• Sonuç bulunamadı

Bireysel ve Takım Sporuyla Uğraşan Sporcular ile Spor Yapmayan Bireylerin Duygusal Zeka ve Liderlik Özelliklerinin İncelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bireysel ve Takım Sporuyla Uğraşan Sporcular ile Spor Yapmayan Bireylerin Duygusal Zeka ve Liderlik Özelliklerinin İncelenmesi"

Copied!
142
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

BİREYSEL VE TAKIM SPORUYLA UĞRAŞAN SPORCULAR İLE SPOR YAPMAYAN BİREYLERİN DUYGUSAL ZEKA VE LİDERLİK

ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ

Serhat ÖZDENK

DOKTORA TEZİ

BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ ANA BİLİM DALI BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

(4)

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ...(….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı :Serhat

Soyadı :ÖZDENK

Bölümü :Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı :Bireysel ve Takım Sporuyla Uğraşan Sporcular ile Spor Yapmayan Bireylerin Duygusal Zeka ve Liderlik Özelliklerinin İncelenmesi

İngilizce Adı : Investıgatıons on Emotıonal Intellıgence and Leadershıp Characterıstıcs of Indıvıduals Lackıng Sport Habıts and Athletes Dealıng Wıth Indıvıdual and Team Sports

(5)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Serhat ÖZDENK

İmza : ………..

(6)

Jüri onay sayfası

Serhat ÖZDENK tarafından hazırlanan “Bireysel ve Takım Sporuyla Uğraşan Sporcular ile Spor Yapmayanların Duygusal Zeka ve Liderliklerinin İncelenmesi” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: Doç. Dr. Latif AYDOS

Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı, Gazi Üniversitesi ……….

Başkan:

……….…… Anabilim Dalı, …….…. Üniversitesi ……….

Üye:

……….…… Anabilim Dalı, …….…. Üniversitesi ……….

Üye:

……….…… Anabilim Dalı, …….…. Üniversitesi ……….

Üye:

……….…… Anabilim Dalı, …….…. Üniversitesi ……….

Tez Savunma Tarihi:

Bu tezin Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü

(7)

TEŞEKKÜR

Çalışmalarım boyunca yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren hocam ve tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Latif AYDOS’a, ve tezimin şekillenmesi sırasında yardım ve desteğini esirgemeyen Sayın Doç. Dr. Hüseyin ÜNLÜ ve Yrd. Doç. Dr. Ülken Tunga BABAOĞLU’na, manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen, Prof. Dr. Sarp ÜNER, eşim Gülcan Demir ÖZDENK, Şükran ŞİMŞEK, Şirvan ÇELEBİ, Yrd. Doç. Dr. Bekir Barış Cihan ve Yrd. Doç. Dr. E. Olcay Karabulut’ a çok teşekkür ederim. Ayrıca tez çalışmalarım süresince içinde bulunmuş olduğum yoğunluktan dolayı vakit ayıramadığım eşim Gülcan Demir ÖZDENK ve oğlum Emir Bilgehan ÖZDENK’ e anlayış ve destekleri için çok teşekkür ederim.

(8)

BİREYSEL VE TAKIM SPORUYLA UĞRAŞAN SPORCULAR İLE

SPOR YAPMAYAN BİREYLERİN DUYGUSAL ZEKA VE LİDERLİK

ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ

(Doktora Tezi)

Serhat ÖZDENK

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Aralık 2015

ÖZ

Bu araştırmada, bireysel ve takım sporuyla uğraşan sporcular ile spor yapmayan bireylerin duygusal zekâ ve liderlik düzeyleri arasında bir farklılık olup olmadığının incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma grubu Türkiye liglerinde çeşitli branşlarda elit düzeyde mücadele eden 403 sporcu ile 266 üniversite öğrencisinden oluşturulmuştur. Katılımcılara Bar-On (1997) tarafından geliştirilen ve Acar (2001) tarafından yeniden düzenlenen Likert tipi “Bar-On EQ-i Duygusal Zekâ Ölçeği”, Lee . Bolman ve Terence . Deal (1991) tarafından geliştirilen 2002 yılında Türkçeye çevrilmesi ve geçerlilik güvenirliği Mahçe Dereli tarafından yapılan Liderlik Yönelim Ölçeği ve “Kişisel Bilgiler Formu” uygulanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde; frekans, aritmetik ortalama, standart sapma, ölçekler için Cronbach Alpha güvenirlik katsayısı, bağımsız gruplar için t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Tukey HSD ve Pearson Korelasyon Katsayısı analizi yöntemleri kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre, araştırmaya katılan grupların, Duygusal Zekâ ve Liderlik Yönelim Ölçek puanları incelendiğinde, sporculara oranla spor yapmayan bireylerin puanlarının daha yüksek olduğu ve aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Araştırmaya katılan grupların cinsiyete göre, Duygusal Zekâ ve Liderlik puanları incelendiğinde kadın katılımcıların puanlarının, erkek katılımcılara oranla daha yüksek olduğu görülmüştür. Araştırmamızda araştırmaya katılan gruplar arasında yaşa göre duygusal zekâ ve liderlik düzeylerinde anlamlı farklılıklar görülmüştür.

Bilim Kodu : -

Anahtar Kelimeler : Spor, Duygusal Zekâ, Liderlik Sayfa Adedi : 126

(9)

INVESTIGATIONS ON EMOTIONAL INTELLIGENCE AND

LEADERSHIP CHARACTERISTICS OF INDIVIDUALS LACKING

SPORT HABITS AND ATHLETES DEALING WITH INDIVIDUAL

AND TEAM SPORTS

(Ph. D. Thesis)

Serhat ÖZDENK

GAZI UNIVERSITY

GRADUATE SCHOOL OF EDUCATIONAL SCIENCES

December 2015

ABSTRACT

In this study, we aimed to investigate whether there is a difference between individual and team levels of emotional intelligence and leadership of individuals who engage in sports with athletes involved in sports. Research group was formed 403 athletes who compete in the elite league level in various fields in Turkey with students from 266 universities. Participants was applied Likert-type "Bar-On (EQ) Emotional Intelligence Scale" developed by Bar-On (1997), and by revised Acar (2001), Leadership Orientation Scale and "Personal Information Form" by developed Lee . Bolman and Terrence . Deal (1991), Leadership Orientation Scale that the reliability and validity translated into Turkish by made Mahçe Dereli in 2002 and "Personal Information Form". The evaluation of the data was used frequency, mean, standard deviation, Cronbach's alpha reliability coefficient for the measure, t-test, one-way analysis of variance (ANOVA) for independent groups, HSD and Pearson Correlation Coefficient analysis methods. According to the findings, it was found to be statistically significant the groups surveyed that It had higher scores and the difference between it was found to be statistically significant when Emotional Intelligence and Leadership Orientation Scale scores were examined of individuals who engage in sports compared to athletes. By sex groups surveyed, when Emotional Intelligence and Leadership points are examined, it was found to be higher the women participants compared to male participants' scores. In our study, among the groups surveyed by age were observed significant differences emotional intelligence and leadership level.

Science Code : -

Key Words : Sport, Emotional Intelligence, Leadership Page Number : 126

(10)

İÇİNDEKİLER

ÖZ ... v

ABSTRACT ... vi

İÇİNDEKİLER ... vii

TABLOLAR LİSTESİ... xi

SİMGELER VE KISALTMALAR ... xii

BÖLÜM I ... 1

GİRİŞ ... 1

1.1. Problem Durumu ... 8 1.2. Araştırmanın Amacı ... 9 1.3. Araştırmanın Önemi ... 9 1.4. Araştırmanın Varsayımları ... 10 1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları ... 11 1.6. Tanımlar ... 11

BÖLÜM II ... 13

KAVRAMSAL ÇERÇEVE ... 13

2.1. Duygu Kavramı ... 13 2.1.1. Duyguların Oluşması ... 14 2.2. Zeka Kavramı ... 17 2.2.1. Zekanın ölçülmesi ... 19

2.3. Duygu ve Zeka İlişkisi ... 20

2.3.1. Duygusal Zeka Kavramının Tarihçesi ve Tanımı ... 20

2.3.2. Bilişsel Zeka (IQ) ve Duygusal Zeka (EQ) Arasındaki İlişki ... 22

2.3.3. Duygusal Zekanın Önemi ... 23

2.3.4. Duygusal Zeka ve Amigdalanın Önemi ... 24

2.3.5. Duygusal Zekânın Geliştirilmesinin Önemi ... 25

(11)

2.5. Duygusal Zeka Modelleri ... 28

2.5.1. Mayer ve Salovey Modeli ... 29

2.5.2. Cooper & Sawaf Modeli ... 30

2.5.3. Goleman Duygusal Yetkinlik Modeli ... 30

2.5.4. Bar-On'un Duygusal Zekâ Modeli... 31

2.6. Duygusal Zekânın Boyutları ve Yeterlilikleri ... 32

2.6.1. Kişisel Farkındalık ... 33

2.6.1.1. Duygusal Öz Farkındalık ... 33

2.6.1.2. Kendini Yönetme ... 34

2.6.1.3. Bağımsızlık ... 34

2.6.2. Kişilerarası İlişkiler... 35

2.6.2.1. Başkalarının Duygularının Farkında Olma (Empati) ... 35

2.6.2.2. Sosyal Sorumluluk ... 36

2.6.3. Stres Yönetimi ... 36

2.6.3.1. Stresle Başa Çıkma ... 37

2.6.3.2. Dürtü Kontrolü ... 37

2.6.4. Uyum Yeteneği ... 37

2.6.5. Ruh Hali ... 38

2.6.5.1. İyimserlik... 38

2.6.5.2. Mutluluk ... 39

2.7. Liderlik kavramı, tarihçesi ve tanımları ... 39

2.7.1. Liderlik Kuramları ve Tipleri ... 42

2.7.2. Liderlik Yaklaşımları ... 43

2.7.2.1. Özellikler Kuramı ... 43

2.7.2.2. Davranışsal Yaklaşım ... 44

2.7.2.2.1. Ohio State Üniversitesi Liderlik Çalışması ... 44

2.7.2.2.2. Michigan Üniversitesi Liderlik Çalışması ... 45

2.7.2.2.3. Harvard Üniversitesi Araştırmaları ... 46

2.7.2.2.4. McGregor’ un X-Y Kuramı ... 46

2.7.2.3. Durumsallık Kuramları ... 48

2.7.2.4. Neo-Karizmatik Kuramlar ... 48

(12)

2.7.4. Liderde Bulunması Gereken Özellikler ... 53 2.7.5. Yöneticilik ve Liderlik ... 55 2.7.6. Liderlikte Güç Kaynakları ... 56 2.7.6.1. Meşru Güç ... 57 2.7.6.2. Ödüllendirme Gücü ... 57 2.7.6.3. Cezalandırma Gücü... 57 2.7.6.4. Uzmanlık Gücü ... 57 2.7.6.5. Beğeni Gücü ... 57 2.7.6.6. Karizma ... 58 2.7.6.7. Bilgi Gücü ... 58

2.8. Liderlik İçin Gerekli Temel Özellikler ... 58

2.9. Spor Kavramı ... 60

2.9.1. Sporun Sınıflandırılması... 61

2.9.1.1. Performans Sporu ... 61

2.9.1.2. Kitle Sporu ... 61

2.9.1.3. Okul Sporu ... 62

2.9.1.4. Özel Gruplarda Spor ... 62

2.9.2. Kişilerin Spor Yapma Amaçları ... 62

2.9.2.1. Beden Eğitimi ve Sporun Fizyolojik ve Biyolojik Yararları ... 63

2.9.2.2. Beden Eğitimi ve Sporun Sosyolojik Faydaları ... 63

2.9.2.3. Beden Eğitimi ve Sporun Psikolojik Faydaları... 64

2.9.2.4. Beden Eğitimi ve Sporun Ekonomik Faydaları ... 64

2.9.3. Düzenli Egzersiz ve Sporun Önemi ... 65

BÖLÜM III ... 67

YÖNTEM... 67

3.1. Araştırmanın Modeli ... 67

3.2. Evren ve Örneklem ... 67

3.3. Verilerin Toplanması ... 67

3.4. Veri Toplama Araçları ... 68

3.4.1. Bar-On Duygusal Zeka Ölçeği ... 68

3.4.2. Bar-On Duygusal Zeka Ölçeğinin Türkçeye Uyarlanması ... 68

(13)

3.4.3.1. Kişisel farkındalık boyutu ... 69

3.4.3.2. Kişilerarası ilişkiler boyutu ... 69

3.4.3.3. Şartlara ve çevreye uyum boyutu ... 69

3.4.3.4. Stres yönetimi boyutu... 70

3.4.3.5. Genel ruh hali boyutu ... 70

3.4.4. Bar-On Duygusal Zeka Ölçeğinin Geçerliği ... 70

3.4.5. Bar-On Duygusal Zeka Ölçeğinin Güvenirliği ... 70

3.4.6. Liderlik Yönelimleri Anketi ... 71

3.5. Verilerin Toplanması ... 72

3.6. Verilerin Analizi ... 73

3.7. Araştırmanın Yasal İzinleri ... 73

BÖLÜM IV ... 75

BULGULAR ve YORUMLAR ... 75

BÖLÜM V ... 93

SONUÇ ve TARTIŞMA ... 93

5.1. Tartışma ... 93 5.2. Sonuç ... 105 5.3. Öneriler ... 107

KAYNAKLAR ... 109

EKLER ... 117

EK-1. Anket Formu ... 117

EK-2. Etik Kurul ... 125

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Çalışmamıza Katılanların Sosyo-Demografik Özellikleri ... 76

Tablo 2. Katılımcıların Sporcu ve Sedanter Olarak Ailevi Özellikleri ... 78

Tablo 3. Sporcuların Branşları ve Branş Seviye Özellikleri ... 79

Tablo 4. Araştırmaya Katılanların Toplam Duygusal Zeka Puanları ... 80

Tablo 5. Araştırmaya Katılanların Toplam Liderlik Puanları ... 81

Tablo 6. Araştırmaya Katılan Grupların Toplam Duygusal Zeka Puanları ... 81

Tablo 7. Araştırmaya Katılan Grupların Toplam Liderlik Puanları ... 82

Tablo 8. Araştırmaya Katılan Grupların Toplam Duygusal Zeka Puanları ... 83

Tablo 9. Araştırmaya Katılan Grupların Toplam Liderlik Puanları ... 84

Tablo 10. Araştırmaya Katılan Sporcuların Spor Branş Seviyelerine Göre Toplam Duygusal Zeka Puanlarının Karşılaştırılması ... 85

Tablo 11. Araştırmaya Katılan Sporcuların Spor Özelliklerine Göre Toplam Liderlik Puanlarının Karşılaştırılması ... 86

Tablo 12. Araştırmaya Katılanların Cinsiyete Göre Toplam Duygusal Puanlarının Karşılaştırılması... 86

Tablo 13. Araştırmaya Katılanların Cinsiyete Göre Toplam Liderlik Puanlarının Karşılaştırılması... 87

Tablo 14. Araştırmaya Katılan Takım Sporcularının Cinsiyete Göre Toplam Duygusal Zeka Puanlarının Karşılaştırılması ... 88

Tablo 15. Araştırmaya Katılan Takım Sporcuların Cinsiyete Göre Toplam Liderlik Puanlarının Karşılaştırılması ... 89

Tablo 16. Araştırmaya Katılan Bireysel Sporcuların Cinsiyete Göre Toplam Duygusal Puanlarının Karşılaştırılması ... 90

Tablo 17. Araştırmaya Katılan Bireysel Sporcuların Cinsiyete Göre Toplam Liderlik Puanlarının Karşılaştırılması ... 91

Tablo 18. Araştırmaya Katılan Sporcuların Yaş ve Liderlik Puanlarının Korelasyon ile İncelenmesi ... 91

(15)

SİMGELER VE KISALTMALAR

EQ Emotional Intelligence (Duygusal Zekâ) IQ Intelligenz Quotinent (Zekâ Katsayısı) N Sayı

P Anlamlılık Düzeyi SD Serbestlik Derecesi

(16)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Beden ve ruhun eğitilip geliştirilmesinde en uygun ve önemli eğitim aracı olarak beden eğitimi ve spor faaliyetleri gösterilebilir. Spor, bireyin fizyolojik ve psikolojik yönden sağlığını geliştiren, sosyal davranışlarını düzenleyen, zihinsel ve motorik belirli bir düzeye getiren biyolojik, pedagojik ve sosyal bir olgudur.

Diğer bir ifadeyle spor, bireyin fikir, ruh ve bedenen gelişmesini ve bu öğeler arasında koordinasyonu ve sosyalleşmeyi sağlayan bir olgudur. Ayrıca spor, özellikle genç nesillerin yapıcı, nitelikli, yaratıcı, millî birlik ve beraberlik duygusu ve davranışı yüksek bir biçimde yetiştirilmelerine olanak sağlar. Böylece spor; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmaya da önemli katkı sağlar (Yetim, 2015).

Spor faaliyetinde bulunan herkes, hem fiziksel hem de psikolojik yüklenmelerle karşı karşıyadır. Bu yüklenmenin etkilerini en aza indirmek için, yüklenmeye sebep olan faktörlere karşı önlem alınmalıdır. Bu durum bizi sporla ilgili bir başka alana; spor psikolojisine yöneltmektedir (Ardahan, 2013, s. 1-15).

Araştırmacılar uzun zamandır spor psikolojisi ile ilgili araştırmalar yapmaktadır. Birçok araştırmada sporcuların takım olma bilincinin nasıl geliştiği ve spor psikolojisinin ne olduğu üzerinde durulmuştur (Cömert, Balcıoğlu ve Savrun, 2009, s. 123-130).

Bunun yanında spor psikolojik stresin yönetilmesinde (Heyward 1991) ve psikolojik iyi olma hali (psychological wellbeing) (Weinberg ve Goul, 2007), okul ve iş başarısı üzerinde olumlu etki sağladığı, yaşamı anlamlı kıldığı ve yaşam doyumunu arttırdığı için bireylerin yaşamında önemli bir yer tutar (Schmitter, 2003; Çağlar vd., 2009). Sosyal psikoloji de açıklamaya çalışılan grup olma ve grup dinamikleri, grubun üyelerinin birbirine bağlanması spor psikolojisinin temel alanlarından biri olmaktadır (Dimmock ve Gucciardi, 2008, s. 284-300). Spor psikolojisinin asıl üstünde durduğu konular; sporcunun kendini

(17)

geliştirmesi, kendi değerini arttırması ve en önemlisi davranışlarını kontrol edebilir bir başka değişle dürtü kontrolüne sahip bireyler olmasıdır (Cantor, Markus, Niedenthal ve Nurius, 1996, s. 96-122).

Spor psikolojisi araştırmalarında, stres, kaygı, motivasyon, güdülenme gibi kavramların gerek takım sporlarında gerekse bireysel sporlarda, sportif performansı olumlu veya olumsuz yönde etkilediği kanısı son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda da sıklıkla karşımıza çıkmaktadır (Tok, 2008).

Spor psikolojisi alanında, sportif performansı arttırmaya veya sportif davranışın bir ya da birkaç boyutunu açıklamaya yönelik bilimsel araştırma sayısı son birkaç yılda büyük ivmeyle artmaktadır (Tok, 2008).

Bireylerin psikolojik olarak gelişimine, spor yapmanın olumlu etkileri olacağı gibi, spor branşının türü, içerisinde barındırdığı bir takım psikolojik özellikleri de (motivasyon, bireysel mücadele, takım ruhu, konsantrasyon ve motivasyon vb.) bireyin psikolojik ve duygusal durumuna farklı yönde etkiler yapabilir (Salar, Hekim ve Tokgöz, 2012, s.123-135).

Örneğin takım sporu ile ilgilenen bireyler ile ferdi spor dalları ile ilgilenen bireylerin psikolojik ve duygusal özellikleri yaptıkları spor dalının içeriğine göre birbirlerinden farklı olabilir.

Takım sporları bireyin, sosyalleşme, insanlarla iyi iletişim kurma, birlikte kazanma ve kaybetme, ekip çalışması yapma ve yardımlaşma gibi özelliklerinin gelişmesine katkı sağlar. Bireysel sporlar ise bireyin, irade gelişimi, kendini aşma becerisi, kendisiyle mücadele etme ve özgüven kazanma gibi özelliklerini geliştirir (Salar vd., 2012, s.123-135).

Ekeland, Heian ve Hagen (2005) fiziksel etkinliklerin çocuk ve ergenlerde benlik saygısı, depresyon, kaygı ve davranış sorunları üzerinde olumlu etkisinin olduğunu belirtirken, Psychontaki ve Zervas (2000) ise yoğun antrenman programlarının özellikle genç sporcularda duygu durumu bozuklukları, kaygı düzeyinin yüksek olması, alkol ve madde kullanımı gibi riskli davranışlar oluşturduğunu belirtmişlerdir.

Spor ve egzersiz psikolojisinde alana önemli katkı yapabilecek psikolojik kavramlardan biri de duygusal zekadır.

(18)

Duygusal zeka kavramı İngilizcedeki karşılığı olan "Emotional Intelligence" sözcüklerinin kısaltılmış sekli olan EI olarak anılmakla birlikte literatürdeki yaygın kullanımı daha çok "EQ" (Emotional Quotient) kısaltmasıdır.

Duygusal zekayı tanımlayan ilk bilim adamları olan John D. Mayer ve Peter Salovey 1990 yılında kavramı; "kendinin ve başkalarının duygularını izleme, bunlar arasında ayırım yapma ve buradan elde ettiği bilgileri düşünce ve davranışlarına yön vermede kullanabilme yeteneği" olarak açıklamışlardır (Mayer ve Salovey, 1993).

Weisinger (1998) ise, “Duygusal zekâ yükseltilebilir, geliştirilebilir, doğuştan var ya da yok olan bir özellik değildir. Duygusal zekânızı, yeteneklerinizi ve becerilerinizi öğrenerek ve bu alanlarda alıştırmalar yaparak geliştirebilirsiniz. Benlik bilinci, duygu yönetimi, kendi kendini motive etme yetenekleri de bunların arasındadır.” ifadesini kullanmıştır. Baltaş (2006) da duygusal zekâyı “kendimizle ve başkalarıyla başa çıkabilmeyi kolaylaştıran duyguları tanıma, anlama ve etkin biçimde kullanma yeteneğidir.” şeklinde tanımlamıştır.

Yapılan tüm bu tanımlamalar ışığında; duygusal zekânın, geliştirilebilen bir yetenekler dizisi olduğu, insanların hayatın her alanında başarılı olabilmek için duygusal zekâ becerilerini etkin şekilde kullanmaları gerektiği söylenebilir (Mayer, 2000).

Psikologlar testlerle ölçülen zekânın yaşam başarısı için önemli bir gösterge olmadığını belirtirken, başkalarının ve kendinin duygularını anlayabilen, onları kontrol edebilen bir zekâya sahip kişilerin daha mutlu ve başarılı olduklarını saptamışlardır (Düzgün, 2004).

Vaillant (1977), Harvard Üniversitesinden mezun olan 95 öğrenciyi orta yaşlarına kadar izlediği çalışmasında, okul sınavlarında en yüksek notları tutturan öğrencilerin daha düşük notları olan arkadaşlarına oranla maaş, verimlilik ve kendi alanlarındaki konumları açısından daha başarılı olmadıklarını saptamıştır. Ayrıca daha düşük notları olan grubun yaşamlarından daha hoşnut ve arkadaş, aile ve aşk ilişkilerinde de daha mutlu oldukları ortaya çıkmıştır.

Benzer bir başka araştırma da Arnold tarafından 1992 yılında gerçekleştirilmiştir. Lise birincileri üzerinde yapılan çalışmanın sonuçlarına göre, bu öğrencilerin üniversitede de yüksek başarı gösterdikleri ancak 20’li yaşlardan sonra ortalama bir başarı düzeyi sergiledikleri görülmüştür (Goleman, 2005, s. 32-33).

(19)

Liseden mezun olduktan 10 yıl sonra ise, aynı yaştan gençlerle karşılaştırıldıklarında, ancak dördünden birinin, kendi seçtiği dalda en yüksek başarı düzeyine ulaştığı, dörtte üçünün ise çok daha az başarılı olduğu ortaya çıkmıştır.

Gardner (1993) “kişisel zekâsı zayıf olan 160 IQ’lu birçok birey, bu yönü kuvvetli olan 100 IQ’lu kişilerin altında çalışıyor şeklindeki açıklamasında, hayatta IQ’nun daha ötesinde anlam taşıyan bir takım beceriler olduğunun altını çizmiştir (Goleman, 2005, s. 32-33).

Duygusal zekanın spor ile ilişkili olduğunu veya duygusal zekanın sportif davranış ve performansı öngörebildiğini söylemek için çok erken olsa da, duyguların sportif performans için son derece önemli olduğu bilinmektedir (Tok, 2008).

Bireylerin duygularını ifade edebilmesi bu duyguları günlük yaşamında kullanabilmesi beden eğitimi ve spor davranışları ile mümkün olabilmektedir. Spor ortamındaki etkileşim, duyguların kontrolü ve boşalımı için uygun imkânlar sağlar. İradeyi kuvvetlendirir, zekâyı geliştirir. Kişiliği olumlu yönde geliştirir, mücadele ve dayanma gücünü arttırır. Kendini ifade etme ve neleri gerçekleştirebileceğini ispatlama konusunda imkânlar sağlar. Pozisyonlara ve sürpriz gelişen durumlara uyum sağlayabilme ve anında karar verebilme özelliklerini geliştirir. Bireyin duygularını kontrol edebilmesinde katkısı büyüktür. Sorumluluk duygusunun oluşmasını sağlar. İnsanın kendini yenilemesine yol açar ve hoşgörü duygularını geliştirir (İnal, 2003).

Duygusal zeka, spor psikolojisi araştırmalarında, spor ile bağlantılı olduğu düşünülen stres, kaygı, stresle başa çıkma, güdülenme gibi hem bireysel hem de takım performansını etkilediği varsayılan değişkenleri içermesinin yanı sıra, grup içi süreçler ve bireyler arası ilişkilerde de büyük öneme sahiptir. Buna ek olarak, duygusal zeka kavramı psikolojinin pek çok alt dalında ve hatta disiplinler arası kimi çalışmalarda üzerinde çalışılan bir konudur (Tok, 2008).

Özellikle üst düzey sporda, performansı artırmanın anahtar faktörlerinden biri duygusal durumlara dayalı görevle ilişkili veya kişi yönelimli performansın doğrulukla öngörülebilmesidir (Robazza, Pellizzari ve Hanin, 2004).

Performansı etkileme olasılığı bulunan yarışma öncesi stres ve kaygı süreçlerinin idare edilebilmesi içinde duyguların önemine değinen Cerin ve Barnett (2006) bazı duygulardaki yoğunluk ve sıklığın belirlenmesi halinde yarışma stresinin daha iyi anlaşılabileceğine

(20)

Robazza vd. (2004) IZOF modeline dayandırdıkları Araştırmalarında kişisel duygular ve fiziksel tepkilerin başarılı ve daha az başarılı performanslar arasında ayrım yapabildiğine işaret etmektedir. Bir başka deyişle duygular ve bunlarla ilişkili bazı fiziksel tepkilerin türü ve yoğunluğu iyi veya kötü performans olasılığını arttırmaktadır.

Saklofske, Austin, Rohr ve Andrews (2007), yaptığı araştırmada duygusal zekanın egzersiz davranışıyla ilişkisi bulunduğu ve duygusal zekanın, egzersiz davranışı-kişilik ilişkisini de düzenlediği saptanmıştır. Egzersiz yapmanın, duygusal zekayla ilişkili olabileceği görülmüştür.

Tok (2008)’in yapmış olduğu araştırmada duygusal zekanın, sporcu olup olmama durumunu göre farklılık gösterdiğini bulmuştur. Sporcu olanlarda duygusal zeka düzeyi daha gelişmiştir. Aynı araştırmada duygusal zekanın yapılan spor branşına göre de farklılıklar gösterdiği belirlenmiştir. Yüzme, voleybol ve basketbol branşlarından sporcuların duygusal zeka düzeyi daha yüksek iken, sporcu olmayanlarda ve atletizm branşındaki sporcularda duygusal zeka en düşük çıkmıştır. Tok, duygusal zekanın cinsiyete göre farklılık göstermediğini bulmuştur.

Karademir, Döşyılmaz, Çoban ve Kafkas (2010) yapmış olduğu, “Beden Eğitimi ve Spor Bölümü Özel Yetenek Sınavına Katılan Öğrencilerde Benlik Saygısı ve Duygusal Zeka” adlı araştırmada benlik saygısının ve duygusal zekanın, ait olunan yas grubuna ve sosyal, sportif etkinliklere katılıp katılmama durumuna göre farklılıklar gösterdiği belirlenmiştir. Aynı araştırmada cinsiyete göre ise duygusal zekanın %90 güven aralığında (p=0,071<0,10) farklılık gösterdiği ve bayanların duygusal zekalarının daha gelişmiş olduğu belirlenmiştir.

Spor ve egzersiz psikolojisinde alana önemli katkı yapabilecek önemli psikolojik kavramlardan birisi de liderliktir.

Liderlik, bir grup insanı belirli amaçlar etrafında toplayabilme ve bu amaçları gerçekleştirebilmek için onları harekete geçirme bilgi ve yeteneklerinin toplamı (Eren, 2001) yada belirli şartların oluşmasıyla bireysel veya grup amaçlarının gerçekleştirilebilmesi için bir kişinin başka kişilerin faaliyetlerini etkilemesi veya yönlendirilebilmesi olarak ifade edilebilir (Efil, 2002 ).

Liderler etrafındaki diğer insanlar için örnektirler. Çalışanlar liderlerini bir model olarak görürler. Bu yüzden liderlik insanları etkileyebilmek ve üstün performans yaratmak için önemlidir.

(21)

Alan yazında ve spor ile ilgili araştırmalarda sıklıkla kullanılan ve Barrow (1977) tarafından yapılan diğer bir tanımlamada ise liderlik, belirlenmiş hedeflere doğru, bir bireyi ya da bir grubu etkilemenin davranışsal süreci olarak tanımlanmaktadır.

Sporcuların fizyolojik ve psikolojik performanslarının arttırılması noktasında önemli bir kavram olduğu düşünülen liderlik kavramı, son dönemde spor bilimleri alanında üzerinde sıklıkla çalışılan bir konudur. Sporcuların liderlik özelliklerinin incelenmesine yönelik çalışmaların yanı sıra özellikle sporda lider olarak düşünülen koç, antrenör, yönetici, takım kaptanı gibi kişiler üzerinde yoğunlukla araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar da özellikle antrenörün liderlik özelliklerinin sporcuların performanslarının olumlu yönde arttırdığı sonuçlarına ulaşılmıştır.

Bu araştırmaların bazılarına bakılacak olursa, Chelladurai, Imammura, Yamaguchi, Oinuma, ve Miyauchi (1988), farklı branşlardaki sporcuların liderlik tercihleri üzerine yaptığı araştırmada liderlik davranışının sporcuların performanslarını etkilediğini belirtmiştir. Yine (Chelladurai, 2007) sporcuların doyum düzeylerinin ve takımın performansının artması; antrenörün zorunlu, gerçek ve tercih edilen liderlik davranışları arasındaki uyum ile gerçekleşebileceğini belirtmiştir.

Ulukan (2006), antrenörlerdeki liderlik özelliklerinin futbolcuların kulübe bağlılıklarına ve performansa etkisinin belirlenmesi amacıyla Türkcell Süper Lig’de yer alan futbolculara yaptığı çalışmasında ise, futbolda takım birlikteliğini ve başarısını sağlamak için grup lideri olarak antrenöre ve bu başarıya emek verecek olan futbolculara gereksinim duyulduğu, antrenörlük tarzı ile sporcu tercihi arasındaki farklılığın artması ile doyumun azaldığı ve özellikle duygusal bağlılık ile ilgili anlamlı bir ilişki bulunduğu belirtilmiştir. Başarılı liderlerin hepsinin ortak özellikleri, duygusal zekâya sahip olmalarıdır. Ama bu zekâ ve teknik becerinin gereksiz olduğu anlamına gelmez. Zekâ ve teknik beceriler başlangıç kapasitesini teşkil eder. Liderler, duygusal zekâ yetilerine ne kadar sahipse etrafındakileri de o derece iyi yönetebilir.

Liderlik, neredeyse tamamen duygusal zekâdan ibarettir. Duygusal zekâ yetenekleriyle hareket eden bir lider yönetici, insan ilişkilerindeki problemlerin, güvensizliğin, duyguları kontrol edemeden yapılan yanlışların sonuçlarıyla zaman harcayacak, yeni fırsatlar yaratacak ve enerjisini daha verimli ve etkin faaliyetlere yöneltebilecektir (Neubeiser, 1996).

(22)

Duygusal zekânın sonradan öğrenilebilir olması bir şans olarak düşünülebilir. Duygusal zeka özelliklerinin öğrenilebilmesi bu konuyla ilgili yeterli çalışma ve eğitimlerle mümkün olabilmektedir. Lider, duygusal zekâ yetilerine ne kadar sahipse etrafındakileri de o derece iyi yönetebilir.

Son yıllarda oldukça ilgi çeken bir konu olması sebebiyle duygusal zekâ ve liderlik konusunda yurt dışında özellikle Amerika da çok sayıda araştırma yapılmıştır. Araştırma sonuçlarının ortak noktası yöneticilerde duygusal zekânın yüksek olmasının iş yerinde verimi ve çalışanların performansını artırdığı sonuçlarına varılmasıdır.

Goffe ve Jones (1999). iş dünyasında liderlik üzerine yaptıkları bir araştırmada etkili lider olmak için nelerin gerektiğini bulmaya çalıştılar. Bu araştırmanın sonunda akılları ve yürekleri fethetme konusunda üstün olan liderlerin dört özelliği paylaştıkları ortaya çıkmıştır.

1. Zayıf yanlarını seçici bir biçimde gösterirler. Bazı zaaflarını dışa vurarak yaklaşılabilir ve insanca yapılarını göz önüne sererler. Böylece çalışanlarla güven, işbirliği ve dayanışmanın gelişmesini sağlarlar.

2. Uygun zamanlamayı ve hareket tarzını kestirmede büyük ölçüde sezgiye dayanırlar. Örtük verileri toplama ve yorumlama yetenekleri tam olarak ne zaman ve an harekete geçmek gerektiğini bilmelerini sağlar.

3. Çalışanları katı empatiye dayalı olarak yönetirler. Onlarla tutkulu ve gerçekçi bir empatiye girer, yaptıkları işlere yoğun bir ilgi gösterirler. Böylece kişiler arası ilişkilerde büyük başarı sağlarlar.

4. Farklılıklarını açığa vururlar. Kendilerini özgün kılan yanlarından yararlanırlar (Goffe ve Jones, 1999).

Mc Dowelle ve Bell “East Carolina Üniversitesi’nde Duygusal Zekâ ve Eğitimsel Liderlik” konulu araştırmalarında duygusal zekâ kavramı ve duygusal zekânın eğitimsel liderlik ve yöneticilik alanındaki uygulamalarını incelemişlerdir. Duygusal zekânın farkında olma, duyguları kontrol etme, motivasyon, vurgu, insan ilişkileri başkalarının duygularını kontrol ederek yönetmek gibi becerileri içerdiğini vurgulamışlardır. Eğitimsel liderlik hazırlama programlarının EQ eğitimini de içermesi gerektiği, ekip çalışması, çatışma yönetimi ve görüşmelerini de içermesi gerektiğini vurgulamışlardır (Bell, 1997).

Cherniss (1998). yaptığı araştırmada eğitimsel liderlikte başarılı olabilmek için diğer insanlarla sıkı ilişkiler içinde olmaları gerektiğini, arabulucu, görüşmeci olmaları

(23)

gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca yöneticiler kendilerinden emin, hislerini kontrol eden, ikna edici, kendisini pozitif ilişkilerde yetirtirmiş ve duygusal zekâlarını sürekli geliştiren kişiler olmaları gerektiği sonucuna varmıştır (Cherniss, 1998).

Duygusal zeka ve liderlik kavramları spor psikolojisi araştırmalarında, hem bireysel hem de grup performansını etkilediği varsayılan birçok psikolojik değişkenleri içermelerinin yanı sıra, grup içi süreçler ve bireyler arası ilişkilerde de büyük öneme sahiptir.

Araştırmamız özellikle önemli psikolojik yapılardan olan duygusal zeka ve liderlik kavramlarının, sportif aktiviteler ile olan ilişkisinin anlaşılması ve belirlenmesi noktasında önemli bir yer tutmaktadır.

Sporcuların duygusal zeka özelliklerinin farklı örneklem gruplarında incelendiği araştırmalar bulunmaktadır. Bu araştırmalarda sportif performansın duygusal zeka düzeyine etkileri incelenmiş olup, bu alanda yapılan araştırmalarda profesyonel sporcularla spor yapmayan bireylerin duygusal zeka ve liderlik düzeylerini inceleyen çalışmaya rastlanmamıştır. Genelde spor ve duygusal zeka alanında yapılan çalışmaların birçoğunda örneklem grubu olarak Beden Eğitimi Bölümlerinde öğrenim gören öğrenciler olduğu görülmüştür.

Günlük yaşantımızda önemli yer teşkil eden ve son dönemde popüler olan duygusal zeka ve liderlik kavramlarını incelerken amacımız, bireysel ve takım sporu yapan sporcuların, spor yapmayanlara göre duygusal zeka ve liderlik düzeyleri arasındaki farklılıkların incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda sporun bireye kazandırdığı psikolojik özelliklerden hareketle bireylerde, sporla birlikte duygusal zeka ve liderlik özelliklerine pozitif olarak etki yapıp yapmadığı incelenmiştir.

1.1. Problem Durumu

Bireylerin duygularını ifade edebilmesi bu duyguları günlük yaşamında kullanabilmesi beden eğitimi ve spor davranışları ile mümkün olabilmektedir. Spor ortamındaki etkileşim, duyguların kontrolü ve boşalımı için uygun imkânlar sağlar. İradeyi kuvvetlendirir, zekâyı geliştirir.

Kendini ifade etme ve neleri gerçekleştirebileceğini ispatlama konusunda imkânlar sağlar. Bireyin duygularını kontrol edebilmesinde katkısı büyüktür. Sorumluluk duygusunun oluşmasını sağlar. İnsanın kendini yenilemesine yol açar ve hoşgörü duygularını geliştirir

(24)

Buradan hareketle bu araştırmanın problem cümlesi "Bireysel ve takım sporuyla uğraşan bireyler ile spor yapmayan bireylerin duygusal zeka ve liderlik özellikleri nasıldır ? " Bu araştırmanın alt problemleri ise aşağıdaki şekilde sıralanmıştır.

1. Bireysel ve takım sporu yapan sporcuların liderlik özellikleri arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?

2. Bireysel spor yapan sporcular ile takım sporuyla uğraşan sporcuların duygusal zeka özellikleri arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?

3. Bireysel spor yapan sporcular ile takım sporuyla uğraşan sporcuların liderlik özellikleri arasında anlamlı bir farklılık var mıdır ?

4. Bireysel sporla uğraşan sporcular ile spor yapmayanların arasında duygusal zeka özellikleri arasında anlamlı fark var mıdır.

5. Bireysel sporla uğraşan sporcular ile spor yapmayanların arasında liderlik özellikleri arasında anlamlı fark var mıdır.

6. Takım sporu yapan sporcular ile spor yapmayanların duygusal zeka özellikleri arasında anlamlı farklılık var mıdır?

7. Takım sporu yapan sporcular ile spor yapmayanların liderlik özellikleri arasında anlamlı farklılık var mıdır?

8. Cinsiyet değişkenine göre bireysel ve takım sporu yapan sporcular ile spor yapmayanların duygusal zeka özellikleri arasında anlamlı bir farklılık var mıdır ?

9. Yaş değişkenine göre bireysel ve takım sporu yapan sporcular ile spor yapmayanların duygusal zeka özellikleri arasında anlamlı bir farklılık var mıdır ?

1.2. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın genel amacı, bireysel ve takım sporuyla uğraşan bireyler ile spor yapmayan bireylerin duygusal zeka ve liderlik özellikleri arasında bir farklılık olup olmadığını incelemektir.

1.3. Araştırmanın Önemi

Sporun insanın kişiliği üzerine olan etkileri göz önünde bulundurulduğunda, insanların kişilik gelişimleri açısından sporun ne derece önemli olduğu yapılan bilimsel çalışmalarla

(25)

ortaya çıkmaktadır. Sporun, bireyin kendi dar dünyasından kurtularak başka ortamlarda, başka kişilerden, düşüncelerden insanlarla diyalog içinde bulunmasını, onlardan etkilenmesini ve onları etkilemesini sağlayarak insanların psikolojik gelişiminde önemli bir yeri vardır (Küçük ve Koç, 2004).

Spor psikolojisi araştırmalarında, stres, kaygı, motivasyon, güdülenme gibi kavramların gerek takım sporlarında gerekse bireysel sporlarda, sportif performansı olumlu veya olumsuz yönde etkilediği kanısı son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda da sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.

Spor ve egzersiz psikolojisi alanında literatüre önemli katkı sağlayabilecek psikolojik yapılardan biriside duygusal zeka ve liderlik kavramlarıdır.

İnsan hayatında çok önemli bir yere sahip olduğu düşünülen duygusal zeka ve liderlik kavramlarının sportif aktivitelerin insanlar üzerindeki psikolojik etkileriyle bağlantılı olarak, bu iki kavramın ne ölçüde gelişim gösterebildiği düşüncesinden hareketle bu alanla ilgili daha sonra yapılacak çalışmalara olumlu yönde katkı sağlama amacı düşünülmektedir.

1.4. Araştırmanın Varsayımları

Araştırmada kabul edilen varsayımlar aşağıdaki gibidir.

1. Araştırmada kullanılan, Duygusal Zeka Ölçeğinin, katılımcıların duygusal zeka özellikleri ortaya koymada geçerli ve güvenilir bir araç olduğu kabul edilmektedir. 2. Araştırmada kullanılan, Liderlik Yönelim Ölçeğinin, katılımcıların liderlik özellikleri

ortaya koymada geçerli ve güvenilir bir araç olduğu kabul edilmektedir. 3. Seçilen araştırma grubunun evreni temsil ettiği kabul edilmektedir.

4. Kaynaklardan elde edilecek bilgilerin gerçeği yansıttığı kabul edilmektedir.

5. Uygulanan istatistiki yöntem ve bilgisayar değerlendirmelerinin geçerli ve güvenilir olduğu varsayılmaktadır.

6. Araştırmaya katılanların her iki envanteri de doğru yanıtladıkları kabul edilmektedir. 7. Anketleri uygulayan araştırmacının, anket sonuçlarını objektif olarak yansıttığı kabul

(26)

1.5. Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu araştırma 2014-2015 sezonunda Türkiye liglerinde elit düzeyde aktif spor yapan, yaşları 18 ve 25 yaş arasında değişen bireysel spor branşlarından (güreş, badminton, kikboks, boks) toplam 189 kişi, elit düzeyde aktif olarak spor yapan, yaşları 18 ve 25 yaş arasında değişen takım sporlarından (futbol, voleybol, basketbol, hentbol) toplam 214 sporcu ve hiç spor yapmayan yaşları 18 ve 25 yaş arasında değişen 266 üniversite öğrencisi ile sınırlıdır. Anket formunun cevaplandırılması ankete katılan kişilerin ankette yer alan soruları algılama şekli ile sınırlı kalmıştır.

1.6. Tanımlar

Spor: Spor genel olarak, belirlenmiş bir dizi kurallara göre, bireysel veya takım halinde

yapılan yarışmalar veya haz amacı güden sosyal etkinlikler olarak tanımlanmaktadır (Filiz, 2010).

Duygusal Zeka: Kişinin, kendisinin ve başkalarının duygularını izleme, bunlar arasında

ayırım yapma ve bunlardan elde ettiği bilgileri düşünce ve davranışlarına yön vermede kullanabilme yeteneği” olarak tanımlamışlardır (Mayer ve Salovey, 1993).

Liderlik: Liderlik, ortak bir amaca doğru grubun davranışlarını yönlendirmek için bireyin

(27)
(28)

BÖLÜM II

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde duygu, zeka, duygusal zeka, liderlik ve spor kavramlarıyla ilgili genel bilgiler yer alacaktır.

2.1. Duygu Kavramı

Latince hareket etmek anlamına gelen Duygu (emotion) sözcüğünün köku, “motere”dir. Bu fiile “e-“ on eki getirilerek elde edilen “emotere” fiili uzaklaşmak anlamına gelir, bu fiil her duygunun bir harekete yönelttiği fikrini uyandırmaktadır.

“Duygu” kavramı, etkileri, durumları, davranışları ve deneyimleri çağrıştırmaktadır. Frijda vd. (2000) duyguları; hissedişleri, psikolojik değişiklikleri, hissedilenlerin ifadesi olarak dışa vurulan davranışları ve davranışlara yön veren eğilimleri kapsayan zihinsel durumlar şeklinde tanımlamaktadırlar (Michie ve Gooty, 2005, s. 445-446).

Hayvanlar ve çocukları izlerken duyguların harekete dönüştüğünü en açık şekilde gözlemleyebiliriz. her duygunun özgün bir rolü vardır. Son dönemde araştırmacılar yeni yöntemlerle Beden ve beyni inceleyip, duyguların insan bedenini farklı farklı tepki ve davranışlara nasıl hazırladığı konusunda birçok fizyolojik ayrıntı keşfetmişlerdir (Goleman, 2005, s. 32-33).

Nitekim öfke, korku, mutluluk, sevgi, şaşkınlık, üzüntü vb. her bir duygu kaynağını farklı içgüdüsel ve biyolojik eğilimlerden almakta ve insanları farklı davranışlara doğru yönlendirmektedir (Goleman, 2005, s. 32-33).

Duygularla ilgili, üç değer kaynağından (hedefler, standartlar ve tutumlar) temelini alan bir tipoloji geliştiren Ortony vd. (1988) duyguları; olaylara, nesnel ere ve diğer etkenlere yönelik değerleyici tepkiler şeklinde tanımlamaktadırlar. Bu yaklaşımda duygular; olayların, eylemlerin ve nesnelerin nasıl yorumlandığına (iyi veya kotu) ve duyguların kime odaklandığına (kendine veya diğerlerine) bakılarak sınıflandırılmaktadır. Özellikle

(29)

duygusal liderliğin ayırt edici bir özelliği olan “diğerlerine yönelik olumlu duygusal cevaplar” bu yaklaşımda üç boyutta ele alınmaktadır. Bunlar (Michie ve Gooty, 2005, s. 445):

a) Takdir etme: Diğerlerinin davranışlarını anlayışla karşılama ve onlara saygı duymayı

kapsamaktadır

b) Minnettarlık: Diğerlerinin yaptıkları iyilikleri şükranla karşılama ve onlara karşı

kendini borçlu hissetmeyi ifade etmektedir.

c) İyi niyet: Diğerlerinin başlarına gelen olaylara empatik karşılık verme surecinin ifadesi

olarak; diğerlerinin başlarına gelen iyi olaylardan haz alma ve mutlu olma, kotu olaylardan da üzüntü duyma, onlara merhamet etme ve acımayı kapsamaktadır.

2.1.1. Duyguların Oluşması

Duyguların oluşmasıyla ilgili teoriler; etkileşimci yaklaşım, sosyal yapıya dayanan ve organik yaklaşım, olarak üç kategoride toplanmaktadır. Etkileşimci yaklaşım, sosyal faktörlere en büyük önemi atfedip, biyolojik süreçleri inkar etmemekte ve zihinsel ve sosyal süreçler vasıtasıyla duyguların kodlanması, yönetimi ve dışa vurulması konularını vurgulamaktadır. Sosyal yapıya dayanan bakış açısında biyolojik etkenler duyguların oluşumunda sebep olarak kabul edilmemekte ve bu surecin bütün unsurlarının sosyal yapıyla ilgili olduğuna inanılmaktadır (Glaso ve Einarsen, 2006, s. 51).

Organik yaklaşımda ise, duyguların oluşma surecini; fiziksel cevaplarla, içgüdülerle ve biyolojik süreçlerle açıklamaktadır.

Bireylerin çevresi ile arasındaki karmaşık etkileşimin bir sonucu olarak duygular ve davranışlar oluşmaktadır. Nörolojideki geleneksel görüşe göre göz, kulak ve diğer duyu organları, sinyalleri “talamus”a göndermekte, buradan neokorteksin duyuları işleyen duyarlı alanlarına ulaşan sinyaller birleşmekte ve algıladığımız şekliyle cisimleri oluşturmaktadır. Bu geleneksel anlayışa göre sinyaller neokorteksten limbik beyne gönderilmekte, oradan da uygun tepkiler beyne ve bedenin geri kalan kısmına yayılmaktadır.

Bu geleneksel görüşün aksine Le Doux isimli bir nöroloğun yapmış olduğu incelemeler göstermiştir ki; talamustan korteksin ilgili alanlarına giden büyük nöron topluluğunun yanı sıra küçük bir nöron demeti de talamustan dosdoğru amigdalaya doğru yönelmektedir.

(30)

sinyalleri doğrudan almasını ve daha neokorteks tarafından bütünüyle kaydedilmeden ve mantıksal süreçlerden geçmeden önce tamamen duygusal ve içgüdüsel nitelikte bir tepki başlatılmasını olanaklı kılmaktadır (Goleman, 2005, s. 33-34).

Duygular, belirli deneyimlerle irtibatlı bir şekilde beyindeki “amigdala” bölgesinde saklanmaktadır. İnsanlar, duygularıyla deneyimlerini birbirine bağlamakta ve bu da onların gelecekteki karar verme yeteneklerini etkilemektedir. Öfke ya da korku gibi güçlü duygular belirli deneyimlerle beraber kaydedilmişse, benzer olaylar yaşandığında yine o duygular ortaya çıkacaktır (Reeves, 2005, s. 172).

Geçmişte yaşadığımız deneyimlerin içinde bulunan ödüller ve cezalar, zevkler ve acılar, üzüntüler ve sevinçler, duygusal işaretler şeklinde duygusal hafızamızda kodlanmaktadırlar. Bu duygusal işaretler de gelecekte alacağımız kararlara olumlu ya da olumsuz şekilde yon vermektedirler (Reeves, 2005).

Duygusal belleğin saklandığı yer olan amigdala, deneyimleri taramakta ve şimdi olanı geçmişte olanlarla karşılaştırmaktadır. Karşılaştırma yöntemi ise bağlantı kurmaktır. Şimdiki durumun temel unsurlarından birini geçmiştekine benzettiğinde, buna “aynısı” diyebilmektedir. Çok dikkatsiz olan amigdala, böyle küçük bir benzerlikten dolayı bazen kriz durumu ilan edebilmekte, daha önce öğrenilmiş duygular, düşünceler ve tepkilerle karşılık vermemiz yönünde bize çılgınca talimatlar yağdırabilmektedir (Goleman, 2005,s. 37).

Düşünme, muhakeme etme ve mantıklı kararlar verme beynin kortikal yapılarında meydana gelirken, duygular i se sinir sisteminden ve sinir merkezlerinin bulunduğu serebral korteksteki yapılardan etkilenmektedir. Beyindeki karar verme sureci duygusal sinyallerden büyük ölçüde etkilenmektedir. Hatta çok güçlü duyguların etkisiyle bireyler, tamamen duyguların etkisinde kalarak, bilinç dışı kararlar alabilmektedirler (Emmerling ve Cherniss, 2003, s. 159, 160)

Beynin, amigdalanın ani tepkilerine karşı tampon görevi gören şalteri, alnın tam ortasındaki prefrontal loblarda bulunmaktadır. Prefrontal korteks, korku ve öfke gibi duyguların ortaya çıktığı zamanlarda devreye girmekte, bu duyguları bastırmakta ya da kontrol etmektedir. Beynin neokortekse ait bu alanı, amigdala ve diğer limbik alanların gönderdiği fevri duygusal sinyalleri yumuşatarak, bu duygusal dürtülerimize daha uygun ve mantıksal tepkiler vermemizi sağlamaktadır (Goleman, 2005).

(31)

“Amigdala” beyinde karar verme işleminden sorumlu olan “prefrontal alan”ı uyararak, duygular doğrultusunda kararlar alınmasını sağla maya çalışmaktadır. Bireyler duygularının farkında olup onları kontrol altına alabildikleri zaman, “prefrontal alan”ı duygusal dürtülerin esaretinden kurtarabilirler. İnsan vücudundaki duyguları idare eden, “amigdala”nın da onun bir parçası olduğu “limbik sistem”, açık bir sistem özelliği gösterdiği için dış faktörlerden çok kolay bir şekilde etkilenmektedir (Reeves, 2005, s. 173).

Öğretmenlerin, öğrencilerin ya da öğrenci velilerinin ters bir sözü veya hareketi, okul yöneticisinin limbik sistemini harekete geçirip, onu daha sonra pişman olacağı sözlere veya hareketlere yöneltebilir. İyi bir duygusal lider, bu gibi durumlarda da soğukkanlılığını koruyup, duygularını kontrol altına alabilen kişidir.

İnsan beyninin akılcı ve duygusal olmak üzere iki ayrı boyutu vardır ve bunlar sürekli bir etkileşim içindedir. Bir yandan duygularımız alacağımız bütün mantıksal kararları etkilemeye çalışırken, diğer yandan da akılcı tarafımız duygularımızı sürekli olarak baskı altında tutmaya çalışmaktadır (Goleman, 2005).

Duygulardan tamamen sıyrılmış mantıksal kararlar almamız çok sağlıklı olmayacağı gibi, mantıksallıktan uzak ve bütünüyle duyguların egemenliğinde kararlar almamız da sağlıklı olmayacaktır. Sağlıklı ve dengeli bir yaşam ancak limbik sistemle neokorteksin, amigdalayla prefrontal lobların birbirini tamamlaması, zihinsel yaşamda her birinin diğerine eşlik etmesiyle mümkün olabilir. Bu eşler sağlıklı bir etkileşim içinde oldukları surece duygusal zekamız entelektüel yeteneklerimizle birlikte yükselebilecektir (Goleman, 2005).

Elbette duyguları sadece biyolojik olaylarla açıklamak mümkün değildir. İnsanların duyguları; çevresel koşullar, roller, iş tasarımı, diğer insanların davranış tarzları gibi iş hayatındaki birçok faktörden etkilenmektedir. Bireylerin bu faktörlerle etkileşiminin sonucu olarak çeşitli tutumlar ve davranışlar meydana gelmektedir.

Etkileşimci yaklaşımı savunan Hochschild (1983)’e göre insanlar, etkileşime girdikleri durumları önce algılayıp değerlendirmekte, ardından bu durumlara cevap niteliğinde olarak vücutlarında bazı hisler oluşmakta ve daha sonra da bu hislerini çeşitli şekillerde ifade ederek dışa vurmaktadırlar. Bu üç aşamalı süreç üzerinde, her bir aşamaya yüklenen kültürel etiketler de önemli rol oynamaktadır (Glaso ve Einarsen, 2006, s. 51, 52 ).

(32)

2.2. Zeka Kavramı

Zeka konusunda çoğu insan kolaylıkla çeşitli yargılarda bulunabilmektedir. Fakat zeka nedir? Sorusunu genellikle insanların büyük çoğunluğu tanımlamakta zorluk çekebilir. Zekânın ne olduğu ve mahiyeti uzun yıllar üzerinde çalışılan ilgi alanlarından biri olmuştur.

Halk arasında ve alan yazında zeka yıllarca farklı anlamlarda kullanılmış ve tanımlanmıştır. Okulda ve çevredeki arkadaşlar arasında kimlerin zeki olduğuna ilişkin bir soru sorulduğunda, verilen cevapların çoğunluğu hatta tamamına yakını dersleri ‘pekiyi’ olan öğrenciler olacaktır. Yine aynı soru toplumda insanlara yöneltildiğinde genellikle doktor, avukat, mühendis veya öğretmen gibi meslek grubunda olan kişiler olacaktır. (Titrek, 2011).

Bir diğer taraftan sınıfta çok mükemmel resimler çizip, müziğe yeteneği olan fakat bilişsel dersleri pekiyi olmayan kişiler acaba zeki değil midir? Veya çevrede çok büyük miktarlardaki paraları yönlendiren ama üniversite eğitimini almamış işadamlarının çalışmalarını başarıyla yönetme becerileri zeka ile ilgili değil midir? (Titrek, 2011).

Zekayla ilgili bu güne kadar pek çok tanım yapılmıştır. Her disiplin zekayla ilgili kendine uygun bir tanım yapmıştır, yapılan bu tanımlamalarda bireylerin bazen uyum sağlayabilme, bazende sorun çözme yeteneklerine ağırlık verilmiştir.

Zekayla ilgili bazı tanımlara bakacak olursak;

Zeka, “Zihnin öğrenme, öğrenilenlerden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneği” şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımda yaratıcılık zekanın en üst işlevi gibi görünmektedir (Öktem’den aktaran Demirel, 2006).

Piaget (1959) ise, “organizma ile çevresi arasındaki kendini uyarlama ile ilgili etkileşimlerin olduğu kadar tüm duyusal-hareketsel ve bilişsel nitelikteki ardışık uyumların yöneldiği denge durumunu kurma yeterliği” olarak tanımlamaktadır.

Bir başka tanıma göre zeka, beyne ait; bilgiyi öğrenme, kaydetme, eski bilgilerle ilişkilendirerek yeniden yorumlama, akılda tutma ve geri getirme, akıl yürütme, çağrışım yapma, algılama ve sezebilme gibi işlevleri kapsayan bir kapasitedir. (Erkuş, 1998, s. 31-40).

Zeka, cevaplandırmada ve çözüm bulmada sürati sağlayan, bir problemin çeşitli evreleri arasındaki yeni ilişkileri anlayabilmeyi gerçekleştiren kapasitedir. Bireyin öğrendikleri

(33)

bilgilerin miktarı, öğrenme hızı, öğrendikleri bilgi türü ve bilgiyi akılda tutma süresinde gözlenen değişiklik, onların zeka seviyelerindeki ve kısmen zeka biçimlerindeki farklılıklara bağlıdır (Kulaksızoğlu, 2005, s. 135).

Mayer ve Salovey zekayı objeler arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları görebilme ve ayrı olan parçaların birbirleriyle ilişkisini analiz edebilme yeteneği olarak tanımlamışlardır (Mayer ve Salovey, 1997, s. 235 ).

Gardner, zekâyı kişinin belli kültürel dokuda ürünler ortaya koyabilme, karşılaştığı probleme etkili ve verimli çözümler üretebilme ve çözülmesi gerekli yeni ve karmaşık problemleri keşfetme yeteneği olarak tanımlar (Özbay, 2001, s. 107 ).

Stenberg zekayı, çevresel unsurları seçme ve değiştirmede gerekli olan zihinsel yetenekler olarak tanımlamıştır. (Erkuş, 1998, s. 31-40 ).

Thurstone’a göre, zihinsel etkinliği gerekli kılan işler gruplanabilir. Bu gruplarda yer alan işlemler belirli ve diğerlerinden ayrı bir zihinsel gücü gerektirmektedir. Gruplardan her biri için gerekli olan zihin gücüne, temel faktör ya da yetenek adı verilmektedir (Demirel, 2006, s. 10).

Terman (1944), zekayı “soyut semboller üzerinde düşünebilme” yeteneği olarak tanımlamaktadır. Terman’ bireyin, soyut düşünebildiği ölçüde zeki olduğunu belirtmektedir.

William Sten’e göre zeka, bireyin düşündüğünü yeni durumlara bilinçli olarak aktarabilmesine ilişkin genel yetenektir (Demirel, 2006, s. 7).

Starddat’a göre zeka, bireyin zor, karmaşık, soyut, ekonomik, amaca uygun, sosyal değerleri olan ve orijinal nitelikler taşıyan zihinsel davranışları yapabilme; bu koşullar altında enerjisini davranışlar üzerinde toplayabilme ve heyecanlara karşı koyabilme yeteneğidir (Demirel, 2006, s. 7 ).

Eğitimcilerin, psikologların ve diğerlerinin vermiş oldukları tanımların hepsi de birbirinden farklıdır. Örneğin psikologlar zekâyı bir kapasite olarak tanımlarken, eğitimciler zekâyı performansa dönüşen yetenek olarak tanımlamaktadır. Bu tanımların kesiştiği noktalar; yüksek düzeyde yetenekler (soyut muhakeme, zihinsel temsil, problem çözme, karar verme), çevreye uyum ve öğrenme yeteneği olması konusundadır.

(34)

boyutlarda ele alarak incelemiş ve böylece birden fazla zeka tanımı ortaya çıkmıştır. Kimine göre soyut düşünme kimine göre uyum kimine göre zihinsel yetenek olarak tanımlanmıştır (Demirel, 2006, s. 7).

2.2.1. Zekanın ölçülmesi

Zekayı ölçmeye yönelik çalışmalar ilk olarak McKeen Cattel Galton (1822-1911) tarafından yapılmıştır. Galton yapmış olduğu çalışmalarda, temel duyuların duyarlılığını incelemiştir. McKeen Cattel Galton başlattığı bu geleneği, ABD’ye taşımış ve Thorndike ile birlikte zeka testleri ve zeka ölçümü için gereken temel kuramsal çalışmayı gerçekleştirmiştir.

Galton’un başlattığı bireyler arasındaki zihni yetenek farklarının incelenmesi akımına en büyük katkıyı yapan Alfred Binet’dir (1857-1915). Binet, zihnin imgelerden oluşmadığını, imgesiz düşünmenin her zaman mümkün olduğunu ortaya koymuştur. Binet’e göre, bireyin zekası hakkında güvenilir bir fikir edinmenin yolu, bireyi çözümü yüksek zihinsel işlemlerin kullanılmasını gerektiren problemlerle karşı karşıya getirmek ve bireyin yaptıklarını nesnel olarak saptamaktır (Toker, 1968, s. 24-29).

Binet, daha önceki yıllarda yaptığı yayınlarda her fırsatta öğrenme süreçlerini daha iyi anlamada eğitsel ölçeklerin yetersiz kaldığını, yeni testlere gereksinim olduğunu vurgulamıştır. Fransız Milli Eğitim Bakanlığı, 1904 yılında Binet’i geleneksel sınıf öğretiminden yararlanmada güçlük çeken çocukların eğitim problemleri üzerinde çalışan komisyonda görevlendirmiştir. Binet ve arkadaşları tarafından hazırlanan ilk ölçek, otuz maddeli “Zekanın Ölçümü Ölçeği” Simon’la birlikte 1905 yılında çocuklar için ilk zeka testini düzenlemiştir.

Bu ölçek 1908 ve 1911 yıllarında gözden geçirilmiştir. İlk kez Binet-Simon Ölçeği’nde okul başarısında önemli olan, zekanın temel öğelerini oluşturduğu düşünülen kavrama, bellek ve akıl yürütme gibi zihinsel yeteneklerin değerlendirilmesine gidilmiştir (Eripek, 2005, s. 87).

1996 yılında Terman (1877-1956) Binet-Simon Zeka Ölçeğini büyük ölçüde geliştirerek, Stanford-Binet Zeka Ölçeğini ortaya koymuştur

Binet, zekada altı özellik görmüş ve bu özelikleri şöyle sıralamıştır (Toker, 1968, s. 24-29).

a) Anlamak, b) Hüküm vermek,

(35)

c) Akıl yürütmek,

d) Düşünceye belirli bir yön vermek ve bunu devam ettirmek,

e) Düşünceyi, arzu edilen bir amacın gerçekleşmesine intibak ettirmek, f) Kendi kendini eleştirmek (Kendi yanlışlarını bulup düzeltmek).

2.3. Duygu ve Zeka İlişkisi

Duygu ve biliş ile ilgili yapılan çalışmaların çoğunluğunda duygu “emotion” ve biliş “cognition” kavramlarının birbiriyle iç içe kavramlar olduğu fark edilmiştir. Biliş kavramı, öğrenme, hafızada tutma ve problem çözme becerilerini kapsamaktadır. Başka deyişle biliş, sürekli ve maksatlı öğrenme sürecini içermektedir. Öyle ki Damasio’ya göre: “Akıl, mantıklı biçimde düşünme ve çıkarsama yapma yeteneği iken; duygu, genellikle belirli bir zihinsel içerik tarafından harekete geçirilen, beyinde ve vücutta meydana gelen değişiklerdir” (Aslan, 2009, s. 33).

Descartes’e göre, “duygular, kişilerin düşüncelerine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Buna göre kişi, öfkeli olmaya değeceğinin düşündüğünde öfkelenecektir. Dolayısıyla Descartes, akılla duyguyu birbirinden ayırmıştır. Ona göre, duygular kontrol edilmesi gereken ilkel unsurlardır.” Buna karşın Cooper ve Sawaf, akıl ve duygu arasındaki ilişkide;

“Senge’nin, akıl ile sezgi ve kafa ile kalp arasında seçim yapılmaması gerektiği ve eğer yapılırsa, bunun tek ayak üzerinde yürümek ya da tek gözle görmekten başka anlam ifade etmeyeceğinin” belirten sözüne işaret etmiştir. Bu yaklaşıma göre, bilişle duygunun bir arada etkin işleyişi söz konusudur. Benzer görüşle, 1994 yılında yayınlanan “Descarts’in yanılgısı” kitabında Damasio, duygunun, akıl yürütme sürecini bozmak yerine, destekleyeceğini savunmuştur (Aslan, 2009, s. 33).

Duygu ve zeka arasındaki ilişki ile ilgili literatür incelendiğinde bu konudaki yaklaşımların klasik ve modern olarak ikiyi ayrıldığını görüyoruz.

2.3.1. Duygusal Zeka Kavramının Tarihçesi ve Tanımı

Duygusal zekâ kavramı akademik bir terim olarak ilk defa 1985 yılında Wayne Leon Payne adlı bir Amerikalı öğrencinin doktora tezinde yer almıştır. Duygusal zeka kavramına sonraki beş yıl içinde hiçbir bilimsel makalede rastlamamıştır (Hein, 2005).

(36)

Gardner 1983 yılında “Çoklu Zekâ” teorisinde kişinin içsel dünyasını bilmesi ile sosyal beceri ayrımını ortaya koymuştur. Bu kişiler arası ve içsel zekâ ayrımı duygusal zekâ teorilerinin gelişiminin temelini oluşturmaktadır (Mayer, Caruso ve Salovey, 1999). Duygusal zeka kavramını 1990 yılında tanımlayan ilk bilim adamları Mayer ve Salovey’dir. Mayer ve Salovey’e göre duygusal zeka, “kendinin ve başkalarının duygularını izleme, bunlar arasında ayırım yapma ve bunlardan elde ettiği bilgileri düşünce ve davranışlarına yön vermede kullanabilme yeteneği” olarak tanımlamışlardır (Mayer ve Salovey, 1993, s. 433).

Daniel Goleman ise 1995 yılında yayınlamış olduğu "Duygusal Zekâ" adlı kitabında; "Duygusal zekâyı, kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek tatmini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkasının yerine koyabilme ve umut besleme yetenekleri olarak tanımlamaktadır (Goleman, 2005).

Bar-On (1997)’a göre duygusal zekâ; bireyin kendisini ve diğerlerini etkin şekilde anlamasını, kendisini ifade etmesini, kişilerle ilişki kurmasını ve o anda içinde bulunduğu çevreye uyum sağlayıp onunla başa çıkabilmesini sağlayan duygusal ve sosyal yeteneklerden oluşur (Cumming, 2005, s.3).

Bar-On’a ilaveten, Baltaş (2006,s.7) da duygusal zekâyı başa çıkma becerileriyle ilişkilendirmiş ve duygusal zekâyı; “bireyin kendisiyle ve başkalarıyla başa çıkabilmeyi kolaylaştıran duyguları tanıma, anlama ve etkin biçimde kullanma yeteneğidir” şeklinde tanımlamıştır.

Öte yandan, Tuğrul (1999) duygusal zekâyı tanımlarken, duygularının farkında olma, duygularla başa çıkabilme yeteneklerinin yanı sıra, kendini motive etme, empati kurabilme ve ilişkileri yönetebilme becerilerini de sıralamıştır.

Duygusal zekânın bireysel ve sosyal yaşantıdaki rolünün altını çizen ve Konrad ve Hendl (2001) tarafından yapılan bir başka araştırma da duygusal zekâyı, kendini ve başkalarını motive edebilmek için, serinkanlılık, gayret, sebat gibi yeteneklerden oluşan kaliteli bir duygusal kompozisyon olarak açıklamıştır.

Duygusal zekâ, bireyin kendisinin ve başka insanların duygularını diğerlerinden ayırt edebilme ve onları düşünce ve eylemlerinde rehber olarak kullanmak için izleme yeteneğini kapsayan sosyal zekânın bir tipi olduğu ve duyguların bireyin yararına kullanılmasına yönelmesi yönündedir (Jaeger, 2003, s. 620).

(37)

Duygusal zekâ; kişinin kendisinin ve başkalarının duygularını kontrol etme, bunlar arasında seçim yapabilme ve kişinin bu duygularını hayatına yön vermede kullanabilme yeteneğini içeren sosyal zekânın bir tipidir (Mayer, Caruso ve Salovey, 1999).

Duygusal zekâya dair, farklı araştırmacılar tarafından getirilen pek çok tanım bulunmakla beraber, bu çeşitlilik, bir kafa karışıklığı yaratmanın aksine, duygusal zekânın daha iyi anlaşılmasında zengin ve tutarlı bir kaynak sağlamaktadır.

Duygusal zekâ ile ilgili yapılan tanımlarda belirtildiği üzere, bireyin yaşama kalitesinin, başarmalarının belirleyicisi olarak, bireyin kendi duygularını anlaması, tanıması, bu duyguları uygun şekilde kontrol edebilmesi ve kendi motivasyonu ile ilişkili bireysel yetenek ve becerilerle, karşısındaki bireylerin duygularını fark edip, kendini onların yerine koyabilmek ve çevresindeki kişilerle iyi ilişkiler içinde etkileşim kurabilmekle ilişkili sosyal yetenek ve becerilerin bileşkesidir.

Duygusal zekâ tek boyutlu bir kavram değildir. Duygusal farkındalık, dışavurum, bağımsızlık, özsaygı, kendini gerçekleştirme, empati, sosyal sorumluluk, sosyal ilişkiler, problem çözme, esneklik, strese dayanma, dürtü kontrolü, mutluluk ve iyimserlik gibi pek çok boyutu içeren bir kapsamdır. Tüm bunlar göz önüne alındığında duygusal zekânın eğitim ve psikoloji alanlarına katkısı yadsınamaz düzeydedir.

2.3.2. Bilişsel Zeka (IQ) ve Duygusal Zeka (EQ) Arasındaki İlişki

Bireyin zeka fonksiyonlarını değerlendirmekte IQ’nun önemine karşılık, bireyin duygusal sentez, tespit ve fonksiyonlarını EQ ortaya koymaktadır (Dogan, 2005, s. 111). Neredeyse yüz yıldır, yüz binlerce birey üzerinde yapılmış araştırmalara dayanan IQ’nun aksine, duygusal zeka yeni bir kavramdır (Goleman, 2005).

IQ ve EQ birbirlerine karşıt değil, birbirinden ayrı yetilerdir. Bütün bireylerde, akıl ve duygusal hassasiyet karışıktır. Aslında IQ ve duygusal zekanın bazı yönleri arasında az da olsa bir bağlantı vardır, ancak bu o kadar ufaktır ki, IQ ile duygusal zekanın birbirinden bağımsız olgular olduğunu açıkça ortaya koymaktadır (Goleman, 2005).

Bu yönde yapılan çalışmalarda ise yalnızca zeki olmanın, hayatın her alanında başarılı olmak için yeterli olmadığını, insan zekâsının yalnızca bir kavramla açıklanamayacağını ve zekânın çok boyutlu, zihinler arası bir alışverişin sonucu olduğunu ortaya koymuşlardır (Mayer ve Saloyev, 1990).

(38)

Kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek tatmini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkasının yerine koyabilme ve umut besleme.

2.3.3. Duygusal Zekanın Önemi

Uzun Yıllardır, bireylerin işlevselliğinin ve başarısının IQ (Intelligient Quotient-Zeka Katsayısı) ile doğru orantılı olduğu bilinmekteydi. Son zamanlarda yapılan çalışmalarla duygusal zekanın, yani EQ’nun da başarıda önemli rolü olduğu düşünülmeye başlanmıştır. (Dogan, 2005, s. 111). Yüksek IQ düzeyine sahip bireylerin akademik düzeyde oldukça başarılı olmalarına karşın, iş yaşamlarında, kişiler arası ilişkilerinde ve özel yaşantılarında aynı düzeyde verimli olamamaları araştırmacıları, kişinin hayat başarısında, IQ’nun ötesinde bir takım etmenler olduğunu düşünmeye yöneltmiştir (Cooper ve Sawaf, 1997). Bilim adamları duygusal zekanın her yaşta geliştirilebileceğini, IQ gibi “kader” olmadığını, ifade etmektedirler. Duygusal zekânın geliştirilebilir bir zeka olabilmesi önemini çok daha fazla arttırmaktadır.

Duyguların zihinsel yaşam içindeki gücünü anlamaya çalışırken en fazla merak konusu olan, hırsla harekete geçip her şey yatıştıktan sonra pişmanlık duyduğumuz o anlardır; buradaki soru nasıl bu kadar kolayca mantıksız olabildiğimizdir. Fevri duyguların akla üstün geldiği anlar amigdalanın esas rolünü gözler önüne serer.

Duyu organlarından gelen sinyaller, amigdalanın her türlü sıkıntılı deneyimi taramasını sağlar. Bu da amigdalayı, psikolojik gözcü konumuyla ruh dünyamızda merkezi bir yere yerleştirir. Amigdala her durumu, her algıyı sorgular, ancak bunu en ilkel bir soru biçimiyle, “Bu benim nefret ettiğim şey mi? Bana zarar verir mi? Benim korktuğum bir şey mi?” şeklinde yapar. Eğer bu soruların cevabı bir şekilde “evet” ise, amigdala adeta bir sinirsel alarm gibi anında tepki verir ve bir kriz var mesajını beynin geri kalan kısımlarına iletir (Goleman, 2005, s. 41-43).

Bu durumla baş edebilme yollarından biri özbilinç, duyguları yönetme, duyguları güdüleme gibi alt boyutları içeren duygusal zekâ ile mümkündür.

Duygusal zekâ kuramı, duygusal zekâyı, bilişsel ve duygusal sistemlerin üretici bir bileşimi olarak ele almasından ötürü, o tarihe kadar öne sürülmüş olan sosyal ve bilişsel kuramların ötesine geçebilmeyi başarmıştır (Mayer, 2001).

Şekil

Tablo 1. Çalışmamıza Katılanların Sosyo-Demografik Özellikleri
Tablo 2. Katılımcıların Sporcu ve Sedanter Olarak Ailevi Özellikleri
Tablo 3. Sporcuların Branşları ve Branş Seviye Özellikleri
Tablo 4. Araştırmaya Katılanların Toplam Duygusal Zeka Puanları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bireylerin risk alma düzeyleri cinsiyet değişkenine göre değerlendirildiğinde ise erkek katılımcıların bayanlara oranla ahlaki yönden risk alma puanları daha

Katılımcıların aktif spor yapma durumuna göre bireysel sorumluluk ölçeği ile gençlik liderlik ölçeği alt boyutlarının karĢılaĢtırılması incelendiğinde; öğrenci

Elazığ‟da 3 aylık özel düzenlenmiş ve kontrolü yapılmış benzer bir araştırmada, güç kuvvet egzersizlerinin çocukların sportif yeteneklerini ve fiziksel

Öğrencilerinin kişilik özellikleri ile psikolojik dayanıklılık düzeylerinin Spor yapma yılı değişkeni açısından incelenmesi sonucunda Öz Disiplin, Uyumluluk

Anlatının ilk kahramanı olarak sahnede yer alan Serçekuş’un düşünen ve insani özellikler göstererek tefekkür eden bir kahraman olduğu anlatıda net bir şekilde

1) Fırçasız olmaları: Adım motorlarında fırçalar mevcut değildir. Genellikle elektrik motorlarında bulunan fırça ve komütatör elemanlarının bulunması elektriksel

D karar birimi mevcut girdi karışımıyla OD tsa noktasına ulaşırsa, ki teorik olarak etkin sınırı aşması mümkün değildir, teknik ve ölçek etkinliğinin yanında, eş

Malzeme yönetimi biriminin; malzemenin tedarikinden, son kullanıcı tarafından tüketilmesine kadar gelişen tüm işlemleri bir süreç olarak değerlendirmesi ve bu