• Sonuç bulunamadı

Zenginler ve içtimai yardım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Zenginler ve içtimai yardım"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

a u

Eskj ve veni bü

tün cemiyetlerde

zenginler ve fakir ler vardır. Miras» teşebbüs kabiliye­ ti, talih

insanla-r

--- VdZdn:

Proi. Hilmi Z iy a Ülken

J

nn bir kısmının daha zengin o l­

masına sebep olmaktadır, takat

her cemiyette zenginler içtimai

şeref ve itibarlarını devam ettir­ mek için, aynı derecede olmıyar.- lara yardım ederler. Eski cemiyet­

lerde potla tch, mal yağmalama,

eski Türklerde sığır, şölen mera­ simleri bunun müesseseleşmiş te­ killeridir. İçtimai inanış tarzları I değişmiş, cemiyetlerin hacmi son derecede büyümüş: bu esas yine kaybolmamıştır. Bu günün mede­

ni cemiyetlerinde zenginler iti­

barlarını bu suretle devam ettiri­ yorlar: arkalarında iyi bir isim bırakıyorlar: ve içtimai yardımı müesseseleştirmek üzere, cemiye­ te karşı vazifelerini ödüyorlar.

Tarihimizin en parlak devirle­ rinden biri olan Osmanlı devrin­ de. zenginlerin vakıf şeklinde İç­ timaî yardımı çok mühim bir yer tutar. Bunlardan bir kısmı cami, sebil, imaret, çeşme, yol. h a s ı n - hane yaptırarak umumî hizmetle­ re yardım etmiş, bir Kısmı da — aynı zamanda — medrese, kül­ liye. kütüphane yaptırarak Maa­ rife ve ilme hizmet etmiştir. Bu müesseselerin fâni olmamasını te­ min eden vakıflardır. Bunlar sa­ yesinde asırlarca müddet bu k ü ­ tüphaneler ve medreseler tamir e-

dilmiş, büyütülmüş, memulları­

nın aylıkları verilmiştir. Bu eser­ lerin harap olması Vakıf müessî-

sesj sarsıldığı zamandan sonra

başlar. Vakıf her nekadar dini bir karakter taşırsa da (Fondation oi- euse), sırf dinî bir müessese de- | ğildir. Asıl gayesi içtimai yardım­

dır. Eskiden evliyalar nâmına mü­ him vakıflar vaı-dı: Akyazılı Sul­ tan, Kızıldeli Sultan. Geyikli Ba­ ba, Hacı Bektaş, Mevlâna v.s... gibi. Sonradan ilk Osmanlı Bey­

leri vakıflar yapmaya, külliye

(Üniversite» ve kütüphaneler kur­

maya başladılar. Orhan Gazi,

Murad Hudavendigâr vakıfları ve kütüphaneleri hâlâ bir şehir irfa­ nını besliyor. İstanbulda her pa­

dişah büyük camilerin etrafında

külliyeler ve bütün medeni ihti­ yaçlara karşılık olan içtimai mü­ esseseler kurmuştu. Bu suretle Fa tih, Beyazıt, Selimiye. Süleyma- | niye (Edirnede Sultan Selim), Nû-

j ruosmaniye. Yeni Cami. Lâleli

{ külliyeleri kurulmuştu. Her b ili­ nin mükemmel kütüphaneleri, mu i vskkithr,neleri, sebil ve çeşmeleri,

reaVtMO-vj „Vepi Camie Tur

I h;ıjj Sultan ve Üçüncü Ahmet,

MûriıosiTianiyeye Birinci Mahmut, Selimiyeye Birinci Hamid, Lâleli­ ye Üçüncü Selim kütüphane vak- ! fetmişlerdi. Aynı içtimai yardım ■ o asırların zengin devlet adamhı- j rmda. erkânında, âlimlerinde de

görülüyor. Çoban Mustafa Paşanın Gebzedeki vakfı bunlardan en par lağıdır. Sayın Osman Ergin -V a­ kıflar Dergisi* nde bu müesseseyi etraflı olarak anlatmaktadır. İs­ tanbul kütüphanelerinin yalnız ad lanna bakacak olursak, her asır­ da zengin ve nüfuzlu zatların İç­ timaî yardım vazifesini ne derece­

de feragatle, geniş ölçüde yap­

tıklarını farkederiz. Divanyolun- dan başlıyarak kütüphaneleri göz

den geçirelim: Köprülü Mehmet

Paşa. Carullah Efendi. Esad Efen­ di. Murad Molla. Beşiı- Ağa. Hâ-

kimoğlu A li Paşa. Ragıp Paşa,

Feyzullalı Efendi. Pertev Paşa.

Veliyüddin Efendi, v.s...

Son asırda bu tarz içtimai yar­ dımlar azala azala nihayet kay'» bolmaya başladı. Osmanlı padişah

lan Reform teşebbüslerine ön­

ayak olurlarken bu eski tö reyi unuttular. Eski kitaplar okunmu­ yorsa yenilerini garptan getirıe- mezler miydi? Medreseler skolns- tik'e gömülmüşse, modern ensli- tüier ve Üniversiteler için vakıf­ lar kuramazlar mıydı? Bu tarzda külliye yapan padişahların sonun­ cusu Üçüncü Selim oldu. Birinci Mahmut. İkinci Mahmut. Mecit, Aziz ve sonrakiler Fransız taklidi büyük saraylardan başka bir şey

yapmadılar. Yalnız Abdülh-ımid

Yıldız kütüphanesini yaptı. Paşa­ lar da aynı yolu tuttu: Reşid Pa­ şa; Âli, Fuat. Cevdet. Kâmil, Sait, Tevfik Paşaların bıraktıkları ne bir hayrat, ne vakıf, ne kütüpha­

ne kalmıştır. Yalnız mühim bir

kısmı ahşap olduğu için yanan ya kılan koca konaklar katmıştır. f>70 y ıl önceki Orhan Gaziyi, TjO y ıl önceki Köprülüyü daima na/ıria yâdediyoruz. Fakat yanımızdaki- leri — ister istemez — unutuyo­ ruz. Bu vezirlerden birisinin Beyoğ lundaki ham içinde bir gün ye­

mek yiyordum. Plaspare hâlin­

de bir fakir garsondan yiyecek is­ tedi. Garson ona hususî muamele

yaptıktan sonra, anlattı: — Bu

adam Veziriazamın torunu imiş. O zâtın ne kütüphanesi, ne med­ resesi, ne vakfı vardır. Bıraktığı da mirâsyedilerin elinde Lu hâle gelmiştir.

Bu değişmenin sebebi nedir? Bâ zıiarı bunu dini tesanüt sistemin­ den rekabetli egoist iktisat dün­ yasına geçişte görüyorlar. Böyle

görenler arasında Sombart gibi

garplı iktisatçılar da var. Fakat bence bu izah kâfi değildir. Çün­ kü — ne denirse densin — garpta cemiyetlerin bu derin müessesesi, • içtimai yardım» kaybolmamıştır. Garp şehirlerinde hâlâ ilim müer- seselerinden, kütüphanelerden mü lıim bir kısmını, dinî vakıflar bes lemektedir. Fakat hür düşüncelî- ler. hattâ dinle alâkasızların va­ kıfları da onlardan az değildir. Aug. Comte’e ölünceye kadar ba­ kan ve bütün eserlerini bastıran Öoclti positlvists'ln vakfı idi. Bir çok ilim teşebbüsleri, cemiyetleri

bu nevî yardımlarla devam et­

mektedir. Amerikada ise Rocke- f eli er, Carnedgie gibi büyük zen­

ginlerin kurdukları vakıfların

(Foundation) nekadar şümullü ol­ duğu, dünyanın her tarafında ol­

duğu kadar memleketimizde de

bu vakıfların alâkasiyle görülmek­ tedir. Fakat bu vakıflar birkaç zengine münhasır değildir. Am eri­ kan hayır teşebbüsleri,

filâ-.ıtro-pik cemiyetli ilim teşkilâtlı ve Üniversite; rinden mühim i kısmı böyle v laflara dayanım tadır. Onların maddeten ve m3 nen muhtar (autonome) Direr te şekkül olması, her birinin kend: ne mahsus ilmi çığırda hür olara gelişmesi: bundandır. Demek kî ga ta vakıf ve içtimai vardım teşekk leri, iktisadi rekabet devrinin e goist ruhuna rağmen, devam c

inektedir. Meksikada İşçi Sigorta larının devlet değil, zenginleri vakfı tarafından idare edildiği', yakında öğrendik. Nitekim işçile

de kendi aralarında kurdukla:

syndicat’ları ilk önce Godwin pil zenginlere borçlu idiler.

İçtimaî yardım duygusunun z.£ yıflaması, içtimai alâkaların gev şemesinin alâmetidir. Muhtelif r; bakalar. zümreler, meslekler art sında tesânüd olmazsa cemiyeti organik bütün olma vasfı ¡ayıtla Evvelce «tesaniid* adlı bir yazın­ da bu mevzua temas etmiştim. B rada daha sınırlı ve belirli t ir şe kilde dönüyorum: Zenginlerin ce miyetle alâkasızlığı yalnız ceroivi için değil, kendileri ve evlâtla: için feci neticeler doğurur. E :r c nıiyet her şeyden önce ahlâki bii tündür. İktisadî, siyasî, fikrî bii tün kabiliyetlerini bu bütünü te min edebildiği nisbette geliştim Son zamanlarda bizde Zeynep Ks mil. A li Emirî. Lûtfi Fikri. Ziy

Bey. Süreyya Paşa. M. Çevrin

Osman El gin, Vehbi Koç g:bi

Üı

versite vakfı yapanlar, kütüphar; bağışlıyanlar bir tarafa bırakılıı sa. bu nevi alâkalar kansızlık iıa.<

lalığma tutulmuştur. Bunun içi

her şeyden önce zenginler ve ze gin çocuklarının kültürlü olmali

rı lâzımdır. Kültürlü insanlı

da memleket alâkası daha şidrlel

li değilse de, daha şuurludt:

Menfaat duygusu bile kör ve zs rarlı bir kuvvet olmaktan çıka Şeref ve itibarını kaybetme kor kuşu artar. Geleceğe ait devam İt fayda düşüncesi yakın zaman larda bazı fedakârlıklar yapma.» temin eder. F ikir endişeleri oldu ğu için aydınlar çevresinden ayı lamazlar. Memlekette fikrin geliş meçiyle kendi ve yakınları araşın da sıkı alâka gördükleri, ve b sayede rağbet, itibar ve şeref ka sanacaklarına kani oldukları içi iyi olmaya mecbur olurlar. Garpt Ere économique diye tenkid edile zamanımızın egoist ruhuna rağ men İçtimaî yardım müesseseler! nin kaybolmaması, hattâ bâzı yeı lerde kuvvetlenmesi bundandı»

Rockefeller vakfı iki yıl öne

bizde «İçtimaî tetkikler» e yaıdıı için bir toplantı yaptığı zaman, b

alâkanın kuvvetini ve nereier

kadar uzandığını yakından göı

dük.

Zenginlerimizi İçtimaî y a rd »

vazifesine dâvet etmeye lüzur

yok. Türk cemiyetiyle beraber, v onun sayesinde yaşamak için bun dan başka yol olmadığını, kültü her tarafta yayıldıkça, ergeç anlı yacaklradır.

Referanslar

Benzer Belgeler

A) Onlara yardım ederken dikkatli olmalıyız. B) Adımızı ve adresimizi söylemeliyiz. C) Trafikte, yardıma ihtiyaç duyan kişilere yardım etmeliyiz. Aileniz ile birlikte

 Failin, bir veya birden çok fiille, ceza kanunun aynı hükmünü veya farklı hükümlerini bir veya birden çok kez ihlal etmesi ama birden çok suçtan değil bir

Cephe malzemesi olarak koyu renkli satıhlarda siyah mıcırlı taraklı sıva, açık renk bandlarda ise beyaz çimentolu silme

Caddeye nazır cephesindeki balkon- lara verilen şekil ve istikamet cepheye hareket vermektedir.. Keza cephede duvarlarla pencerelerin dolu ve boşluk teşkil etmesi bu

Mektebin plânı L şeklinde olup esas kısımda bir antre, kat merdiveni ve arkada toplantı ve spor salonu vardır.. Diğer kola,

Çünkü aksi tesir- lerin bu tarzda hesabında döşemenin kenarlarının istinadlandırma tarzları (Dört kenarın serbest veya mütedahil, iki kenarın serbest, diğer ikisinin

ır uzakta bulunan ve ayni zamanda park dahilinde inşa | edilmiş bir kaç evin teshinini ve sıcak suyunu temin eden bir j merkezden idare edilmektedir.. Banyoda yaz, kış işleyen

Bu ocaklara bağlanacak yine bu fabrikanın lâtından olan su haznesi (BOİLER) tertibatile bir e' litre 40 derece sıcaklıkda suyu temin edilir, her tipe bir su haznesi bağlanabilir