• Sonuç bulunamadı

Tarih incelemeleri Dergisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Tarih incelemeleri Dergisi"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

(§)

Ege Oniverskesi Edebiyat

Fakü~esi Yayını

· · Tarih incelemeleri·

Dergisi

. - . ' .

İzmir ... 1983

(2)

İBNİ HALDUN VE TARİH

Ahmet Arslan

Giri§

İbni Haldun Mukaddime'sinde (1) kendisine kadar hiç kimsenin üzerinde araştır­

ma yapmayı düşiinmediği yeni bir alanı ve bu alana ait özel sonuılan kendisine konu olarak alacak yeni bir ilim kurımk istediğini ve onu kurduğunu söyler. Bu ilme o

"umran ilmi (ilm-al-'umran) adını verir. Bu yeni ilmin ele alacağı yeni alan, ona gö.., re, insani umran, yani insani toplumsal hayat ve örgütlenm·::dir (al-içtima' al-başari)

Bu ilmin kendisine has sorunları da, insanın toplumsal hayatından ve örgütlenmesin- den çıkan her türli.i toplumsal olay guruplan ve ktırumlar olacaktır. Bu yeni alana ait konu ve sorunları daha açtığı zam~n da bunlar içinde o, her türiii toplumsal örgütlen- me birimlerini, insanın toplumsal evrimini, bu evrimde içinden geçtiği ve birbirlerin-- den belli karakteristiklerle ayrılan her türlü toplumsal a~amalarıru, bu aşamalarda in--

sanların içinde bulunduklan fırklı ve çeşitli t:-ı.aliyctlerini, gerçekleştirdikleri çeşitli kurumlarını saymaktadır. Böylece bu ilmin, ibni Haldmı'un ortaya koydtığu şekilde,

bugün sosyolojinin veya daha genel olarak bütün Sosyal ilimleriıı de almakta olduk- lan kontılan ele alacak, kapsayacak bir ilim olacağı anlaşılmaktadır.

Ancak öte yandau İbni Haldun'u böyle bir ilmi kurmaya götlircn nedenler araş­

tınldığında, bunun temelinde de onun tarih ve tarih ilmi ile ilgili bazı sorwı ve kay-:

gıları olduğu görülmektedir. İbııi Halelun'un tarihi varlık alalllnın yapısına ilişkin bazı

özel görüşleri, geleneksel Müslüman tarih yazarlığına yönelttiği ciddi eleştiriler, bu eleştiriler ışığında tarih yazarhğı alanmda gerçekleştirmek istediği öııeınli değişiklikler, omm diğer çok önemli ve bu birinciye bağlı bir yanını teşkil etmektedir.

lber ve Mukaddime

İbni Halchı.n.'wı a.na eseri olan lber, evrensel bir dünya tarihidir. Mukaddime'ııin bir girişini teşkil ettiği bu eserin başlaruıda ihııi Haldun ana amacuım, zamanmda Batı

1) Mukaddime'nin çeşitli baskılan Ve çeşitli dünya dillerine, bu arada Türkçe'ye ya-.

pılmış çeşitli çevirileri Vardır. Bu yazıda onun orijinal baskısı için Beyrut baskısı­

na (Mukaddima, al 'allama İbn Haldun, 3. baskı, Beyrut, 1900, Matba'a al- adabiyya); F. Rosenthal tarafindan yapılan İngilizce (İbn Haldun, The Muqad- dimah, An lntroductiotı to History, 3 Cild, Newyork, 1958 Paiıtheon Books) ve Z.K.Uğan tarafından yapılan Türkçe çevirisine (İbni Haldun, Mukaddime, 3 Cild, IL Baskı, İstanbul, 1968-1970, M.E.B.) dayanacak ve bunlara işaret etmek

i.izere sırasıyla MB,MR ve MU kısaltmalarılll kullanacağız.

- 9 -

(3)

İslam dünyasııım iki ana halkı olan Arap ve Berbed halklarm tarihini yazmak olcluğunu belirtir. Bunbrd:uı Arapların, Yaratılıştan kendi zamanına kadar olan tarihleri, İber'­

in ikinci kit;lbmm, Berbcriler ve: onların bir dah olan Zanatanınkiler ise üçüncü kitabı­

nın konusunu oluşturacaklardır. Bunların y:uıında ve bunlarla ilişkili ohrak İbni Hal- dun, yine ikinci kitapta Süryaniler, İr:uıhlar, Yahudiler, Yunanlıhr, Bizanslılar ve Türkler . gibi Arapl~rla çağdaş ve tanınmış devletler ktırınıış olan milletierin tarihle-

riae de temas edeceğini haber Vermektedir:(2).

ibııi Haldun bu insan guruplamını hayatları ile ilgili olarak neden yeni bir tarih eseri kaleme alım.k ihtiyacını duynı;uştur? Bu konuda yine kendisinin açıklmdarına dayanarak belli başlı iki neden gurubundan söz edebiliriz: Birinci olarak İ b ni Haldun aşağida belirteceğimiz nedenlerderi ötllrü, k~ridi ülkesi, Batı islam dünyasi (?.1-ınagrib)

ha~kında bilgi vermek için yeni bir eser yazımsının gerekli olduğu duygti.sıına

v?:r-

~ntştır, ikiııci olarak o, tarih yazıcıl~ğınm yöntemi, tarih 'ilnıini.ıı koı~u ve sor'u'ıılaı:ı üzcrme geliştirdiğille inandığı yeni bir gôr_üş sahibidir ve bu 'görUŞC. ıiyguıi olarak yeni bir tarih kaleme alıuaıwi gerekli olduğunu düşH1unektedir: ' · . İbni Haldmı' a göre k~ıidi za'illanına kadar Ba~ı İslam. düriyas~ıim tarÜıi ile ilgili olarak pek fazla önemli şeyler yazılmamıŞtır; Müslüman 'tarihçilerinin en öıicınlile'­

rindeıi biri olarak k~lml ettiği Mes'udt, gezip görduğÜ çeşi&ülkderiıı lüılkla~ı ve ta:..

rihleri ile ilgili verdiği bilgilerde' Batı İslaın. duıiya~ıııa 'da dr:ğimniştir. Aı~-ı· bu' dciıi­

yayi

de

alış tarzı, bu konuda \ter~iği bilgiler tam değildir.' K~lili ki Mcs'udl'den bu

ya-

na çok ZRmaıı geÇn:ıiştir. Bu geçen zamanla birlikt~ de. çok şey değişmi~tir: öz,ellilde bu bölgede Arap .asıllı olanların, bölgenin yerli halkı olan Berberilei:in egcmcıilikleririi ve topraklarını ellerine geçinneleri yöııünde, çok önen~li bird~ğiŞiklik olniuştur. A.y~

nca gerek Doğu' da gerekSe Batı' da büyük_ veba s;ugıiu; umraiıııi birçok iyi Şeyiiii. ken.:.

disi ilc birlikte götürerek büyük 'bir yıkıma yol aÇmıştır. Bu· olaylar soıüı.hda sanki

"eski dünya çökmüş, yeni. bir dünya yaratıln1~ştır". İnidi tarihi:n konusu "belli. bir ça.., ğa veya belli bir i.ııiıan topluluğuna (cil) ilişkin özel haberle~" 61duğutia göre(3),

bu

yeni dünya ve yeni şartların sistemli bir sergilemesiii.i yapacak ycrii bir tarih eserine ih.., tiyaç vard~r. İşte İbni Halduiı önce özellikle Batı İslam düny~sı ile ilgili oıirak bu ih~

tiyacı doyu~mak ü~ere ortaya çıktığını söylemektedir.(4).. . <

Bununla birlikte bu, onu yeni bir tarih eseri yazmaya iten nedenlerden ancak biri- sidir. Çünkü yine İbııi Haldun bu, esas itibariyle Araplar ve Berberllerle ilgili iki ki- tabının önüne bir üçüncüyü; daha sonraları asıl. iinünü yapacak olan birinci kit;tbını, yani yine daha sonraları haksız olarak Mukaddime diye aııılacak olan bir kitabını ge- çirmektedir(S). Bu birinci kitabının konusunu ise, kendi deyişine göre "umran ve ona

2) MB .. 6-7; MR. L 11-12; MU. I. 10~13

3) MB. 32; MR. I. 63; MU. I. 75 4) MB. 32-33; MR. I 63; MU. I. 75-78

5) Çünkü bizim bugün ibııi Haldun'un Mukaddime'si olarak tanıdığımı:ı eser, ibııi Haldunun kendisinin. asıl. Mukaddime adıiıı verdiği bütün eseriııiıı, yani İber'­

inin "giriş"i ile OlUlll ilk kitabının mey.dana getirdiği bir bütündür; Fakat İbni Hal-:

- 1 0 -

(4)

özi.i gereği arız olan mülk, devlet (sultan), kazanç (kasb), geçinı yolları (nıa'aş), sanat- lar, ilimler ve bunların nedenleri" oluşturacaktır(6). ibni Haldun'a göre işte birinci kitapta ele alacağı bu konıılar, ikinci ve üçiitıdi kitapta ele alacağı ve asıl tarihitıitı kotııısııtıu ıiıeydatıa getirecek olatı tarihi olayların atılaşılması için zorunlııdurlar.

Başka deyişle herhangi bir iyi tarih yazarlığı, utnran. ve ona özü, .tabiatı gereği .ait o- lan sözi.i edilen olay guruplan, kurumlar üzerinde derin: ve ayrıntılı bir araştırma yap- maksızın asla tanı. olamaz. Yine İbni Haldun' a göre .bu gerçek, kendisinden önce gel- miş olan hiçbir tarihÇi tarafından gereğince görülmemiş, tarihin uınraıı ve onun belli başlı görilıitüleriııe yönelecek olan yeni bir yardııncı. disiplin, yeni bir ilim dilina olan ihtiyacı :ınlaşılamanuşhr. İşte İbni Haldun kendisinin böyle bir yeni ilim. dalıımı .yara- tılmasuıuı-başında olduğunu düşünrtıektedir(7). -Bu ·düşüncenin de onu.bu yeni ilmin sağlayacağı yeni ilkelere uygun ye:ıi bir tarih eseri blem~ almaya. iten diğer bir ana neden olduğu aıılaşılmaktadır.

İbni· Haldun'un ·U.mran üzerine yönelecek olan böyle yeni bir ilmc neden· gerek dtıyduğu sorusu bizi onun kendi zamaıuna b.darki geleneksel İslam tarih yazarlığınİ çeşitli özellikleı-inde bir eleştirisine götürcccktir. Bu eleştiritiitı ketıdisitıitı ise daha

derindetı bıı ·geleneksel Müsliimatı tari/ı yazarlığımn temelinde. bıılııiıan bir atılayı­

sın, bizzat tarihüı, tarihi varlık alatıuııtı ketıdisitıe .belli bir bakış tarzttıttı eleştirisi oldıığımıı göreceğiz. Zaten lıerlıangi bir tarih yazarlığı atılayışı, bizzat tarihi varlık alatıınttı keiıdisi ile ilgili belli bir attlayışııt sotıııcıı. olarak ortaya çıkar. İbni Haldun' un tarihi varlık alanıımı, iarih1 ohym yapısı, ·Özellikleri ilc ilgili görü~lerinden kendi tiırilı felsefesi, geleneksel Müsli.irüan tarih· yazarlığ1111 eleŞtirisinden de kendi taı·ihçilik,

tari/ı ilmi yazarlığı anlayışı çık?.caktır. · ·

Tari/ı tıedir? Komısıı, S.orımları, Am.açlal't •.

. . .

Tarih nedir? "T.arih, geçıni~ iıısan tophıluklarmuı hayatlan ilc ilgili duruınlaruı.ı, adetlcrini, peygamberlerin hayat hikaydcrini, hükümdarların devlet ve siyasetlerini bize anlatan, bu konulaı:da bizi. bilgili ktl;ııı bir disiplindir·(f~ı) "(8). Tarihin en öneinli yararı .ise "arzu. eden her kişiye dini ve dünyevt işlerde. tarihi ö.ı:nekle~i. iaklit etı~ıek suretiyle oıılard:uı f.1ydalaıımayı" s::ı.ğlaınasıô.ır(9). İbni Haldun'un tarih y;ı.za.rlığı ar~~­

t.ırnıalarına girerken, ontın konusu ve amaçları ile ilgili olarak verdiği belirlemeler buıılardır. Bunlarda henüz Zcl.ll1anmm ve kendisinden önce geleı~ tarilıçilerin ka.qı çıkni.a.yı.diişünecekleri yeni bir şey yoktur. Ancak tarih ıızerindeki tahlilleri ilerledik-'

. d~~~n ölümünün hemen arkasından

bu

"giriş" ile ."birin~i kitab';m (al-kitab

al-avval) ?i.rl~ştirilerck Mıtk~ddinıa. adı ile aıııl~aya başladığını .görüyor~ız. B~

geleııek zamaııımıza kadar devan1 etmektedir. Bkz. Muhsin _Mahdi, İbn Khal- . dıln's Philosophy of History, London, 1957, George Alleıı and Unwiıı ltd. s~ 146 6) M~. 6; I. 11; MU. I: 12. .

7) MB. 6, 7; 38-41; MR. I. 14, 77, 84; MU. I, 11, 14, 90, 96 8) .MB. 9;

MR.

İ. 15; MU .. I.

lS .

9) MB. 9; MR. I. 15; MU. I. 18

- 1 1 -

(5)

çe, İbni Haldun' un tarihin konusu ve amaçlan ile ilgili olarak bu belirlemelerde bazı

düzcltmclcr yapmak ihtiyacını duyacağı ortaya çıkacaktır.

Tarih ilmi, İbni Haldun'a göre, bu nitelikleri ile ta baştan beri her devirde her

topluluğun peşindea koştuğu, işlediği ve birbirine aktardığı şerefli, saygın bir disip- lin olagelmiştir. Sokaktaki insandan, yöneticilere, hükümdarlara kadar herkes ona sa-:

hip oiımk için birbirleriyle yarışıp durınuştur. Bwıun somıctınd~. aydııılar arasmda tarihe karşı büyük bir ilgi doğmuş ve birçok büyük Müslüman tarihçi ortaya çıkmış­

tır. Bunlar gerek içinde yaşadıkları devir ve toplumlar; gerek kendileriyle çağdaş diğer toplumlar, nihayet ta Yaratılıştan bu yana ortaya çıkmış olan milletler üzerinde sistemli eserler b.leme almışhrdır. Ancak biitliıi bu tarihçiler arasında gerçek aııbında

bir tarihçi olarak zikredilm'!ye layık çok az kişi yetişmiştir. Öyle ki sayılm:ı.ya kalkı.., Ima bunların sayısınuı iki elin parmaklarını geçmeycceği görülm~ktedir. Bu tarih- çiler arasmd'a da İbni Ishak, Taberi, Vaktdi, Mcs'udl: zikredilebilir. Gerçekte bunb.r arasmda en f:da sivrilmiş, en çok ün b.zanınış olan Mes'udi veya Yakidi gibi otorite- lecin eserleri dahi bazı bakımlardan şüpheli veya karşı çıkılabilir unsurlar içennchedir.

Gene de bu tarihçiler, daha sonra gelenler ile karşılaştırıldıklarmda, gerek eserlerinde

toplamış oldukları m?.lzemeniıı sılılıatı ve bolluğu, gerekse bu ın.alzemeyi takdim, ve tasnif ediş yöntemleri bakımından başarılı olm:ışb.r v~ kendi konulannda birer oto- . rite olar~.k kabnl edilmeye hak kazanmışlardır. Bunbrın bir kısım (önıek ol?.rak Mes'u- di) evrensel tarih yazarlığı yohmu seçerek, Islam önces! toplulukiar ve devletlerin ta- rihlerini de eserleri içine koymuş, böy.e·cc geniş kapsainl.ı e~erler meydana getirmiş;

diğer bir kı~mı bu kadar geniş ve genel tarihlerden vazgeçip ya belli bir devreye veya belli bir bölgeye ait tarilıt obyları hikaye etmekle yetinınişlerdir (örııeğin Ebu Hayyan ve İbni Raklk)(10).

Bu biiyük tarihçiler kuşağı göçüp gidince arkalarından kendilerine tarihçi dene- miyecek; gerek akıl, gerekse karakter bakımından z~.yıf, hatta apbJ (bal id) bir çö- mezler, taklitçiler sürüsü gelmiştir (İbni Haldun'un verdiği örneklere bakarsak bun- larla XII. yiizyıldan sonra yetişen tarihçileri kastettiği anlaşılmaktadır). Bu tarihçilerin belli başlı kusurlarma bakarsak, onlarlll herşeyden önce eskileri körükörüııe tekrar ve taklit etmekten başka bir şey düşünmediklerini görüyoruz. Bu, hem eskilerin kitap-

larında içerilmiş malzemeyi yanlış - doğru olduğuna bakmaksızın, üzerinde en ufak bir eleştiri y~.pınaksızuı olduğu gibi tekrardan aktarmaları, hem de onların bu ınalze-:

meyi takdim ve tasniflerinde tutmuş olduklan yollan olduğu gibi taklit etmeleri yö- nünde olmuştur. Bu, geçmiş devirlerle ilgili, eski yazarlarm haberlerini olduklan gibi

aktarınalarınm son derece önemli bir mahzuru, bu haberleri değerlendirmede yap-

tıkları büyük yanlışlarda kendisini göstermektedir. Şöyle ki; onlar zamanın değişme­

siyle"birlikte durumların da: değiştiğini göz önünde tutmadıklarından, o haberlere, on-:

larda olmayan kendi zamanlarının yanlış' değerlendirmelerini, yorumlarılll ekleıniş­

lerdir. Böylece bu tarihçilerin eserlerinde bu haberler "kınındaıı çıkarılmış kılıç gibi maddelerinden soyutlanmış" ve aktarılmıştır. Bunun yanında onların diğer bir yan.., 10) MB, 3-5; MR. I. 6-9; MU. I. 4-8

12 -

(6)

İı§laı;ı, kendi zamanlarında toplumlarm §ar'tlaruıda ve dunıınb.nııda ortaya çıkan ye- niliklcrin de bilincinde olmaınalan, eskilerin kendi devirlerindeki tarihi olayları an- lama ve hikaye edişlerindeki görܧ ta~zlannı kötükörüne taklitle yctindikleti için bu değişen dünyayı anlamaha ve açıklamakta başarısız olın;ı.larıdır. Özet olarak, bu tarihçiler eskileri tckr<>.r ve taklitten ileri gitmek istemedikleri için, hem onların düşmüş ,oldukları y2.nlışları tekrarlamak, hem de kendi devirlerinde olup biten obylagere-

ğince aıılayaım.mak ve açıklayamamak durumunda kalınışlardır(11}.

İslam tarih yazıcılığmın kendi devrinde almış olduğu bu ~.cmacak durumutut böy- lece tesbit ettikten sonra İbni Haldun asıl aınacııu ortaya koyar: Bu, tari/ı ilminin ye-

nidetı saygwlığıtıa kavııştımılması, yeniden catılandırılmasıdır, Ancak bu, onun sö- zünü ettiği ve belli bir ölçilde saygı ilc andığı Ötıcekilel'in t."l.rih yazıcılığı anlayış ve yöntemlerine tam bir yeniden geri döttiiş ile mi olacaktır? Bu sonıya ibni Haldun a-

çıkca olumsuz bir cevap vermektedir: Çünkü o, bazı bakunlardan kendilerine büyük bir saygı duym·mna, onları sık sık güvenilir bir kaynak olarak eserinde zikretmesine

rağm-::ıı, bu büyük tarihçilerin eserlerinin

4e

bazı kusurlar, yanlışlar içerdiğini görmek- tedir. Onlar da eserlerinde tarilıl olayları hikaye ederken, bu hikayelerine bazı yan..,

lışlaruı, hem de tı:mcl yanlışların sızm1sııu engelleyememiş görtinmektedirler. Çeşitli

cinsten ve planlardan ·gelen bu yanlışlar, onların da eserlerinin değerini azaltmakta, tarihçiliklerinc z;>.rar vermektc; konusu, tarihi olaylar hakkında onlara uygun(muta..,

bı.k) bilgiler v~rın~k olm··.sı gereken tarih ilminin bu am:1cını gerçekleştirmesine en- gel olmaktadır.

Tarihfilerin Yaıılt§lıkları

İhni Haldun' un özel olarak ileri gelen Müslüman tarihçilerinden seçtiği ve onlar- da, kendilerini nakleden tarihçilerin büyük yaniışiara düşmüş olduklarını göstermek

istediği "tipik yanlış tarih! haber önıekleri"nin sayısı onikidir. Bu oııiki tipik yanlış

tarihi haber örneği İbni Haldun tarafından bilinçli olarak farklı planlardan seçilmiş­

lerdir ve herbiri tarihçilerin, tariht haberleri naklederlerken sık sık içine düşmüş ol.., duklan görülen tipik bir yanlışlığın örneği ödevini görürler. Oıılaruı · bir bölümü, tarihi olay nakillerinde yer alan mal, para, asker vb. sayılarının aklın kabul etmeyeceği

ölçülerde abartılması ile ilgilidir (İsrail oğullannın Musa zamanında, Mısır' dan çık­

tıklan zamanki sayıları ile ilgili ilk örnek}. Diğer bir kısmı, tarihçilerin varlığını ileri sürdükleri, oysa gerçekte düpedüz mevcut olmayan olaylar ve yerlerle, yani "uydur- malar", masallar, efsanelerle ilgilidir (Yemen hükümdarlarının uydurma seferleri, yi-, ne uydurma İrem kenti efsanesi, ikinci ve üçüncü örnekler}; yine onla~ arasında eski halifelerin veya ileri gelen yöneticilerin davramş, karakter ve kişilikleri ile ilgili yakı.., şıksız, uydurma haberler vardır (Harun Reşid, Memun, Bermekoğullan, Ubeydoğul­

ları, İdrisoğulları ile ilgili .dördüncüden dokuzuncuya kadarki örnekler). Nihayet, son bir kısmı, tarihçilcrin zauıanla meydana gelen değişmeleri göz önünde tutmaya- 11) MB. 5, 38; MR. I. 7-9, 55-56; MU. I. 5-8, 66

- 1 3 -

(7)

rak geçmişte:olup bitn:ıiş bazı olayları yanlış". değerlendirınc"lcri ve "yorunı"ları ilc ilgilidir· (doktızuııcudaıı onikinci ye b~ar geri kalan ör!ıeklcr) (12).

İbııi Haldun bu örnekler vcsilesiyle tarihçilerin düşn1oliş oldukları-tipik yanlışlık­

larını scrgilerkcıı, ayııı zaın:mda onların rcmeliııd.e bulnıı:uı nedenlerin de. baş:mlı bir

suııflamasını vcı;ir. Bu nedenleri incelediğimizde onların bazılarının tarihi olayları biz- zat yaşayan veya onlarla ilgili haberleri oluŞnıran, ıiaklc&'lı, kaydeden· kişilerin ki§i-

likleı·indeıı doğduğunu göı;-ürUz. Bir riğeı: dalı;ı öıwınli bir kı~~nı ,ise daha derin bir şeyden, tarihçinin malzemesini toplar ve işlerken kotııısıınım yapısuıa ııygıın bir

yöıı.tem ve araçlaı·a saltip olnıamasııidatı ileri geliyor görünmektedir. ·

Birtnci g~rub;. giren ı{cdcııler arası;ida ibni Haldmı sırasıyla, a) insanlarm göriiş ve iııamşl:ı.ruıda xaıı ttttmahruıı, herhangi bir mezhebin, gurubun, fırkanın taraftarı

olmalanlll Ve böylece cleştirıne, inceleme zahmetine girmeyip eğilimlerine uygun düşen haberleri İc;ıbul etmelerini; b) amaçları gözelen kaçırıp, gördükleri veya . iŞit~

tikle~i haberlerde n~ aı~aç güdüldüğünü bilmeyip, nasıl düşünüyor ve .. Saıııyoi:larsa o~rı öyle aktarmal~rmı, c) doğruluk hakkındaki iyim~~rlikle~indeıı ötürü haber ak~araııl~ra, otoritclere kör g~venlerini,' d} yetki, ınakaın ve rütbe sahiplerini övme- lerinde çıkarları ~lmasını, dolayısıyla onların durıuularmı oldu.ğuudan iyi gösterm•! ve böylece· onlara yaraııına eğilünlerinden kendilerilli kurtaraınaınalannı sayar .. Bunların

yanıı~da bir diğer yanlı~lık nedeni insanların bilgisizliği, olayları kendi bütünlükleri içinde kavrama ycteııeksizlikleridir: Bazı insanların bir olayla, o olayın şartları arasm- daki llişkileri yanlış algılayıp yanlış nakletmesi mümkündür(13). ·

Ancak İbni Haldun' a göre tarihe ilişkin haberleriıı içine yanlışın sızmasına yol açan veya ona engelleycmem.enin teıneliııde bulunan en önemli ve bir başka plandan ileri gelen bir neden vardır ki o da. tarihi olayların içinde meydana g.eldiği ııtnrarıın .

çeşitli hallel'iııitt tabiatını bilnıemektir: "Çünkü bu dünyada meydana gelen herhan- gi bir şeyiıı Qıadis), bu şey ister bir özle ilişkili olarak ortaya çıksııı, isterse bir fiüin so- nucu olsun, bir tabiatı vardır. Bu tabiat, bu şeyin özünde. ve ona anz olan bi.itlin hal- lerde kendini gösterir. İşte eğer bir tarihi haberi duyan kişi, varlığa gelen şeylerin, olay- larııı (havadis) tabiatlarını ve bunların varlıktaki lıalleriııi, onların zorunlu niteliklerini {muktaziyyat) bilirsc, bu, söz konusu haberde doğruyu yanlıştan ayırması için kendi- sine . yardmı olur" (14).

O halde tarllıçilerin yaptıklan yanlışlarm ana nedeni, tarihçllerin tarihi olayların yapıları hakkında dcığnt bir anlayı~a sahip olınaınalandır. Tarihçileriıı kişisel kusur ve yetersizliklerinden ileri gelen . yaıılı~lar, bu asıl tarih hakkuıda doğru bir anlayışa sahip olmamaktan ileri gelen yanlışların yanında ikinci. planda kalırlar. Bu birinciler

12) Bu:nlar da day~ıdığıınız metinlerde sırasıyla şu sayfalar arasında bulunmakta<h~:-­

. .MB. 10-12, 12-15, 15-2Ş; 29-.37; MR.L 16-21, 21-28, 28.;.56, 58-63; MU. I.

' 19-24, 24-31, 31-64, 6.9-76 .

13) MB. 11, 20, 35; MR.I. 19-20, 40, 71-72; MU. I. 23, 45-46, 83-84 14) MB. 35-36, MR.I. 72-73; MU.I. 84-85

- 1 4 -

(8)

nihaye~ dikkat, .saıniıniyet ve dürüstl~ik 'gibi olumlu iıtsani nitelikler sayesinde dü~el­

tile~ilirlcr. Ancak bynağmı çok daha .derin bir şeyden, tarih haberlerini haklarında . birer haber oldukları tariht olaylarm y~pıları ha.kkuıdaki bilgisizlikten alan birinci v..;

yapml-yöntemsel diye adlandıracağun.ız kusur ~rtadan kaldırılınadıkça, tarihe yanlış haberlerin sızm.asmdan hiçbir zaman korunubınaz; dolayısı.ile tarih bir ilim olamaz.

Tarihin bir ilim olması için, tarihi olaylarttı birtakım· düzeııliliklere göre zoı•ıınlu

olarak meydaııa geldikleri kabul edilmelidir. Varlığa geletı lıer şeyitı, bıı aı·ada ta- rihi varlık veya olayların da birer tabiatı vard~r. Bıı tabiatlar, o §eyleı•i meydana getirir ve_ otıları o meydatıa geldikleri biçimde meydaııa getirir. Başka deyişle var-

lıkta nasıl fiziksel-doğabilimsel olaylaı· varsa ve bıı olaylar nedetıler,i olanfiziksel- doğabilimsel ·tabiatlarıtı sonucu olarak meydana geliyorlarsa, aynı sekilde tarihi olaylar vardır ve bımlar da tarihi tabiatların sotıııcıt olarak meydana gelirler. Tarihçi, fizikçi veya daha genel ola

pk

tabiat bilgiıi.{ "gibi tarihi: olaylarm zorunlu olarak kendi- leri~4en çıktıkları, .kendilerine '.göre ~eydana gel'Likleri bazı .tarihl tabiatlariD, özlerin varhğ,ım kabul etmek .zonınc\adrr. Bu tarih! ö~lerin. v.eya· tabiatla.rl.If varlığım ve ~ilgi­

lerini rı imkanını k;abul etı~e~i duiumunda tarihçi, k~rŞısına ·çıkan herlıatıgi bir "tarihi habe.rle Ügili olarak, onun .doğrıı m~ yatılış mı olduğunu, Önceden ve adeta a priori bir kesitılikle kestirttıek imktinın~ kavııs~caktır. nu: bu tarihi haberin içeriğiniıi, sö- zü edilen t:>.riht ol;ı.ylarm tabiatları.n:ı i~~eley~~k bir ili~ı. dalmm bulgulanna., sonuçla- rına göre "mümkün" veya 1'iı~tka~\sız" veya "zorunlu" olduğunun tesbit edilmesi su- .retiylc olac<>.ktır. Kısaca ·böyle ·bir ilim dah bize t~ı:ilıi haherkrde doğçulan yaıi.lışlardan

ayır.ı;namız~ ~ağlayacak bir "ölçüe'ü.(mi'yar) verecektir. Böyle bir ilim dalı miimki.in dür. .. Bu, .umran ilmidi~. · · · · · · · · · · · ' · ·· · · ·

Kişi Eleştirisi-Olay ·Eleştirisi · .

ibııi Haldun' a göre tarihfhaber ve nakillerc bu şekilde bir yana~ım, onlara yanlış.., ların sızmasuu engellemek için böyle bir eleştiri yöntemi ve bu yöntemin dayanağı

olan böyle bir ·nme ihtiyaç; kendisine ladarki tarihçiler tarafından üzerinde 'dunılma­

mıŞ bir şeydir. Bti noktayı özellikle V'lirgu.hyaı1 İbni Haldun kendisine kadarki devre içinde İslam tarihçilerinin naldettikleri haberlerde doğruyu yanlıştan ayırmak için na- sıl bir eleştiri' yöntemine başvurm.ı:tş oldukları sorusunu sorar. Ona göre bu tarihçi- ler esas olar~k tek bir eleşd.ti yöntemine baş vurmuşlardır. Bıı, tarihi haberleri nakle- ileh kişilerin kişiliklerine yöneltilttii§ olan ·bir eleştiri yön_temidir (ta' dll al-ruvva).

Burada bir tarihi haberin dogruluğu~un teıniıı;ıtı, onunakleden kişinin kişUiğindc, ya- ni onun dürüst, güvcnik, sözline i.naruİır bir kişi olmasında aranınıştır. Tesbit edilen belli sta~"dartlara. göre onuıi sözü edilen oluınlu niteliklere sahip olduğu belirlendikten sonra, kişiliğinin doğruluğı:mdan •. giivenilii:liğinden, haberinin doğrUluğuna, güve- nilirliğine geçilmiŞtir .. Oysa İbni Halduna göre. bu, ancak herhangi bir tarilı1 haberin kendisinin, bizzat kendisi babromdan (fi nafsihi) mümkün veya imkansız olduğunun

tesbit edilmesi zorunluluğundan sonra gelme~i gereken bir konudur. Çankii eğer hangi bir tariM haberin söylediği ş~yin, bizzat kendisi bakımından imkanSız olması

- .15

(9)

s:öz konusu ise, o haberi nakleden kişinin dürlist, gitvenilir vb. bir kişi olup olmadığı üzerine yönehilecek bir eleştirinin (al-carh v'al-ta' dil) önemli bir y:mrı olamaz( lS)

Bununla birlikte ibıı.i Haldun kendisine kadarki· dönemde İslam tarihçiliğinele ta- rihl haberlerin eleştirisinde başvurulan ana yöntem olduğunu düşündüğü btt "kişi e-

leştirisi" yönten:ı.inin tamamen değersiz bir şey olduğu fikrinden uzaktır. Teı·sitıe oııa

göre, bıı ·tür bir eleştiritıitı soıı deı·ece meşm olarak kullanıldığı ve kullanılması ge- rektiği geııiş biı' alan vardw. Bıı, "şeı-'1 lıaberler" (al-ahbliı· al-şar'iyya) alanıdır.

Çünkü "şer' i haberlerin çoğımluğu, şeriat koyucunun (al-şar'1), doğm olduklarına kanaat hasıl olduğunda kendilerine uygun olarak fiilierde bulunulm?.suıı emretmiş olduğu "pozitif emirler" dir (al-takalif al-iıışaiyya). Bu emirlerin doğruluğu hakkında kanaat hasıl olmasuım yolu ise, onları rivayet edenlerin doğru ve güvenilir kişiler

olduklarlllUl tesbit edilmesinden geçer"(16).

"Olaylara dair haberler" c (al-ahM.r au al-vakı' at) gelince, İbni Haldun bunlarda bu tip· bir eleştirinin yeterli olacağına inanınamaktadır. Onun· kendi· sözlerine göre olaylara dair haberlerde "nakledilen haberin doğruluk ve sıhhatini tesbit için haberin, (hakkmcla bir haber olduğu olayla) uygunluğunu (mutabakat) göz önünde tutmak zo-

rwıludur. Bundan ötürü (nakledilen haberin konusu olan olayın) meydana gelmesinin mümkün olup olmadığına bakmak zorunludur. Bu, rivayet edenin doğruluğunu, gü-

venilirliğini (al-ta' dil) araştırınaktan daha önemlidir ve ondan önce gelir" ( 17).

İbni Haldnn'mı "kişi eleştirisi" deyimi ile1 karşılamaya çdıştığımız, bir haberin

doğruluğunu, onu nakleden kişinin kişiliğinde, yani dürüst, güvenilir vb. bir kişi ol-

masında arayan eleştiri ile "olay eleştirisi" deyimi ilc ifade ettiğimiz, bir haberin sıh.., hatiııi, hakkında bir haber olduğu olayla uygunluğunda arayan eleştiri arasında yaptığı

bu aynm, bu aynınm temeline yerleştirdİğİ "şer'! alana ait haberler" ve "olaylara dair haberler" ikinci aynmt dikkatle bakılırsa görüleceği üzere son derece önemli aynınlardır ve bunlar onun tarih eleştirisinde düşüncesinin temel hareket noktalarını

teşkil etmektedirler.

Diğer bazı araştıncılada birlikte bize göre de bu iki nokta etrafmdaki sözleri, tarih ilminin yapısı ve metodolojisi ilc ilgili olarak İslam tarihçiliğinde İbni Haldun'un kişiliğinde son derece önemli bir dönlişümün gerçekleştiğini haber vermektedir. Bu, o zamana kadar "islami-nakil" ilimler arasında sayılan, bundan ötürü kendisini bu i- lim.lerin, özellikle Hadis toplayıcılığı ve yazıcılığlllUl metodolojisine göre şekillen­

dirmiş olan tarih yazıcıhğını, bu ilimler gurubwıdan alıp başka bir· alana götürmek, onu, yeni bir zenıin ve ilkeler üzerine oturtmak yönünde gerçekleşen bir dönüşümdür.

İbni Haldun'un kendi sözlerinden anladığımıza göre bu yeni alan "şer'i haberleri"

değil de "olaylara dair haberleri" kendisine konu olarak almakta olan bir alan olacak- tır. Yine İbni Halduıı'wı kendi sözlerinelen bu alanuı genel olarak "felsefe'' alaıu ola-

cağı ve bu yeni metodolojinin felsefi meiodoloji olacağı :uılaşılmaktadır.

15) MB. 37; MR.I. 76; MU .I.. 88-89 16) MB. 37; MR.I. 76; MU.I. 89 17) MB. 37; MR.I. 76; MU.I. 89

-1Q-

(10)

Söylemek istediğimizi açıklamak üzere İbni Haldun' a gelinceye kadarki dönem içinde Müslüman tarih yazarhğmm bazı özelliklerine bir göz atm:ı.k istiyoruz. Bunun için de önce İslam'ın kendisi ile Müslüman tarihçiliği arasındaki ilişkiler hakkında bir kaç söz söyleyelim.

islam ve Miisliiman Tari/ı Yazarlığı

Arapça' da bugün bizi ın tarih ilminden anladığııntz şeyi ifade etmek üzere iki de- yi min mevcut olduğu görülmektedir: "Hm al-ahbar" ve "tarih". Bunlardan ikinci- cisinin ne Cahiliyyc edebiyatında, ne de ilk tarih escdcrinde mevcut olmadığı, Bu-

had'iım, dini otoritclcrin kısa hayat hikayeleri koleksiyonlarına bu adı verdirdikten sonra ort.o.ya çıktığı anl<>.şılnnktadır(18). Her iki kelimenin kendisinin de gösterdiğ üzere tarih ilmi, İslam' a dıştan, Yunan dünyasından gelmiş ilimler arasında değildir.

Zaten İslam filozofları tarafından bilinen Aristoteles'in ünlü ilimler sınıflamasında. ta- rihin adı ne teoretik, ne pratik, ne de prodüktif ilimler arasında geçmektedir(19).

Bundan ötürü Farabi, İbni Siııa'ıun da yaptıkları ilimler sı.ntflamalarında Aristotcles!i takip ederek tarihi, bir ilim olarak saym:ı.dıklarını ve ona sınıflaınalarında herhangi bir yer vermediklerini görmckteyiz.(20) Öte yandan islam dünyasına Yunancadan

yapılmış olan çeviriler arasında da Herodot, Tukidides veya Kscnofon gibi ünlü Yunan tarihçilerinin eserlerine rastlaınamaktayız.

İslam' da tarihin ta başlangıçtan beri her zaman "islami" bir ilim olarak sayılagel­

diğini görüyoruz. Nitekim Müslünı~n yazarlar tarafından yapılmış ohn ilim tasnif- lerinde tarihin hemen her zaman islami ilimler gurubunda sayıldığı görülmektedir.

Mesela Harizıni'nin "Mefatih al-'Ulum"uııda tarih, "şeriat ilimlcri" ve "yabancı kaynaklı ilimler" ('ulum al-' acaın). temel ikili bölmesinde "ilm al-ahbar" adı altında birinci gurupta yer alınaktadır(21). İbn al-Nadiın, "Fihrist"iııdc onu, üçüncü gurup- ta, her ikisi de birer islami ilim olan Arap grameri ve şiiri arasında bir yere yerleştir­

mektedir.{22). Gazali'ye gelince o da "ihya 'ulum al-dtn"inde, tarihi, "ulum al-asar v'al-ahbar" adı ile "şer'1 ilimler" gurubunda Tefsir, Fıkh, Kıraat gibi "tamamlayıcı ilimle.r'' (al-ınutammiınat) arasında saymaktadır(23).

18) F.Rosenthal, A History of Mtıslim Historiograplıy, II. Baskı, Leiden, 1968,

E.J.

Brill, s. 11.

19) Aristote, le Mataphysiqııe fransızcaya çev.

J.

Tricot, Paris, 1970, Lib.

J.

Vrin,

E.1, 1025 b 5-1026 a 30; Top. VI. 6, 145 a 15, VIII, 1. 157 a 10; Nik. Ahl.

VI, 2, 1139 a 37.Krş: Louis Gardet-M.M.Anawati, introduction

a

la Theologie

Musıılmane Paris,

J.

Vrin. 1948, s. 98-99

20) Farabl, İ1ısa al'ıılıım, neşr. Osman Amiıı, Kahire, 1530, Dar al Fıkr al-Arabi;

s. 42-113.

21) Al Hwarizm1, Kitab Majath al.,..'UUitn, G. van Vloteıı ııeşri, Leideıı, 1895, s. 6, 97-98

22) İbn al-Nadim Kitab al-Fihrist, G. Flügelncşrini.n tıpkı basımt, Beyrouth, 1966, Maktaba Hayyat, s. 88-159

23) Louis Gardet-M.M.Anawati, İtıtroduction

a

la Theologie ... , s. 117 den naklen.

- 1 7 -

(11)

Gerçekten de İslam tarihçiliği ta başlanğıçlanudan itibaren İslam:ın kendisi ilc çok derin ve bağlayıcı bazı ilişkiler içinde bulunmıış görünmektedir. İslam' m, Müslü- man tarihçiliğinin tarih bilincinin doğmasında ve biçimlenmesinde büyük bir .rol

oynadığı, ona bazı temel hedef ve aınaçlanııı kazandırdığı, bir başka ilim, Hadis ilmi

aracılığıyla da onun metodolojisiııi g·~aiş ölçüele belirlediği anlaşılımktadır.

İslam; düşüncesinin ve İslam kültlirüıüiıı en .önemli k;ıynağı, bilindiği üzere, Kur'

an'ın kendisi ve Peygamber'in sözleridir. imdi bu iki b,ynakta d~. j.ıısamn geçmişi oh- rak tarihin anbmı, değeri, aım.cı üzerine. genel

w

kısa aiteliktc bazı düşünceler var-

dır. Bunlarda, .insanların geçmişleri üzerine. cğilın~leri, tarihte ortqi>. çıkmış çeşitli bvimleriıı yaptıkları iyi veya daha iiyadc kötü fiiUcrüıden ibret almalan, Tanp'nm kötü halklan nasıl cezalandırdığını, dolayısıyla evren ve insanlık ü.zcrine sürekli yönc- tini ve denetimini görüp O'nun emirlerine ~tygun olarak yaşaım.hrı vb. fikirleri iş­

lenir. Kıs:ıca bu düşüııcelerdc. Tani:ı'mn insanlık !4rihi üzerindck;i denetimi, insan ha-

yatının bu dünyadaki sonlu ve geçici ka~akteri vurgulaıur; tarihten dini, ahlaki, pratik dersler, İbretler alınınası istenir.(24) .

. İslam, diğer iki tektanrıcı. din gibi kendisi ile birlikte, belli bir ölçüde, işlenmiş bir tarih bilinci, tarih duygusu, hatta terimi geniş anlatnda kullandığımız takdirde bir 'tarih felsefesi" getirmiştir. Bu bilinç veya felsefe, herşeyde:n. önce insaıun yeryüzünde ve zaman içindeki hayatını Yaratılış' ta~ı Kıyamet' e kadar uzanan bir süreç içinde var-

lığuıı haber verdiği bir plana ve a.maca göre açıklayıp anlamhudırma çabasmda kendi- sini göstermektedir. Muhammed kendisini dünyanın .zaman içinde başlangıcından b9.Ş­

layan tarihi bir sürecin zirve noktası olarak takdim etmektc ve bu sürecin kendisinden sonra. da belli bir sona doğru git~iğini haber yerınektedir. "O halde dünyanın, Tann

tarafından önceden tesbit edilen, dqlayısı ile bakılırsa açıkca görülebilecek olan tarihi bir düzeni vardır"(25). Geçmişteki milletierin başlanndan geçmiş olan çeşitli olaylan anlamak için de. Peygamber tarafından belli bir. ölçüde açığa vurulmuş olan bu plana

başvurınamız gcrek~r.

Demek ki İslam, genel olarak ilk defa. tarihfn amacını beUi. bir a;çıklığa ka!'uş­

turma. onu akılla aıılasılabilir belli bir gerçeklik kılma çabası bakımından keııdisini

kabul eden toplurnlara belli bir tarih bilinci, tarih felsefesi sağlamıstır. Bunun yanm- da Kur' an' da Ve Peygamber'in bazı sözlerinde mevcut, geçmiş bazı milletierin başla­

rından geçen bazı tariM olayların özel açıklaması. olarak da bu tarih felsefesinin uygula-

ma

ötnekleriııi.göstermiştir. Bu arada tarihten din!, ahlakl.dersler alınması yönündeki temel pratik amacını koyarak, ondan, daha sonraki gelişiminde de israrla istenecek o- lan bazı pratik hedefleri, kullamlun yerleriıli belirlemiştir.

Müslüman tarihçiliğinin temel varlık nedenlerinden, motivasyonlarmdan bir kıs­

mını da yine İslam'ın kendisinden aldığı anlaşılmaktadır. İslam, bütün Müslüman toplumlan için tarih içinde, toplunsal kuruıularımn, hukuk sistemlerinin, ahlak ve 24) Mahdi, İbn I(haldun's Philosophy,

s.

113. .

25) F.Rosenthal, "İslamic Historiography", international Encyclopedia of the Social

·. Sciences 6. CUt, 1968, Mac Millan Company and the Free Press, s. 407 . - 1 8 -

(12)

ve değ.erlerinin belirleyici bir temel çerçevesi olmuştur. B undalı ötürü Müslüman- top-

hımları, daha sonraki gelişimlerinin hemen her safhasmda gcliştirnıck durumund.a ol-

dukları toplumsal, siyasi ve hukuk! kurumlannda-en soll otorite olarak İsH\m'a .baş­

vurınak, böylece onları ıncşnılaştirınak ilıtiyacıııı duymuşlardır. Bunun için de Km·' an'

yanmda Peygamber'in hayatıııt, söz ve fiilleriııi, bu. hayatm içinde şekillenmiş ol-

duğu biiti.iıı olayları, Peygamber' den sonra. kendilerine başV'Lırabilecekleri arkadaşla­

nnın {ashab ), onları ilk takip edenlerin (tabi'-fuı) hayat, davranış ve sözlerini bilmek

.istcınişlcrdir. Bu, bıt başlangıç döııeıniuin, ana kayııağm olaylarını, şartlarmı vb. en 'doğru bir biçimde bilm,ek zorunluluğunu doğurmuştLır. Şimdi bu "zaınaıısal önce"

için yarclunı çağrılacak olan at:ı.çlardan· biri i:abil olarak tarih bilgisi olacaktı. Nitekim bu sözü edilen ihtiyaç diğer bazı isL1ml: ilimler (Tefsir, Hadis) yanmda tarihiıı de .orta- ya çıkmasım cloğurınu.ş ve onun metodolojisinin şekillenmesinde biiyük ölçüde etken

olmuş. görünmektedir.

Tarih ve 'Hadis ilmi

İlmi Arap tarihçiliğinin, Peygamber'in hayat ve fa.aliyederiıüıı tetkiki ile başla­

dığı ve. hynağ~m. da H:ı.d1s toplay!cılığında bulduğu görülinektedir.(26) Hadlslerfn

"sıhh~.tini tesbit 'etmek için kdlanihn ba~İıca eleştiri usuli.i is'e,

hu

.hadisleri nakleden ktşilcrin güvenili~lildcrini ve Oltlaruı birbirlerini takip edişlerindeki kesintisizliği (is- na,d) arayan bir eleştiri usulü· oİınuŞtur. İşte bu '\snad" kullann•;ı.k suretiyle suretiyle hadis rivayetlerini eleştiri. usulü, dolayısi ilc, t~rihl haberlerin 'toplanması ve değerlen­

dirilmesinde

de

bundan böyle baŞvurulan ana eleştiri usulÜ olmuŞtur. Tarih ihninin

fs_

l~m'la olan ilişkileri, kendisini ~n çok bu Hadis 'toplayıcılığı eleştiri usuli.ini.i benimse-

• rnek yönünd~, yani yönteminde belirlemiş göri.innıektedir. Çi.inki.i ·daha "sonraları Müslüman tarih yaza~lığmuı; konusU, sormuan, hedefleri lle ilgili olarak birçok büyiik değişiklikleri gerçckleştirıniş olmasma rağınen, tarilli eleştiri yönteminin kendisi söZ . konusu ~lduğuu'da dikkate değ~r önemli bir ·geliŞmeyi başaramamış olduğu tesbit edilmektedir. islam t~rihçiİiğ~ıin daha sonraki gelişimlerine bir göz' attlğutuzda onun ele. aldı.ğı konu ve sorunlari itibariyle, zamaula ufkunun büyÜk ölçüde genişleıniş -olduğunu görüyo~uz. Bu cü1nlcden olnı;ı.k üzere başlica, gerek biyografik tarih ·yaiar-

lığmı11 kendisinde meydana geİen bazı önemli değişmele-ri (örneğin Peygamber'in hayatt ile ilgili araşt~rmalar'uı genişletiierek Ashabına ve onlan tahp edeiı. ilk kuşağa . teşı:Uil edilmesini, daha sonralan ise 1siam ve şe~iatı ile herhangi bir .şekilde ilgisi o-lan

önemli kimsderin, şu veya bu mezhebe mensup fikıhçıla~ın; H~dis: yazarl~rırun, genel . otarak ule~aı~ın hayat hildyeicrinin sımflandınlmiş listeleriııi (tab'akat)-de içine ala-

rak en mükemmei hiçiniini almasÜ{ıj, ger~kse onun biyog~afik t~dh yazadığııidan baş­

ka konulara yöııelınesini (örneğin esas itibariyle siyasi olayl~rı komt'alan '\takanüvis

t~rihçiliği", "hilafet tarihçiliği", _islaı~ · ön<;c,si veya Müslüman ol~ayan milletierin de tarihini içitıc alan "evrensel tarihçi! ik" veya "telif tarihçiliği" olmasmı) zikrcdebili- 2?) H.A.R.Gibb, "Tari~':, "islam_ Ansiklopedisi, 12. Cild.

(13)

riz(27) .. Bu arada yine bu nokta ile ilgili oİ?.rak bazı tarihçiİerin t~.rihi, salt siyasi olay-,

ların tarihçiliğinden kurtarıp, ona konu olarak çeşitli milletierin toplum~al hayatları,

karakterleri, kültürlerini; f;:ı.rkh uygarlıkların dint, ilınt fikirlerini, kurumlarını vcr- dirme yönündeki çok önemli çabalarından da söz cdebiliriz(28).

Ancak bütün bunlara rağmen t:ırih yazıcılığmın yönteminde, söz~inü ettiğimiz, baş­

langıçtaki, hadis rivayetlerinin toplanınası ve eleştirilmesi yöntemine büyük ölçüde

bağlı kalındığı anlaşılmaktadır. ·Bum. göre tarihçi, özel tarihi olaylarla ilgili bireysel haberleri toplayan, düzenleyen, Mkleden, bunu yaı:hrken d:\ mıa araçhrı olar:-.k, bu haberleri kendisinden evvel ınkleden kişilerin giiwnilirlik derecelerini "biyografi ilmi" {'ılın al-rical) ve "kişi eleştirisi" (al-carh v'al-ta' dil) yardımı ile tesbit eden kişi

olarak b.lınıştır. O, bundan dohyı, btı h:ıberleri nakledcrbn, herbirinin b:ışına, bu haberi kendisine kadar ulaştıran bütün otoritelcrin zincirini koymuş, eğer bir haber kendisine (·ulclı otoriteler zinciri ilc farklı şekillerde gclmişse, onun bu değişik şekil.,

lerini (versiyonlarınt) ve bunların dayanağı olan otoriteleri belirtmekte özen göster-

miştir. Haberleri elde mevcut en iyi otoritelerden, en iyi "kişi eleştirisi" standartlarına

uygun olarak topladığında kendisini görevini en iyi bir biçimde yapmış saymıştır. Bu- na paralel olarak bu haberlerin içeriğini araştırınayı genel olarak, inceleme konusu içinde olan bir şey gibi görmemiş, dolayısı ile onların üzerinde ne kendi, ne de başka­

larımn herhangi bir kanısım bildirmeyi görevi saymaınıştır(29)

Aslında Hadis yazıcılığı ile olan bu ortaklığı Müslüman tarihçiliğine ta başlangıç­

larından itibaren çok önemli ve olumlu bir unsuru sağlamıştır. Bununla bu tarihçi-

leriıı eserlerinde "dış eleştiri" nin (harici iııtikad) çok ktıvvetli olması özelliğini kas- tediyoruz: Naklettiği herhangi bir tarihl haberle ilgili olarak Müslüman tarihçisinin

sağlam "kişi eleştiri"leri, kesintisiz "isnad'' zincirlerini kullanması sonucunda, bu ha- berin doğruluk derecesi genellikle yüksek olabilmiştir. Bu bakımdan Müslüm:ın ta-

rihçileriııiıı Eskiçağ Yunan-Roma tarihçileri ile karşılaştırıldıklarında onlardan çok üstün oldukları görülmektedir(30). Bununla birlikte haklarında güvenilir bir nakilci- ler zincirinin kurulmasının mümkün olmadığı tarihi: olay haberleri söz konusu olduc.

ğuncfa (örneğin İslam öncesi ınilletlerin tarihini vermek söz konusu olduğunda) bu yöntem, üstesinden gelemiyeceği temel bir engelle karşı karşıya kaldığuıı görmüştür.

Öte yandan İslam tarihinin kendisi söz konusu olduğunda da· bu yöntemin, İbn i Hal- dun'un bazılarına işaret ettiği birtakım temel yanlışların tarihl haberler içine sızmasına

engel olamadığı anlaşılmaktadır.

· Müslüman tarihçiliğinin, Hadis yazıcılığı ile olan bu sıkı ilişkisinden bir başka bakımdan da önemli ölçüde etkilendiği anlaşılmaktadır: Hadis yazıcılığmın, Müslü-

27) F.Rosenthal, "fslamic Historiography",

s. ·

408-410; Gibb, "Tarih", s. 785-695 28) Bu tarihçiler arasında BirOni'yi, Miskavayh'i zikredebiliriz; Geniş bilgi için bkz:

Mahdi, lbn Khaldun' s Philosophy s. 143-144 29) a.g.e. s. 134.

30) M.H.Yinaııç, "Onikinci Asır Tarihçileri ve Muhammed bin Ali al-' Azi mi"

İkinci Türk Tari/ı Kongresi Tebliğleri, İstaııbııl, 1943, Kenan Matb. s. 679.

- 2 0 -

(14)

ımn tarihçilerinin tarihi olaym niteliği üzerindeki önemli. bir görüşlerini şekillendir­

ın~ktc büyük bir etkisi olduğll görülmckt~dir. Şöyle ki nasıl bir H~ı_d!s bilgini için her- hangi bir h;ıd1s habcri;ıin doğruluğu, onun bireysel olarak gerçekten söylenmiş veya

yapılmış olmasından ibaretse ve çeşitli hadis haberlerinin birbirleri ile iç ilişkileri, tu..,

tarhlık v.qa tııtcı_rsızlıkbn aranmaksızın herbirinin yalnız başına bireysel doğruluğunu

tesbit ctm~k öıı~mli ise, tarihçi de tarihe dair herhangi bir haberi böyle aııl?.ınaya git-

miş, o haberin iş;ı..rct ettiği olayut kendisini, başb bir tarihi olayın kendisinden bağımsız,

özerk, bireysel bir ohy olarak almaya yönelmiştir. Bu durumda tarihçi için amaç, Hadis bilgini için oldtığll gibi, konusu olan herbir tarihi haberin doğruluğunu tesis etmekten ibaret olmuştur; İmdi tarihi olayların atomcıı bir görü~le ele aluınıası o- larak adlatıdırılabileceğimiz ve Eş'ari Kelanı'ının atomcıı metafiziği ile etı iyi bir biçimde uyıışacağıtu diişiindüğiimiiz bu olay, tarihçiferin tarihi olaylar aras.ırıda sağ­

lıklı nedensel ilişkiler aramalarını ve kurmalarını engelleyen nedetılerin en Ötıem­

lileritıdett biri olmıış görünmektedir. Gerçekten Ortaçağ Mi.isli.iman tarihçiliğinin en zayıf noktalarınd<.>.n birini, tarih! olayları birbirlerine bağlamak üzere herhangi bir cins- ten nedensel ilişkiler ar:-.nnk ve kurınakta göstermiş olduğu başarısızlığın teşkil ettiği üzerinde hemen hemen görüş birliği mevcuttur. Bu konuda onların olsa olsa tarihi

olayların açıklanmasında "mukadd:~rat-ı ilahiyc" gibi tarih-dışı bir nedensel açıklama

modeline başvurduklanııd.an ~öz edilebilir(31).

İşte İbni Haldun'un Ortaçağ Mtislüman tarihçiliğinin bu sözünü ettiğimiz bazı

olumsuz niteliklerine, özellikle onun Hadis yazıcılığı ile olan bu yakın ilişkilerine kar...,

şı çıkmak istediğini, tarihle Hadis yazıcılığı arasındaki bu bağlantıyı kesin olarak ko-' parmak arzusunda olduğunu görüyoruz. O, yukarda kendi sözlerine. dayanarak gös- termeye çalıştığımız gibi, tarihin konusu olan olay· ve haberble, nakli-vaz'i iliı:i:ıle­

rin, bu arada Hadts ilminin konusu olan olay ve haberler arasında kesin bir ayrım yap-

maktadır. Dolayısı ile tarihin kendi olaylarına yaklaşım ve kendi haberlerini tahkik et- me yöntemini, nakli-vaz'i ilimierin kendi "olay"larıua yaklaşım ve kendi haberlerini tahkik etme yöntemlerinden yine kesin olarak ayırmaktadır. Ona göre tarihin. konusu olan tarihi haberlerin, şer'! haberlerle bir ilgisi yoktıtr. Çünkü şcr'i haberler, bir şeriat

koyucu tarafından getirilmiş, o ~eriate bağlı olanlar için konulmuş "pozitif" emirler- dir. Bu pozitif emirleri konu alacak olan bi.itüıı "pozitif", yani "vaz'1-nakli" ilimler için haklı olarak amaç, onlann içeriklerini eleştirınek ·olamaz. Çünki.i bir şeriatı kabul eden kişinin, bu şeriatın getirmiş olduğu herhangi bir unsurun, emir veya yasağın,

bilgi veya bildirinin içeriğini araştırma konusu yapması, bu içeriğin kendisinin "doğ...,

ru"mu "yanlış"mı olduğunu tartışması mümkün değildir. Onlar şeriat sahibi tarafın­

dan öylece konultmış, öylece kendilerine inanılınası ve uygun fiilierde . bulunulması eınredilıniş unsurlardtr. O halde onlarla bilgili herhangi bir araştum;ı ancak onların

"biçiın"lerine, yani gerçekten o na.kledikleri biçimlerinde söylenip söylenmedik- 31) a.g.e. s. 679; Ayrıca bkz: F. Rosenthal, "islamic Historiography",

s.

408; C.

Pellat, The Origitı atıd Developpmetıt of Historiograp~y in Muslim Spaln, Historians of The Middle East, London, 1962, Oxford University Pre!S, s. 125.

- 2 1 -

(15)

lerini, emredilip eın;redilınediklerini araştırmaya yönclebilir. Aslında söz konusu ~e­

riat sahibi ile çağdaş olanlar için böyle bir ilicelemeye de ihtiyaç yoktur .. Çünkü onlar bu şer'i haberleri, bu emirleri bizzat ·şeriat sahibinden duyımış ve almışlardır. Ama da.- ha sonra gelenlerin, mükellef tutulduklan bu emirlerin gerçekten var olup ol ma dıklan, yani gerçekten vaz edilip edilmedikleri konusunda bir kanaat sahibi olmaya ihtiyaç- lan vardır. Bunun yolu iSe oıılan rivayet ve nakledenlerin doğru, güvenilir kişiler ol-

duklarımn göstcrilmesinden, kısaca "otorite" yönteminden geçer. Dolayısıyla "şcr'i

haberler"i konu alan.her. d.irlü nakll.,.vaz'i ilimlerin, bu .arada Hadis ilminin başlıca

"tahkik~' aracı olarak "kişi eleştirisi" yöntemini kullanması doğrudur, ·mcşnıdur,

hatta zorunludur.

Tarihe gelince, onun konusu "şer'i haberler" veya "p:)zitif emirler" (al-takalif

al-iıış~iyya) değildir; İbni Haldun'ını kendi sözlerine göre "belli bir çağa veya belli bir insan tophıluğuna ilişkin tarih olaylara dair haberler" dir. Tarihçinin görevi ise btı tarihte bilfiil ohıp bitmiş olaylar hakkuıda "doğru" bilgiler vermektir. İbiıiHal­

dun bumd:t bu doğruluktan ·anlaşılması gereken şeyin "na~ll-vaz'l'' ilimlerde söz İcö­

ııusu olduğundan taım.men farklı olarak" tarihi bir habcrlc; onun hakkmda bir ha- ber olduğu tarihi olay anı:smdaki uyguııluk"tan ib;ırct oldıiğmıtı

cil

büyük bir açılc­

li!da · belirtn:ı .. ~ktcdir. Böyle bir doğruyu Ortaya çıbrnükta "şer"! habetler"üı tahki- kinde kullamlan "kişi eleştirisi" yönteminin yeterli olan·uyacağı aşik~rdır; Çüııkü btı­

~ada bu tariht haberin "içeriği" ne de ·girırtcnıiz ve asıl onu tahkik konuşu yapmamız gerekir. Burada asıl eleştiri yöntemi "olay eleştirisi" yöntemi olmak zorundadır. Di- geri :burada alicak yardımcı,' ikinci dereceden bir rol oyııayabilir; İbni Halduiı'uıı de- yimi ile o, "olay eleştirisi" yöfiteıninden sônra gelir, Yimi ona ancak bir tarilıl haberin içeriğinlıı, kendisi baknnmdaıı '"ıucydaııa gelme~iııin mümkün" veya ''imkansız;

old~ğu tesbit edildikten s·oııra başvti.nılabilir.. · :

O halde y4pılm~sı gereken ilk önce tarilıl haberlerin, kendileri bakınundan bir

"iç imkansızlık" veya "imkaıı" t.aşıyıp taşııı'ı.adıklarını bize: tahkik etme in~Hnııu ve- recek olan bir "kanun"uıı, "ölçlit"üıı (İbni Haldun'uiı kendi deyimlerini ktıllamyo:ruz)

mevcut olup olmadığını ara_ştınnaktıı-. İbniHaldun böyle bir "kanun"ı:m Veya "ölçUt"

üri. var olduğunu, daha doği:ustt ortaya konabileçcğiıii düşüiJ.ınektcdir. ·Bu, (yi~ıe İbni

Haldun'un kendi sözleriyle söykyclinı) "umraıun kcııdi~i olan iıısaiJ,1 tophıın5?.1 ör- gütlenme (al-içtima' al-başar!) üzerine. derin düşiinmc (nazar) ve ona özü gereği ait olan, tabiatı gereği ondan. çıkan hallerle, ona aı;ızi olarak ait olan, dolayısıyla hesaba

katılmaril.azlık edilebilen, nihayet ona ~rız _olması imblnsız oLm ~eyler arasm4a bir

ayrım yapma" üzerine dayanacak bir "kanun" veya "ölçüt" olaGaktır. :Böyle bir öl- çüt ortaya konduğu takdirde "tariM haberlerde şüphe kabul etmeyecek bir biçimde,

ispatlayıcı bir tarzda (bi vachin burhaniyyin) doğruyu yanlıştan ayırmaınız" mUmkün

olacaktır. Bundan sonra tarihçi "umraııda ortaya çıkan herhangi bir olayı işittiğiııde,

(bu haberde)· neyi .kabul edeceğini, neyi· tcddetmesi gerektiğini bilebilecektir"(52).

32) MB. 37-38; MR.L 77; -MU.I. 90 .. ·

22··-

(16)

Bu ölçüt, İbni Haldun'un ve bizim şimdiye kad?.r sık sık belirttiğimiz gibi ilmi"dir.

Tarih ve Felsefe

" tıınran ~

O h;ı.lde İbııi H:ı.ld~ın. tarihi, "şer'1 h?.bcrlcr"l. kendllerine koıiiı ola~ak alan ve tcıw~lde "ki*i el~ştirisi" ·yÖnt~nıi ilc çalışan ilimler alanından çıkarıp başb bir yere

yerleştirmek ist·)nv~ktcdir. Bu yer ~.caba neresidir? İbni Haldun\ın kendi ifadelerine d:ı.y~.na~:>.k bu yerin "felsefi-aklt" iliml~r diye adhncl!rdığı ilimler arasmda bi~ ·yer ol- duğu aiılaştlın?.ktadır. "Anlaşılmak-tadır" diyoruz;. çünkü gerçekte tbni Haldun Mubd- dinıe' deki üıilü iliml;r sııufl~niasmda tarilıi açik olarak" "felsefi-akll" · ilimler ar<>.sın­

da saym:ı.maktadır.. Nitekim "ibni Haldun'un Toplum Felsefesillin Analitik ve Eleş­

tirisel incelemesi" adlı taııınmış "doktora tezinde de Taha Hüseyin İbni Haldun'un tarihi

ne

bir ilim, ne de felsefenin bir. dalı yapmak istemediği görüşünü ileri sürerken buııuıı ana. delili olarak onun kendi ilimler s.iru.flamasında tarihi felsefi ilimler arasmda

sayınamasım göstermektcdir(33). Bu tesbit doğru· bir tesbit olmakla birlikte bizim de kendisine katMığıınız İ b ni ·Haldun' un tadhi, felsefi_.aklt bir bir ilim olarak yçniden kt1r- mak istediği görüşünü Çürütecek bir ağırlık ta~ımaınakta(hr. Çü.ııkü İbni Haldun Mu- kaddimc' de tarihi, tclsefi-akli ilimler arasında özel olarak sayn1aniaktadır.; ancak öte yandan onu ·nakit-vaz'! iliınler arasmda da zikretm'!mektedir. Bununla birlikte ta- rihi

· bir

ilim olarak dü§iindiiğii v.e kendisini bir tarihçi olarak· ortaya koydiığıı aşik{ir.., dır. Dahası ı İbni Haldım bu ilimler sinıflaınasuıda "umraiı. ilm.i"ni de herhangi bir gu- nıp içinde 'saymamaktadır. Oysa öte yandan birçok yerde

ve

açık olarak kendisinin yenl bir ilmi, bıi "unuari. ilmi"ıii hirduğunu söylemektedir. Vermiş olduğu belir- lemelerden bu ilmin naklt-vaz'i bir

ilim

olmadığı da açıkca anlaşılmaktadır. Kaldı ki İbni Haldun'un bu ilimler sınıflamasmda bir başka çok önemli, Muhsi"n Malıeli'ye göre "bilinçli" bir "iQn1al"i (omission) daha vardır. O, İslam' da "pratik ilimlcr'.' (al'u- lüm al'aına1iyya) adı aliında bilinen ve içine "Ahlak" ('ilin al-ahlak,) "E\t İdaresi"

(tadbir al-manzil)ve "Toplum idaresi" veya "Siyasefi ('ilm tadbir al ınadina veya ilm al-siyasa al-madaniyya) alan felsefenin temel ilim guruplarıı:i.dan birini zikretmemek-:- tedk Yine Mahdi'nin haklı olarak söylediği gibi .İhni Haldun'un islam felsefesinde var- lığı hilinen Aristoteles'.1n tiıılü felsefenin, üçlü ·bölmesinden (teoretik, pratik, poetik) ye bu bölmedeki ·pratik ilinı.lei:den ·haberi olmadiğini düşünmek makUl. değildir(34).

Kalcİl ki Muk;ıddime' de i b

ni

Haldun' un bu pratik ilimierin varlığını 'bildiği~i gösteren açık. işaretler. vardır(3sr Bura.da ibni Haldun'un bu "ihmal"leri, zikretmemeleri üze- rinde ayiıntılı bl.r analize girmek istemiyoruz. Onu başka .bir yerde ·geniş bir'biçini.de tart1şmaya_.ç<>1ıştık. (36) Burada söylemek istecllğiıniz, sadece ibni Haldun'un tarihi

.

.

.

33) T. Hussein, Etude Atıalyti qııe . et Critique de la Plıilosoplıie Sociale· d' ibn Khal..,

· duti, Paris, ·1917, A.Padove,· s. 37 · ·

34) Mahdi, ibtı l(lıaİdı'ln's Phil~sophy,

s.

82-8"3 .35) MB .. 38, 303; MR..I: 78, Iİ, .138;. MU. I." 91, II.118

36) Ahmet Arsla11, ibtıi Raldım ve Felsefe-Ditt ilişkileri Ko~ılsundaki Gör#şleri Ankara, 1978 (Yaymh.nmamış Doçentlik Tezi), s. 313-318

- .23 .-

Referanslar

Benzer Belgeler

Genellikle, araştırmanın tamamının evrendeki tüm birimler üzerinde yapılması mümkün değildir (zaman, işgücü, maliyet vb.).. Ör: Genel seçimler üzerine

lacak herhangi bir ihbar şüpheli telakki edilmek caiz idi. Ancak Çar Pol I Babıalinin hayirhahıdır. ihbarı dost ihbarı gibi kabul edilmelidir. 3) Rus sefiri

O, toplumu diğer doğal varlıklar gibi doğal bir varlık olarak ele alıp incelemek istemektedir.İbn-i Haldun olgu ve olaylar arasındaki ilişkileri tümevarımsal yoldan

 Orta Asya’da kurulan Türk Devletleri

ayrılmış, böylece Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) ortaya çıkmıştır.  Roma imparatorluğu’nun devamı olan Bizans,zaman içinde Hellenistik doğu

2000’li yıllara ait kültürel kalıntı katları arasında yoğun kültürel kalıntılar bulunmuş, ayrıca aynı yerleşim yerinde M.Ö... Demir Çağı: Burdur’da Hacılar,

Cumhuriyet Döneminde yeni tarih anlayışının ortaya çıkmasında Atatürk’ün büyük rolü olmuştur. Atatürk’ün 1931’de kurduğu Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin amacı

 Sanat: Türkiye Selçukluları ve Beylikler döneminde Türk sanatı önemli bir gelişme gösterdi. Bu dönem sanatının temeli daha önceki Türk - İslâm