• Sonuç bulunamadı

Neşriyat Kongresi münasebetiyle:İrfan seferberliği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Neşriyat Kongresi münasebetiyle:İrfan seferberliği"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

UKIYET - ı

) i

____________________

nr*

D Ü Ş Ü N C E L E R

" ' i

S EŞ Rİ YAT'

KONGRESİ

MÜNASEBETİLE \

irfan seferberliği

Yıllardanberi güttüğüm bir davanın

tahakkukuna doğru mes’ud adımlar attı­

ğımızı görüyorum: İrfan seferberliği.

İrfan seferberliğinden anladığım mana önce bir millî terbiye plânı hazırlamak, ondan sonra Türkiyenin bütün yaşar kuv­ vetlerini o plânın gerçekleştirilmesi husu­ sunda metod ve insicamla kullanmaktır. O sebebledir ki M aarif Vekilliğini gözüm her zaman Kültür Bakanlığı diye değil,

Millî Terbiye Vekâleti olarak görmek

istemiştir. Millî terbiyeden ne anlamalı­ yız? Bu sualin cevabını kendi düşünüşü­ me göre birçok kere yazdım ve Meclis kürsüsünde söyledim. Şu sebeble burada

tekrarlamaktan sarfınazar ediyorum.

Yalnız büyük bir sevinçle kaydetmeli­ yim: Haşan Ali Yücel, kendisinden bek­ leneni bu alanda da tahakkuk ettirmeğe savaşan inkılâbcı ve hamleli bir fikir ve rfan adamı oldu. Türkiyede kadın, erkek, ;ocuk veya büyüğün, köylü ve şehirlinin akir veya zenginin beden, kafa, ruh ve ,rade ihtiyaçlarını tespit; bunların azamî ve asgarisini tayin bir memleketin ilimde, fende, hukukta, sanatta, ziraatte, neşri - yatta şurada burada bütün eksiklerini ve muayyen zaman kompartimanları içinde muhtelif ihtisas potansiyellerini bilmek ve bildirmek; yalnız M aarif Vekâleti büt- çesile kadrosundan değil, bilhassa Tür-

kiyedeki bilumum irfan kaynaklarından

sürekli ve şuurlu bir surette istifade yolu­ nu bulmak; okuyacaklara okuma, yaza­ caklara yazma şuuru vererek, komşu ve yabancı dillerden türkçeye nakli icab e- den ana eserleri ilimde, felsefede, san’at,

hukuk ve edebiyatta belirtmek; dünden

bugüne geçmesi lâzım gelen ecdad nefise-

lerini karanlıktan çıkararak geleceğin

gençliğini aydınlatmak v. s.

Haşan Âli Yücel, bugünün Türkiye - sindeki maarif meselesini çözmek için dü­ şünce kadrosu içine bütün bu endişeleri sokmak lâzım geldiğini çoktan sezmiş bir arkadaştı. Ve bugün sarih şuurunun pek kıymetli tatbik bölgelerinden birini faa­ liyette görüyoruz: Neşriyat kongresi.

Gazeteci arkadaşların neşriyat mevzuu üzerinde yazdıkları mütaleaları okuyucu­

larımız biliyorlar. Kanaatimizce mesele

artık resmî alanda da vuzuhunu bulmuş­ tur; hani nasıl vaktile bir «milleti müsel- lâha» nazariyesi vardı. Bugün de tered- düdsüz olarak kabul etrtîeliyiz ki memle­ ketimiz için böyle bir (millî irfan sefer­ berliği) zarureti doğmuştur. Ve bu işte yalnız ilim sahihlerinin değil, bütün yurd- daşların ayrı ayrı bakımlardan rolleri ve mevkileri olmak gerektir. Bir muharebe­ yi sade siperde kurşun veya tayyareden bomba atan yapmaz, öyle mu’dil bir ma­ ceranın bütün unsurlarını ararsanız mem­

leketin her faaliyet şubesini gezdikten

sonra ta köyünde sapan süren çiftçile ine­ ğini sağan anaya kadar dayanabilirsiniz. Terbiye konusu da aynile öyledir. G e­ rek beden, gerek fikrin ahlâk ve her nevi ihtisas sahalarında..

Zaman kazanmak mecburiyetinde olan milletler için mesele büsbütün ehemmiyetli görünüyor. O vaziyette olanların, cihan­ da geçmiş birçok tecrübeleri bilerek bo­ şuna vakit kaybetmemesi büsbütün haya­

tî bir ehemmiyet almıştır. Yurdumuzda

kıymetini en az bildiğimiz şeylerden biri zamandır. İngilizlerin «vakit nakiddir» dediklerini çocukluğumuzdanberi hatırla­ rız. Lâkin o vakti en suçlu lâübalilikle is­ raf etmek hususunda çoğumuz birbirimize

benziyoruz. Ancak bugünden sonra

-bilhassa gençlik için- zamanı israf, açık­

tan açığa memlekete, geleceğe ve millî

tesanüde karşı bir katil, bir suikasd sayıl­ malıdır. V e bu ağır suç karşısında millî vicdan çok kuvvetli bir aksülâmel göster­ melidir.

İrfan seferberliği neyle mümkündür?

Verilecek cevab hem çok kısa, hem pek uzun olabilir. Biz bazı ana çizgileri işa­ retle iktifa edelim.

İptida cismanî kuvvetlerimizi yıkıma

götüren her zararlı şeyden kaçmak ve

bedenî kabiliyetlerimizi, manevî meleke­ leri zindeleştirecek bir sıhhat ve inkişaf seviyesinde tutmakla.

Doğruyu, iyiyi ve güzeli sever ve arar mahiyetteki her türlü eseri halka müm­ kün olduğu kadar fazla yaymakla. M u­ siki, resim, heykel, şiir, edebiyat, sahne, ilim, felsefe ve teknik hangi sahada olur­ sa olsun.

Okumadan, öğrenmeden, çalışmadan

ve bir kelime ile yapıcılıktan zevk; İma

meylini genişletmeğe çalışarak. Kendisi

emek sarfetmiyerek yalnız başkasının yap- tığile geçinen, eğlenen ve kanaat eden

hayırsız, tufeylî ve kötürüm ruha karşı

bütün millette istikrah ve nefret duygusu

uyandırarak. Yurddaşı hangi zeminde

olursa olsun bizzat faaliyete sevkederek ve bu faaliyete şuur ve düzen vererek. Gelişigüzel okumak ve yazmaktan

kaçı-j Yazan: Fazıl A hm ed A Y KAÇ \

narak. 1 ıpkı trahomla, sıtma ile mücadele eder gibi yalnız kariin hayvaniyetini istis­ mar eden soldurucu, söndürücü fuhuş ve sefahet edebiyatına karşı cephe alarak. Aciz, cılız ruhlu bazı san’atkârların der­

mansız ilhamlarını san’at istiklâli diye

göz boyayıcı bir yafta ile gizliyerek orta­ ya sürdükleri gönül ezici süprüntülerden halkı koruyarak.

Türkiyede, kitab, gerek kemiyet ve

gerek keyfiyetçe ihtiyaçlarımızı tamami-

le karşılıyacak kadar bol olmadığından

gazeteleri ve mecmuaları en büyük özenle

çıkarmağa bakarak... Bugün iddia ede­

biliriz ki memleketimizde gazete, fikrî

terbienin en tesirli amillerinden biri ol­

muştur. Oradaki üslûb, ifade, nezahet,

terbiye veya adilik, halkın ruhunda he­ men makes bulmaktadır. Ve millete iyi veya kötü bir meşk olmaktadır. H atta söylenilen ve yazılan türkçenin selâme - tinde bu gazete ve mecmua unsuru, bugün dikkatli bir adam için korkulacak kadar mühim bir amil haline gelmiştir.

Sinemaların, tiyatroların, konferans­

ların, gezginci köy ve halk öğretmenleri­ nin ahaliye sıhhat, iktısad, yurd işleri, dünya ve tabiat hakkında mütemadiyen ve bugünkünden çok geniş mikyasta ma­ lûmat verebilmelerini temin ederek. Gü­ zel san’atları herkese sevdirerek ve yaya­ rak. Memleketin muayyen zaman kadro­ ları içinde nekadar mühendis, doktor, hu­ kukçu, denizci v. s. yetiştirmek ihtiyacın­ da olduğunu bütün vekâletlerle kararlaş­ tırarak muhtelif meslekleri milletin gene kabiliyetlerini mütenasiben taksim ve tev­

zi eyliyerek. Hem meşru kazanç sevgi

ve iktidarını çoğaltmağa çalışmak, hem de bugün iğrenerek gördüğümüz gibi taze bir neslin bütün gözünü para hırsı içinde bunalıp kalmaktan behemehal kurtarmak suretile. Bedende, fikirde, ruhta fedakâr­ lık ve kahramanlık sevgisini şahlandırma faaliyetleri arayarak...

Büyük halk kütlesile orta tahsil çağına kadar olan gençliğe yeni demopedi usul­ lerini tatbik.. Gözle, kulakla, görerek, işi­ terek ve hatta eğlenceli bir surette öğre­ nilmesi mümkün amelî ve faydalı bilgile­ ri neşir. Büfün resmî dairelerin, ordunun, büyük müesseselerin, belediyelerin halka

verilmesi iktiza eden medenî terbiyeye

yardımını' tenim: Bilumum neşriyat işleri­ ni tanzim., v. s.

Pek muhtasar surette bazı noktalarını işaretlediğimiz bu davada bize en esaslı görünen taraf şudur: Millî terbiye mefhu­ munu bütün millete benimsetmek ve bunu tıpkı millî müdafaa, asayiş, inzibat, ada­ let işi gibi bir ana prensip haline koymak. İşte o zamandır ki yurdumuzda büyük bir enerji ve intizamla başaracağımız sa­ vaşa şu ismi pek yerinde olarak verebi­ liriz: İrfan seferberliği.

Fazıl A hm ed A Y K AÇ

Referanslar

Benzer Belgeler

ayetine göre, Cenabý Peygamberin insanlar arasýnda Allah'ýn göstermiþ olduðu þekilde hüküm vermesi "Ona Kitap da, Hikmet de Yüce Allah tarafýndan indirilmiþtir." (Nisa,

Söz konusu yardıma muhtaç ve desteğe ihtiyaç duyan çocuklarla ilgili medyadaki temsile baktığımızda, çocukların hırsız, sorunlu, saldırgan ve zararlı kişiler

There are two types of hand gestures like a glove based and vision-based.In this paper, a new approach called deep convolutional neural networks, which used in

Dünyanın dört bir yanında yüzyıllardır, farklılaşma ve ayrışmanın sosyal ve kültürel simgeleriyle, bahsi  geçen  bu  farklılaşmanın  içindeki  erkek 

Araştırmacılara göre bu veriler kadınların empati, birlikte çalışma gibi yeteneklerinin neden erkeklerdekinden daha güçlü olduğunun, bununla birlikte kadınlarda kaygı

1928'de sanat öğrenimi yapan gençleri denetlemek üzere eşiyle birlikte Paris'e gitti, orada eşinden ayrılarak İstanbul'a yalnız döndü.. Güzel Sanatlar Akademisi'nde

55 yaşında bayan hasta boyun sağ tarafında bir yıl- dır yavaş olarak büyüyen kitle, son üç aydır dil ve buk- kal mukozada çok ağrılı ülserler ve bunlara bağlı oluşan

Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Hidiv İsmail Paşa Turunu, Mahmut Muhtar Paşa ve Prenses Nime- tullah kerimesi, merhum Büyükelçi Hulûsi Fuat Tugay Bey’in zevcesi,