• Sonuç bulunamadı

Kitap ve mecmualar arasında

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kitap ve mecmualar arasında"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

~ r T

-1. Teşrin

1930

K itap ve m ecm u alar

Yazan N S

ARASINDA

C

ernıanya— Türk Ocaklarının

İlim ve San’at heyeti, garp e- debiyatlarının bütün şaheser­ lerini lisanımıza nakletmeğe teşeb­ büs etmişti. Cami Beyefendinin ka­

lemlerde Tacite’tten naklolunan

(Cernıanya) kitabı, bu teşebbüsün yeni ve çok değerli bir mahsulü­ dür. Meteplerde edebiyat tedrisa­ tını Tanzimattan başlatmak hak- kındaki fikirleri kabul edince, ço ­ cuğa, zımnen olsun : ( Senin e c­ dadın sanate âit hiç bir fikir ve bilgisi olmayan ve buna ihtiyaç

duymayan biçarelerdi! ) demek

icap eder. Diğer taraftan, Tan­

zimattan sonra vücude gelmiş bir çok eserlerin lisanı, eski edebi­

yat mensuplarınınkine pek mü­

şabih olduğu için, çocuğa Fuzuli, Baki, Nef’i ve Nedimi hiç anla-

tamayınca, Hamit ve îikreti de

pek anlatamamak zaruridir Hiç

olmazsa eski fikirli olmakla itham edilmekten korkmayarak, bu nok- b tai nazarı her zaman reddedece- leı ğiz.

Bununla beraber, artık sade kendi edebiyatımızı bilmekle edebî zevk­ ler ve edebi kültürler vücude gele­

meyeceğini teslim edenlerdeniz,

ve vasi bir mütercim teşkilâtı vü­ cude getirilerek eski ve yeni bü­

tün büyük kitapların tercüme etti­ rilmesinin şiddeti lüzumuna kailiz. Bu sebeple de, Tacite’den yapı­ lan bu tercümeyi sevinçle karşı­ ladık. Gene Ocak tarafından yaptı­ rılan Virgile tercümesi gibi, Tacite tercümesini yapan kalem de bunu aslından değil maalesef yeni bir lisana tercümesinden tercüme et­ miştir. Ancak, eski klasikleri doğ­ rudan doğruya latiııceden naklede­ cek kalemlerin yetişmesi pek müs­ tesna şeraitin husulüne ve binaen­ aleyh pek uzak atilerin hâl olma­ sına bağlıdır.

Vefatından bir buçuk asır sonra Romanın başına gelmiş bir impara­

toru, neslinden olduğunu iddia

ettirecek kadar kendi zamanı de­ necek devirlerde de kadri bilinen Tacite’in bu Cernıanya kitabı, ken­ dine âit olduğunda hiç münakaşa olunmayan eserlerden biridir, ve Milâttan 98 yahut 100 sene sonra, ve muharririn belki oraları ziyareti, belki Cermen esirlerinden malûmat cemetmesi ve belki eski Pline’nin bilâhare zayi olmuş bir eserinden istifade etmesi suretile yazılmıştır. Ve herkesin bildiği veçhile, Roma­ nın en güzel yazanlarından biri sayılmış olan Tacite, şişkin cümle­

lerle uzun tasvirlerden şiddetle

(2)

Sahife : 50 Türk Yurdu Sayı : 34-228

içtinap ederek o kadar nazirsiz bir icaz ile yazmıştır ki, icazı kendisini çok kere müphenıiyete de götür­ müştür. Bu itibarla da çok güç olan bu tercümeyi intihabından ve mu­ vaffakiyetle icra etmesinden dolayı, mütercimi tebrik etmek bir vazife oluyor.

Meltem. — Geçen ayda zikretti­

ğimiz Galip Naşidin imzasını, mel­ tem ismini taşıyan küçük bir şiir kitabının üzerinde gördük.

Şiirleri bir kaç seneden beri intişar eden Galip Naşit, hisleri samimî ve. nazım lisanı kusursuz bir şairdir. Garp lisanlarından biri­ ni bilmeyişi ve belki düşünüş ve duyuş tarzları, kendisini eski tabirle (relıi nareîte) den uzak bulundur­ makla beraber, lıassasiyetile ve bu hassasiyetini bildirişile şayanı dikkattir. Kitapta tekmil şiirler

kıymetçe bir değilse de çok

içten ve derinden gelen şeyleri ne muvaffakiyetle anlatan parçalar da var. Şair ( Meltem ) i takdim ederken:

Mihnetin geç hazından , Sükût bir sağır zindan Gel... Şairin sazından Esen şarkıyı dinle

diyor. Kitapta en güzel parçalar

bizce mukaddeme ile (Dumlu-

punardan geçerken), (yolculuk).

(Dalgara), (Mimar Sinan) vc (Gelin hamamı) şiirleridir. Anadoluda ve galiba Samsun taraflarında mual­ lim olan Galip Naşit, bulunduğu

yerlerden mülhem olarak yalnız

bu şiri yazmış; ve bu şirindeki muvaffak tasvir, bu vadiye bun­

dan sonra daha fazla iltifatkâr

olmasını diletiyor. Mimar Sinana hayranlığını terennüm eden şirin­ deki :

Mikelaııj denilen heykeltıraşa Huzurunda paye veremez insan, beytini okurken ise, Nefiyane bir mubalığa görmemek kabil değildir.

Mimar sinanın çok büyük bir

sanatkâr olduğunu ve her türkün onun ulvî namını tepcil eylemek­

le mükellef bulunduğunu teslim

etmemek, elbette ki bir küfürdür.

Fakat, darbı mesele göre her

yol Roınaya vardığı için, şayet

Galip Naşit beyin yolu da günün

birinde şehri müebbet diye anılan

şehre düşerse, kendisine, adına

Michel - Ange denen o devrin

Vatikanda şapelsikstindeki tablo­ larını, Senpiyeroliyen deki (Musa) heykelini ve Senpiyer kilisesinin kubbesini gidip seyretmesini tav­ siye ederiz. O zaman, huzurunda Michel-Ange’a da yer verilemeyecek bir san'atkârı Allahın halketmesine imkân olmadığını teslim etmekte, (Meltem) şairi şüphe yok ki tered­ düt etmeyecektir.

Türk tarih encümeni mecmu­ ası. — Sadık bir karii bulunduğu­

muz ve intişarındaki her teehhür­ den tessür duyduğumuz bu mec­ muanın Mart - Mayıs nüshasını da alâka ve istifade ile okuduk. Mabe­ yin başkitabeti ve sadaret müste- teşarlığı ile bizzat siyaset hayatı­ nın bir çok safhalarını yakından görmüş ve mensup olduğu âile

sayesinde J*de Tanzimattan beri

(3)

Sayı : 34-228 Hikâye

Sahife : 51

âmil olan kimseler hakkında pek çok, hemen en çok malûmat cem- etıııiş olan Ali Fuat Beyefendi, Abdülhamidin vükelâsından ve es­ babı kalemden Miinif Paşa için bir makale yazmışlar. Zannediyorum ki, bir hayli şey öğreten bu makale, Miinif Paşanın uzun hayatı sayesin­ de daha başka tafsilâtı da ihtiva edebilir ve paşanın senelerce işgal ettiği Maarif nezareti ve büyük bir itibar temin etmiş olduğunu bir iki halefinden duyduğumuz Tahran

Elçiliği devrini daha teferruata

girererek anlatabilirdi.

İbnülemin Mahmu Kemal be­

yefendi, bizde ilk resimli mec­

muayı çıkaran ve hemen de sadece bir ismi kalan Mustafa Refik beyi imkân derecesinde tanıtmaktadır. Mehmet Behçet beyin (Sinop kita­ beleri ) makalesi de, zikrettiğim diğer iki yazı gibi, sabırlı ve vukuf­ lu aramaların mahsulüdür. Ahmet Refik beyin de uzun ve enteresan bir tercümeleri var.

Tarih encümeninin mecmuasını sektesiz çıkarması ve tarihimize âit ve tarihimizle müııasebettar bü­ tün garp neşriyatını takip ve tahlil etmek imkânlarını elde etmesi, pek istediğimiz ve istemeğe çok değer bulduğumuz şeylerden biridir.

Kalem. — Hemen yirmi seneden

beri türk edebiyatına girır.i? isim­ lerin biri olan şair Orhan Sayfi bey, (Kalem) i haftalık olarak çıkarmağa başladı. Tâ 1908 den beri kâh inti­ şar eden ve kâh kaybolan ( kalem ), temenni edelim ki yaşasın ve sahi- felerinde çıkan yazıların hiç ol­

mazsa bir kısmı, bir hayli emsali gibi edebiyat hudutlarından içeri girmek mazhariyetine de ersin.

İçtihat. — Mecmuası hayatının

yirmi beşinci senesini bitirerek

yirmi altıncı senesine giren Abdul­ lah Cevdet beyi, samimiyetle ve

hürmetle tebrik ederiz. İçtihat,

bugün muzaffer olan bütün içtimai akidelerin en hararetli ve eski müdafi ve taraftarlarından biri ol­ muş ve bu haysiyetle iııkilâp tari­ himizde isim ve yer sahibi olmağa hak kazanmıştır. Bu son nüshala­ rında, Pierre Loti’ye Istanbıılda bu­ lunurken vaktile kendisine bir az tiirkçe okutan Zeki Magamez beyin o büyük edip hakkında hatıraları var. Loti, dostumuz sıfatile kalpleri­ mizdeki mevkiinden de sarfı nazar son asrın en lâyemut naşirlerinden biri bulunduğu için, Megamez be­ yin yazış tarzı pek hoş olmamak­ la beraber, bu yazılarını okunmağa lâyık buluyoruz. İçtihat, ismini dış sahifede İçtihat ve iç sahifede iç- tihad diye yazınasa daha iyi olmaz­ ını ?

Muhit. Bu nüshasile ikinci se­ nesini bitiren Muhitin bu nüshasında Kemalettin Şükrü beyin alâka ile takip ettiğimiz ( Oğuz han ) romanı bitiyor. Fikrimizi söylemeği kitap halinde çıkacağı güne saklıyoruz. Yaşar Kabinin İliç fena olmayan ( Potrenin gözleri) hikâyesi, biraz daha canlı ve itinalı yazılmış bu­ lunsa daha da güzel olurdu. Keııan Hulûsiniıı (Beyazıtta çınar altı) nes­

ri muvaffak bir parça ve Salıri esa- dııı (Huzur) şiiri de eyidir. Osman

(4)

Sahife: 52

Türk Yurdu Sayı.: 24-228

Cemal beyin ( Gençlikh hatıraları), temiz bir halk lisanile ve halk

zevkine göre yazılmış bir yazı.

Ekrem Necdet imazını taşıyan (Er- ciyeşe doğru) makalesi, hacminin imkânı derecesinde, bahsettiği yer­ leri anlatmakta ve memleketi do­ laşmak arzusunu insana vermek­ tedir. Fransız ve İngiliz edebiyatla­ rına âit bir kaç tetkikini vaktile de okumuş olduğumuz Seniha Sami

hanımın Chateaubriyand lıakkın-

daki yazısı, kendisi için ciltler ya­ zılmağa değen bu İlâhî naşire da­ ir pek mücmel fakat bilgi ve tet­ kik mahsulü malûmat veriyor.

Yuruyuş — Samsunda bu isimle

çıkmağa başlayan bu mecmuanın ilk sayısıuı gördük. Nezih bir

lıa-ves- mahsulüdür. Geçenlerde Esat Mahmut bey dostumuzun daimî şiarı denen bir ifrat ve mübaliğa ile her sokağında apartmanlar, her apart­

manının kapısında otomobil ve

penceresinde ipekler giyinmiş bir kadın mevcut diyerek, Nevyorkla Şi- kagoyu da kıskandıracak derecede zengin olarak tasvir ettiği Samsun, öyle efsanevî bir derecede değil­ se de gene çitten zengin bir yer

olduğu için, zenginleri içinde

mahallî bir neşriyat hayatına alâka ve himaye gösterenler zuhur etme­ sini temenni edelim. O takdirde, bu (yürüyüş) gibi mecmualar daha sağlam ve daha feyizli adımlarla ilerleyebilirler.

Mesul müdürü: Mustafa uluğ

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Finansal opsiyonlardaki bugünkü stok değeri reel opsiyonlarda şimdiki değer veya beklenen nakit akışlarına yerini bırakırken, opsiyon kullanma fiyatı yatırım maliyetine,

Bütün o kahveler, gazinolar başları kasketli, kaytan bı­ yıklı, bol pantalonlu palikar­ yalarla tıklım tıklımdı. Orada mavnalardan ıskarta yelken beziyle

Tümleyen ve tümlenen önermelerden kurulmuş söz dizimine Birleşik Tümle denir. Birleşik cümle bir asıl cümle ile onun manasını tamamlayan bir veya daha fazla

Bu çalışmada Türkiye Türkçesi ve Kazak Türkçesindeki birleşik cümleler incelenip, çeşitleri bakımından mukayese edilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde

Şimdi 18 yaşındaki bir adam eline gitarı alıp bizim zamanımızdaki gibi bir şeyler yapmı­ yor Türkiye’de.. Belki de yapmasına imkân

Halbuki bence evli bir insanla, bekâr bir insan arasındaki fark şundan ‘ibaretdir: Evli bir iıısaıı hayatda köpek gibi yaşar fakat bir cen - tilmen olarak

Anadolu kıyıları, çevre kirlenmesini çok yoğun yaşar­ ken, Şehsuvar Menemencioğlu, Cami Sokağı’nın pisliğini te­ mizlemek için büyük çaba gösterdi.

[r]