• Sonuç bulunamadı

Konya ili Seydişehir ilçesi ve çevresinde anlatılan masalların çocuk eğitimine katkısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya ili Seydişehir ilçesi ve çevresinde anlatılan masalların çocuk eğitimine katkısı"

Copied!
289
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İ

LKÖĞRETİM ANABİLİM DALI

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

KONYA İLİ SEYDİŞEHİR İLÇESİ VE ÇEVRESİNDE

ANLATILAN MASALLARIN ÇOCUK EĞİTİMİNE

KATKISI

Ramazan UZUN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. Seyit EMİROĞLU

(2)

i

ÖZET

Bu araştırma, Türk kültürünün devamlılığını sağlayan unsurlar arasında bulunan masalların derlenerek, çocuk eğitimine sağladığı katkıların bulunması ve ortaya koyulması amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın yapılma amacı masalların çocuk eğitimine yaptığı katkıların bulunması olmasına rağmen, Konya İli, Seydişehir İlçesinde halk arasında anlatılan masalların derlenmesi sayesinde, Türk kültürüne ait milli değerlerin korunması sağlanacak ve gelecek nesillere aktarılmasına katkıda bulunulacaktır. Araştırmada, Konya İli Seydişehir ilçesi ve çevresinde anlatılan masallar derlenmeye çalışılmıştır. Derleme yapılırken, kaynak kişiler çoğunlukla yaşı ilerlemiş kişiler arasından seçilmiştir. Bunun nedeni yeni yetişen neslin masalların aktarımında üzerine düşen görevi yerine getirememesidir. Araştırmada bunun sebeplerine de değinilmiştir. Derleme çalışması yapılırken yörede anlatılan masalların sadece çalışmanın yapıldığı bölgeyle sınırlı olmadığı görülmüştür. Bazı masalların, incelenen diğer araştırmalarda da küçük farklılıklara rağmen yer aldığı fark edilmiştir. Araştırma da masalın çocuk eğitimine yaptığı etkinin hafife alınamayacak kadar büyük olduğu ve masalların derslerde de kullanılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç bölümünde masalların çocuk eğitimine sağladıkları temalar halinde incelenmiştir. Temalar ise, ahlaki gelişim, kişilik gelişimi ve dil gelişimidir. Ayrıca masalların Türkçe derslerine ve Hayat Bilgisi derslerine yaptığı etkilere de değinilmiştir.

Anahtar Sözcükler: Seydişehir Masalları, Çocuk Eğitimi, Türk Kültürü,

ABSTRACT

This study, ensuring the continuity of the elements of Turkish culture in the compilation of tales, children's contributions to the training provided and set out to have been done with the purpose. The study of objective tales to their children that education contributions are to be found, even though the province of Konya,

(3)

ii

Seydişehir County between the people described in the compilation of tales, thanks to the Turkish culture for the protection of national values to be provided and transferred to future generations to be contributed. In this study, the province of Konya and its surroundings are described in the tale Seydişehir district was to be compiled. When compiling the source people are mostly advanced in age was selected from among individuals. The reason for this new generation of educated incumbent task during the transmission of fairy tales can not fulfill. Research the reason for this was also mentioned. Compilation work is done is described in the region with tales of the area's only work was not limited. Some of the tales, despite minor differences in other research is examining where the difference is. Study the impact of fairy tales to the education of the children was too large to be taken lightly and should be used in the tale of the course has been found. Results of the tales in children's education provided the theme was examined. Themes and moral development, personality development and the development of language. Turkish lessons and also tales of life lessons to the information to the effect has been addressed.

(4)

iii

ÖNSÖZ

“Çocuk, bir toplumun daha doğrusu bir milletin geleceğidir.” anlayışı çerçevesinde yapılan bu araştırma neticesinde kültürümüze iz bırakan ve devamlılığını sağlayan unsurlar arasında yer alan masallar derlenmiş ve çocuk eğitimine katkıları bulunmaya çalışılmıştır. Araştırmada masalların çocuk eğitimine olan katkılarının bulunmasının yanında unutulmaya yüz tutmuş masalların derlenmesi sayesinde Türk kültürü ürünlerinin tamamı olmasa da bir kısmı kayda geçirilerek yok olması önlenmeye çalışılmıştır.

Araştırma içerisinde de bahsedildiği gibi, Türkler milli ve manevi değerleriyle var olan bir millettir. Bu bakımdan Türk kültürünün unsurları arasında önemli bir yere sahip olan masalların da milli ve manevi değerlerimizi yansıttığı unutulmamalıdır. Milli ve manevi değerlerimizin unutulduğu zaman varlığımızın da yok olacağı düşünülmelidir.

Çocuklarımıza okullarda verilen eğitimin yanında aile de verilen eğitimin de önemli olduğu düşünülürse ve masallarında belirli ahlaki değerleri içerdiği göz önünde bulundurulursa yapılan çalışmanın gereksiz olmadığı görülecektir.

Masallar bilindiği gibi günümüzden çok kısa bir süre öncesine kadar dilden dile aktarılan bir halk edebiyatı ürünü olarak ön plana çıkmaktaydı. Fakat son yıllarda yapılan çalışmalar ve yazılan masal kitapları sayesinde yazılı kaynaklar arasında da kendine yer bulmuştur. Bu gibi çalışmaların yapılması, kültürümüzü yansıtan ürünlerin kaybolup unutulmaması açısından önemlidir. Değerli hocalarım, Yrd. Doç. Dr. Seyit Emiroğlu ve Prof. Dr. Ali Berat Alptekin’in bizzat yaptığı ve danışmanlık yaptığı çalışmalar Anadolu’nun belirli yörelerine ait masalların kayda geçirilmesi açısından önemli bir yere sahiptir.

Araştırma 7 bölümden oluşmaktadır. İlk olarak Seydişehir’in tarihi ve kültürü ile kısaca bilgi verilirken, daha sonraki bölümlerde Halk Edebiyatı, Halk Edebiyatı

(5)

iv

ürünlerinden olan masallar hakkında genel bilgilere yer verilmiştir. Çalışmamızda Seydişehir ve çevresine ait 5o masal ilk ağızdan derlenerek kayda geçirilmiş ve derlenen masal metinleri çalışmaya eklenmiştir. Araştırmanın sonuç bölümünde, çocukların ahlaki, kişisel ve dil gelişimlerine olan katkıları gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Bunun yanında masalların derslerde kullanılmasına ilişkin önerilere de yer verilmiştir. Ayrıca, masallarda ortak olarak bulunan bazı unsurlarla ilgili de kısa bir çalışma yapılmış ve derlenen masallardaki örnekleriyle birlikte çalışmaya eklenmiştir.

Çalışmamı hazırlarken, bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, bunun yanında benden hoşgörüsünü esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Seyit Emiroğlu’na, araştırma boyunca manevi olarak destek olan aileme ve öğretmen arkadaşlarım Ercan Tarhan ve Müslüm Yalçın’a teşekkür ederim. Ayrıca, çalışmamda kaynak kişi olarak bana yardımcı olan, ve çalışma esnasında vefat eden, teyzem Şehriban Aydın ve anneannem Hacer Topaç’a Allah’tan rahmet dilerim.

(6)

v

İ

ÇİNDEKİLER

Özet……… i Abstract………... i Önsöz………... iii İçindekiler………. V Araştırmanın Konusu………. Xii 1. SEYDİŞEHİR 1.1. Seydişehir Tarihi………. 1 1.2. Seydişehir Kültürü……….. 3 1.2.1. Halkın Yaşayışı………... 3 1.2.2. Mutfak Kültürü………... 3 1.2.3. Mimari………. 3 2. TÜRK HALK EDEBİYATI 2.1. Halk Edebiyatı………... 5

2.2. Halk Edebiyatı’nın Kaynakları……….. 8

2.2.1. Sözlü Kaynaklar……… 8

2.2.2. Yazılı Kaynaklar………... 11

3. MASAL 3.1. Masal Nedir?... 15

3.2. Masal Sözcüğü Nereden Gelir?... 18

3.3. Masalın Doğuşu………... 18 3.4. Masal Çeşitleri……… 20 3.4.1. Hayvan Masalları………. 21 3.4.2. Olağanüstü Masallar……… 22 3.4.3. Gerçekçi Masallar……….. ………. 22 3.4.4. Güldürücü Masallar………. 22 3.4.5. Zincirlemeli Masallar………. 23 3.5. Masallarda Formeller………. 23

3.5.1. Başlangıç Giriş Formeli……….. 24

3.5.2. Bağlayış Geçiş Formeli……… 24

3.5.3. Aynı Olayın Tekrar Ortaya Çıkışında Kullanılan Formeller…….. 25

3.5.4. Bitiş Formelleri……… 25

3.6. Türkiye’de Masal ve Türk Masalcıları……… 26

3.7. Dünyada Masal ve Dünya Masalcıları………... 27

(7)

vi

3.7.1.a. Pançatantra………... 27

3.7.1.b. Masal Nehirleri Okyanusu……….. 27

3.7.2. Arap Masalları……….. 27 3.7.3. İran Masalları………... 27 3.7.4. Yunan Masalları……….. 27 3.7.5. Latin Masalları………. 28 3.7.6. Alman Masalları……….. 28 3.7.7. Fransa Masalları……….. 28 3.7.8. İtalyan Masalları……….. 28 3.7.9. İskandinav Masalları……… 28

3.8. Masalın Eğitimdeki Yeri ve Önemi……….. 29

3.9. Derslerde Masalın Eğitimsel Kullanımına İlişkin Öneriler……….. 36

3.9.1. Alımlama Farklılıklarına Dayanan Çalışmalar……….... 38

3.9.1.a. Masalın Ağırlık Noktasını Değiştirme………. 38

3.9.1.b. Masalın Sonunu Devam Ettirecek Yeni Öyküler Geliştirme….. 39

3.9.1.c. Asıl Masal Öncesinde ve Sonrasında Olanları Tahmin Etme…. 39 3.9.2. Güncelleştirme ve Parodi Çalışmaları……….. 40

3.9.2.a. Masal Uyarlamaları ve Parodileri……… 40

3.9.2.b. İroniden (Alaylamadan) Yararlanma……… 41

3.9.2.c. Masalı Geleneksel Anlatı Biçimlerinden Arındırarak Masal Geleneğinin Önemini Belirleme………..………...42

3.10. Masalların Dil Gelişimine Katkısı………... 43

3.11. Türk Masallarında Tekerlerme Örnekleri……….. 45

4. HALK EDEBİYATI METİNLERİNİ DERLEME YÖNTEMLERİ 4.1. Derlemeyle İlgili Genel Kavramlar……….. 58

4.1.1. Derleme Nedir?... 58

4.1.2. Derleme Yeri (Alan)……… 58

4.1.3. Derlemeci………. 59

4.1.3.a. Uzman (Profesyonel) Derlemeciler………. 59

4.1.3.b. Amatör Derlemeciler……… 59 4.1.4. Kaynak Kişi………... 59 4.1.5. Derleme Zamanı……….. 60 4.2. Derlemenin Planlanması……… 60 4.2.1. Ne Derleyeceğim?... 61 4.2.2. Neden Derleyeceğim?... 61 4.2.3. Nerede Derleyeceğim?... 62 4.2.4. Ne Zaman Derleyeceğim?... 63 4.2.5. Nasıl Derleyeceğim?... 64

4.3. Karşılıklı Görüşme Yöntemi………. 65

4.4. Derlenen Metinleri İnceleme Yöntemleri………... 65

4.4.1. Antti Aarne ve Masal Tipleri Kataloğu……… 65

4.4.2. Stith Thompson ve Halk Edebiyatı Motif İndeksi……….. 67

(8)

vii

5.1. Akıl Küpü Keloğlan………. 71

5.1.1. Masalın Özeti………. 71

5.1.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısında İncelenmesi……….. 71

5.2. Şifalı Bal………. 72

5.2.1. Masalın Özeti………. 72

5.2.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 73

5.3. Akılsız Kurt……… 73

5.3.1. Masalın Özeti………. 73

5.3.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 73

5.4. Altın Kuyruklu Yılan……….. 74

5.4.1. Masalın Özeti………. 74

5.4.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 75

5.5. Aslana Özenen Kurt……….. 75

5.5.1. Masalın Özeti……… 75

5.5.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 76

5.6. Balıkçı Çocuk………. 77

5.6.1. Masalın Özeti………. 77

5.6.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 78

5.7. Canavarın Aptallığı……… 78

5.7.1. Masalın Özeti………. 78

5.7.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 79

5.8. Akıbetini Merak Eden Adam………. 80

5.8.1. Masalın Özeti………. 80

5.8.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 80

5.9. Ciğer Masalı………... 81

5.9.1. Masalın Özeti………. 81

5.9.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 81

5.10. Çiğdem Kız………. 82

5.10.1. Masalın Özeti………. 82

5.10.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 83

5.11. Devoğlu………... 83

5.11.1. Masalın Özeti………. 83

5.11.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 84

5.12. Dilenci………. 85

5.12.1. Masalın Özeti………. 85

5.12.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 85

5.13. Cin Tozu………... 86

5.13.1. Masalın Özeti………. 86

5.13.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 87

5.14. Dilli Tazı………... 88

5.14.1. Masalın Özeti………. 88

5.14.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 89

5.15. Ebe ile Horoz………. 89

5.15.1. Masalın Özeti………. 89

5.15.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 90

(9)

viii

5.16.1. Masalın Özeti………. 90

5.16.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 91

5.17. Eşşeğe Söyledim Sen Anla………... 91

5.17.1. Masalın Özeti……… 91

5.17.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 92

5.18. Karaböcü………... 93

5.18.1. Masalın Özeti………. 93

5.18.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 93

5.19. Kötü Büyücü………... 94

5.19.1. Masalın Özeti………. 94

5.19.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 95

5.20. Keloğlanla Camdan Taş……….... 95

5.20.1. Masalın Özeti………. 95

5.20.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 96

5.21. Nasihat……… 97

5.21.1. Masalın Özeti………. 97

5.21.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 98

5.22. Açgözlü Gelin………...98

5.22.1. Masalın Özeti………. 98

5.22.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 99

5.23. Ormancı ve Kızları……….. 100

5.23.1. Masalın Özeti………. 100

5.23.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 101

5.24. Öksüz Kız………... 101

5.24.1. Masalın Özeti………. 101

5.24.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 102

5.25. Üç Dilek………... 103

5.25.1. Masalın Özeti………. 103

5.25.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 103

5.26. Yarım Hasan………... 104

5.26.1. Masalın Özeti………. 104

5.26.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 105

5.27. Tilki ile Yılan………... 105

5.27.1. Masalın Özeti………. 105

5.27.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 106

5.28. Üç Tembel Arkadaş……… 107

5.28.1. Masalın Özeti………. 107

5.28.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 107

5.29. Yusufçuk Kuşu……… 108

5.29.1. Masalın Özeti………. 108

5.29.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 109

5.30. Şehzade ile Maymun Kız……… 109

5.30.1. Masalın Özeti………. 109

5.30.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 110

5.31. Eşşekle Deve……….. 111

5.31.1. Masalın Özeti………. 111

(10)

ix

5.32. Sabırlı Türk………... 112

5.32.1. Masalın Özeti………. 112

5.32.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 112

5.33. Konuşmayan Kız………... 113

5.33.1. Masalın Özeti………. 113

5.33.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 114

5.34. Öküzle Şapka………...114

5.34.1. Masalın Özeti………. 115

5.34.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 115

5.35. Padişah Olan Köylü………... 116

5.35.1. Masalın Özeti………. 116

5.35.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 116

5.36. Tilkiyle Anlaşan Adam……….. 117

5.36.1. Masalın Özeti………. 117

5.36.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 117

5.37. Yaz mı Güzel Gış mı?... 118

5.37.1. Masalın Özeti………. 118

5.37.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 119

5.38. Üç Kız Kardeşle Aksakallı Adam………... 119

5.38.1. Masalın Özeti………. 119

5.38.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi……… 120

5.39. Şaşı Kız………... 121

5.39.1. Masalın Özeti………. 121

5.39.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 122

5.40. Sabır Taşı...………... 122

5.40.1. Masalın Özeti………. 122

5.40.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 123

5.41. Tembel Kız……….. 123

5.41.1. Masalın Özeti………. 123

5.41.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 124

5.42. Altın Gaval………... 124

5.42.1. Masalın Özeti………. 124

5.42.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 125

5.43. Mıttırıcık………... 125

5.43.1. Masalın Özeti………. 125

5.43.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 126

5.44. Mercimek Oğlan………... 127

5.44.1. Masalın Özeti………. 127

5.44.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 127

5.45. Tarladaki Hazine………... 128

5.45.1. Masalın Özeti………. 128

5.45.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 128

5.46. Aptalın Şansı………... 129

5.46.1. Masalın Özeti………. 129

5.46.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 130

5.47. Keçi Kız………... 130

(11)

x

5.47.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 131

5.48. Gül……….. 132

5.48.1. Masalın Özeti………. 132

5.48.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 132

5.49. Kurtla Tilki………. 133

5.49.1. Masalın Özeti………. 133

5.49.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 133

5.50. Keloğlanla Dev……….. 134

5.50.1. Masalın Özeti………. 134

5.50.2. Masalın Çocuk Eğitimi Açısından İncelenmesi………. 134

6. MASAL METİNLERİ 6.1. Akıl Küpü Keloğlan……….. 136

6.2. Şifalı Bal……….. 138

6.3. Akılsız Kurt………. 140

6.4. Altın Kuyruklu Yılan………... 141

6.5. Aslana Özenen Kurt……… 143

6.6. Balıkçı Çocuk……….. 145

6.7. Canavarın Aptallığı………. 147

6.8. Akıbetini Merak Eden Adam………....149

6.9. Ciğer Masalı……… 151 6.10. Çiğdem Kız………. 153 6.11. Devoğlu……….. 156 6.12. Dilenci……… 158 6.13. Cin Tozu………... 161 6.14. Dilli Tazı………... 165

6.15. Ebe ile Horoz………... 168

6.16. Emiş’le Memiş……… 170

6.17. Eşşeğe Söyledim Sen Anla………... 171

6.18. Karaböcü………... 175

6.19. Kötü Büyücü……….. 177

6.20. Keloğlanla Camdan Taş………...178

6.21. Nasihat……… 181 6.22. Açgözlü Gelin………...185 6.23. Ormancı ve Kızları………. 190 6.24. Öksüz Kız………... 193 6.25. Üç Dilek………... 196 6.26. Yarım Hasan………... 197

6.27. Tilki ile Yılan………... 201

6.28. Üç Tembel Arkadaş……… 203

6.29. Yusufçuk Kuşu………... 205

6.30. Şehzade ile Maymun Kız………... 208

6.31. Eşşekle Deve………... 211

6.32. Sabırlı Türk………... 212

6.33. Konuşmayan Kız………... 214

(12)

xi

6.35. Padişah Olan Köylü……… 217

6.36. Tilkiyle Anlaşan Adam……….. 218

6.37. Yaz mı Güzel Gış mı?... 220

6.38. Üç Kız Kardeşle Aksakallı Adam……….. 221

6.39. Şaşı Kız………... 227 6.40. Sabır Taşı...………... 229 6.41. Tembel Kız………. 231 6.42. Altın Gaval………... 232 6.43. Mıttırıcık………... 234 6.44. Mercimek Oğlan………... 238 6.45. Tarladaki Hazine………... 242 6.46. Aptalın Şansı………... 243 6.47. Keçi Kız………... 246 6.48. Gül……….. 255 6.49. Kurtla Tilki……….. 256 6.50. Keloğlanla Dev………... 257 7. SONUÇ VE ÖNERİLER………. 260

8. Seydişehir Masalları ile Diğer Önemli Türk Masallarında Tespit Edilen Ortak Noktalar……… 266 8.1. Üvey Anne………. 266 8.2. Hayvalar……….. 267 8.3. Küçük Kardeş……….. 268 8.4. Sayılar ……… 270 8.4.1. Üç Sayısı……… 270 8.4.2. Beş Sayısı………... 274 8.4.3. Yedi Sayısı………. 275 8.4.4. Kırk Sayısı………. 278 EK-1……… 283 KAYNAKÇA………... 289

(13)

xii

ARAŞTIRMANIN KONUSU

Bu araştırmada Konya ili Seydişehir ilçesi ve çevresinde, halk arasında anlatılan, nesiller boyu dilden dile aktarılan masalların, incelenerek çocukların eğitimine sağladığı katkıların boyutu gözler önüne serilmeye çalışılacaktır. Araştırmanın yapılmasındaki temel amaç; Türk kültürüne ait milli değerlerin korunmasını sağlamak ve gelecek nesillere aktarılmasına katkıda bulunmaktır. Çünkü Türkler milli ve manevi değerleriyle var olan, onlar sayesinde varlığını devam ettiren bir millettir. Eğer bu değerlerden bir veya bir kaçı unutulup yok olursa asırlara kök salmış büyük bir medeniyetin çöküşüne zemin hazırlanacağı unutulmamalıdır. Bu bakımdan kültürümüze ait değerler tümüyle korunmaya çalışılmalı, bu noktada önemli çalışmalar yapılmalı ve yapılan araştırmalara gereken önem fazlasıyla verilmelidir.

Masallar Türk kültürünün sözlü kaynaklarının başında gelen unsurlardandır. Masallar sözlü unsurlar arasında değerlendirilmesine rağmen son yıllarda yazılı kaynaklar arasında yer almaya başlamış ve böylece sahip olduğu değerler daha kalıcı hale gelmiştir.

Masallar Türk Halk Edebiyatı öğeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Halk edebiyatı örneklerinin insan eğitimi konusunda ki önemine ise şüphe yoktur. Bu eğitimi, masallar ve çocuk eğitimi başlıkları altında birleştirecek olursak, kazanacağı önem ziyadesiyle artmaktadır.

(14)

xiii

Çocuk eğitimini sadece okulda verilen eğitimle sınırlı tutmak büyük bir yanlışlıktır. Bunun yanında ailede verilen eğitim, çocuğun çevreden edindiği kazanımlar ve en önemlisi Halk Edebiyatı unsurlarının büyük katkıları vardır.

Kültürümüzde çocuk eğitimi doğumdan itibaren başlayarak bir ömür sürecek süreci kapsamaktadır. Çocuk kundaktayken başlar bu eğitim. Anne çocuğuna ninniler söyleyerek sürecin fitilini ateşler. Çocuğa verilen eğitimin ilk basamaklarıdır kundaktayken söylenen ninniler. Daha sonra masallarla devam eder bu süreç. Çocuk konuşmazken anlatmaya başlar masallarını anneler. Bilirler ki konuşmasa da anlamaktadır çocukları. Dedelerin ve ninelerin masalları devreye girer bu basamaktan sonra. Her çocuğun hayatında bir dede veya nine masalı vardır unutamadığı. İşte çocukların masallarla eğitiminde bu dönemler önemli bir yer tutar.

Araştırma da asıl olan çocuk eğitimidir. Buna etki eden unsur olarak masallar ele alınmıştır. Masalların çocuk eğitimine yaptığı katkılar ayrıntılı olarak incelenecektir. Ulaşılacak sonuçlar arasında masalın önemi de bulunmaktadır. Bu şekilde eğitimde masalın gerekliliği ispatlanmaya çalışılacaktır.

Çocuk edebiyatı, eğitici yönüyle öne çıkan bir edebiyattır. Doğrudan doğruya çocuğu eğitmek için vücuda getirilmese de, çocukta olumlu etki ve izlenimler bırakmayı amaçlar. Çocukta olayları, kendini, çevreyi algılayış, seziş ile ona göre davranış geliştirme açısından olumlu gelişme ve değişmelere olanak sunar. Başka bir deyişle masal bir yandan çocuğun dil becerilerini geliştirirken diğer yandan da çocukta farkında olmadan, kültüre dayalı gerek milli gerekse evrensel değerlere karşı bir bilincin uyanmasını sağlar. Ayrıca masal çocuğun hayal gücünü ve yaratıcı düşünme yeteneğini de geliştirir. Ona, insanın, hayatı, çevreyi tanıma fırsatı sağlar. Kısacası masalların çocuğu oyalama ve eğlendirme işlevinin yanında çocuğu eğitmek, kendisi ve çevresi ile barışık bir birey olarak yetişmesini sağlamak gibi

(15)

xiv

önemli bir görevi de vardır. Masalların amacını, önemini ve faydalarını sıralayacak olursak;

1- Bilgilendirme, 2- Zevk verme,

3- Çocuğa yaşamı tanıtma,

4- Kendine güven duygusunu geliştirme, 5- Başarma isteği uyandırma,

6- İnsana ve çevreye karşı duyarlı olma bilinci kazandırma, 7- Çocuğu sosyalleştirme,

8- Öğrenmeye karşı olumlu tutum geliştirme,

9- Farklı alanlara ve kavramlara karşı ilgi uyandırma, 10- Güzellik ve estetik gibi duyuşsal ihtiyaçları karşılama, 11- Çocukta dil gelişiminin sağlama,

12- Çocuğun zihinsel gelişimine katkıda bulunma,

13- Hayal gücünü, yaratıcı düşünme yeteneğini geliştirme, 14- Kişilik gelişimine olumlu katkılarda bulunma,

15- Kitabı sevdirmek, kitabın vazgeçilmez bir eğlence, bilgilenme aracı olduğunu fark ettirme,

16- Okul öncesinde dinlediğini anlama ve görselleri anlamlandırma; okul döneminde bunlara ek olarak metin ve görsel okuryazarlığını geliştirme, 17- Düşündüklerini ve hissettiklerini yazı yoluyla anlatma isteği uyandırmadır.

(Karatay, 2007: 467)

Masallar, insanın hayat ve tabiat karşısındaki tavrını, duygu, sezgi ve düşüncelerini konu alırlar. İnsanın tabiatla mücadeleye başladığı dönemin olağanüstü unsurları masallara vücut vermiştir. Dolayısıyla masallarda eski kültürlere, dinlere ve törelere ait motiflere sıkça rastlanır. Bir ülkenin herhangi bir yöresinde anlatılan masal az çok farklılıklarla o ülkenin başka yörelerinde de anlatılır. Hatta bir ülkeye ait bir masalın bazı motif ve unsurlarla başka ülkelerde de anlatıldığı görülür. Bu

(16)

xv

durumdaki masallar, milli ve evrensel değerleri genç kuşaklara aktarmada, eğitimcilere uygulamada kolaylık ve yarar sağlayacak, onların eğitim ortamlarında kullanılma gerekçesi ve yöntemini belirleyecektir.

Masallarda bölümlendirmeye bakacak olursak, masallar genellikle üç bölümden oluşur;

1- Masal başı ya da döşeme adı verilen ve tekerlemelerden oluşan giriş bölümü

2- Gelişme ya da gövde adı verilen olayların anlatıldığı asıl bölüm 3- Tekerleme ile biten sonuç bölümü(Karatay, 2007: 469)

Masalın bölümlerine baktığımız zaman genellikle tekerleme ile başlayıp tekerleme ile bittiğini görmekteyiz. Bunun en önemli işlevi çocuğun dil gelişimine yardımcı olması ve içinde bulunduğu dönemin özellikleri itibariyle, içinde tekerlemelerin bulunduğu masallara ilgi duymasıdır. Tekerlemeleri tekrar etmeye çalışan çocuk farkında olmadan dil gelişimini tamamlamaya çalışmaktadır.

Araştırma yapılırken masalların ahlaki eğitimden başlayarak dil gelişimi, kazandırdığı dinleme ve akıl yürütme becerileri, hayal gücüne olan etkileri, düşünce gücünün geliştirilmesi ve çocukların Türk kimliğine yaraşır bir kişiliğe sahip olmaları konusunda katkılarına dikkat edilecek ve bu noktalara dikkat çekilmeye çalışılacaktır.

Çocuklar dil edinimine biyolojik olarak yatkındırlar ve dili kullanmayı sağlayacak, genetik olarak önceden belirlenmiş bir yapıya sahiptirler. Ancak insanoğlunun dil gelişimi için biyolojik bir eğilim sahibi olması, dil ediniminde

(17)

xvi

çevresel faktörlerin önemli rol oynamadığı anlamına gelmez. Nihayetinde dil sosyal bir ortamda edinilebilir. Çocuğun dil gelişiminde, insan beyninin biyolojik yapısı, hem düşünme sisteminin gelişimi hem de çevre ve çocuğun içinde bulunduğu kültür etkindir. ( Ülgen ve Fidan 1997 )

Dil gelişimini sadece biyolojik unsurlarla sınırlandırıp, çevresel faktörlerin etkisini görmezden gelmek büyük bir yanlıştır. Dil gelişiminin tamamlanabilmesi için sosyal bir ortama ihtiyaç duyulduğu reddedilemez bir gerçektir. Masallarda bu sosyal ortamın barındırdığı asli unsurlardandır. Masallar çocukların dil gelişimini olumlu yönde etkilemektedir. Çocuklarda bu gelişim başta da söylenildiği gibi annenin kundakta söylediği ninniler ve masallarla başlamaktadır. İçinde bulunduğu çevrenin ve kültürün konuşma şeklini bu dönemde kazamaya başlayan çocuk, masallar yardımıyla bu kazanım devresini daha rahat aşacaktır.

Araştırma yapılırken masalların yöreye ait anlatılış şekilleri ve kelimelerin söyleniş şekillerine dikkat edilecektir. Dikkat edilecek bir diğer husus ise anlatıcıların yörenin kültürünü yansıtabilecek kişiler arasından seçilmesidir. Bu bakımdan anlatıcılar belli bir yaşın üzerindeki kişilerle sınırlandırılacaktır. Bunun sebebi yöreye ait kültür özelliklerini yakalayabilmek ve bu kültürün canlı kalabilmesini sağlamaktır.

(18)

1

BÖLÜM I

1.

SEYDİŞEHİR

Araştırma sahası olarak seçilen bölgeyi tanımak, araştırma konusunun barındırdığı öğelerin anlaşılması bakımından önemlidir. Bu yüzden Konya İli Seydişehir İlçesi genel özellikleriyle incelenecektir.

1.1. Seydişehir Tarihi

Seydişehir ve çevresi, M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanan bir yerleşim merkezidir.

Seydişehir’in güneyinde Tekke köyü ve kuzeyinde bulunan Ilıca mevkii yanındaki Velvelit şehri harabeleri, ilk çağlarda buralarda bulunan şehrin kalıntılarıdır. Hititler döneminde bölgeye Suğla gölünün kuzeyinde Homutalar adlı bir kabile yerleşmiştir.

Romalılar döneminde de yörede birçok yerleşim olmuştur. Aserte, Yenice köyleri, bu yerleşimin arkeolojik sahalarıdır. M.S. 767 ve M.S. 1217 tarihleri arasında bir Türkmen kabilesinin elinde kalan kentin Selçuklu hâkimiyeti ile ilgili sürede tarihçesine ait bilgi yok denecek kadar azdır.

Selçuklu zamanında Aleaddin oğlu Keyhüsrev 1238 yılında Seydişehir’e gelerek Araplık camiini yaptırmıştır. Selçuklular yıkıldıktan sonra Seydişehir, Eşrefoğlu Beyliği’nin hâkimiyetine girmiştir.

(19)

2

Eşrefoğlu Beyliği’nin hâkimiyeti döneminde Horasan’dan Küpe Dağı’nın eteklerine gelen Seyyid Harun Veli Hazretleri Velvelit kalıntılarının yanına Seydişehir’i imara başlamış, medrese, han, hamam, camii ve kale inşa edilmiştir. Seydişehir ismi Seydinin şehri anlamında Seyyid Harun Veli Hazretlerine izafeten verilmiştir. Bu dönemde Seydişehir; bir ilim ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Seydişehir, 1328 yılından sonra Hamidoğulları Beyliği’nin hâkimiyetine girmiştir. Sultan I.Murat zamanında Osmanlı hâkimiyetine girmiş olan Seydişehir, Cumhuriyet dönemine kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. Konya sancağına bağlı Seydişehir, 1871 yılında belediye, 1915 yılında da ilçe merkezi olmuştur.

1970 yılında yapılan kazılarda ilçemiz Bostandere kasabası yakınlarında Roma devri anfi tiyatrosu kalıntıları ortaya çıkmıştır. Seydişehir'in Horasanlı Seyit Harun Veli Hazretlerinin gelip konaklaması ile takriben 1310 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Beyşehir'de konuşlanmış olan Eşrefoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devletinin bir parçası olarak, Seydişehir bölgesini de kapsayacak şekilde 1327 Moğol istilasına kadar hayatiyetini sürdürmüştür.

İlçenin kuruluşu ile ilgili Osmanlı salnamelerinden alınan bilgiler doğrultusunda, Seyit Harun Veli Horasan'dan Konya'ya intikal etmiş, Konya'dan da önce ilçeye bağlı bugünkü Ortakaraören (Karaviran) kasabasına gelmiş ve tarihi izler bırakarak, Seydişehir ilçesinin bulunduğu mevkiye intikal etmiştir. Bu esnada Seydişehir'de hiçbir yerleşim birimi yok iken, Seyit Harun Veli, önce kurmayı tasarladığı şehrin Kal'a (Kale Duvarı) kapılarının inşasına başlamak üzere, iskan bölgesinin etrafını yüksek duvarlarla çevirmiş ve bilahare Seyit Harun Camii'nin inşasına başlayarak 1310 yılında camii ibadete açılmıştır. Bu camii, külliye şeklinde hamamı ve diğer müştemilatı ile imar edilmiştir. Bu külliyede Seyit Harun Türbesi (1320) Halife Sultan Türbesi (Seyit Harun Veli'nin kızı) (1367) Rüstem Bey ve Sultan Hatun Türbesi (Turgutoğulları Soyundan Rüstem Bey, kızı ve oğulları) bulunmaktadır. (Önder, 1986: 16)

(20)

3

1.2. Seydişehir Kültürü

1.2.1. Halkın Yaşayışı

Seydişehir genel çizgileri ile İç Anadolu bölgesinin geleneksel toplum özelliklerini gösterir. Halkın değişim ve gelişmeye açık olan bir sosyal yapısı ve yaşantısı vardır. Aile ilişkileri örnektir. Evlenmelerde görücü usulü ile evlenme yaygındır. Boşanmalar çok düşük olup, aileler 3-6 kişiliktir. Seydişehir halkı uysal ve güler yüzlüdür. Konuşulan Türkçe İstanbul şivesidir. Kılık kıyafet düzgündür. Halkın %48’i köylerde, %52’si de ilçe merkezinde oturmaktadır. Nüfusu 5000’in üzerinde olan yedi kasabası, 1 bucağı vardır. Köylerin büyük çoğunluğunun nüfusu 1000’in üzerindedir. Okuma yazma oranı oldukça yüksektir. Halkın büyük çoğunluğu kamu kurum ve kuruluşlarında çalışır. Geriye kalanı da tarımla uğraşır. Seydişehir kadınları boş zamanlarında el işleri yaparlar, ayrıca okul dernekleri ile de uğraşırlar. Çeyiz geleneksel olarak devam eder. Komşuluk ilişkilerinde tatlı dil, güler yüz ve yardımlaşmaya büyük önem verilir. Yoğun iş günlerinde komşular birbirine yardım ederler. (Koyuncu, 1994: 48)

1.2.2. Mutfak Kültürü

Seydişehir'in mutfak kültürüne yönelik zenginlikleri, günümüze kadar yaşayarak gelmiştir. Seydişehir'de kışlık erzak hazırlığı Ağustos ayı ortasında başlar. Kışlık erzak olarak bulgur, düğü, un tarhanası, kuskus, erişte, tatar, reçel, pekmez, sebze ve meyve kurutma işlemleri, domates salçası, turşu ve peynir kurma ve daha nicelerinin hazırlanması, imece usulü ve şölen havasında gerçekleştirilir.

1.2.3. Mimari

İlçede otantik devrin tarz, stil, nakış, figür ve mimarisini yansıtan evlere rastlamak hala mümkündür. Bu evler 3 ya da 4 cepheli olup, 2 cephesinde salonu

(21)

4

cadde ya de sokağa bakan çıkışında yörede "kafes" denilen ahşap çıkıntısı olur. Daha sonraki yıllarda modern mimariye geçilmiş olup, ilçemizde çok katlı toplu yerleşimler ve modern mimarinin örnekleri sergileyen siteleri görmek mümkündür.

(22)

5

BÖLÜM II

2.

TÜRK HALK EDEBİYATI

2.1.

Halk Edebiyatı

Halk edebiyatı kavramıyla nasıl bir edebiyatı anladığımızı açıklamak için öncelikle halk kavramının ne anlama geldiğini algılamak gerekir. İlkçağlarda halk, hükümdarlarla ona bağlı çevreler dışında kalan, henüz sınıflara ve tabakalara ayrılmamış geniş yığınlardır. Halk ortak bir dili konuşan, gelenek ve görenekleriyle ortak etkinliklerde buluşan; ortak şeylere gülüp ortak şeylere ağlayan; günlük yaşamındaki ekonomik ve sosyal düzeyle birbirinden çok farklı olmayan insanlar topluluğu olarak tanımlanabilir. Büyük Türkçe sözlükte ise Halk kelimesi; topluluk, bir arada yaşayan insanlar topluluğu anlamına gelmektedir. (Doğan, 2008: 644) Kuşkusuz böyle bir kavram ve böyle bir tanımlama, bu çerçevenin dışında da bir insan topluluğunun varlığını akla getiriyor. (Helimoğlu, 1998: 6)

İlkel toplumlar dediğimiz topluluğu oluşturan bütün bireylerin aynı yaşam biçimini sürdürdüğü; birlikte avlanıp avladığını birlikte yediği, birlikte ektiğini birlikte tükettiği; birlikte savaşıp elde ettiklerini birlikte paylaştıkları bir dönemden, üretim araçları, işbölümünün yaygınlaşması ve değişim araçlarının gelişmesiyle, üretimi kendi gereksinimi olduğu kadar başka birilerinin de isteği olduğu için, avladığını ya da ekip biçtiğini kendisine yetenden başka, yöneten ya da hakim olan için de ürettiği bir döneme geçerken, halkla halk olmayan ayrımı da belirmeye başlamıştır. Kaba hatlarıyla çizdiğimiz bu görüntü, Türk toplumunda da özellikle göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçmeyle belirginleşmeye başladı ve kentlerle birlikte soylu bir tabaka da oluştu. Özellikle İslamiyetle birlikte Türklerin düşünüş biçimi de değişmeye başladı, bu inancın gerekleri doğrultusunda yapılanmaya gidildi. Şehir ve kasabalarda kurulan medreseler, başlangıçta çok büyük bir kitle oluşturmasa da siyasal iktidar açısından etkin olan bir topluluk oluşturdu. Bu topluluk, İslam düşüncesiyle ilgili bilgi ve birikimlerinden dolayı farklı bir düzeyde olunca, geniş

(23)

6

toplumsal kesimlerle bu kesim arasında ortak değerler azalmaya başladı. Üstünlük duygusuna kapılan medreseliler, halkı "havas" ve "avam" diye ikiye ayırarak düşünsel olduğu kadar yaşama biçimi ve kültürüyle de farklılığın artık belirginleşmeye başladığını işaretlediler. (Helimoğlu, 1998: 7)

Özellikle XV. yüzyıldan itibaren Osmanlı saray çevresine egemen olmaya başlayan Arap ve Fars aydınları beraberlerinde kendi kültürlerini de getirdiler. Türk toplumuna yabancı olan bu kültür, Osmanlı saray çevresi ile yöneticileri tarafından yeğlenince bu çevrede kabul gördü; ancak halk geleneksel duyarlığını, estetik ve sanatsal yeteneğini yitirmeksizin bir gereksinim olarak duyumsadığı ürünlerini üretmeyi sürdürdü. Bu, dil ve kültür ayrılığı, eğitim görmüş çelebiyi temsil eden Hacivat ile sağduyu sahibi anlayışlı halkı temsil eden Karagöz'ün nükteli konuşmalarında kolaylıkla görülür. (Helimoğlu, 1998: 7)

Oluşan bu yeni "seçkinci" kesim, dili Arapça ve Farsça sözcüklerce kuşatılmış, içeriği yaratıcısının düşünde yorumladığı bir dünya olan ve hayat bulduğu sosyal-siyasal çevrenin yaşama biçimine denk düşen bir edebiyat, sanat yarattı. Divan ya da saray edebiyatı adıyla andığımız bu edebiyat, kuşkusuz bütün Osmanlı coğrafyasının öyle ya da böyle edebiyatı, sanatıdır. Ne var ki, bu edebiyat ve sanatta geniş bir toplum kesiminin yaşadıklarından uzak bir yaşama biçimi, estetik ve ideolojik anlayış vardır. İşte halk edebiyatı, bu geniş toplum kesimine uzak 'seçkinci' anlayışın karşısında, tarihsel ve toplumsal ortaklıklardan beslenen diliyle, içeriğiyle, zorlama etkenlerin olmadığı, en önemlisi de, yarattığı halkın ulusal özünü taşıyan edebiyattır. (Helimoğlu, 1998: 7)

Halk edebiyatı ürünleri sözlü ortamın malıdır. Sözlü kültür ortamında ortaya çıkmakla ve kuşaktan kuşağa sözlü iletişim vasıtasıyla aktarılmakla birlikte, yazılı kültürün de egemen olmaya başlamasıyla birlikte, hem müştakil bir şekilde yazıya geçirilmeye hem de parçalar ya da bölümler halinde yazılı eserlere girmeye başlamış ve bu vesileyle araştırıcılar, bugün bilinen herhangi bir atasözünün bundan önceki yüzyıllardaki şekillerini bu yazılı kaynaklar vasıtısayla takip edebilme imkanını bulmuşlardır. (Aça, 2004: 1)

(24)

7

Avrupa'da 16. yüzyılda Rönesansın, 1789 yılında da Fransız Devriminin yaşanması yeni bir düşünce oluşturmuş, aydınlarda halk yaşamına karşı ilgi uyandırmıştır. Aynı zamanda bu süreçte Avrupa'da 'halk' ve 'ulus' kavramları günümüzdeki anlamıyla kullanılmaya başlanmıştır. Oysa, ekonomik ve siyasal sıkıntı içerisindeki Osmanlı böyle bir süreci yaşayamadı. (Helimoğlu, 1998: 8)

'Halk Edebiyatı' kavramının dilimizde kullanılışı ise, yüzyılımızın başlarından daha eskiye gitmez. Elçin'in (1997) "halk edebiyatı kavramı" üzerinde dururken altını çizdiği gibi, Avrupa'nın akılcı ve teknik üstünlüğüne dayanan yeni uygarlığı karşısında bütün Türk dünyası ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu gerilemek, parçalanmak durumuna gelince, zaman içinde "siyasi Tanzimat" adını verdiğimiz bilinç doğdu. Bu bilincin ardından gelen "edebi Tanzimat" kuşağı 3 Kasım 1839'da ilan edilen Tanziman Fermanının yarattığı ortamda 1789 ilkelerini ve bu ilkelerle doyurulan fikirlerini gazeteyle, çeviri ve sanat yapıtları ile Türk halkına yaymaya başladılar. Şinasi'nin "Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye"si,

Ziya Paşa'nın "Şiir ve İnşâ"sı, Namık Kemal'in tiyatroları ve "Vatan" gibi makaleleri, mutlak rejimden meşrutiyete doğru giden yolda, aslında var olan "halk"ı ve "ulus"u Avrupalı bir görüşle arayan yapıtlardır. Folklor, Türkiye Türklerinde 1908'den sonra Türkçülük ve milliyetçilik hareketi içinde kendini gösterdi. Doğal olarak Türkiye'de halk edebiyatı kavramının dilimiz ve düşüncemizdeki tarihsel derinliği bu tarihten daha öteye gitmez. Bugün bu kavramla biz, divan edebiyatı dışında kalan ortak ürünlerle: mani, türkü, ağıt, atalar sözü, destanlar, masallar, hikayeler, fıkralar, bilmeceler, ninniler, beddualar, vb gibi; söyleyeni belli saz ve tekke şiiri kapsamındaki ürünleri; köy orta oyunu dediğimiz temsilleri: Meddah, Karagöz ve Ortaoyunu'nu anlıyor, değerlendiriyoruz. (Helimoğlu, 1998: 9)

2.2.

Halk Edebiyatı’nın Kaynakları

Türk halk edebiyatı ürünlerini değişik kaynaklardan elde ediyoruz. Her ulus gibi Türk ulusunun da yazısı ve yazılı edebiyatı yokken, bugün edebiyat adı altında değerlendirdiğimiz ürünlerin görevlerini üzerine alan yaratmaları vardı. Bunlar çok uzunca bir süre sözlü kaynaklarla taşınageldiler. Bu ürünlerin yazıya geçirilmeleri aşağı-yukarı 7. yüzyıldır.

(25)

8

Ağıtlar, kısaltılıp yoğunlaştırılarak mezar taşlarına; hakanların, ünlü kişilerin büyük işlerinin anlatıları ise anıtlara kazılarak halk yaşamının izleri halk edebiyatı ürünleriyle birlikte yazılı hale getirilmeye başlanmıştır. Bu bakımdan, halk edebiyatının kaynaklarına eğildiğimizde yazılı ve sözlü olmak üzere iki kaynak karşımıza çıkar. (Helimoğlu, 2004: 6)

2.2.1 Sözlü Kaynaklar

Sözlü kültür ortamında teşekkül ettirilen ve aktarımı “sözlü iletişim ortamı”nda yapılan halk edebiyatı ürünlerinin en temel kaynağı, sözlü kaynaklardır. Sözlü kültür ürünlerini araştıran halk edebiyatı araştırıcıları, üzerinde yoğunlaşacakları malzeme ya da metinleri, sözlü kültür ürünlerini yaratan ve sözlü ortamın temsilcileri olan sanatkarlar ile vaktiyle usta sanatçılar tarafından ortaya konulup da çoğu anonimleşen bu tür metinleri sözlü olarak aktaran anlatıcılardan derleyip yazıya geçirmek ve bunlar üzerinde çeşitli yöntem ve metotlara başvurarak incelemeler yapmak durumundadırlar. Bundan dolayıdır ki, halk edebiyatı araştırıcılarının vazgeçemeyecekleri işlerin başında sözlü kültür ortamına (alana, sahaya) inmek ve sözlü kültürün yaratıcısı ve aktarıcılarına ulaşarak halk edebiyatı metinlerini derlemek, yani, alan araştırması yapmak gelmektedir. Bu işlem, deyim yerindeyse, halk edebiyatının olmazsa olmazlarındandır. (Aça, 2004: 2)

Sözlü metinleri yaratanlar, icra edenler, nakledenler, araştırıcılar “sözlü kaynaklar ya da kaynak kişiler” olarak adlandırılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere, halk edebiyatı ürünleri ya da metinlerinin bizzat kendisi sözlü kaynakları teşkil etmemektedir. Aksine, bu tür ürünleri yaratan (sanatkar) aktaran kişiler sözlü kaynaklardır. Başta Ziya Gökalp ve Hamid Zübeyr Koşay olmak üzere bazı araştırıcılara, iyi bir sözlü kaynak ya da bir başka deyişle “kaynak kişi”de bulunması gereken temel özellikler ve hangi türün daha iyi bir şekilde hangi özelliklere sahip kaynak kişilerden derlenmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Bunlar arasında, özellikle Pertev Naili Boratav’ın 1940’lı yıllarda sözlü kaynaklarla ilgili ortaya koyduğu görüşler, bugüne kadar en geçerli olma özelliğini korumuştur. Boratav, “sözlü kaynaklar” :

(26)

9 a- Metinler ve Hammadde Kaynakları

b- Yardımcı Kaynaklar, başlıkları altında toplamıştır. (Boratav, 1942: 37-39)

Boratav’ın bugün için de geçerli olan sınıflandırmasına göre metinler ve hammadde kaynakları iki gruba ayrılmaktadır. Bunlar:

a- Toplu halde “halk” (Merasimler, ayinler, oyunlar, eğlenceler, düğünler gibi konulara ait malzeme toplamak için.)

b- Halk içinde münferit şahsiyetler (Meşhur masal anlatıcıları, türkü söyleyicileri, eski hikayeleri nakledenler, böyle az ya da çok meşhur olmuş halk sanatkarları) (Oğuz, 2004: 3)

Boratav halk hikayesinin en güzel bir şekilde usta “aşık”tan, meddah hikayelerinin “meddah”tan, Karagöz’ün “hayalci”den derlenebileceğini ifade etmiştir.

Boratav’ın “sözlü kaynaklar” içerisinde zikrettiği “yardımcı kaynaklar” dan kastettiği ise incelenecek halk edebiyatı konusuna dair malzemeleri toplarken bu malzemenin tasnif, inceleme ve tahlilinde işe yarayacak etnografik, sosyolojik, vs. bilgilerle incelenmekte olan topluluklar ve şahıslar hakkında genel bilgileri verebilecek kaynaklardır. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, herhangi bir halk edebiyatı konusunda derleme yapılan bir yerleşim biriminin sosyal bünyesi, hayat şartları, ekonomik durumu, kültür durumu hakkında bilgi veren ahali ya da ahaliden birileri “yardımcı kaynaklar” içerisine dahil edilmektedir. (Boratav, 1942: 39)

Halk edebiyatının kaynakları üzerinde görüş bildirenlerden İbrahim Aslanoğlu, “sözlü kaynaklar”dan masalcıları, hikayecileri, ağıtçıları, sazcıları, çengileri, halk şairlerini, nüktedanları, halk ses sanatçılarını ve çeşitli el sanatları erbaplarını anlamıştır. Aslanoğlu, ayrıca sözlü kaynakların verdiği bilgilerin doğrudan günümüzle bağlantılı olanlarının yanı sıra, ekseriyetle geçmiş yüzyılların ürünleri olduğunu ifade etmiştir. (Aslanoğlu, 1976: 69)

(27)

10

Halk edebiyatının kaynakları üzerinde duran bir başka kişi de Nail Tan’dır. Tan, sözlü kaynaklardan 60 yaşın üzerindeki öğrenim görmemiş ya da çok az öğrenim görmüş, kitle iletişim araçlarıyla fazla temasa geçmemiş, genellikle köyde yaşayanları kastetmiştir. (Tan, 1995:53)Tan’ın sözlü kaynaklar hakkındaki bu sözlerinin bir benzeri de Lütfi Sezen tarafından ifade edilmiştir. Sezen yaş sınırlaması olarak 70’i göstermiştir. Nail Tan, halk edebiyatı araştırıcılarının sözlü kültürün yayılma alanlarında ve bu kültürün canlı bir şekilde önceki döneme ait halk edebiyatıyla ilgili değerli bilgileri derleyebileceklerini de ifade etmektedir. İfadelerinden de anlaşılacağı üzere Tan, yaşı 60’ın üzerinde okuma yazması olmayan ya da az çok olan, şehir merkezlerinden uzak yerlerde yaşayan, kitle iletişim araçlarının etkisinden uzak kalan kişileri ideal sözlü kaynaklar ya da başka deyişle “kaynak kişi”ler olarak nitelendirmektedir. Fakat bilmece, tekerleme, saymaca gibi halk edebiyatı ürünlerinin daha çok çocuklar arasında yaşadığı ve orta yaşlı aşıkların da aşıklık geleneğini sürdürmeye çalıştıkları gerçeği ile günümüz şartlarında bireylerin köylerde yaşasalar bile kendilerini kitle iletişim araçlarının etkilerinden koruyamadıkları, halk edebiyatının ilgi alanına sadece Cumhuriyet döneminden önceki halk edebiyatı ürünlerinin girmediği, sözlü geleneğin canlı, zamana ve şartlara göre değişerek gelen bir olgu olduğu, şehirlerde yaşayan insanların da sözlü kültürü kırsal alandakiler kadar olmasa da paylaştıkları ve ona günümüzün şartları çerçevesinde katkıda bulundukları gerçeği düşünüldüğü takdirde Tan’ın “sözlü kaynaklar” hakkındaki değerlendirmeleri, belli bir derleme konusuna ve amacına yönelik kaynak kişi seçimi olarak algılanmalıdır. Ayrıca 20. yüzyılda halk edebiyatının sözlü kaynaklarının, yani, “kaynak kişiler”in “köylü”, “cahil” ya da “ilkel” olmaları özelliği ciddi anlamada tartışılmaya başlanmış, bu doğrultu da halk edebiyatı ürünlerinin birinci dereceden kaynağı olan “halk” kavramının tanımlanmasında da değişiklikler yaşanmıştır. (Aça, 1994: 4)

Sonuç olarak, halk edebiyatının kaynaklarından “sözlü kaynaklar” dan söz ederken daha çok Pertev Naili Boratav’ın ortaya koyduğu görüşleri esas almak ve sözlü kaynakları sadece köylerde yaşayan “cahil”, “geri kalmış” kişiler olarak nitelendirmekten vazgeçmek gerekmektedir. En kısa ifadesiyle sözlü kaynaklar, halk edebiyatı araştırıcılarının günümüzde yaşayan sözlü kültür ürünlerini derleyebilecekleri ya da toplamak için başvurabilecekerli çocuğundan gencine, orta yaşlısından ihtiyarına, köylüsünden şehirlisine, sanatkarından heveslisine kişi ve topluluklardır. Sözlü kaynaklar konusunda “en iyiyi” “şehirle kitle iletişim araçlarından uzak kalanı” ve “okur yazar olmayanı” ya da az okuyup yazanı” aramak

(28)

11

yerine, “geleneği temsil edebileni”, “aktarabileni” ya da “bilgi aktarıcı olanı” aramak gerekmektedir. Ayrıca halk edebiyatı araştırmalarının “statik” değil “dinamik” olan bir alanda çalıştıkları ve sadece geçmişe ait ürünler üzerinde yoğunlaşmadığı, günümüzde yaşayan ve yeni yeni ortaya konulan ürünlerle de ilgilenmek durumunda olduğu da ifade edilmelidir. (Aça, 2004: 3)

2.2.2

Yazılı Kaynaklar

Halk edebiyatı araştırıcıları, üzerinde çeşitli bilimsel yöntemleri kullanarak inceleme ve değerlendirme yapacakları metinleri sadece “sözlü kaynaklar” dan temin etmezler. Bu noktada yazılı kültürün egemen olmaya başladığı dönemlerden itibaren kaleme alınan eserleri de dikkate almak, eğer içlerinde geçmiş dönemlere ait halk edebiyatı ürünleri ile günümüzün bazı problemlerini çözmeye yardım edecek bilgileri barındırıyorlarsa araştırma ve incelemelerine bu metinleri de dahil etmek durumundadırlar. “Sözlü Kaynaklar”ın dışında kalan ve tarihi dönemleri anlamak açısından son derece önem taşıyan bu tür yazılı eserler, araştırıcılarca “yazılı kaynaklar” olarak isimlendirilmektedir. Yazılı kaynaklar, halk edebiyatının bir disiplin haline dönüştürülmesinden önceki dönemlere ait doğrudan ya da dolaylı bir şekilde halk edebiyatı metinleriyle türler, sanatkarlar (icracılar) edebi türlerin icrası gibi konular ile günümüz halk edebiyatı araştırmalarının çözümlemelerini kolaylaştıracak bilgilere yer veren kaynaklardır. Halk edebiyatının bir disiplin olarak kurulmasından sonraki dönemlerde bilim adamlarının sözlü gelenekten tespit ettikleri ve kitap halinde bastırdıkları ya da arşivlerde topladıkları malzeme, külliyat ve koleksiyonları, kuşkusuz bu kaynakların dışındadır. (Boratav, 1942: 35) Yukarıda da ifade edildiği üzere, geçmiş dönemlere ait olan ve içlerinde halk edebiyatı ürünleriyle çeşitli bilgilere yer veren yazılı eserlerin yazarlarının çoğu, doğrudan halk edebiyatına yer veren eseler yazmayı amaçlamamışlardır. Çeşitli vesilelerle halk edebiyatı ürünlerine eserlerinde yer verenleri, bugünkü anlamada derleyiciler ya da sözlü kültür araştırıcıları olarak nitelendirmek de mümkün değildir. Bunun yanında atasözü, fıkra, masal gibi belli halk edebiyatı ürünlerini bir araya getiren çeşitli yazmalar da vardır. Yazılı kaynaklarda yer alan halk edebiyatı ürünleri, günümüz halk edebiyatı derleme ve yazıya geçirme ilkeleri doğrultusunda derlenip yazıya geçirilmemişlerdir. Bu tür kaynaklarda yer alan metinlerin çoğunun kimin tarafından, nerede ve hangi şartlar altında derlendiği bilinmemektedir. Hatta, cönk örneğinde olduğu gibi, çok

(29)

12

iyi eğitim almamış insanlar tarafından kaleme alınan bu tür kaynaklarda verilen bazı bilgiler, araştırıcıları zaman zaman yanıltabilmektedir. Bu kaynakların halk edebiyatı ürünlerine yer verme gerekçeleri ve halk edebiyatı ürünlerini değerlendirme biçimleri günümüz halk edebiyatı anlayışından son derece farklıdır. Bu farkı “söylem farkı” olarak tanımlayabiliriz. Buna göre örneğin, bu kaynaklarda bir etiyolojik efsane, gerçek bir tarih kaydı gibi değerlendirilebilir. Bu nedenler, bu metinler üzerinde çalışırken, dönemler arasındaki söylem farklarını dikkate almak gerekir.(Aça, 2004: 5)

Yine de, geçmiş dönemlere ait yazılı kaynaklardaki halk edebiyatı metinleri ve bunun dışındaki bilgiler, sırf günümüzün halk edebiyatı metinlerini derleme ve yazıya geçirme ilkeleri doğrultusunda yazıya geçirilmiş olmamalarından dolayı değerlerinden çok fazla bir şey kaybetmemektedirler. Bu tür yazılı kaynaklardaki bilgiler, bugünkü halk edebiyatı ürünlerinin kaynağını açıklama, halk edebiyatı türleri ile ilgili çeşitli problemleri çözümleme, eski Türk düşünce ve inanç yapısını ortaya koyma, bugünün yorumlanması ve anlaşılması güç davranış kalıplarını, inanışlarını ve kalıp ifadelerini anlama ve halk edebiyatı ürünlerinin geçmişten günümüze kadar yaşadığı değişimi izleyebilme bakımlarından araştırıcılar için gereklidir. Boratav, bu tür kaynaklardaki halk edebiyatı verilerinin yeni sözlü kaynaklar üzerinde yapılan incelemelerle kontrol edildikleri takdirde tarihi mukayeseler için bir kıymet arz edeceğini belirtir. (Aça, 2004: 6)

Halk edebiyatı araştırmaları için metin, belge ve yorum bağlamında kaynaklık edebilecek önemli yazılı kaynaklar şunlardır:

- Çin Kaynakları

- Orhun ve Yenisey Yazıtları - Eski Uygur Metinleri - Kutatgu Bilig - Divanü Lügati’t Türk - Codex Cumanicus - Atabetü’l Hakayık - Dede Korkut Kitabı

(30)

13 - Tarih Kitapları - Masal Kitapları - Fıkra Kitapları - Atasözü Kitapları - Cönkler ve Mecmualar - Şairnameler - Menakıpnameler - Seyahatnameler - Mesneviler - Surnameler - Fetvalar

(31)

14

BÖLÜM III

3.

MASAL

3.1. Masal Nedir?

Masal insanlığın oluşumundan bu yana toplumların gerçekleriyle düşlerini bir arada dile getiren, sözlü gelenekte yaratılıp yaşatılan ve günümüze ulaşan anlatılardır diyebiliriz.

P.N.Boratav: “Masal nesirle söylenmiş, dinlik ve büyülük inanışlardan ve törenlerden bağımsız, tamamıyla hayal ürünü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırmak iddiası olmayan kısa bir anlatı.” şeklinde tanımlamıştır masalı.(Boratav, 1988: 75)

Boratav, masala özgü nitelikler konusunda da şunları yazmaktadır; “Anlatı kısa ve yoğundur; hayvan masallarında, hele fıkralarda bu kısalık ve yoğunluk son dereceyi bulur; olağanüstü ya da gerçekçi, uzunca masallarda da olayların çokluğuna, onların geçtikleri zamanın uzunluğuna bakarak anlatının kısalığı ve yoğunluğu göze çarpacak ölçüdedir.” (Boratav, 1988: 76)

Genellikle olağanüstü kişilere, olaylara, serüvenlere yer verilen, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa anlatılarak geçen hayal ürünü hikayelere masal denir. (Oğuzkan, 2000: 17)

(32)

15

Boratav, masala özgü nitelikler konusunda da şunları yazmaktadır: “Anlatı kısa ve yoğundur; hayvan masallarında, hele fıkralarda bu kısalık ve yoğunluk son dereceyi bulur; olağanüstü, ya da gerçekçi, uzunca masallarda da olayların çokluğuna, onların geçtiği zamanın uzunluğuna bakarak anlatının kısalığı ve yoğunluğu göze çarpacak niteliktedir. Bazı dil özellikleri de onları öteki anlatı türlerinden ayırır: hızlı, kısa ve yoğun anlatım ile bağlı olarak sözlü gelenekte masal fiillerinin “-miş”li geçmiş zamanı ile şimdiki zamanla, ya da geniş zamanla anlatılır; “-di”li geçmiş zaman kullanılmaz.” (Boratav, 1988: 76)

Boratav’ın tanımında yer alan “…inandırmak iddiası olmayan” ibaresine bir itirazda bulunan Sakaoğlu, masal dinleyicisinin masalların gerçek olduğuna inandığını, haksızlığa uğrayan masal kahramanları için üzüldüklerini söylemektedir. (Sakaoğlu, 2002: 3) Masalın iddiası olan “inandırmamak” ın, anlatıcıdan çok dinleyiciyi ilgilendirdiğini ifade eden Sakaoğlu, masalı şu şekilde tanımlamaktadır: “ Masal, kahramanlarından bazıları hayvanlar ve tabiatüstü varlıklar olan, olayları masal ülkesinde cereyan eden, hayal mahsulü olduğu halde dinleyenleri inandırabilen bir sözlü anlatım türüdür.” (Sakaoğlu, 1999: 2)

“Masal, olayların geçtiği yer ve zamanı belirli olmayan, peri, dev, cin, ejderha, arap bacı vb. gibi kahramanları belirli kişileri temsil etmeyen hikayedir” (Tezel, 1985: 6) şeklinde tanımlayan N. Tezel, diğer tanımlardan farklı olarak masallarda geçen efsanevi yaratıkları da tanımının içine almıştır.

Türkçe sözlükte ise masal kelimesinin karşılığı olarak: “Fevkalade olay, macera ve kahramanlara yer verilen, hayali; sözle nakledilen ve daha çok, çocuklara anlatılan hikaye.” (Doğan, 2008: 1098)

Aynı sözlükte bulunan masalın bir diğer tanımı ise: “Tabiatüstü vasıflar taşıyan kişilerin maceralarını ihtiva eden, halkın hayalinde oluşup yaygınlaşan vak’alarla dolu hikaye, efsane.” (Doğan, 2008: 1098)

(33)

16

Boratav’ın tanımından da anlaşılacağı üzere masal türünü, diğer anlatı türlerine ( mit, efsane, destan, halk hikayesi ) yaklaştıran ve uzaklaştıran belli başlı özellikler söz konusudur. Geleneğin yaratıcısı ve taşıyıcısı olan halk, anlatı türlerini genellikle “masal” ya da “hikaye” başlığı altında toplamaya meyillidir. Bir metnin masal mı, efsane mi, halk hikayesi mi olduğu konusu, doğrudan alanın uzmanlarını ilgilendiren bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Anlatı türlerinin tanımları yapılırken genellikle konu ve kompozisyon özellikleri ön plana çıkarılmaktadır. Bu da anlatı türlerini birbirinden ayıran ya da birbirlerine yaklaştıran özellikleri ortaya koymaya yardımcı olmaktadır. (Aça-Ercan, 2004: 125)

Türkiye sahası dışındaki Türk topluluklarında “ertegi”, “ertek”, “ekiyet”, “çörçök”, “şörçek”, “çöçek”, “nımah”, “nool”, “nağıl”, vs. , Türkiye’de ise “masal”, “metel”, “matal”, “hikaye” adı verilen, halk arasında genelde masal olarak bilinen ve anlatmaya dayalı türlerin başında gelen masalın tanımı, konu ve kompozisyon özellikleri hakkında pek çok araştırmacı görüş ortaya koymuştur. Masalın ne olduğunu açıklamaya çalışan tanımlar, aynı zamanda masalın konu ve kompozisyon özelliklerini de içermişlerdir. (Günay, 1992: 321-322)

Masallar, Halk Edebiyatı’nın en çok araştırılan ve üzerinde en çok durulan türlerinden biridir. Grimm kardeşlerden günümüze kadar masal çalışmaları, kültürlerin kaynağı ve tarihi üzerine yürütülen araştırmaların odağında yer almış, bir çok halk bilimi kuramı, masal incelemeleriyle ortaya çıkmıştır. Türk masallarına daha bilimsel yöntemlerle yaklaşabilmek için Avrupa’da gelişen masal araştırmaları kuramları konusunda bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Bu konuda Umay Günay’ın yaptığı şu değerlendirme kaydedilmelidir. “Masallar, diğer folklor mahsulleri gibi paylaşılan hayatın içinde doğmuş ve muhafaza edilmiştir. Masalların nasıl ve nerede meydana geldiğini tespit etmek üzere Batılı araştırıcılar teoriler hazırlamışlardır. Masalların kaynağı ve nasıl bütün dünyaya yayıldıkları konusunda çalışmalar yapılmışsa da kesin sonuçlara ulaşılamamıştır. Birbirinden çok farklı dil alanlarında ve kültürlerde aynı masalların anlatıldığı tespit edilmiştir. Masalların müşterek bir yapıya ve ortak motiflere dayalı sözlü gelenek içinde gelişmiş edebi bir tür olduğu gerçektir. Masalların bu ortak özellikleri yanında bu türlü canlı, her zaman okunur ve dinlenir yapan dili ve olayları giydiren ve hareketlendiren kültür birikimi, farklılığı ve milliliği meydana getirmektedir.(Aça-Ercan, 1994, s. 123)

(34)

17

3.2. Masal Sözcüğü Nereden Gelir?

Kamus-i Osmani’ye (Osmanlıca sözlük) göre ‘masal’ sözcüğü,’mesel’in değiştirilmiş biçimidir. ‘mesel, halk dilinde ünlenmiş, yaygınlaşmış öğütleri anlatan ve örnek alınacak söz demektir. “Darbı mesel”, atalardan kalma özlü sözler vecizeler, ibretli sözler anlamındadır. Buna göre masal, Arapça bir sözcük olan “mesel” den çıkmıştır. (Tezel, 1985: 3)

3.3. Masalın Doğuşu

Masal halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür. Bir yazar tarafından sonradan yazıya geçirilmiştir.

Masalların kaynakları konusunda ileri sürülen görüşler kısaca şu şekilde özetlenebilir: Masalın muhtevası, şekli, kaynağı ve yayılışı ile ilgili teorilerin öncüsü Wilhem Grimm’dir. 1856 yılında kardeşleriyle beraber hazırladıkları “Kinder und Hausmarchen” Çocuk ve Ev Masalları isimli Almanca kitabının önsözünde masalların kaynağı konusunda iki görüş ileri sürmektedir. Hint-Avrupa dil dairesine giren mitlerin parçalanmış şekilleridir. Bunlar ancak içinden çıktıkları mitlerin kesin olarak açıklanmasıyla anlaşılabilir. (Aça-Ercan, 2004: 123)

Wilhem Grimm’in görüşlerinden hareketle masalların kaynağı konusunda iki yeni teori geliştirilmiştir. Mitolojik görüş, masalları ve mitleri, Hint-Avrupa mitolojisinin devamı olarak kabul etmiştir. Masallardaki olayları, güneşin doğuşu batışı, fırtına gibi tabi olaylara bağlı olarak açıkladıklarından Güneş Mitolojistleri lakabıyla da tanınmışlardır. Hindoloji görüşü ise masalların kaynağının Hindistan olduğunu ve masalların üç yolla batıya taşındığını ileri sürmüştür. 1- Masalların bir bölümü X. yüzyıldan önce sözlü gelenek olarak batıya gelmiştir. 2- Bir grup masal X. yüzyıldan sonra İslami tesirle Bizans, İtalya ve İspanya yoluyla batıya taşınmıştır. 3- Budist malzeme ise Moğollar vasıtasıyla Çin ve Tibet’ten Avrupa’ya taşınmıştır. Bu iki görüşe gösterilen tepki sonucunda ortaya çıkan tepki sonucunda ortaya çıkan antropolojik görüş masalların kaynağı olarak Hindistan’a tanınan

(35)

18

önceliği reddederek yeni bir teori ileri sürmüşlerdir. Masalların tek kaynağı yoktur. Aynı kültür seviyesindeki insanların ortak inanç ve adetlere sahip olduklarından hareketle masalların farklı yerlerde birbirine benzer olarak ayrı ayrı meydana geldiklerini benimsedi. Kültürlerin paralel gelişmeleri sonucunda benzer masalların ortaya çıktığını, tek kaynaktan göçle yayılmanın söz konusu olmadığını savundu. Tarihi coğrafi metot veya Fin metodu adıyla tanınan görüş ise her masalın kendine has bir hayat hikayesi olduğunu kabul etmektedir. Masal varyantlarının coğrafi yayılış ve tarihi sıralamalarından yararlanarak her masalın kaynağının tek tek araştırılması görüşünü ileri sürdü ve uyguladı. (Günay, 1992: 321-322)

Masallarda olaylar tamamen hayal ürünüdür. Yer ve zaman belli değildir. Kahramanlar insanüstü özellikler gösterir. İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür. İyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır. Masallarda eğiticilik esastır. Çoğu kez evrensel konular işlenir. Dünya edebiyatında Kelile ve Dimne, Binbir Gece Masalları ünlüdür. Türk edebiyatında Keloğlan en tanınmış masal kahramanıdır.

Doğaüstü güçlere yer veren veya gerçekçi, destansı veya alaylı bir anlatı olan masal, sözlü halk edebiyatının en eski biçimlerinden biridir. Yerli, yabancı veya mahallî folklor masallarından yapılan sayısız derlemeler masalın günümüzde de büyük bir ilgiyle karşılandığını gösterir.

Masalların kaynağı oldukça tartışmalıdır; fakat gerçek olan bir şey varsa o da bazı masallarda işlenen ana konulara dünyanın çok değişik bölgelerinde rastlandığıdır; öyle ki bu masalların tek bir masal ailesine dâhil oldukları ispat edilebilmiştir. Yazılı edebiyatın başlangıcından beri, masal bir edebî çeşit haline gelmek eğilimi göstermiştir.

Başlangıçta bu edebî çeşidin kendine has unsurlarından biri, olağanüstülük niteliğiydi. Ama bundan, masalın özünün olağanüstü niteliğe dayandığı sonucunu çıkarmamak gerekir. Masala kendine has niteliğini veren, daha çok, onu hayal gücüyle işleyen bir anlatıcının varlığıdır. Bu bakımdan türe örnek olarak Binbir Gece Masalları'nı göstermek mümkündür.

(36)

19

Kısaca söylemek gerekirse, masalın tarihî evrimini belirlemek öteki edebî türlerin evrimini belirlemekten daha zordur. Gerçekten de masalın değişmez özelliği sadece bir anlatı olması ve içinde uzun tasvirlere de, psikolojik tehlikelere de yer verilmemesidir; ayrıca tek bir olaydan veya bazı masallarda görüldüğü gibi birbirinden ayrı olarak ele alınabilecek bir olaylar dizisinden meydana geldiği için öteki edebiyat türlerine göre kısa da sayılabilir.

Biçimi ve evrimi bakımından masalı romandan ayırmak kolay olduğu halde, masal ile hikâye arasında kesin bir sınır çizmek hayli zordur. Başlangıçta hikâye diye, masallara göre daha gerçekçi konuları işleyen anlatılara denirdi; fakat zamanla bir anlatının, masal mı hikâye mi olduğunu ayırt etmek yazarlarının bile içinden kolay kolay çıkamadıkları bir mesele halini aldı. Bu karışıklığa rağmen denilebilir ki hikâye, tabiatüstü unsurlara yer vermediği oranda ve ölçüde masaldan farklıdır; öte yandan tekniği de masalınkine benzemez; hikâye aslında romanın kısasıdır ve özellikle günümüzde anlatanın damgasını taşıyan masalın esnekliğine karşı bir dereceye kadar nesnellik ölçüleri içinde gelişir.

3.4. Masal Çeşitleri

Genellikle iyi ve kötü çatışması üzerine kurulan, iyinin kötüye galip gelişini anlatan ve geçmişte, çocukların temel değerleri kazanmasında en önemli araçlardan birisi olarak görülen, eğlendirirken ve hoş vakit geçirirken temel bazı mesajlar da vermeyi amaçlayan masallar, araştırıcılar tarafından, çeşitli yönleri (kahraman, olay ya da karakteristik bir unsur) göz önünde tutularak tasnif edilmeye çalışılmıştır. Yapılan uluslar arası masal kataloglarında masallar çeşitli gruplara ayrılmıştır. Tasnif denemelerinden ilki, Antti Aarne’e aittir. Aarne masalları üç kısma ayırmıştır:

1- Hayvan Masalları 2- Asıl Masallar 3- Fıkralar

(37)

20

Aarne’nin tasnifini geliştiren Stith Thompson masalları şu ana başlıklara ayırmıştır:

1- Hayvan Masalları 2- Asıl Halk Masalları

3- Güldürücü Hikayeler, Nükteli Fıkralar 4- Zincirleme Masallar

5- Sınıflamaya Girmeyen Masallar (Aça, 2004, s. 126)

Masalları; asıl, hayvan, güldürücü, zincirlemeli ve sınıflamaya girmeyenler şeklinde ayıran Thompson’un masal tasnifine benzer bir tasnifi de Pertev Naili Boratav yapmıştır:

1. Hayvan Masalları, 2. Olağanüstü Masallar, 3. Gerçekçi Masallar, 4. Güldürücü Masallar, 5. Zincirlemeli Masallar.(Boratav, 1982: 78) 3.4.1. Hayvan Masalları

Hayvan masalları kısa masallardır. Bu masallarda kıssadan hisse vermek esastır. Hayvan masallarında dinleyici, düşünmeye ve ibret almaya yönlendirilir. Bu masallarda, eğitici nitelikler ön planda olmakla beraber, eğlendiricilik özelliği ağır basmaktadır. ( Bilkan, 2009: 20)

3.4.2. Olağanüstü Masallar

Masal türleri içerisinde, kavramına en uygun olanı olağanüstü masallardır. Gerek konu gerekse kahramanlar itibariyle hayal ürünü ve akıl dışı özellik taşıyan bu tür masallar, cin,

Referanslar

Benzer Belgeler

Figure 6.8: Internal quantum efficiency (IQE) spectra of the CdTe NCs based PNS (red), CdHgTe NCs based PNS (green) and tandem CdTe CdHgTe NCs based PNS (blue) as a function of

Öğrencilerin fakülte değişkenine göre psikolojik ihtiyaçlarında, aile yapısı değişkenine göre öğrencilerin psikolojik ihtiyaçlar alt boyutları başarı

Somme toute, on a essayé de démontrer dans cette thèse, que Astruc étant le défenseur de la liberté et le théoricien de sa théorie "caméra-stylo", a apporté les

Hüsrev Gerede hatıralarında Claude Farrére’nin Mustafa Kemal Paşanın huzuruna ilk çıkışıyla ilgili şu bilgileri vermektedir: “Şehla gözlerinde karşısındakini

Perinatal morbidite ve mortalitenin ana sebepleri; yeni doğan buzağıya yeterince özen gösterilmemesi, solunum ve metabolik asidozisin birlikte gelişmesi, güç doğum ve

(1991) tarafından Kocadere formasyonu olarak tanımlanan ve Bolu masifi içinde yer alan fakat çalışma alanında mostra vermeyen Üst Ordovisiyen-Alt Siluriyen

Araştırma sonuçları bölümünde de verildiği üzere genel kayıplar boyutunda toplam tane kaybı yüzdelerinin enerji eşdeğerleri ile toplam enerji tüketimi değerlerinin

Bu amaçla Elazığ Kenti Atıksu Arıtma Tesisi’nden alınan atıksu örneklerinin bakteriyolojik analizleri yapılarak tesisin ve ön çökeltme havuzunun koliform bakteri