• Sonuç bulunamadı

Küresel Kamusal Mallar: COVID-19 ve Gıda Güvencesi Sorunu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Küresel Kamusal Mallar: COVID-19 ve Gıda Güvencesi Sorunu"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN: 1694-7215

Review Paper / Derleme Makalesi

Küresel Kamusal Mallar: COVID-19 ve Gıda Güvencesi Sorunu

Melek AKDOĞAN GEDĠK

1

Öz

KüreselleĢme olgusu kamu maliyesi yazınında küresel kamusal malların öneminin artmasına neden olmuĢtur. Fayda ve zararlarının küresel ölçekte hissedildiği, rekabet ve dıĢlamanın olmadığı küresel kamusal mal ve hizmetlere gıda güvencesinin sağlanması, salgın hastalıkların yarattığı etkiler, sağlık hizmetleri örnek verilebilir. Gıda güvencesi, tüm insanların her zaman gıdaya fiziksel, sosyal ve ekonomik eriĢime sahip olması, beslenme ihtiyaçlarını ve gıda tercihlerini karĢılamak için yeterli miktarda ve kalitede güvenli olması, yeterli hijyen ortamı ile desteklenmesi durumunda ortaya çıkan, sağlıklı ve aktif bir yaĢama izin veren sağlık hizmetleri ve bakımı olarak tanımlanmaktadır. Dünyadaki birçok insan, iklimsel, ekonomik ve politik faktörler de dahil olmak üzere çeĢitli nedenlerle zaten yetersiz beslenmektedir. Ne yazık ki, kriz zamanlarında, COVID-19‟da olduğu gibi, gıda güvencesizliği daha akut hale gelmektedir. Bireylerin gıdalara eriĢimi üzerindeki olumsuz etkiyi hafifletmek için acil müdahale gerektirmektedir. Bunun farkında olarak, birçok sorunu çözmek için farklı kısa ve uzun vadeli tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte, gıda güvensizliğini kötü yönetilen geçmiĢ gıda politikalarının bir sonucu olduğunu hatırlamak önemlidir ve hükümetler gelecek için gıda politikalarını bu doğrultuda oluĢturmalıdırlar. Bu çalıĢmada tüm dünyada görülen COVID-19 salgın hastalığının gıda güvencesi bağlamında oluĢturabileceği sorunlar değerlendirilerek, politika önerilerine yer verilmeye çalıĢılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Küresel Kamusal Mal, Gıda Güvencesi, Salgın Hastalıklar, COVID-19

Global Public Goods: COVID-19 and Food Security Problem

Abstract

Globalization has led to the increased importance of global public goods in public finance literature. Access to safe and sufficient food is one of these goods and services, where the benefits and harms are felt on a global scale without competition and exclusion. Food security is defined as health services that all people always have physical, social and economic access to safe, sufficient and quality food provided in hygienic conditions to meet their nutritional needs and food preferences for a healthy and active life. Many people in the world are already malnourished for various reasons, including climatic, economic and political factors.Unfortunately, during the crisis, as in COVID-19, food insecurity becomes more acute. It requires urgent intervention to decrease the negative impact on individuals' access to food. Aware of this, different short- and long-term policy measures are needed to solve many problems.It is important to remember, however, that food insecurity is a result of poorly managed past food policies, and governments should establish food policies for the future accordingly. In this study, the policy suggestions of COVID-19 pandemic disease, which are seen all over the world, in the context of food security will be evaluated and policy recommendations will be included.

Key Words: Global Public Good, Food Security, Pandemic Diseases, COVID-19

Atıf Ġçin / Please Cite As:

Akdoğan Gedik, M. (2021). Küresel kamusal mallar: COVID-19 ve gıda güvencesi sorunu. Manas Sosyal

Araştırmalar Dergisi, 10(1), 662-678.

Geliş Tarihi / Received Date: 25.05.2020 Kabul Tarihi / Accepted Date: 02.12.2020

1 Doç. Dr. - Çukurova Üniversitesi, ĠĠBF, Maliye Bölümü, makdogan@cu.edu.tr

(2)

MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi - MANAS Journal of Social Studies

Giriş

Tam kamusal mal ve hizmetler; pazarlanamayan, faydaları bölünemeyen, tüketimde dıĢlanmayan, tüketenlerin birbirlerine rakip olmadıkları ve sadece devlet tarafından üretilen mal ve hizmetlerdir. Kamusal malların en belirgin özelliği bütçeden finanse edilmesidir. Üretilen bu mallar dıĢsallıklar içermektedir. Bu dıĢsallıklar günümüz dünyasında yalnızca ülke içerisinde değil küresel düzeyde de etkilerini göstermektedir. Bu da kamu maliyesinde sınır ötesi ve nesiller arası mal ve hizmetleri ele alacak bir yaklaĢıma sebebiyet vermektedir.

GeliĢen dünyada ülkelerin tek baĢına üstesinden gelemeyeceği bir çok küresel sorun bulunmaktadır. Bunlar; biyolojik çeĢitlilikteki azalmalar, ozon tabakasının incelmesi, küresel yoksulluk, savaĢlar, çevre kirliliği, salgın hastalıklar olarak örneklendirilebilir. Bu sorunlar birden çok ülkenin faaliyetleri sonucu geliĢen olumsuz dıĢsallıkları içerir ve küresel kamusal kötüler olarak adlandırılmaktadır.

Küresel düzeyde kalkınma, risk azaltımı ve fırsat eĢitliğinin gerçekleĢtirilebilmesi için küresel kamusal mallar önemli bir rol taĢımaktadır. Bu iyileĢtirmelerle ilgili finansmanın etkilenen tüm ülkeler tarafından değil de tek veya az sayıda ülke tarafından karĢılanması, bu ülkelerin maliyetlerinin yararlandıkları faydalarının üzerinde olmasına ve etkinsizliğe yol açacaktır. Küresel problemlerin çözümünde tüm ülkelerin bağlı olduğu bir otoritenin bulunmayıĢı finansman konusunda en önemli sorunlardan birini oluĢturmaktadır.

Dünya üzerinde birçok ülkede sınır tanımayan konulardan biri de sağlıktır. Bir ülkede baĢlayan bir salgın hastalık geliĢen dünyada rahatlıkla komĢu ülkelere yayılabilir. Bu durumda ülkeler sadece kendi sınırlarında yaĢanılan sağlık sorunlarıyla değil de dünya üzerindeki genel sorunla karĢı karĢıya kalırlar. AĢılar, tedavi yöntemleri, ilaç endüstrisi, salgın hastalıklar, tıp ve elektronik tıptaki kullanılan araçlardaki yenilikler sağlık konusundaki uluslararası boyuttur. Salgın hastalıkların etki alanının geniĢlemesi bir çok iktisadi sorunun yaĢanmasına neden olmakla birlikte bir diğer küresel kamusal kötü örneği olan gıda güvencesizliği sorununun da beraberinde yaĢanmasına neden olmaktadır.

Bu çalıĢmada 2019 sonu itibariyle Çin‟de baĢlayarak etkisi tüm Dünyaya yayılan COVID-19 salgını ve gıda güvencesi üzerinde yaratabileceği riskler değerlendirilmeye çaıĢılarak, bu sorunların çözümlenmesine iliĢkin politika tedbirlerine yer verilecektir.

Küresel Kamusal Mal Kavramı ve Gelişimi

Küresel kamusal mal tanımının temelinde ortak kaynakların ortak kullanımında ortaya çıkan sorunlar yatmaktadır. Bu sorun ulusal ölçekte olabileceği gibi uluslararası ölçekte de karĢımıza çıkabilir. 1883 yılında William Foster Lloyd tarafından kaleme alınan “Nüfusu Kontrol Konusunda Ġki Ders” kitapçığı ve 1968 yılında Garrett Hardin tarafından Science dergisinde yayınlanan “Ortak Mallar Trajedisi” baĢlıklı çalıĢmalar ortak malların kullanımına iliĢkin temel oluĢturan çalıĢmalardır. Ortak mallara yeryüzü, atmosfer, su kaynakları, biyolojik çeĢitlilik vs. örnek verilebilir. Günümüzde evrensel ortak mallar üzerinde tüm ülkeler, çok uluslu iĢletmeler ve bireyler varlıklarını devam ettirmektedirler (Brown, 1989, s. 14 Akt: Akdemir ve ġahin, 2006, s. 3).

Küresel kamusal mallar kavramı ilk defa BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1999‟da „„Küresel Kamusal Mallar - 21. Yüzyılda Uluslararası ĠĢbirliği‟‟ adlı eser ile kullanılmaya baĢlanmıĢtır. Tanım konusunda kesin bir yargı olmamasına karĢın belirtilen kamusal olma ve faydaların yayılması gibi iki temel özelliği içermektedir.

2001 yılında Dünya Bankası (WB) tarafından küresel kamusal malların korunmasına iliĢkin kamu malları ile ilgili doğrudan katkısı olduğu savunulan finansman yöntemlerine iliĢkin bir rapor yayınlanmıĢtır. Dünya Bankasının yapmıĢ olduğu tanıma göre küresel kamusal mallar; kalkınma amacı ve yoksulluğun azaltılması için gereken ve ancak geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerin ortak hareket etmesiyle gerçekleĢtirilen, sınır ötesi dıĢsallıklara sahip mal, kaynak, hizmet ve politik sistemler bütünüdür.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, 2002 yılında yayınlanan bir bröĢürde küresel kamusal mal kavramının ortak iyi için önemli bir katkı olduğunu ifade etmiĢtir. AB Komisyonu sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilmek için uluslararası performansa dayalı olarak küresel kamusal malların artan önemi vurgulamaktadır. AB‟ye göre; çoğu ülkeler, yerel çıkarlarını ortak iyi için ikinci dereceye koyamazlar. Küresel kamusal mallar, bununla birlikte, ortak çıkar meselelerine ciddi olarak değerlendirmek için bir fırsat sağlamaktadır. Sorunların üst üste geldiği ve bölünmüĢ çözümler yerine bütünleĢtirilmiĢ çözümleri

(3)

gerektiren yöntemi vurgularlar. Bu nedenle AB, bu konuda düĢünce ve fikir birliği geliĢtirmek için bir uluslararası, açık ve saydam sürece ihtiyaç olduğuna ikna edilmiĢtir (European Commussion, 2002, s. 1; Akt: Akdemir ve ġahin, 2006, s. 4).

BirleĢmiĢ Milletler, Dünya Bankası ve AB komisyonu raporlarından hareketle küresel kamusal malların temel ortak özellikleri ortaya çıkmaktadır. Bu özelliklerin ilkinde, kamusal malların tüketiciler arasında rekabet olmaması ve tüketimde dıĢlanmama hususlarına küresel bir boyutta bakılmaktadır. Yani ülkeler arasında küresel kamusal mallar konusunda kimse bir diğer ülkeyi kullanmaktan yoksun edemez ve bu mallar için ülkeler arasında rekabet yoktur. Ġkinci özellik ise küresel kamusal malların tüm ülke, insan nüfusu ve nesillere yayılmasından kaynaklı bu malların evrensel eğilimli çıktılar olarak görülmesi üzerinde durmaktadır. Bu malların faydaları evrensel faydalar olarak birden çok ülkeye eriĢmelidir. Yani bir kamu malının küresel olarak nitelendirilmesi için uluslararası tüm bireylere faydalarının yayılması gerekmektedir. Diğer yandan dıĢĢallık açısından bir değerlendirme yapıldığında kamusal zararlar da söz konusu olabilmektedir. Küresel kamusal malların bir kısmı salgın hastalıklar, asit yağmurları, küresel ısınma, ülkelerarası terörizm, çölleĢme, mali istikrarsızlıklar, kötüleĢen iĢgücü standartları gibi „küresel kamusal zararlar‟ Ģeklindedir ve bu durum, aslında, negatif dıĢsallıkların sınırlar ötesine yayılmıĢ halidir (Kanbur, Sandler ve Morrison, 1999, s. 56; Ferroni ve Mody, 2002, s. 6, Kaul vd. 1999, s. 2 Akt: Kirmanoğlu vd., 2006, s. 27).

Biyosfer, biyolojik çeĢitlilik, çevresel araĢtırmalar, enerji araĢtırmaları, enerji eğitimi/öğretimi, çevresel eğitim/öğretim, su rezervi, sağlık eğitim ve öğretimi, su kaynağı politikası, su kaynağını koruma, atık yönetimi/çöp ve atık yok etme, akarsu bayındırlığı, ormancılık geliĢimi, ormancılık politikası, balıkçılık politikası, balık endüstrisi geliĢimi, çevre politikası, sel önleme/kontrolü, enerji politikası, balıkçılık araĢtırması, ormancılık araĢtırması, ormancılık eğitimi/öğretimi, balıkçılık eğitimi/öğretimi, narkotik kontrolü, tarımsal olmayan alternatif kalkınma, çatıĢma sonrası barıĢ inĢası, terhis/seferberliğin bitmesi, bilgi iletiĢim bilimi ve uygulaması, bankacılık ve mali hizmetler, iĢletme ve diğer hizmetler, ticaret politikası ve idari yönetim, yasal ve adli geliĢim, medikal araĢtırma, istatistiki kapasite inĢası, araĢtırma/bilimsel kurumlar, teknolojik araĢtırma ve geliĢme, serbest bilgi akıĢı, tarımsal araĢtırma, HIV/AIDS içeren kontrol, sağlık eğitimi, bulaĢıcı hastalık kontrolü, sağlık politikası küresel kamusal mal ve hizmetler arasında yer almaktadır (Mancarenhas ve Sandler, 2005, s. 1114-1115).

Küresel kamusal malların tanımlanması ve sınıflandırılması farklılık göstermektedir. Bu tanımlardan bazıları küresellik boyutuna bazıları ise kamusallık boyutuna vurgu vapmaktadırlar. Küresellik boyutunda, belirleyici unsur, faydanın yayılma alanı (yerel, ulusal, bölgesel ve küresel) olmaktadır. Küresel kamusal malların faydaları olabileceği gibi zararları da söz konusu olabilmektedir. Tüketimden mahrum bırakmanın mümkün olmaması, diğer bir deyiĢle bedel ödemeyenin de hizmeti kullanması itibariyle kamusal mallarda, piyasa koĢullarının iĢleyiĢini mümkün kılmayan bir durumdur. Bedavacılık sorunu, tüketimden mahrum bırakma niteliğinin olmadığı yerel ve ulusal kamusal mallarda söz konusu olduğu gibi, küresel kamusal mallarda da ortaya çıkmaktadır. Bu durumda bazı fayda elde eden birimler, finansmana katılmayacak ve eksik sunuma neden olacaklardır. Küresel kamusal mallarda eksik sunumun ortaya çıkması ve telafisi mekanizmaları çok farklıdır (Kirmanoğlu vd., 2006, s. 27).

Küresel kamusal mallar oluĢumlarına göre ayrıma tabi tutulabilmektedir. Küresel kamusal mal ve hizmetler doğada mevcut olabilir, piyasa, devletler ya da uluslararası kuruluĢlar tarafından sunulabilir. Doğal

Küresel Mallar ya da insanlığın ortak varlıkları küresel ölçekte herkesin faydalandığı mallardır ve aĢırı

kullanım sonucu doğal niteliklerini yitirme riski taĢımaktadırlar. Örneğin, küresel ısınmaya ve dolayısıyla iklim değiĢikliğine neden olan etkenler ile mücade etmek çok da kolay değildir. Atmosfer herkesin ortak kullanımına sunulan ve hiç kimsenin kullanımından mahrum edilemeyeceği tam küresel kamu malıdır. İnsan

Yapımı Küresel Mallar insanlık tarihinin geçmiĢten günümüze değin oluĢturdukları, toplumların yararına olan

kazanımlar olarak tanımlanmaktadır. Evrensel normlar ve ilkeler, evrensel insan haklarının geliĢimi, bilginin geliĢimi, internetin sağladığı olanaklar, iletiĢim sistemleri bu grupta değerlendirilebilir. Küresel Politika

Sonuçları barıĢ, sağlık, küresel finansal istikrar, sürdürülebilir çevre, serbest ticaret, yoksullukla mücadele,

eĢitlik ve adalet gibi temel sosyal hayatı ve insan haklarını ilgilendiren unsurlar ülkeler arasında karĢılıklı politikaların sonuçları olarak zamanla iyi bir geliĢim gösterebilir ya da koĢulların değiĢimi ile birlikte kötüye gidebilir (GümüĢ, 2019, s. 35).

Özetle, küresel kamusal mal tanımlamasına iliĢkin geliĢimde kamusallık düzeyinin uluslararası olması, faydanın ya da tüketimin uluslararası düzeyde gerçekleĢmesi finansmanın uluslararası düzeyde sağlanması, üretimin ya da hizmetin uluslararası kuruluĢlarca sağlanması gerekliliği vurgulanmaktadır. Diğer yandan,

(4)

MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi - MANAS Journal of Social Studies

küreselleĢme sürecinde küresel kamu mallarının ortaya çıkmasında ülkelerin dıĢa açıklık derecesi, uluslararası finansal piyasaların durgunluk riskleri, iklim değiĢikliği riski, küresel gelir dağılımı eĢitsizliğinden kaynaklanan riskler, çok uluslu Ģirketlerin ve küresel sermayenin yayılmacı gücü belirleyici konuma sahip unsurlardır.

Küresel Kamusal Mal Olarak Gıda Güvencesi

Gıda güvencesi konusu Malthus‟un “An Essay on the Principle of Population of 1798” adlı eserine kadar dayandırabilir (Rosegrant ve Cline, 2003, s. 1917-1919). Malthus insan nüfusundaki artıĢın geometrik buna karĢın gıda kaynaklarının aritmetik artıĢ göstermesi nedeniyle gıda kaynakları yetersizliği sorununun ortaya çıkacağını ve doğal seleksiyon sonucu güçlülerin yaĢamaya devam edeceğini söylemiĢtir. Malthus‟un söylemi insanlığın kıtlık ve açlık korkusunun nedenlerinden biri olurken zaman içerisinde teknolojik ilerlemeler, tarım sanayi alanındaki geliĢmelerle beraber yeterli gıda ürünleri üretimi gerçekleĢtirilmiĢtir. Ancak teknolojinin gıda üretiminde farklı yöntemlere baĢvurması ile beraber gıdaların güvenliği konusunda artan hassasiyetler ve Ģüpheler ile beraber konu tüm dünyada tartıĢma alanı bulmuĢtur.

Tarihsel süreç içerisinde gıda ve gıda güvencesi konusunu elen alan belgeler Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948), BM Sosyal ġartı (BM Sosyal Paktı 1966), Çocuk Hakları SözleĢmesi (1989), Kadın Hakları SözleĢmesi (1979), Afrika Ġnsan Hakları ġartı (Banjul ġartı 1981), Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDG, 2000) ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDG, 2017) olarak sıralanabilir. Yakın dönemlerde BirleĢmiĢ Milletler Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1948‟de gıdaya ulaĢım hakkının insanın en temel hakkı olduğunu belgelemesi ile gıda güvencesi anlamında modern dönemlerin ilk önemli belgesi olarak kabul edilmiĢtir. 1960‟larda ise bu kavram, gıda güvencesini ve bireylerin beslenmesini içerecek Ģekilde geniĢletilmiĢtir.

1961'de BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu ve BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından BirleĢmiĢ Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) savaĢ ve afet bölgelerine gıda tedariki sağlamak için kuruldu. BirleĢmiĢ Milletler 1966 yılında “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar SözleĢmesi”ni kabul etmiĢtir. Bu sözleĢmenin “YaĢama Hakkı” baĢlıklı 11. maddesi herkese, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaĢam standardına sahip olma hakkı ve yeterli beslenmeye dikkat çekmektedir. Açlıktan kurtulmanın herkes için temel bir hak olduğunu kabul ederek besin kaynaklarının ihtiyaçlara göre eĢit dağıtılmasını sağlanmasına vurgu yapar (UN-Turkey).

1975‟ten itibaren ise FAO, bir adım daha ileri giderek yetersiz beslenmenin sadece gıda mevcudiyeti sorunu değil, aynı zamanda yoksulluk ve yoksunluğun bir fonksiyonu olduğunu iddia etmiĢtir. Bu argüman, genel gıda arzındaki artıĢa rağmen yetersiz beslenmenin devam edebileceğini savunduğu için yetersiz beslenmeyi genel geliĢim planlaması ile doğrudan iliĢkilendirmiĢtir.

BM Gıda ve Tarım Örgütünün (FAO) 1996 yılında düzenlediği Dünya Gıda Zirvesi yaklaĢık 10.000 kiĢinin katılımıyla gerçekleĢmiĢtir. Zirvede en önemli sorun olarak açlığın ortadan kaldırılması ele alınarak "Dünya Gıda Zirvesi Eylem Planı" kabul edilmiĢtir. Herkesin fiziksel ve ekonomik olarak her zaman yeterli ve güvenli gıdaya ulaĢması, sürdürülebilir tarımsal üretimin sağlanması gibi konularda ülkelerin önlemler alması için çeĢitli eylem planları ortaya konmuĢtur. BarıĢçı, istikrarlı, etkin bir siyasi, sosyal ve ekonomik çevrenin oluĢturulmasının; fakirliğin ortadan kaldırılmasının ve kadın ile erkeğin kalkınmaya eĢit olarak katılımının sağlanmasının evrensel gıda güvencesinin sağlanmasında temel unsurlar olduğu vurgulanmıĢtır (Varol, 2002, s. 42-43).

2012 yılında Dünya Gıda Güvencesi Komitesi “Gıda ve beslenme güvencesi, tüm insanların her zaman gıdaya fiziksel, sosyal ve ekonomik eriĢime sahip olması, beslenme ihtiyaçlarını ve gıda tercihlerini karĢılamak için yeterli miktarda ve kalitede güvenli olması, yeterli hijyen ortamı ile desteklenmesi durumunda ortaya çıkan, sağlıklı ve aktif bir yaĢama izin veren sağlık hizmetleri ve bakımı” olarak tanımlanmıĢtır. Gıda güvencesi, insanların sağlıklı ve aktif bir yaĢam sürebilmeleri için gıda ihtiyaçlarını karĢılayan yeterli ve besleyici gıdalara her zaman fiziksel, sosyal ve ekonomik eriĢime sahip oldukları durum olarak tanımlanmaktadır.

Küresel kamusal malların tanımlanmasına iliĢkin tartıĢma 2000‟li yılların baĢında küreselleĢme olgusu ile baĢlamıĢtır. Küresel kamusal kötülere, bulaĢıcı hastalıkların yayılması, ulus ötesi uyuĢturucu kaçakçılığı ve insan hakları ihlali örnek verilebilir. 2008 yılına kadar hiçbir önemli tartıĢmada gıda güvencesi ve beslenme küresel kamusal mal veya gıda güvencesizliği ve açlığı küresel kamusal kötü olarak anılmamaktaydı. 2012 yılında bir Fransız STK‟sı küresel kamu malları kavramının tarım sektörüne

(5)

uygulanabileceğini, pazar düzenlemesi ve uluslararası iĢbirliği açısından savunmuĢtur. Küresel kamusal malların ekonomik tanımlarının çok dar olduğunu ve kurumların bölümlere ayrılmasının ve çoğaltılmasının engellemediği bir “küresel yönetiĢim biçimi” hedefleyen stratejik/kurumsal tanıma ihtiyaç olduğu savunulmuĢtur. Öneri, yetki ikamesi ilkesini kullanmak ve küresel veya uluslararası yönetiĢim tarafından ulusal veya alt-bölgesel yönetiĢime göre daha iyi yönetilebilen malları “küresel kamu malı” kapsamına almaktı. 2011/2012‟de gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların devam etmesi sonucunda FAO, stratejik çerçevede tartıĢmalarda “küresel kamusal malları” kavramını kullanmaya baĢlamıĢtır (Heucher, 2019, s. 556; Page, 2013, s. 21).

Rocha (2006, s. 13) gıdanın özünde dıĢlanabilir ve tüketimde rekabetin söz konusu olması sebebiyle özel mal niteliğine sahip olduğunu vurgulamaktadır. Ancak diğer taraftan gıda güvencesinin toplumdaki her bireyin gıdanın faydasından ve tüketiminden dıĢlanamayacağı ve rekabetin söz konusu olmadığı kamusal mal olma niteliğinin altını çizmektedir. Gıda güvencesi sağlıklı, üretken ve uyumlu bir toplumun oluĢturulmasında gıdanın kamusal niteliklere sahip özelliklerini vurgulamaktadır. Gıda güvencesi savaĢ durumlarında gıda kaynaklarının temininin kritik bir konu haline gelmesi bakımından ulusal güvenlikle de bağlantılıdır. “Gıda güvencesinin bir kamu malı” olduğunun kabul edilmesi, devletin piyasaya müdahalesini ve piyasada arzının desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Son yıllarda Neo liberal iktisadi politikalar sosyal refahın arttırılabilmesi için gıda sektörü de dâhil birçok sektörde hükümetin asgari müdahalesini gerekli görmektedir. Bu politika uluslararası kalkınma örgütleri tarafından yapısal uyum politikası olarak desteklenmektedir. Özellikle yoğun gıda ithalatçısı konumunda olan birçok ülke, gıda tedarik pazarına aĢırı bağımlılığını azaltmaya yönelik gıda güvencesini garanti altına almak için önlemler alınması yönünde politikalar geliĢtirmiĢlerdir. GeliĢmekte olan ülkelerde hükümetler ulusal gıda güvencesini sağlamak, çiftçilerin maruz kaldığı yoksulluğun azaltılması, çevre ve doğal kaynakların korunması amacıyla gıda sektörüne müdahale etmektedir. Tüketim açısından bakıldığında pazarlarda gıdaya eriĢmek için yeterli harcanabilir gelire sahip olmayan bireylerin varlığı, hükümetin gıda sektörüne müdahalesi için önemli bir neden oluĢturmaktadır. Hükümetin gıda sektöründeki müdahaleleri sulama, araĢtırma ve yayılım altyapısının iyileĢtirilmesi kredi, sigorta, pazarlama hizmet programlarına yapılan devlet yatırımları, sübvansiyonlar yoluyla üretimin desteklenmesi, fiyat istikrarının ve vergi teĢvik politikalarının sağlanması, ithalat düzenlemelerinin gerçekleĢtirilmesi vb. içermektedir (Katogama vd., 2007, s. 65).

Gıda ve beslenme güvencesi özel olarak dahil edilmese de, bu aĢamada, bir küresel kamusal malı neyin oluĢturduğuna dair genel anlayıĢta, gıda ve beslenme güvencesinin artmasına neden olan unsurlar beslenme eğitimi, beslenme açısından yeterli tarımsal üretim sistemleri, toksik kimyasalların kullanımını en aza indiren ve çevreyi koruyan üretim tekniklerinin kullanılması, tarımsal üretimin geliĢmesine neden olan ve dolayısıyla nüfusun genel sağlığına katkıda bulunan sınır ötesi hastalıkların ve zararlıların önlenmesi, gıda piyasalarının küresel, bölgesel, ulusal ve yerel düzeyde Ģeffaf olması, piyasa baĢarısızlıklarının önlenmesi ve dolayısıyla “piyasa verimliliğine” ve “uluslararası ticaret sistemlerine katkıda bulunması”, tarımsal araĢtırma ve eğitime yapılan ekolojik olarak doğru tarımın yanı sıra üretim sistemlerinin yeni iklim koĢullarına uyarlanmasıyla sonuçlanır. Böylece “iklim değiĢikliğinin zorluklarının üstesinden gelinmesine katkıda bulunulması, kentsel tüketicilere uygun fiyatlı gıda ürünlerinin sağlanması küçük üreticilerin geçimlerinin sağlanması, gıda güvencesizliğini azaltma ve yol açtığı siyasi huzursuzluk ve istikrarsızlığın oluĢumunu engelleyerek “barıĢ ve güvenliğe” katkıda bulunulması, küresel ve bireysel gıda güvencesi ile ilgili konuların artık ulusal veya yerel düzeyde sınırlı eylemlerle çözülemeyeceği ancak küresel düzeyde ve küresel bir bakıĢ açısıyla iĢ birliği ve eĢ güdümlü çok paydaĢlı eyleme ihtiyaç olduğu açıktır (Gregory vd., 2005, s. 2144-2145; Parry vd., 1999, s. 63-64).

Uzun dönemli sürdürülebilir gıda güvencesi ve beslenmenin sağlanabilmesinde demografik, çevresel baskı ve küresel değer değiĢimlerini içeren tarımsal uygulamalara ihtiyaç vardır. Kamusal malların doğası gereği gıda güvencesinde karĢı karĢıya kalınan sorunların küresel ölçekte uyumlu bir Ģekilde iyileĢtirilmesini gerektirmektedir. Küresel kamusal unsurlar, sürdürülebilir gıda güvencesi ve beslenmenin güçlendirilmiĢ yönetiĢimi için besleyici gıdalara uygun fiyatlı eriĢimin sağlanması, kıtlıkların ve gıda krizlerinin önlenmesi, piyasa baĢarısızlıklarını önlemek ve böylece piyasa verimliliğine adil uluslararası tarım ve gıda ticaret sistemlerine katkıda bulunmak için küresel, bölgesel, ulusal ve yerel düzeylerde gıda ürünleri piyasalarının istikrarının ve Ģeffaflığının sağlamak, gıda güvencesinin insan sağlığının korunması ve adil ticaret politikası oluĢumunun desteklenmesi gibi ilkelerin güvence altına alınması, uluslararası çalıĢma standartlarına uygunluk, tarımda ve tüm gıda zincirinde insani ilkelerin teĢvik edilmesi, gıda sistemlerinin çevresel sürdürülebilirliğinin desteklenmesi ve biyo çeĢitliliğin korunması tarım ve gıda sistemlerinin iklim

(6)

MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi - MANAS Journal of Social Studies

değiĢikliğinin azaltılmasına katkıda bulunmasını sağlamak ve iklim değiĢikliğine uyuma yönelik eylemleri destekleyecek etkilenen kırsal ve tarımsal geçim kaynaklarının korunmasını denetleme ve koordine etme faaliyetlerinin desteklenmesi gerekliliğini vurgulamaktadır (Baykaç ve Doğan, 2016, s. 44; Vos, 2015, s. 18).

Gıdanın hem insanların yaĢamlarını devam ettirebilmesi için beslenme ihtiyacını giderici özelliği hem de ticari bir mal olma özelliği gıda üretiminin gerçekleĢtirilmesinde teknoloji, enerji ve doğal kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır. YaĢanan gıda kıtlığı ve üretime duyulan ihtiyaç göçlerin itici gücü olmakla birlikte siyasi tartıĢmaların temelini oluĢturmaktadır. Küresel ticaret ağlarının geliĢmesi ile birlikte, 19.yy‟ın ikinci yarısından bu yana, ülkelerin tarım ve gıda sistemlerinin birbirine bağımlılığı konusunda artan farkındalık söz konusudur. II. Dünya savaĢı sonrasında Avrupa‟da açlık ve kıtlık, ulusal ve bölgesel güvenlik için bir tehdit olarak gıda sorununu ön plana çıkarmıĢtır (Page, 2013, s. 1-2).

Ġklim değiĢikliği, erozyon, tarımsal verim düĢüklüğü, toprağın verimsizleĢmesi ve tuzlanması, biyo yakıt üretiminin artması, tarım arazilerinin kuraklaĢması, fiyatlardaki artıĢlar, ürün hastalık ve zararlılarının direnç kazanması, gelir seviyesindeki düĢüĢ, köyden kente göç, kurumsal sorunlar, tarım arazilerinin miras yoluyla küçülmesi veya verimsiz yatırımlara açılması, uygulanan yanlıĢ politikalar, organik gıdalara olan talebin artması, enerji fiyatlarının artması, iĢsizlik, tarımsal yatırımların azalması, yüksek miktarda gıda stoklanması, nüfus baskısı ile artan gıda talebi, ticaretteki bozucu destekler, ekolojik bozulmalar gıda güvencesizliğine neden olan unsurlar olarak sayılabilir. Küresel ve ulusal ölçekte bu sorunların çözülmesine yönelik politika tedbirlerine ihtiyaç duyulmaktadır.

1980‟lerde Amartya Sen gıda güvencesizliğinin gelir, piyasa koĢulları ve fiyat politikalarından etkilenen satın alma gücü ile doğrudan iliĢkili olduğunu ortaya koymuĢtur. 1990‟larda gıda güvencesizliğine iliĢkin tartıĢmalar bulunabilirliğin yanı sıra eriĢilebilirliği de dâhil ederek yoksulluğun azaltılması, gıda fiyatları istikrarının sağlanması ve sosyal politikaları hedef almıĢtır. EriĢilebilirliğin çok boyutlu bir kavram olması sebebiyle, gıda güvencesi hesaplama yöntemleri de bulunabilirliğin tesbit edilmesinden daha kapsamlı ve zor bir hal almıĢtır. Gıda güvencesi konusu önem kazandıkça yalnızca mevcudiyet ve eriĢim boyutlarıyla ölçmenin yanı sıra bireylerin gıdayı nasıl kullandığı, gıdaların güvenliği ve besin içeriğinin yeterli olup olmadığı konusunda da endiĢeler ortaya çıkmıĢtır. .Böylece, gıda güvencesi göstergelerine “kullanılabilirlik” boyutu da dahil edilerek, gıda güvencesinin yeterli miktarda makro ve mikro besin alımı ile doğrudan iliĢkili olduğu düĢüncesi ön plana çıkmıĢ ve beslenme kalitesi, güvenli içme suyuna eriĢim ve sanitasyon konuları önem kazanmıĢtır. Bu dönemde, zayıflık, bodurluk gibi çeĢitli antropometrik ölçümler kullanılmıĢtır (Sen, 1981; Barrett, 2010; Webb vd., 2006; Coates, 2013; Renzaho ve Mellor, 2010; Hendriks, 2015; Hassan vd., s. 2017 Akt: Koç vd., 2018, s. 968).

Gıda güvencesinin ölçümünü yönelik çok farklı yaklaĢımlar olmakla birlikte bazı uluslararası

kuruluĢlar2, çeĢitli endeksler geliĢtirmiĢlerdir. Yaygın olarak kullanılan ve genellikle yıllık olarak yayınlanan

endeks ve göstergeler PoU (Prevalence of Undernourishment), GFSI (Global Food Security Index), GHI (Global Hunger Index) ve HANCI (Hunger and Nutrition Commitment Index)‟dir. Endekslerin hesaplanmasında gıda güvencesinin farklı boyutlarını niteleyen değiĢkenler ve önem düzeylerine göre ağırlıkları belirlenmektedir. Endekslerin coğrafi kapsamı, sonuçların sunumu, veri kaynakları ve kullanılan istatistiki metodlar farklılık göstermektedir.

1996 yılında yapılan Dünya Gıda Zirvesi‟nde yapılan tanımlamaya dayalı olarak, ilk olarak 2012 yılında “Economist Intelligence Unit(EUI)” tarafından Du Pont ġirketinin desteğiyle Küresel Gıda Güvencesi Endeksi oluĢturulmuĢtur ve her yıl düzenli olarak yayınlanmaktadır. Endeks karĢılanabilirlik (affordability), bulunabilirlik (availability), kalite ve güvenlik (quality and safety), doğal kaynaklar ve dayanıklılık (natural sources and resilience) göstergelerine iliĢkin değerlendirmelerde bulunarak ülkeleri 0-100 puan arasında derecelendirmektedir. Endeks açlığın ötesinde gıda güvencesini etkileyen temel faktörlerle ilgilenmektedir. Son olarak, çoğu uluslararası veri kümesinde ölçülmeyen gıda güvencesi göstergelerini ve çoğu hükümet politikasına iliĢkin nitel göstergeleri de veri setine dahil etmektedir.

KarĢılanabilirlik göstergesi, gıda fiyatlarındaki ortalama değişim, küresel yoksulluk sınırının altında kalan nüfus

oranı, kişi başına GSYİH, Tarım ithalat tarifeleri, gıda güvenlik programları, çiftçiler için finansman olanağı,

bulunabilirlik göstergesi, arz yeterliliği, tarımsal ar-ge faaliyetlerine ayrılan kamu harcaması, tarımsal alt yapı, tarımsal

üretim miktarındaki değişkenlik, politik istikrar riski, yolsuzluk, kentleşme kapasitesi, gıda kaybı, Kalite ve Güvenlik

2 Dünya Bankası(WB), Uluslararası Para Fonu (IMF), Gıda ve BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), BirleĢmiĢ

Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), Dünya Gıda Programı (WFP), Tarım Bilimi ve Teknoloji Göstergeleri (ASTI), USDA (BirleĢik Devletler Tarım Departmanı) ve uluslararası istatistikler

(7)

göstergesi beslenme çeşitliliği, beslenme standartları, mikro besin bulunabilirliği, protein kalitesi, gıda güvenliği ve Doğal Kaynaklar ve Dayanıklılık göstergesi maruz kalma, su, arazi, okyanuslar, duyarlılık, uyarlanabilir kapasite ve

demografik etkiler alt göstergelerinden oluĢmaktadır.

Tablo 1. Çeşitli Ülke Grupları İçin Gıda Güvencesi Endeks Değerleri

Genel

Ortalama Karşılanabilirlik Bulunabilirlik Güvenlik Kalite ve Doğal Kaynaklar ve Dayanıklılık

Asya Pasifik 64,24 70,98 60,87 56,62 53,79

Orta ve Güney Amerika 61,69 66,63 56,17 64,50 55,42

Kuzey Amerika 78,50 81,87 73,53 83,67 59,17

Avrupa 75,81 81,43 69,66 78,68 67,40

Sahra Altı Afrika 47,85 48,37 49,75 41,30 56,09

Orta Doğu ve Kuzey Afrika 64,80 71,91 58,31 64,80 48,08

Körfez ĠĢbirliği Konseyi 64,80 71,91 58,31 64,80 48,08

Yüksek Gelir Grubu 77,95 84,07 71,67 79,94 62,53

Üst Orta Gelir Grubu 64,38 70,80 58,21 65,22 55,08

Alt Orta Gelir Grubu 54,44 58,54 52,86 48,55 53,22

DüĢük Gelir Grubu 44,97 44,76 47,85 37,45 56,02

Orta ve DüĢük Gelir Grubu 55,84 59,76 53,64 52,09 54,61

Orta Gelir Grubu 59,41 64,67 55,54 56,88 54,15

Alt Orta ve DüĢük Gelir Grubu 50,69 53,09 50,88 44,16 54,33

Denize Kıyısı Olmayan Ülkeler 57,57 61,87 54,96 53,98 60,84

Denize Kıyısı Olan Ülkeler 64,56 69,27 60,77 63,15 55,97

Kaynak: GFSI (2019) verilerinden yararlanırlarak tarafımızca düzenlenmiĢtir.

Tablo 1‟de çeĢitli ülke grupları için 2019 yılında ait gıda güvencesi endeks değerleri yer almaktadır. Tabloya göre gıda güvencesi açısından en kötü durumda olan ülkeler Sahra Altı Afrika ve düĢük gelir grubuna sahip ülkelerdir. Kuzey Amerika ve Avrupa‟da yer alan ülkeler ise en iyi konumda olan ülke gruplarıdır. KarĢılanabilirlik, bulunabilirlik, kalite ve güvenlik alt göstergelerinde düĢük gelir grubu içinde yer alan ülkeler, doğal kaynaklar ve dayanıklılık alt göstergerindeyse Körfez ülkeleri ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri en kötü performans gösteren gruptadırlar. Diğer yandan Kuzey Amerika ülke grubu karĢılanabilirlik, bulunabilirlik, kalite ve güvenlik alt göstergelerinde baĢarılı performans gösterirken, doğal kaynaklar ve dayanıklılık alt göstergesinde Avrupa daha iyi konumdadır. Tüm ülke grupları için doğal kaynaklar ve dayanılılık endeks değerlerinin daha düĢük seviyelerde olması iklim değiĢikliğinin olası etkilerinin habercisi niteliğindedir.

Tablo 2. Dünyada Yetersiz Beslenmenin Yaygınlığı (2005-2018)

2005 2010 2015 2016 2017 2018*1

DÜNYA 14,5 11,8 10,6 10,7 10,8 10,8

AFRĠKA 21,2 19,1 18,3 19,2 19,8 19,9

Kuzey Afrika 6,2 5,0 6,9 7,0 7,0 7,1

Sahra Altı Afrika 24,3 21,7 20,9 22,0 22,7 22,8

Doğu Afrika 34,3 31,2 29,9 31,0 30,8 30,8 Orta Afrika 32,4 27,8 24,7 25,9 26,4 26,5 Güney Afrika 6,5 7,1 7,8 8,5 8,3 8,0 Batı Afrika 12,3 10,4 11,4 12,4 14,4 14,7 ASYA 17,4 13,6 11,7 11,5 11,4 11,3 Orta Asya 11,1 7,3 5,5 5,5 5,7 5,7 Doğu Asya 14,1 11,2 8,4 8,4 8,4 8,3 Güneydoğu Asya 18,5 12,7 9,8 9,6 9,4 9,2 Güney Asya 21,5 17,2 15,7 15,1 14,8 14,7 Batı Asya 9,4 8,6 11,2 11,6 12,2 12,4

Doğu Asya ve Kuzey Afrika 8,0 7,1 9,2 9,5 9,8 9,9

LATĠN AMERĠKA VE KARAYĠPLER 9,1 6,8 6,2 6,3 6,5 6,5

Karayipler 23,3 19,8 18,3 18,0 18,0 18,4

Latin Amerika 8,1 5,9 5,3 5,5 5,7 5,7

Orta Amerika 8,4 7,2 6,3 6,1 6,1 6,1

Güney Amerika 7,9 5,3 4,9 5,3 5,5 5,5

OKYANUSYA 5,5 5,2 5,9 6,0 6,1 6,2

KUZEY AMERĠKA VE AVRUPA <2,5 <2,5 <2,5 <2,5 <2,5 <2,5

(8)

MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi - MANAS Journal of Social Studies

Dünyada Gıda Güvencesi ve Beslenme Durumu (2019) raporu dünyada yetersiz beslenme yaygınlığındaki

onlarca yıldır yaĢanan düĢüĢün sona erdiğine ve açlığın yavaĢ yavaĢ yükselmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Tablo 2‟de yetersiz beslenmenin küresel düzeyde % 11‟in biraz altında kaldığını, yetersiz beslenen insanların toplam sayısının ise birkaç yıldır yavaĢça artmakta olduğu gözlenmektedir. Günümüzde 820 milyondan fazla birey, yani yaklaĢık olarak dünyadaki her dokuz insandan biri açlık çekmektedir. Bu durum en çok, yetersiz beslenme yaygınlığını 2015‟ten bu yana neredeyse tüm alt bölgelerde hafif ama istikrarlı bir artıĢ gösterdiği özellikle Afrika kıtasında göze çarpmaktadır. Asya‟da yetersiz beslenme yaygınlığı çoğu bölgede istikrarlı bir Ģekilde düĢmekte olup 2017‟de yüzde 11,4‟e gerilemiĢtir. Latin Amerika ve Karayipler‟de ise, yetersiz beslenme oranları büyük ölçüde Güney Amerika‟da yaĢanan olumsuz geliĢmeler sonucunda yükseliĢ göstermiĢtir.

Küresel Kamusal Mal Olarak Sağlık ve Salgın Hastalıklar

Günümüzde sağlık ve sağlık hizmetleri, yerel, bölgesel ve küresel düzeyde etkilere ve dıĢĢallığa sahip küresel kamusal mal niteliğine sahiptir. Küresel kamusal mal olarak değerlendirilen sağlık hizmetinin etkinlikle sunulması yaratmıĢ olduğu dıĢsallıklar sebebi ile önem arz etmektedir. Sağlık ve sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanında kamu ekonomisinin düzenleyici rolü söz konusudur. Günümüzde dıĢsallık özelliklerinin küresel boyutlara ulaĢması sebebiyle küresel kamusal olarak nitelendirilmiĢ ve sunumu da küresel bir kapsam kazanmıĢtır. Bu anlamda uluslararası kuruluĢlar ve ulus devletleri küresel kamusal mal olan sağlık hizmetlerinin finansman ve sunumunun gerçekleĢtirilmesi konusunda yeni arayıĢlara girmiĢlerdir.

Ticaret, seyahat, göç, gıda güvencesi, iletiĢim ve hızlı bilgi akıĢı, küresel ortak malların olumsuz kullanımı, tüketim alıĢkanlıklarının küresel değiĢimi gibi sağlık üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilere neden olabilmektedir. Artan ticaret hacmi sigara, uyuĢturucu, alkol gibi sağlığa zararlı malların da ticaretini ve pazarlama faaliyetlerini artırmaktadır. Ulusal ve uluslararası düzeyde seyahat imkanlarının kolaylaĢması ve artması sonucu milyonlarca insan çeĢitli ulaĢım araçları ile seyahat ederken, bulaĢıcı hastalıkların yayılmasını da hzılandırmaktadır. Diğer yandan göçler küresel sağlığın bozulmasında bir baĢka unsur olarak karĢımıza çıkmaktadır. Birçok küresel kamusal mal geliĢmekte olan ülkeler için kalkınma amacına hizmet eden refah artırıcı mal ve hizmetlerdir. Özellikle yoksullaĢmanın sebeplerini ortadan kaldırmak ve sorunların aĢılmasında kaynak yaratmak için bir çok geliĢmekte olan ülke “kalkınma yardımları”na ihtiyaç duymaktadır. Küresel kamusal malların faydalarının artırılması ve zararlarının ortadan kaldırılması ile kalkınma yardımları arasında doğru yönlü bir iliĢki söz konusudur. Kalkınma yardımları aracılığıyla küresel kamusal mallardan faydalanabilme imkanı oluĢmaktadır (Yılmaz ve YaraĢır, 2011, s. 11).

Kamusal mal ya da hizmetlerin tanımı gereği bu tür mal ve hizmetlerde sadece ödemeye istekli olanlar dikkate alınıp diğerleri göz ardı edilmesi söz konusu değildir. Bireye sunulan koruyucu sağlık hzimetleri bunun en güzel örneğidir. Çocuk felci aĢısının fiyatlandırıldığı durumda aĢı yaptıracak bireyin aĢıyı yaptırıp yaptırmama kararı ile ilgili birçok unsur söz konusudur. Birey, aĢıyı yaptırması veya yaptırmaması durumunda faydayı (sağlıklı bir birey olmak, hastalıktan korunmak, vs.) ve katlanacağı özel maliyetleri (fiyat, harcanan zaman vs.) dikkate alacaktır. AĢının maliyetinin elde edeceği faydadan daha yüksek olduğu durumda birey aĢı yaptırmak istemeyecektir. Sonuçta, aĢıyı yaptırmayan birey toplumsal bir risk oluĢturacak toplumun ödeyeceği maliyetin elde edeceği faydadan daha yüksek olmasına neden olaraktır. Bu yönüyle sağlık hizmetlerinin yaydığı olumlu dıĢsallıklar nedeniyle tamamen piyasa ekonomisi koĢullarına bırakılmaması gerekmektedir (Gediz, 2014, s. 84).

Sağlık ve sağlık hizmetleri yarı kamusal mal ve hizmet niteliğine sahiptirler (Bknz. Tablo 3). Özellikle tedavi edici sağlık hizmetleri bu kapsamda değerlendirilmektedir. Her ülke kendi ekonomik, politik ve kültürel dinamiklerine uygun bir Ģekilde sağlık hizmetleri sunulmasında kamu ve özel iĢbirliği uygulamaktadır. Kamu ekonomisinin düzenleyici rolüyle piyasa ekonomisi tarafından sunulan sağlık hizmeti küresel boyutta dıĢsallığa sahip olması itibariyle 1980‟li yıllardan sonra küresel kamusal mal olma niteliğine sahip olmuĢtur. Ulus devletler ve uluslararası kuruluĢlar sağlık hizmetlerinin sunumu ve finansmanında iĢbirliğine gitmiĢlerdir. Dünya Sağlık Örgütü küreselleĢme ve sağlık iliĢkisini doğrudan ve dolaylı etkileri itibariyle tanımlamıĢtır. Sağlık sistemi, sağlık politikalarının etkileri, enfeksiyon hastalıkları ve sigara pazarı doğrudan, sağlık sektörünün ulusal ekonomi aracılığıyla yönetimi ile beslenme, yaĢam koĢulları vb. unsurlara bağlı ortaya çıkan toplumsal riskler dolaylı etkileri oluĢturmaktadır. Örneğin artan gelir eĢitsizliği, sağlık açısından olumsuz sonuçlar oluĢmasına neden olmaktadır. Gelir eĢitsizliği sağlık hizmetlerinden eĢit koĢullarda faydalanmaya imkan vermediğinden gelir düzeyi düĢük olan ülkelerde salgın hastalıklara neden olmaktadır. Salgın hastalıkların küresel düzeyde diğer ülke ve bireylere yayılarak negatif

(9)

dıĢsallık oluĢturması engellenmeli, bu hastalıkların tedavi edilerek veya bireylerin hastalıktan korunması ile ilgili diğer ülke ve bireyler için riskin azaltılması yönünde alınacak tedbirlerle pozitif dıĢsallık artırılmalıdır. Salgın hastalıkların yayılımını engellemek için hem geliĢmiĢ hem de geliĢmekte olan ülkelerin önlem alması gerekmektedir. Salgın hastalıklarla herhangi bir ülkenin yetersiz mücadelesi hastalığın tüm dünyayı etkisi altına almasına neden olabilecektir. Salgın hastalıkların önlenmesi ile kitlesel ölümler önlenmekte, sosyal ve ekonomik olumsuzlukların önüne geçilebilmektedir. Sağlık alanındak AR-GE faaliyetleri ve tıbbi müdahaleler ile tüm toplumlar sağlıklı bir duruma kavuĢmakta, fırsat eĢitliğini sağlama ve beĢeri sermayenin geliĢimi sayesinde ülke kalkınması ile yoksullukla mücadelede edilebilmektedir (Yıldız ve Turan, 2010, s. 40; Gediz, 2014, s. 85; Yılmaz ve YaraĢır, 2011, s. 10).

Tablo 3. Yarı Kamusal Maldan Küresel Kamusal Mala: Sağlık Hizmetinin Analizi

YARI KAMUSAL MAL OLARAK SAĞLIK KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK SAĞLIK

ÖZELLĠK Faydanın Bölünemezliği ULUSAL BOYUTTA Tüketimde DıĢlanamazlık ÖZELLĠK Faydanın Bölünemezliği KÜRESEL BOYUTTA Tüketimde DıĢlanamazlık FĠNANSMAN

Ulusal Kamu Kaynakları

BÜTÇE

FĠNANSMAN

Kamu Kaynakları

Ulusal – Uluslararası Kuruluşlar

Özel Kaynaklar

Kar Amaçlı Olan – Olmayan Kuruluşlar - STK

HĠZMETĠN ETKĠ ALANI

Ulusal Ülke Ölçeği HĠZMETĠN ETKĠ ALANI Küresel Dünya Ölçeği

HĠZMETĠN DĠĞER AMAÇLARI

Ekonomik Büyüme ve Kalkınmanın Sağlanması Ulusal Ölçekte YaĢam Standartlarının Artması

HĠZMETĠN DĠĞER AMAÇLARI

Yoksulluğun Önlenmesi Küresel Ölçekte YaĢam Standartlarının Artması

Kaynak: Ener, M. ve Demircan, E. (2008). KüreselleĢme sürecinde değiĢen devlet anlayıĢından kamu hizmetlerinin dönüĢümüne:

sağlık hizmetlerinde piyasa mekanizmaları. Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 13(1), 57-82.

Bu nedenle sağlık hizmetlerin sunumu ve finansmanında küresel iĢbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır. Sağlık alanında faaliyette bulunan uluslararası örgütler küresel nitelikli, bölgesel nitelikli ve hükümetler dıĢı uluslararası örgütler olmak üzere ayrıĢmaktadır. BirleĢmiĢ Milletler Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization), BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organization of United Nations-FAO), Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma Örgütü (Organisation for Economic Co-Operation and Development –OECD) küresel nitelikli uluslararası örgütler, Avrupa Birliği (European Union -EU), Afrika Birliği Örgütü (Organization of African Unity-OAU), Arap Birliği (The League of Arap Satates), Güney Doğu Asya Uluslar Birliği (Association of South East Asian Nations-ASEAN), ġanghay ĠĢbirliği Örgütü (Shanghai Cooperation Organization) bölgesel nitelikli uluslararası örgütler ve Uluslararası Kızılay- Kızılhaç Hareketi, Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü (Medecins Sans Frontieres-MSF) hükümet dıĢı faaliyette bulunan uluslarası örgütlerdir.

Sağlık ve sağlık hizmetlerinin sunumu, toplumsal önemi nedeniyle evrensel bir uzlaĢmanın bulunduğu küresel kamusal mal olma özelliğine sahiptir. Salgın hastalıkların ülkeler arasında sınır tanımaması ülkeyi yoksullaĢtırıcı ve kalkınmayı engelleyici etkilere sahiptir. Kalkınmasını henüz tamamlayamayan geri kalmıĢ ülkeler bulaĢıcı hastalıklarla mücadelede tedavi maliyetleri nedeniyle bu hizmetlerden faydalanamayacaklardır. Küresel kamusal mal olarak sağlık hizmetinin etkin sunumunun sağlanabilmesi için ekonomik büyüme ve kalkınmanın sağlanması, yoksulluğun önlenmesi ve yoksullukla mücadele, kaliteli bir yaĢam düzeyinin gerçekleĢtirilmesi önemli rol oynamaktadır (Ener ve Demircan, 2008, s. 67; Yılmaz, 2010, s. 141).

ÇalıĢmamızın kapsamı gereği bu bölümde daha çok salgın hastalıklar üzerinde durulacaktır. Salgınlar, birden fazla ülke veya kıtayı içerebilecek büyük nüfusu etkileyebilme gücüne sahiptirler. Hastalığa maruz kalmıĢ nüfusun oranı ve kapsamı, hastalığın ne kadar kolay yayıldığına, bulaĢma Ģekline sağlıklı ve hastalığa maruz kalmıĢ kiĢiler arasındaki temas düzeyi ile iliĢkilidir. Nüfus yoğunluğu yüksek ülkelerde hastalığın bulaĢma riski daha yüksektir. Özellikle bağıĢıklık sistemi düĢük olan genç ve yaĢlı nüfus daha riskli konumdadır (World Bank, 2005). Tarihsel süreç içerisinde bir değerlendirme yapıldığında dünyada belirli aralıklarla bir çok salgın vakalarına rastlanmıĢtır. Etkileri bakımından en önemli vakalar arasında Ġspanyol Gribi (H1N1 – 1918-1919), Asya Gribi (H2N2-1957-1958), Hong Kong Gribi (H3N2 -1968-1969), KuĢ Gribi (H5N1-1997), Domuz Gribi (H1N1-2009), SARS (ġiddetli Akut Solunum Sendromu-2002), MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu-2012) ve Koronavirüs (COVID-19-2019) sayılmaktadır. Tablo 4‟de bu salgınlara iliĢkin veriler yer almaktadır.

(10)

MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi - MANAS Journal of Social Studies

Tablo 4. Dünya’da Görülen Bazı Salgın Hastalıklar

Ġlk

Görüldüğü Yerler Ölüm Oranı Toplam Vaka Toplam Ölüm Salgın Zamanı

1918-1919 Ġspanyol Gribi-H1N1 Fransa-ABD % 2,5 500 Milyon-1 Milyar 40-50 Milyon 1918 Bahar 1957-1958 Asya

Gribi-H2N2 Çin % 0,2 250 Milyon- 1 Milyar 1-2 Milyon 02.1957

1968-1969 Hong Kong Gribi – H3N2

Hong Kong, Çin % 0.2 250 Milyon-1

Milyar 750Bin-1 Milyon 09.1968

1997-KuĢ Gribi

H5N1 Hong Kong, Çin % 52.8 861 455 1997-Ġlk Çeyrek

2009-Domuz

Gribi -H1N1- Meksika –ABD % 0.03 10 Milyon-200 Milyon 105.700-95.600 15.04.2009

SARS Çin (Guandong) % 9-11 8098-8422 774-926

16.11.2002-07.2003

MERS Suudi Arabistan –

Orta Doğu % 35 2494 858 2012-4. Çeyrek

Koronavirüs-COVID 19

Çin (Wuhan) %6,2 5.517.034 346.949 8 Aralık 2009

Kaynak: WHO, CBO (Congressional Budget Office), CIA (Canadian Instituions of Actuaries), Worldometers (Aktaran Dündar,

2020, s. 843) yararlanılarak 25.05.2020 tarihi verileriyle tarafımızca güncellenmiĢtir.

Sağlık hizmetlerinin etkilerini arttırmak için diğer küresel kamusal malların üretiminin de arttırılması gerekir. Örneğin, fakirliğin önlenmesi, gıda güvencesinin sağlanması, temiz suya ulaĢım imkânlarının artırılması gibi. Sağlık küresel kamusal malı tüm dünyaya dıĢsallık yaydığı gibi genetik nitelik kazanarak nesiller arası etkiler yaratması da söz konusudur. Salgın hastalıkların yayılımının önlenmesi en önemli sağlık sorunlarından biridir. Tablo 4‟de yer alan salgın hastalıkların ve neden oldukları dıĢsallıkların yanı sıra tarihi süreçte, kolera, veba, sıtma salgınları ve cüzzam günümüzde AIDS binlerce insanın ölmesine yol açmıĢtır. Küresel sağlık mal ve hizmetlerinin etkin düzeyde sunulamaması, yakın geçmiĢte ortaya çıkan salgınlara neden olmuĢtır. Örneğin 1991 yılında Peru‟da kolera, 1994 yılında Hindistan ve 1995 yılında ġili‟de veba, 1996 yılında Zaire ve Gabon‟da ebola, Afrika‟da Malarya, 1998 yılında Hong Kong ve Çin‟de Asya gribi gibi. Diğer yandan tüberküloz ile birlikte ölüm oranlarının artmasına neden olan AIDS, 2000‟li yılların baĢında Sahra altı Afrika baĢta olmak üzere 14 milyon insanın ölümüne yol açan bir hastalıktır. Dünya genelinde tüberkülozdan ölüm oranı son beĢ yıl ortalaması alındığında, 100.000 kiĢide 37, tüberkülozun yayılma oranı ise her 100.000 kiĢide 345‟dir. Tüberküloz vakalarının çoğu Rusya, Ukrayna, Azerbaycan baĢta olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinde görülmekte, Londra ise en çok tüberküloz hastası bulunan Batı Avrupa baĢkentleri arasında yer almaktadır. Milyonlarca insanın ölümüne neden olan bir baĢka hastalık ise sıtma olarak bilinen malaryadır. BM Afrika‟da yoğun çalıĢmaları sonucunda 2000 yılında dünya genelinde 985 bin olan hastalıktan ölüm sayısı 2009 yılında 781 bin‟e düĢmüĢtür. Salgınların bir çoğunun kötü çevre Ģartlarının da etkisi ile az geliĢmiĢ ülkelerde ortaya çıkıp diğer ülkelere yayıldığı gözlenmektedir. Bu nedenle salgın hastalıkların neden olduğu negatif dıĢsallıkların azaltılması için uluslararası ölçekte çözüm aranması ve kaynak tahsisi gerekmektedir (Mutlu, 2006, s. 58; WB, 2001, s. 3; WHO, Global Tuberculosis Control 2011; BM, 2011, s. 4 Akt: Yılmaz ve YaraĢır, 2011, s. 14).

COVID-19 ve Gıda Güvencesine Etkileri

Salgın bir hastalığın ekonomi üzerinde talep ve arz yönlü etkileri söz konusu olabilmektedir. Toplu taĢıma, turizm, perakende satıĢlar, sigorta endüstrisi, oteller ve restoranlar gibi bireylerin daha çok yüz yüze etkileĢimlerinin olduğu hizmet sektörlerinde talep düĢüĢlerine neden olabilmektedir. Sağlık hizmetlerine olan talepteki artıĢ kapasite yoğunluğuna neden olabilecektir. Salgın, tüketici alıĢkanlıklarının ve toplam tüketimin düĢmesine neden olarak ekonomik etkiler doğurabilecektir. Dünya ticaretinin daralmasıyla piyasalar belirsizlik ortamına tepki vererek yatırım güvencesini olumsuz etkileyebilecektir. ĠĢgücü verimliliği ve büyüklüğünde gözlenen bozulma, maliyetlerin artmasına neden olarak arz Ģoku yaratabilecektir. Diğer yandan, özellikle finans, bilgi teknolojisi gibi hizmet endüstrilerinde faaliyette bulunan bazı Ģirketlerin, teknolojideki geliĢmeler sayesinde çalıĢanlarının evden çalıĢmasına izin verilerek çalıĢma koĢullarında değiĢiklikler gözlenebilmektedir. Salgının baĢlamasını önleme, salgını baĢladığında kontrol altına alma ve toplumun sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini hafifletme çabaları ekonomik etkilerinin azaltılması bakımından hükümetlere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Karantina tedbirleri, ticaret, seyahat ve

(11)

turizmde düĢüĢlere neden olacaktır. KüreselleĢme dinamiklari bağlamında modern üretim süreçleri ulusal ve uluslararası düzeyde önemli düzeyde bozulmalara maruz kalabilecektir. Salgın bir hastalığın uzun dönemde en önemli ekonomik etkisi iĢgücü üzerinde gözlenmektedir (Dündar, 2020, s. 844).

KüreselleĢme nedeniyle toplum sağlığını etkileyen konulardan biri de, gıda güvencesinde yaĢanan kötüleĢmedir. Ülkelerin hızlı büyüme oranlarına bağlı artan gıda talepleri, gıda yardımlarının yetersiz olması, yoksul ülkelerde gözlenen döviz kıtlığı sebebiyle ithalat olanaklarının olmaması gıda kıtlığı ve sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Temiz su kaynaklarının azalması, su savaĢlarına yol açması, kirli hava nedeniyle bulaĢıcı hastalıkların artıĢı, sera gazı miktarındaki artıĢ ve ozon tabakasındaki incelmenin kanser vb. hastalıkların artıĢında rol oynaması gibi küreselleĢmeye bağlı küresel ortak malların kötü kullanımı olumsuz dıĢsallıkların yaĢanmasına neden olmaktadır. KüreselleĢme ile geliĢen teknolojik yenilikler patent koruması nedeniyle ciddi gelir düzeyi düĢük ülkelerin bu ilaçlardan yararlanmaları konusunda ciddi engel oluĢturmakta ve sağlıklarını tehdit etmektedir. Diğer yandan zararlı ve bağımlılık yaratan maddelerin satıĢı için iletim araçları ve medyanın aktif olarak kullamı küresel pazarlama stratejilerinin tüm dünyada yaygınlık kazanması küresel sağlığa zarar vermektedir (Arslan, 2007, s. 56-57).

Çin'in merkezindeki 11 milyon nüfuslu bir Ģehir olan Wuhan'da Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan viral pnömoni vakaları 2003 yılında ġiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) salgınına neden olan virüsle genetik olarak yakından iliĢkili olduğu için yeni bir Koronavirüs (yakın zamanda ġiddetli Akut Solunum Sendromu Koronavirüs-2 (SARS-CoV-2) olarak tanımlanmıĢ ve koronavirüs ailesinin en son üyesi olarak kabul edilmiĢtir. Yayılma hızı, etki alanı ve uzun süren kuluçka dönemi (2-4 gün) dikkate alındığında bu yeni virüsün insanlar arasında daha güçlü bulaĢma riski taĢıdığı ve pandemiye neden olma olasılığı gözlenmektedir. Virüsün merkezi ilk aylarda Çinken kısa zamanda baĢta Ġtalya, Ġspanya, Fransa, Almanya, Ġngiltere gibi Avrupa ülkeleri ve ABD‟yi etkisi altına alarak vaka sayılarında Ģiddetli artıĢlar gözlenmiĢtir. DSÖ, 30 Ocak'ta „Uluslararası EndiĢeler için Halk Sağlığı Acil Durumu‟ ilan etmiĢ ve salgını olağanüstü bir halk sağlığı riski olarak kabul etme konusunda küresel bir fikir birliğine vararak, 11.03.2020 tarihinde virüsün yayılma hızı ve ciddiyeti gözönünde bulundurularak pandemi ilan etmiĢtir (Dünya Sağlık Örgütü [WHO], 2020, Dündar, 2020, s. 842-843).

COVID-19 salgınının gıda güvencesi üzerindeki tam etkisini değerlendirmek için henüz erken olmakla birlikte daha önce yaĢanan salgın hastalıkların etkileri göz önünde bulundurulduğunda belirli riskler taĢıdığı açıktır. Hem geliĢmiĢ hem de geliĢmekte olan ülkelerde gıdaya eriĢilebilirlik açısından endiĢe verici sinyaller söz konusudur. COVID-19 salgını ile mücadelede gıda güvencesi ciddiyetle üzerinde durulması gereken bir konudur. Uluslararası Gıda Politikası AraĢtırma Enstitüsü (IFPRI- The International Food Policy Research Institute), küresel ekonomik yavaĢlamanın dünyadaki yoksulluk üzerindeki etkisini tahmin ettiği çalıĢmasında, %1'lik bir ekonomik yavaĢlamanın dünya çapında yoksulluğu % 2 oranında artıracağı sonucuna ulaĢmıĢtır. Küresel düzeyde yoksulların sayısının yaklaĢık olarak 14 milyon kiĢi artacağı ve özellikle kırsal alanların etkileneceği iddia edilmektedir. Salgının süresi ve pandeminin geliĢimi beklenen etkilerin Ģiddetinde belirleyici role sahiptir (IFPRI, 2020, s. 7; Mengoub, 2020, s. 4).

2 Mart 2020'de yayınlanan OECD raporuna göre, daha önce öngörülen %2, 9‟luk büyüme oranı revize edilerek dünyadaki GSYĠH büyüme oranı %2,4‟ün altına düĢeceği tahmin edilmektedir. Küresel sağlık krizinin neden olduğu ekonomik yavaĢlamanın bir sonucu olarak en kötü senaryoda, GSYĠH

büyüme oranı % 1,5‟e düĢmesi beklenmektedir3. Önceki krizlerin tarımsal üretim, ticaret ve fiyat

dalgalanmaları üzerinde önemli olumsuz etkileri olmakla birlikte, COVID-19 salgınının küresel ölçekte eĢi görülmemiĢ olması ve durumun pek çok bilinmeyenle birlikte hızla değiĢmesi endiĢe verici bir unsurdur. Acil sağlık sorunlarının ötesinde, gıda sistemleri, gıda Güvencesi ve Beslenme (FSN-Food Security and Nurtition) üzerinde kısa, orta ve uzun vadeli etkiler beklenmektedir. COVID-19'un hem doğrudan hem de dolaylı etkileri söz konusudur. Nihai sonuçlar, toplumların ülkelerin ve bölgelerin mevcut durumlarına ve bunların Ģoklara karĢı dirençlerine bağlı olarak değiĢim gösterebilecektir. Küresel gıda bulunabilirliği ve gıda fiyatları için potansiyel risk, salgının süresine ve gereken sınırlama önlemlerinin Ģiddetine bağlı olacaktır. Ayrıca pandeminin Çin, ABD ve AB gibi ülkelerde gıda üretimi üzerindeki potansiyel etkisinin küresel gıda bulunabilirliği ve gıda fiyatları üzerinde ciddi etkileri olabileceği beklenmektedir. Buna karĢılık, gıda güvencesinin kötüleĢmesi durumunda, bağıĢıklık sistemlerinin zayıflamasına neden olarak salgının ilerlemesi üzerinde de olumsuz etkileri olabilecek ve durumdan en çok etkilenenler en yoksul ve en

3 Bu tahminler, COVID-19'un AB ve ABD'de yayılması ve borsalarda ve petrol piyasalarında son günlerde görülen keskin düĢüĢler

(12)

MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi - MANAS Journal of Social Studies

savunmasız kesimler olacaktır. Diğer yandan en yoksul ve en savunmasız nüfusun iĢ ve gelir kaybı, gıda fiyatlarındaki artıĢ ve istikrarsızlık ile baĢa çıkabilme konusunda da zorlayıcı bir unsur olarak karĢımıza çıkmaktadır (CFS, 2020, s. 2).

Salgın nedeniyle birçok ülkede ilk önce alınan tedbirlerden birisi okulların kapatılmasıdır. Okulların kapatılmasıyla birlikte sağlık sigortası ve sosyal koruma eriĢim imkânına sahip olmayan milyonlarca çocuk okul yemekhanelerindeki beslenme imkânından mahrum kalmaktadır. Örneğin, Latin Amerika ve Karayipler'de FAO destekli okul yemekleri programları 85 milyon çocuğa fayda sağlamaktadır. Yemekler her gün en güvenilir yiyecek kaynaklarından birini oluĢturduğundan, yaklaĢık 10 milyon çocuk bu imkândan faydalanmaktadır. Salgın nedeniyle okul yemek programlarının askıya alınması, savunmasız çocukların gıda güvencesi ve beslenmesini risk altına sokarken, hastalıklarla baĢa çıkma kapasitelerini zayıflatmaktadır (FAO, 2020).

COVID-19 salgını nedeniyle ortaya çıkan daha geniĢ ekonomik kriz, gıda güvencesi ve beslenme düzeyi açısından büyük zorluklar yaratmaktadır. Örneğin; kısmen sosyal uzaklaĢma politikaları ve kısmen daha geniĢ ekonomik yavaĢlama nedeniyle restaurantlar ve perakende satıĢlar büyük iĢ ve gelir kayıpları ile karĢı karĢıyadır. Gıda üreticileri, üretikleri ürünler için hala talep görse de, tarım-gıda tedarik zincirleri ve pazarlardaki kesintiler geçim kaynaklarının kesintiye uğramasına neden olarak gelir kaybını tetiklemektedir. Gelirdeki bu düĢüĢlerin bireylerin yiyeceklere eriĢimi üzerinden doğrudan etkileri söz konusudur. Kaçınılmaz olarak küresel ekonomik durgunluğun, gıda güvencesi ve beslenme açısından daha uzun vadeli etkilere yol açması muhtemeldir. Beklenen ekonomik durgunluğun 2008 finansal krizinde meydana gelen tarımsal emtia fiyatlarındaki artıĢlardan çok farklı olması beklenmektedir. Perakende seviyesinde fiyat artıĢı olabilmesine rağmen, genellikle emtia fiyatları talep yetersizliği nedeniyle düĢüĢ eğiliminde olabilecektir. Diğer yandan petrol fiyatlarındaki gözlenen düĢüĢün gıda fiyatları artma eğilimini engellemesi beklenmektedir. Ancak gıda arz ve talebindeki Ģokların yine de insanların gıda güvencesini etkilemesi muhtemeldir (CFS, 2020, s. 4).

COVID-19‟un gıda arzı ve talebi üzerindeki etkileri, gıda güvencesi ve beslenmesinin (FSN) dört ayağını da (KaĢılanabilirlik-Affordability, Bulunabilirlik-Availability, Kalite ve Güvenlik-Quality and Safety, Doğal Kaynaklar ve Dayanıklılık-Natural Sources and Resilience) doğrudan ve dolaylı olarak etkilemesi beklenmektedir.

Dünyadaki ülkelerde COVID-19 vaka sayısı arttıkça, tarımsal gıda tedarik zincirlerindeki aksamalara bağlı olarak, bol miktarda yiyecek olmasına rağmen, karantina önlemleri sırasında gıda tedariğinden endiĢe duyan insanlar tarafından panik satın alımının artması nedeniyle gıda arzında aksaklıklar gözlenmiĢtir. Gıda tedarik zinciri üreticiler, tüketiciler, tarım ve balıkçılık girdileri, iĢleme depolama, nakliye ve pazarlama gibi unsurları içeren kapmaĢık bir yapıya sahiptir. Salgın vakalarının sonlandırılamadığı durumda orta ve uzun vadede piyasalarda gıda bulunabilirliğini azaltabilecek daha ciddi aksaklıklar olması muhtemeldir. Satın alma gücünün azalması nedeniyle azalan talep, çiftçilerin ve üreticilerin teknolojiyi kullanma, yatırım yapma ve benimseme yeteneğini ve istekliliğini etkileyecek ve gıda üretimini ve kullanılabilirliğini daha da azaltacaktır. Ayrıca, balıkçılık ve su ürünleri yetiĢtiriciliği için, ulaĢımdaki kısıtlama, sınır kapanmaları ve restoran ve otellere olan talebin azalmasıyla iliĢkili lojistik sorunları, fiyatları etkileyen önemli pazar değiĢiklikleri yaratabilir. TaĢıma yollarındaki tıkanmalar, taze gıda tedarik zincirleri için özellikle engelleyicidir ve artan gıda kaybı ve atık ile sonuçlanabilir. Oldukça çabuk bozulabilen ve bu nedenle nispeten sınırlı bir sürede satılması, iĢlenmesi veya depolanması gereken taze balık ve su ürünleri özellikle risk altındadır. Sınırlama ve sosyal mesafe politikaları ile baĢlayan pandemi, panik alımı ve tüketiciler tarafından gıdaların stoklanması gıda talebini artıracağı için kısa dönemde talepte bir artıĢ yaratmaktadır. Bununla birlikte, alımlardaki bu artıĢı, istihdam kaybı ve bazı sektörlerin kapanması nedeniyle hem gıda satın almada fiziksel yetenek hem de gelir kaybı ve satın alma açısından talepte azalma eğilimi izleyebilir.

Küresel gıda pazarlarının, gıda değer zincirlerinin karmaĢıklığı, ticaret ve taĢımacılığın önemi göz önüne alındığında, son derece savunmasız hale gelebilmesi sözkonusudur. COVID-19 muhtemelen FAO Gıda Fiyat Endeksi tarafından erken uyarı Ģeklinde yansıyan küresel ekonomi için deflasyonist bir Ģoku temsil ederken, kısa vadede sağlıklı bir beslenmenin gerçek maliyeti, düĢük gelirli hane halkları üzerinde özellikle artan maliyetlere bağlı olarak bozulabilir. Bu etki, 2019‟da Dünyada Gıda Güvencesi ve Beslenme Durumunda belirtildiği üzere, ithalat bağımlılığı yüksek olan ülkelerde söz konusu olacaktır. Burada, ithalat bağımlılığındaki yüzde bir artıĢ, yılda %3,8'in yetersiz beslenme düzeyinde ortalama bir artıĢa neden olduğundan, olumsuz etki daha güçlüdür. Ülke gıda ithalatına bağımlı olduğunda, beslenme yetersizliğinde

(13)

yılda ortalama %8‟lik bir artıĢ söz konusudur. Ayrıca, bu durum talep Ģoku etkisinin uzamasına ve kötüleĢmesine katkıda bulunacaktır(FAO,2020).

FAO‟nun Nisan Aralık 2020 dönemini kapsayan acil eylem planında yer alan dört önemli bileĢen ve içeriklerine ait tedbirler Tablo 5‟de yer almaktadır.

Tablo 5. FAO Gıda Güvencesine İlişkin Planlama

Bileşen 1. Küresel Veri ve Analiz Olanaklarının Oluşturulması

COVID-19 nedeniyle gıda güvencesizliği riski en fazla olan ülkeleri ve nüfus gruplarını belirlemek için veri toplama ve analizinde alternatif yöntemlerin belirlenmesi

COVID-19'un tedarik zinciri ve gıda güvencesi üzerindeki etkilerini değerlendirmek ve izlemek için en iyi göstergeleri ve veri kaynaklarını belirlemek

COVID-19 jeo-uzamsal platformu dâhil olmak üzere daha geniĢ bir bilgi ve analiz paylaĢımını sağlamak ve analizi kolaylaĢtırmak

Arz Ģoklarını öngörmek için hareket kısıtlamalarını, gıda ve tarımsal tedarik zincirlerini, gıda üretimi ve bulunabilirliğini, gıda ve tarımsal girdi fiyatlarını izlemek

Üreticilerden toptancılara, tüccarlara ve tüketicilere değer zinciri boyunca rol alan aktörlerin ortaklarla iĢbirliği içinde uzaktan veri toplama yoluyla değerlendirilmesi

Veri tesisi aracılığıyla üretilen etkilerin ortak anlayıĢına dayanan öngörüler de dâhil olmak üzere gıda güvencesi analizlerinin uyarlanması

Ülke düzeyinde en çok etkilenen grupları belirlemek ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek öngörü ve eylemler geliĢtirmek Yatırımın geri dönüĢü ve gıda tedarik zinciri müdahaleleri de dâhil olmak üzere hasar ve kayıp değerlendirmeleri yapmak

Bileşen 2. En yoğun gıda güvencesiz nüfus için gıdaya erişimin sağlanması ve gıdaya erişimin istikrara kavuşturulması

Kırsal-kentsel arayüz dâhil olmak üzere en hassas alanlarda sürekli gıda üretimi ve gelir üretimi sağlamak için tarımsal girdilerin (tohumlar, aletler, hayvancılık yemi) dağıtımlarının ve ihtiyaçlarının artması ve hayvan sağlığı desteğinin sağlanması;

Daha fazla taze gıda bulunabilirliği sağlamak için geçim çeĢitliliğinin ve ev tabanlı gıda üretiminin (örn. Arka bahçeler) desteklenmesi (örn. Küçük stokların dağıtımı, ev bahçeciliği için alet ve tohumların dağıtımı)

ĠyileĢtirilmiĢ depolama kapasiteleri ve küçük ölçekli iĢleme ve koruma meyveleri, sebzeler, süt ve et ürünleri, vb. yoluyla ulaĢtırma ve pazarlara eriĢimdeki sınırlamalar nedeniyle önemli ölçüde artabilecek hasat sonrası kayıpları azaltmak

Yerinden edilmiĢ ve ev sahibi topluluklar için, gıda bulunabilirliğini korumak için mülteci kamplarında ve ev sahibi topluluklarda gıda üretimini desteklemek (örneğin küçük stokların dağıtımı, küçük ölçekli tarımsal üretim için alet ve tohum dağıtımı), gıda ve sağlıklı besinlere eriĢimi iyileĢtirmek, yanı sıra nakit tabanlı programları büyütmek

Mümkün olan yerlerde, sosyal koruma sistemlerini hızla ölçeklendirmek için hükümetlerle yakın iĢbirliği içinde çalıĢmak, savunmasız kiĢilerin sosyal koruma yönetimi bilgi sistemleri ve hızlı destek yoluyla hızlı hedeflenmesine izin vermek, eriĢimi zor olan alanlarda evlere ulaĢmak da dahil olmak üzere doğrudan nakit desteği yoluyla korunmasız ve etkilenen kiĢi ve toplulukların satın alma gücünü artırmak

Belirli geçim kaynaklarına ve ekonomik bağlamlara uyarlanmıĢ nakit desteği ile tarım ve gıda üretimini, değer zincirini ve ilgili geçim sistemlerini korumaya ve teĢvik etmeye devam etmek;

Teslimat açısından, hareket kısıtlamaları nedeniyle nakit hakların sunumundaki aksaklıkları önlemek için mobil ödeme sistemlerine öncelik vermek

Bileşen 3. En savunmasız nüfus için kritik gıda tedarik zincirinin sürekliliğinin sağlanması

Ulusal halk sağlığı önlemlerine uygun olarak tüm değer zincirindeki çiftçilerin ve gıda çalıĢanlarının sağlığını korurken kilit gıda maddesi koridorlarının mümkün olduğunca açık kalmasını sağlamak, savunmasız küçük çiftçi ve gıda iĢçilerine özel odaklanarak gıda iĢleme, nakliye, pazarlama, depolama koĢullarını desteklemek

Müzakere gücünü ve pazarlara eriĢimi sürdürmek için yerel üretici gruplarını güçlendirmek ve kilit gıda koridorlarının mümkün olduğunca açık kalmasını sağlamak

Küçük ölçekli gıda üretimini teĢvik etmek için acil önlemlerin (tarımsal girdi desteği gibi) alınması Harici tedarik kesintileri durumunda, yerel, küçük ölçekli gıda dönüĢüm kapasitesinin artırılması

Nakliye kuponları sağlayarak ve farklı değer zincirleri içindeki ticari iliĢkileri kolaylaĢtırarak, tarım ürünlerinin pazarda bulunabilirliğini güçlendirmek

Bileşen 4. Gıda tedarik zinciri aktörlerinin virüs bulaşma riski taşımadığından emin olmak

Risk faktörlerinin belirlenmesi ve ele alınması

Çiftçi Tarla Okulları, Hayvancılık Tarla Okulları, Hayvan Sağlığı Kulüpleri ve diğer ağlar aracılığıyla toplulukları harekete geçirmek ve COVID-19 bilincini artırmak

Enfeksiyon riskini azaltmak için en iyi uygulamalar konusunda gıda tedarik zinciri boyunca aktörlerde duyarlılaĢma eğitimleri yürütmek

Yerel dillerde iletiĢim ürünleri (örn. Posterler, afiĢler, tiĢörtler, radyo) geliĢtirmek

Hayvan gözetim personeli, orman otoriteleri, çiftçi grupları, orman kullanıcıları, kadınlar ve gençlik grupları dahil olmak üzere yerel yetkililere ve yayım hizmetlerine enfeksiyon riskini azaltmak için en iyi uygulamalar konusunda eğitim verilmesi

Kaynak: FAO (2020) “Adressing the Impacts of COVID-19 in Food Crisis” April –December 2020 yararalanılarak tarafımızca

oluĢturulmuĢtur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Küresel kamusal malların mevcut finansman yapısı incelendiğinde, bu malların finansmanı sağlamak için uluslararası vergilemeye gitmenin çok fazla gerekli olmadığına

Dolayısıyla, veri kaydedicileri veya veri izleme sistemleri ile sıcaklık ve nemin sürekli ölçülmesi manuel ölçüm yerine tercih edilir: Zaman- dan kazandırır, riskleri en

Özellikle dünya gıda piyasalarında fiyat artışlarının görülmeye başlandığı 2006 yılında sonra kentsel kesimde kırsal kesime göre yoksulluk daha şiddetli

a) Gıda maddesinin adı: Gıda maddesinin yaygın olarak kullanılan adı veya gıdanın adına ilave olarak onun gerçek tabiatını belirleyen tipi, çeşidi, türü gibi

D-tag henüz geniş bir endüstriyel uygulama alanına sahip olmamasına rağmen diğer bazı şekerler (sükroz, glikoz ve früktoz) gibi düşük kalorili tatlandırıcı

Türkiye'de 2002 ve 2006 yılları arasında yüksek ekonomik büyüme ve düşük gıda enflasyonu nedeniyle yoksulluk hızlı bir şekilde düşmüş, 2007

Bazı temel gıda fiyatları verilerine bakıldığında Hindistan ve Çin gibi gelişmekte olan ülkeler veya Sudan gibi yoksul ülkeler krizin kaynağı olan ABD’ye

Sources and methods of financing global public goods are studied in four main consisting of national and international constituents, non-profit organizations,