• Sonuç bulunamadı

Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî'nin hadisçiliği ve Kitâbü'l-Megâzfdeki hadislerin incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî'nin hadisçiliği ve Kitâbü'l-Megâzfdeki hadislerin incelenmesi"

Copied!
134
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA SOSYAL BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ

İSLAMİ ARAŞTIRMALAR ENSTİTÜSÜ

Muhammed Talha KILIÇ

MUHAMMED B. ÖMER EL-VÂKIDÎ'NİN HADİSÇİLİĞİ VE

KİTÂBÜ'L-MEGÂZFDEKİ HADİSLERİN İNCELENMESİ

Yüksek Lisans Tezi

Temel İslam Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı

(2)

T.C.

ANKARA SOSYAL BİLİMLER ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ ARAŞTIRMALAR ENSTİTÜSÜ

Muhammed Talha KILIÇ

185310009

MUHAMMED B. ÖMER EL-VÂKIDÎ'NİN HADİSÇİLİĞİ VE

KİTÂBÜ'L-MEGÂZFDEKİ HADİSLERİN İNCELENMESİ

Yüksek Lisans Tezi

Temel İslam Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı

Tez Danışmanı

Dr. Öğr. Üyesi Şuayip SEVEN

(3)

TRANSKRİPSİYON ALFABESİ

1 p ' 18 e ' 2 ^ B b 19 e G g 3 * T t 20 <J F f 4 ^ S s 21 J K k 5 £ C c 22 S K k 6 C H h 23 J L l 7 t H h 24 f M m 8 J D d 25 û N n 9 j Z z 26 j V v 10 j R r 27 » H h 11 j Z z 28 ^ Y y 12 ^ S s 13 ^ Ş ş 14 ^ S ş 15 ^ Z z 16 ^ T t 17 £ Z z

(4)

KISALTMALAR

b. : bin bint.: binti bkz. : Bakınız c. : Cilt hak. : Hakkında haz. : Hazırlayan Hz. : Hazreti nşr. : Neşreden thk.: Tahkik eden ö. : Ölümü, ölüm tarihi s. : Sayfa sy. : S ayı

trc. : Tercüme, tercüme eden ts. : tarihsiz

vs. : vesaire vd. : ve devamı

(5)

ÖNSÖZ

Hadisçi tarihçi münasebeti tarih boyunca canlılığını korumuş bugünde etkisini sürdüren önemli bir münasebettir. Bu münasebet bugün interdisipliner olarak ifade edilen kavramın İslamî ilimlerdeki en canlı örneğini oluşturmaktadır. Biz bu çalışmamızda daha çok tarihçi kimliği ile öne çıkmış ancak hadis ilmine dair de önemli çalışmalar ortaya koymuş Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî'yi hadisçiliği itibariyle değerlendirdik. Çalışmamızda onun hadisçiliğine dair dokuz farklı metot tespit ederek hadisçi yönünün ne kadar kuvvetli olduğunu ortaya çıkarmış olduk. Bununla birlikte meşhur hadisçilerle kurduğu ilişkilere ve kendisine çokça atıfta bulunan hadis âlimlerine de yer vererek hadis ilmi açısından ne kadar önemli bir yerde durduğunu ortaya çıkardık. Çalışmamızın sonunda ise onun meşhur eseri Kitâbü'l-Meğâzfyi inceleyip çok sayıda hadisin tahricini yaparak Meğâzî'yi bir hadis kaynağı olarak ortaya çıkarabilecek önemli delillere ve tespitlere yer verdik. Tüm bunların sonunda ise yukarıda bahsettiğimiz interdisipliner ilişkinin Vâkıdî üzerinden canlı olarak izlenebileceğini tespit etmiş olduk. En nihayetinde Vâkıdî'nin tarihçi olduğu kadar oldukça hassas ve kuvvetli bir hadisçi olarak da tanımlanabileceği kanaatine ulaştık.

Tez boyunca pek çok değerli insana da burada teşekkür etmek durumundayım. Hiç kuşkusuz bu insanların başında kendisiyle çalışmaktan ötürü kendimi çok bahtiyar hissettiğim danışman hocam Dr. Şuayip S even gelmektedir. Tezin her bir bölümünü dikkatle okuyarak önemli katkılar sunması sebebiyle hocama çok teşekkür ediyorum. İkinci olarak yoğun ve stresli bir tez dönemi boyunca bana katlanan hem manen hem de ilmen bana destek olan sevgili eşim Dilek Kılıç hanımefendiye, bizi ilimle tanıştıran, gönlümüze Peygamber ve sahabe sevgisini içirerek hem ciddi bir birikim kazanmamıza hem de ilmî bir usul ve üslup edinmemize vesile olan Kıymetli Muhammed Emin Yıldırım hocama, tez boyunca dualarını eksik etmeyen varlıkları sebebiyle Rabbime hamd ettiğim sevgili anne ve babama, tez jürimde yer alarak tezimle ilgili önemli katkılar sunan Dr. Mehmet Apaydın ve Dr. Mahmut Dilbaz hocalarıma teşekkürü bir borç biliyorum. Son olarak tezimi baştan sona okuyarak yazım imlâ noktasında ciddi düzeltmelerde bulunan sevgili dostum Kürşat Aslan'a ve tezin giriş bölümünün

(6)

hazırlanmasında kendilerinden istifade ettiğim Prof. Dr. Israr Ahmed Khan hocama ve İkram Mızrak'a çok teşekkür ediyorum.

S öz konusu bu çalışmamızın ilim dünyasına ufakta olsa bir katkı sunması en büyük temennimiz ve mutluluğumuz olacaktır. Rabbimden bu vesileyle tevfikini refik eylemesini niyaz ederim.

M. Talha KILIÇ ANKARA-2021

(7)

ÖZ

Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî'nin Hadisçiliği ve

Kitâbü'l-Meğâzî'deki Hadislerin İncelenmesi

Muhammed Talha KILIÇ

Tarih boyunca hadisçiler ve tarihçiler arasında sıkı bir rekabetin olduğu söylenmektedir. Ancak bu rekabet iddiası modern dönemin bize dayattığı bir algı gibi durmaktadır. Her iki alanın mensupları arasında bir rekabetten ziyade sahip olunan mirasın farklı yönlerden muhafaza edilmesi söz konusudur. Bu itibarla tarihçiler ellerinde bulunan Hz. Peygamber'e ait malumatın nesillere aktarılması adına bir amaç belirlemişler ancak bu aktarım esnasında sorgulanabilir kriterler oluşturmamışlardır. Hadisçiler ise hadislerin Hz. Peygamber'e aidiyetini tespit edebilecekleri, sorgulanabilir bir sened mekanizması geliştirerek O'na ait hiçbir söz, fiil ya da takriri aktarmamışlar, bunu yapmaya çalışanları da sert bir şekilde eleştirmişlerdir. Bu amaçla pek çok kriter belirlenmiş ve bu kriterler hadis usulü diye adlandırdığımız metodolojinin temellerini oluşturmuştur. Her iki kesim arasındaki metodoloji kaynaklı ihtilaf özellikle hicrî ikinci yüzyıldan sonra belirgin bir şekilde devam etmiş olsa da her iki kesimin mensupları da birbirlerinin alanlarına dair eserler üretmekten geri durmamışlardır. Bahsini ettiğimiz hicrî ikinci yüzyıl içerisinde dahi bu çalışmalar başlamıştır. Söz gelimi tâbiîn neslinin önemli hadis âlimlerinden olan ve hadislerin tedvinini ilk kez gerçekleştiren İbn Şihâb ez-Zührî (ö. 124/742) el-Meğâzî isimli bir eser kaleme alarak hadisçi kimliğinin yanına tarihçi kimliğini de ekleyebilmiştir. Onun bu eser içerisinde kullandığı metotlar kendisinden sonra gelen pek çok âlimi derinden etkilemeyi başarmış ve sonuçta her iki alanda da söz sahibi olan isimler ortaya çıkmıştır. İşte bu isimlerden birisi hiç kuşkusuz Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî'dir (ö. 207/823). Vâkıdî; hadis, tarih ve pek çok alanda otuza yakın eser kaleme almış fakat bunlardan sadece birkaçı günümüze ulaşabilmiştir. Günümüze ulaşan ve Vâkıdî'ye şöhret kazandıran eserlerinden en önemlisi ise çalışmamızın temelini oluşturan Kitâbü'l-MeğâzTdir. Vâkıdî bu eserindeki her bir bölümün kronolojik malumatını çok hassas bir şekilde vermesi ve geniş bir tarih

(8)

birikimine sahip olması sebebiyle tarihçiliğini ortaya koyarken eserinde yer verdiği binlerce hadis rivayetiyle ve bu rivayetlerinde kullandığı bizim tespit edebildiğimiz dokuz farklı rivayet metotuyla da hadisçiliğini ortaya koymuştur.

Anahtar Kelimeler: Vâkıdî, Meğâzî, Kitâbü'l-Meğâzî, Rivayet metodu, İslam

Tarihi

ABSTRACT

One may claim that Hadith scholars and early Islamic historians had somewhat rigorous competitions in recording life, mission, and events of the Last Prophet (s.a.w.), but this claim may not withstand scrutiny. One must, however, say that it is more a matter of preserving the Islamic heritage from different aspects of professionalism. The only significant difference between Hadith scholars and Islamic Historians is that the former developed strict criteria to accept, record, and pass on information and the latter were lenient in accepting, recording, and passing on information. This situation does in no way warrant to refer to it as that of conflict, competition, and rivalry. It is rather interesting to note that Hadith scholars produced works not only in Hadith but also in Islamic history, and so is the case with Islamic historians who wrote not only books on history but also on Hadith. For example, Ibn S hihâb ez-Zuhrî (d.124 / 742), one of the most prominent hadith scholars from the generations of tabiîn, who is credited to have systematically carried out the hadith-recording task for the first time, wrote a work on history called al-Magâzî. The methods he used in his work deeply influenced many scholars who came after him, and as a result of his work, many scholars who had a say in both fields emerged. Muhammad b. 'Umar al-Waqidî (d. 207/823) is another well-known scholar who wrote nearly thirty works in hadith, history, and many other fields, but only a few of them have survived. One of his most important works that reached today and brought fame to Wâqidî is his work entitled "Kitâb al-Magâzî" which forms the basis of this thesis. Wâqidî presented in his work the information in chronological order. This work of history is full of Hadith texts and reports. He had a wide expertise in Hadith, besides having a reliable scholarship in the Islamic history. He applied nine different narration methods in recording hadith reports, which have been taken care of in the present work.

(9)

İçindekiler

TRANSKRİPSİYON ALFABESİ 1 KISALTMALAR 2 ÖNSÖZ 3 ÖZ 5 ABSTRACT 6

I. GİRİŞ: KONU, METOT VE KAYNAKLAR 9 A. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI 9

B. ARAŞTIRMANIN METODU 11 C. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI 13 BÖLÜM 1: VÂKIDÎ'NİN HAYATI VE İLMÎ KİŞİLİĞİ 16 1.2 VÂKIDÎ'NİN HAYATI 16 1.2.1 Ailesi 17 1.2.2 Ahlakı 17 1.2.3 Vefatı 18 1.3 VÂKIDÎ'NİN İLMÎ KİŞİLİĞİ 18 1.3.1 Tahsil dönemi 18 1.3.2 Talebeleri 19 1.3.3 İlmî otoritesi 20 1.3.4 Eserleri 22 BÖLÜM 2: VÂKIDÎ'NİN HADİSÇİLİĞİ 26 2.1 HADİS VE RÂVÎ DEĞERLENDİRMELERİ 26 2.1.1 Hadislerin sübutuna ilişkin değerlendirmeleri 26

2.1.2 Râvî değerlendirmeleri 35 2.2 HADİS RİVAYET METODU 37

2.2.1 Rivayetlerinde müphem ifadelere yer vermesi 37

2.2.2 Farklı edâ sîgalarını kullanması 41 2.2.3 Sened sorgulaması yapması 46 2.2.4 Rivayetleri birleştirerek aktarması 48 2.2.5 'İmâdu'l-Hadîs kavramını kullanması 55 2.2.6 Mu'allak rivayetleri kullanarak rivayette bulunması 58

2.2.7 Mu'an'an rivayetleri kullanarak rivayette bulunması 60

(10)

2.2.9 Şahid isnadlar sunması 63 2.3 HADİS ALDIĞI HOCALARI 65

2.3.1 Rivayette Bulunduğu Sahâbî Torunları 67 2.3.1 Muhammed b. Abdullah b. Müslim (ö. 152/769) 72

2.3.2 Ma'mer b. Râşid (Ö.153/770) 73 2.3.3 Ebü'l-Hâris Muhammed b. Abdurrahman b. Ebû Zi'b (Ö.159/776) 75

2.3.4 Ebû Bekir b. Abdullah b.Muhammed b. Ebî Sebra (Ö.162/778) 76

2.3.5 İbrahim b. İsmail b. Ebî Habîbe (Ö.165/781) 77

2.3.6 Mâlik b. Enes (Ö.179/795) 78 2.4 HADİSÇİLERE GÖRE GÜVENİLİRLİĞİ 80

2.5 VÂKIDÎ'YE ATIFTA BULUNAN HADİSÇİLER 82 2.5.1 Ebû Abdullah Muhammed b. İdrîs b. Abbâs eş-Şâfi'î (ö. 204/820) 83

2.5.2 Ebû Muhammed el-Hâris b. Muhammed b. Dâhir (Ebî Üsâme) et-Temîmî (ö.

282/895) 83 2.5.3 Ebû Bekr Ahmed b. Amr b. Abdilhâlik el-Bezzâr el-Basrî (ö. 292/905) 84

2.5.4 Ebü'l-Kâsım Müsnidü'd-dünyâ Süleymân b. Ahmed b. Eyyûb et-Taberânî (ö.

360/971) 84 2.5.5 Ebü'l-Hasen Alî b. Ömer b. Ahmed ed-Dârekutnî (ö. 385/995) 85

2.5.6 Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Muhammed el-Hâkim

en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014) 86 2.5.7 Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyn b. Alî el-Beyhakî (ö. 458/1066) 87

2.5.8 Ebü'l-Fazl Şihâbüddîn Ahmed b. Alî b. Muhammed b. Hacer el-Askalânî (ö.

852/1449) 88 2.6 Değerlendirme 90 BÖLÜM 3: KİTÂBÜ'L-MEGÂZÎ'DEKİ HADİSLERİN İNCELENMESİ 92

3.1 HADİSLERİN SAYISI 92 3.2 HADİSLERİN KAYNAK DAĞILIMI 94

3.3 HADİSLERİN GÜVENİLİRLİĞİ 106

3.4 TABLOLAR 108

SONUÇ 109 KAYNAKÇA 112 EKLER 125

(11)

I. GİRİŞ: KONU, METOT VE KAYNAKLAR

A. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE AMACI

Araştırmanın konusu, tarihçi kimliğinin yanı sıra hadisçi kimliğinin de oldukça baskın olduğunu tespit ettiğimiz Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî'nin, eseri Kitâbü'l-Meğâzîde kullandığı yöntem ve üslup ile bu kimliğine dair verdiği önemli ipuçlarını kapsamaktadır. Onun Megâzî içerisinde pek çok rivayette gördüğümüz hadis ve râvî değerlendirmeleri çağdaşı olan çoğu hadis âliminde göremediğimiz temel özelliklerinden biridir. Bununla birlikte Megâzî içerisindeki hadis rivayet üslubu ve yöntemi neticesinde tespit edebildiğimiz dokuz farklı metotu ile Vâkıdî, hadisçi yönünün incelenmesinin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu ortaya koymuştur.

Vâkıdî üzerine ülkemizde üç önemli çalışma yapılmıştır. Bunlardan biri Kasım Şulul'un Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-VâkıdîHayatı, Eserleri, Tarihçiliği ve Etkileri başlıklı doktora tezidir.1 Diğeri Mehmet Apaydın tarafından hazırlanan Muhammed b.

Ömer el-Vâkıdî'nin Hayatı, Eserleri ve Hadisleri Birleştirme Metodu başlıklı yüksek lisans tezidir. Üçüncüsü ise Rıdvan Yarba tarafından hazırlanan Cerh ve Ta'dil Âlimlerine Göre Vâkıdî başlıklı makale çalışmasıdır. Vakıdî özelinde olmasa bile tezinde ona geniş yer ayıran Şaban Öz'ün îlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri çalışması da oldukça önemlidir.4 Vâkıdî üzerine yurt dışında da önemli çalışmalar yapılmıştır.

Bunlardan biri Josef Horovitz tarafından yazılan ve Türkçeye îslâmî Tarihçiliğin Doğuşu -îlk Siyer/Megâzî Eserleri ve Müellifleri- ismiyle çevrilen eserdir.5 Diğeri ise

1 Kasım Şulul, Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî Hayatı, Eserleri, Tarihçiliği ve Etkileri (Bursa:

Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi,1996)

2 Mehmet Apaydın, Muhammed b. Ömer el-Vâkıdî'nin Hayatı, Eserleri ve Hadisleri Birleştirme Metodu

İstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2001)

3 Rıdvan Yarba, „'Cerh ve Ta'dil Âlimlerine Göre Vâkıdî'', Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, 14/2 (Temmuz-Aralık 2014).

4 Şaban Öz, îlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri (Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Doktora Tezi, 2006)

5 J. Horovitz, îslâmî Tarihçiliğin Doğuşu -îlk Siyer/Megâzî Eserleri ve Müellifleri- trc. Ramazan Altınay

(12)

Abdulaziz b. Süleyman b. Nâşır es-Sellûmî tarafından yazılan el-Vâkıdiyyu ve Kitâbuhu 'l-MeğâzîMenhecuhû ve Mesâdiruhû isimli doktora çalışmasıdır.6

Bu çalışmalarla birlikte Imtiaz Ahmed'in kaleme aldığı ve Türkçeye Ramazan Özmen tarafından Bir Muhaddis Olarak Vâkıdî ismiyle çevrilen çalışmada

n

zikredilmelidir. Ancak bu çalışma, daha çok hadisçilerin Vâkıdî hakkındaki tenkitlerine yer vermesi itibariyle oldukça sınırlıdır.

Ülkemizde Kitâbü'l-Meğâzî ismi kullanılarak bir çalışmanın yapıldığı da görülmektedir. Bu çalışma Haci Ataş tarafından hazırlanan Siyer ve Hadis

o

Kaynaklarında Kitâbu'l-Meğâzî isimli bir doktora çalışmasıdır. Ancak çalışma incelendiğinde tez isminde ki Kitâbü'l-Meğâzî'nin Vâkıdî'nin Kitâbü'l-Meğâzî'si olmayıp; İbn İshâk, Vâkıdî ve İbn Şa'd'taki megâzî rivayetlerinin bazı hadis kaynaklarıyla karşılaştırılması şeklinde özel bir konuyu ihtiva etmek için kullanıldığı görülmektedir. Fakat Kitâbü 'l-Meğâzî ismi Vâkıdî'ye ait bir eser ismi olduğu için bu şekilde kullanılmasının karışıklığa sebebiyet vereceği gerekçesiyle doğru olmadığı kanaatindeyiz. Müellif çalışmasında yer verdiği megâzî rivayetlerinin ise bizzat Hz. Peygamber'in katıldığı savaşlar ile sınırlı tutulduğunu belirtmektedir. Çalışmadaki rivayetlerin hangi eserin kronolojik sırası esas alınarak düzenlendiği anlaşılamamaktadır. Bununla birlikte siyer rivayetlerinin hadis kaynaklarında karşılaştırılması yapılırken nasıl bir metot takip edilmiştir? S öz gelimi İbn Hanbel'deki rivayet İbn İshâk'taki rivayet ile karşılaştırılırken9 nasıl bir yöntem takip edilmiştir?

Karşılaştırılan rivayet başka siyer ve hadis kaynaklarında geçmiş midir? Tüm bunlar belli olmamaktadır. Ancak bu çalışma en nihayetinde her iki alanın naklettiği me âzî rivayetlerinin farklı ve benzer yönlerinin izlenebilmesi ve 200 rivayetin karşılaştırılmasının yapılması sebebiyle oldukça önemlidir.

Yukarıda zikredilen tüm bu çalışmalar ile bizim çalışmamızı ayıran önemli farkların olduğunu burada zikretmemiz gerekir. Bizim bu çalışmamız; Vâkıdî'nin râvî

6 Abdulaziz b. Süleyman b. Nâşır es-Sellûmî, el-Vâkıdiyyu ve Kitâbuhu 'l-MeğâzîMenhecuhû ve

Mesâdiruhû, (Medine: el-Câmi'atu'l-İslâmiyye, 2004)

7 Imtiaz Ahmed, Bir Muhaddis Olarak Vâkıdî, çev. Ramazan Özmen, Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi 3 (2000), 429-440.

8 Haci Ataş, Siyer ve Hadis Kaynaklarında Kitâbu 'l-Meğâzî (Kayseri: Erciyes Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2018).

(13)

ve hadislerin sübutuna dair değerlendirmelerini ortaya çıkarıp her biri üzerinde ayrı ayrı durulması, tespit ettiğimiz dokuz farklı rivayet metodunun olması, ona ait güçlü senetlerin tespit edilmesi, en çok rivayette bulunduğu hocaları ve rivayet sayılarının belirlenmesi, Vâkıdî'ye atıfta bulunan hadisçilerin tespit edilip önemli görülenler üzerinde ayrıca durulması, hakkında yapılan bütün değerlendirmelerin bir tablo içerisinde gösterilmesi, Kitâbü'l-MeğâzTdeki hadislerin sayısının tespit edilmesi, hadislerin senet müntehalarına göre tasnif edilmesi ve kısmî bir tahric çalışması yapılması itibariyle diğer çalışmalardan ayrılmaktadır.

Vâkıdî'nin Kitâbü'l-MeğâzT si hem ona ait sözünü ettiğimiz bu özellikleri belirleyebilmemiz hem de Hz. Peygamber'e ait pek çok farklı rivayete ulaşabilmemiz açısından önemlidir. Vâkıdî'nin hadisçi kimliğinin ortaya konulması ile birlikte eserindeki hadislerin sayısı, kaynak dağılımları ve güvenilirliklerinin tespit edilmesi gibi yukarıda geniş bir şekilde bahsettiğimiz özellikler bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Hiç kuşkusuz bundaki amacımız çok yoğun bir şekilde hissedilen hadisçi tarihçi münasebetine katkı sunabilmektir. Bunun Vâkıdî gibi her iki alanda da önemli yer edinmiş bir isim üzerinden yapılması ise oldukça önemlidir. Bu tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde bir tarihçinin hadis konusunda ki eksiklikleri görülebileceği gibi aynı zamanda belli konularda ne kadar hassas olabildiği de görülecektir. En nihayetinde her iki alan arasındaki münasebet bir kez daha görülüp ihtilafların ve metot farklılıklarının her iki alana da neler kazandırdığı izlenebilecektir.

B. ARAŞTIRMANIN METODU

Araştırmamızda Meg âzî'deki çok yönlü tekil verileri önce belli başlıklar altında toplamak ve sonra aralarındaki ilişkileri çapraz analizlere tabi tutmak suretiyle Vakidî'nin hadisçiliğine dair genel yargılara ulaşma anlamında bir tümevarım metodu takip ettik. Bu metodumuzu başlıca iki ana araştırma alanımıza uyguladık. Bunlardan biri Megâzî içerisindeki hadislerin incelenmesi, diğeri ise Vâkıdî'nin hayatı ve hadisçiliğini tespittir. Araştırmamıza Megâzî'deki hadisleri tetkik ederek başladık. Bu itibarla elimizdeki iki ciltlik Me âzî nüshasını baştan sona okuyup okuma esnasında kendi oluşturduğumuz tabloya tespit ettiğimiz hadis rivayetlerini kaydettik. Burada

(14)

sadece merfû' rivayetleri değil mevkûf, maktû' ve mürsel rivayetlere de yer verdik. Böylece Megâzî içerisinde geçen hiçbir hadis rivayetini atlamamaya çalıştık. Rivayetleri kaydettiğimiz tabloyu ise; hadisin kaynağı (merfû', mevkûf, maktû' ya da mürsel olduğu), râvîsi, Vâkıdî'nin değerlendirmeleri, sayfası, tahrîci, hocası (Vâkıdî'nin rivayeti naklettiği hocası) ve konusu olmak üzere yedi sütuna ayırdık. Nihayetinde 1408 hadis rivayeti tespit ederek bu tabloya aktarmış olduk. Tablolaların Word içerisindeki yekûnu yaklaşık 200 sayfa tuttuğu için bu rivayetlerin tamamının tahrîcini yapmanın çalışmanın sınırlarını ciddi oranda aşacağını düşündük. Böylelikle 1408 hadis rivayetinin 570'inin tahrîcini yaparak tabloda ilgili yere kaydettik. Diğer rivayetlerle ilgili bilgileri ise yalnızla tahrîc sütununu boş bırakarak devam ettirdik. Rivayetlerin tahrîcini yaparken de Şamile programından olabildiğince istifade ettik. Kitâbü'l-MegâzTdeki hadislerin incelenmesi bölümünü yazarken bu tabloları aktif bir şekilde kullandık. Hadislerin sayısı ve kaynak dağılımlarının tespitinde tablolaların ciddi faydasını gördük. Böylelikle Megâzî içerisindeki rivayetlerin ağırlıklı olarak hangi hadis kaynaklarında ne kadar sayıyla geçtiklerini kolayca tespit edebildik. Aynı şekilde sayfa sayısını belirttiğimiz sütunun içerisinde rivayetlerin sıhhat durumlarını gösteren ifadeler de ekledik. Bu ifadelere de kaynaklarda ulaşabildiğimiz oranda ve muhakkiklerin değerlendirmeleri neticesinde yer vermeye çalıştık. Bu bize Megâzî içerisindeki rivayetlerin sıhhat dağılımları ile ilgili genel bir yargıya ulaşabilmemizi sağladı. Böylece Megâzî içerisindeki hadis ile ilgili gerekli bilgileri toplayarak bu bölümü bitirmiş olduk.

Araştırmamızın ikinci bölümünde ise Vâkıdî'nin hadisçiğini ortaya koymaya çalıştık. Bunu ortaya koyarken araştırmamız esnasında hazırladığımız istatistikî bilgilerden ve bunlara ilişkin tablolardan azami derece de istifade ettik. Tablo içerisinde yer verdiğimiz Vâkıdî'nin değerlendirmeleri başlıklı sütun bu bölümün ana malzemesini oluşturdu. Bu sütundan yola çıkarak Vâkıdî'nin rivayetlere yapmış olduğu değerlendirmeleri kapsamlı bir bakış açısıyla tespit etmiş olduk. Bu bize sadece değerlendirmeleri değil çalışmamızda tespit ettiğimiz Vâkıdî'ye ait dokuz farklı rivayet metotunu da görebilmemizi sağladı. Aynı şekilde rivayetlerin râvîlerini kaydettiğimiz bölüm bize Vâkıdî'nin en çok hangi tabakanın rivayetlerine yer verdiğini gösterdi. Bu sütun içerisine Vâkıdî'nin rivayetleri aktarırken kullandığı edâ lafızlarını da ekledik.

(15)

Böylelikle onun hangi edâ lafzını ne oranda kullandığını tespit edebilmiş olduk. Bu da bize onun hadisçiliği ile ilgili güzel bilgiler kazandırdı.

İkinci bölümde Vâkıdî'nin hadis aldığı hocalarına da yer verdik. Oluşturduğumuz tablo içerisindeki Vâkıdî'nin hocası ile ilgili bölüm onun en fazla hangi hocasından nakilde bulunduğunu görebilmemizi sağladı. Bu bilgiler ışığında önemli gördüğümüz altı hocasını zikretmiş olduk. Aynı zamanda hocaları kısmı bize Vâkıdî'nin sahâbî torunlarından da rivayette bulunduğunu gösterdi. Bu durum onun sahâbî rivayetlerini onların en yakınlarına ulaşarak kaydettiğini ortaya çıkarmış oldu.

Vâkıdî hakkında hadisçilerin düşüncelerini tespit etmeye çalışırken Şamile programından azami derecede istifade ettik. Bu programda tabakât, terâcim, cerh ve ta'dîl kitaplarının tamamına yakınını tarayarak Vâkıdî hakkındaki görüşleri bir tablo içerisinde belirtmeye çalıştık.

Araştırmamızın birinci kısmı olan Vâkıdî'nin hayatı ile ilgili bölümü araştırırken ise başta İbn Şa'd'ın (ö. 230/845) Tabakât'ı olmak üzere Hatîb el-Bagdâdî'nin (ö. 463/1071) tarihi gibi pek çok tabakât, terâcim ve tarih kitabından yararlandık.

C. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

Araştırmamızın kaynaklarını ikiye ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki Vâkıdî'nin hayatı, eserleri, talebeleri ve hocaları ile ilgili malumatları topladığımız kaynaklar, diğeri ise hadisçiliğini ve Kitâbü'l-Meğâzfdeki hadisleri tespit ettiğimiz kaynaklar. Her iki kısım kaynaklara dair kuşkusuz geniş bir literatüre sahibiz. Biz olabildiğince bu kaynaklardan faydalanmaya çalışarak araştırmanın kaynak çeşitliliğini geniş tutmaya çalıştık. Bu itibarla araştırmanın ilk kısım kaynakları söz konusu olduğunda Şamile programı üzerinden bütün tarih, tabakât ve terâcim kitaplarını taradık. Ancak bu tür kaynaklardan İbn Şa'd'ın (ö. 230/845) Kitâbü't-Tabakâti'l-Kebîr'i başta gelmektedir. Hem Vâkıdî'nin kâtibi ve talebesi olması itibariyle hem de ona dair pek çok rivayeti aktarması itibariyle İbn Şa'd oldukça önemlidir. İkinci olarak en çok istifade ettiğimiz eser ise Hatîb el-Bagdâdî'nin (ö. 463/1071) Târîh-u Medîneti's-Selâm isimli eseridir. Bu eserde zengin rivayet çeşitliliği ve pek çok nadir rivayete

(16)

ulaşabilmesi itibariyle oldukça önemlidir. Bunlar haricinde Yâkût el-Hamevî'nin (ö. 626/1229) Mu'cemu'l-Üdebâsı, İbn Hallikân'ın (ö. 681/1282) Vefeyâtü'l-A'yânh, Mizzî'nin (ö. 742/1341) Tehzîbu'l-Kemâl'i, Zehebî'nin (ö. 748/1348) Mîzânu'l-î'tidâl'i ve Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ'sı ve ismini burada sayamayacağımız pek çok eser temel referans kaynaklarımızı oluşturmaktadır.

Vâkıdî'nin eserlerinin tespiti ve onlara dair malumatın aktarılması söz konusu olduğunda ise üç eser kesinlikle zikredilmelidir. Bunlar: İbnü'n-Nedîm'in (ö. 385/995 [?]) el-Fihrist'i, Fuat Sezgin'in (ö. 2018) Târihu't-Turâsi'l- 'Arabî olarak çevrilen GAS'ı ve Carl Brockelmann'ın (ö. 1956) Târihu'l-Edebi'l- 'Arabî olarak çevrilen GAL'ı. Bunlardan Sezgin ve Brockelmann'a ait olan eserler Vâkıdî'ye ait kitapların nerede hangi basımlarının bulunduğunu ve üzerlerine hangi çalışmalarının yapıldığını tespit etmemizde işimizi oldukça kolaylaştırdı.

Vâkıdî'nin hadisçiliğini ve Kitâbü'l-Meğâzfdeki hadislerin tespitinde yararlandığımız kaynaklara gelindiğinde ise tıpkı ilk kısım kaynaklarda olduğu gibi karşımıza oldukça geniş bir literatür çıktı. Biz de Şamile üzerinden temel hadis metinleri, cerh ve ta'dîl kitapları, ve hadis şerhlerinden olabildiğince istifade etmeye çalıştık. Megâzî'deki hadislerin bir kısmının tahrîcini yaparken başta Kütüb-i Tis'a olmak üzere İbn Hanbel'in (ö. 241/855) Müsned'i, Taberânî'nin (ö. 360/971) Mu'cemleri, Hâkim'in (ö. 405/1014) Müstedrek'i, Beyhâkî'nin (ö. 458/1066) es-Sünenü'l-Kübra'sı ve Delâilü'n-Nübüvve'si, Ali el-Müttekî'nin (ö. 975/1567) Kenzü'l-'Ummâl'i ve daha pek çok eserde tarama işlemini gerçekleştirdik. Hiç kuşkusuz önemli hadis kaynakları olan 'Abdurrezzâk (ö. 211/826-27) ve İbn Ebî Şeybe'nin (ö. 235/849) Muşannef 'lerine de tarama işleminde yer verdik.

Her ne kadar müstakil bir hadis eseri olmasa da önemli bir hadisçi olduğu ve Vâkıdî'den ne kadar yararlandığını tespit etmek istediğimiz Zehebî'nin (ö. 748/1348) Târîhu îslâm ve Siyeru A'lâmu'n-Nübelâ isimli eserlerini de taramamıza dâhil ettik. Hadis şerhleri olarak da İbn Hacer'in (ö. 852/1449) Fethu'l-Bârîsi başta olmak üzere

'Aynî'nin (ö. 855/1451) 'Umdetu'l-Kârfsi, Kastallânî'nin (ö. 923/1517) îrşâdu's-Sârîsi, ve Münâvî'nin (ö. 1031/1622) Feyzü 'l-Kadîr'i ni de araştırmamıza ekledik.

Zikredilen bu çalışmalarla birlikte Ebü'l-Hüseyn Muhammed b. Muzaffer el-Bezzâz'ın (ö. 379/989) Garâib-ü Hadîş-i el-îmâm Mâlik b. Enes'i, Zeyla'î'nin (ö. 762/1360)

(17)

Nasbu'r-Râye li Ehâdîsi'l-Hidâye'si, Nureddin Ali b. Süleyman İbn Ebî Bekr el-Heysemî'nin (ö. 807/1405) Buğyetü'l-Bâhis an Zevâidi Müsnedi'l-Hâris'i ve bu minvalde kısmen daha özel olan pek çok eseri de taramımıza dâhil ederek çalışmamızı zenginleştirmeye çalıştık.

(18)

BÖLÜM 1:

VÂKIDÎ'NİN HAYATI VE İLMÎ KİŞİLİĞİ

1.2 VÂKIDÎ'NİN HAYATI

Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî, hicrî 130 yılında Medine'de dünyaya gelmiştir.10 Künyesi Ebû Abdillah'tır. Dedesi Vâkıd'a nispetle el-Vâkıdî nisbesi ile

meşhur olmuştur.11

Dönemin Abbasî halifesi Hârûn er-Reşîd ile sıkı ilişkiler kuran Vâkıdî, borçlarını ödemekte zorlanınca halifenin yanına gitmek için Bağdat'a doğru yola

12

çıkmıştır. Vâkıdî'nin bu yolculuğunun hicrî 180 yılında olduğu aktarılmaktadır. Bu itibarla önce Irak'a, halifenin Rakka'da olduğunun söylenmesi üzerine de Rakka'ya yolculuk etmiştir. Orada Yahya el-Bermekî ile buluşmuştur. Yahya el-Bermekî'nin onu akşam meclislerine davet etmesi üzerine meclislere katılmış ve orada sorulan her soruya cevap vererek veziri sevindirmiştir. Vezir her bir meclise katılması karşılığında kendisine 500 dinar bağışlamıştır. Yahya el-Bermekî bir gün gelip kendisini halifenin huzuruna çıkaracağını söylemiş ve üzerine güzel elbiseler alması için ihsanda bulunmuştur. Ertesi gün halifenin huzuruna çıktıklarında ise halife Hârûn er-Reşîd, 13 Vâkıdî'yi tanımış ve sıkıntılarına karşılık ona 30.000 dirhem ihsanda bulunmuştur.

Borçlarına karşılık ciddi meblalar edinen Vâkıdî, Medine'ye gitmek için Yahya el-Bermekî'nin yanına uğradığı esnada vezir onun gitmemesini istemiş, o ise evini ve çocuklarını çok özlediğini söyleyerek izin istemiştir. Yahya el-Bermekî ise kendisine izin vermiş ve aynı zamanda 30.000 dirhem daha ihsanda bulunarak Medine'ye rahat gidebilmesi için binek ve yardımcı da temin etmiştir.14

10 Muhammed b. Şa'd b. Menî' ez-Zührî, Kitâbü't-Tabakâti'l-Kebîr, thk. Muhammed Abdulkadir 'Atâ

(Beyrut: Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1997), 5/499; Yâkût el-Hamevî, Mu 'cemu'l-Üdebâ, thk. İhsan Abbas (Beyrut: Dârü'l-Garbi'l-İslâmî, 1993), 6/2598; Ebû Abdullah Şemseddin b. Muhammed ez-Zehebî,

Mîzânu'l-İ'tidâl fiNakdi'r-Ricâl, thk. Ali Muhammed Becâvî (Beyrut: Dârü'l-Ma'rife),3/664; Hatîb

el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, thk. Beşşar Avvad Maruf (Beyrut: Dârü'l-Garbi'l-İslâmî, 2001), 4/6.

11 Şulul, Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî Hayatı, Eserleri, Tarihçiliği ve Etkileri, 69-70. 12 Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/6.

13 İbn Şa'd, Kitâbü't-Tabakâti'l-Kebîr, 5/495-497; Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/6-7. 14 İbn Şa'd, Kitâbü't-Tabakâti'l-Kebîr, 5/497.

(19)

Hârûn er-Reşîd'in devrinden sonra da Abbâsî Devleti ile sıkı ilişkiler kurduğunu bildiğimiz Vâkıdî, Halife Me'mûn zamanında Bağdat'ın doğu tarafının kadılığını üstlenmiş vefat ettiği güne kadar da bu görevde kalmıştır.15

1.2.1 Ailesi

Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî mevâli bir aileye mensup olup Eslem kabilesinin Sehm oğulları koluna mensuptur.16 Babası Ömer b. Vâkıd hakkında yeterli

bilgi bulunmayıp dedesi Vâkıd'ın Abdullah b. Büreyd el-Husayb'ın mevlâsı olduğu

17

aktarılmıştır. İlmî bir çevrede yetiştiğini öğrendiğimiz Vâkıdî'nin Şemle isimli bir kardeşinin olduğu, annelerinin onları sürekli olarak İbn Ebî Zi'b'in (ö. 159/776) hadis

18 meclisine katılmaları için teşvik ettiği kaynaklarda yer almaktadır.

Kaynaklarımızda Vâkıdî'nin evli ve çocukları olduğunu öğrenmekteyiz. Onun dönemin Abbasî Halifesi Hârûn er-Reşîd'e Hz. Peygamber'e vahyin geldiği ve hatırasının olduğu yerleri tanıttıktan sonra kendisine verilen para ile çocuklarını evlendirdiği ve ailesinin böylece genişlediği kaynaklarda aktarılmaktadır.19

1.2.2 Ahlakı

Kaynaklarda Vâkıdî'nin oldukça cömert olduğu ve bu özelliğiyle meşhur olduğu

20

aktarılır.20 Ibrâhim el-Harbî (ö. 285/899) ise onun ''emîn'' bir kişi olduğundan 21

bahseder. Bir rivayete göre ise Vâkıdî'nin dönemin Abbasi halifesi Me'mûn'a (ö. 218/833) borcundan dolayı sıkıntı içerisinde olduğunu belirten bir mektup yazdığı aktarılır. Bu mektubun ardından Me'mûn'un da Vâkıdî'ye bir mektup yazdığı ve şöyle dediği rivayet edilir: ''Sende iki haslet var: Biri cömertlik diğeri ise hayâ. Cömertlik sahip olduğun malı harcamana sebep oldu. Hayâ ise bulunduğun hâli bize söylemekten

15 İbn Sa'd, Kitâbü't-Tabakâti'l-Kebîr, 5/499.

16Ahmed b. Muhammed b. İbrahim b. Ebî Bekr b. Hallikân, Vefeyâtü 'l-A 'yân, thk. İhsan Abbas (Beyrut:

Dâru Sâdır, 1978), 4/348.

17 Zehebî, Mîzânu'l-î'tidâlfîNakdi'r-Ricâl, 3/664.

18 Sellûmî, el-Vâkıdiyyu ve Kitâbühu 'l-MeğâzîMenhecuhu ve Meşâdiruhu, 1/27. 19 İbn Sa'd, Kitâbü't-Tabakâti'l-Kebîr, 5/494.

20 Ebü'l-Kâsım Ali b. Hasen eş-Şâfi'î b. Asâkir, Târîhu Medîneti Dımaşk, thk. Ömer b. Garame (Beyrut:

Dârü'l-Fikr, 1997), 54/440.

(20)

alıkoydu.'' Bundan sonra ise Me'mûn'un 100.000 dirhem ihsanda bulunduğu ve Vâkıdî'nin, babası Hârûn er-Reşîd döneminde kendisine Hz. Peygamber'in cömertlik ile ilgili bir hadisini aktardığı rivayet edilir. Bunun üzerine Vâkıdî'nin kendisine gönderilen

22

ihsandan ziyade bu hadisin hatırlatılmasının daha sevimli olduğu aktarılmıştır. Bu rivayette bize Vâkıdî'nin cömerlik ve hayâ gibi önemli erdemlere sahip olduğunu göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bununla birlikte Zehebî, onun yöneticilik kabiliyetine sahip, celal sahibi ve ihtişamlı bir görünüme sahip birisi olduğunu 23 aktarmaktadır.

1.2.3 Vefatı

Vâkıdî'nin hicrî 207 senesinde Zilhicce'nin on biri, Pazartesi gecesi 78 yaşında iken vefat ettiği aktarılır. Cenazesinin Çarşamba günü defnedildiği ve cenaze namazını Bağdat'ın batı tarafının kadısı Muhammed b. Semâ'a et-Temîmî'nin kıldırdığı rivayet

24

edilir.24 Vâkıdî' nin geriye kalan borçlarını Hârun er-Reşîd'in oğlu Abdullah b. Hârun 25

(Me'mûn)'a vasiyet ettiği onun da bu borçları ödediği aktarılmaktadır.

1.3 VÂKIDÎ'NİN İLMÎ KİŞİLİĞİ 1.3.1 Tahsil dönemi

İlmî bir çevrede yetiştiğini bildiğimiz Vâkıdî'nin küçük yaşlardan itibaren başta hocası İbn Ebî Zi'b olmak üzere pek çok âlimin halkasına katıldığını öğrenmekteyiz. Zehebî, onun on küsur yaşlarında ilme başladığını ve tâbiîn neslinin küçüklerinden

26

hadis işittiğini söylemiştir. Bununla birlikte onun pek çok sahâbi ve şühâdânın torunlarıyla karşılaştığı ve onlara hadisler hakkında sorular sorduğu kaynaklarımızda

22 Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/29-30; Mustafa Fayda, "Vâkıdî", Türkiye Diyanet

Vakfı İslam Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV Yayınları, 2012), 42/471-475

23 Ebû Abdullah Şemseddin b. Muhammed ez-Zehebî, Tezkiratü'l-Huffâz, (Beyrut:

Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1958),1/348.

24 İbn Şa'd, Kitabü't-Tabakâti'l-Kebîr, 5/499; İbn 'Asâkir, Târîhu Medîneti Dımaşk, 54/437. 25 İbn Şa'd, Kitabü't-Tabakâti'l-Kebîr, 5/499.

(21)

103

geçmektedir. Ma'mer b. Râşid ve Osman b. Zahhâk el-Medenî'nin yanı sıra Ebû

28

Ma'şer es-Sindî'den en ince ayrıntısına kadar Megâzî'yi öğrendiği bilinmektedir.

Vâkıdî'nin Megâzî rivayetlerini yerinde tespit etme noktasında da ciddi bir gayret içerisinde olduğunu görmekteyiz. Söz gelimi Hârûn el-Fervî, bir defasında Vâkıdî'yi yanında bir su tulumu ile gördüğünü ve ona nereye gittiğini sorduğunu aktarmaktadır. Vâkıdî'nin ise: ''Olayların yaşandığı yerleri görmek için Huneyn'e kadar gitmek istiyorum''', şeklinde cevap verdiğini söylemektedir.

Kaynaklar Vâkıdî'nin Medine'de kendisine ait bir ders halkasının olduğunu da söylemektedir. Buna göre Muhammed b. İshâk el-Müseyyebî Vâkıdî'yi, Medine'de bir mescidin direğinin altında ders verirken gördüklerini yanına varıp ne dersi verdiğini sorduklarında ise Vâkıdî'nin: „'Megâzî'den bir bölüm!'' şeklinde cevap verdiğini aktarmaktadır.30

Vâkıdî'nin ilmî yolculukları hakkında çok fazla malumata sahip olmamakla birlikte onun çeşitli vesilelerle başta Bağdat olmak üzere Şam, Rakka ve Hicaz

31

coğrafyasına gittiğini öğrenmekteyiz.31

1.3.2 Talebeleri

Kaynaklarımız Vâkıdî'nin talebeleriyle alakalı geniş listeler oluşturmuşlardır. Bu listelerden birine göre onun talebeleri şu isimlerdir:

1. Muhammed b. Şa'd (ö. 230/845) 2. Ebû Bekir İbn Ebî Şeybe (ö. 235/849) 3. Hasan b. Osman ez-Ziyâdî (ö. 243/857) 4. Muhammed b. Şucâ' es-Selcî (ö.266/879) 5. Süleyman b. Dâvûd eş-Şezakûnî (ö. 234/848) 6. Muhammed b. Yahya el-Ezdî (ö. 252/866) 7. Ahmed b. Ubeyd b. Nâşıh (ö. 273/886)

27 Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/9. 28 Fayda, "Vâkıdî", 42/471-475.

29 Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/9-10. 30 Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/10-11.

(22)

8. Ebû Bekir eş-Şâgânî (ö. 207/822) 9. Hâris b. Ebû Üsâme (ö. 282/895)

10. Muhammed b. el-Ferec el-Ezrak (ö. 282/895) 11. Ahmed b. el-Velîd el-Fehhâm (ö. 273/886) 12. Ahmed b. el-Halîl el-Burcalânî (ö. 277/890) 13. Abdullah b. el-Hasan el-Hâşimî32 (ö. 277/890)

33

Zehebî'nin verdiği bu liste her ne kadar bazı eserlerde farklılaşsa da Vâkıdî'nin talebelerinin temelde bu isimler olduğu görülmektedir. Bu isimler içerisinde önemli iki isim var ki bunlar Vâkıdî'nin eserlerinin ve rivayetlerinin taşınmasında kilit öneme sahiptirler. Bunlardan biri Muhammed b. Şa'd (ö. 230/845) diğeri ise Muhammed b. Şucâ' es-Selcî'dir (ö.266/879).

Muhammed b. Şa'd, Vâkıdî'nin kâtibi olarak tanınmış ve et-Tabakatu'l-Kübrâ isimli eseriyle meşhur olmuş önemli bir hadis ve siyer âlimidir. İbn Şa'd bu eserinde Vâkıdî'ye ait pek çok rivayetin günümüze kadar ulaşmasına sebep olmuştur. İbn Şa'd,

34

hocası Vâkıdî'ye nispetle hadisçiler tarafından daha az eleştiriye maruz kalmıştır.

Muhammed b. Şücâ' es-Selcî ise çalışma konumuz olan Kitâbü'l-Meğâzf nin ilk ve en önemli râvîsidir. Megâzî'nin mukaddime bölümünde onun kitabı nasıl tahdis ettiği görülmektedir. Bununla birlikte Megâzî içerisinde pek çok bölümde Jtâ ^ USja.

^jâljJI UJ^ veya ö ^ şeklinde pek çok rivayet aktarılır.35 Burada

Muhammed ismiyle kastedilen kişi Muhammed b. Şücâ' es-Selcî'dir.

1.3.3 İlmî otoritesi

Kaynaklar Vâkıdî'nin ilmî otoritesi hakkında pek çok malumat sunmaktadır. Söz gelimi Zehebî ondan bahsederken „'şahibu tesânîf ve'l-meğâzî, 'allâmetü el-imâm ve

32 Zehebî, Siyeru A 'lâmi'n-Nübelâ, 9/455.

Cemaleddin Ebu'l-Haccâc Yûsuf el-Mizzî, Tehzîbu'l-Kemâl fîEsmâi'r-Ricâl, thk. Beşşar Avvad Maruf (Beyrut: Müessetü'r-Risâle, 1992), 26/181-182

34 Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, 447.

35 Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî, Kitabü 'l-Meğâzî, thk. Muhammed Abdulkadir Ahmed 'Atâ

(23)

103

ilim kaplarından biri'' gibi açıklamalara yer verir. Aynı şekilde İbn Hallikân ondan

37 38

imam ve âlim olarak bahseder. Mizzî, Bağdat kadısı olarak bahsederken İbn Şa'd onu Me âzî, siyer, fütûh ve ihtilaflı olmakla birlikte hadis âlimi olarak aktarır.39

Abdullah b. Mübârek'in (ö. 181/797) onun hakkında: ''Medine'ye geldiğimde bana Vâkıdî'den başkası gösterilmez ondan başkası da bana fayda vermezdi'' sözleri onun ilmî otoritesini göstermesi açısından oldukça değerlidir.40 Bununla birlikte Seyyid

b. Dâvûd'un aktardığı belirtilen bir rivayette onun hadis ilminde geldiği seviyeyi göstermesi açısından oldukça önemlidir. Buna göre Seyyid b. Dâvûd: ''Bir defasında Hüşeym ile birlikteydik. îçeri Vâkıdî girdi. O girer girmez Hüşeym, Vâkıdî'ye ezberinde ne olduğunu sordu. Vâkıdî ise: 'Senin ezberinde ne var Ey Ebû Mu'âviye?' diye karşılık verdi. Bunun üzerine Hüşeym beş altı hadis zikretti ve Vâkıdî'ye: 'Sende ne var?' diye tekrar sordu. Vâkıdî ise hemen o anda Hz. Peygamber'den otuz hadisi sahabe ve tâbiîn râvîleriyle birlikte zikretti. Ardından ben Mâlik 'e sordum. Ben îbn Ebî Zi 'b'e sordum. Ben şuna ve buna sordum diyerek pek çok isim zikretti. Bunun üzerine Hüşeym'in rengi değişti ve çıkacağı esnada: 'Eğer bu adam yalancı ise dünyada bir benzeri yok. Eğer bu adam doğru ise yine dünyada bir benzeri yok,' dedi.'Al Bu örnekte olduğu gibi

Vâkıdî'nin hafızasının ne kadar sağlam olduğunu gösteren başka örnekler de vardır. Bunlardan birinde İbn Şa'd onun bizzat kendisinin bir sözünü paylaşmaktadır. Buna göre Vâkıdî: ''Hiç kimse yoktur ki kitapları ezberinden fazla olmasın. Ancak benim

•49

ezberim kitabımdan daha fazladır.' diyerek hıfzının ne kadar sağlam olduğunu ifade etmektedir.

Vâkıdî'nin hafızası ile ilgili Halife Me'mûn ile yaşadığı bir hadise ise oldukça dikkat çekicidir. Buna göre Halife Me'mûn Vâkıdî'ye: ''Yarın Cuma namazını senin kıldırmanı istiyorum,'' demiştir. Bunun üzerine Vâkıdî imtina ederek: ''Bu mümkün değil, demiş ardından: Ey Müminlerin Emiri! Ben Cuma sûresini ezbere bilmiyorum,'' demiştir. Me'mûn ise: ''Ben sana ezberletirim'' diyerek talime başlamışlardır. Vâkıdî, surenin ilk yarısını ezberledikten sonra ikinci yarıya başlanmış ancak ikinci yarıda

36 Zehebî, Siyeru A 'lâmi'n-Nübelâ, 9/454. 37 İbn Hallikân, Vefeyâtü 'l-A 'yân, 4/348.

38 Mizzî, Tehzîbu'l-KemâlfîEsmâi'r-Ricâl, 26/180. 39 İbn Şa'd, Kitâbü't-Tabakâti'l-Kebîr, 5/493. 40 Zehebî, Siyeru A 'lâmi'n-Nübelâ, 9/458. 41 Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, 9/458-459. 42 Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/9.

(24)

ezberlendikten sonra Vâkıdî'nin ilk yarıyı unuttuğu aktarılmıştır. Bu süre oldukça uzamış ve Me'mûn yorularak yardımcısı Ali b. Şâlih'e: ''Sen devam et,'' demiştir. Ali b. Şâlih de Me'mûn'un uyuduğunu kendisinin ise Vâkıdî'ye ezberletmeye başladığını söylemiştir. Ancak Vâkıdî'nin ilk yarıyı ezberleyip ikinci yarıya başladığında ilk yarıyı unuttuğunu, ikinci yarıyı ezberledikten sonra ise ilk yarıyı unuttuğunu ifade etmiştir. Daha sonra Me'mûn uyanarak ne yaptığını sormuş Ali b. Şâlih de: ''Bu adam tevili ezberliyor ama tenzili ezberleyemiyor,'' demiştir. Bunun üzerine Me'mûn, Vâkıdî'ye:

43

''Git ve kolayına gelen sûre ile namazı kıldır,'' demiştir. Bu rivayette Ali b. Şâlih'in Vâkıdî hakkında ki: ''Bu adam tevili ezberliyor ama tenzili ezberleyemiyor'' şeklindeki sözleri oldukça önemlidir. Buradan Vâkıdî'nin hadisler ve siyer malumatlarını çok iyi ezberlerken Kur'ân ezberi noktasında zayıf kaldığı anlaşılmaktadır.

1.3.4 Eserleri

Vâkıdî'nin pek çok alanda eser telif ettiği görülmektedir. İbnü'n-Nedîm, ona ait yirmi dokuz kitabın ismini sıralar.44 Ancak bu eserlerin pek çoğu günümüze

ulaşmamıştır. Buna göre Vâkıdî'nin eserler şu şekildedir: 1. Kitâbü 'l-Meğâzî

2. Kitâbü 't-Târîh ve 'l-Meğâzî ve 'l-Meb'as 3. Kitâbu Ahbâri Mekke

4. Kitâbü 't- Tabakât 5. Kitâbu Fütûhu'ş-Şâm 6. Kitâbu Fütûhu'l- 'Irâk 7. Kitâbü'l-Cemel

8. Kitâbu Makteli'l-Hasen 9. Kitâbü 's-Siyer

10. Kitâbu Ezvâci'n-Nebî 11. Kitâbü 'r-Ridde ve 'd-Dâr 12. Kitâbu Harbi 'l-Evs ve 'l-Hazrec

43 Hatîb el-Bagdâdî, Târîh-u Medîneti's-Selâm, 4/11-12.

(25)

13. Kitâbu Sıffîn

14. Kitâbu Vefâti'n-Nebî

15. Kitâbu Emri'l-Habeşe ve 'l-Fîl 16. Kitâbü 'l-Menâkih

17. Kitâbü 's-Sekîfe ve Bey 'ati Ebî Bekr 18. Kitâbu Zikri'l-Kurân

19. Kitâbu Sîreti Ebî Bekr ve Vefâtihî 20. Kitâbu Medâ'î Kureyş ve 'l-Enşâr

21. Kitâbü 'r-Rağîb fî 'îlmi'l-Kurân ve Galati 'r-Ricâl

22. Kitâbu Mevlidi'l-Hasen ve 'l-Hüseyn ve Makteli'l-Hüseyn 23. Kitâbu Zarbi 'd-Denânîr ve 'd-Derâhim

24. Kitâbu Târîhi'l-Fukahâ 25. Kitâbü 'l-Âdâb

26. Kitâbü 't-Târihi'l-Kebîr 27. Kitâbu Galatı'l-Hadîs 28. Kitâbü 's-Sünne ve 'l-Cemâ'a 29. Kitâbü 'l-îhtilâf

Marsden Jones Kitâbü'l-Meğâzfnin mukaddime bölümünde bu kitaplardan sadece iki tanesinin Vâkıdî'ye nispetinde bir şüphe bulunmadığını ifade etmektedir. Bunlar Kitâbü 'l-Meğâzî ve Kitâbü 'r-Ridde isimli eserlerdir. Jones, Vâkıdî'nin Kitâbü'r-Ridde isimli eserinin Kitâbü 'r-Kitâbü'r-Ridde ve 'd-Dâr şeklinde isimlendirilmesinin doğru olamayacağını ifade etmektedir. Ona göre bunun sebebi ridde olayları ile Hz. Osman'ın şehit edilmesi arasında çeyrek asırlık bir zamanın olmasıdır. Buradan yola çıkan Jones, bu isimlerin tek bir kitabın ismi değil de ayrı ayrı iki kitabın ismi olabileceğini düşünmektedir.45 Bununla birlikte o, Carl Brockelmann'ın (ö. 1956) Kitâbü '-Ridde 'nin

Hindistan'da bir yazmasının bulunduğunu söylediğini ifade etmektedir. Ancak kendisi eseri bulup incelikten sonra sözkonusu baskının Vâkıdî'ye ait olmadığını, içerisinde ona ve İbn İshâk'a dayanan haberlerin yer aldığı farklı bir kitap olduğunu belirtmektedir.46

45 Muhammed b. Ömer b. Vâkıd el-Vâkıdî, The Kıtâb Al-Maghazı, ed. Marsden Jones (Londra: Oxford

University Press, 1966), 1/14-15.

(26)

Ancak elimizde Yahya el-Cebûrî tarafından tahkik edilen bir Kitâbü'r-Ridde baskısı bulunmaktadır.47

Marsden Jones, Vâkıdî'ye nispet edilen Kitâbü 't-Târîh ve 'l-Meğâzî ve 'l-Meb'as isimli eserinde ilk bakışta Kitâbü 'l-Meğâzîyi de içine alan ve İbn İshak'ın (ö. 151/768)

48

siyerinin tertibine göre oluşturulmuş hacimli bir eser olduğunu ifade etmektedir.48

Buradan yola çıkan Jones, İbn Şa'd, İbn Kesîr (ö. 774/1373) ve Taberî'nin (ö. 310/923) Vâkıdî'den aldıkları risalet öncesi döneme dair haberlerin bu kitaba dayanmış olabileceğini belirtmektedir.49

Vâkıdî'nin bu eserleri haricinde yazma olarak kütüphanelerimizde kayıtlı Fütûhu Mısır50 ve Fütûhu Tebük51 isimli eserleri ile birlikte Afrika Tarihini konu edinen

52

Terceme-i Fütûhi'l-Emsâr li 'l-Vâkıdî isimli bir eseride bulunmaktadır.

Bunlarla birlikte üzerinde çalıştığımız Kitâbü'l-Meğâzî'nin pek çok baskısı

53

bulunmaktadır. Bunlarla ilgili Mustafa Fayda geniş bilgiler53 vermiş olsa da biz bir kaçı

üzerinde özellikle durmak istiyoruz. Bunlardan 1856 yılında Calcutta'da basılan ve Alfred von Kremer tarafından History of Muhammad's Campaigns adıyla neşredilen baskı oldukça önemlidir.54 Bu baskı ile elimizdeki baskı arasında ciddi farklılıklar

olduğu görülmektedir. Söz gelimi Calcutta baskısında yer alan gazveler diğerine göre daha kısa geçmektedir. Elimizdeki baskıda her bir gazveye başlanırken o gazvenin alındığı hocalar bir isnat zinciri içerisinde verilirken Calcutta baskısında bu görülmemektedir. Bununla birlikte Calcutta baskısında nerdeyse her bir bölüm kronolojik sırayı gösterir şekilde fS bağlacı ile bağlanmıştır. Ancak aynı durum elimizde ki baskı55 için söz konusu değildir.

47 Vâkıdî, Kitâbü 'r-Ridde, thk. Yahya el-Cebûrî (Beyrut: Dâru'l-Garbi'l-İslâmî, 1990)

48 Vâkıdî, The Kıtâb Al-Maghazı, ed. Marsden Jones (Londra: Oxford University Press, 1966), 1/13. 49 Vâkıdî, The Kıtâb Al-Maghazı, ed. Marsden Jones (Londra: Oxford University Press, 1966), 1/14. 50 Vâkıdî, Fütûhu Mısır (İstanbul: Köprülü Yazma Eser Kütüphanesi, Fazıl Ahmed Paşa Koleksiyonu,

1124/1), 1-48.

51 Vâkıdî, Fütûhu Tebük (İstanbul: Köprülü Yazma Eser Kütüphanesi, Fazıl Ahmed Paşa Koleksiyonu,

1113), 49-62.

52 Vâkıdî, Terceme-i Fütûhi'l-Emsâr li'l-Vâkıdî (İstanbul: Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Koleksiyonu,

1039), 50.

53 Fayda, "Vâkıdî", 42/471-475.

54 Vâkıdî, History of Muhammad's Campaigns, nşr. Alfred von Kremer (Calcutta: Babtıst Missıon Press,

1856)

55 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, thk. Muhammed Abdulkadir Ahmed 'Atâ (Beyrut:

(27)

Kitâbül-Meğâzî'nin bir de Marsden Jones tarafından 1966 yılında yayınlanan baskısı mevcuttur.56 Bu baskının elimizdeki baskılara nazaran fihristleme ve

bibliyografya çalışmasının nispeten daha iyi yapıldığını görmekteyiz. Ancak baskının tespit ettiğimiz bir eksikliği oldukça dikkat çekicidir. Buna göre üç ciltlik baskının ikinci cildi Hz. Ebû Bekir'in Necid'e olan seriyyesi ile bitmektedir. Üçüncü cilt ise Uzzâ putunun yıkılması ile başlamaktadır. Ancak her iki olay arasında geçen 151 sayfalık bölüm eserde anlatılmasına rağmen fihristte bu olaylar aktarılmamıştır. Bunun haricinde olayların sıralaması elimizdeki baskı ile tamamen uyuşmaktadır. Marsden Jones'ın bu baskısı Hz. Peygamber'in Savaşları ismiyle Musa K. Yılmaz tarafından

57

dilimizi de çevrilmiştir.

Carl Brockelmann (ö. 1956), Megâzî'nin çok farlı nüshalarından bahsetmektedir. Buna göre o, Megâzî'nin en eski nüshasının hicri dördüncü asra ait Ebû Ömer b.

el-'Abbâs b. Muhammed b. el-Hâluveyh rivayetiyle British Museum'da yer aldığını söylemektedir. Bununla birlikte Megâzî'nin muhtasar halinin 1882 yılında Muhammed in Medina adıyla Almancaya çevrildiğini ifade etmektedir. Bunlarla birlikte Farsçaya

58

çevrilen bir bölümünün de olduğundan bahsetmektedir. Kitâbü'l-Meğâzînin bir baskısı da The life of Muhammad: Al-Waqidi's Kitab al-Maghazi ismiyle Rizwi Faizer editörlüğünde Londra'da yayınlanmıştır.59

Brockelmann Vakıdî'ye ait Kitâbu Tefsîri'l-Kur'ân isimli bir eserden de bahsederek Sa'lebî'nin (ö. 427/1035) tefsirinde bundan yararlandığını söylemektedir. Aynı zamanda o, eserin British Museum'da yer aldığını da ifade etmektedir.60

56 Vâkıdî, The Kıtâb Al-Maghazı, ed. Marsden Jones (Londra: Oxford Unıversıty Press, 1966) 57 Vâkıdî, Hz. Peygamber'in Savaşları, çev. Musa K. Yılmaz (İstanbul: İlkharf Yayınevi, 2016)

58 Carl Brockelmann, Târihu'l-Edebi'l- 'Arabî, çev. Abdulhalîm en-Neccâr (Mısır: Dâru'l-Me'ârif, 1974),

3/16-17.

59 Rizwi Faizer (ed.), The life of Muhammad: Al-Waqidi's Kitab al-Maghazi, (Londra: Routledge, 2011) 60 Brockelmann, Târihu'l-Edebi'l- 'Arabî, çev. Abdulhalîm en-Neccâr, 3/17.

(28)

BÖLÜM 2:

VÂKIDÎ'NİN HADİSÇİLİĞİ

2.1 HADİS VE RÂVÎ DEĞERLENDİRMELERİ

2.1.1 Hadislerin sübutuna ilişkin değerlendirmeleri

Daha çok tarihçi kimliği ile tanınan Vâkıdî'nin bir hadisçi olduğunu gösteren ciddi bulgular bulunmaktadır. Bu bulguların onun Megâzî'sindeki fazlalığı bile hakkında hadisçi kaydını düşmemize yetecek türdendir. Me âzî üzerine yaptığımız bu çalışmamızda Vâkıdî'nin, rivayet ettiği hadislerin sübutu ve hadislerin râvîlerinin doğrulukları ve abtları hakkında değerlendirmelerde bulunduğunu tespit ettik.

Vâkıdî'nin söz konusu hadis ve râvî değerlendirmelerinin Megâzî içerisindeki sayıları da oldukça önemlidir. Buna göre 1408 hadis rivayetinin içerisinden 112'si hakkında Vâkıdî'nin bir değerlendirmede bulunduğu görülmektedir.61 Bu

değerlendirmeler sırasında Vâkıdî'nin en fazla kullandığı ifadeler ise şunlardır: ¿¿Jlj

, ¿Sİ i ü j ¿Sİ ¿JjSn tîj^lj şeklinde yer alan değerlendirmelerdir.

Vâkıdî'nin bu değerlendirmeleri yapmasının belli başlı sebepleri vardır. Bunlardan ilki ve çoğunlukta olanı iki farklı rivayeti naklettikten sonra hangisini tercih ettiğini göstermek maksadıyla olanlardır. Söz gelimi o, Bedir gazvesini anlattığı bölümde 'Addâs isimli bir şahıstan bahsetmektedir. Bu şahısla ilgili Jtâjj diyerek iki farklı durumu zikretmektedir. Bunlardan biri 'Addâs'ın Bedir Gazvesi'ne katılmadığını ifade ederken diğeri ise savaşa katılıp öldürüldüğünü söylemektedir. Vâkıdî tam da burada ¿Sİ ¿yi! ¿îjPj diyerek 'Addâs'ın Bedir Gazvesi'ne katılmadığını belirten

61 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/32; 1/49; 1/69; 1/77; 1/90; 1/94; 1/95; 1/102; 1/102; 1/114; 1/125; 1/142; 1/143; 1/145; 1/146; 1/152; 1/157; 1/158; 1/160; 1/180; 1/185; 1/188; 1/205; 1/217; 1/219; 1/224; 1/257; 1/289; 1/294; 1/298; 1/300; 1/301; 1/308; 1/324; 1/333; 1/335; 1/341; 1/345; 1/348; 1/349; 1/354; 1/371; 1/379; 1/381; 1/387; 1/392; 1/395; 1/403; 1/406; 1/414; 1/416; 1/418; 2/9; 2/10; 2/19; 2/20; 2/22; 2/34; 2/37; 2/38; 2/45; 2/49; 2/69-70; 2/78; 2/78; 2/99-100; 2/113; 2/133; 2/145; 2/149; 2/151; 2/153; 2/155; 2/165; 2/174; 2/185; 2/187; 2/189; 2/190; 2/198; 2/203; 2/210; 2/210-211; 2/212; 2/216; 2/227-228; 2/230-231; 2/231; 2/248; 2/264; 2/264-265; 2/282-283; 2/302; 2/319-320; 2/329; 2/347; 2/357; 2/373; 2/379; 2/382; 2/405; 2/409-410; 2/420; 2/428; 2/443; 2/452; 2/452; 2/453; 2/453; 2/455; 2/459; 2/461.

(29)

103

rivayetin kendilerince daha doğru olduğunu ifade etmektedir. 62 Burada önemli olan bir

husus da Vâkıdî'nin çş^J? değilde Ij^J? ibaresini kullanmış olmasıdır. Bu ifadeden iki şey anlaşılabilir. Bunlardan ilki; Vâkıdî, ya bu ifade ile kendi şahsı manevisini kastetiyor ya da söz konusu sabitliğin sadece kendi şahsında değil de hocalarının şahsında da böyle olduğunu ifade etmek istiyor. İkincisi olması durumunda Vâkıdî'nin bir rivayet hakkında değerlendirmede bulunurken kendisinin de içinde bulunduğu bir topluluğu dikkate aldığı düşünülebilir.

Vâkıdî'nin kullandığı Ij^J? ifadesinin hocası İmam Mâlik (ö. 179/795) tarafından da çokça kullanıldığını görmekteyiz. Buna göre o, Muvattâ''da: ^¿J? 63 , Û Ü ? 64, 65 Û Ü ? jtfiljfcj, 66 IJJJC. 3JL.1I, ÛJJ? ¿JÜIi l'İÂ J ? 67 şeklinde pek çok ifade

kullanmıştır. İmam Mâlik'in bu ifadelerden kastının Medine ehli olduğu anlaşılmaktadır. Bu da bize Vâkıdî'nin bu kullanımı hocası İmam Mâlik'ten aldığını ve kastının da yukarıda bahsettiğimiz üzere kendisinin de içinde bulunduğu Medine ehli olduğunu göstermektedir.

Bir başka örnekte ise Vâkıdî, Bedir Gazvesi'nde Ebû Cehil'in öldürülmesinde katkıları bulunan Hâris'in çocukları; Mu'âz, Mu'avviz ve 'Avf isimli üç kişiden bahsetmektedir. Sonrasında ise diyerek üçüncülerinin Abdullah b. Revâhâ olduğunun ifade edildiğini söylemektedir. Vâkıdî bu bilgileri verdikten sonra U^û? <ÛJS1IJ

fljic jl f^j) diyerek Ebû Cehil'i öldürenlerin Abdullah b. Revâha değil de 'Afrâ'nın çocukları olduğunun daha sabit olduğunu ifade ederek değerlendirmede bulunmaktadır.68

Vâkıdî'nin benzer bir değerlendirmeyi bizzat „'hadîs'' ifadesini kullanarak yaptığı da görülmektedir. Örneğin Hendek Gazvesi'ni anlattığı bölümde Hz. Peygamber'in nasıl namaz kıldığı ile alakalı ilk önce Z ahhâk b. Osman'ın rivayetini zikretmiş sonrasında ise İbn Ebî Zi'b'in rivayetini zikretmiştir. Ancak İbn Ebî Zi'b'in rivayetini zikrederken onun rivayetine atıfta bulunarak IJ^J? Û ^ ^ I ^-Ül J A J

62 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/49.

63 Ebû Abdillâh Mâlik b. Enes el-Asbahî İmam Mâlik, Muvattâ, thk. Muhammed Fuad Abdulbâkî

(Beyrut: Dâru İhyâi Turâsi'l-Arabî, 1985); „'Jahâret'', 11.

64 İmam Mâlik, Muvattâ, "Jahâret", 101. 65 İmam Mâlik, Muvattâ, "Şalât", 56. 66 İmam Mâlik, Muvattâ, „'Cum'a'', 18. 67 İmam Mâlik, Muvattâ, „'Şalâtu'l-Leyl'', 21. 68 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/77.

(30)

değerlendirmesinde bulunmuştur.69 Böylelikle iki hadis rivayetinden İbn Ebî Zi'b'e ait

olanın daha sabit olduğunu belirtmek istemiştir.

Megâzi'de „'hadîs'' lafzından farklı olarak "ehâdîs" ifadesinin de değerlendirmelerde kullanıldığı görülmektedir. Buna göre Vâkıdî, Hendek Gazvesi'ni anlattığı bir bölümde Hz. Peygamber'in müşriklerin darmadağın olmaları için yaptığı bir duayı paylaşmaktadır. Sonrasında ise nerde ve ne zaman yaptığı ile ilgili farklı rivayetlere yer vermektedir. En son zikrettiği rivayetten sonra ise J3lj û>! J1S diyerek: j

¿Sİ ifadesine yer vermektedir.70 Buna göre İbn Vâkıd, bahsi geçen

hadislerden en son zikredilenin daha sabit olduğunu ifade etmektedir. Burada da görüldüğü gibi Megâzî'de İbn Vâkıd şeklinde zikredilerek verilen yorumların Vâkıdî'ye ait olduğu kanaatindeyiz. Muhtemeldir ki kitabın râvîsi Vâkıdî'yi buralarda dedesine nisbet etmiştir. Bu şekilde verilen değerlendirmeler Megâzî içerisinde 15 farklı rivayette

71

yer almaktadır.

Bu kullanıma başka bir örnekte Hayber Gazvesi'nin anlatıldığı bölümde karşımıza çıkmaktadır. Vâkıdî burada Hz. Peygamber'in hendeği nerden nereye kazdırdığı ile ilgili isnatlı bir rivayeti aktardıktan sonra: 'y-?'-^! ¿Sİ l^J demiştir.72

Ancak Vâkıdî bir önceki örnekte olduğu gibi burada konuyla ilgili başka bir rivayete ya da rivayetlere yer vermemiştir. Yer vermemesi o rivayetleri bilmediği manasına gelmemelidir. Muhtemeldir ki o, elinde bulunan ancak kitabına almadığı konuyla ilgili pek çok rivayetten en doğrusu budur, demektedir. Buradan hareketle söz konusu rivayetin neden en doğru rivayet olduğunu tespit etmek amacıyla bir araştırma yaptığımızda bu rivayetin hiçbir hadis kaynağında geçmediğini tespit ettik. Bu da bizi Vâkıdî'nin bu değerlendirmeyi kendisinin de içinde bulunduğu Medine ehlinin, özel bir

73

hüküm kaynağı olarak kabul ettiği „'Amel-i Ehl-i Medine'' kavramına götürmektedir. Buna göre o, söz konusu rivayet hakkında „'bizde hadislerin en doğrusu budur'' hükmünü verirken işbu „'Amel-i Ehl-i Medine'' hükmünü dikkate almış görünmektedir.

69 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/403. 70 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/416.

71 Vâkıdî, Kitâbü'l-Meğâzî, 1/32; 1/69; 1/110; 1/354; 1/349; 1/244; 1/406; 1/414; 1/416; 2/9; 2/19; 2/155;

2/187; 2/189; 2/227-228

72 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/387.

73 Ayrıca bkz. İbrahim Kâfi Dönmez, „'Amel-i Ehl-i Medîne'', Türkiye Diyanet Vakfı İslam

(31)

Vâkıdî'nin rivayetler hakkında değerlendirmelerde bulunmasının bir başka sebebi de ihtilaflı görülen iki rivayetin cem edilmesi durumlarında ortaya çıkmaktadır. Vâkıdî'nin bu gibi durumlarda kullandığı değerlendirme ise: L L I A ^ I Jjâ ¿AJ^Iİ şeklinde

olmaktadır.

Söz gelimi o, Bedir Gazvesi'nde Ebû Cehil'in öldürülmesi meselesinde Abdullah b. Mes'ûd'un akrabalarının: ''Ebû Cehil'in kılıcı bizimyanımızdadır. Onu îbn Mes 'ûd o gün ganimet olarak almıştır.'' şeklinde sözler söyleyerek ortaklık iddia ettiklerini belirtmiştir. Dolayısıyla Ebû Cehil'i 'Afrâ'nın çocukları olan Mu'âz ve Mu'avviz mi yoksa Abdullah b. Mes'ûd mu öldürdü sorusu gündeme gelmektedir. İşte bu ihtilaf sırasında Vâkıdî: UÜIA^I Jjâ ¿AJ^Iİ diyerek söze başlamış devamında ise Mu'âz

ve Mu'avviz'in Ebû Cehil'i yakaladıklarını İbn Mes'ûd'un ise boynunu vurduğunu ve hepsinin de bu meselede ortak olduklarını ifade ederek ihtilafın ortadan kaldırabileceğini ifade etmiştir.74

Vâkıdî'nin değerlendirmelerde bulunmasının bir başka sebebi ise rivayetlerde geçen şahıs isimleri hakkında herhangi bir ihtilafın olmadığını belirtme amacıyla ortaya çıkmaktadır. Söz gelimi Vâkıdî, Bedir Gazvesi'ne katılamadıkları halde Bedir ehlinden sayılan ve ganimetten kendilerine pay ayrılan sekiz isimden bahsetmektedir. Bu isimlerden üçünün muhacirlerden olduğunu belirttikten sonra: U^J? ffeâ V demek suretiyle kendileri nezdinde bu isimler hakkında herhangi bir ihtilafın olmadığını belirtmek istemektedir. Bu isimlerden birinin; eşi Hz. Rukiyye'nin hastalığı sebebiyle savaşa katılamayan Hz. Osman b. 'Affân olduğunu diğer ikisinin ise Hz. Peygamber'in kendilerine verdiği casusluk vazifesini yerine getirmeleri sebebiyle; Talha b.

75

'Ubeydullah ve Said b. Zeyd olduğunu ifade etmiştir. Devamın da ise ensardan Bedir'e katılamadığı halde kendilerine ganimetten pay verilen beş kişiyi daha zikreden

Vâkıdî, sıraladığı isimlerden sonra: U^J? ffei V değerlendirmesinde 76 bulunarak söz konusu bu isimler hakkında da bir ihtilafın olmadığını ifade etmektedir. 76

Vâkıdî'nin bu ifadesinin hocası İmam Mâlik'e dayandığını düşünmekteyiz. Nitekim o, cahiliyyede borcun faizinin alınması ile ilgili bir rivayeti aktardıktan sonra:

74 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/95. 75 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/103. 76 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/103.

(32)

^ t f a k l V ^j^l « j j ^ l JÂSHJ ifadesini kullanmıştır.77 Aynı şekilde o, Kasâme

bölümü altında zikrettiği ikinci hadiste de: ^ titakl V o-^l ^ ^ l dCj ifadesini

78

kullanmıştır. Görüldüğü üzere ifadeler birbirine çok benzemektedir. Bu da Vâkıdî'nin hadisçi yönünde İmam Mâlik'in ciddi etkileri olduğunu göstermektedir.

Vâkıdî, ''ihtilaf yoktur'' değerlendirmesini çok daha farklı formlarda kullanmaktadır. Söz gelimi o, Uhud Gazvesi'nde Müslümanlardan kimlerin şehit edildiğini anlattığı bölümün içerisinde Hâşim oğullarından Hz. Hamza b. Abdulmuttalib'in olduğunu söylemektedir. Bunu söylerken onu Vahşi'nin katlettiği bilgisini de vermektedir. Tam da bu esnada rivayet ile ilgili şu değerlendirmede bulunmaktadır: & M V 79 Vâkıdî'nin bu değerlendirmede

ifadesini kullanması oldukça önemlidir. Çünkü onun „'şahîh'' kelimesinin ismi tafdili olan bir kelimeyi kullanması bu kavramları bildiği ve hadis rivayetlerinde kullandığı anlamına gelmektedir. Bu da Vâkıdî'nin hadisçi yönünü gösteren emarelerden biridir.

Vâkıdî'nin rivayetler hakkında değerlendirmelerde bulunmasının bir diğer sebebi ise nakledilen rivayetler hakkında görüş birliği olup olmadığını ifade etmeye matuftur. Söz gelimi o, Bedir Gazvesi'nde esir edilenlerin sayısının 49 olduğu ile ilgili bir rivayeti naklettikten sonra: M V JAJŞA J^Vl ^â ^AJ şeklinde bir

değerlendirmede bulunarak sayının 70 olduğunu bunun üzerinde ittifakın olduğunu ve

80

bunda bir şüphenin bulunmadığını ifade etmektedir. Vâkıdî'nin bu değerlendirmesine benzer bir değerlendirmenin Bedir'de hangi müşrikin hangi sahâbi tarafından öldürüldüğünü haber veren rivayet hakkında da ortaya çıkmaktadır. Vâkıdî burada Ebû Müsâfi' isimli bir müşrikin Hz. Ebû Dücâne, Harmele b. 'Amr isimli müşrikin ise Hz. Ali tarafından öldürüldüğünü ifade ettikten sonra: dti ^İc UJAŞ. Ula^l demek suretiyle 81

hocaları nezdinde bu rivayette bir ittifakın olduğunu ifade etmektedir. 81 Burada dikkat

çekmemiz gereken önemli bir hususta Vâkıdî'nin UAa^l ifadesini kullanmasıdır. Bu ifade yukarıda da dikkat çektiğimiz ifadesinin bir açıklaması gibi gözükmektedir.

Şamile programından kapsamlı bir araştırma yapıldığında ise Vâkıdî'nin ifadesi

77 İmam Mâlik, Muvattâ, „'Buyû''', 83. 78 İmam Mâlik, Muvattâ, „'Kasâme'', 2. 79 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/257. 80 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/114. 81 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/142.

(33)

ile hocalarını kasttettiği görülmektedir. Bu da bize Vâkıdî'nin değerlendirmelerinde hocalarının kanaatlerine ne denli önem verdiğini göstermektedir.

Vâkıdî sadece rivayetler üzerinde görüş birliği olduğunu ifade etme amacıyla değerlendirmelerde bulunmamıştır. Aynı şekilde bir rivayet hakkında görüş birliği yoksa onu da değerlendirmelerinde göstermiştir. Söz gelimi o, Mu'âz b. Şammat b. 'Amr b. Cemûh isimli bir şahsın Bedir'e katıldığı ile ilgili rivayeti naklettikten sonra:

¿1"?1J > İ J demek suretiyle o şahsın Bedir'e katıldığı ile ilgili bilgi üzerinde görüş

8 2 "

birliğinin olmadığı değerlendirmesinde bulunmuştur. Aynı şekilde Vâkıdî, Ümeyye b. Beyâza oğullarından üç kişinin Bedir'e katıldığı ile ilgili rivayeti naklettikten sonra:

¿1"? ıj diyerek onlardan ikisinin katılması hakkında bir görüş birliğinin 83

olmadığını ifade etmektedir.

Vâkıdî'nin kullandığı ¿1"? ıj ifadesinin zıddının hocası İmam Mâlik tarafından da kullanıldığını görmekteyiz. S öz gelimi o, Kasâme bölümünde zikrettiği bir rivayetin arkasından: U^û? 4JÎ? ifadesini kullanmıştır.84 Bu da yukarıda

değindiğimiz kullanımlarda olduğu gibi bu kullanımında Vâkıdî tarafından hocası İmam Mâlik'ten alınmış olabileceğini göstermektedir.

Vâkıdî'nin bazen rivayetlerden sonra dilsel açıklamalarda bulunduğu da olmuştur. Örneğin o, Da'd b. Fihr oğullarından Bedir'e katılan ismin ''Kavkal'' olarak isimlendirilen Nu'mân b. Mâlik b. Sa'lebe olduğunu ifade ettikten sonra şunları söyleme gereği hissetmiştir: ''Onun ''kavkal'' olarak isimlendirilmesinin sebebi her ne vakit bir adam kendisine sığınma talebiyle gelse ^İ tfr^îj mjjj JM demesi

85 '

sebebiyledir.'' İşbu „'kavkal'' kelimesi ise lügatlerde „' korkmadan dilediğini yap, gez dolaş'' manalarına gelmektedir.86

Vâkıdî'nin rivayetler hakkında değerlendirmelerde bulunmasının bir başka sebebinin ise yukarıda zikredilen değerlendirme çeşitlerinden farklı bir şekilde karşımıza çıktığı görülmektedir. Söz gelimi o, Veda Haccını anlattığı bölümde Hz. Peygamber'in terviye gününden bir gün önce hutbe irad ettiği ile ilgili rivayeti

82 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/157. 83 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/160. 84 İmam Mâlik, Muvattâ, „'Kasâme'', 2. 85 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 1/156.

86 Muhammed b. Muhammed b. Abdurrezzâk b. Mürtezâ ez- Zebîdî, Tâcu 'l- 'Arûs min Cevâhiri'l-Kâmûs,

(34)

naklettikten sonra: jjiUJl JAVI !İA değerlendirmesinde bulunmuştur.87 Bununla

o, Hz. Peygamber'in bu fiilinin uygulanan ve bilinen bir iş olduğunu vurgulamak istemiştir. Bu ifadeden de Vâkıdî'nin sünnet bilgisinin ne denli geniş olduğunu söyleyebiliriz. Vâkıdî'nin benzer bir değerlendirmesine yine Hz. Peygamber'in haccını anlattığı bir bölümde rastlamaktayız. Burada Vâkıdî, Hz. Peygamber'in katır üstünde tavaf ettiğine dair rivayeti paylaştıktan sonra şunları söylemiştir: JAJ itiüe ¿Sİ JjSflJ

yic uajjk^l.88 Burada da yukarıda olduğu gibi tajj*ÂJl ifadesi kullanılarak Hz.

Peygamber'in bineği üstünde tavaf etmesinin bilinen bir iş olduğu ifade edilmiştir. Vâkıdî'nin rivayetler hakkındaki değerlendirmelerinden bir tanesinin ise oldukça dikkat çekici olduğu görülmektedir. Nitekim o, hocası İmam Mâlik'ten kaydettiği, Hz. Peygamber'in hac vakti umre yapmayıp sadece haccetmesi ile ilgili rivayeti zikrettikten sonra şunları söylemiştir: fAJ-r ¿¿"J JAİ ^ üÎ ^jİl .»Sn lİA ¿l£â.89 Vâkıdî bu

ifadesinde Medine ehlinden bahsetmiş ve hac ile ilgili Hz. Peygamber'e ait bu uygulamanın onlar tarafından kabul edildiğini ve doğru olduğunu ifade etmiştir. Vâkıdî, ehl-i Medine kavramını ilk defa burada kullanmamıştır. O, İbrahim b. Ca'fer'den naklettiği ve Hz. Ömer'in insanların ganimetleri değerlendirmeleri hususunda serbest bırakmasını konu edinen rivayeti aktardıktan sonra: ¿»İj çş j^J ¿"Jl l jA jjc jjI Jlİ

«L-jJlâJ! JAİ «Gc diyerek90 bunun doğru olduğunu ve Medine ehlini de bunu uygularken

gördüğünü ifade etmiştir. Vâkıdî'nin „'medine ehli'' ifadesini Mâlikî mezhebinin kullandığı anlamda kullanması sadece bu örnekler ile sınırlıdır. Vâkıdî'nin bu ifadeleri belki de yukarıda bahsettiğimiz ve kendi değerlendirmelerinde rastladığımız Uİa^! ifadelerinin bir açıklamasıdır. Yani Vâkıdî'nin bu ifadelerden kastı Medine ehli olabilir.

Burada önemli bir ayrıntıyı aktarmamızda fayda var. O da ilk dönem siyer ve megâzî âlimlerinden Medine'li İbn İshâk'ın (ö. 151/768) siyerinde „'ehl-i Medîne'' kavramına bir kez de olsa yer vermesidir. Buna göre o, bir rivayeti aktarırken: û>1 ûr

û »jjc ûc JAİ ÛA 352 o-"..* :<Jlâ ja^l ifadesini kullanmıştır.91 Buradaki 352 4İJ.İAJI JAİ ÛA ifadesi oldukça önemlidir. Metinde İbn İshâk'ın bu ifadeden kimi kastettiği

87 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 2/461. 88 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 2/459. 89 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 2/455. 90 Vâkıdî, Kitâbü 'l-Meğâzî, 2/174.

91 Ebû Abdillâh Muhammed b. İshâk el-Kureşî el-Medenî, Kitâbü 's-Siyer ve'l-Meğâzî, thk. Süheyl

Referanslar

Benzer Belgeler

لاق هنأ يرغ هلثم ركذف لاق ملس و هيلع الله ىلص الله لوسر نأ نيهلجا رماع نب ةبقع نع يمرضلحا كلام نب يرفن

Çalışma süresince Vâsile’den (r.a.) gelen isnadların sıhhat durumları yanında, aynı hadis metninin başka sahâbîlerden gelen isnadlarının sıhhat

A) Havanın içinde hareket eden bir cisme hareketini engelleyici yönde etki eden sürtünme kuvvetine hava direnci denir. B) Suda hareket eden bir cisme etki eden sürtünme

Büyük âlim, mütefekkir ve mutasavvıf El-Hâc Muhammed Emîn Abdu’l-Hay İbn-i Abdu’l-Âlî Alî İbn-i Abdu’l-Velî İbrâhîm İbn-i Muhammed İbn-i Alî İbn-i Muhammed

İbn Kesîr’in tefsirinin bu yönünün ele alınıp incelenmesi, tefsir adına şimdiye dek yapılan tartışmaların daha doğru/verimli bir zeminde yürütülmesine, tefsir

“Ali b. el-Esved ← İbn Ebî Müleyke” tariki hasendir. 16 İbn Hacer’in, diğer iki senedin durumu hakkında bir yorum yapmayıp da sadece zikri geçen tarik hakkında hasen

olması, 20 “Ateşte pişen şeyin yenmesinin abdesti gerektireceği” yönünde bir görüşe sahip olduğu izlenimi vermektedir. Yahya rivayetinde olduğu gibi- aynı türden

Asabe bi-gayrihî olur bununla şöyle bil Asabe maʻa gayrihî kız hem oğul kızıyla kıl Baba ana ya baba bir er ve kız karındaşı bil Oğlu hem baba ile sen ittifâken terk