• Sonuç bulunamadı

2006-2007 Turkcell Süper Liginde seçilmiş futbol kulüplerinin yönetici yeterliliklerinin mukayeseli olarak karşılaştırılması (Konyaspor,Sivasspor ve Trabzonspor Örneği)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "2006-2007 Turkcell Süper Liginde seçilmiş futbol kulüplerinin yönetici yeterliliklerinin mukayeseli olarak karşılaştırılması (Konyaspor,Sivasspor ve Trabzonspor Örneği)"

Copied!
115
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SPOR YÖNETİCİLİĞİ ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

2006–2007 TURKCELL SÜPER LİGİNDE

SEÇİLMİŞ FUTBOL KULÜPLERİNİN YÖNETİCİ

YETERLİLİKLERİNİN MUKAYESELİ OLARAK

KARŞILAŞTIRILMASI

(KONYASPOR, SİVASSPOR ve TRABZONSPOR ÖRNEĞİ)

Danışman

Yrd. Doç. Dr. İ. Bülent FİŞEKÇİOĞLU

Hazırlayan

Halil TANIR

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SPOR YÖNETİCİLİĞİ ANABİLİM DALI

Tezin Adı : 2006–2007 Turkcell Süper Liginde Seçilmiş Futbol Kulüplerinin

Yönetici Yeterliliklerinin Mukayeseli Olarak Karşılaştırılması (Konyaspor, Sivasspor ve Trabzonspor Örneği)

Danışman : Yrd. Doç. Dr. İ. Bülent FİŞEKÇİOĞLU

Hazırlayan : Halil TANIR

Jüri Üyeleri :

Yrd. Doç. Dr. Hayri DEMİR Yrd. Doç. Dr. Halil TAŞKIN

Danışman

(3)

İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER... i ŞEKİLLER LİSTESİ... iv TABLOLAR LİSTESİ... v 1. GİRİŞ... 1 2. LİTERATÜR BİLGİ ... 2 2.1. Yönetim Bilimi ... 2

2.1.1. Yönetim Biliminin Tanımı ...2

2.1.1.1. Yönetim Kavramı ve Gelişimi ...2

2.1.1.2. Yönetim ve Tanımı...3

2.1.1.3. Yönetim Biliminin Yapısı ve Gelişimi...4

2.1.1.3.1. Endüstri Devrimi Öncesi Dönem ...4

2.1.1.3.2. Klasik Yönetim Yaklaşımı Dönemi ...4

2.1.1.3.2.1. Bilimsel Yönetim Yaklaşımı “Taylorizm” ...4

2.1.1.3.2.2. Yönetim Süreci Yaklaşımı “Fayolizm” ...5

2.1.1.3.2.3. Bürokrasi Yaklaşımı ve Max Weber ...7

2.1.1.3.3. Neo-Klasik Yönetim Yaklaşımı Dönemi...8

2.1.1.3.4. Modern Etkiler Dönemi...8

2.1.2. Spor Yönetimi...9

2.1.2.1. Yönetim Çeşitleri ve Spor Yönetimi...9

2.1.2.2. Spor Yönetiminin Tanımı...10

2.1.2.3. Spor Alanında Yönetim Unsurları...10

2.1.2.4. Spor Yönetiminin Amacı...11

2.1.2.5. Spor Yönetiminin Alanları ...11

2.1.2.6. Türkiye’de Spor Yönetiminin Gelişimi...12

(4)

2.1.2.6.2. Türk Sporunda İlk Federe Örgütlenmeler...14

2.1.2.6.3. Federatif Yapının Gelişmeye Başlaması ve İstanbul Futbol Birliği...14

2.1.2.6.4. İstanbul Futbol Kulüpleri Ligi Dönemi (1910–1914) ...14

2.1.2.6.5. İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi ...15

2.1.2.6.6. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) Dönemi (1922–1936) ...15

2.1.2.6.7. Türk Spor Kurumu Dönemi (1936–1938) ...16

2.1.2.6.8. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Dönemi ve Sonrası...17

2.1.2.6.9. Profesyonel Futbolun Özerkliği ve Türkiye Futbol Federasyonu...17

2.1.2.6.10. Spor Kulüpleri ...19

2.1.2.6.11. Planlı Döneme Geçiş (1963–1986) ...21

2.1.2.6.12. 3289 Sayılı Kanun ve Bugüne Kadar Olan Gelişim (1986 ve Sonrası) ...23

2.2. Yöneticilik ve Spor Yöneticiliği ... 23

2.2.1. Yöneticiliğin Özellikleri...24

2.2.1.1. Yönetici Kimdir?...24

2.2.1.1.1. Liderlik (Önderlik) ve Yöneticilik ...25

2.2.1.2. Spor Yöneticiliği ...27

2.2.1.2.1. Etkili Spor Yöneticiliği İlkeleri...29

2.2.1.3. Spor Yöneticiliğinde Kademeler...30

2.2.1.3.1.Birinci Kademe Yöneticiler ...31

2.2.1.3.2. Orta Kademe Yöneticiler ...31

2.2.1.3.3. Üst Yöneticiler ...31

2.2.1.4. Spor Yöneticilerinde Aranan Özellikler...32

2.2.1.5. Yöneticilikte Yeterlilik Alanları ...35

2.2.1.5.1. Teknik Yeterlilikler ...35

2.2.1.5.2. Beşeri Yeterlilikler ...35

2.2.1.5.3. Kavramsal Yeterlilikler ...36

2.2.1.6. Spor Yöneticisinin Görevleri ...38

(5)

2.3. Spor Yöneticilerinin Yeterlilikleri Araştırması ... 40

2.3.1. Problem...40

2.3.1.1. Spor Yöneticilerinin Yeterlilik Alanları...42

2.3.1.1.1. Karar Verme...42 2.3.1.1.2. Plânlama...43 2.3.1.1.3. Örgütleme ...44 2.3.1.1.4. Örgütsel İletişim...45 2.3.1.1.5. Değerlendirme (Kontrol) ...46 2.3.1.1.6. Halkla İlişkiler...47 2.3.1.1.7. Problem Çözme ...48 2.3.1.1.8. Spor Teknolojisi ...48 2.3.1.1.9. Kişisel Yeterlilikler ...49

2.3.1.1.10. Meslek Alanlarına İlişkin Yeterlilikler...49

2.3.1.1.11. Uygulama ...49 3. MATERYAL VE METOT ... 51 3.1. Materyal... 51 3.2. Metot ... 51 3.3. İstatistikî Analizler... 51 4. BULGULAR... 52 5. TARTIŞMA VE SONUÇ ... 85 7. SUMMARY... 97 8. KAYNAKLAR ... 99 10. TEŞEKKÜR ... 104 11. EKLER ... 105

(6)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Spor Kulüplerinde Yönetici Kademeleri... 31

Şekil 2: Yöneticilerin Göstermesi Gereken Yeterlilik Alanları ... 34

Şekil 3: Yönetim Kademelerine Göre Yeterlilik Alanları... 36

Şekil 4: Yöneticilerin İletişimdeki Rolü ... 46

(7)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Konyaspor Kulübü’nde Görev Yapmakta Olan Yöneticilerin

Tanıtıcı Özelliklerine İlişkin Verilerin Dağılımı...52

Tablo 2. Sivasspor Kulübü’nde Görev Yapmakta Olan Yöneticilerin Tanıtıcı Özelliklerine İlişkin Verilerin Dağılımı ...53

Tablo 3. Trabzonspor Kulübü’nde Görev Yapmakta Olan Yöneticilerin Tanıtıcı Özelliklerine İlişkin Verilerin Dağılımı...53

Tablo 4. Yöneticilerin Tanıtıcı Özelliklerine İlişkin Verilerin Dağılımı...54

Tablo 5. Spor Yöneticiliği Alanında Eğitime İlişkin Verilerin Dağılımı ...55

Tablo 6. Planlama ve Organizasyon Bilgisine Sahip Olmaya İlişkin Verilerin Dağılımı ...55

Tablo 7. Hızlı ve Doğru Karar Verebilmeye İlişkin Verilerin Dağılımı...55

Tablo 8. Sporla İlgili Teknolojik Gelişmeleri Takip Etme ve Yeniliklere Açık Olmaya İlişkin Verilerin Dağılımı ...56

Tablo 9. Diğer Yöneticilerle İlişkilere Yönelik Verilerin Dağılımı ...56

Tablo 10. Değişen Şartlara Uyum Sağlamaya İlişkin Verilerin Dağılımı ...57

Tablo 11. Yöneticilerin Basın ile İletişimlerine İlişkin Verilerin Dağılımı ...57

Tablo 12. Yöneticilerin Yöneticilik Sürelerine İlişkin Verilerin Dağılımı...57

Tablo 13. Kulüp Yöneticiliği Deneyimine İlişkin Verilerin Dağılımı...58

Tablo 14. Daha Önce Herhangi bir Sportif Branşla Uğraşmaya İlişkin Verilerin Dağılımı ...58

Tablo 15. Daha Önce Herhangi bir Sportif Branşla Uğraşan Yöneticilerin Uğraştıkları Branşlara İlişkin Verilerin Dağılımı...59

Tablo 16. Daha Önce Herhangi bir Sportif Branşla Uğraşan Yöneticilerin Uğraşma Amaçlarına İlişkin Verilerin Dağılımı...59

Tablo 17. Yabancı Dil Bilme Düzeylerine İlişkin Verilerin Dağılımı ...60

Tablo 18. Kulüplerin, Yöneticilerinin Spor Yöneticiliği Alanında Eğitim Açısından Karşılaştırılması...60

(8)

Tablo 19. Kulüplerin, Yöneticilerinin Planlama ve Organizasyon Bilgisine Sahip

Olmaları Açısından Karşılaştırılması ...61 Tablo 20. Kulüplerin, Yöneticilerinin Alınan Kararlarda Etkinliği

Yönünden Karşılaştırılması ...62 Tablo 21. Kulüplerin, Yöneticilerinin Hızlı ve Doğru Karar Verebilme Yetisi

Açısından Karşılaştırılması...63 Tablo 22. Kulüplerin, Yöneticilerinin Sporla İlgili Teknolojik Gelişmeleri Takip

Etme ve Yeniliklere Açık Olma Açısından Karşılaştırılması ...64 Tablo 23. Kulüplerin, Yöneticilerinin Diğer Yöneticilerle İlişkileri

Açısından Karşılaştırılması...65 Tablo 24. Kulüplerin, Yöneticilerinin Kulüp İçinde Değişen Şartlara Uyumları

Açısından Karşılaştırılması...66 Tablo 25. Kulüplerin, Yöneticilerinin Basın İle İletişimleri Açısından Karşılaştırılması ...66 Tablo 26. Kulüplerin, Yöneticilerinin Kulüp Yöneticiliği Deneyimleri

Açısından Karşılaştırılması...67 Tablo 27. Kulüplerin, Yöneticilerinin Daha Önce Herhangi bir Sportif Branşla

Uğraşmaları Açısından Karşılaştırılması...68 Tablo 28. Kulüplerin, Herhangi bir Sportif Branşla Uğraşan Yöneticilerinin

Uğraştıkları Branşlar Açısından Karşılaştırılması...70 Tablo 29. Kulüplerin, Herhangi bir Sportif Branşla Uğraşan Yöneticilerinin

Uğraşma Amaçları Açısından Karşılaştırılması...71 Tablo 30. Kulüplerin, Yöneticilerin Yabancı Dil Bilme Yetisi Açısından

Karşılaştırılması ...70 Tablo 31. Mezuniyete Göre Spor Alanında Eğitime İlişkin Verilerin Dağılımı ...71 Tablo 32. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Planlama ve Organizasyon Bilgisine

Sahip Olma Açısından Karşılaştırılması...72 Tablo 33. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Kulüp İçinde Alınan Kararlarda

Etkinlikleri Açısından Karşılaştırılması ...73 Tablo 34. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Bir Problem Durumunda Hızlı ve Doğru

(9)

Tablo 35. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Sporla İlgili Teknolojik Gelişmeleri Takip Etme ve Yeniliklere Açık Olma Açısından Karşılaştırılması...75 Tablo 36. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Diğer Yöneticilerle İlişkileri

Açısından Karşılaştırılması...76 Tablo 37. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Kulüp İçinde Değişen Şartlara

Uyumları Açısından Karşılaştırılması ...76 Tablo 38. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Basın ile İletişimleri Açısından

Karşılaştırılması ...80 Tablo 39. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Deneyimleri Açısından Karşılaştırılması ...81 Tablo 40. Mezuniyete Göre Herhangi bir Sportif Branşla Uğraşmaya İlişkin

Verilerin Dağılımı ...82 Tablo 41. Mezuniyete Göre Sporla Uğraşan Yöneticilerin Uğraştıkları Branşlar

Açısından Karşılaştırılması...81 Tablo 42. Mezuniyete Göre Sportif Branşla Uğraşan Yöneticilerin Uğraşma ... Amaçları Açısından Karşılaştırılması...82 Tablo 43. Mezuniyete Göre Yöneticilerin Yabancı Dil Bilme Yetisi

Açısından Karşılaştırılması...83 Tablo 44. Yöneticilik Yapma Sürelerinin Kulüplere Göre Karşılaştırılması...84 Tablo 45. Yöneticilerin Mezuniyete Göre Yöneticilik Süreleri Açısından

(10)

1. GİRİŞ

Tarih boyunca insan ilişkilerinin en önemli esaslarından biri yönetim ve yöneticilik olmuştur. Yöneticilik her alanda olduğu gibi sporda da büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle etkili ve başarılı bir yönetim için yöneticilerin belirli yeterliliklere sahip olmaları gerekmektedir.

Ülkemizde spor, günümüze kadar bu alanda eğitim almamış, sporu seven gönüllü kişiler tarafından yönetilmiştir. Spora verilen önemin her geçen gün artması, sporun bir endüstri haline dönüşmesi, gelişen ve değişen spor anlayışı spor yönetiminin önemini arttırmıştır. Bu nedenlerden dolayı ülkemiz spor yönetimi alanında eğitim almış; profesyonel spor yöneticilerine ihtiyaç duymaktadır.

Son yıllarda yerel yönetimler ve özel işletmeler sayesinde spor işletmelerinin sayısında önemli bir artış meydana gelmiştir. Spor alanında hizmet veren resmi ve özel kuruluşların idareci kadrosunda spor ve spor yönetimi bilgisine sahip olmayan kişiler bulunmaktadır. Günümüzde spor yöneticiliği bir meslek olarak kabul edilmekle beraber, sporun sadece istek ve hevesle yönetilemeyeceği bilinmektedir. Spor alanında görev alan yöneticiler sporu sevmelerinin yanında, kişisel beceri, tecrübe, mesleki bilgi ve spor yöneticiliği eğitimine sahip olmalıdır. Spor yönetiminin öneminin daha iyi anlaşılması ile üniversitelerin Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulları’nın bünyesinde Spor Yöneticiliği bölümleri açılmakta ve bu söz konusu bölümlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bunun yanı sıra kurs, seminer ve panel gibi yöneticilerin kendilerini geliştirmelerine yönelik eğitim faaliyetleri düzenlenmektedir.

Eğitilmiş insan unsuru, her alanda olduğu gibi spor alanında da önemli bir yer tutmaktadır. Spor organizasyonlarının amaçlarına ulaşabilmeleri, diğer unsurların yanında, eğitimli spor yöneticileri ile mümkün olabilmektedir. Ancak yapılacak spor yöneticiliği eğitiminin nitelik ve nicelik yönünden istenilen düzeyde olması bunların nerelerde çalıştıkları ve çalıştıran kuruluşların hangi özellikleri aradıkların bilinmesi ile yakından ilgilidir. Bu bağlamda profesyonel futbol kulüplerinde görev yapmakta olan yöneticilerin de belli bir spor yöneticiliği eğitimine sahip olmalarının yanı sıra kişisel beceri, mesleki bilgi, tecrübe ve spor yöneticiliği ile ilgili birçok yeterliliğe sahip olmaları gerekmektedir.

(11)

2. LİTERATÜR BİLGİ

2.1. Yönetim Bilimi

2.1.1. Yönetim Biliminin Tanımı

Yönetim Bilimcileri, bu bilim kolu için çeşitli sözcükler kullanmışlardır. Yönetim Bilimi (Science Administrative) veya çoğul olarak (Sciences Administratives), Kamu Yönetimi Bilimi ve Yönetim Sosyolojisi (Sociologie Administrative), Örgütlerin Sosyolojisi (Sociologie des Organisation), Yönetim Teorisi (Theorie de I’ Administration), gibi isimler ve Birleşik Amerika da kullanılan Kamu Yönetimi (Public Administration), Fransızca (Administration Publigue) sözcükleri kullanılmaktadır (Gournay 1967).

Toplumların ihtiyaçlarını karşılamak, problemlerini çözmek için oluşturulan kurum ve kuruluşlar toplumsal hayatta bir işbölümünün kurulmasına yol açar. Toplumun ihtiyaçlarını gidermek ve problemlerini halletmek, genellikle bir kişiden ziyade kişilerin bir araya gelerek güçlerin birleştirilmesini zorunlu kılar. Toplumun gittikçe artan ihtiyaç ve sorunları, toplumsal birimlerin sayıca artmasını da sağlar. Dolayısıyla toplumsal ihtiyaçları karşılamak, bir toplumsal sorunu çözmek için insanların güç birliği ve kendi aralarında iş bölümü yapmalarını gerekli kılar. Bu açıdan yönetim hem evrenseldir hem de toplumsal birimlerin ihtiyaçlarını karşılamak için gereklidir (Doğar 1997).

Yönetim bilimi, merkezi ve yerel politik makamların kararlarını hazırlamak, yürütmek veya uygulamakla görevli insanların çalışmalarını değerlendiren sosyal bilimlerin bir koludur. Yönetim bilimi, bir yandan kamu yararına görevler verilen politik iktidarın organlarının kuruluşu, yapısı ve çalışmalarında görev alan veya etkisi altında kalan kişilerin ve grupların davranışlarını inceleme, açıklama ve tanımlamaya yönelen sosyal bilimlerin bir koludur (Gournay 1967).

2.1.1.1. Yönetim Kavramı ve Gelişimi

Tarihi çok eski dönemlere kadar indirilebilen, oldukça geniş ve gelişmiş örneklerine rastlama olanağı bulunan yönetim kavramının esas gelişimi ise yaklaşık olarak bir asırdan bu yana devam etmektedir (Erdoğan 1987).

(12)

İnsanlar, toplu olarak yaşamaya başladıklarından bu yana, bir düzen kurmuş, kendilerine bir yönetici seçmiş ve içlerinden birisinin yönetimini kabul etmişlerdir. Günümüzün gelişmiş toplum düzeyinde, idareci ve idare edilenlerin önemi artmış, iki grup arasındaki fark daha açık olarak görülmüştür. Büyük bir insan topluluğu olan devletin yöneticisi olabileceği gibi, belirli bir işi yapmak için bir araya gelen insanların da yöneticilerinin olması zorunluluktur (Erdoğan 1987). Görüldüğü gibi yönetim kavramı insanlık tarihi ile yaşıttır. Bu zaman içerisinde yönetim unsurlarını gerçekleştirebilen yöneticiler başarılı olmuşlar ve tarihin akışını değiştirmişlerdir.

2.1.1.2. Yönetim ve Tanımı

Yönetim alanında kullanılan sözcüklerin fazlalığı dikkati çekmektedir. Örneğin dilimizde, yönetim sözcüğü, idare, işletme, sevk ve idare, girişim (teşebbüs), müdüriyet, başkanlık sözcükleri karşılığında, İngilizce’de management ve administration, Fransızca’da administration ve gestion gibi sözcükler birbirleri yerine kullanılabilmektedir (Başaran 1984).

Yönetim, toplumsal ihtiyaçların bir kesimini karşılamak üzere kurulan bir örgütte, önceden belirlenmiş amaçları gerçekleştirecek işleri yapmak için bir araya getirilen insan gücünü ve diğer kaynakları örgütleyip koordine ederek eyleme geçirme sürecidir (Başaran 1984).

Yönetim, belirlenmiş örgüt amaçlarına ulaşmak için grup üyelerinin çabalarını ve diğer kaynakları kullanarak planlama, organizasyon, liderlik etme ve kontrol etme sürecidir (Stoner 1978).

Yönetim, başkalarına bir iş yaptırmak, başkaları aracılığıyla iş görmek, bir grubu (kümeyi) belli bir hedefe yöneltmek gibi deyimlerle tanımlanan bir süreçtir (Tosun 1989).

Yönetim, bir gruba bağlı kişilerin çabalarının ortak bir amaca yöneltilmesine yol gösterme, önderlik etme ve bunların kontrolünü sağlamadır (Newman 1972).

İşletmenin yeterli olarak işleyişinin planlanması düzenlenmesi ve bunlarla ilgili olarak planlara uymayı sağlayacak prosedürlerin konması ve korunması, teşebbüs içinde çalışan görevlilere önderlik, gözetim ve işletmenin işleyişini sağlama gibi işlemlerin hepsini birden kavrayan terimdir (Güvemli 1981).

(13)

Yönetim örgüt amaçlarının etkili ve verimli bir biçimde gerçekleştirilmesi amacıyla, planlama, örgütleme, yürütme, eşgüdüm ve denetim işlevlerine ilişkin kavram, ilke, teori ve tekniklerin, sistemli ve bilinçli bir şekilde, beceriyle uygulanması etkinliklerinin tümüdür (Eryılmaz 1986).

2.1.1.3. Yönetim Biliminin Yapısı ve Gelişimi

Yönetim biliminin gelişimine ilişkin çeşitli görüş ve anlayışlar ortaya çıkmıştır. Bu görüşler sırasıyla Endüstri Devrimi Öncesi Dönem, Klasik Dönem, Neo-klasik Dönem, Modern Etkiler Dönemleri’dir (Karagözoğlu 1994).

2.1.1.3.1. Endüstri Devrimi Öncesi Dönem

Yönetim uygulama ve düşüncelerini M.Ö. ki dönemlere kadar indirmek ve günümüzdeki yönetim kavramı ilke ve tekniklerine benzer bazı görüş ve düşüncelere rastlamak mümkündür. Hatta yönetim düşünce ve uygulamalarının Sümer, Babil, Eski Mısır, Çin, Yunan ve Roma gibi medeniyetlerde oldukça ileri bir düzeye ulaştığı dikkat çekmektedir (Karagözoğlu 1994).

2.1.1.3.2. Klasik Yönetim Yaklaşımı Dönemi

Klasik yönetim yaklaşımı dönemi içerisinde üç değişik yönetim yaklaşımı bulunmaktadır. Bunlar: Bilimsel Yönetim Yaklaşımı, Yönetim Süreci Yaklaşımı ile Bürokrasi Yaklaşımı’dır (Karagözoğlu 1994).

2.1.1.3.2.1. Bilimsel Yönetim Yaklaşımı “Taylorizm”

Taylor, işçi olarak girdiği endüstri sektöründe ustabaşılığa ve mühendis olduktan sonra başmühendisliğe kadar yükselmiş bir kişidir. 1911 yılında yayınlanan The Principles of Scientifıc Management (Bilimsel Yönetim İlkeleri) adlı eseri ile adını duyurmuştur.

Taylor’a göre yönetim, üretim açısından değerlendirilmektedir. Buna göre yöneticinin görevi de, sistem içinde aksayan unsurları bularak buna müdahale etmek ve hedeflere ulaşılmasını sağlamaktır (Karagözoğlu 1994).

(14)

Taylor daha çok alt kademelere ve icrai faaliyetlere ilişkin verimlilik kural ve yöntemlerini ortaya koymuş ve özellikle yönetim sürecinin bilimsel biçimde incelenebileceğini ve bu inceleme sonucunda ortaya konacak ilkelerin, verimliliği arttıran birer araç olarak kullanabileceğini kanıtlamış, böylece yöneticiliği gelenekler ve eski yöntemlerden kurtararak ona bilimsel bir nitelik kazandıran değerli çalışmalarda bulunmuştur (Tosun 1989).

Taylor, Bilimsel Yönetimi Yaklaşımı’nı şu şekilde özetlemektedir: — Gelişigüzel çalışma değil, bilimsellik

— Anlaşmazlık değil, ahenk ve eşgüdüm — Bireycilik değil, birlikte çalışma (işbirliği) — Düşük verim değil, en fazla çıktı (output)

— Herkesin en yüksek verimliliğe ulaşabilmesi için eğitim

Görüldüğü gibi bilimsel yönetim yaklaşımı iş veriminde artış sağlamak için üretimin teknik yönüne ağırlık vermektedir. Bir işletmenin, daha çok alt kademelerindeki işlerin incelenmesi, standartlar belirlenmesi, ücret sistemlerinin geliştirilmesine ilişkin esaslar ortaya koyarken insan öğesini dikkate almaması, bedenen ve ruhen yıpranmalarına neden olması Taylorizm’in eksik yanı olmaktadır (Eryılmaz 1986).

Bilimsel Yönetim Yaklaşımı’na katkısı olan diğer bilim adamları arasında Frank Giberth ve Lilian Gilbert Henry L. Gant, Hamngton Emerson, Morris L. Cooke yer almaktadır (Yozgat 1978).

2.1.1.3.2.2. Yönetim Süreci Yaklaşımı “Fayolizm”

Yönetim Süreci Yaklaşımı’nın öncülüğünü Henry Fayol yapmıştır. Yönetim Süreci Yaklaşımı ile sadece organizasyon konularına bağımlı kalmayıp yönetimin tüm alanlarıyla ilgili ilkeler geliştirmiştir. 1916 yılında yayımladığı “Administration Industrielle et Generale” (Sanayi ve Umumi İşlerde İdare) adlı eseri yönetim alanında yeni bir anlayış ortaya koymuştur (Tosun 1989).

H. Fayol, gözlem ve deneylerden yararlanarak, yönetimin hangi faaliyet ve işlevlerden oluştuğunu, her kuruluş ve her hiyerarşi kademesinde yapılan yönetsel işlerin ortak nitelik ve özelliklerinin, yöneticiye özgü faaliyetlerinin neler olduğu, bunların nasıl

(15)

yapıldığı gibi buna benzer önemli konuları aydınlığa kavuşturmuş, genel esas ve ilkelere bağlamıştır. H. Fayol, bu çalışmalar sonunda bir bilimin bütün özellik ve koşullarına sahip bir yönetim bilimi ortaya çıkarmıştır (Tosun 1989).

Fayol’a göre bir işletmedeki (organizasyondaki) faaliyetler altı öbekte toplanmaktadır. Bunlar:

1. Teknik faaliyetler (üretim, imalat) 2. Ticari faaliyetler (alım, satım, vb)

3. Finansal faaliyetler (para bulma, kullanma) 4. Muhasebe faaliyetleri (bilânço, maliyet, senetler)

5. Güvenlik faaliyetleri (personelin, işlerinin ve malların korunması)

6. Yönetim faaliyetleri (planlama, organizasyon, yürütme, koordinasyon, denetim) Fayol, başarılı bir işletme yönetimi için yukarıdaki bütün faaliyetlerin başarıyla gerçekleştirilmesinin gereğine inanmakta ve aksine bir durumun başarısızlık nedeni olacağını ifade etmektedir (Tosun 1989).

Tosun (1989)’a göre Fayol’un yönetim ilkelerini özel ve genel (evrensel) olmak üzere ikiye ayırmak gereklidir.

Özel ilkeler beş ana ilkeden oluşur. Bunlar:

* Planlama: Yapılacak olanlara karar verildikten sonra, neyin, nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak hesaplanır. Hangi tesiste ne zaman, ne tür faaliyetlerin yapılacağı kararlaştırılır.

* Örgütleme: Kimin, hangi görevi alacağı, kimlerden sorumlu olacağı belirlenir. * Emir ve kumanda etme: Örgütler hiyerarşik bir yapı içerisinde çalışır. Her birey, üstünden aldığı emri yerine getirerek, görevini yapmış olur. Yöneticilerin yetkilerini en fazla bu alanda kullandığı bilinmektedir.

* Koordinasyon: Yönetim, çeşitli unsurların belli bir amaç için bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Amaçlara istenen seviyede ulaşabilmesi için koordinasyona ihtiyaç vardır.

* Denetleme: Amaçlarla yapılmış olanlar ve gelinmiş olan nokta karşılaştırılır. Bir sonraki karar ve planlama döneminde bu veriler kullanılır.

(16)

Bu ilkelerin sayısı çeşitli kaynaklara göre dört ile altı arasında değişmekle birlikte esas açısından farklılık göstermemektedir. Stoner (1978)’e göre dört ilkeden (Planlama, organizasyon, liderlik ve kontrol) fazlası gereksizdir. Bazı kaynaklarda ise görevli yönetimi ve eğitimi eklenmiştir.

Fayol’un genel (evrensel) ilkeleri ise aşağıdadır:

1. İşbölümü: Belli bir işte uzmanlaşmayı sağlayacak şekilde işbölümüne gidilmesidir.

2. Yetki: Fayol yetkiyi “emir verme hakkı, itaat ettirme gücü” olarak görmektedir. 3. Disiplin: Ortaya konulan kurallara ve yöntemlere uyum demektir.

4. Komuta birliği: Her astın sadece bir üstten emir almasıdır.

5. Yönetim birliği: Aynı amaca yönelik etkinliklerin bir plan ve programa göre bir yönetici tarafından yönetilmesidir.

6. Genel çıkarların kişisel çıkarlara üstünlüğü 7. Adil Ücret

8. Merkeziyetçilik: Astlara işlerini yapabilmelerine yetecek kadar yetki verip daha fazlasının ve son yetkinin yöneticilerde toplanmasını ifade etmektedir.

9. Emir - komuta zinciri: En üst ve en alt basamaklar arasında uzanan ve bilgi akışını sağlayan bir kanaldır.

10. Düzen: Her şeyin belirlenmiş bir yeri alması ve arandığında orada bulunmasıdır.

Yönetim Süreci Yaklaşımı döneminde sözü edilmesi gereken diğer bilim adamları arasında ise Luther Gulick, Ralp C. Davis, William H. Newman, George Terry, Peter Drucker, Harold Knootz ve Gyril D’Donnell, Lyndall F. Urvvick, James Money, Oliver Sheldon, Mory Parker Mollet yer almaktadır (Yozgat 1978).

2.1.1.3.2.3. Bürokrasi Yaklaşımı ve Max Weber

Bürokrasi yaklaşımının öncüsü olarak Max Weber kabul edilmektedir. Bir organizasyon yaklaşımı olarak bürokrasi, konuşma dilinde kullanıldığı biçimiyle işlerin geciktirilmesi, yokuşa sürülmesi, bugün git-yarın gel anlamının aksine bir organizasyonun yapısını ifade etmektedir (Eryılmaz 1986).

(17)

Bürokratik organizasyon yapısının belli başlı özellikleri şunlardır: 1. Fonksiyonel uzmanlaşmaya dayanan işbölümü

2. Hiyerarşik yapı: Her üst kademenin bir alt kademeyi denetlemesine olanak tanımaktadır.

3. İlke ve yöntemler: Her kademenin yapmakla yükümlü olduğu işlerin nasıl yapılacağına ilişkin ilke ve yöntemler geliştirmesi gerekmektedir.

4. Gayrişahsî ilişkiler: İlkeler doğrultusunda rasyonel olarak, kızgınlık ve aşırı arzu göstermeksizin, duygusal bağlar kurmadan davranılmasını ifade etmektedir.

5. Teknik yetenek esasına dayalı bir personel ve terfi sistemi

6. Yasal yetkinin uygulanması: Örgüt içinde bulunan kademenin gereği olan yetkinin kullanılmasıdır (Eryılmaz 1986).

2.1.1.3.3. Neo-Klasik Yönetim Yaklaşımı Dönemi

Anlayışın öncüleri, İkinci Dünya Savaşı öncesinin Mayo, Bakke, Vhyte, Gardner gibi yazarlarıdır. Savaştan sonra Moore, Davis, Mc Gregor, Dubin, Sikert v.b düşünürlerce geliştirilen görüş, resmi olmayan teşkilatlanmadan hareket eder. Tabii gelişmelere bu yönden yapılacak sosyoloji ve psikoloji araştırmalarına önem verir. Vasat insanın tembel olmadığını zorlamadansa teşvik ve tatmin yollarına başvurmanın daha verimli olacağı inancındadır. Klasik görüş gibi işçiyi değişmez ve malzeme saymaz, onun geliştirilmesinden verimli sonuçlar alınacağını savunur (Karabetsos 1989).

2.1.1.3.4. Modern Etkiler Dönemi

Klasik ve Neo-klasik yönetim anlayışlarını birleştirmeye çalışır. Öncüleri Argyris, Marh, Simon Haire, Forrester gibi düşünürlerdir. Bunlara göre Klasik Yönetim Yaklaşımı görüşü fazla katı, Neo-klasik Yönetim Yaklaşımı ise fazla gevşek ve belirsizdir. Bir ölçüde hiyerarşi ve otorite zorunludur. Bu arada insan unsuruna da önemle yer verilmelidir (Karabetsos 1989 ).

Yönetim ilkeleri, spor yöneticilerinin yerine getirmeleri gereken görevlerin ve sahip olmaları gereken yeterliliklerin büyük bir kısmını teşkil ettiğinden ayrıca önem arz etmektedir.

(18)

2.1.2. Spor Yönetimi

2.1.2.1. Yönetim Çeşitleri ve Spor Yönetimi

Yönetim, değişik ortamlarda değişik disiplinler halinde ele alınarak incelenir. Bunun sebebi toplumların değişik hizmet, teşkilat ve faaliyetlerinin değişik özellikler arz etmesindendir. Örneğin; kamusal örgütlerin yapıları, işleyişleri, ilişkileri ele alınıp incelendiğinde buna kamu yönetimi, kazanç amacı güden özel kuruluşların sorunları incelendiğinde işletme yönetimi, spor alanında sevk ve idareyi, işleyişleri, sorunları inceleyen yönetim dalı da spor yönetimidir (Yetim 1992).

Spor yönetimi, kamu yönetiminin özel bir alanıdır. Türkiye’de sportif etkinliklerde bulunan spor kurum ve kuruluşlarının büyük bir kısmı devlet yönetimine bağlıdır. Özel sektör tarafından kurulan ve işletilen spor kurum ve kuruluşlarında bile denetim, devletin denetim ve gözetimi altında yürütülmektedir (Doruk 2005).

Spor yönetimi, spor teşkilatları ve organizasyonlarının diğer yönetim çeşitlerinden oldukça farklı bir yapı ve işleyişe sahip olmasından doğmuştur. Bilindiği gibi spor, çağımızda, fert ve toplumlar için, milli ve milletlerarası alanlarda çok değişik ve yoğun nitelik ve fonksiyonlara sahip bir olgudur. Spor, insan ve topluma psikolojik, sosyal, fiziksel, ekonomik, kültürel katkılar sağlayarak, barış, dinamiklik, sağlık, hırs, centilmenlik ve başarı duygularını geliştirir (Yetim 1992).

Spor işlerinin, kendi ihtiyaç ve şartları doğrultusunda yürütülmesi gerekir. Spor yönetiminin diğer yönetim alanlarından en önemli farkı, hepsinin alanına bir miktar girmesidir. Ancak spor yönetiminin alan ve amaçları, diğer alanlarınkinden daha geniştir. Sporun temel amaçları, spor yönetiminin gerçekleştirmeye çalıştığı amaçlardır. Bu yüzden, spor teşkilatları ve onlarda görev alacak bütün personel ile kullanılacak maddi unsurlar, sporun amaçlarına uygun bir tarzda ele alınmalı ve yönetilmelidir ( Yetim 1992).

Yönetim bilimi, her ne kadar değişik dallara ayrılmışsa da, yönetim süreçleri bütün dallar için geçerlidir. Çünkü yönetim bilimi kendi içerisinde bir bütünlük arz eder. Bunun için, yönetim süreçleri, işletme, kamu, eğitim ve spor yönetimi içinde aynen gerekli ve geçerlidir (Yetim 1992).

(19)

2.1.2.2. Spor Yönetiminin Tanımı

Spor yönetimi, yönetim biliminin bir alt dalıdır. Spor yönetimi, spor kurumlarına has konu ve metotları olan bir bilim dalıdır. Sporun kendi iç dinamiklerinden yola çıkarak, yine spora kısa ve uzun vadeli fayda ve çözümler sağlanması esastır (Karagözoğlu 1994).

Spor yönetimi “Sporda yönetimi meydana getiren unsurların kuruluş ve işleyiş biçimlerini inceleyen ve bu unsurların en iyi şekilde sevk ve idaresi için gereken yönetim tekniğini bulmaya çalışan spor biliminin bir koludur (Demirci 1986).

Spor yönetimi, sporcu-yönetici, sporcu-spor teşkilatı ve spor teşkilatları ile halk arasındaki ilişkileri düzenleyen bir mekanizma olarak da değerlendirilebilir (İmamoğlu 1992).

Spor yönetimi, genel yönetiminin ilke, yöntem ve kurallarının spor alanına uygulanması olarak kabul edilebilir. Temel amacı da, spor faaliyetlerinin akılcı ve bilimsel bir biçimde yürütülmesinin yollarını araştırmak, bulmak ve bunları genel ilkelere dönüştürmektir. Başka bir deyişle, spor yönetimi, spor alanına ilişkin politika, karar ve hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetlerle ilgilenir. Buna göre, beden eğitimi ve spor faaliyet programlarının geliştirilmesi ile birlikte, personelin sağlanması, denetimi ve spor tesislerinin yönetimi gibi konuları kapsamaktadır (Tillman ve ark 1973).

Spor organizasyonlarında yöneticiler sürekli olarak bütçe, antrenör, personel temini ve seçimi, tesislerin işletilmesi ve yenilerinin yapımı, malzeme alımı ve sportif programlar üretmekle ilgili uzun ve kısa vadeli planlar yapmak ve rasyonel kararlar almak durumundadırlar (Yusuf 1986).

2.1.2.3. Spor Alanında Yönetim Unsurları

Spor modern dünyada bir bilim dalı olarak kabul edilmektedir. Bu gelişmeye paralel olarak spor biliminin önemli bir kolu olan spor yönetimi ve onun unsurları da bilimsel bir anlayış içinde ele alınıp değerlendirilmelidir (Demirci 1986).

Spor alanındaki yönetim unsurları (Demirci 1986)’ye aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:

— Spor yöneticisi — Spor teşkilatı

(20)

— Spor politikası — Spor mevzuatı — Spor tesisleri — Spor organizasyonu

Görüldüğü gibi spor yönetimi çeşitli unsurları içine alan bir bütündür. Bu unsurları birbirinden ayrı düşünmek bir hata olarak kabul edilir. Ancak bu unsurların her birinin kendilerine göre amaçları olduğu ve bu amaçların ortak sonuçlarının spor yönetiminde başarıyı ortaya koyduğu da bilinmelidir ( Demirci 1986).

2.1.2.4. Spor Yönetiminin Amacı

Spor yönetiminin amacı: ‘‘Spor yönetimini meydana getiren unsurlar ile bu unsurları oluşturan kaynakların en verimli biçimde kullanılabilmesinin usullerini bulmaktır’’şeklinde açıklamak mümkündür( Demirci 1986).

— az insan — az para — az malzeme — az zaman — az yer

kullanarak daha çok verim elde etmektir. Yani amaç kaynak israfına fırsat vermeden en iyiyi yapmaya çalışmaktır ( Demirci 1986).

Günümüzde sporun bir başka boyutu da ülkeler arasındaki rekabetin en önemli alanlarından biri olma durumudur. İşte böyle bir ortamda spor yönetiminin önemi ortaya çıkmaktadır. Spor yönetiminin amacı ise bu rekabet ortamında yönetimin gerektirdiği ilkeleri uygulayarak en iyiyi yapabilmek ve hedeflere ulaşabilmektir.

2.1.2.5. Spor Yönetiminin Alanları

Spor yönetimi kendi arasında çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Türkiye’de devletin baştan beri sporla ilgilenmesi nedeniyle çoğu araştırmacılar sporu resmi ve özel şeklinde ikiye ayırmaktadır. Oysa diğer kaynaklarda ayırımın daha teknik ve fonksiyonel açıdan yapıldığı görülmektedir (Karagözoğlu 1974).

(21)

Bir tasnife göre sağlık, beden eğitimi, serbest zaman ve dans (folklor) yönetimi birlikte değerlendirilmektedir (HPERD Administrations) (Karabetsos 1989). Yani tasnif fonksiyona göre olmaktadır. Genel bir spor yöneticisi yerine okulda spor, kulüp sporu, sağlık sporu, serbest zaman sporu gibi alanlarda işletmecilik ve yöneticilik söz konusu olmaktadır. Bu da uzmanlaşmayı getirmektedir. Belirli bir birimin yükleneceği problemler küçüleceğinden, çözümlerin daha etkili olması sağlanmaktadır. Dolayısıyla farklı spor türlerinin özelliklerine göre işletmecilik ve yöneticilik konuları fonksiyonel olarak uzmanlık alanları içinde yer almaktadır.

2.1.2.6. Türkiye’de Spor Yönetiminin Gelişimi

Ülkemizde spor yönetimi batı ülkelerinden kısmen geç başlamış olmakla birlikte, uzun bir yol kat edilmiş olduğu da açıktır. Başlangıcından itibaren Türkiye’de spor yönetimi daha çok şahsi gayretlere bağlı olarak gelişmesini sürdürmüş, sistem ve birlikten yoksun bir görünüm arz etmiştir ( Karagözoğlu 1974).

Ülkemizde spor yönetimini dört ana bölümde incelemek gerekmektedir (Sümer 1990).

1. Örgütsüz ve himayeciliğe yönelik 1923 öncesinin çabaları

2. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın (1922–1936) kuruluşu ile birlikte, sporda demokrasi yolunda önemli adımların atıldığı gönüllü birlikler dönemi

3. Devletin 1936 yılında Türk Spor Kurumu ile yönetime ağırlığını koymaya başlaması ve sonuçta da yönetimi üslenmesi

Bu dönemi de kendi içinde de şöyle bölümlemek yerinde olacaktır. a) Devlet siyasal parti denetimindeki Türk Spor Kurumu (1936–1938)

b) Devlet otoritesinin temsilcisi olarak ortaya çıkan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü (1938–1983)

c) Siyasal ağırlıklı Gençlik ve Spor Bakanlığı (1969–1983)

4. Sporda devlet yönetiminin yeniden düzenlenmesi, sporda demokrasi arayışlarının hızlanması ve bu alanda önemli adımların atılması

1983 ve sonrasında Türkiye’de spor yönetimini altı ana öğe ile şöyle biçimlendirmek olasıdır:

(22)

a) Milli Eğitim Bakanlığı ile Gençlik Spor Bakanlığı’nın birleştirilmesi ve Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın oluşturulması (1983–1989)

b) 3530 sayılı Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yasasının yürürlükten kaldırılması ve yerine 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü yasasının kabul edilmesi (21 Mayıs 1986–18 Mart 1989)

c) Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın yeniden değiştirilerek Milli Eğitim Bakanlığı’nın kurulması gençlik ve spor işlerinin Başbakanlığa bağlanması (18 Mart 1989)

d) Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü’nün Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü haline getirilmesi (18 Mart 1989)

e) Spor federasyonlarının özelleştirilmesi, demokratik bir yapıya kavuşturulması yolundaki çabalar ve profesyonel futbolun yönetimine yeni bir düzenleme getirilmesi amacıyla yürürlüğe konulan 3461 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuruluş ve görevleri hakkında kanun (25.05.1988)

f) Türkiye Amatör Spor Kulüpleri Konfederasyonu başta olmak üzere sporda gönüllü birliklerin ve vakıfların artması, amatör sporda örgütlenme çabaları

2.1.2.6.1. Cumhuriyet Yönetimi Öncesi Dönem

Bu dönem Osmanlı Devleti zamanındaki ve daha önceki gelişmeleri içerir. Osmanlılar döneminde değişik zamanlarda çeşitli sporların yapıldığı bilinmekle birlikte eski Türklerin başta atıcılık, binicilik, güreş, top oyunu gibi sporları yaptıkları bilinmektedir (Sümer 1990).

1923 öncesi sporumuzun genel bir değerlendirilmesini yaparken, birkaç örnek dışında örgütsüzlüğünün vurgulanması zorunludur.

Sporcular ve kulüpler, saray mensuplarının, zenginlerin, ağaların, tekkelerin ve birkaç kişinin himayesindedir. Spor yaygın değildir. Spor, Türk toplumuna, toplumda spora yabancıdır ( Sümer 1990).

(23)

2.1.2.6.2. Türk Sporunda İlk Federe Örgütlenmeler

1908 öncesinde başlangıçta yabancılar tarafından kurulan Moda, Kadıköy, Elpis, İmagene, Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Strugglers, Ramblers, Altınordu (Progress), Telefoncular (Fişek 1980), Yosson, Dark, Tatavla (Sümer 1990) kulüplerinin yasalara dayalı tüzel kişilikler biçiminde değil, takım yönleri ağır basan resmi olmayan amaç birlikleri olarak örgütlendikleri görülmektedir (Fişek 1980). Bu dönem ilk resmi örgütün (Moda F.C) kurulduğu 1896 yılından fiilen örgütlenme yasağının kalktığı, İkinci Meşrutiyet’e (1908) kadar, yasal olarak da dernek kurma bakımından serbest kuruluş sistemini getiren ilk cemiyetler kanununa kadar sürecektir. Bu dönemde kurulmuş bulunan futbol kulüpleri 1903 yılında federe bir çatı altında toplanmışlardır. Bu tarihte İstanbul Futbol Birliği de kurulmuştur (Fişek 1980).

2.1.2.6.3. Federatif Yapının Gelişmeye Başlaması ve İstanbul Futbol Birliği

Spor yönetiminde federatif birlik oluşturulması Türkiye tarihinde ilk olarak futbolda gerçekleşmiştir.

İstanbul Futbol Birliği, 1903 yılında kentte bulunan kulüplerin düzensiz aralıklarla yaptıkları maçların hem oyunculara, hem izleyenlere doyum vermez hale gelmesi ve futbola kitlesel ilgi uyandırmada yetersiz kalması karşısında futbol mevsiminin başlama-bitiş tarihleriyle maçların gün, saat ve hakemlerini belirlemek, belirlenen maç programını aralıksız uygulamak, belirebilecek teknik ve yönetsel anlaşmazlıkların çözümünde önce birlik ana sözleşmesini, o yetmezse örnek alınan İngiliz Futbol Birliği kurallarını kullanmak amacıyla kurulmuştur ( Fişek 1980).

Birliğin kurucularının tamamen yabancılar ve azınlıklar olduğu bilinmektedir. Birliğe o dönemde yürürlükte bulunan 1909 tarihli dernekler yasasına göre Moda-Kadıköy kulüpleri adına James Lafoutane ve Henry Pears, Elpis kulübü adına Aleko ve Imogen Elçilik Gemisi takımı adına Horace Armitage kuruculuk etmiştir (Sümer 1990).

2.1.2.6.4. İstanbul Futbol Kulüpleri Ligi Dönemi (1910–1914)

İstanbul Futbol Birliği’nin sona ermesinden sonra 1910 yılında kurulmuş ve ancak dört yıl yaşayabilmiştir. Bu dönemde takım sayısının artmaya başlamasıyla birlikte çeşitli transfer olayları ve diğer anlaşmazlıklar da başlamıştır (Sümer 1990).

(24)

İstanbul Futbol Kulüpleri Ligi bir nevi kartel gibi işlev görmüş, istediği takımı lige almış, istemediğini de almamıştır.

Buna karşılık olarak da 1913 yılında Cuma Ligi kurulmuştur. Bu ligi, İstanbul Futbol ligi dışında kalan Anadoluspor, İstanbul Cimnastik, Darülfünun Terbiye-i Bedeniye, Şehremini Münaresat-ı Bedeniye, Sanayi Mektebi ve Fenerbahçe spor kulüpleri teşkil etmiştir Böylece “Pazar Ligi” ve “Cuma Ligi” olmak üzere iki futbol ligi meydana gelmiştir (Sümer 1990).

2.1.2.6.5. İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi

26 Haziran 1920 tarihinde, Altınordu, Beylerbeyi, Darüşşafaka, Anadolu, Bakırköy, Fenerbahçe, Hilal İdmanyurdu, Nişantaşı, Süleymaniye, Türkgücü, Vefa ve Galatasaray spor kulüpleri, daha sonra TİCİ’nin kökünü oluşturacak birliğin temelinin atmışlardır. Kulüplerin, federasyon tipi örgütlenmeleri için yapılan ilk toplantıyı diğerleri izlemiş, kurulan geçici merkez kurulu 27 Kasım 1921 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne (İçişleri Bakanlığı) başvurmuştur. Bu girişimler, 22 Mayıs 1922 tarihinde, TİCİ’nin resmileşmesiyle son bulmuştur ( Sümer 1990).

2.1.2.6.6. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) Dönemi (1922–1936)

Yusuf Ziya Öniş liderliğinde ilk görüşmeleri 1920 yılında yapılan bu birlik 15 Nisan 1921 tarihinde 21 kulübün katıldığı ikinci bir toplantı yaparak Altınordu Spor Kulübü delegesi Mahmut Eşref Bey’in başkanlığında geçici bir kurul oluşturmuştur. Sonuçta 22 Mayıs 1922’de kesin kuruluş gerçekleşmiştir ( Sümer 1990).

Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kuruluş amacı sağlıklı bir kuşak yetiştirmek, bu sağlıklı kuşakla Türk ırkını takviye etmek, her sınıf halkı ilgilendiren idmancılığı yaygınlaştırmak, ulusun bireylerini küçük yaştan itibaren örgütlenmeye ve birlikte hareket etmeye alıştırmak, gençleri içki, kumar v.b. kötü alışkanlıklardan uzak tutmak, sağlam ve becerikli kişiler yetiştirmek, gençlere memleketlerini sevdirmek, spor yarışmaları düzenlemek, yönetmek, sporumuzu uluslar arası alanda temsil etmektir ( Sümer 1990).

1926 yılında Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na bağlanmıştır. Daha sonra 1952 Helsinki Olimpiyat Oyunları’na müstakil bir milli olimpiyat kuruluşu olmadığı için Türkiye katılamamıştır. 1956 Olimpiyatları için

(25)

Türkiye, Milli Olimpiyat Komitesi’ni kuracağına dair söz vermek suretiyle Melbourne Olimpiyat Oyunları’na katılabilmiştir. 1962 tarihinde ise Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi kurulmuştur. Ancak bağımsızlığıyla ilgili kuşkular devam etmiştir (Fişek 1980).

Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı 1936 yılına kadar varlığını devam ettirmiştir (Doğar 1997).

2.1.2.6.7. Türk Spor Kurumu Dönemi (1936–1938)

Devletin sporu yönlendirmeye başlaması, bu dönemde CHP yönetiminin Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın yerine Türkiye Spor Kurumu’nun kurmasıyla kendisini göstermeye başlar. Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın sekizinci kongresinde ittifakın adı Türk Spor Kurumu olarak değiştirilmiştir. Bu dönemde Türkiye Spor Kurumu kendini CHP’nin bir parçası olarak saydığından Türk spor yönetimine politika girmiştir (Sümer 1989).

Türk Spor Kurumu, kendisine üye olmak isteyen kulüplerden profesyonelliği, içkiyi ve kumarı reddetmelerini istiyordu (Sümer 1989).

Türkiye Spor Kurumu’nun yeniliklerinden birisi de 1936–1938 yılları arasında haftalık olarak yayınlanan Türk Spor Kurumu dergisiydi. Zamanın spor adamları ve düşünürleri çeşitli konulardaki sporla ilgili düşüncelerini bu dergide ifade etmişlerdir(Karaküçük 1989).

Türk Spor Kurumu’nun amaçları ülke insanının cumhuriyet prensipleri doğrultusunda yaşamasını sağlamak, fedakârlık aşılamak, çalışmayı ödev saymak, başkalarına saygı duymak, iyi ve temiz insan olmak, yağmacılığın, harisliğin, hilekârlığın düşmanı olmaktır. Türk sporuna hizmeti olan kişilerden övgü ile bahsetmek; tezahüratlarda şeref ve onur kırıcı hareket etmemek gerekir. Ayrıca spor alanı insanlarının spor terbiyesini insanlara göstermesi ve örnek olmaları da gerekmektedir ( Karaküçük 1989).

Hükümet programlarına, spor ilk kez, Türk Spor Kurumu döneminde, 1937 yılında girdi. Daha sonra ise, İkinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileriyle 1947 yılına kadar spor hükümet programlarına alınmadı (Sümer 1990).

(26)

2.1.2.6.8. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Dönemi ve Sonrası

Genel Müdürlük 29 Haziran 1938 gün ve 3530 sayılı yasa ile kurulmuştur. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, 1970 yılından itibaren Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet göstermiştir. 1983 yılında ise iki bakanlığın birleşmesi ile oluşturulan Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı hale gelmiştir (Karaküçük 1989 ).

Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün kuruluş amacı “yurttaşın fizik, moral ve kabiliyetlerini milli ve devrimci yollardan geliştirmek, ona yurdu tanımayı, sevmeyi, korumayı öğretmek amacını güden oyun, cimnastik ve spor çalışmalarını bu anlayışla düzenleyerek gerekli yapıların meydana getirilmesi çarelerini bulup yaymak ve bunların uygulanmasını sağlamaktır” (Sümer 1990). Görüldüğü gibi spora bu dönemde ideolojik fikirlerde girmiş “devrimci yollar” ifadesi amaçlar arasına katılmıştır.

3530 sayılı kanunun amaçlarına dikkat edilirse spordan kaynaklanan amaçlar olmaktan ziyade, devletin resmi ideolojisini koruma ve yayma amacında olduğu dikkati çekmektedir (Karagözoğlu 1994).

Kanunların yapılmasından daha önemli olan bir şey de uygulanmasıdır. Türkiye’de spor 3530 sayılı yasa ile yarım yüzyıla yakın yönetilmesine karşın her maddesinin işletilmediği de bir gerçektir.

Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü 1942 yılında 4235 sayılı kanunla Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. 1960’da 7474 sayılı kanunla tekrar Başbakanlığa bağlandı. 1969 yılında Spor Bakanlığı’nın kurulması ile 1970’de bu bakanlığa bağlandı (Doruk 2005).

Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nce yönetilen Türk sporu 14.12.1983 tarihinde de 179 sayılı kanun hükmünde kararnameyle Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde yer aldı. 1986 yılında 3289 sayılı yasayla Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü olan adı, Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir.1989 yılında Başbakanlığa bağlanması nedeniyle adı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olmuştur (Doruk 2005).

2.1.2.6.9. Profesyonel Futbolun Özerkliği ve Türkiye Futbol Federasyonu

Bugün bütün dünyada, en büyük ve en önemli olayların yaratıcısı futboldur. Gerek sporcu gerekse seyirci üstünlüğü ile bir endüstri halini almış bulunan bu spor dalı, dünyanın beş kıtasında milyonlarca insan tarafından ilgi ve heyecanla izlenmektedir

(27)

(Fişekçioğlu 1996). Futbola olan bu ilginin artarak devam edeceği tartışılmaz bir gerçektir. Bu nedenle futbolun ayrı yere konularak ele alınması kaçınılmaz olmaktadır.

Futbolun Türkiye’deki gelişimine bakıldığında Fişekçioğlu (1996)’na göre modern futbolun Türk toplumuna girmesi XIX. yüzyılın sonlarına rastlar. Futbol oyunu o dönemde bazı inançların da etkisiyle Müslüman Türkler arasında gelişememiştir. Futbol Osmanlı İmparatorluğu toprakları üzerinde ilk defa gayri Müslimler ve ülkede yaşayan yabancı uyruklular tarafından oynanmıştır. Sosyal ve idari bakımdan Başkent İstanbul’a uzak ve rahat olan iki şehir, Selanik ve İzmir futbol oyununun ilk taraftarlarını bulduğu yerlerdir. 1875 yılında Selanik’te, 1887’de İzmir’de bu oyun hafta tatillerinin ve yaz akşamlarının en büyük eğlencesi olmuştur. O günlerden günümüze her alanda gelişen Türkiye ile birlikte toplum içinde sosyal bir aktivite olarak hızla yaygınlaşmış ve insanların hobileri arasındaki yerini almıştır. İlk zamanlar hobi olarak görülen futbolun günümüzde yukarda belirtildiği üzere endüstri haline dönüşmesi ile özerk olması kaçınılmaz olmuştur.

27.05.1988 tarih ve 3461 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu kuruluş ve görevleri hakkında kanunla Futbol Federasyonu’nun Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü’nden ayrılarak tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine ve Başbakanlığın gözetim ve denetimine tabii olması öngörülmüştür. Anılan kanuna göre, Türkiye Futbol Federasyonu merkez ve taşra teşkilatından meydana gelir. Merkez teşkilatında başkan, yönetim kurulu, denetleme kurulu, tahkim kurulu, yan kurullar, genel sekreterlik ve genel kurul bulunur. Bu kanunda 02.03.1989 tarih ve 3524 sayılı kanunla değişiklik yapılarak seçimlerle ilgili bazı hükümlerin yürürlüğe girişi dört yıl kadar ertelenmiş, federasyon başkanını, başbakanın seçmesi, denetleme kurulunu genel müdürün teklifi, tahkim kurulunu da federasyon başkanının teklifi üzerine Başbakanın seçmesi ve seçilenlerin görev sürelerinin dört yıl olması kabul edilmiştir(Doğar 1997).

17.06. 1992 tarih ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri hakkında kanun federasyonun görevlerini, futbol faaliyetlerini yürütmek, futbolun gelişmesini ve yurt sahasına yayılmasını sağlamak, bu konularda her türlü düzenlemeyi yapmak, kararlar almak ve uygulamak, milli ve milletlerarası kural ve talimatların uygulamasını sağlamak, Türkiye’yi futbol ile ilgili konularda temsil etmek), yurt içi ve dışı futbol faaliyetleri ile milli müsabakaları için plan, program ve benzeri her türlü düzenlemeyi yapmak ve başarılı sonuç sağlanması için gerekli tedbirleri almak şeklinde belirlenmiştir(Doğar 1997).

(28)

Türkiye’de spor yönetimi böylece genel olarak Başbakanlığa bağlı bir genel müdürlük tarafından özel bir kanun çerçevesinde yönetilmekte ayrıca bu genel müdürlüğe bağlı olmayan bir Futbol Federasyonu bulunmaktadır(Doğar 1997).

Futbol Federasyonu’nun özerk olma isteği, liglerin statülerinin, yabancı futbolcu ve teknik direktör kanunlarında yasak veya sınırlama olup olmamasının, futbol müsabakalarının milli maçlar öncesinde ertelenip ertelenmemesi ve naklen yayın esasları gibi hususların doğrudan kulüp temsilcilerince veya seçtikleri kurullarca karara bağlanması ve federasyonunun hemen her faaliyeti için genel müdürlük birimlerinden defalarca onay alma zorunluluğunun ortadan kalkma gerekçesiyle ileri sürülmekteydi. Fakat Futbol Federasyonu’nun özerk olması diğer spor branşlarına karşı bir ayrıcalık ortaya çıkarmıştır(Doğar 1997).

2.1.2.6.10. Spor Kulüpleri

Bir ülkenin ulusal spor sistemi içinde yerleşme birimi, işyeri ya da bunların dışında genel bir amaç-birliği esas alınarak nüfusun belli ve dar kesimine örgütlü-kurallı spor yaptıran kuruluşlara spor kulübü denir (Fişek 1980).

Bütün spor kulüpleri, 2908 sayılı dernekler kanuna göre kurularak GSGM’ne tescili yapıldıktan sonra resmi statü kazanırlar. Spor kulüpleri bulundukları bölge yurttaşlarının arzuları, yörenin iklim şartları, spor tesislerinin durumu, nüfus yoğunluğu ile spor malzeme araç ve gereçleri dikkate alınarak çeşitli spor dallarında faaliyetlerini sürdürürler (Demirci 1986).

Bir spor kulübü kurmak için:

1. Yedi gerçek kişi bir araya gelerek dört adet kulüp tüzüğü hazırlamalıdır. 2. Bu tüzüklerin sayfalarının alt kısımları bu kişiler tarafından imzalanmalıdır. 3. Bu kişiler savcılıktan sabıkasızlık belgesi almalıdır.

4. Bu kişiler muhtarlıktan ikametgâh ilmühaberi almalıdır. 5. Bu kişiler nüfus kâğıdı örneklerini tanzim etmelidir.

6. Bu kişiler il emniyet müdürlüğünden dernek kuruluş bildirimi almalıdırlar. Bu kişiler yukarıda sayılan bu belgeleri dernek bildirim belgesi ile birlikte bağlı oldukları il valiliğine vermeli ve valilik tarafından bu belgeleri il emniyet müdürlüğüne havale ettirmelidirler (Demirci 1986).

(29)

Bu belgeler İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde olan dernekler bürosunda incelenerek 2908 Sayılı Dernekler Kanunu’na uygun olup, olmadığı incelenir. Eksikliği görülmezse dernekler bürosunca dernek tescili yapılır; eksiklik görülürse eksikliğin tamamlanması için dernek kurucularına durum bildirilerek eksiklik giderilir (Demirci 1986).

Evraklarda eksikliğin giderilmesi ile dernek tescilini yapan dernekler bürosu tüzüğün tamamını mahalli bir gazetede ilan ettirerek derneğin tescil işlemini tamamlar. Bu şekilde dernekler bürosunca kurularak hükmi şahsiyet kazanan bu derneğin kurulduğunu belirten dernekler bürosundan alınan resmi bir yazı ile kulübün tüzüğünden de 3 adet bir dilekçe ekinde derneğin bulunduğu il gençlik ve spor il müdürlüğüne müracaat edilir (Demirci 1986).

Gençlik ve spor il müdürlüğüne verilen bu evraklar il danışma kurulunda incelenerek karara bağlanır. Bu kurulun kararı kesindir. Kulübün kurulmasına karar verilebilir veya reddedilebilir (Demirci 1986).

Kurulmasına il danışma kurulunda karar verilen kulübün aşağıdaki belgeleri üçer nüsha halinde kulüp ve İl Müdürlüğü’nün ortaklaşa hazırlamaları gerekmektedir.

Bu belgeler şunlardır: a) İl danışma kurulu kararı

b) Gençlik ve spor il müdürlüğü renk müsaadesi c) Vilayetin kıyafet müsaadesi

d) Bilgi formu

e) Renkli kıyafet örnekleri f) Taahhütname

g) Tüzük

h) Tüzüğün dernekler kanununa uygun olduğuna dair emniyetin yazısı ı) İncelenme raporu

i) Tüzüğün gazete ilanı

Bu belgeler üçer dosya halinde gençlik ve spor il müdürlüğünün resmi yazısı ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne gönderilir.

(30)

Genel Müdürlükçe incelemeye alınan bu dosyalar uygun görülürse tescil işlemi yapılarak dosyanın bir tanesi Genel Müdürlükte alıkonulur. Diğer iki dosya birisi kulübe verilmek üzere ilgili Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne resmi bir yazı ile gönderilir. Bu şekilde bir spor kulübü resmen kurulmuş olur (Demirci 1986).

Spor kulüpleri birer gönüllü kuruluş olup tamamen üyelerin ödedikleri aidatlar çeşitli organizasyonlardan elde ettikleri gelirlerle, yardım ve bağışlarla yaşarlar (Demirci 1986). Sadece profesyonel futbol için çıkartılan kanunda spor kulüpleri profesyonel takımlarını Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kuracakları veya kurulmuş olan şirketlere devredebilirler veya profesyonel futbol takımlarını kiraya verebilirler.

2.1.2.6.11. Planlı Döneme Geçiş (1963–1986)

1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nın kurulmasıyla birlikte, spor konusundaki planlı çalışmaları yapma yükümlülüğü de Devlet Planlama Teşkilatı’na geçmiştir.

Bununla birlikte Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda spora yer verilmediği görülmektedir. Birinci Beş Yıllık Kalkınma döneminde sporun yer almaması; hem plan yapma tecrübesizliğine hem de diğer büyük problemlerin yanında kendisine layık bir yer bulunamamasındandır (Fişekcioğlu 1996).

Daha sonra İkinci Beş yıllık Kalkınma Planı’nda fonksiyonel olmaktan uzak olsa da, sporla ilgili o zamana kadar süregelen devlet politikasının devamı niteliğinde bir bölüm yer almıştır. Nitekim İkinci planda halk sporu ve okul sporu ve amatör sporun geliştirilmesini öngören ve spor kulüplerinin faaliyetlerini düzenleyici ilke ve tedbirlerin getirilmesine rağmen, uygulamada sistemci bir çaba gösterilmemiştir (Doğar 1997).

Devletin seyir sporunu düzenleyici rolü değiştirilerek sporla ilgili faaliyetleri topluma yönelten okul ve halk (kitle) sporuna öncelik veren nitelik kazandırması, ayrıca çeşitli spor dallarında amatör faaliyet göstermeleriyle çok sayıda kişinin spor ve kültür faaliyetine aktif katılımının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. 1970 yılından itibaren profesyonel spor faaliyetleri ve kulüp sayılarının dondurulması yoluna gidilmiştir (Fişekcioğlu 1996).

Kalkınma planlarında sporun bulunması, uygulama fırsatı bulunamaması nedeniyle yeteri kadar fayda sağlamamaktadır. Yapılan düzenlemeler, denetleme yapılamadığı için kontrolsüz kalmakta, hedefine ulaşamamaktadır (Doğar 1997).

(31)

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yatırım açısından ağırlık kazanacak olan konu, spor yapma isteğinde olan herkese bu imkânı verecek olan spor tesislerinin yapımı ve bu tür tesislerin seyircili spor tesisleri ile dengeci bir biçimde gerçekleştirilmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır(Doğar 1997).

Genel zihniyet olarak, kalkınma planlarında bireylerin tek tek spora yönlendirilmelerine gereken ağırlık verilmemiştir. Ağırlıklı olarak futbol için tesis inşa edilmesi teşvik edilmiştir. Bireysel sporlara ağırlık verilmemiştir (Doğar 1997).

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde de beden eğitimi ve sporun tüm kesimlere yaygınlaştırılmasına ilişkin yeterli bir gelişme gerçekleştirilmemiştir. Bu amaçla amatör sporun belirli bir sistem içinde geliştirilmesi sağlanamamıştır. Ayrıca okul-içi ve okullar arası spor ilişkilerinin yaygınlaşması yeterli bir seviyede gerçekleştirilememiştir. Öte yandan profesyonel seyir sporu uygulamada önceliğini ve ağırlığını korumakta devam etmiştir (Doğar 1997).

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da eğitim kurumlarında sporun yeri ile sporun kitlelere yayılması konusu gündeme getirilmiştir. Ayrıca eğitim enstitüleri bünyesinde bulunan Beden Eğitimi ve Spor Bölümleri’nin Gençlik ve Spor Akademileri olarak değiştirilmesi kararı alınmıştır (Doğar 1997).

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde de, diğer planlama dönemlerinde olduğu gibi sporun halka yayılması esas alınmıştır. Ayrıca, kamu ve özel kuruluşların çalıştırdıkları eleman sayısının belli bir nispeti kadar sporcu-istihdam etmeleri açısından teşvik edilmeleri, geleneksel spor dallarının geliştirilmesi için özel tedbirler alınması, sporun semtlerde ve köylerde yapılabilmesi için basit ekonomik tesislerin yapılması, özel idare ve belediyelerin işbirliği, kamunun yanında özel sektörün de tesis yapmasının teşviki, kitle sporunun teşviki, üniversitelerin Beden Eğitimi ve Spor bölümlerinden mezun olanların Beden Eğitimi Öğretmeni olarak görev yapmalarının sağlanması, spor malzemeleri imalatının teşviki, spor tesislerinin süratle tamamlanması ve yaygınlaştırılması, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminin önemli maddelerindendir. Çeşitli planlama dönemlerinde sporla ilgili pek çok maddenin yer almış olduğu görülmektedir. Genellikle hepsinin ortak faydası Cumhuriyet Türkiye’sinin devlet politikası olan “bedenen ve zihnen güçlü” nesil yetiştirme amacına yönelik, dolayısıyla kitle sporlarına yöneltmek şeklinde olmuştur. Ulaşılmak istenen amaçların bir kısmına erişilmiş olduğu söylenebilir. Ancak ülkemizde halen halkımız seyirci olmayı tercih

(32)

etmektedir. 1982 anayasasının 59. maddesinde sporla ilgili olarak ‘‘Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder. ‘‘ifadesi bulunmaktadır (Doğar 1997).

Ayrıca Devlet Planlama Teşkilatı’nın spor için gerekli uzman kadroya sahip olmadığı da belirtilmektedir. 1963 yılından 1989 yılına kadar yapılan beş ayrı kalkınma planında spor konusunda birlik ve beraberlik bulunmamaktadır. Diğer yandan yine bu dönemlere rastlayan hükümet programları, yıllık programlar ve icra planları ve yatırım planlarında da bütünlük bulunmamaktadır (Doğar 1997).

2.1.2.6.12. 3289 Sayılı Kanun ve Bugüne Kadar Olan Gelişim (1986 ve Sonrası)

3530 sayılı kanunun zaman aşımına uğraması ile birlikte yeni bir spor kanununa ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. Bu kanundan beklenenlerin en başında devletin ve diğer kurumların spora olan etkilerini netleştirecek düzenlemelerin yapılmasıdır (Karagözoğlu 1994).

Bu ve benzeri sebeplerle1986 yılında Beden Terbiyesi Kanunu yerine, değişen ve gelişen şartlara uygunluk sağlamak üzere Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’nün teşkilat ve görevleri hakkında kanun çıkartılarak daha ayrıntılı düzenlemeler yapılmıştır (Karagözoğlu 1994).

3289 sayılı kanunla yapılan en önemli değişiklerden biri Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde gerçekleştirilen değişikliklerdir. Buna göre Genel Müdürlüğün ilçeler düzeyinde müdürlük düzeyinde teşkilatlanması öngörülmüş ve kısmen gerçekleştirilmiştir. Sporcular için özel sigorta sisteminin getirilişi, 500’den fazla işçi çalıştıran iş yerlerinde spor tesisleri yapılması mecburiyetinin getirilişi diğer önemli değişikliklerdir (Karagözoğlu 1994).

2.2. Yöneticilik ve Spor Yöneticiliği

Bu bölümde, yöneticiliğin çeşitli özellikleri üzerinde durulacaktır. Yöneticiliğin ve spor yöneticiliğin nasıl işlediği aralarındaki farklar ve spor yöneticilerinde bulunması gereken özellikler yer alacaktır.

(33)

2.2.1. Yöneticiliğin Özellikleri

İnsanların belirledikleri amaçlara ulaşabilmesi için, o amaçla ilgili görevleri aralarında dağıtmaları, yetki, görev ve sorumluluklarına göre davranış göstermeleri gereklidir. Bu çerçevede en karmaşık göreve sahip olanlar da yöneticilerdir. Öyleki, yöneticiler dışındaki kişiler sadece kendi sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüyken, yöneticiler başkalarının sorumluluklarını yerine getirmesiyle de ilgilenmek zorundadır. Sporun geleceği içinde bu alanda yetişmiş uzmanların varlığı, şiddetle ihtiyaç duyulan bir konudur (Karagözoğlu 1994).

2.2.1.1. Yönetici Kimdir?

Yöneticilik kavramı çeşitli terimlerle ifade edilmektedir.

Yönetim bilimi literatüründe, çoğu kez yönetici (manager), icracı (executive), idareci (administrator), girişimci (entrepreneur) ve iş adamı (businessman) terimlerinin aynı anlamda kullanıldıklarına rastlanmaktadır (Tümer 1975).

Tosun (1989) ‘a göre yönetici “bir alanı bilimsel ve icrai ilke ve kurallara göre bir grubu, bir kuruluşu yürüten ve mümkün olan zaman ve hallerde gerekli politika, strateji ve taktikleri belirleme durumunda olan kişidir.’’

Yönetici, kendi emrine verilmiş kaynakların kullanılmasından sorumlu olan kişidir (Sözen 1973).

Yönetici, bir kuruluşun başında bulunan, emrinde personel çalıştıran, sevk ve idare eden kişidir (Tortop 1974).

Eryılmaz (1986)’a göre yönetici kar ve riski başkalarına ait olmak üzere mal veya hizmet ortaya koymak için üretim faktörlerini sağlayan ve bunları belli bir gereksinimi karşılama amacına yönelten kişidir.

Yönetim fonksiyonları tek bir kişide toplanan küçük işletmelerin giderek büyümesi, iş hacminin artması, çalışan insan sayısının çoğalması, yeni tekniklerin gelişmesi, v.b etkenler sonucu bu işletmelerin sahipleri tarafından yönetilip denetlenmesini güçleştirmekte hatta olanaksız kılabilmektedir. İşte bu durum, kar ve zarara katılmaksızın girişimci adına yönetim etkinliğinde bulunacak birilerine olan gereksinimi ortaya çıkarmakta ve bu birileri de profesyonel yöneticiler olmaktadır ( Eryılmaz 1986).

(34)

Profesyonel yöneticiler, yönetim işini kendilerine meslek edinerek işletmenin sahibi haline gelmeden girişimcinin yaptığı her işi yapan ve bu hizmetlerine karşılık aylık alan kimselerdir (Güvemli 1981).

2.2.1.1.1. Liderlik (Önderlik) ve Yöneticilik

Liderlik çok yönlü bir kavramdır. Toplumun her alanında ihtiyaçların giderilmesi için liderlere gereksinim vardır. Bazı yazarlar lider bazıları ise önder kelimesini kullanmayı tercih etmektedir. Her iki kelime de yönetici teriminin karşılığı olarak kullanılabilmektedir. Fakat tam bir anlam bütünlüğünün söylenmesi mümkün değildir(Güvemli 1981).

Lider ve yönetici kelimelerinin kesinlikle birbirlerinin yerine kullanılabilecekleri söylenemez. Çünkü liderlik yöneticiliğin bir yan sınıfıdır. Yöneticiler fikir ileri sürme, planlama, organize etme, motive etme, haberleşme ve kontrol etme fonksiyonlarını yerine getirir. Bütün bu fonksiyonlar arasında önderlik etme ve yol gösterme fonksiyonu da vardır. Bu nedenle bir yöneticinin etkin bir şekilde yön verme konusundaki yeteneği, onun yönetme hususundaki yeteneğini etkileyebilir. Hâlbuki bir lider sadece başkalarının davranışlarını etkileyebilme ihtiyacındadır. Aslında bir liderden kendisine bağlı elemanları doğru yöne sevk etmesi de beklenmektedir (Güvemli 1981).

Tosun (1989)’ a göre ‘’aslında yönetici, önder, set, komutan gibi kavramlar arasında önemli farklar yoktur. Bu kavramların içeriklerini, dolayısıyla farklı ve benzer yönlerini belirleyebilmek için bunların ifade ettiği fonksiyonlara bakmak gereklidir (Tosun 1989).’’ Nakledilen önderlik tanımlarının, yönetici tanımlama benzerlik gösterdiği görülmektedir. “Önderlik öyle bir özellikler kombinezonunun adıdır ki, bu özelliklere sahip olan kişi, başkaları aracılığıyla iş başarma olanağı bulur; çünkü onlar üzerinde yaptığı etki, onlara öyle bir hareket etmeyi arzulatır. Diğer bir tanım da” önderlik, ortak amaçlar uğruna seve seve çaba harcamaları için bireyleri etkileme faaliyetidir” şeklindedir (Tümer 1965).

Tümer (1965)’e göre anlayış ve hareket tarzına göre liderlik türlerini şöyle sıralanmaktadır:

* Otoriter Liderlik: Her ne kadar bütün liderler biraz kuvvet ve baskı davranışında bulunurlarsa da kuvvetle tahakküm otoriter liderliği diğer lider türlerinden ayrıcı özelliktir.

(35)

* Demokratik Liderlik: Bu tür liderlik mümkün olduğu ölçüde genel kararları gruba getirir. Böylece kişiler ve lider kolektif politikayı birlikte oluşturur.

* Tarafsız (serbestçi) Liderlik: Pasif bir lider türüdür. Sadece ortam mevki ve makamda durmak için ortaya çıkartılmıştır.

* Karizmatik Liderlik: Bu tür lider türleri mükemmel lider türüdür. Her zaman meydana gelmez.

Grup büyüklüklerine göre lider türleri ise şunlardır:

* Şahsi Liderler: Küçük gruplarda oluşur. Lider grup üyelerinin hepsiyle karşılıklı temas halindedir.

* İdare edici Liderler: Grup büyüdükçe liderin etkisi azalır. Karmaşık büyük organizasyonların liderliği bu tür liderliğe girer ( Sabuncuoğlu 1987).

Durumlarına göre lider türleri de şöyledir:

* Pozitif Lider: Teşvik edici, canlandırıcı, harekete geçirici, gruba katılmayı yönlendiren olumlu lider tipidir ( Sabuncuoğlu 1987).

Negatif Lider: Baltalayıcı, ümit kırıcı, engelleyici, harekete geçirme yeteneği olmayan lider tipidir ( Sabuncuoğlu 1987).

Liderlik = F (kişilik x izleyiciler ve durumu) Bir liderin sahip olması gereken özellikleri beş grupta toplamak mümkündür ( Sabuncuoğlu 1987).

* Hürmet: Hürmet görevden çok, kişiliğe karşı gösterilen bir davranıştır. Saygı, sevgi, gibi duygular yardımcı unsurları teşkil eder ( Sabuncuoğlu 1987).

* Zekâ: Çeşitli zihni fonksiyonların birleşmesiyle oluşur. (şekil algısı, mekânda yönelme, çağrışım kolaylığı gibi) Zeki kişinin iyi bir düşünme yeteneği vardır. Olayları mantıklı olarak değerlendirebilir (Hatiboğlu 1977).

* Sorumluluk: İyi bir lider sorumluluktan korkmayan kişidir. Maiyetindekilere itimat vermelidir. Ancak hür kişiler davranışlarından sorumludur ve eyleminden sorumlu tutulabilir. Yasalarla verilen sorumlulukla birlikte yetkide gereklidir (Hatiboğlu 1977).

* Cesaret: Bir lider karar verme sorumluluğunu üzerine aldığı gibi, bu kararları uygulamada da cesur olmalıdır. Muhalefet ve zorluğu daima yenmelidir. Cesaret yerinde ve yersiz olarak gösterilebilir. Yerinde cesaret kurtarıcı rol oynar. Cüret ise kör cesarettir, başarısızlığı da beraberinde getirir (Hatiboğlu 1977).

Şekil

Şekil 4: Yöneticinin İletişimdeki Rolü
Şekil 5: Kontrol Süreci
Tablo 1. Konyaspor Kulübü’nde Görev Yapmakta Olan Yöneticilerin Tanıtıcı  Özelliklerine İlişkin Verilerin Dağılımı
Tablo 2. Sivasspor Kulübü’nde Görev Yapmakta Olan Yöneticilerin Tanıtıcı  Özelliklerine İlişkin Verilerin Dağılımı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Yabancı futbolcu sayısının artırılmasını savunan görüş, sayı artınca, kulüplerin önünün açılacağı ve daha geniş bir havuzdan seçim yapma şansına

Süper Lig takımlarının kadrolarını oluşturan futbolcuların ilk lisanslarının çıkarıldığı takımların statüleri incelendiğinde; sezonlar ortalaması 97,2

Teknik etkinlik ise futbol kulüplerinin elindeki kaynaklar ile en fazla çıktı yani finansal ve sportif başarı elde etmesi olarak tanımlanıp, daha genel bir kavramı ifade

28 Şubat 2022 tarihinde sona eren hesap dönemine ait ara dönem özet konsolide finansal tablolara ilişkin dipnotlar (Tutarlar Türk Lirası (“TL”) olarak ifade

Şirket’in yönetimi ve dışarıya karşı temsili Yönetim Kurulu'na aittir. Şirket’in işbu Ana Sözleşme’nin Amaç ve Konu maddesinde öngörülen bütün işlemler

Amaç ve Konu maddesinde öngörülen bütün işlemler hakkında karar almak, münhasıran Genel Kurul’a bırakılmış yetkiler dışında, tamamen Yönetim

Ancak, Şirket sahip olduğu varlıklar ve haklar üzerinde, Şirket sermayesinin %51'inden fazlasına ve/veya yönetim ve denetim imtiyazını haiz hisse senetlerine

Şirket’in 30 Kasım 2018 tarihinde sona eren hesap ara hesap dönemine ait finansal tablo ve dipnotları Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ali Ağaoğlu ve Genel Müdür Sinan