• Sonuç bulunamadı

Çanakkale Işıldak Tepealtı'nda kısmen sualtında bulunan tarih öncesi yerleşim incelemeleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çanakkale Işıldak Tepealtı'nda kısmen sualtında bulunan tarih öncesi yerleşim incelemeleri"

Copied!
85
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI

SUALTI ARKEOLOJİSİ BİLİM DALI

Çanakkale Işıldak Tepealtı’nda Kısmen Sualtında

Bulunan Tarih Öncesi Yerleşim İncelemeleri

Mehmet Can ÜSTÜNEL

154203051008

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

YRD. DOÇ. DR. HAKAN ÖNİZ

(2)

II T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Mehmet Can Üstünel Numarası 154203051008 Ana Bilim / Bilim

Dalı Klasik Arkeoloji/Sualtı Arkeolojisi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı Çanakkale Işıldak Tepealtı’nda Kısmen Sualtında Bulunan Tarih Öncesi Yerleşim İncelemeleri

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

III T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Mehmet Can Üstünel Numarası 154203051008

Ana Bilim / Bilim Dalı Klasik Arkeoloji/Sualtı Arkeolojisi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Yrd.Doç.Dr. Hakan ÖNİZ

Tezin Adı Çanakkale Işıldak Tepealtı’nda Kısmen Sualtında Bulunan Tarih Öncesi Yerleşim İncelemeleri

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan “Kilikya Bölgesinde Sualtı Kültür Mirasının Korunması Perspektifinde Üç Boyutlu Grafik Modelleme” başlıklı bu çalışma 08/03/2018 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(4)

IV ÖNSÖZ

Ülkemizde Arkeoloji çalışmaları içerisinde, sualtı arkeolojisi üzerine birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen, bu çalışmalar arasında sualtında kalan tarih öncesi yerleşimlerle ilgili çok az sayıda araştırma yapılmıştır. Bu çalışmalara küçük bir katkı oluşturmak amacıyla Çanakkale’de bulunan Işıldak Tepealtı’nda kısmen denizin içerisinde kalmış olan tarih öncesi yerleşime sualtı arkeolojisi perspektifinden bakılmaya çalışılmıştır.

Yapılan bu çalışmayla eldeki veriler doğrultusunda yerleşimin denizin içerisinde kalan kısmının daha önceden belirlenen sınırlarında sualtında kalan buluntuların tespit edilmesi amaçlanmıştır.

Bu alanda bir tez çalışması yapılmasında, bilgi ve tecrübesi ile bana yol gösteren tezimin her aşamasında benden yardımlarını esirgemeyen Yüksek Lisans Tez Danışmanım Yrd. Doç. Dr. Hakan ÖNİZ’e içtenlikle teşekkür ederim.

Bana her türlü konuda yardım eden bilgi ve birikimlerini benden sakınmayan özellikle arazi çalışmalarımda yardımcı olan Sayın Prof. Dr. Rüstem ASLAN ve Fecri POLAT’a, Çanakkale Arkeoloji Müzesi müdiresi Sayın Sevim TUNÇDEMİR ve Çanakkale Arkeoloji Müzesi görevlisi Sayın Osman ÇAPALOV’a yardımlarından dolayı teşekkürü bir borç bilirim.

Çalışmalarım esnasında bana yol gösteren ve desteğini hiç eksik etmeyen Yrd. Doç. Dr. Murat KARADEMİR’e ve Arş. Gör. Erdener PEHLİVANOĞLU’na teşekkür ederim. Sıkılmadan, hep yol gösterici olan ve hiçbir desteğini esirgemeyen Sayın Kenan BEŞALTI’ya, araştırmalarım sırasında fikrine danıştığım ve yardımına başvurduğum değerli değerli meslektaşım Çetin ACAR’a teşekkür etmek isterim.

Maddi ve manevi desteğini benden esirgemeyen sevgili Dilber BALA’ya ve saygıdeğer aileme teşekkürlerimi sunarım.

Mehmet Can ÜSTÜNEL

(5)

V T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

Antik Dönem’de Troas Bölgesi’nde bulunan Işıldak Tepealtı Çanakkale'nin yaklaşık 25 km Güneybatısında, İntepe'nin (Erenköy) 5 km Batısında; Çanakkale Boğazı'nın Güney kesiminde yer almaktadır.

Antik Troas Bölgesi, kabaca günümüzde Kuzeybatı Anadolu’da yer alan Çanakkale ilinin sınırları içesinde bulunan Biga Yarımadası’na karşılık gelir. Bölgenin güneyinde Aeolia, doğu ve güneydoğusunda Mysia Bölgesi bulunur.

Işıldak Tepealtı Höyüğü kısmen sualtında kalmış olup höyük denize dik bir konumdadır. Yerleşimin üst kısmında bulunan arazide tarım faaliyetlerinin devam etmesinin yanı sıra yakınında bulunan koruganın yapım aşamasında vermiş olduğu tahribat nedeniyle höyüğün sınırları tam olarak belirlenememektedir. Işıldak Tepealtı yerleşimde daha önceden herhangi bir arkeolojik kazı çalışması yapılmamıştır ama yüzey araştırması yapılmış ve elde edilen arkeolojik verilerden tarihlemesi gerçekleştirilmiştir.

Işıldak Tepe’de bulunan malzemeler, Işıldak Tepealtı’na göre daha geç döneme tarihlenmektedir ve bu yerleşim Işıldak Tepealtı yerleşimden yüksekte kurulmuştur. Bu durum, Işıldak Tepealtı’nın suların yükselmesine bağlı olarak terkedilip Işıldak Tepe’ye yerleşilmiş olabileceği ihtimalini gözler önüne sermektedir. Işıldak Tepealtı ve benzeri yerleşimler irdelendikçe Holosen Dönem su yükselmelerine bağlı sular altında kalmış Prehistorik Dönem yerleşimleri daha da aydınlığa kavuşmaya başlayacaktır. Ö ğr enc inin

Adı Soyadı Mehmet Can Üstünel Numarası 154203051008

Ana Bilim / Bilim Dalı Klasik Arkeoloji/Sualtı Arkeolojisi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Yrd.Doç.Dr. Hakan ÖNİZ

(6)

VI T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

SUMMARY

In Ancient Time, Işıldak Tepealtı was located in Troas Region which was on the southwest of Canakkale about 25 km, 5 km West of Intepe (Erenköy), and on the west of Dardanellen.

Ancient Troas Region corresponds to the Biga Peninsula which is located in Canakkale in the northwest Anatolia. There is Mysia Region on the southeast and east of the area, and Aeolia is on the south.

Işıldak Tepealtı Mound is partially submerged, and it runs perpendicular to the sea. It is not a completely identified border of the mound due to the fact that they were many agricultural activities as well as the mound was destroyed while the blockhouse was being constructed. It has not been made an archaeological excavation in Işıldak Tepealtı Settlement before. However, a surface analysis has been made, and arhaeological evidence of dating obtained.

The materials which are being found in Işıldak Tepe Settlement are dated on a later period as compared to Işıldak Tepealtı settlement, and Işıldak Tepe was established higher from the Settlement at Işıldak Tepealtı. Hence, it is obvious that Işıldak Tepealtı is abondoned because of rising of water levels, and the people there resettled at Işıldak Tepe. It has emerged that the submerged settlements in prehistoric age will be brighten up when more studies such as Işıldak Tepealtı underwater excavation carried out.

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı Mehmet Can Üstünel Numarası 154203051008

Ana Bilim / Bilim Dalı Klasik Arkeoloji/Sualtı Arkeolojisi

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Yrd.Doç.Dr. Hakan ÖNİZ

(7)

VII İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... II YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... III ÖNSÖZ ... IV ÖZET ... V SUMMARY ... VI İÇİNDEKİLER ... VII KISALTMALAR ... IX 1.GİRİŞ ... 1 1.1.Konu ... 1 1.2. Amaç ... 1 1.3. Kapsam ve Sınırlılıklar ... 2 1.4. Yöntem ... 2 2. TROAS BÖLGESİ ... 4 2.1.Bölgenin Sınırları ... 4 2.2. Bölgenin Coğrafyası ... 6

2.2.1. İklim, Bitki Örtüsü Özellikleri ve Madenleri ... 6

2.2.2. Yollar ... 9

2.3. Bölgenin Tarihi ... 10

2.4. Araştırma ve Kazı Tarihi ... 14

3.PREHİSTORİK DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE KADAR GERÇEKLEŞEN KIYI DEĞİŞİMLERİ ... 25

(8)

VIII

3.1.2. Pleistosen Dönem ... 25

3.1.3. Holosen Dönem ... 27

4. IŞILDAK TEPEALTI YERLEŞİMİ İNCELEMELERİ ... 33

4.1. Konumu ve Araştırma Tarihçesi ... 33

4.2. Arazi Çalışması ve Buluntular ... 35

4.2.1. İzinler ve Araştırma Alanı ... 35

4.2.2. Arazi Çalışmaları ... 36 4.2.3. Buluntular ... 37 5. SONUÇ ... 54 HARİTALAR ... 55 RESİMLER ... 60 KAYNAKÇA ... 65

(9)

IX KISALTMALAR

AST Araştırma Sonuçları Toplantısı

Cm. Santimetre

Çev. Türkçeye çeviren

Ed. Editör

ITA Işıldak Tepealtı

Km Kilometre

KST Kazı Sonuçları Toplantısı

M. Metre M.Ö. Milattan önce M.S. Milattan sonra Şek. Şekil Vd. Ve diğerleri Yy Yüzyıl

(10)

1 1.GİRİŞ

1.1.Konu

Antik Dönem Troas Bölgesi günümüz Çanakkale ili sınırlarını kapsamaktadır. Tarihi Neolitik Döneme kadar uzanan Troas Bölgesi, doğudan batıya, kuzeyden güneye bir geçiş köprüsü niteliğindedir. Bölgenin bu özelliği birçok medeniyete ev sahipliği yapmasında önemli bir etken olmuştur.

Troas Bölgesi’nin coğrafyası, zaman içerisinde birçok doğal afetten etkilenmiş ve bölgenin kıyı şeridi günümüze kadar olan süreçte önemli değişimler yaşamıştır. Çanakkale Boğazı kıyı şeridinde tarih öncesi yerleşimlerin varlığı bilinmesine rağmen su yükselmelerine bağlı olarak denizin içerisinde kaldığı düşünülen yerleşimlerin incelemeleri üzerinde yeterince durulmamıştır. “Çanakkale Işıldak Tepealtı’nda Kısmen Sualtında Bulunan Tarih Öncesi Yerleşim İncelemeleri” adlı yüksek lisans tez çalışmamızın konusunu belirlemede kıyı değişimleri dikkate alınmıştır. Bu bağlamda höyüğün denizle olan bağlantısı, su yükselmelerinin kıyı şeridindeki etkisi sualtı arkeolojisi perspektifinden bakılarak bütün olgu ve bulgular incelenmeye özen gösterilecektir. Işıldak Tepealtı yerleşiminin sualtı yüzey araştırmaları esnasında tespit edilen Antik Dönem’den günümüze sağlam ya da parça olarak gelmiş arkeolojik eserler, yerinde fotoğraflanarak belgelemesi yapılmıştır.

1.2. Amaç

Bu çalışmayla sualtında kalmış tarih öncesi yerleşim olan Işıldak Tepealtı’nın Holosen Dönem su yükselmelerinde Marmara’da ve Karadeniz’deki kıyı değişimlerinin de etkisiyle suyun altındaki ve kıyıdaki malzemelerle tarihlendirilmesi ve yerleşimin dönemine ışık tutulması hedeflenmiştir.

Işıldak Tepealtı kıyılarında insan ve doğa kaynaklı tahripler kıyı çizgisinin değişmesinin yanı sıra sular altında kalmış eserlerin tespiti, belgelenmesi için veri kaybı açısından risk oluşturmaktadır. Bu bağlamda arkeolojik verilerin tespiti yapılarak daha fazla tahrip olmadan kayıt altına alınması amaçlanmıştır.

(11)

2 1.3. Kapsam ve Sınırlılıklar

Çalışma izninin sınırları kapsamında, alanda herhangi bir kazı veya temizlik çalışması yapılamayacağı için bölgedeki çalışmalar yüzey gözlemleri ile sınırlı tutulmuştur. Höyüğün sualtında devam edip etmediğini belirlemek için sualtı yüzey araştırması yapılmış ve yapılan yüzey araştırmasında höyüğün önceden belirlenmiş sınırları kullanılmıştır. Işıldak Tepealtı’nda daha önceden yüzey araştırması yapılmış olmasına karşın herhangi bir kazı çalışmasının yapılmamış olması eldeki verilerin az sayıda olmasına sebep olmuş ve sınırlılık teşkil etmiştir.

Çalışmanın yapıldığı tarihlerde hava şartlarının ve boğaz trafiğinin oluşturduğu aşırı dalgalar, deniz tabanındaki yosunlar su altındaki görüş netliğini olumsuz etkilemiş, fotoğraf çekmeyi güç hale getirmiştir. Sualtında bulunan eserler, bakıldığında gözle görülen ya da el ile deniz tabanında yapılan yoklamalar sırasında fark edilebilen malzemelerdir. Höyüğün deniz içinde kalan bölümünün sığ oluşu, sınırlarının genişliği, sualtı görüş zorluğu ve malzeme kısıtlılığı üç boyutlandırmaya uygun olamadığı için bu tarz bir çalışma gerçekleştirilememiştir. Höyük halka açık bir alanda olduğu için tahribat üst seviyede olup araştırma yaparken dahi engel teşkil etmiştir.

1.4. Yöntem

Troas Bölgesi’nin tarihi coğrafyası ele alınarak bölgede yapılmış önceki çalışmalar, bölgenin adının geçtiği antik kaynaklar, yapılan bilimsel yayınlar incelenmiştir. Işıldak Tepealtı yerleşiminde daha önce yapılmış çalışmalardan faydalanılmıştır. Bölgenin yerleşimin arazi çalışmaları yapılmış, sualtı ve kara fotoğraflamaları yapılarak yerleşimin denizde devamlılığının olup olmadığı konusu aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Çalışma kapsamında birinci bölümde çalışmanın konusu, amacı, kapsamı, sınırlılıkları ve yöntemi ele alınıp konun ana hatları, gerekliliği anlatılarak genel bir giriş yapılmıştır.

(12)

3 Troas Bölgesi’nin tarihi coğrafyasının anlatıldığı ikinci bölümde, öncelikle bölgenin sınırları çizilerek bölgenin antik şehirlerine, nehirlerine, akarsularına ve dağlarına değinilmiştir. Işıldak Tepealtı yerleşimin konumu ve coğrafi özellikleri, antik yolları belirtilmiştir. Bölgenin tarihi hakkında bilgi verildikten sonra bölgede Antik Dönem ’den günümüze kimlerin araştırma ve kazı yaptığı, seyyahlar, antik yazarlar ve günümüz araştırmacılarının çalışmaları temel alınarak açıklanmıştır.

Üçüncü bölümde Antik Dönem’den günümüze kıyı değişimleri anlatılmıştır. Kuaterner Dönem'in evresi olan Pleistosen ve Holosen Dönemler hakkında bilgi verilmiştir. Holosen Dönem su yükselmeleri üzerinde durulmuş ülkemizde ve dünyada bu dönemde sualtında kalmış yerleşimlerden örnekler verilmiştir.

Dördüncü bölümde Işıldak Tepealtı yerleşimin konumu, coğrafi özellikleri belirtilip kazı ve araştırma tarihi anlatılmıştır. Yerleşimde yapılan arazi çalışmasının ayrıntıları, izinleri, çalışma koşulları hakkında bilgi verilmiştir. Sualtı ve kara fotoğrafları ayrı ayrı olarak ele alınıp belgelendirilmeleri yapılmıştır.

“Değerlendirme ve Sonuç” Bölümde arazi çalışmalarından elde edilen veriler ışığında form verebilen buluntuların tarihlenmesi dönemsel benzerlik gösteren örneklerle karşılaştırılarak yapılmıştır. Buluntuların ve tüm çalışmanın genel bir değerlendirilmesi yapılarak ulaşılan bilimsel sonuçlar açıklanmıştır.

(13)

4 2. TROAS BÖLGESİ

2.1.Bölgenin Sınırları

Antik Troas Bölgesi, kabaca günümüzde Kuzeybatı Anadolu’da yer alan Çanakkale ilinin sınırları içesinde bulunan Biga Yarımadası’na karşılık gelir. Biga Yarımadası, Osmanlı İmparatorluğu zamanında sancak merkezi olup Çanakkale Yarımadası’na verilen isimdir (Akarca, 1978: 1). Bölgenin güneyinde Aeolia, doğu ve güneydoğusunda Mysia Bölgesi bulunur (Harita 1). Troas Bölgesi adını Troia kentinden alır ve bölge Antik Dönem’de birçok etnik gruba ev sahipliği yapmıştır (Körpe ve Yavuz, 2012: 32).

Tarihi, Neolitik Döneme kadar uzanan Troas Bölgesi doğudan batıya, kuzeyden güneye bir geçiş köprüsü niteliğindedir. Bölgenin bu özelliği birçok medeniyete ev sahipliği yapmasında önemli bir etken olmuştur. M.Ö. 13. yüzyılın sonlarında gerçekleştiğine inanılan Troia Savaşları bölgenin coğrafik önemini gözler önüne sermenin yanı sıra araştırmacıları bölgeye çekmeyi başarmıştır. Troas Bölgesi’nden bahseden Antik Dönem yazarlarından Troia Savaşı’nı ayrıntılı olarak ele alan Homeros ve Antik Dönem coğrafyası, arkeolojisi için aydınlatıcı bilgiler veren Strabon, bölgeyi anlamak açısından büyük önem taşır.

Homeros, İlyada adlı eserinde Troia Savaşları’nı anlatırken Troas’tan bölge olarak bahsetmez ama Abydos, Apaisos, Dardanos, Pedasos gibi kentlerle komşu olduklarını ve aynı safta yer aldıklarını ifade eder (Homeros, II, 819). Otanes’in Troas’ta Antandros’u aldığını söyleyen Herodotos Troas’tan bölge adı olarak ilk bahsedendir (Herodotos, V, 26, 374). Troas, Troialıların ülkesi anlamına gelmektedir (Tenger, 1999: 106). Kolonia kentinin Troas’ta yer aldığını belirten Thukydides de Troas’ı bölge adı olarak kullanan yazarlardandır (Thukydides, I/CXXXI, 1). Anabasis adlı eserinde Ophryneion ve İda Dağı arasında kalan bölgeyi Troas olarak tanımlayan Ksenophon (Ksenophon, VII, VII, 4-7), Hellenika adlı eserinde Troas kelimesini kullanmamıştır (Ksenophon, III, I, 16). Geographika adlı eserinde Troia ve Troas Bölgesi’ni detaylı olarak anlatan ve Troia Savaşı’ndan da bahseden Strabon, birçok antik yazarın bölgenin sınırları hakkında farklı görüşlere sahip olduğunu ifade etmiştir. Strabon’nun Homeros’un izinden giderek çizdiğini belirttiği bölgenin sınırları kabaca

(14)

5 kuzeyde Propontis’e (Marmara Denizi) kıyısı olan Abydos’tan başlayarak güneyde Lekton’a (Baba Burnu), doğuda ise İda Dağı’na (Kaz Dağları) kadar uzanır. Adramyttium (Edremit) kentini de Strabon Troas Bölgesi’nin sınırları içine alır. (Strabon, XIII, I, 2). Hamaxitos kentiyle Troas Bölgesi’ni başlatan Plinius güney kıyıların bir bölümünü bölgeye dâhil etmemiştir (Plinius, V, 123).

Bölgenin sınırlarının deniz ile belirlendiği kuzey, güney ve batı kesimleri Antik yazarların hem fikir olduğu bir konudur. Doğu sınırı ise görüş ayrılıklarının olduğu kısımdır (Polat, 2010: 10). Geçmişte yaşanılan savaşlar, göçler, siyasi etkiler gibi nedenlerden dolayı bu sınırların net bir şekilde belirlenemediğini söylenebilir.

Antik Çağ yazarları dışında günümüz araştırmacıları da bölgeye ilgi duymuş ve çalışmalar yapmışlardır. Modern Çağ araştırmacılarından W. Leaf ve Cook Troas Bölgesi’ni, Aesepus nehrinin (Gönen Çayı) denize döküldüğü yerden Adramyttion’a (Edremit) kadar giden hattın batısı olarak tanımlarlar (Cook, 1974: 1, Leaf, 1923: XVI).

Antik yazarlardan ve günümüz araştırmacılarının yaptığı çalışmalardan edilen bilgilere göre bölgedeki buluntuların benzerlikler göstermesi de göz önüne alındığında Troas Bölgesi’nin sınırları Kuzeydoğuda Abydos’tan Güneydoğuda Antandros’a kadar günümüz Çanakkale ilinin batısı olarak belirlenebilir (Polat, 2010: 11). Bu sınırlardan yola çıkarak bölgenin antik kentleri alfabetik sırayla şu şekilde sıralanabilir: Abydos, Akhilleion, Aleksandra Troas (Antigoneia), Antandros, Assos, Dardanos, Gargara, Gergis, Hamaksitos, İlion (Troia), Kebren, Khrysa, Kolonaia, Lamponeia, Lampsakos, Larissa, Lekton, Marpesos, Neandreia, Ophryneion, Parion, Rhoiteion, Sigenion, Skepsis, Thymbra (Harita 2).

Troas Bölgesi’nde, bölgenin genel sınırları dışında yükselti, limana sahip olma, verimli tarımsal arazi, ekonomi gibi özellikleri ile birbirlerinden farklı ama kendi içlerinde benzerlikler gösteren alt coğrafi sahalar belirlenmiştir. Bunlar; verimli arazileriyle ön plana çıkan Aşağı Kara Menderes Ovası, liman kentlerine sahip Kuzey Kıyılar, ekilebilir arazileri bulunan Orta Kara Menderes Ovası, tarıma elverişli arazileriyle günümüzde dahi iktisadi açıdan güçlü olan Yukarı Kara Menderes Ovası,

(15)

6 yerleşimlerin platolar üzerine kurulu olduğu Batı Kıyılar ve tarımsal arazisi az olan Güney Kıyılar olarak bölümlendirilebilir (Polat, 2010: 11-12).

2.2. Bölgenin Coğrafyası

2.2.1. İklim, Bitki Örtüsü Özellikleri ve Madenleri

Troas Bölgesi Marmara ve Ege Bölgeleri arasındaki geçiş için önemli bir noktadır. Antik Dönemlerde Anadolu’nun Kuzeybatısından Anadolu’ya doğru gerçekleşen göç hareketlerinin, boğazlardan geçen ticaret rotasının ve kolonizasyon hareketlerinin durak noktası olması bölgenin stratejik önemini gözler önüne sermektedir (Akalın, 1996: 1). Ege Bölgesi’nden Marmara’ya ve Karadeniz’e geçmenin yegâne seçeneği olan Hellespontos (Çanakkale Boğazı), bölgenin birçok dönemde tercih sebebi olmasına önemli katkı sağlamıştır (Polat, 2010: 12).

Troas Bölgesi’nin Kuzey kesimlerinde Marmara, Güney kesimlerinde ise Ege Bölgelerinin etkileri hâkimdir (Akarca, 1978: 2). Bölgede etkili rüzgâr yönü kuzeydoğudur (Polat, 2010: 14). Bölge genellikle engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Bölgenin kıyı şeridi kısmen düz, zaman zaman vadiler ve derelerle kesilmiş, yüksek kıyılar durumundadır (Akarca, 1978: 1-2).

Troas Bölgesi’nin en yüksek yeri olan ve Güneydoğu sınırını oluşturan İda Dağı’nın zirvesine Homeros “Gargaros” olarak adlandırılmıştır Strabon, VII, 6). Bunun yanı sıra Strabon, Kotylos, Putna ve Dikte olarak adlandırılan başka zirvelerin de olduğunu aktarmıştır (Strabon VII, 42-47, 43-48). Homeros’un bol pınarlı olarak tanımladığı, Strabon’un ise kırkayağa benzettiği İda Dağı’nın yüzeyinin ağaçlık olması ve çevresinde koru tipi ormanların bulunması oksijen kaynağının bol olmasına neden olmuştur (Homeros, XIV, 283; Strabon, XIII, 86; Çanakkale İl Yıllığı, 1973: 58; Polat, 2010: 12). İda Dağ sıraları kuzeyden esen rüzgârların soğutucu etkisini azaltarak güneyinde deniz yer aldığı için dağın yamacının en alt kesimlerinde Küçükkuyu’dan Edremit’e kadar olan bölgenin kıyı bölümlerinde kış aylarının ılık geçmesine neden olur (Akarca, 1978: 1). İda Dağı Yunan Mitolojisi’nde Üç Güzeller Efsanesi’nin geçtiği yer olma özelliği açısından da önem taşır ve her dönemde araştırmacıların ilgisini çekmiştir (Polat, 2010: 12). Bir başka önemli özelliği ise

(16)

7 Troas’ın en önemli kentlerinden olan Troia’nın Tunç Devri’nde Skamandros Nehri aracılığıyla İda Dağı’ndan elde edilen kerestelerin ticaretinin yapılmasıdır (Korfmann, 2004a: 430). İda Dağı’nın etrafında köknar ve meşe ağaçları boldur. Antik kaynaklardan edinilen bilgilere göre İda Dağı’ndan elde edilen keresteler gemi yapımı için elverişli olup Antandros’ta gemi yapımında kullanılmıştır (Ksenophon, I, I, 25) (Thukydides, IV, 52). Günümüzde bu bölgede at yetiştiriciliği, küçükbaş ve büyükbaş hayvancılığı, dokuma göçebe toplumlar bulunmaktadır (Polat, 2010: 14).

Bölge, akarsular ve nehirler açısından pek zengin değildir. İda Dağı’ndan doğan akarsular; Granikos (Kocabaş Çayı), Paisos (Bayram Deresi), Praktios (Umurbey Çayı), Rhadios (Koca Çay), Satnioeis (Tuzla Çayı), Skamandros ( Kara Menderes) ‘tur. Troas kıyılarının günümüzde Antik Dönem’den farklı görünmesinin nedeni bölgedeki nehirlerin ağızlarında delta ovalarının oluşmasıdır (Polat, 2010: 13). Antik Dönem’de nehirlerin insan hayatında önemli bir yer tuttuğu gibi günümüze baktığımızda da nehirler yardımıyla ulaşım, taşımacılık gerçekleştirilirken yapılan santraller ile de elektrik üretimi gerçekleştirilmektedir. Pleistosen Dönem’in son evreleri ile Holosen Dönem’in başlangıcından beri nehirler besin ihtiyaçların karşılandığı bir yer olmasının haricinde yapılan ulaşım sayesinde kültürlerin yayılmasını da sağlandığı önemli bir araçtır. Bu nedenle nehirlerin ehemmiyeti Pleistosen Dönem’e kadar gider (Dumlupınarlı, 2017: 10). Lampsakos, Abydos ve Assos Hellespontos’ta yer alan önemli limanlar arasındadır. Assos limanı şehirden ayrı olarak kurulmuş olup Arkeolojik veriler ışığında dönemi Erken Bizans olarak belirlenmiştir ( Eriçok ve Falay, 2006: 135). Hellespontos konumu itibariyle Antik Dönem’den günümüze birçok savaşa sahne olmuştur. Elaeus ve Sigieion arasında M.Ö. 7. yy. sonlarına doğru yapılmış olan Sigieion Savaşı’nda Atina Devleti, Hellespontos’u denetimi altına almayı, Karadeniz ve Ege Bölgelerine doğru geçişi sağlayabilmeyi hedeflemiştir (Körpe, 2008c: 73).

Biga Yarımadası kuzeyden Aisepos’un (Gönen Çayı) doğduğu yerden güneyde Edremit Körfezi içine doğru olan bölgenin batı tarafında kalır (Polat, 2010: 4). İda Dağı ve dağın yamacının alt bölümlerindeki ovalar ile vadilerden oluşan Biga Yarımadasının batısından doğan Skamandros (Kara Menderes) sırasıyla Batı ve Kuzey

(17)

8 yönlerine doğru akıp en sonunda Çanakkale Boğazı’na dökülür (Akarca, 1978: 1). Bölge için önemli bir yer tutan Skamandros’un yakınında Antik Çağda pek çok yerleşim kurulmuştur. Gelibolu Yarımadası’nda Tuz Gölü, Biga Yarımadasında Ece (Emir) Gölü dışında Troas Bölgesi’nde önemli sayılabilecek bir göl bulunmadığından bölgenin günümüzde göl açısından da verimsiz olduğu söylenebilir (Çanakkale İl Yıllığı, 1973: 61-62).

Bölgenin üst kısmında Marmara kıyılarında Sinekçi ve Gönen ovaları bulunur. Orta Menderes ve Aşağı Menderes arasında kalan kısım Troas Bölgesi’nin önemli ovalarıdır (Akarca, 1978: 1). Troas Bölgesi’nin bilhassa yüksek yerlerinde, maki, karaçam, kızılçam, meşe çeşitlerinden oluşan flora hâkimdir (Çanakkale İl Yıllığı, 1973: 58). Kıyılarda ahlat, çam ve zeytin ağaçları dikkat çeker (Polat, 2010: 14). Çam ormanları bulunan yerler ise İntepe, Kalkım, Kirazlı, Korudağ ve Sazak’tır. Kıyıdan bölgenin iç kısımlarına gittikçe su kenarlarında çayırlara, tarımsal arazilere ve seyrek ağaçlara rastlanır (Çanakkale İl Yıllığı, 1973: 58). Troia’nın Bronz Çağı duvar kalıntılarındaki izler ve Antik kaynaklardan edindiğimiz bilgiler Troas Bölgesi’nin günümüzde olduğu gibi Antik Dönem’de de depremlerden etkilendiğini ve Troas Bölgesi’nin Antik Dönem’de deprem kuşağı üzerinde yer aldığını kanıtlar (Polat, 2010: 13).

Balya vadisi ve Troas Bölgesi arasındaki tabii güzergâhta bulunduklarından Yenice-Pazarköy ovalarında altın ve gümüş maden rezervleri bulunmaktadır. Bu rezervler neredeyse günümüze kadar verimliliğini devam ettirmiştir (Özdoğan, 1989: 297). Çinko madeninin Troas’ta Andreia’da çok bulunduğunu söyleyen Strabon çinkoyu bölgenin önemli madenlerinden saymaktadır (Strabon XIV, 5). Granit ticareti Antik Dönem’de Troas Bölgesi’nin önemli geçim kaynakları arasındadır. Neandreia çevresinde granitin mamul olarak işlendiği ocaklar bulunmaktadır. Günümüzde de işler halde bulunan ve “Tragesiona” adı verilen tuzla Antik Dönem’de Troas’ın önemli geçim kaynakları arasında yer alıyordu (Polat, 2010: 15).

Bölgenin günümüzde, en başta gelen faaliyetlerinden biri tarımdır (Polat, 2010: 14). Lapseki elma ve özellikle de şeftali, Bayramiç ve Çanakkale Merkez’de ise elma yetiştiriciliği ön plana çıkmaktadır (“Çanakkale”, Türk Ansiklopedisi, 9, 1963:

(18)

9 356).Sebze üretimi Biga, Ezine, Lapseki taraflarında yaygın olup en önde geleni de turfanda domates yetiştiriciliğidir (Çanakkale İl Yıllığı, 1973: 241). Bozcaada şarap üretilirken bölgenin Güneyinin ve Batısının kıyı kesimlerinde zeytincilik yaygındır. Ezine’nin yanı sıra Orta Kara Menderes Ovası’nda süt ürünleri üretimi yapılmaktadır. Ayrıca arıcılığa elverişli olan ormanlık alanlarda arıcılık faaliyetleri gerçekleştirilmektedir (Polat, 2010: 14).

2.2.2. Yollar

Troas Bölgesi’nin stratejik konumu birçok antik yola sahip olmasında önemli bir etkendir. İda Dağı’nın kıyı kesimlere kadar uzanmasından dolayı bölgenin bilhassa güneyine ulaşım belli yerlerden mümkün olabilmiştir. Bu durum kuzey kesimden güneye geçişi zorlaştırmaktaydı (Polat, 2010: 15).

Kserkses, Kaikos’u (Bakırçay) aşıp Adramytteion’a gelmiş oradan Antandros’a geçip burada bir gece geçirdikten sonra Troia’ya gitmiştir. Kserkes’in Yunanistan seferi sırasında kullandığı bu yollar Troas Bölgesinin Antandros’tan Abydos’a kadar olan Güney-Kuzey Yolu olarak adlandırılır (Eriçok ve Falay, 2006: 132; Körpe, 2008d: 413).

Büyük İskender M.Ö. 334’te ordusuyla Sestos’a gelmiş oradan Abydos’a, oradan da sahil boyunca ilerleyerek Lampsakos’a ve en sonunda da Granikos’a gelmiştir. Büyük İskender’in Asya Seferi sırasında geçtiği Abydos’tan Granikos’a kadar olan bu yollar Troas Bölgesi’nin Batı- Doğu Yolu olarak adlandırılır (Körpe, 2008d: 414).

Doğu Troas Bölgesi’nin denizden uzak olan iç kesinlerinin denizle irtibatını sağladığı düşünülen Granikos’tan Kyzikos’a doğru uzanan sahil yoluyla Granikos’tan Zeleia’ya (Sarıköy) giden antik yol uğrakları Troas Bölgesi’nin Priapos- Kyzikos/ Granikos- Zleia yolunu oluşturur (Körpe, 2008d: 415). Skepsis, Gergis, Palaeskepsis ve Kebren (Akpınar) şehirlerinin karşılıklı güzergâhlarının olduğu yollar belirlenmiştir. Bu yollar günümüzde Bayramiç ve Ezine karayoluna denk gelen Alexandria Troas’tan Skepsis’e (Kurşunşutepe) doğru uzanan Troas Bölgesi’nin Batı- Doğu Yoludur ve Ezine civarında ikiye ayrılmaktadır (Körpe, 2008d: 416). Troas

(19)

10 Bölgesi’nin Priapos’tan Alexandria Troas’a kadar uzanan Kuzey- Güney Yolu Graikos Çayı Vadisi boyunca uzanır, günümüzdeki Biga ve Çan bölgeleri ile antik Mysia Bölgesi arasında en mühim irtibat yoludur. Kuzey- Güney yolu güneyden batıdan geçen birçok yolla bağlantılıdır (Körpe, 2008d: 417).

2.3. Bölgenin Tarihi

Troas Bölgesi stratejik konumu itibariyle günümüzde olduğu gibi Antik Dönem’de de önemli bir bölge olmuştur. Troia ve Troas Bölgesi sık sık Antik kaynaklarda özellikle de Herodot ve Strabon’da geçmektedir. Strabon en doğudaki yerleşimlerden olan Palaiskepsis’te, Milet halkının ve yerel halkın bir arada yaşadıklarını anlatır (Strabon, XIII, I, 52). Bunun gibi bir arada yaşan başka halklar da vardır. Palaigargara halkı Aiol halkı ile beraber, Kebrene halkı da Kymeli yerel halkı ile beraber yaşamıştır (Polat, 2010: 25). Homeros, İlyada adlı eserinde bölgeyi her biri bölgedeki domestik haklardan oluşan dokuz hanedanlığa ayırmıştır (Homeros, VI, 369).

Akdeniz ve Karadeniz’e egemen olmanın dünyaya egemen olmayla eş değer tutulduğu dönemde buralara sahip olabilme arzuyla yapılan, tarihte ilk dünya savaşı olarak bilenen Troia Savaşları M.Ö. 12-13. yüzyılda gerçekleşmiştir (Nemlioğlu-Koca, 2017: 110). Herodotos’un Troia Savaşları’nı tarihin başlangıcı olarak görmesi savaşın önemini belirtmektedir (Aktaran: Nemlioğlu-Koca, 2017: 110). Troia Savaşı’ndan yaklaşık 3000 yıl sonra gerçekleşen I. Dünya Savaşı’nın en mühim cephesinin Çanakkale’de yapılması bölgenin stratejik önemini gözler önüne sermenin yanı sıra dünya tarihinin biçimlenmesinde bölgenin önemli rol oynadığının göstergesi niteliğindedir (Nemlioğlu-Koca, 2017: 110).

Çan Ovası’nda yapılan araştırmada Orta Paleolitik Çağ’ın sonlarına tarihlenebilecek taş aletler bulunmuştur. Taşlıtarla mevkiisinin kısıtlı alan içinde yoğun malzeme vermesi ve alet yapımının olduğunu gösteren malzemeler bulunması buranın Orta Paleolitik Çağ konaklama yeri olduğunun göstermektedir. M.Ö. 8000– 5500 yıllarına tarihlenebilecek olan Çalca Mevkii’nde alet yapım işlikleri bulunmuştur. Yoğun taş alet ve obsidyen buluntuları veren bölgenin Anadolu’da

(20)

11 bilindik Neolitik Dönem yerleşmelerinden farklı olarak tarıma dayalı değil avcılık ve toplayıcılığa dayalı bir yerleşim olduğu düşünülmektedir (Özdoğan, 1989: 297-305). Bakacakköy yakınlarında bulunan Anzavurtepe ve Çakırlıköy yakınlarındaki Gavurtarla’da Çalca ile benzerlik gösteren Neolitik Dönem’e ait çakmaktaşı ve obsidiyen bulunmuştur (Özdoğan, 1989: 300).

Troas Bölgesi’ndeki iskân alanlarının tarihi Neolitik Dönem’e değin gitmektedir. Bu iskân alanlarının aynı yerde nesillerce yerleşim görmesinden dolayı höyükleşmeye rastlanmaktadır. Höyükleşmelerden en bileneni ve önemlisi olan Troia Höyüğü’nün yakınında bulunan M.Ö. 5000’lere tarihlenen Kumtepe, bölgede bilinen en erken yerleşmedir (Gabriel, 2006: 357). Beşik (Yassı) Tepe’nin M.Ö. 5000’lerden beri mevcut olduğu, Erken ve Geç Tunç Çağı’nda da yerleşim gördüğü bilinmektedir (Korfmann, 1989: 271-278). Bölgenin Güney kıyılarında bulunan Coşkun Tepe Kalkolitik Dönem’e tarihlendirilmektedir (Takaoğlu, 2006: 411-418). Troas Bölgesi’nin Tunç Çağı’nda çok yerleşim gördüğü yapılan çalışmalardan anlaşılmaktadır. Deniz kıyılarında ve su kenarlarında yoğun Erken Tunç Çağı yerleşimleri vardır ve bunlardan en önemlisi Troia Antik kentidir (Polat, 2010: 23). Hitit Dönemi’nde “Wilusa” adıyla geçen krallığın Troia olduğu düşünülmektedir (Starke, 2001: 34). Troia’nın Geç Tunç Çağı yerleşimi yıkıldıktan sonra iskânın M.Ö. 10. yüzyılın ortasına dek ufalarak sürdüğü yapılan kazı ve araştırmalardan bilinmektedir. (Polat, 2010: 24). Çiftlik Tepe höyükte İlk Tunç Çağına ait malzemeler bulunmuştur (Özdoğan 1989: 450-451). İlk Tunç Çağı’na ait bir diğer yerleşim olan Üyücekler Mevkinde bulunan insan yüzlü kaplar ve M.Ö. 3000’li yıllara ait malzemeler ele geçmiştir (Özdoğan, 1989: 297-305). Troas Bölgesi’nin Demir Çağı’yla ilgili veriler, Troia çalışmalarından sağlanmaktadır (Polat, 2010: 24).

Aioller M.Ö. 8. yüzyılda Troas Bölgesi’nin kıyı kesimlerine geldiklerinde “Dardenler” adı verilen halk Hellespontos’un güney kıyılarında yaşamaktaydı. Troas Bölgesi’nde Dardenlerden başka esas yerli halkı Leleglerdi (Körpe, 2008a: 337). M.Ö. 8. yüzyılın bitimine doğru Tenedos, Troas Bölgesi’nin Kuzeybatı sahiline hâkim olmuştur (Tenger, 1999: 121). Tenedos egemenliğinin kuzey ucu Akhilleion’dur (Beşik Tepe) (Strabon, XIII,I32).

(21)

12 M.Ö. 7. yüzyılda Methymna Assos’u işgal eder (Strabon, XVII, 1, 32). Çünkü İon kentleri Karadeniz kıyılarında kolonilere sahip olduklarından güzergâhlarını teminat altına almak istemişlerdir (Polat, 2010: 25). Mytilene Kuzeye dek Sigeion’un da aralarında bulunduğu koloniler kurmuştur (Tenger, 1999: 125). M.S. 7. yüzyıl ve sonrasında Hellospontos kıyıları ve kıyılarındaki kentler istilalar sonucunda tahrip olmuştur (Körpe, 2008a: 346). M.Ö. 7. yüzyılda Miletos, Abydos’u kolonize etmiştir (Strabon, XIII,I32). Troas Bölgesi’nin bütün kıyı kesimi Yunanlılarca işgal edilmiştir (Polat, 2010: 25). Strabon’un, Lampsakos’un Miletos halkınca kurulduğunu anlatmasına karşın Eusebios, Phokai’den gelenlerin kurduklarını söylemiştir (Strabon, XIII, I, 19). M.Ö. 7. Yüzyılda kurulan Sigeion, stratejik konumundan dolayı Hellespontos’un giriş çıkışlarını denetleme pozisyonunda olmasının yanı sıra Hellespontos üzerinden Karadeniz’e gitmek isteyen gemilere bekleme limanı görevi görmekteydi (Schäfer, 2009: 1-12). Parion, Erythrai tarafından M.Ö. 709’da kurulmuştur (Polat, 2010: 25).

Troas kentlerinden Kolonai ve Hamaksitos’ta bulunan Attika menşeili seramik parçaları M.Ö. 6.yy’da Atina kolonizasyon hareketlerinin bölgeye etkisini göstermektedir (Akalın, 2003: 6). Granikos vadisindeki tümülüslerdeki Pers sanatının izleri, Troas Bölgesi’nde M.Ö. 6. yy. sonlarından itibaren Hellespontos kıyılarında ortaya çıkan Pers etkisinin izleridir (Polat, 2010: 25).

Troas Bölgesi, M.Ö. 479’da Mykale mağlubiyetinin ardından Yunanlar ve Persler arasında pay edilmiştir (Polat, 2010: 27). Lampsakos’u M.Ö. 405’te alan Spartalı Lysandros, donanmasını Perslerin verdiği altınlardan meydana getirmiş ve Hellospontos’a gelmiştir. Büyük İskender M.Ö. 334’te ordusuyla Sestos’a gelmiş oradan Abydos’a, oradan da sahil boyunca ilerleyerek Lampsakos’a ve en sonunda da Granikos’a gelmiştir. (Körpe, 2008d: 414). Büyük İskender’in bölgenin Batı- Doğu Yolu’nu kullanarak ilerlediği bu güzergâhta Abydos çevresinde Darios’u yenmiştir (Strabon, XIII, I, 26). Bunun sonucunda Troas Bölgesi’ndeki Pers hâkimiyeti tamamlanmıştır (Polat, 2010: 27). M.Ö. 334’te Persler ile Büyük İskender’in arasında gerçekleşen Granikos Savaşı’nda Büyük İskender, Perslileri yenip sadece Hellespontos’u değil Batı Anadolu’nun tamamını da ele geçirmiş olmuştur (Körpe,

(22)

13 2008c: 76). M.Ö. 3. yüzyılın ilk çeyreğin Galatların kış dönemini atlatmak için Troas Bölgesi’nde kalmışlardır (Strabon, XIII, I, 27). M.Ö. 3. yüzyılın dördüncü çeyreğinde Troas Bölgesi’nde Seleukosların egemenliği hüküm sürmüştür (Polat, 2010: 27). Attalos Hanedanlığı’nın Troas Bölgesi’nde egemen kuvvet oldukları M.Ö. 3 yüzyılın dördüncü çeyreğidir (Plinius, 5, 123). Hellenistik Dönem’de Troas Bölgesi’nde Synoikismos ve Koinonlar hâkimdir (Polat, 2010: 27). M.Ö. 319’da Monophthalmos Antigoneia isimli yeni kenti Antigonos oluşturur (Strabon, XIII, I, 26). Antigonos, M.Ö. 331 yılında “Anti-Gonia” adı altında Kebren, Larissa, Neandreia, Skepsis vb. ufak kentleri birleştirmiştir. M.Ö. 301 yılından sonra Lysimakhos Troas’ın da içinde bulunduğu Anadolu’nun kuzeybatısından güneyine kadar geniş bir alana egemen olmuştur. Bölge, Korupedion Savaşı’nın (M.Ö. 282) ardından I. Seleukos’un hâkimiyetine girmiştir (Şimşek, 2010: 19). M.Ö. 278’de Troas Bölgesi, Galatların iki kez istilasına uğramıştır. I. Antipkhos’un Galatlarla yaptığı savaşı kazanması üzerine M.Ö. 236’da Troas Bölgesi’ne Bergama Kralları egemen olmuştur (Körpe, 2008a: 344-345). III. Attalos’tan sonra bölge Roma İmparatorluğu himayesine girip Asya Eyaleti’ne dâhil olmuştur (Sevin, 2001: 58). Troas Bölgesi, bundan sonra uzun yıllar Roma İmparatorluğu egemenliğinde kalmıştır. Bu dönemde bölgede dört adet büyük deprem gerçekleşmiştir (Bieg, 2004: 125). Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra bölge Doğu Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında girmiştir. Konstantinius döneminde “Provincia Hellespontos” eyaleti olarak ayrılana dek Doğu Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalmaya devam etmiştir (Rose, 2001: 280-281). Arap istilalarının başladığı M.S. 7. yüzyılda Troas Bölgesi’nin kıyılarında bulunan kentler çok fazla zarara uğramıştır (Körpe, 2008a: 346). Bölge daha sonra Bizans hâkimiyetine girmiştir. Roma egemenliğinden Bizans Dönemi’nin ilk zamanlara kadar olan ve Troas’ta bulunan birçok kentin yıkıldığı dönemde önemli sayılabilecek pek bir gelişme olmamıştır (Tavukçu, 1999: 5 ). Troas Bölgesi’ndeki Bizans hâkimiyetini 1080’de Süleyman Şah bitirmiş ve bölgeyi ele geçirmiştir. Böylece bölgede, I. Haçlı ordusu 1097’de bölgedeki Selçuklu egemenliğine son verene dek Selçuklular hüküm sürmüştür. Troas Bölgesi, Sultan I. Murad’ın 1359 yılında Çanakkale ve Troia bölgesini Karesi Beyliği’nden satın almasıyla Osmanlı hâkimiyetine girmiştir (Çanakkale İl Yıllığı, 1973: 34).

(23)

14 2.4. Araştırma ve Kazı Tarihi

Homeros destanlarında yaşananların nerede geçtiğinin merak uyandırması, Troas Bölgesi’nin epeyce eski dönemlerden beri ziyaret edilmesine ve bölgede araştırma yapılmasına neden olmuştur. Antik Dönemlerden beri bölgenin, ilgi odağı olması bölgeye çok sayıda ziyaretçi gelmesini sağlamıştır. Caesar, Caracalla, Büyük İskender, Kserkses, Hadrianus, Sulla, Augustus bölgeyi ziyaret edenler arasında sıralanabilir. Bölgede 16. ve 17. yüzyıllara kadar sistemli bir araştırma söz konusu olmayıp çalışmalar daha çok gezginlerin bölgeye uğramalarıyla gerçekleşmiştir (Polat, 2010: 16).

1750 yılında R. Wood tarafından gezilen Troas Bölgesi bu dönemden sonra 18. yüzyılda ilgi görmeye başlamıştır. Choiseul- Gouffier, İllion, Aleksandreia Troas’ı Troia ve civarını araştırmıştır. Chandler, Troas Bölgesi’ni gezerken edindiği izlenimlerini bir kitapta toplamıştır. 1800’lü yıllarda Lechavalier, Mauduit, E. D Clarke ve Walpole Troas Bölgesi’nde özellikle Troia’nın yerini belirlemek için araştırmalar yapıp Troas Bölgesi’nin kentlerini anlatmışlardır (Aktaran: Polat, 2010: 16-18).

Spratt ve Forchammer 1839 yılında gerçekleştirdikleri çalışmada Aşağı Kara Menderes Ovası ve çevresini araştırmanın yanında jeolojik çalışmalarda da bulunmuşlardır. Gezdikleri kentlerde ufak kazılar da gerçekleştirmişler. J. G. von Hahn Ballıdağ’ın Troia olduğu düşüncesiyle 1864’te kazılar yapmıştır. Charles Thomas Newton doğu gezilerini anlatırken Troas Bölgesi’nden bahsetmiştir (Aktaran: Polat, 2010: 17-18).

Frank Clavert, Troas Bölgesi’ndeki ilk bilimsel çalışmaları başlatandır. Bölgede 1868 yılında Heinrich Schliemann araştırmalara başlamıştır. Schliemann, 1881 yılında Çanakkale ilinden başlayıp bütün Troas Bölgesi’ni içine alan araştırmasında Troia ile mukayese edilebilecek başka bir yerleşimin varlığın olup olmadığını anlamayı amaçlamıştır. Bu amaç doğrultusunda bölgenin batısından başlayarak güney kesimine, devamında da İda Dağı’ndan Hellespontos’a doğru bir güzergâh izlemiştir (Aslan, 2012: 149).

(24)

15 Troas Bölgesi’nin yoğun bir şekilde araştırılmaya başlaması 1870’li yıllarda olmuştur. Bu yıllarda J. M. Cook ve Aşkıdil Akarca bölgede araştırmalar yapmışlar ve Antik Dönem yazarlarının belirttiği antik kentlerin büyük kısmı belirlenmiştir. Mehmet Özdoğan 1980’li yıllarda Biga ve Gelibolu Yarımadalarında Prehistorik ve Klasik Dönem yerleşimleri açısından yüzey araştırmaları yapmıştır. (Aslan, 2012: 149-151).

1987 yılında Elmar Schwertheim Troas kentlerinden olan Hamaxitus’ta araştırmalar yapmıştır. Araştırmada bir yazıt bulunmuştur ve kentle ilgili bilgiler çoğalmıştır. Bundan önce Hamaxitus kentinin adı sadece haraç listelerinden biliniyordu (Schwertheim, 1988: 283-286).

1988 yılında Mehmet Özdoğan Çan, Yenice, Biga, Bayramiç, Lapseki ve Edincik bölgelerinde araştırma yaptırmıştır (Özdoğan, 1990: 443-457). Çan Ovası’nda yapılan araştırmada Orta Paleolitik Çağ’ın sonlarına tarihlenebilecek taş aletler bulunmuştur. Taşlıtarla mevkiisinin kısıtlı alan içinde yoğun malzeme vermesi ve alet yapımının olduğunu belirten malzemeler bulunması buranın Orta Paleolitik Çağ konaklama yeri olduğunun göstermektedir. M.Ö. 8000–5500 yıllarına tarihlenebilecek olan Çalca Mevkii’nde alet yapım işlikleri bulunmuştur. Üyücekler mevkiinde bulunan İlk Tunç Çağı’na ait olan höyükte insan yüzlü kaplar ve M.Ö. 3000’li yıllara ait malzemeler ele geçmiştir. (Özdoğan, 1990: 447- 449).

1989 yılında Elmar Schwertheim Lampsakos ve Parion çevrelerinin yanında bölgenin kuzey kıyılarında araştırma yapmıştır. (Schwertheim, 1990: 229-232). 1990’lı yıllara gelindiğinde Troia Projesi kapsamında Troia Tarihi Milli Parkı’nda yapılan yüzey araştırmaları sonucunda bu bölgedeki yerleşimler belirlenmiştir (Aslan, 2012: 149-151).

1994 yılında Marijana Ricl Alexandreia Troas’ta Epigrafi çalışmaları gerçekleştirmiştir (Ricl, 1996: 7-13).

İlhan Kayan 1977 yılından 1996 yılana kadar Troia Bölgesi’nde 220 adet yapılan sondajla bulunan veriler ile coğrafi değişimleri ve bu değişimlerin Troia kültürünü nasıl etkilediğini araştırmıştır. 1996 yılında Troia Aşağı Şehir eteklerinde ile Kalafatlı

(25)

16 arasında çok sayıda sondaj yapılmıştır. Holosen Dönem su yükselmelerinin ve doğal çevre değişimlerine uygun sediman katmanları bulunmuştur (Kayan, 1998: 1- 18). 1997 yılında Parion (Kemer Köyü) Antik kentinde yüzey araştırması yapan Cevat Başaran sur duvarları, Akrapol, tiyatro, tapınak, su yapıları, nekropol, pişmiş toprak eserler, seramik, sikke, heykeltıraşlık eserleri, bezemeli ve/veya yazıtlı mimari parçalar tespit edip incelemesini yapmıştır (Başaran, 1999: 349-364).

Troia Antik Kenti’nde 1988’den itibaren gerçekleştirilmiş olan kazılarda pek çok buluntu elde etmiş olan Rose, 1998 yılındaki çalışmalarını höyüğün güneybatısındaki mabette gerçekleştirmiştir. Buluntular ışığında alanın M.Ö. 8. yüzyılın sonlarında mabet halini aldığı anlaşılmaktadır (Rose, 2000: 283).

1999 yılında Cevat Başaran ve Ali Yalçın Tavukçu, Biga ilçe merkezi ağırlıklı bir araştırma yürütmüşlerdir. Kocagür, Çakırlı, Karahamzalar, Eski Balıklı, Altıkulaç, Gümüşçay, Bekirli, Ayıtdere, Parion ve Lapseki mevkiileri araştırılmış birçok etütlük malzemenin yanında envanter değeri taşıyan malzemeler de bulunmuştur (Başaran ve Tavukçu, 2001: 225-236).

2002 yılında Biga ve Yenice ilçelerinin başta iç kesimleri olmak üzere araştırma yürüten Başaran vd., Troas Bölgesi’nin kıyı kesimlerinde Arkaik, Klasik, Hellenistik Çağlarda yerleşim olmasına karşın Roma ve bilhassa Bizans Dönemi’nde bölgenin daha içlerine doğru ve yüksek kesimlerinde yerleşim olduğu sonucuna varmışlardır (Başaran, vd., 2004: 185-192). 2002 yılında Tavukçu vd. tarafından antik yerleşimin modern yerleşimin altında kaldığı Bozcaada’da yapılan yüzey araştırmasında, bölgede pişmiş toprak ve mermer üretiminin olduğu, bulunan sütun parçalarının sütunlu cadde, agora veya görkemli bir yapıya işaret ettiği sonucuna ulaşılmıştır (Tavukçu vd., 2004: 70).

2003 yılında Nurettin Arslan Çan’nın büyük bölümünde, Lapseki’deki Umurbey ve Asartepe’de araştırma yapmıştır (Arslan, 2004: 119-126). 2003 yılında gerçekleştirdiği çalışmasında Çanakkale Boğazı kıyılarına ağırlık veren Nurettin Arslan, antik kaynaklarda geçen kentler için Arkeolojik veriler elde etmiştir (Arslan, 2004: 320).

(26)

17 Coşkuntepe’de 2004 yılında yüzey araştırması gerçekleştiren Turan Takaoğlu, burada yaşayan Neolitik Çağ toplumlarının öğütme taşı üretimi yaptıklarını bularak Neolitik Çağ toplumlarının kıyı kesimlerde yaşama sebeplerini açıklayabilecek arkeolojik veriler elde etmiştir. (Takaoğlu, 2005: 414). 2004 yılında C. Brian Rose ve Reyhan Körpe Biga ve Karabiga’da gerçekleştirdikleri araştırmada, Granicus ile Kocabaş Nehirleri arasında bulunan tümülüslerin koruma amaçlı belgelemesini yapılmışlar (Rose ve Körpe, 2005: 323-332).

2005 yılında A. Osman Uysal ve Ayşe Çaylak Türker, Eceabat’ta Kilitbahir Köyü ile çevresi, Sestos-Akbaş; Gelibolu’da Bolayır ile çevresi; Özbek ve Karacaören köylerinde Bizans ve Osmanlı Dönemi eserleri araştırması gerçekleştirmişlerdir (Uysal ve Çaylak-Türker 2006: 107-126). 2005 yılında C. Brian Rose ve Reyhan Körpe Granikos Çayı Vadisi’nde tümüsler odaklı çalışmaları sırasında en önemlileri Tepeağıl Tepe (Rüzgarlıtepe), Priapos ve Zeleia olan ve büyük çoğunluğu Pers ile Geç Roma Dönemi’e tarihlenen 18 adet yerleşim yeri tespit etmişlerdir (Rose ve Körpe, 2006: 67-78).

2006 yılında gerçekleştirdikleri çalışmada ise Gönen Nehri Havzası’nın doğusunda yoğunlaşmıştır. Babayaka’da bulunan İ.S. 5.-6. yüzyıla tarihlenen yapı Troas Bölgesi’nde bulunan en büyük eklesiastik yapılardandır. Ayrıca Troas Bölgesi’nin Antik yollarından olan Granicus Nehri Vadisi güzergâhı ile ilgili Gümüşçay’da miltaşı bulunmuştur. Taşoluk Köyü’nde yaklaşık olarak 100 metre uzunluğa ve 2 metre genişliğe sahip bir antik yol tespit edilmiştir (Rose ve Körpe, 2007: 103-116).

2007 yılında Nurettin Arslan Kuzey Troas’ta antik kaynaklarda ismi geçen yerleşimler üzerine arkeolojik veriler bulmak için araştırma gerçekleştirmişlerdir. Bu bağlamda; Abydos (Tayyaretepe), Arisbe (Çiğlitepe), Perkote (Umurbey), Lampsakos (Lapseki), Perkote (Adatepe), Duman Köy (Ambartaş), Boğatepesi (Arabakonağı), Bahadırlı Köyü (Çan) ve Asartepe (Küçükpaşa Köyü) yerleşimleri araştırılmıştır (Arslan, 2009: 33-334). Thomas Schäfer 2005-2007 yılları arasında Sigeion Antik kentinde yüzey araştırmaları gerçekleştirmiştir (Schäfer, 2009: 1-12). 2007 yılında A. Osman Uysal Akköy (Ezine) ve Merkez İlçe’ye bağlı birçok mevkiide araştırmalar

(27)

18 yapmıştır. Özellikle tespit edilen mezar taşları yerleşim tarihi hakkında bilgi vermesi bakımından önemlidir (Uysal, 2009: 231-24). 2007 yılında Beate Böhlendorf- Arslan Assos, Biber Deresi, İlyasfakı, Gargara, Lamponia, Asarlıktepe, Çamlıktepe/Kümbettepe/Kıllıktepe, Yılanlıtepe, Kostaktepe, Çavuşköy, Darıköy, Geyikli, Uluköy, Akcakeçiliköy, İzbizlik Hamamı, Tavaklı Köy, Beşiktepe, Bayramiç alanlarında araştırma yapmıştır (Böhlendorf-Arslan, 2009: 311-326). 2007 yılında C. BRian Rose ve Reyhan Körpe Yenice civarında araştırma yapmışlar ve 37 adet yeni yerleşim belirlenmiştir. Alacaoluk ve Asarkale’de tespit edilen Geç Roma Dönemi’ne tarihlenen kaleler en önemli buluntudur (Rose ve Körpe, 2009: 343-356).

Ali Yalçın Tavukçu, Zerrin Tavukçu, Mehmet Yavuz ve Hasan Kasapoğlu’nun 2008 yılında gerçekleştirdikleri Bozcaada çalışmalarına çok sayıda Antik eserin devşirme malzeme olarak kullanıldığı belirlenmiştir. Devşirilen malzemelerin çoğu Roma veya Bizans Dönemlerine, çok az bir kısmı da Arkaik veya Hellenistik Dönem’e tarihlenmektedir (Tavukçu, vd., 2010: 239-254). 2008 yılında A. Osman Uysal, Eski Cumalı ve Eski Burhanlı, Çanakkale merkezde bulunan bazı yapılar, Süleymaniye, Gelibolu, Halileli, Karainebeyli, Kumkale, Musaköy, Kızılkeçili, Yapıldak, Umurlar, Pazarköy, Yukarıokçular, Hamdibey (Kurtlar) yerleşimlerinde ve bu yerleşimlerin çevrelerinde araştırmalar yapmışlardır (Uysal, 2010: 151-162).

2009 yılında Beate Böhlendorf-Aslan, Ayvacık ve Ezine Bölgeleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Ayvacık ve çevresinde Behram Köy’ün Güneyi, Söğütlü, İlyasfakı ve Menteşe Köyleri arasında kalan yol, Korubaşı, Balabanlı, Bademli, Budaklar, Akçin; Ezine çevresinde Kızıltepe, Üsküfçü, Yavaşlar Köyü, Şapköy, Üvecik yerleşimlerinde araştırmalar yapılmış Geç Antik ve Bizans Dönemi’nde Troas Bölgesi’nin günümüze oranla daha yoğun yerleşim gördüğü belirlenmiştir (Böhlendorf-Arslan, 2011: 261-268). 2009 yılında Ali Yalçın Tavukçu, Zerrin Aydın Tavukçu ve Süheyla Ağaoğlu’nun Bozcaada’da gerçekleştirdikleri araştırmada yerleşim içi ve dışı ortaya çıkan yeni veriler incelenmiştir (Tavukçu vd., 2011: 57-68). 2009 yılında Rüstem Aslan, Stephan W. E. Blum, Tobia L. Kienlin, Faika Evrim Uysal ve Sebastian Kırschner tarafından Troas Bölgesi’nin Prehistoryası’nı anlamak için önem teşkil eden Hanaytepe (Bozköy) ve çevresi araştırılmıştır.

(28)

Boğazköy-19 Hanaytepe’de M.Ö. 4000’e tarihlenen idol buluntusu, “Killia İdolleri” olarak adlandırılan eserlerin Troas Bölgesi’ndeki dağılımına yeni bir bakış açısı kazandırması bakımından önemlidir (Aslan vd., 2011: 291-302). 2009 yılında yüzey araştırmaları gerçekleştiren Rüstem Aslan Prehistorik Dönem yerleşimlerin beraberinde yakın dönem yerleşimleri de saptamıştır. Yürütülen yüzey araştırması sonucunda bulunan yeni yerleşim yerleri Troas Bölgesi’nin yanında Yunanistan, Batı Anadolu, Balkanlar ve Trakya Prehistoryası’nın anlaşılmasına katkı sağlaması açısından önem teşkil etmektedir (Aslan vd., 2011: 291-295). 2009 yılı çalışmalarında Pazarköy’deki rölöve çalışmaları gerçekleştiren A. Osman Uysal, Akköy’ün yanı sıra Gelibolu’ya bağlı köy ve kasabalarda da terkedilmiş yerleşim alanlarında araştırmalar yapılmıştır (Uysal, 2011: 173-186).

2010 yılında A. Osman Uysal Lapseki ile Babakale ve Kösedere Köyleri, Ezine merkezde çalışmalar yürütmüştür (Uysal, 2012: 27-49). 2009-2010 yıllarında gerçekleştirdiği yüzey araştırmasında Derya Yalçıklı, Çanakkale Yenice ve Balıkesir Gönen ilçelerinde doğal geçitleri meydana getiren alanlar çalışılmıştır. 2009 yılında Yenice İlçesinde Seyvan, Başkoz, Çalköy, Karaköy, Çakırköy, Gümüşler, Bağlı, güzeloa, Vakıf, Kıraçoba, Oğlanalan, Artmutçuk, Örencik, Akçakoyun, Aşağı Çavuş, Karaydın, Yukarı Çavuş, Sameteli, Hıdırlar, Koruköy, Üçkabaağaç, Çınarköy, Koruköy, Haydaroba; 2010 yılında Sazak, Aşağı Karaaşık, Aşağı İnova, Yukarı Karaaşık, Sofular, Aşağı İnova, Namazgah, Araovacık, Karaköy ve Kırıklar köylerinde araştırma gerçekleştirilmiştir. Prehistorik, Hellenistik, Roma ve Ortaçağ’a ait olan Yenice İlçesi sınırlarında yer alan 57 adet alan belirlenmiştir (Yalçıklı, 2012: 209-229). 2010 Yılında Ayşe Çaylak Türker, Trakya Chersonese’deki 7 vadi üzerinde ve Hellespontos Bölgesi ile Hellespontos’un Marmara ağızında çalışmalar gerçekleştirmiştir (Çaylak-Türker, 2012: 401-428). Rüstem Aslan 2010 yılında, Bozköy Hanaytepe, Hantepe, Hantepe altı, Ballıdağ, Kırkgözler, Küçük Beşik Tepe, İn Limanı, Hanay Tepe, Araplar Boğazı Vadisi, Mecidye Köyü-Taşlık, Taşlık Altı, Telefon Santrali, Beşik Kuyu Mevkii, Baklatepe Altı yerleşim yerlerinde yüzey araştırmasında bulunmuştur. Bölgede Troia Antik Kenti haricinde diğer bir Tunç Çağı yerleşim merkezinin Bozköy-Hanaytepe olduğu belirlenmiştir (Aslan, 2012: 149-164). Beate Böhlendorf-Arslan, 2010 yılında genel olarak Ezine, Bayramiç ve Ayvacık

(29)

20 ilçelerinde araştırmalar yapmıştır. Ezine İlçesi’nde Akköy, Gökçebayır, Mecidiye Köy, Koçali; Bayramiç İlçesi’nde Çavuşköy, Yahşeli Köyü, Külcüler; Ayvacık İlçesi’nde ise Akçin, Söğütlü, Paşaköy ve Kadırga Koyu yerleşim yerlerinde araştırmalar gerçekleştirilmiştir (Böhlendorf-Arslan, 2012: 431-452). Nurettin Arslan ve Caner Bakan, 2010 yılında yüzey araştırmalarını genel hatlarıyla Lampsakos çevresi ile Çan bölgelerinde gerçekleştirmişlerdir. Gavuryeri, Kaletepe, Arisbe, Perkote, Paisos, Gökköy, Taştepe Köyü, Zindantepe, İlyas Köy, Sapankale, Taşlıtarla, İlyasçiftliği, Yaya Köy, Asartepe, Lampsakos ilçelerinde yapılan çalışmada; kıyıda bulunan kentlerden erken dönemlerden Bizans Dönemi’ne kadar yerleşim görmüş Abydos ve Lampsakos kentlerinde günümüze ulaşan, yüzey araştırmasından elde edilebilecek verinin az olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca iç kesimlerde yer alan, Arkaik Çağ’a tarihlenen Asartepe dışında bu bölgede başka bir yerleşim yerinin bulunmadığı ve kırsal kesimlerde çiftlik yeri olarak kullanılan yerlerin haricinde küçük gözetleme yerlerinin bulunduğu sonuçlarına varılmıştır. Bu yerlerde seramik buluntuları ele geçmiştir (Arslan ve Bakan, 2012: 453-467).

2011 yılında Rüstem Aslan ve Fecri Polat Bozköy Hanaytepe, Alacalıgöl Mevkii, Tektop (Topbaşı) Tepe, Mersin Tepe, Işıldak Tepe Altı, Harapkale, Erenköy (İntepe) Güzelyalı, Dardanos, Kepez ve Troia çevresinde araştırmalar yapmışlardır. 2011 yılında tespit edilen yerleşim yerlerinden Işıldak Tepealtı ve Çardak Altı Troas Bölgesi’nin Neolitik/Kalkolitik Dönem yerleşmelerine ışık tutmasının yanında Çanakkale Bölgesi’ndeki Holosen Dönem su yükselmelerini anlamak açısından da önem arz etmektedir. Harap Kale’de bulunan tülümüsün büyük ihtimalle Son Tunç Çağı’na tarihlendirilmesi Troas Bölgesi’ndeki Son Tunç Çağı’na ait ilk buluntu yerine ulaşılmasını sağlamıştır (Aslan ve Polat, 2013: 5-18). 2011 yılında Derya Yalçıklı Gönen ilçeleri; Yenice’de Pazarköy, Kalkım, Akcakoyun Beldeleri; Çınarköy, Kabalı, Aşaıçavuş, Yukarıçavuş, Araovacık, Akköy, Sofular, Bekten ve Çakıroba köyleri araştırmıştır (Yalçıklı, 2013: 19-30). 2011 yılında Ali Osman Uysal Ezine belde ve köylerinde başta olmak üzere, Ayvacık merkez, köy ve beldelerinde, Bayramiç merkezde araştırma gerçekleştirmiştir (Uysal, 2013: 31-42).

(30)

21 Ayşe Çaylak Türker 2012 yılında Karanlıkdere- Paesus, Kocabaş Vadisi ve civarı, Akköprü, Gümüşçay/Dimetoka (Didymotichus), Çeşmealtı, Danişment, Türbakacak, Kocabaş Vadisi’nin orta ve üst kısmı, Kocayayla Köyü, Gönen Vadisi ve üst kısmı, Aşağı Çavuş Köyü yerleşim yerlerinde araştırma yapmıştır (Çaylak-Türker, 2014: 186-206). 2012 yılında Ali Osman Uysal Ayvacık ile Bayramiç İlçelerinin köylerinde araştırma yürütmüştür. Buralarda yapılan çalışmalarda mezar taşları, cami ve çeşmeler tespit edilmiştir. Yapılardaki kitabeler günümüze kalan önemli unsurlardır (Uysal, 2014: 213-226).

2013 yılında gerçekleştirdiği çalışmasında ise Biga ilçe merkezi, Karabiga, Gümüşçay, Koruoba, Akköprü yerleşim alanlarını araştırmıştır (Uysal, 2015: 283- 300). Beate Böhlendorf-Arslan Ezine, Bayramiç, Ayvacık’ta yaptığı çalışmalarda 2012 yılında 23, 2013 yılında 38 iskân yeri tespit edilmiştir (Böhlendorf-Arslan, 2015: 11-130). Ayşe Çaylak Türker 2013 yılında Tuzla Vadisi’nin alt kısmı, Çanakkale Boğazı çevresi, Kösedere Vadisi, Bergaz (Umurbey) Vadisi, Kocabaş Vadisi’nin üst kısmı, Bakacak (Karaatlı), Gelibolu Yarımadası alanlarında çalışmalar yürütmüştür (Çaylak-Türker, 2015: 189-208).

2014 yılında ise Kurşunlu, Kızkalesi, Gökçebayır/Bergaz, Akköy, Kırdağ-Çevrimtepe, Asartepe, Pınaraşı- Ballık/Ballıdağ, Gelibolu Yarımadası, Sivritepe, Karainebeyli Hisarlık, Saroz yerleşim yerlerinde çalışmalarını sürdürmüştür (Çaylak-Türker, 2016: 301-324). Beate Böhlendorf-Arslan 2014 yılında Ezine, Ayvacık ve Bayramiç iskân yerlerinde çalışmalar gerçekleştirmiştir. Güney Troas’ta yapılan araştırmalar sonucunda Ezine, Ayvacık ve Bayramiç arasındaki alan Bizans Dönemi’nde yoğun yerleşim görmüştür (Böhlendorf-Arslan, 2016: 339-360). 2014 yılında İsmail Özer, İsmail Baykara, Berkay Dinçer, Serkan Şahin, Mehmet Sağır ve Erksin Batı Anadolu’da bulunan fosil yataklarının dağılımının belirlenmesi amacıyla Güleç Çanakkale’nin güneyinde, güneydoğusunda ve batısında çalışmalar yapmışlardır (Özer vd., 2016: 323-334).

2015 yılında ise Çanakkale merkezinin doğu, güneydoğu ve kuzeydoğu bölgelerinde araştırma yürütülmüştür (Özer vd., 2016: 315-327). Ali Osman Uysal, 2015 yılında Bayramiç’i köylerinde, Çan İlçe merkezi ve köylerinde araştırma

(31)

22 gerçekleştirmiştir (Uysal, 2017: 117-136). Ayşe Çaylak Türker 2015 yılında, Paesus (Bayramdere), Lapseki, Bergaz (Praktius), Rhodius (Sarıçay), Scamander (Karamenderes) Vadileri; Hellospontos’un Anadolu Yakası bölgelerinde çalışma yapmıştır (Çaylak-Türker, 2017: 227-244). Gökçebayır, Geyikli, Kemalli Köy, Balıklı Köy, Çamoba Köyü, Kumburnu ve Yahyaçavuş çevresinde çalışmalar yürütülmüştür (Böhlendorf-Arslan, 2017: 257-284).

Troas Bölgesi’nde 1800’lü yıllarda önemli çalışmalar yapmış olan Frank Calvert, Troia’nın Hisarlık höyüğüne lokalize edilmesi de dâhil birçok yerleşimin yerini belirlemiş ve 30’dan fazla yerleşimde kazı yapmıştır. Fakat buluntuları ve yaptığı kazıları, kazı ve araştırma sonuçları da dâhil olmak üzere makaleler haricinde yayınlamamıştır. Çiftlik, Neandreia, Hanay Tepe, Ballıdağ, Ophryneion, Kebrene, Larisa, Skepsis, Rhoiteion, Dardanos, Abydos, Akhilleion, Sestos, Sigeion, Birytis, Tavolia, Adagelisi, Çamlıca, Gavur Hisar, Dümrek, Karatepe, Mersin Çeşme, Kangıtlı, Eski Hisarlık, Aleksandria Troas ve Ovacık Calvert’in kazı yaptığı yerleşimlerden bazılarıdır (Aktaran: Polat, 2010: 18).

Troas Bölgesi’nde çalışma yapan önemli isimlerden biri de Heinrich Schliemann’dır. Hisarlık başta olmak üzere birçok yerde kazı yapan Schliemann Fığla Tepe, Ballıdağ, Calvert Çiftliği ve Eski Hisarlık yerleşimlerinde de sondaj çalışması gerçekleştirmiştir (Schliemann, 1868: 10-248; Schliemann, 1881a: 200-497; Schliemann, 1881b: 10-90; Schliemann, 1884: 152-344). Neandreia yerleşiminde mimari kayıt ve kazı çalışmaları yürüten Robert Koldewey yerleşimin planını çıkartmıştır (Koldewey, 1891: 5-53). 1800’ler sonlarına doğru Bacon ve Clarke Assos kazılarına başlamıştır. Lamponeia, Palaigargara, Polymedon ve Neandreia gibi yerleşimlerde kazılar gerçekleştiren Clarke, bu yerleşimlerin yer tespitleri için öneriler sunmuştur. Walther Judeich de bu tarihlerde bölgede gözlemler yapmıştır (Aktaran: Polat, 2010: 19).

Kazılarında Troia’ya ağırlık veren Wilhelm Dörpfeld 1900’lü yıllarında başlarında kazılarda elde ettiği buluntuları yayınlamıştır (Dörpfeld, 1894a: 5-125; Dörpfeld, 1902: 26-403). 1900’lü yılların başında Skamandros’ta ve çevresinde bulanan kentlerde araştırmalar yapan Walter Leaf, Troas Bölgesi’nin topografyası

(32)

23 üzerine de çalışmalar yürütmüştür (Walter, 1912: 266-283; Walter, 1914: 100-472). Carl Blegen 1932-1938 yılları arasında Troia’da kazı çalışması yapmıştır (Aktaran: Polat, 2010: 20).

John Manuel Cook, Troas Bölgesi’nin büyük bölümünde 1960’lı yılların başlarında araştırma yürütmüş ve çalışmalarını “The Troad” adı altında kitabında toplamıştır. Yerleşim yerlerinden bahsederken antik kaynaklarda nasıl geçtiğini de belirtmiş ve bazıları için farklı sınırlar çizmiştir. Bölgenin coğrafyası hakkında aydınlatıcı bilgiler vermiştir. Prehistorik, Yunan, Hellenistik, Roma Bizans, Türk, nüfus başlıkları altında bölgede yaşanan dönemlere değinmiştir (Cook, 1973: 52-395).

1980 yıllarından beri Gülpınar yakınlarında bulunan Apollon Smintheion kutsal alanında Coşkun Özgünel restorasyon ve kazı çalışmaları yapmaktadır (Özgünel, 2001-01: 30-380). Ümit Serdaroğlu 1981 yılında Asos’ta (Behramkale) kazı çalışmalarına başlamıştır. Assos ve çevresinde yerleşimin yayılma alanını belirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Akropolis ve kutsal yolun kapı ile birleştiği noktalarda açmalar yapılmıştır (Serdaroğlu, 1983:181-182).

1990 yılında nekropol temizliği yapılıp tiyatroda ve nekropol alanında kazı çalışmaları sürdürülmüştür. Bunun yanı sıra limanda ve bölgenin çevresinde sualtı araştırması, fotoğraflamasına devam edilip Athena Tapınağı’nda restorasyon çalışması yapılmıştır (Serdaroğlu, 1992: 43-50). Assos antik kenti kazılarını 2006’dan beri Nurettin Arslan sürdürmektedir (Polat, 2010: 21).

1982-1987 yıllarında Manfred Korfman tarafından Beşik Tepe kazıları yürütülmüştür. Korfmann,1988-2005 yılları arasında ise Troia’da kazılar gerçekleştirmiştir (Aktaran: Polat, 2010: 21). 1991-1995 yıllarında Gürcan Polat ve Yasemin Polat Antandros Troas’ta kazı çalışmaları gerçekleştirmişlerdir (G. Polat, Y. Polat, 2007: 1-20). 2005-2012 yılları arasında Ernst Pernicka ve Peter Jablonka Troia kazılarını sürdürmüşlerdir. 2013 yılından itibaren Rüstem Aslan başkanlığında devam eden kazılar ilk kez Türk bir ekip aracılığıyla gerçekleştirilmektedir (Tay Project: 2017).

(33)

24 Antik Dönem’den günümüze gezginlerin, antik çağ yazarlarının ve günümüz araştırmacılarının ilgi odağı olmayı başaran Troas Bölgesi’nde ve civarında son zamanlarda gerçekleştirilen Ege Gübre, Ulucak Höyük ve Yeşilova Höyük kazı çalışmalarıyla Geç Neolitik Dönem aydınlık kazınmaya başlamıştır. Bunun yanında Neolitik Dönem’den Kalkolitik Dönem’e kadar aralıksız yerleşim görmüş iskân alanlarının hemen hemen kazılarının olmayışı Kalkolitik Dönem kültürleri ve siyasi yapısı açısından veri elde edilmemesine sebep olmuştur (Aslan, 2012: 149-164).

(34)

25 3. PREHİSTORİK DÖNEMDEN GÜNÜMÜZE KADAR GERÇEKLEŞEN KIYI DEĞİŞİMLERİ

Çalışmayı bütün olarak ele alabilmek, genel yapısı ile anlayabilmek için bölgenin jeolojik ve jeomorfolojik yapısının özelliklerinin incelenmesi gereklidir. Bununla beraber bölgedeki yerleşimlerle ilgili bilgi sahibi olmamızda bölgenin coğrafi yapısının temelleri önem teşkil etmektedir. Günümüz Çanakkale ilini kapsayan Troas Bölgesi ve çalışmanın temelini oluşturan Işıldak Tepealtı yerleşimin anlaşılması açısından, Holosen Dönem su yükselmeleri çerçevesinde bölgenin coğrafi yapısı incelenecektir.

Kıyı şeridi, jeolojik, jeomorfolojik ve hidrolojik etkenler ile şekillenir (Kayan, 1997: 47). Holosen Dönem su yükselmeler Kıyı bölgelerindeki değişimlerde büyük rol oynamıştır.

3.1.Kuaterner Dönem

Önemli iklim değişikliklerinin yaşandığı Kuaterner (IV. Zaman) yaklaşık olarak günümüzden son 2.000.000 yıllık döneme karşılık gelir. Milankovitch Döngüleri adı verilen dünyanın eğiminde ve yörüngesinde birçok dönemlerde gerçekleşen farklılaşmalar neticesindeki iklimsel değişimlerin sonucunda deniz seviyesindeki büyük çaplı azalma veya artmaların olduğu 500.000-10.000 yıl arasındaki periyodlarla oluşan 4. ve 5. derece döngüler buzul ve buzularası dönemleri beraberinde getirir (Kaşer, 2010: 34). Kuaterner Dönem’in içinde ana buzul çağları ve bu çağların arasında da buzularası çağlar saptanmıştır. (Kayan, 1980: 8). Kuaterner Dönem’i, yaşanılan iklim değişikleri esas alınarak Pleistosen ve Holosen Dönem olmak üzere iki ana başlık altında toplamak mümkündür (Braidwood, 2008: 16).

3.1.2. Pleistosen Dönem

Pleistosen Dönem alt, orta, üst olmak üzere bölümlere ayrılmış olup yaklaşık olarak günümüzden 2.000.000 yıl öncesinden başlayıp 12.000 yıl öncesine kadar olan zaman aralığını kapsamaktadır. Pleistosen Dönem’de iklimsel soğuma ile buzul örtülerinin kapladığı alanların artmaya başlamasına Glacial, sıcaklığın artıp buzul

(35)

26 örtülerinin erimeye başladığı ara ısınma evrelerine İnterglacial adı verilir (Braidwood, 2008: 16).

Üst Pleistosen evrede (G.Ö. yaklaşık 50.000 ile 12.000), günümüzden yaklaşık olarak 40.000’de buzullaşma başlamıştır (J. Kozlowski ve S. Kozlowski, 1979: 47). Buzul çağlarında iklim şartlarının oldukça kötüleşmesinin ardından soğuk iklim bölgelerinin çevrelediği buzul örtülerinin etkilediği alanların sınırları artmıştır. Bu dönemlerde denizlerin su seviyelerinde alçalmalar meydana gelmiştir. Bunun nedeni ise deniz sularının buharlaşmasının ardından, buharlaşan suların kar şekline dönüşüp kara parçalarının üzerlerinde çok geniş alanlarda buzulların oluşmasına neden olmasıdır (Kayan, 1980: 8).

Buzul örtülerinin daha geniş yer kaplamaya başladığı Glacial evrelerde su çekilmelerinin bazı yerlerde 120 metre civarında yaşandığı belirlenmiştir (Momber ve Rich, 2015: 4-13). Üst Pleistosen Dönem’de Orta Avrupa’da Alp dağları ve çevresinin dışında Karpatların ufak bir bölümü Würm Buzulu adı verilen buzul örtüsüyle kaplanmıştır. Kuzey Avrupa’da Almanya’nın ve Polonya’nın kuzey tarafı, Baltık ülkeleri, İngiltere, İskandinav Yarımadası, Weichsel buzuluyla kaplanmıştır. Weichsel Buzulu günümüzden önce yaklaşık olarak 24.000’de en geniş alınana ulaşmıştır. Bu dönemde güneydoğu Avrupa’da herhangi bir buzul örtüsüne rastlanılmamıştır (J. Kozlowski ve S. Kozlowski, 1979: 47). Glacial evrede yaşanan iklim soğumalarına bağlı oluşan buzul örtülerinin neden olduğu su seviyesindeki düşüşler kıta Avrupası ile İngiltere arasında doğruca bağlantı oluşmasına neden olmuştur (Braidwood, 2008: 15). Türkiye konumu itibariyle orta enlemde yer aldığı için buzul çağlarındaki değişimlerden buzul örtüleri olarak değil daha çok yağmur ve serin dönemler şeklinde etkilemiştir. Bunlar akarsuların aşındırma gücünü arttırmıştır. Bu da vadilerin süratle derinleşmesine neden olmuştur (Kayan, 1980: 8). Çan ve çevresinde Üst Paleolitik Dönem’e kadar giden buluntuya pek rastlanılmaması Son Buzul Çağı’ndaki negatif çevre şartları olmalıdır. Son Buzul Çağı’ndan sonra gelen ılıman iklim koşullarının getirdiği iklim örtüsü sonucunda Çan Bölgesi’nin yerleşim gördüğü, bulunan çeşitli aletlerden anlaşılmaktadır (Özdoğan, 1989: 447).

Referanslar

Benzer Belgeler

Göceler Höyük üzerinde oluşturulan 8 örnek toplama alanında yapılan yüzey araştırmalarında Geç Kalkolitik, Erken Tunç Çağı 1, 2, 3, Orta Tunç Çağı, Geç Tunç

İbııi Haldun;u~ı Mukaddime' den ort~ya çıktığı biçimde tarih ilmi alamnd~ ger- çekleştirmek istediği ~eğişi~likleri şu ana noktalarda toplayabiliriz:.. 1) İbni

Evereklioglu C, Er H, Bekir NA, Borazan M, Zorlu F: Compa- rison of secondary implantation of flexible open-loop anterior cham- ber and scleral-fixated posterior chamber

Sol göz alt kapa¤›nda 6 ayd›r giderek büyüyen kitle flikayeti ile göz hastal›klar› klini¤imize baflvuran 65 ya- fl›ndaki bayan hastan›n muayenesinde, sol göz alt

Türkiye‟de tarih felsefesi henüz rüşeym halinde olduğu için bu alandaki bazı konuları sıfır kültür seviyesindeki insanlara anlatır gibi açıklamak gerekiyor.. Hatta

Fark analizi ile diferensiyel analiz aras¬nda baz¬farklar ve benzerlikler vard¬r. Bu kesimde bu farklar ve

Yapılan çalışma sonucunda, devlete bağlı okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukları olan ebeveynlerin, okul öncesi eğitim kurumlarının seçiminde kurumun

VO‟ maks değerlerinin oyun kurucularda diğer oyuncularda daha fazla olduğu görülür (Stone, Steingard,1993).. Araştırmanın Amacı: Bu araştırmanın amacı, oyun