadını bunlara aykırı davranmaya zorlamak yine bunlara örnektir (Hinderliter ve ark 2003).

Kadının duygularını, düşüncelerini, algılarını hedef alan, kasıtlı ve tekrar tekrar gerçekleşen psikolojik şiddet, onun benlik ve gerçeklik algısını derinden etkileme potansiyeline sahiptir. Bu nedenle pek çok kadın için psikolojik şiddetle baş etmek fiziksel şiddetle baş etmek kadar zordur. Hatta bazı araştırmacılara göre, fiziksel şiddete kıyasla psikolojik şiddetin kadın üzerindeki olumsuz etkileri daha fazla ve uzun sürelidir (Oskay ve Dikencik 2005).

1.3. Kadına Yönelik Şiddet ve Yaygınlığı

Kadına yönelik şiddetin en fazla yaşandığı yer aile içerisinde eşler tarafından yapılan şiddettir. Dolayısıyla öncelikle aile içi şiddetle birlikte incelenmesi yerinde olacaktır. Aile, gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda, yerine getirdiği (fiziksel ve

(15)

6 duygusal) fonksiyonlar açısından vazgeçilemez öneme sahiptir. Toplum kuralları için insanların birbiri ile ilişkisini düzenleyen, toplumdaki düzenin daha sağlıklı olması için ve diğer toplumlarla kaynaşmayı sağlayan ve temel değerlerine sahip toplumun kültürel ve ekonomik açısından sosyal bir kurumdur (Tel 2002).

Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi kadınlara yönelik şiddeti; “gerek özel hayatta gerekse kamusal yaşamda uygulanan, fiziksel, cinsel veya ruhsal yönden zarar veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan hareketlerle tehdit etme, zorlama veya bilerek özgürlüğüne engel olma” şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımın son yorumlamalarına “kadını ekonomik özgürlüğüne engel olma” da eklenmiştir (CEDAW 2016).

Kadına yönelik şiddet konusu zorla kısırlaştırma, zorla düşük yaptırılması, kız bebeklerin öldürülmesi, kız çocuklarının cinsel istismarı kız çocuklarının sünneti bu şiddet türü içinde yer almaktadır (Polat 2005).

Kadına yönelik şiddetin temelinde, kadınların ve erkeklerin yaşamın tüm alanında eşit olduğunu kabul etmeyen cinsiyet ayrımcılığı düşüncesi sahiptir Ayrımcılık ve ayrımcılığı destekleyecek şekilde davranışlar şiddete fırsat tanımaktadır. Şiddet, toplumun tamamını etkileyen sağlık problemi ve insan hakları ihlalidir. Nitekim 1996 yılında DSÖ kadına yönelik şiddetin halk sağlığı sorunu olduğunu bildirmiştir (DSÖ 2002).

1.4. Kadına Yönelik Şiddetin Nedenleri

Kadınların şiddete maruz kalması toplumun erkek egemen yapısından kaynaklanmaktadır. Ataerkil toplum geleneği nedenli erkeğin kendini kadına göre üstün konumlaması, hizmetin kadın tarafından erkeğe zorunlu bir görev gibi kabul edilmesi, erkeğin aile içinde söz sahibi olmasının doğal unsur olarak görülmesi kadına şiddeti besleyen olgulardandır. Cinsel rol kalıpları içinde yaşanılan kültürde toplumsal rollerin sınıflandırılması sebebiyle erkek bireylere erkek olma kalıbı içerisinde kadına çeşitli yollarda kötü muamelede bulunma, kibar davranışlardan olabildiğince kaçınıp onu alenen aşağılayıp küçümseme, evin reisi olma, gerektiğinde de fiziksel şiddet kullanımından kaçınılmaması öğretilmektedir. Erkek olduğu için şiddet kullanması onaylanmakta ve teşvik edilmektedir. Buna rağmen, kız çocuklarının sosyal yaşamlarında çekingenliğe, söylenenlere boyun eğmeye

(16)

7 alıştırılarak yetiştirilmekte olduğundan kadın erkeği kendisinden üstün olduğunu öğrenmektedir. Kadın kendi yaşamını biçimlendirmeyi ve otorite sahibi olarak erkeğe bırakmaktadır (Gutmanis ve ark 2007).

Ülkemizde kadına yönelik şiddet, toplum gelenek–görenek ve yapısı, namus ve ahlaki değer anlayışı, eğitim ve gelir düzeyi, eta-erkil toplum düzeni, gibi düşüncelerden oluşmaktadır. Kadına yönelik şiddetin nedenlerini üç başlık altında toplayabiliriz (Sarpdağ 2005).

Biyolojik Nedenler; Daha çok genç erkeklerde görülen bu suç; şiddetin

erkeklik hormonu ve yaşın getirdiği biyolojik faktörlerle ilişkisi düşünülmektedir. Erkeklerin yaşlanmasıyla şiddetin daha azalması, erkeklik dürtülerinin saldırgan hareketlerde etkin rolü olduğunu düşündürmektedir. Bazı ruhsal hastalıklar ile anti sosyal kişilik hastalıklar biyolojik nedenler arasında değerlendirilmektedir (Yıldız 2011).

Psikolojik Nedenler; şiddet davranışlarının bireylerin birbirinden görerek

uygulandığı görülmektedir. Ancak, şiddeti azaltan faktörler uygulandığı zaman şiddetin de azalmış olduğu görülmektedir. Evde veya okulda düzen ve otorite sağlamak için şiddet uygulandığını gören çocuk, sorun çözmede doğal bir yöntem olarak şiddeti görmekte ve yaşı ilerledikçe uygulamaktadır. Şiddeti sorun çözme aracı olarak toplumunda kabul etmesinin de bu durumla bağlantılı olduğu düşünülmektedir (Yirmibeşoğlu ve Demir 2016).

Toplumsal Nedenler; kadına yönelik şiddetin artmasında önemli bir etken,

toplumun sorun çözmek için şiddete başvurması olduğu düşünülmektedir. Şiddetin öğrenilebilir bir kavram olması sebebi ile aile en etkili öğrenme yeridir. Şiddet kendi ailesi içinde uygulanıyorsa öğrenme konusunda son derece etkilenir (Sarpdağ 2005).

Kadınlara yönelik şiddetin nedenleri üç başlık altında incelenmiş olsa da bunlarla sınırlı değildir. Şiddet artıran başka faktörler de vardır. Buna göre; yoksulluk, doğal felaketler ve medya şiddetin artmasında aktif olarak rol almaktadırlar. Gelir düzeyi düşük olması yaşanan stres ve imkânların kısıtlanması şiddeti arttırdığı T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu tarafından yapılan çalışmalarda açıkça ortaya çıkmıştır (Yirmibeşoğlu ve Demir 2016 ).

(17)

8

1.5. Dünya’da ve Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddetin Boyutları

Bütün toplumlarda ister gelişmiş bir ülke olsun ister gelişmemiş bir ülke olsun kadın, şiddete ve baskıya maruz kalarak değersiz görülmektedir. Çoğu toplumda şiddete yönelik ciddi ve yasal düzenlemelerin olmaması veya yetersiz olması kadına yönelik şiddetin normal bir durum olarak görülmesine ve şiddet olaylarında artış göstermektedir (Ünal 2005). Şiddetin aile içinde uygulanması zengin ya da fakir ailelerde, tüm köken ve kültürel gruplarda ve her yasta görülmektedir (Koverola ve Panchanadeswaran 2004).

1.5.1. Dünya’da Kadına Yönelik Şiddet

Dünya’da kadına yönelik şiddet çok yaygındır. Kuzey Hindistan’da kadın popülasyonunun yüzde17’sinin fiziksel, yüzde 22’sinin cinsel şiddete uğradıklarını belirtmişlerdir. Doğu Londra’da kadınların yüzde 61’i aile içi şiddet yaşadıklarını, yüzde 87’si tecavüze uğradıklarını belirtmişlerdir. Nikaragua’da yaşayan kadınların yüzde 52’si hayatlarının bir döneminde şiddete uğradıklarını belirtmişlerdir (Oktay 2015).

Japonya’da kadınların yüzde 67’sinin fiziksel şiddet olguları vardır. Washington’da yapılan çalışmada, kadınların yüzde 27’sinin eşleri tarafından fiziksel şiddete uğradıklarını ve %24’ünün şiddet sonucunda yaralandıklarını belirtmişlerdir. Amerika’da 23 Mart 2005 tarihinde ‘The Body Shop’,The National Coalition Against Domestic Violence (NCADV) ve The Wireless Foundation’ın ortaklaşa yaptıkları ‘Donate a Phone, Save a Life (Bir Telefon Bağışla Yaşam Kurtar) isimli kampanya bünyesinde KRC araştırma firması tarafından yapılan anketlerde 18 yaş ve üzeri 1021 kişi ile görüşülmüştür. Araştırma sonuçlarına göre kadınların üçte biri(%34’ü) erkek arkadaşı tarafından taciz edildiğini bildirmiştir. Kadınların yarısı yılda en az bir defa fiziksel şiddete uğradıklarını bildirmiştir. Aile içi şiddet 15-44 yaş arası kadınlarda fiziksel olarak yaralanmanın temel sebebidir (Othman ve Adenan 2008)

Kadına yönelik aile içi şiddet 1970’lerden önce sosyal sorun olarak gündeme gelmemiştir. 1960’ların sonu, 70’lerin başında (Vietnam savaşını izleyen yıllar) öğrenci hareketleriyle beraber kadın hareketlerinin gelişmesi; kadına yönelik şiddet konusunun tartışılması gelişmiş batı ülkelerinde gündeme getirmiştir (Yüksel 1995).

(18)

9 Bu dönemden önce kadına yönelik şiddet insan hakları ihlali olarak görülmemektedir. Örneğin 1824’te ABD’de, Missisipi Eyaleti Yüksek Mahkemesi, “davaya dâhil olan tüm erkeklerin eşlerine, şereflerinin zedelenmemesi için, ceza almadan fiziksel şiddet uygulama hakkı vererek eş dayağını yasallaştırmıştır. 1920’lere kadar bu uygulama tüm eyaletlerde en azından yasalarda ceza kapsamına alınmasına kadar devam etmiştir. (İlkkaracan ve ark 1996).

Kadına yönelik şiddeti gözler önüne seren en önemli ve güncel araştırmalardan birisi 2014 yılında yayınlanan Avrupa Kadına Yönelik Şiddet Araştırması’dır (FRA 2014). Bu rapor sonucunda elde edilen bulgular özetle şunlardır:

 Avrupa’da son bir yılda (2013-2014 yılları) tahmini olarak 13 milyon kadın fiziki şiddet görmüştür.

 3,7 milyon kadın cinsel şiddete maruz kalmıştır.

 Üç kadından biri 15 yaşından sonra fiziki ve/veya cinsel şiddet görmüştür.

 Kadınların %22’si eşlerinden fiziki ve/veya cinsel şiddet görmüştür.

 Her 20 kadından biri (%5) 15 yaşından sonra tecavüz yaşamıştır. Bunların yarısı ise birden fazla fail olduğunu belirtmişlerdir.

 Eşlerinden şiddet görenler bu şiddet şekillerini daha çok itişme, tokatlama ve çekme şeklinde tanımlamışlardır.

1.5.2. Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet

Kadına şiddete yönelik bilimsel çalışmalar batı ülkelerinde çok daha önceden başlamasına rağmen ülkemizde sonradan önem kazanmıştır. 1970’lerden itibaren dünyada önemi artan şiddet sorunu 1980’lerin ortalarından itibaren ülkemizde tartışılmıştır. (Vatandaş 2013). Türkiye’de ”kızını dövmeyen dizini döver” atasözüyle erkeğin kızına ve eşine şiddet uygulaması, ne yazık ki erkeğin göreviymiş gibi algılanmasını anlatan en iyi atasözlerinden biridir.(Işık 1995)

(19)

10 1995 yılında Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalara göre, şiddetin kötü bir olay olarak görülmediği ve büyük ölçüde desteklenen bir durumdur. Bu çalışmaların sonuçlarına göre; şiddete maruz kalan kadınların genellikle ev hanımı olmaları ve boşanmayı isteseler dahi kendilerini bunu yapacak güçte görmemeleridir. Şiddetin ortaya çıkmasında toplumların gelişmişlik düzeylerinin ve insanların ekonomik durumlarının etkilemediği görülmektedir. Toplumun gelişmişlik düzeyinin tarafların ekonomik ve sosyal gelişmişlikleri şiddetin ortaya çıkmasına engel oluşturmamaktadır. Şiddet her toplumsal gelişmişlik konumunda olmaktadır. Şiddetin en fazla ilkokul ve lise eğitim düzeyindeki kadınlara uygulanmakta olduğu sonuçlar arasındadır. (Kocaer 2006)

Fiziksel şiddetle beraber çoğu zaman cinsel şiddette yaşanmaktadır. Kadınların yüzde 42’si fiziksel veya cinsel yüzde 44’ü de duygusal şiddet yaşamaktadır. Kadınların yüzde 23’ü erkekler tarafından çalıştırılmamakta ya da işi bırakmalarına sebep olmaktadır. Bursa’da kadınlara yönelik şiddetle ilgili yapılan çalışmada kadınların yüzde 58,7’si kendilerine şiddet uygulandığını kabul etmişlerdir.(Sarcan 2013)

1.6. Kadına Yönelik Şiddetin Toplum Sağlığı İle İlişkisi

Kadına uygulanan şiddet, din, etnik köken, yaş ve sosyoekonomik durumlara göre farklılık göstermemektedir. Ancak, bekâr olmak, hamilelik, boşanmış olmak ya da eşinden uzak yaşamak gibi bazı özel durumlarda kadının şiddeti yaşama olasılığı artmaktadır. Bunların yanı sıra mağdur kadın, sevgiden yoksun ve sert kuralları olan aile ortamında çekingen, sessiz olmaya alıştırılmış olduğu için, sosyal açıdan yalnız kalmıştır. Bu durumdaki kadın şiddetin bütün ailelerde olduğuna inanmaktadır. Kendi hatalarından dolayı şiddeti gördüğünü düşünüp bunu hak ettiğine inanmaktadır. Bu durumun zaman geçtikçe durumun düzeleceğini düşünmektedir (Özerkmen 2012).

Ayrıca, şiddete uğrayan kadınlar ilişkiyi bırakıp gidememektedir. Kadınların sürekli şiddet gördükleri bir ilişkiyi bırakıp gidememelerin veya bırakıp, tekrar geri gelmelerinin en önemli nedeni; gitmeye çalıştıklarında şiddetin daha da artacağı korkusudur. Kadınlar, çocukların, ailenin bir arada olmasına ihtiyaç duyduklarına inanmaktadır. Çocukların, barınma, giyecek ve okul açısından yeterli olamayacağını

(20)

11 düşünmektedir. Psikolojik ve fiziksel travma nedeniyle gidecek durumda değildir. Sahip olduğu kültürel, dini veya aile değerleri gereğince aile birliğini korumayı düşünmektedir. Yaşadığı şiddetin kendi hatasından kaynaklandığını düşünmektedir. Eşini hala sevmektedir. İlişkiyi sonlandırmak istememektedir, tek istediği şiddetin sona ermesidir.(Akan ve ark 2008)

1.7. Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi

Kadınların hakları ile ilgili Uluslararası düzenlemeler; 1975 yılında Ӏ. Dünya Kadın Konferansı Meksika’da, 1980 yılında ӀӀ.Dünya Kadın Konferansı Kopenhag’da,1985 yılında ӀӀӀ.Dünya Kadın Konferansı Nairobi’de, 1995 yılında4. Dünya Kadın Konferansı Pekin’de yapılmıştır(. Koverola ve Panchanadeswaran 2004)

Türk Ceza Kanunu (TCK) “Cinsel Dokunulmazlığı”, şahısların bedenine, kendi istekleri dışında cinsel istismarda bulunularak beden bütünlüklerinin zarar görmesi olarak ifade edilmektedir. “TCK, evlilik birliği içinde gerçekleşen cinsel saldırı şikâyette bulunulduğunda suç sayılmaktadır. Cinsel dokunulmazlığa karşı hukuk sistemimizde yeni yer alan yasamızda, kişileri her durumda şiddete ve istismara karşı korumak amacıyla yapılmıştır. (TCK:102/2) TCK’nın, 102.,103., 104. ve 105. maddelerinde ‘Dokunulmazlığa Karsı Suçlar’ yer almıştır. Yasa, cinsel saldırıyı; “Cinsel isteklerini karşılamak için fakat cinsel ilişkiye varmayan davranışlarla, bir kişinin beden bütünlüğüne zarar verme” olarak tanımlamaktadır. Bu fiili davranışın şehvetli duygularla yapılması yeterli olmaktadır. Suçun oluşabilmesi için gerçekleştirilen hareketlerin objektif olarak şehevi bulunmaları yeterlidir. Şiddete uğrayan kişinin şikâyeti üzerine eylemi yapanlar, hapis cezasına çarptırılır. (TCK:102/1)

4320 Sayılı Ailenin Korunması Hakkındaki Yasa’da kadının haklarını koruyan bazı yasal düzenlemeler bulunmaktadır (Resmi Gazete, Kanun No. 56361, Sayı. 26512, 04.05.2007).Yapılan düzenlemeler aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

• Mağdur kavramı daha açık bir biçimde tanımlanmıştır,

• Failin, kusurlu eş olmasının yanında diğer aile bireylerinin de şiddet uygulayabileceği belirtilmiştir.

(21)

12 • Şiddet gören kişilerin yeniden belirlenmesi sonucu olarak yasada "eşe ve çocuklara" kelimesi kaldırılıp, aile bireyi denmesi uygun görülmüş ve tedbir kararların böyle örneklenmesi yolu seçilmiştir.

• Şiddet gören kişinin sadece beraber yaşadığı evde değil, iş yaşamında da korunması ilkesi getirilmiştir.

• Aile Mahkemesi Hâkiminin vermiş olduğu koruma kararıyla eşin uzak durması ve yaklaşmaması sağlanarak koruma alanı daha da genişletilmiş ve korumanın beraber yaşadığı konut ile sınırlı ve birlikte yasarken olması zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır.

• Alkol ve uyuşturucu kullanma yasağı genişletilmiştir (Can 2015).

1.8. Kadına Yönelik Şiddeti Önlemede Sağlık Çalışanlarının Rolü

Kadınların yaşamlarının bir döneminde sağlık kurumlarına başvurdukları zaman sağlık kurumu ile kadın etkileşime geçme olanağı bulabilmektedir. Sağlık personeli bu nedenden dolayı şiddete uğrayan bireyleri belirlemede ve onlara yardım etmede önemli bir yere sahiptir (Turla 2006).

Sağlık çalışanları şiddete uğrayan kadın hasta ile karşılaştıklarında çok yönlü yardım ve katkı sağlayabilirler. Ancak, sağlık çalışanlarının birçok olguyu fark etmemeleri ya da kayıtsız kalmaları, bazen yargılayıcı olmaları, mesleki sorumluluk olarak görmemeleri ya da yeterli bilgiye sahip olmamaları şiddete müdahaleyi engelleyici olmaktadır. Sağlık hizmeti sunanlara yeterli eğitim ve destek sağlanmasının şiddete uğrayan kadınların fiziksel, duygusal ve güvenlik gereksinimlerini karşılamada daha etkin olmalarını sağlayabileceği vurgulanmaktadır (Turla 2006).

Şiddeti ele alırken sağlık personelinin dikkat etmesi gereken esaslar şunlardır:

• Mahremiyete saygı gösterin: ailenin diğer fertleri olmadan konuşmalar bireyle yalnız iken yapılmalıdır. Kişinin rızası olmadan polise haber verilmemelidir.

(22)

13 • Şiddete uğrayan kişinin anlattıklarına inanın: kişi dinlenmeli ve ona inanılmalıdır. Benzer olayları pek çok kadının yasadığı hatırlanmalıdır.

• Uygulan haksızlığın farkında olun: gördüğü şiddet onun hatasından dolayı değildir. Kimse şiddet uğramayı hak etmez.

• Bağımsızlığına saygı duyun: onun adına karar almadan, kişiye sadece sığınma evine gitmeyi, aile danışmanlığı almayı, polise haber vermeyi önerebiliriz. Kendi hayatı ile ilgili kararları alma hakkına saygı gösterilmeli çünkü kendi hayatını en iyi bilen kendisidir.

• Kendisini ileriki zamanlarda daha güvende hissetmesi için yardımcı olun: güvende olmak için önceleri ne yapmıştır? Bunun faydası olmuş mudur? Evden hemen ayrılması gerektiğinde gidebileceği bir yer var mıdır? Bu konularda düşünüp plan yapmasına yardım etmek ve yol göstermek.

• Yasadığı bölgedeki hizmetlere ulaşmasını kolaylaştırın: şiddete uğramış kadınlar için bir alo imdat hattı ya da sığınma evi olup olmadığı öğrenilmeli ve kadında istiyorsa bilgilendirilmelidir.

• Şiddete uğrayan kadının davranışlarının farkında olun: aşağıdaki nedenlerden dolayı şiddet gören kişi sağlık personeline yasadıklarını anlatmamaktadırlar:

1. şiddete bir daha yaşama kaygısı,

2. Utanma ve herkesin bileceği korkusu, 3. Şiddeti hak ettiği düşüncesi

4. Şiddeti uygulayan kişiyi koruyucu tavır

5. Durumun önemini farkında olamaması, ilerde neler yaşayacağını bilememesi ve sağlık personelinin ona yardım etmeyeceği düşüncesi

Temel sağlık hizmetleri bünyesinde sağlık çalışanları şiddetin aile içinde uygulanmasına yönelik birincil, ikincil ve üçüncül koruma basamakları doğrultusunda hizmet sunmaktadır (Tel 2002, Yanıkkerem 2002,):

(23)

14

2. GEREÇ VE YÖNTEM 2.1. Araştırmanın Türü

Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddeti tanıma konusundaki bilgi düzeyini belirlemek amacıyla yapılan çalışma tanımlayıcı türdedir.

2.2. Araştırmanın Yapıldığı Yer ve Özellikleri

Araştırmamız Konya Selçuk Üniversitesi Selçuk Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılmıştır. Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesi 22 adet ameliyathane salonu olmak üzere 934 yatak kapasitesine sahiptir.

2.3. Araştırmanın Evreni ve Çalışma Grubu

Araştırmanın evrenini Konya Selçuk Üniversitesi Selçuk Tıp Fakültesi Hastanesi’nde çalışan hemşireler ve asistan hekimler oluşturmaktadır. Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 2013 yılında çalışan 143 hemşire ve 67 asistan hekim olmak üzere 210 kişi tam sayım yöntemi ile örnek seçilmeksizin evrenin tamamı olarak çalışmaya alınmıştır. Herhangi bir veri kaybı olmadan 210 kişinin tamamına ulaşılmıştır.

2.4. Veri Toplama Tekniği ve Araçları

Araştırma verilerinin toplanmasında araştırmacı tarafından oluşturulan “Kadına Yönelik Şiddet Anket Formu” (EK-A) ve “Hemşire, Ebe ve Hekimlerin Kadına Yönelik Şiddet Belirtilerini Tanımalarına İlişkin Ölçek” (EK -B) kullanılmıştır.

2.4.1. Kadına Yönelik Şiddet Anket Formu (EK-A)

Anket formu, araştırmacı tarafından literatür doğrultusunda hazırlanmış olup 17 sorudan oluşmaktadır. Ankette, sosyodemografik özellikler (katılımcıların yaşı, cinsiyeti, mesleği, medeni durumu, çocuk sayısı, öğrenim düzeyleri), çalışma

özellikleri (meslekte çalışma süreleri, çalıştıkları klinik) ve kadına yönelik şiddet ile ilgili eğitim ve deneyimleri (öğrenimleri sırasında kadına yönelik şiddete ilişkin

(24)

15 alma durumları, almış iseler eğitimlerin yeterliliği, çalıştığı kurumda şiddete uğramış kadın hastasının olup olmadığı, çalıştıkları kurumda kadına yönelik şiddete yönelik prosedür olup olmadığı, var ise yeterliliği, kadına yönelik şiddet olgusu veya şüphesi ile karşılaşmış ise zorlanma veya yetersiz kalma durumu, ve bildirim yapma düşüncesi, eğer yapmaz ise yapmama nedeni) ile ilgili sorular sorulmuştur.

2.4.2. Hemşire, Ebe ve Hekimlerin Kadına Yönelik Şiddet Belirtilerini Tanımalarına İlişkin Ölçek Formu (EK -B)(HEHKYŞBT)

Baysan ve Karadağlı (2006) tarafından geliştirilen, “Hemşire, Ebe ve Hekimlerin Kadına Yönelik Şiddet Belirtilerini Tanımalarına İlişkin Ölçek Formu” 31 maddeden oluşmakta ve “Doğru” ve “Yanlış” şeklinde yanıtlanan ölçek formu kullanılmıştır (EK-B).

Ölçek hemşire, ebe ve hekimlerin kadına yönelik şiddet belirtilerini tanıma konusunda bilgi düzeylerini belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Ölçeğin iç tutarlılığı incelenmiş ve Cronbach Alpha iç tutarlılık katsayısı 0.76 bulunmuş, yapılan faktör analizi doğrultusunda, “Fiziksel Belirtiler” ve “Duygusal Belirtiler” olmak üzere iki alt boyuttan oluştuğu saptanmıştır. Bu doğrultuda,

“Fiziksel Belirtiler” alt boyutunu (1, 2, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 27, 29, 30) maddeler

“Duygusal Belirtiler” alt boyutunu ise (3, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 31) maddeler oluşturmuştur.

Yanıtların değerlendirilebilmesi için, pozitif ifadelerde (1, 3, 5, 6, 8, 12, 14, 18, 19, 20, 22, 23, 24, 26, 27, 28, 29, 30, 31. maddeler) “doğru” seçeneğine “1” puan, yanlış seçeneğine “0” puan verilerek, negatif ifadelerde (2, 4, 7, 9, 10, 11, 13, 15, 16, 17, 21, 25 maddeler) tam tersi bir puanlama (“doğru” seçeneğine “0” puan , “yanlış seçeneğine” “1” puan) yapılarak, yanıtlar sayısal değerlere dönüştürülmüştür. Ölçekten elde edilecek en yüksek puan “31”, en düşük puan “0”dır. Ölçek alt boyutlarından Fiziksel Alt Ölçek için elde edilecek en yüksek puan “13 en düşük puan “0” dır. Duygusal Alt Ölçek için elde edilecek en yüksek puan ise “18, en düşük puan “0” dır. Düşük puan kadına yönelik şiddet belirtilerini tanıma konusunda bilgi düzeyinin yetersiz olduğunu göstermektedir.

(25)

16

2.5. Verilerin Toplanması

Bu araştırmada kullanılan veriler araştırmacı denetiminde sağlık çalışanlarının klinikte öz bildirime dayalı olarak ile 1-31 Ocak 2013 tarihleri arasında toplanmıştır.

2.6. Değişkenler

2.6.1. Bağımsız Değişkenler

 Sosyo demografik özellikler (yaş, cinsiyet, meslek, medeni durum, çocuk sahibi olma durumu, öğrenim düzeyi)

 Çalışma özellikleri (çalışılan klinik, çalışma süresi)

 Kadına yönelik şiddet ile ilgili bilgi ve deneyimleri (eğitim alma durumu, algılanan yeterlilik karşılaşma durumunda zorluk yaşama durumu, şiddete uğrayan hasta ile karşılaşma durumunda prosedür varlığı, bildirim yapma)

2.6.2. Bağımlı değişkenler

 Kadına yönelik şiddet belirtilerini tanıma düzeyleri

 Fiziksel belirtileri tanıma düzeyleri

 Duygusal belirtileri tanıma düzeyleri

2.7. Verilerin Analizi

Veriler bilgisayar ortamına aktarıldıktan sonra hata kontrolleri yapılmış ve tanımlayıcı istatistik yöntemleri kullanılarak ortalama, standart sapma ve yüzde olarak özetlenmiştir. Ölçümle elde edilen verilerin normallik analizleri yapılmış ve verilerin normal dağıldığı görülmüştür. İki grup karşılaştırmaları bağımsız gruplar için t testi ile yapılmıştır. Farklılık analizlerinden anlamlılık seviyesi 0.05 olarak alınmıştır.

2.8. Araştırmanın Etiği

Araştırmanın yapılması için Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi klinik araştırmalar etik kurulundan çalışma izni alınmıştır. Etik Kurul Tarihi:23.08.2011 ve Karar Sayısı:2011-72 (EK-C) bulunmaktadır. Selçuk Üniversite’sinde çalışmak için kurum izni etik kurul izni geçerli olmuştur.

(26)

17 Ayrıca, araştırmaya katılan katılımcılardan sözel onam alınmıştır.

3. BULGULAR

Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddeti tanıma konusunda bilgi düzeyinin belirlendiği çalışmada bulgular bölümü; (1) katılımcıların tanımlayıcı ve katılımcıların kadına yönelik şiddete yaklaşım özellikleri ve (2) katılımcıların kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeylerinin bağımsız değişkenlere göre dağılımı olmak üzere iki başlık atında sunulmaktadır.

3.1. Katılımcıların Tanımlayıcı Özellikleri ve Katılımcıların Kadına Yönelik Şiddete Yaklaşım Özelliklerini Gösteren Bulgular

Çalışmaya katılan toplam sağlık çalışanı sayısı 143 ‘ü hemşire ve 67’si asistan

hekim olmak üzere 210’dur. Katılımcıların yaşları minimum 18 maksimum 38 ortalama 28,08±4,5’dir.

Çizelge 3.1.1 Katılımcıların sosyo-demografik ve çalışma özelliklerinin dağılımı (n=210).

Toplam

Değişkenler Sayı Yüzde

Cinsiyet Erkek 81 38,6 Kadın 129 61,4 Medeni Durum Evli 106 50,5 Bekar 104 49,5 Meslek Hekim 67 31,9 Hemşire 143 68,1

Çocuk Sahibi Olma

Evet 68 32,4 Hayır 142 67,6 Öğrenim Düzeyi Sağlık Meslek 46 21,9 Lisans 94 44,8 Lisansüstü 70 33,3 Klinik Alan Dâhili 87 41,4 Cerrahi 123 58,6

(27)

18 Sağlık çalışanlarının çoğunluğu (%61,4),(%50,5) evli ve (%67,6)’sının çocuk sahibi olmadığı tespit edilmiştir. Katılımcıların (%44,8)’inin lisans mezunu olduğu tespit edilmiştir. Bunu sırasıyla lisansüstü (%33,3) ve sağlık meslek lisesi mezunlarının (%21,9) izlediği saptanmıştır. Ayrıca, katılımcıların çalışmakta oldukları kliniklere göre yapılan incelemede dahili %41,4’ünün ve %58,6’sının cerrahi klinikte çalıştıkları tespit edilmiştir(Çizelge 3.1.1).

Çizelge 3.1.2. Katılımcıların kadına yönelik şiddet ile ilgili eğitim ve deneyim özellikleri dağılımı (n=210).

Toplam

Değişkenler Sayı Yüzde

Öğrenim Sırasında Eğitim Alma Durumu

Evet 65 31,0

Hayır 145 69,0

Mezuniyet Sonrası Eğitim Alma Durumu

Evet 21 12,4

Hayır 189 87,6

Eğer Eğitim Aldıysanız Eğitimin Yeterli Midir?

Evet 28 13,3

Hayır 99 47,1

Şiddete Uğramış Kadınla Karşılaşma

Durumu

Evet 120 57,1

Hayır 90 42,9

Çalıştığınız Kurumda Kadına Yönelik

Şiddet İle İlgili Prosedür Varlığı

Evet 9 4,0

Hayır 91 43,0

Bilmiyorum 110 53,0

Katılımcıların kadına yönelik şiddet ile ilgili eğitim alma durumlarını tespit etmeye yönelik sorular sonucunda, katılımcıların %69,0’unun öğrenim sırasında bu konuda herhangi bir eğitim almadıkları, ayrıca %87,6’sinin mezuniyet sonrasında herhangi bir eğitim almadıkları tespit edilmiştir. Aldığınız eğitim yeterli miydi sorusuna cevap olarak katılımcıların %13,3’ü evet, %47,1’i hayır cevabı vermişler, %39,6’sı ise herhangi bir cevap vermemiştir (Çizelge 3.1.2).

Katılımcıların şiddete uğramış kadın hasta ile karşılaşma durumu sorulduğunda, katılımcıların %42,9’u şiddete uğramış kadın hasta ile karşılaşmadıkları tespit edilmiştir. Çalıştığı kurumda kadına yönelik şiddet ile ilgili

(28)

19 prosedür varlığı sorulduğunda, katılımcıların %53,0’nınbilmedikleri tespit edilmiştir (Çizelge 3.1.2).

Çizelge 3.1.3. Katılımcıların kadına yönelik şiddete yaklaşım özelliklerinin dağılımı (n=210).

Kadına yönelik şiddet olgusu ile karşılaşıldığında bildirim yapıp yapmama konusundaki yanıtların meslek gruplarına göre dağılımı incelendiğinde hemşirelerin %68,9’u bildirim yaparım, %28,2’ünün şiddetin özelliğine göre bildirim yaparım cevabı verdikleri saptanmıştır. Bildirim yapmam cevabı verenlerin oranı ise %2,9 olarak tespit edilmiştir. Hekimlerin verdikleri cevaplar incelendiğinde ise hekimlerin %70,1’inin bildirim yaparım, %26,9’unun şiddetin özelliğine göre bildirim yaparım cevabı verdikleri saptanmıştır. Bildirim yapmam cevabı verenlerin oranı ise %3,0 olarak tespit edilmiştir. Meslek grupları arasında bildirim yapma konusunda istatiksel olarak anlamlı düzeyde farklılık saptanmıştır (p<0,05).

Cinsiyete göre bakıldığında, erkek katılımcıların %64,2’si bildirim yaparım, %33,3’ü şiddetin özelliğine göre bildirim yaparım, %2,5’i bildirim yapmam cevabı verdikleri saptanmıştır. Kadın katılımcıların %73,6’sı “bildirim yaparım”, %23,3’ü şiddetin özelliğine göre, %3,1’i bildirim yapmam cevabı verdikleri tespit edilmiştir. Cinsiyetler arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p >0,05).

Yaş gruplarına göre bakıldığında, otuz yaş ve altındaki yaş grubunun %53,9’u 30 yaş üzerindeki yaş grubunun ise %85,1’i karşılaştığı kadına yönelik şiddet olgularında bildirimde bulunacakları saptanmıştır. Bildirimde bulunmanın yaşa Kadına Yönelik Şiddet Olgusu

veya Şüphesi İle

Karşılaştığınızda Bildirim Yapma Durumu Bildirim Yaparım Şiddetin Özelliğine Göre Bildirim Yaparım Bildirim Yapmam

Sayı % Sayı % Sayı %

Meslek Hemşire 100 68,9 39 28,2 4 2,9

Hekim 47 70,1 18 26,9 2 3,0

Cinsiyet Erkek Kadın 52 64,2 27 33,3 2 2,5

95 73,6 30 23,3 4 3,1 Yaş Grubu 30 Yaş ve altı 55 53,9 43 42,2 4 3,9 30 yaş üstü 92 85,1 14 12,9 2 1,8 Medeni Durum Evli 69 65,1 34 32,1 3 2,8 Bekar 78 75,0 23 22,1 3 2,9 Çocuk Sahibi Olma Durumu Var 45 66,2 20 29,4 3 4,4 Yok 102 71,8 37 26,1 3 2,1

(29)

20 grubuna göre dağılımlarına bakıldığında istatiksel olarak arasında anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0,05).

Medeni duruma göre bakıldığında, evlilerin %65,1’inin, bekarların ise %75’inin bildirim yaparım cevabı verdikleri tespit edilmiştir. Medeni duruma göre dağılımlar bakıldığında istatiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05).

Çocuk sahibi olma durumuna göre bakıldığında, çocuk sahibi olanların %66,2’si çocuk sahibi olmayan katılımcıların %71,8’i bildirim yaparım şeklinde cevap saptanmıştır. Çocuk sahibi olma durumuna göre bakıldığında anlamlı bir fark saptanmıştır(p<0.05).

Katılımcılara bildirim yapmama nedenleri sorulmuştur. Buna göre; alınan cevaplar birbirine çok yakın olmakla birlikte daha çok sosyal servislerin konuyla ilgilenmeyeceğini düşündüğü için(0,019) ve nasıl bildirim yapacağımı bilmediğim için(0,019) cevapları öne çıkmıştır(Çizelge 3.1.3).

3.2. Katılımcıların Kadına Yönelik Şiddetin Belirtilerini Tanıma Düzeylerinin Bağımsız Değişkenlere Göre Dağılımını Gösteren Bulgular

Katılımcıların kadına yönelik şiddete belirtilerini tanımalarına ilişkin duygusal şiddete ait ölçek puanı 10,58±2,50, fiziksel şiddete ait ölçek puanı 8,25±1,67 ve toplam ölçek puanı 18,83±3,38 olarak hesaplanmıştır.

Çizelge 3.2.1. katılımcıların kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma durumunun bağımsız değişkenlere göre dağılımı

Araştırmaya katılan sağlık çalışanlarının iş yaşamında çalışma süresi minimum 1 yıl maksimum 18 yıl ortalama 5,36±4,9’dur. Hemşirelerin %64,9’unun, hekimlerin %87,0’ının kadına yönelik şiddet olgusu ile karşılaştıkları saptanmıştır. Hekimlerle hemşireler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05)Kadına yönelik şiddet olguları ile karşılaşma konusunda sayısal açıdan meslek gruplarına göre istatiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0.05).

Hemşire Hekim Toplam

Sayı (N) Yüzde (%) Sayı (N) Yüzde (%) Sayı (N) Yüzde (%) Karşılaşma Durumu Karşılaşma var 125 64,9 50 87,0 175 70,5 Karşılaşma yok 18 35,1 17 13,0 35 29,5

(30)

21 Katılımcıların kadına yönelik şiddet belirtilerini tanımalarına ilişkin ölçek belirtilerine verdikleri cevaplar bakıldığında fiziksel belirtilerden en yüksek orandaki doğru cevabı 4.soru olan “Kadının genital bölgesinde görülen çürük ve yaralar istismarı düşündürür” (%91,6) sorusuna verdikleri belirlenmiştir. Duygusal belirtilerden ise en yüksek (%87,7) doğru cevabın 12. Soru olan “İstismar edilen kadınlar göz göze iletişim kurmaktan kaçınırlar" cevabına verdikleri saptanmıştır. Fiziksel şiddet belirtileri arasında en düşük (%43,0) doğru cevabın 28. soruya (Gebe bir kadının erken doğum yapması bir istismar belirtisidir) verildiği, duygusal şiddet konusundaki en düşük (%11,8) doğru cevabın ise 30. soruya (Sık sık evlerini terk ettiği belirlenen kadınların istismar edildiği düşünülür) verildiği belirlenmiştir.

Çizelge 3.2.2. Katılımcıların kadına yönelik şiddet belirtilerini tanımalarına ilişkin ölçeğin alt ve toplam puanlarının sosyodemografik özelliklere göre dağılımı. Meslekler Fiziksel Puan Ortalama ± Ss Duygusal Puan Ortalama ± Ss Toplam Puan Ortalama ± Ss Hemşire 8,11±1,71 10,36±2,51 18,47±3,41 Hekim Önemlilik testi ve p 8,69±1,55 t=5,572 p=0,000 11,26±2,49 t= 6,089 p=0,000 19,95±3,34 t=9,061 p=0,000 Cinsiyet Erkek 8,25±1,65 10,63±2,49 18,88±3,45 Kadın 8,26±1,68 10,56±2,50 18,82±3,36 Önemlilik testi ve p t=0,058 p=0,950 t=0,296 p=0,770 t= 0,190 p=0,850 Medeni Durum Medeni Durum Evli 8,24±1,70 10,53±2,45 18,77±3,37 Bekar Önemlilik testi ve p 8,28±1,62 t=0,276 p=0,780 10,70±2,63 t=0,698 p=0,490 18,98±3,42 t=0,653 p=0,510 Çocuk Sahibi Evet 8,20±1,66 10,50±2,48 18,70±3,35 Hayır 8,33±1,71 10,72±2,53 19,06±3,43 Önemlilik testi ve p t=0,939 p=0,350 t=1,017 p=0,310 t=1,210 p=0,220

(31)

22 Meslek grupları arasında fiziksel, duygusal ve toplam puan yönünden istatiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. Hekimlerin her üç puan ortalamasının hemşirelerden yüksek olduğu belirlenmiştir (Çizelge 3.).

Kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanımaya yönelik ölçeğin alt ve toplam puanları ile cinsiyet, meslek, medeni durum ve çocuk sahibi olma durumu arasında istatiksel olarak önemli bir fark bulunmamaktadır (p>0,005).

Çizelge 3.2.3. Katılımcıların kadına yönelik şiddet belirtilerini tanımalarına ilişkin ölçeğin alt ve toplam puanlarının şiddet ile ilgili eğitim alma ve çalışma özelliklerine göre dağılımı.

Mezuniyet Öncesi Eğitim Alma Durumu Fiziksel Puan* Ortalama ± Ss Duygusal Puan* Ortalama ± Ss Toplam Puan** Ortalama ± Ss Almış 8,16±1,55 10,93±2,56 19,09±3,25 Almamış Önemlilik testi ve p 8,27±1,70 t= 0,540 p=0,590 10,52±2,49 t= 1,354 p=0,180 18,79±3,40 t=0,732 p=0,470 Çalışma Süresi 1 yıldan az 8,13±1,49 10,84±2,67 18,96±3,27 1-2 yıl 8,71±1,67 10,83±2,86 19,45±3,80 3-5 yıl 8,65±1,74 10,67±2,44 19,31±3,40 6 yıl ve üzeri 8,18±1,70 10,51±2,45 18,70±3,35 Önemlilik testi ve p t=2,182 p=0,090 t=0,428 p=0,730 t =1,113 p=0,340

Kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanımaya yönelik ölçeğin alt ve toplam

puanları ile mezuniyet öncesi eğitim alma durumu ve çalışma süresi arasında istatiksel olarak önemli bir fark bulunmamaktadır.(p>0,005)

(32)

23

4. TARTIŞMA

Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddeti tanıma konusunda bilgi düzeyinin belirlendiği çalışmada tartışma kısmı katılımcıların tanımlayıcı özellikleri ve katılımcıların kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeylerinin bağımsız değişkenlere göre dağılımı olmak üzere iki başlık atında sunulmaktadır.

4.1. Katılımcıların Tanımlayıcı Özellikleri

Katılımcıların öğrenim sırasında kadına yönelik şiddete ilişkin eğitim alma durumuna bakıldığında; hemşirelerin %65,7’si ve hekimlerin %76,1’sıöğrenim sırasında eğitim almadıkları ortaya çıkmıştır. Mezuniyet sonrası alınan eğitim durumu sorgulandığında, hemşirelerin %90,8’i ve hekimlerin %87,3’ü eğitim almadıklarını belirtmişlerdir. Yayla (2009) çalışmasında öğrenim sırasında kadına yönelik şiddete ilişkin eğitim alma durumuna bakıldığında; hemşirelerin %84.8’i ve hekimlerin %82.1’i gibi büyük çoğunluğunun eğitim almadıkları ortaya çıkmıştır. Mezuniyet sonrası eğitim alma durumu hemşirelerde %99,1’i oranında, hekimlerde ise %97,6’sı olduğu saptanmıştır. Sağlık çalışanlarına öğrenim süresi boyunca ve mezuniyet sonrası kadına yönelik şiddet konusundaki verilen eğitimin çok yetersiz olduğu görülmektedir. Yapılan diğer çalışmalarda da, hemşire ve hekimlerin büyük bir kısmının iş hayatı boyunca şiddetle ilgili bir eğitim programlarına katılmadıklarını göstermektedir. Sağlık çalışanlarının şiddeti tanımları için bu konuda eğitim almaları yararlı olacağı düşünülmektedir.

Ülkemizde yapılan başka çalışmalarda da hemşire ve hekimlerin mesleki eğitimleri sırasında kadına yönelik şiddet konusunda eğitim almadıkları görülmektedir. Arabacı ve Karadağlı’nın (2003) çalışmasında, İzmir ilinde birinci basamak sağlık hizmetlerinde görev yapan hemşirelerin yüzde 92.9’u mesleki eğitimlerinde kadına yönelik şiddet konusunda eğitim almadıklarını bildirmişlerdir. Akan, Fındıklı, Alaysa ve Gökçakıroğlu’nun (2008), Mersin ilinde yaptıkları benzer bir çalışmada, hemşirelerin %71.1’inin mezuniyet öncesinde kadına yönelik şiddetle ilgili yeterli eğitim almadıklarını belirtmişlerdir

Araştırma sonucu ve yapılan benzer çalışmalar, ülkemizde sağlık çalışanı yetiştiren okulların çoğunda şiddet konusuna ya hiç yer verilmemekte ya da çok az yer verilmekte olduğunu gösterirken, hemşire ve hekimlerin çoğunluğunun yeterli

(33)

24 resmi eğitim almadıkları ortaya çıkmaktadır. Toplumsal bir sorun olan kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için, şiddet olgularını ilk gören sağlık çalışanının mesleki eğitimlerinde kadına yönelik şiddet konusunun daha çok yer alması bu konuda daha duyarlı davranabilmesi için gerektiği düşünülmektedir.

Katılımcıların şiddete uğramış kadın hasta ile karşılaşma durumuna bakıldığında; hemşireler %64,9’u ve hekimlerin%87,0’si iş hayatlarında şiddete uğramış kadınla karşılaşmıştır Hekimlerin kadına yönelik şiddet olgusu ile karşılaşıldığında %70,1 bildirimde bulundukları saptanmıştır. Hemşirelerin %68,9’u bildirimde bulunduklarını ifade etmiştir. Yıldız’ın (2011) yaptığı araştırmada hemşire ve hekimlerin % 66,1’i daha önce kadına yönelik şiddete maruz kalmış bir kadın hastalarının, % 41,9’u ise bir yakınlarının olduğunu söylemişlerdir. Baysan (2003)’nın çalışmasında bu oran % 67.5 olarak bulunmuştur. Kara ve ark.(2018) yaptığı araştırmada sağlık çalışanlarının %72.6’sının iş yaşamında kadına yönelik şiddet olgusu ile karşılaştığı saptanmıştır. Sarıbıyık (2012) ‘de hemşire ve hekimlerle yaptığı çalışmada %71.3’ünün kadına yönelik şiddet olgusu ile karşılaştığı bulunmuştur.

Araştırma sonucu ve diğer çalışmalarda göz önünde bulundurularak hekimlerin daha yüksek oranda bildirimde bulunmalarının; mesleki eğitimlerinde adli tıp dersinin yer alması, daha çok şiddet görmüş kadın hasta ile karşılaşmalarından dolayı yasal ve toplumsal yükümlülüklerinin farkında olmaları gibi etkenlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

4.2. Katılımcıların Kadına Yönelik Şiddetin Belirtilerini Tanıma Düzeylerinin Bağımsız Değişkenlere Göre Dağılımı

Çalışmamızda katılımcıların kadına yönelik şiddet belirtilerini tanımalarına ilişkin duygusal şiddete ait ölçek puanı 10.58±2.50, fiziksel şiddete ait ölçek puanı 8.25±1.67 ve toplam ölçek puanı 18.83±3.38 olarak saptanmıştır. Kara ve ark(2018) çalışmada ise duygusal belirtiler alt boyut puan ortalamasının 10.99±2.66, fiziksel belirtiler alt boyut puan ortalamasının 8.07±1.68 toplam ölçek puan ortalamasının 19.06±3.68, olduğu saptanmıştır. Çalışma bulgusuna benzer şekilde Sarıbıyık (2012)’de hemşire ve hekimlerle yaptığı çalışmada, katılımcıların toplam puanı 18.6±3.7 olarak bulunmuştur. Arabacı ve Karadağlı (2006)’nın yaptıkları çalışmada katılımcıların toplam ölçek puan ortalaması 18.38±5.23 olarak bulunmuştur. Ülkemizde yapılmış

(34)

25 diğer çalışmalarla bizim çalışmamız benzerlik göstermekte olup sağlık çalışanlarının kadına şiddette bilgi düzeyi kısmen yeterli olduğu düşünülmektedir.

Hemşire ve hekimlerin kadına yönelik şiddet belirtilerini tanımlarına yönelik duygusal belirtiler alt ölçek, fiziksel belirtiler alt ölçek ve toplam ölçek puan ortalamaları arasında anlamlı fark saptanmıştır.

Kara ve ark (2018) yaptığı çalışmada ise hekimlerin duygusal, fiziksel ve toplam ölçek puan ortalamalarının daha yüksek olduğunu saptamıştır. Sarıbıyık (2012) çalışmasında, duygusal belirtiler alt boyut puan ortalamasının hekimlerde, toplam puan ortalamasının hemşirelerde en yüksek olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir

Bizim çalışmamızda ortaya çıkan bu durum hemşire ve hekimlerin benzer eğitim sürecinden geçerken, hekimlerin aile içi şiddete yönelik yeterli eğitim almasalar dahi adli tıp dersleri nedeni ile adli olguların değerlendirilmesinde hemşirelere göre daha fazla deneyim sahibi olmalarından kaynaklandığı düşünülmüştür.

(35)

26

5. SONUÇ ve ÖNERİLER 5.1. SONUÇ

Araştırma sonucunda, sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeyleri nedir? sorusuna cevap olarak; sağlık çalışanlarının %70,5’inin kadına yönelik şiddetle karşılaştıkları tespit edilmiştir. Oranlara meslek gruplarına göre ayrı ayrı bakıldığında hemşirelerin %64,9’u, hekimlerin ise %87’si şiddetle karşılaşmışlardır. Ayrıca, hekimlerle hemşireler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır.

Sağlık çalışanlarının yaklaşık %97,0’sinin kadına yönelik şiddet tespit ettiklerinde bildirim yapacakları belirtmişlerdir. Katılımcılara sorulan bildirim yapmamaları durumunda bunun nedeninin ne olduğu sorusuna ise alınan cevaplarda birbirine çok yakın olmakla birlikte daha çok sosyal servislerin konuyla ilgilenmeyeceği düşüncesi ve nasıl bildirim yapacağımı bilmediğim için cevapları öne çıkmıştır. Şiddeti tanıma düzeyleri yönünden hekimlerin aldığı puanlarının hemşirelere göre daha fazla ve istatiksel olarak anlamlıdır. Hekimler hemşirelere göre şiddeti daha iyi tanımaktadır.

Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeyleri sosyo-demografik özelliklere göre farklılık göstermekte midir sorusuna cevap olarak; olgularla karşılaşma konusunda hekimlerle hemşireler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır. Hemşire ve hekimlerin cinsiyet, medeni durum çocuk sahibi olma durumlarına göre puan ortalamaları arasında anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır.

Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeyleri çalışma özelliklere göre farklılık göstermekte midir sorusuna cevap olarak hemşire ve hekimlerin çalışma sürelerine göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı tespit edilmiştir.

Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddetin belirtilerini tanıma düzeyleri bilgi ve deneyime göre farklılık göstermekte midir sorusuna cevap olarak ise hemşire ve hekimlerin mezuniyet öncesi eğitim alma durumlarına göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı görülmüştür

(36)

27 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün yürüttüğü ‘Kadına Yönelik Şiddetin Engellenmesinde Sağlık Çalışanının Rolü ve Uygulanacak Prosedürler Eğitimi Projesi Protokolü genelinde sağlık çalışanına eğitim vermek amacıyla imzalanmıştır. Tüm sağlık çalışanlarına verilmesi planlanan bu eğitim projesi, kadına yönelik şiddet konusundaki bilgi, ilgi ve farkındalık düzeyinin artması hususunda sevindirici bir gelişmedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde sağlık çalışanlarının rollerini bilmeleri açısından bu eğitim programına yeterli düzeyde katılımları umut edilmektedir.

5.2.ÖNERİLER

 Hemşire ve hekimlere mezuniyet öncesi kadına yönelik şiddet konusunun eğitim içeriğinde yer alması, kadın erkek eşitliği, cinsiyet, kadın, insan hakkı, vb. kavramların verilmesi ve bu konudaki sorumluluklarının farkına vardırılması

 Kadına yönelik şiddetin belirtilerinin tanımlanması ve önlenmesi ile ilgili, mezuniyet sonrası zorunlu eğitim programlarının oluşturulmasının sağlanması, konu ile ilgili mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimlerin yetersiz olduğu belirlenmiştir.

 Sağlık çalışanlarına kadına yönelik şiddete ilişkin sosyal ve yasal sorumluluklar hakkında bilgi verilmesi,

 Sağlık çalışanlarının kadına yönelik şiddeti belirleme, önleme, tedavi ve bakım konularında görev ve sorumluluklarının ayrıntılı olarak belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılması,

 Sağlık çalışanlarının şiddet olguları ile karşılaştıklarında yapılması gerekenlerin örnek: kayıt, danışmanlık, tedavi, sevk, rehabilitasyon kuruluşları ile nasıl iletişime geçileceği ve nasıl ihbar edilmesinin gerektiğini bilmelidir.

 Kadına yönelik şiddet eğitimi verecek olan bireylerin alanında uzman kişiler olması önemsenmelidir.

Şekil

Çizelge 3.1.1 Katılımcıların sosyo-demografik ve çalışma özelliklerinin dağılımı  (n=210)
Çizelge  3.1.2.  Katılımcıların  kadına  yönelik  şiddet  ile  ilgili  eğitim  ve    deneyim  özellikleri dağılımı (n=210)
Çizelge  3.2.1.  katılımcıların  kadına  yönelik  şiddetin  belirtilerini  tanıma  durumunun bağımsız değişkenlere göre dağılımı
Çizelge  3.2.2.  Katılımcıların  kadına  yönelik  şiddet  belirtilerini  tanımalarına  ilişkin  ölçeğin  alt  ve  toplam  puanlarının  sosyodemografik  özelliklere  göre  dağılımı
+2

Referanslar

Benzer Belgeler

Baysan (2003)’ ın çalışmasında çalışma bulgumuza benzer şekilde hemşire ve ebelerin kadına yönelik şiddet konusunda meslekte hizmet içi eğitim alma durumu

Sahip olduğumuz saç şekli, kulak memesinin ayrık veya yapışık olması, kan grupları gibi özelliklerimiz kalıtsal özellikler olup birini annemizden, diğerini

Mızıkay-ı H üm ayun'da yetişen m üzisyenler gönderildikleri görev yerlerinde yeni yeni ordu bandolarım oluşturduklarım biliyoruz. Bir yerde Muzikay-ı H üm ayun' un

His unique style called as Naipaulian discourse reflects the condition of the colonised people after the disintegration of the British Empire by employing a

Tüm erkekler şiddet uygulamazlar ve tüm erkek- ler cinsiyet hiyerarşisinde eşit derecede ayrıcalıklı değildir.[42] Toplumda kadın haklarının savunucusu olan ya da

5 Bu bağlamda, kadına yönelik şiddetin en yoğun şekilde meydana geldiği alanlardan biri de ‘özel alan’ olarak görülen ev- hane olmaktadır 6 Aile içi şiddet

çalışmanın yapıldığı hastanede ventrogluteal böl- geye enjeksiyon uygulamasına yönelik verilen eğitimin sağlık çalışanlarının İM enjeksiyon uygu- lamasında

Bu nedenle çalışmamızda kadın sağlık çalışanının şiddetin herhangi birine maruz kalma durumlarını ve kadına şiddet vakalarına yaklaşım hakkındaki bilgi, tutum ve