• Sonuç bulunamadı

Ebu'l-Abbâs Semsuddîn Ahmed b. İbrâhîm el-Harrânî es-Serûcî ve Tuhfetu'l-Ashâb ve Nuzhetu Zevi'l-Elbâb adlı eseri (Metin-inceleme)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ebu'l-Abbâs Semsuddîn Ahmed b. İbrâhîm el-Harrânî es-Serûcî ve Tuhfetu'l-Ashâb ve Nuzhetu Zevi'l-Elbâb adlı eseri (Metin-inceleme)"

Copied!
1150
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

DOĞU DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI ANABĠLĠM DALI

ARAP DĠLĠ VE EDEBĠYATI BĠLĠM DALI

EBU’L-ABBÂS ġEMSUDDÎN AHMED B. ĠBRÂHÎM

EL-HARRÂNÎ ES-SERÛCÎ VE TUHFETU’L-ASHÂB VE

NUZHETU ZEVĠ’L-ELBÂB ADLI ESERĠ

(METĠN-ĠNCELEME)

SEDEF GÜLER

DOKTORA TEZĠ

DANIġMAN

PROF. DR. RECEP DĠKĠCĠ

KONYA 2019

(2)
(3)

II

ĠÇĠNDEKĠLER

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI... V DOKTORA TEZĠ KABUL FORMU ... VI ÖNSÖZ ... VII ÖZET ... X SUMMARY ... XI TRANSKRĠPSĠYON ... XII KISALTMALAR ... XIII GĠRĠġ

EBU’L-‘ABBÂS ġEMSUDDÎN AḤMED B. ĠBRÂHÎM ES-SERÛCÎ’NĠN

YAġADIĞI DÖNEMĠN SĠYÂSÎ, ĠCTĠMÂÎ VE ĠLMÎ DURUMU ... 1

1. SĠYÂSÎ DURUM ... 1

1.1. Abbâsîler ... 1

1.2. Memlûkler ... 3

2. ĠCTĠMÂÎ DURUM ... 10

3. ĠLMÎ DURUM ... 15

3.1. MEMLÛKLER DÖNEMĠNDEKĠ BAġLICA ĠLMÎ MÜESSESELER ... 16

3.1.1. Medreseler ... 16

3.1.2. Camiler ve Mescitler ... 18

3.1.3. Tekke, Zâviye, Hangâh, Ribât ve Hastaneler ... 18

3.2. MÜELLĠFĠN YAġADIĞI DÖNEMDEKĠ ĠLMÎ ÇALIġMALAR ... 21

3.2.1. Fıkıh ... 22

3.2.2. Hadis ... 23

3.2.3. Kıraat ... 25

3.2.4. Kelam ... 25

3.2.5. Arap Dili ve Edebiyatı ... 26

3.2.5.1. Dilbilim ... 26

3.2.5.2. Edebiyat (Nesir, ġiir, Tabakât ve Edebiyat Tarihi) ... 27

BĠRĠNCĠ BÖLÜM EBU’L-‘ABBÂS ġEMSUDDÎN AḤMED B. ĠBRÂHÎM ES-SERÛCÎ’NĠN HAYATI VE ESERLERĠ ... 30

1.1. EBU‟L-„ABBÂS ġEMSUDDÎN AḤMED B. ĠBRÂHÎM ES-SERÛCÎ‟NĠN HAYATI ... 31

(4)

III

1.1.2. Doğum Yeri ve Tarihi ... 32

1.1.3. Ailesi ve Seyahatleri ... 33

1.1.4. Ġlim Tahsili ve Hocaları ... 33

1.1.5. Fıkıhtaki Senedi ... 35

1.1.6. Öğrencileri ... 36

1.1.7. Vazifeleri ... 38

1.1.8. Ahlâkı ve Manevî KiĢiliği ... 40

1.1.9. Ġlmî KiĢiliği ... 41

1.1.10. Son Yılları ve Vefatı ... 42

1.2. EBU‟L-„ABBÂS ġEMSUDDÎN AḤMED B. ĠBRÂHÎM ES-SERÛCÎ‟NĠN ESERLERĠ ... 44

1.2.1. el-Ġâye bi ġerḥi‟l-Hidâye ... 44

1.2.2. Kitâbu Edebi‟l-Ḳaḍâ‟ ... 45

1.2.3. Nefeḥâtu‟n-Nesemât fî Vu li Ġhdâi‟s -S evâb li‟l-Emvât ... 46

1.2.4. Menâsiku‟l-Ḥacc ... 47

1.2.5. el-Munteḫabu‟s-Suleymânî ... 47

1.2.6. el-Ḥuccetu‟l-Vâḍiḥa fî Enne‟l-Besmele Leyset mine‟l-Fâtiḥa ... 48

1.2.7. er-Risâle fî Ḥukmi Ekli Luḥ mi‟l-Ḫayl ... 48

1.2.8. er-Redd „alâ Ġbn Teymiyye ... 48

1.2.9. el-Fetâvâ es-Serûciyye ... 48

1.2.10. ġerḥu‟l-Ḳudûrî ... 49

1.2.11. Tuḥfetu‟l-A ḥâb ve Nuzheti Ẕevi‟l-Elbâb ... 49

ĠKĠNCĠ BÖLÜM EBU’L-‘ABBÂS ġEMSUDDÎN AḤMED B. ĠBRÂHÎM ES-SERÛCÎ’NĠN TUḤFETU’L-AṢḤÂB VE NUZHETU ẔEVĠ’L-ELBÂB ADLI ESERĠNĠN TANITIMI ... 50

2.1. ESERĠN ADI VE MÜELLĠFE AĠDĠYETĠ ... 51

2.2. YAZMA NÜSHALARIN TAVSĠFĠ ... 51

2.2.1. Atıf Efendi Nüshası ... 51

2.2.2. Mektebetu‟l-Esed Nüshası ... 53

2.2.3. Esad Efendi Nüshası ... 55

2.2.4. Gallica Nüshası ... 57

(5)

IV

2.2.6. Leiden Nüshası ... 59

2.2.7. Ârif Hikmet Nüshası ... 60

2.2.8. Mektebetu‟l-Metḥafi‟l-„Ġrâkî Nüshası ... 60

2.2.9. Merkezu‟l-Melik el-Fay al Nüshası ... 60

2.3. ESERĠN TELĠF SEBEBĠ ... 61

2.4. ESERĠN MUHTEVASI ... 61

2.5. MÜELLĠFĠN ESERĠNDE YARARLANDIĞI KAYNAKLAR ... 66

2.6. MÜELLĠFĠN ESERĠNDE TAKĠP ETTĠĞĠ METOT ... 69

2.7. TAHKĠKTE TAKĠP EDĠLEN METOT ... 73

SONUÇ ... 80

KAYNAKÇA ... 83

EKLER: NÜSHA ÖRNEKLERĠ ... 93

EK 1: ATIF EFENDĠ NÜSHASI ... 93

EK 2: ESED NÜSHASI ... 96

EK 3: ESAD EFENDĠ NÜSHASI ... 98

EK 4: GALLĠCA NÜSHASI ... 100

ĠNDEKS ... 102

KĠġĠ ADLARI ĠNDEKSĠ ... 102

ESER ADLARI ĠNDEKSĠ ... 108

YER ADLARI ĠNDEKSĠ ... 110

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TUḤFETU’L- AṢḤÂB VE NUZHETU ẔEVĠ’L- ELBÂB’IN TAHKĠKLĠ METNĠ ... 111

TAHKĠKLĠ METNĠN ĠNDEKSĠ …….……...……… 857

AYET ĠNDEKSĠ ……….….……….. 858

HADĠS ĠNDEKSĠ ……….………. 870

ġĠĠR ĠNDEKSĠ ………..………. 881

KĠġĠ ADLARI ĠNDEKSĠ ……….. 919

ESER ADLARI ĠNDEKSĠ ……… 955

KABĠLE ADLARI ĠNDEKSĠ ……….…….. 957

YER ADLARI ĠNDEKSĠ ………. 959

TAHKĠKLĠ METNĠN KAYNAKÇASI ………...……… 965

(6)

V T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Sedef GÜLER

Numarası 144109011003

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Arap Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tezin Adı

Ebu'I-Abbâs ġemsuddîn Ahmed b. Ġbrâhîm el-Harrânî es-Ser cî ve Tuhfetu‟l-Ashâb ve Nuzhetu Zevi‟l-Elbâb Adlı Eseri (Metin-Ġnceleme)

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranıĢ ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalıĢmada baĢkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(7)

VI

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Doktora Tezi Kabul Formu

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Sedef GÜLER

Numarası 144109011003

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Arap Dili ve Edebiyatı

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Recep DĠKĠCĠ Tezin Adı

Ebu'I-Abbâs ġemsuddîn Ahmed b. Ġbrâhîm el-Harrânî es-Ser cî ve Tuhfetu‟l-Ashâb ve Nuzhetu Zevi‟l-Elbâb Adlı Eseri (Metin-Ġnceleme)

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Ebu'I-Abbâs ġemsuddîn Ahmed b. Ġbrâhîm el-Harrânî es-Ser cî ve Tuhfetu‟l-Ashâb ve Nuzhetu Zevi‟l-Elbâb Adlı Eseri (Metin-Ġnceleme) baĢlıklı bu çalıĢma 18/10/2019 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile baĢarılı bulunarak, jürimiz tarafından doktora tezi olarak kabul edilmiĢtir.

(8)

VII ÖNSÖZ

Bir topluma ait değerlerin oluĢması, anlaĢılması ve yayılması o topluma ait dil ile mümkündür. Dil, yalnızca kültürün ve kiĢisel kimliğin belirlenmesinde değil aynı zamanda iletiĢim sonucu ortaya çıkan değerlerin aktarılmasında da önemlidir. Bu hususta, Ġslamiyet‟ten önce ve Ġslamiyet‟ten sonra oluĢan sözlü ve yazılı kültür ürünlerinin en doğru Ģekilde korunarak anlam değiĢmesine uğramadan ve aslına en yakın Ģekilde gelecek nesillere aktarılması, bir milletin kültürünün korunmasında ve yaĢatılmasında son derece önemlidir.

Bu bilgiler ıĢığında bu çalıĢmada, Memlûkler döneminde yaĢayan Aḥmed b. Ġbrâhîm es-Serûcî ve onun Ģimdiye kadar incelenmemiĢ edebiyat alanında yazmıĢ olduğu Tuḥfetu‟l-Aṣḥâb ve Nuzhetu Ẕevi‟l-Elbâb adlı eseri, metin tenkidi yöntemiyle müellif nüshasına yakın en doğru hali tespit edilerek neĢredilmek suretiyle günümüze aktarılmıĢtır.

Ser c‟da doğan Ahmed b. Ġbrâhîm, küçük yaĢlarda ġam‟a oradan da Mısır‟a göç etmiĢ ve burada yaĢamını sürdürmüĢtür. Genelde Memlûkler özelde es-Serûcî‟nin hayatını geçirdiği Bahrî Memlükler döneminde, ilmî faaliyetler ve ilimle meĢgul olanlar her zaman teĢvik edilmiĢ ve âlimler toplumda önemli görevlere getirilmiĢtir. Bu anlamda es-Serûcî de döneminin ilim merkezi olan Mısır‟daki medreselerde ve camilerde devrin önemli âlimlerinden ders alarak yetiĢmiĢ ve birçok talebe yetiĢtirmiĢtir. Ayrıca Ḳâḍi‟l-Ḳuḍâtlık makamına yükseltilen âlim, bir süre de olsa bu dönem siyaseti içerisinde aktif bir rol oynamıĢtır. Tüm bunların yanı sıra burada önemli olan diğer bir husus, onun Arap dilinin inceliklerini bilen bir âlim olarak fıkıh, hadis ve kıraat gibi dinî ilimlerle birlikte edebiyatta da söz sahibi olacak derecede malumata sahip olmasıdır.

es-Serûcî özellikle, fıkıh alanında kaleme alınan el-Hidâye adlı esere yazmıĢ olduğu ilk Ģerhle adından çokça söz ettirmiĢ ve onun izinden gidilerek kendisinden sonra da bu esere çok sayıda Ģerh yazılmıĢtır. Ġmam Eb Hanîfe‟ye dayandırılan isnad zinciriyle fıkhî meselelerdeki bilgisine olan güven ve meselelere titizlikle yaklaĢması sonucu bu alandaki ehliyeti ittifakla kabul edilen âlimin, bazı fıkhî meselelere cevap niteliğinde yazdığı eserlerle birlikte, kendisine danıĢılan mevzularla

(9)

VIII

ilgili fetvalarının toplandığı kitabı gibi Ġslamî ilimler alanında yazmıĢ olduğu eserleri mevcuttur.

Burada incelenen Tuḥfetu‟l-Aṣḥâb ise, müellifin muhtelif disiplin ve türe ait farklı mevzuları iĢlediği edebiyat alanında tespit edilen tek eseridir. Bu minvalde, sözlük bilim ve dilbilim alanındaki konuların yanı sıra, destan, eyyâmu‟l-Arab, ahbâr, mecâlis, muhâdara, efsane, mesel ve menkıbeyle birlikte tabakât-terâcim, mukâtebât, murâselât ve hitâbet gibi Klasik Arap edebiyatındaki nesir türlerine ait konuların anlatıldığı eserde Ģairin, Ģiirin ve belagatin ehemmiyetinden bahsedilerek bazı nazım türlerine ve söz sanatlarına da yer verilmiĢtir. Bunlara ilaveten, tarihi hadiseler ve Ģahsiyetlerden baĢka sosyolojik olayların ve gözlemlerin aktarıldığı ve fıkhî meselelerin ele alındığı eserde konuların anlatımında çok sayıda ayet, hadis ve Ģiirden Ģevahid getirilmiĢtir.

Bu çalıĢma, dirâse ve tahkîk olmak üzere temelde iki kısma ayrılmıĢtır. Birinci kısım olan dirâse kısmı, giriĢ ve iki ana bölümden oluĢmaktadır. GiriĢ bölümünde; müellifin yaĢadığı dönem hakkında bilgi verilmiĢtir. Bu konuda, Mevâlî de denilen kölemenlerin kurduğu genelde Memlûkler Devleti‟nin özelde Bahrî Memlûklerin siyâsî, ictimâî ve ilmî yaĢantısına kısaca yer verilmiĢtir. Birinci bölüm; ġemsuddîn es-Ser cî‟nin hayatı ve eserleri olmak üzere iki alt baĢlıkta ele alınmıĢtır. Ġkinci bölümde; Tuḥfetu‟l-Aṣḥâb ve Nuzhetu Ẕevi‟l-Elbâb‟ın tanıtımı ve nüshalarının tavsifi, eserin telif sebebi, muhtevası ve metodu gibi konular alt baĢlıklar halinde incelenmiĢtir. Ġkinci kısım, eserin tahkîkli metin olup çalıĢmanın üçüncü ana bölümüdür.

Dirâse kısımda, Klasik ve Modern dönemde yazılmıĢ Arapça ve Türkçe kaynaklardan; tahkîkte ise, çok azı modern olmakla birlikte ekseriyeti Klasik dönemde kaleme alınan din, dil, edebiyat ve tarih gibi farklı disiplinlerde ve alanında birincil kabul edilen çok sayıda değerli Arapça kaynaktan istifade edilmiĢtir.

Ġncelenen eserin yazıldığı yüzyıl, Abbâsîler döneminden sonra Arap dili ve edebiyatı alanında çok eser verilen velud bir dönemdir. Ancak bu dönemde dilbilim alanında öncekinin tekrarı niteliğinde kabul edilen sarf ve nahiv ilminde yazılmıĢ Ģerh ve hâĢiye tarzı eserlerin nispeten haricinde, nazım, nesir ve belagat gibi türleri

(10)

IX

içine alan edebiyat ve edebiyat tarihi alanında kaleme alınmıĢ ve tahkîk yahut tıpkıbasım yoluyla günümüz ilim ve edebiyat dünyasına kazandırılmayı bekleyen çok sayıda yazma eser mevcuttur. Bu bağlamda, Ģimdiye kadar keĢfedilmemiĢ ve herhangi bir çalıĢmaya konu olmayan bu eserin ortaya çıkarılarak incelenmesiyle, bu alandaki eksiklik bir nebze de olsa giderilmeye çalıĢılmıĢ ve eser, bu sahada çalıĢma yapan araĢtırmacıların ve ilim dünyasının istifadesine sunulmuĢtur.

Bu alanda çalıĢmam hususunda engin tecrübesiyle bana yol gösteren ve çalıĢmanın içeriğinin oluĢmasında yardımlarını eksik etmeyen değerli danıĢman hocam Prof. Dr. Recep DĠKĠCĠ‟ye, görüĢ ve tavsiyeleriyle beni yönlendiren Doç. Dr. Ġbrahim KUNT ve Dr. Öğr. Üyesi Ali BAYKAN hocalarıma ilgi ve alakalarından dolayı Ģükranlarımı sunarım. Ayrıca bu süre zarfında maddî ve manevî desteğiyle her zaman yanımda olan eĢim ġükrü GÜLER‟e de teĢekkür ederim.

Sedef GÜLER Konya, 2019

(11)

X

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Sedef GÜLER

Numarası 144109011003

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Arap Dili ve Edebiyatı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Recep DĠKĠCĠ

Tezin Adı

Ebu‟I-Abbâs ġemsuddîn Ahmed b. Ġbrâhîm el-Harrânî es-Serûcî ve Tuhfetu‟l-Ashâb ve Nuzhetu Zevi‟l-Elbâb Adlı Eseri (Metin-Ġnceleme)

ÖZET

Bu çalıĢmada, VII/XIII yy.ın ikinci çeyreğinden VIII/XIV. yy.ın baĢlarına kadar yaĢamıĢ, devrin önde gelen âlimlerinden Ebu'l-„Abbâs ġemsuddîn Aḥmed b. Ġbrâhîm el-Ḥarrânî es-Serûcî (ö. 710/1310) ve Arap edebiyatına dair kaleme almıĢ olduğu Tuḥfetu‟l-Aṣḥâb ve Nuzhetu Ẕevi‟l-Elbâb adlı yazma halindeki eseri tahkîk edilmek suretiyle incelenmiĢtir.

Bu bağlamda ilk olarak, müellifin içerisinde yaĢadığı Bahrî Memlûkler devri, siyâsî, ictimâî ve ilmî açıdan ele alınmıĢtır. Akabinde müellifin hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiĢ ve çalıĢmanın esasını teĢkil eden Tuḥfetu‟l-Aṣḥâb her yönüyle tanıtılmıĢtır. ġimdiye kadar bilim dünyasında hakkında hiçbir çalıĢma yapılmamıĢ bu eser, aslına uygun olarak ortaya koyulmuĢtur.

Müellifin çok sayıda kaynağı toplayarak telif ettiği eserde, ayet, hadis ve Ģiirlerden getirilen Ģevahidlerle birlikte klasik nesir ve nazım geleneğine ait birçok türe yer verilmiĢtir. Arapça ve Türkçe muhtelif kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan bu çalıĢmaya konu olan eser, Arap dili ve edebiyatının yanı sıra dinî ilimlerle birlikte tarih, edebiyat tarihi, tıp, sosyoloji ve coğrafya gibi muhtelif alanlara dair bilgiler de içermektedir.

Anahtar Kelimeler: es-Serûcî, Tuhfetu‟l-Ashâb, Arap edebiyatı, metin inceleme.

(12)

XI T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğre

n

cin

in

Adı Soyadı Sedef GÜLER

Numarası 144109011003

Ana Bilim / Bilim Dalı Doğu Dilleri ve Edebiyatları/Arap Dili ve Edebiyatı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez DanıĢmanı Prof. Dr. Recep DĠKĠCĠ

Tezin Ġngilizce Adı

Ebu‟I-Abbâs ġemsuddîn Ahmed b. Ġbrâhîm el-Harrânî es-Serûcî and Analysis of His Work Which is Named of Tuhfetu‟l-Ashâb and Nuzhetu Zevi‟l-Elbâb

SUMMARY

In this study, leading fiqh scholar of the time Ebu'l-„Abbâs ġemsuddîn Aḥmed b. Ġbrâhîm el-Ḥarrânî es-Serûcî (ö. 710/1310) who lived from the second quarter of the VII/XIII century to the beginng of the VIII/XIV century, and also his manuscript titled Tuḥfetu‟l-Aṣḥâb ve Nuzhetu Ẕevi‟l-Elbâb which he wrote about Arabic literature have been examined by the method of critical edition.

In this context, firstly the period of Bahri Mamluk which the author lived in, were handled politically, socially and scientifically. Subsequently information about the author‟s life and works are given and Tuḥfetu‟l-Aṣḥâb that constitutes the essence of the study has been recognized in every aspect. This work which has not yet been studied in the scientific world is presented in accordance with the orijinal.

In this work written by the author collecting a large number of sources, besides of examples from verses, hadith, and poems many genres of classical poetry and prose are included. This manuscript which is the subject of this study prepared by using various sources in Arabic and Turkish in addition to the Arabic language and literature contains informations on different field such as history, literary history, medicine, sociology and geography as well as religious sciences.

(13)

XII

TRANSKRĠPSĠYON Bu çalıĢmada Ģu transkripsiyon sistemi kullanılmıĢtır: Sesliler:

آ , َبـ , َٚـ : â َـ: e,a ِٜـ: î ِـ: i,ı ُ٘ـ: û ُـ : u,o Sessizler: ء : ʼ د : D ص : ف : f ٗ : v ة : b ر : ẕ ض : ḍ ق : ḳ ٓ : h ث : s س : R غ : ṭ ك : k ٛ : y ج : c ص : Z ظ : ẓ ه : l ح : ḥ س : S ع : ʻ ً : m خ : ḫ ش : ġ ؽ : ġ ُ : n

Burada Arapça eser isimleri, özel isimler ve yayınevleri transkripsiyona tabi tutulmuĢ ve bu aĢamada Ģu hususlara da dikkat edilmiĢtir.

1. Arapçadan tercüme edilen eser ve kiĢi adlarında Arapça okunuĢ dikkate alınmıĢ olup “ü” yerine “u”, “ı” yerine “i”, “o,ö” yerine “u” sesleri tercih edilmiĢtir.

2. Harf-i tarifler cümle baĢında da olsa küçük harfle gösterilmiĢtir. el-Maḳrîzî, el-Cerâ‟idî gibi.

3. ġemsî ve kamerî harfli kelimeler okundukları gibi yazılmıĢtır. el-Fevâ‟id, et-Turkmânî gibi.

4. Arapçada izafet terkibi Ģeklinde gelen özel isimler ve lakaplar bitiĢik yazılmıĢtır. „Abdullâh, „Abdurraḥmân, „Abdulḳâdir, Ḥusâmuddîn, ġemsuddîn gibi.

5. ÇalıĢmada geçen “edeb”, “eser” gibi kelimeler ve “Elyân”, “Ġsmâîl” gibi özel isimlerin baĢındaki (ء) hemzeler gösterilmemiĢ, yalnızca orta ve son harfteki hemzeler gösterilmiĢtir.

6. Vasıl halinde iken kelimenin sonundaki i„râbı belirtilmiĢtir. el-Cevâhiru‟l-Muḍiyye fî Ṭabaḳâti‟l-Ḥanefiyye gibi.

7. Kelime sonundaki kapalı te (ة) ler vakıf halinde a veya e, vasıl halinde ise açık olarak gösterilmiĢtir. Miftâḥu‟s-Se„âde ve Mi bâḥu‟s-Siyâde, Ḥusnu‟l-Muḥâḍara, Nihâyetu‟l-Ereb, Tuḥfetu‟l-A ḥâb gibi.

(14)

XIII KISALTMALAR b. : bin, ibn bk. : Bakınız bs. : Baskı, basım cm : Santimetre çev. : Çeviren drl. : Derleyen dzl. : Düzenleyen

GAL : Geschichte der Arabischen Litteratur

h. : Hicri

haz. : Hazırlayan

Hz. : Hazreti

Ġstem : Ġslâm San„at, Tarih, Edebiyat ve Mûsikîsi Dergisi Ktp. : Kütüphane, Kütüphanesi

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

mm : Milimetre

nr. : Numara

ö. : Ölüm Tarihi

s. : Sayfa

S : Sayı

sav : Sallallâhu aleyhi ve Sellem Suppl. : Supplementband

(15)

XIV

thk. : Tahkîk eden

ty. : Tarih yok

vb. : Ve benzeri, ve benzerleri

vd. : Ve diğerleri

vr. : Varak

Yay. : Yayını, Yayınları, Yayınevi

(16)

1 GĠRĠġ

EBU’L-‘ABBÂS ġEMSUDDÎN AḤMED B. ĠBRÂHÎM ES-SERÛCÎ’NĠN YAġADIĞI DÖNEMĠN SĠYÂSÎ, ĠCTĠMÂÎ VE ĠLMÎ DURUMU

Aḥmed b. Ġbrâhîm es-Serûcî‟nin ve çalıĢmaya konu olan eserinin daha iyi idrak edilip değerlendirilmesi için, yaĢadığı ve eser verdiği dönemin ve çevrenin bilinmesi gerekir. Bu nedenle, asıl konudan uzaklaĢmamak kaydıyla genel hatlarıyla müellifin yaĢadığı coğrafyanın siyâsî, ictimâî ve sosyal durumu hakkında bilgi verilecektir.

637/1239 yılında dünyaya gelen ve 710/1310‟da vefat eden Ḳâḍi‟l-Ḳuḍât es-Serûcî 73 yıllık ömrünün ilk yıllarını ġam‟da, geri kalanını ise Mısır‟da geçirmiĢtir. Bu dönemde Mısır‟a ilk dönem Memlûkleri olan Bahrî Memlûkler hâkimdi. Dolayısıyla burada, Memlûklerin kuruluĢuna zemin hazırlayan Abbâsîlerden özetle bahsedilip akabinde âlimin hayatının büyük bir kısmını geçirdiği Bahrî Memlûkler dönemine kısaca değinilecektir.

1. SĠYÂSÎ DURUM 1.1. Abbâsîler

132/750-656/1258 yılları arasında hüküm süren Abbâsîler, Emevî Devletini yıkarak siyâsî, askerî, idârî ve ilmî açıdan önemli geliĢmelere imza atarak hem Ġslâm hem de dünya tarihinde bir dönüm noktası oluĢturmuĢtur.

Gerek Emevîler gerek Abbâsîler döneminde, Ġslâm coğrafyasında Arap olmayan Müslüman ve gayrimüslim tebaa her zaman var olmuĢtur. Emevîler döneminde tek üstün ırk Araplar kabul edilmiĢ, Arap olmayan Müslüman ve gayrimüslimlerin yanı sıra mevâlî, ğılmân, abd diye adlandırılan köleler toplumda geri planda kalmıĢtır.1

Fakat Abbâsîlerin son döneminde bu uygulama tersine

1 Philip K. Hitti, Siyâsî ve Kültürel İslam Tarihi, çev. Salih Tuğ, Boğaziçi Yay., Ġstanbul, 1989, I, 363-368;

Mustafa Kılıçlı, Arap Edebiyatında Şuûbiyye, ĠĢaret Yay., Ġstanbul, 1992, s. 42-60; Ali Aksu, “Emevîler Döneminde Sosyal Tabakalar”, İstem, Yıl: 4, S: 8, 2006, s. 64-66.

(Bu dönemde Arap olmayanlara da üst makamlarda görevler verildiğine dair bilgi için bk.: Suhâd Faḍil „Abbâs Mu ṭafâ, “el-Mevâlî ve Es eruhum fi‟l-Ḥayâti‟l-„Âmme ḥattâ Nihâyeti‟l-Ḫilâfeti‟l-„Abbâsiyye” (The Loyalists and Their Effect on the General Life of Umayyad and Abbasid Caliphate), Journal of

(17)

2

dönmüĢ; Araplar ile diğer kesimler arasındaki bu ayrım ortadan kalkmakla kalmayıp mevalilerin giderek üstünlük kazandığı bir hal almıĢtır.2

Halife Hârûn er-RaĢîd‟in (ö.170/786) vefatının ardından iktidar mücadelesine giriĢen oğulları Emîn (ö.193/809) ve Meʼmûn‟un (ö.198/813) arasındaki çekiĢmenin adeta Ġranlılar-Araplar arasındaki etnik bir mücadeleye dönüĢmesi3

, dolaylı yoldan kölelerin söz konusu ayrıcalığına zemin hazırlamıĢtır. Zira Emîn anne-baba tarafından Arap, Meʼmûn ise anne tarafından Ġranlı bir cariyenin oğludur bu nedenle Ġranlıların yoğun desteğiyle Meʼmûn halife olmuĢ ve Araplar devlet idaresinden uzaklaĢtırılmıĢtı. Me‟mûn, halifeliğinin ilk yıllarını Merv‟de geçirmiĢ ve buradaki bir grup Ġranlının tesirinde kalmıĢtır. Ancak, bir süre sonra olayların kendi aleyhine olduğunu fark ettikten hemen sonra izlediği siyaseti değiĢtirerek Bağdat‟a gelmiĢ ve devleti bizzat kendisi yönetmiĢtir.4

Araplar ve Ġranlılara olan güvenini kaybeden halife, güç ve nüfuzunu artırmak için askerî anlamda engin tecrübe sahibi Türk asıllı köleler (kölemen/memlûk)den özel bir birlik oluĢturmaya baĢlamıĢtır.5

Me‟mûn, halifeliğinin son dönemlerinde çok sayıda Memlûk askerini ordusuna katmıĢ, komuta yetkisini de Türk emirlere vermiĢtir. Halife Meʼmûn‟dan sonra özellikle Mu„ta ım Billâh (ö. 218/833) zamanında ve takip eden dönemlerde de Türk askerlerin orduya alınması devam etmiĢ ve bu uygulama adeta bir devlet politikası haline gelmiĢtir. Öyle ki, bu askerî birliklerin baĢlarındaki Türk komutanlar her geçen gün daha da güçlenerek devlet yönetimine müdahale etmiĢtir. Halife Mutevekkil‟den itibaren istediklerini tahta çıkarıp istemediklerini azletmiĢlerdir. Bu hadiseler karĢısında, genelde Abbâsî Devleti özelde halifeler ve halifelik makamı toplumda güç ve nüfuz kaybetmeye baĢlamıĢtır.6

Abbâsîler, hem içten hem de dıĢtan siyasî, ikitisadî ve dinî kökenli çok sayıda isyan ve bağımsızlık hareketiyle mücadele etmiĢ, bir kısmı Selçukluların yardımıyla

2

Hakkı Dursun Yıldız, “Abbâsiler”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, TDV Yay., Ġstanbul, 1988, I, 31, 34; André Clot, Harun Reşid ve Abbâsîler Dönemi, Tarih Vakfı Yurt Yay., Ġstanbul, 2007, s. 172-173; Kılıçlı, Arap Edebiyatında Şuûbiyye, s. 129.

3 Muḥammed Suheyl Ṭaḳḳ Ģ, Târîḫu‟d-Devleti‟l-„Abbâsiyye, bs. 7, Dâru‟n-Nefâ‟is, Lübnan, 2009, s.

113-116; Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yay., ty., III, 171.

4

Muḥammed Suheyl Ṭaḳḳ Ģ, Târîḫu‟d-Devleti‟l-„Abbâsiyye, s. 118-122, 124-126.

5 Yıldız, “Abbâsiler”, s. 34.

6 Corcî Zeydân, İslâm Uygarlıkları Tarihi, bs. 3, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul, 2012, I, 443-444; Yıldız,

(18)

3

bastırılan Ģiddetli isyanlardan sonra kısa süren sükûnet dönemi Bizans‟la yapılan savaĢla sona ermiĢtir. Tüm bu hadiselerden dolayıdır ki Mısır‟dan Batı‟ya geçemeyen Abbâsîlerin maddi nüfuzu Bağdat ve çevresiyle sınırlı kalmıĢtır.7

Moğollar 615/1218 yılından itibaren Cengiz Han (ö.624/1227) kumandasında Ġslâm coğrafyası üzerine yürümüĢ ve bu coğrafyayı yerle bir etmiĢtir. HârizmĢahların yıkılmasından (628/1231) da güç alan Moğollar Semerkant, Buhara, TaĢkent, Belh, Harezm gibi Ģehirleri yakıp yıkarak ele geçirmiĢtir.8

Cengiz Han‟ın ölümünden sonra yerine geçen torunu Hülâgü (ö.664/1265) istilalara devam etmiĢ, 656/1258‟de Bağdat‟ı yıkarak Halife Mustaʻ ım idaresindeki Abbâsîler Devleti‟ne son vermiĢtir. Tarihte eĢine az rastlanır bir katliamla otuz dört gün boyunca yaklaĢık sekiz yüz bin can almakla kalmamıĢ, ülkedeki bütün medrese, cami, imarethane, kütüphane, vakıf vb. değerli kültürel mirası yok eden Moğollar, büyük Ġslâm Medeniyetinin duraklayıp gerilemesine neden olmuĢtur.9

Ġslâm tarihinde Osmanlı Devletinden sonra en uzun ömürlü hanedan olarak bilinen Abbâsîler devrinde Ġslâm medeniyeti en parlak dönemini yaĢamıĢtır. Halifelik, devletin yıkılıĢından sonra Meml klerin siyasetiyle manevi lider konumunda Mısır‟da sembolik olarak bir süre daha devam etmiĢtir.10

1.2. Memlûkler

Arapça “sahip oldu, elde etti, hâkim oldu” gibi anlamlara gelen “meleke” (ليٍ) fiilinin ism-i mefʻ lü olan “meml k” (ك٘يٍَ) (çoğulu: memalik/لىبٍَ) kelimesi, lügatte: “sahip olunan, ele geçirilen, hâkim olunan; hizmetçi, hizmetli, hizmetkâr” gibi anlamlara gelirken, ıstılahta: “Bir kimsenin sahip olduğu kadın veya erkek esir, köle” anlamındayken, zamanla anlam geniĢlemesine uğrayan kelime hususiyet

7

Yıldız, “Abbâsiler”, s. 35.

8 Muḥammed el-Ḫuḍarî Bek, ed-Devletu‟l-„Abbâsiyye, Mu‟essesetu‟l-Muḫtâri‟l-Ûlâ, Kahire, 2003, s.

439-444; Yıldız, “Abbâsiler.”, s. 37; Ahmet Subhi Furat, Arap Edebiyat Tarihi, Edebiyat Fakültesi Basımevi, Ġstanbul, 1996, I, 325; Âdem Apak, Ana Hatlarıyla İslam Tarihi (Abbâsîler Dönemi), bs. 7, Ensar NeĢriyat, Ġstanbul, ty., IV, 482-483.

9 ġevḳî Ḍayf, Târîḫu‟l-Edebi‟l-„Arabî 5 – „Aṣru‟d-Duvel ve‟l-İmârât el-Cezîra el-„Arabiyye, el-İrâk, Îrân,

bs. 2, Dâru‟l-Me„ârif, Kahire, 1980, s. 240-241; Yıldız, “Abbâsiler”, s. 37.

(19)

4

kazanarak: “savaĢlarda esir ya da satın alındıktan sonra eğitim verilerek asker olarak yetiĢtirilen beyaz köle” manasında kullanılmıĢtır.11

Ġslâm tarihinde ilk kez, daha önce de geçtiği üzere, Abbâsîlerin giderek nüfuzunu arttıran Ġran karĢısında kendi gücünü arttırmak için Ġslâm devlet sınırları dıĢından getirttiği Türk asıllı kölemenler vasıtasıyla Memlûklerle tanıĢılmıĢtır. Esir veya köle olarak alınan Memlûkler, hediye olmanın yanı sıra vergi mukabilinde de kullanılmıĢtır.12 Belirli kriterler çerçevesinde seçilerek13

hükümdarların orduları için özel olarak yetiĢtirilen14 bu askerî birlikler, zamanla çoğalarak güçlenmiĢ ve toplumda kendilerine has sosyal ve hukuki bir statü kazanarak siyâsî iktidarı ele geçirmiĢtir.15 Bu devlete “Devletu Turk” veya “Devletu‟l-Etrâk” da denilmiĢtir.16

Memlûk askerler, yalnızca Türk beylerinin, emirlerinin kumandasında olup17 hükümdarın yanı sıra emir, vali gibi devlet adamlarının nüfuzlarını arttırıp asker ve ordu ihtiyaçlarını karĢılamıĢtır.18 Giderek neredeyse Ġslâm devletinin her yerine yayılan Memlûkler, devlet iĢlerine müdahale etmekle kalmayıp bu hiyerarĢide söz sahibi olmaktan öteye gitmiĢtir. Ayrıca, Abbâsîlerin son döneminde Mısır‟da valilik görevine tayin edilen birkaç Memlûk emiri, Memlûk askerlerinden oluĢan orduları sayesinde kendi özerk devletini kurmuĢtur. Bu bağlamda, Türk asıllı vali Aḥmed b. Ṭ lûn Mısır‟da Tolunoğulları Devleti‟ni, onun yıkılıĢının ardından, aynı topraklarda Memlûk asıllı bir Türk‟ün kurduğu IhĢîdîler Devleti ve uzun soluklu olabilmek adına ordusunda çok sayıda Memlûk askerine yer veren Fâtimîler Devleti kurulmuĢtur.19

Memlûklerin sayısı, Fâtimîler Devleti‟ne son vererek 567/1171-648/1250‟de Mısır‟da Eyyûbiler Devleti‟ni kuran Ṣalâḥuddin Eyyûbi (ö.588/1193) döneminde çok

11

André Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, Epsilon Yay., Ġstanbul, 2005, s. 14, 34; Kazım YaĢar Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1989, s. 1; Ġsmail Yiğit,

Memlûkler, Kayıhan Yay., Ġstanbul, 2008, s. 9.

12

Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, III, 354; Yiğit, Memlûkler, s. 9.

13

Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 14, 34.

14 Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 36-38; Süleyman Kızıltoprak, “Memlük”, Türkiye

Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, TDV Yay., Ankara, 2004, XXIX, 88-89; Yiğit, Memlûkler, s. 15.

15 Kızıltoprak, “Memlük”, s. 87. 16

Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 17; Kızıltoprak, “Memlük”, s. 89.

17 Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 1. 18 Yiğit, Memlûkler, s. 9, 12.

(20)

5 büyük rakamlara ulaĢmıĢ20

ve böylece Memlûkler, Mısır baĢta olmak üzere Suriye ve Hicaz gibi geniĢ bir coğrafyayı hâkimiyeti altına alarak tarihe damgasını vurmuĢtur.21

Bir kolu Mısır‟da bulunan Eyy bi ordusundaki azatlı Türk asıllı emirler tarafından kurulan Memlûkler, tarih sahnesinde iki dönem halinde varlıklarını sürdürmüĢtür. Birinci döneme, ilk olmaları hasebiyle “Birinci Meml kler”, Türk asıllı azatlı köleler tarafından kurulduğu için “Kölemenler”, yahut Nil nehrindeki Ravza adasına yerleĢtirildikleri için buraya istinaden el-Memâliku‟l-Bahriyye olarak da adlandırılan Bahrî Meml kler22; ikinci döneme ise, Kalʻatu‟l-Cebel‟deki kale burçlarına yerleĢtirilen özel olarak seçilmiĢ askerlerden oluĢan ve zamanla güçlenerek devlet üzerinde otorite sahibi olan Burcî Memlûkler hâkimdir.23 Bunlar çoğunlukla Çerkez asıllı oldukları için onlara “el-Memâliku‟l-Çerâkisa” (Çerkez Memlûkleri) de denilmiĢtir.24

Eyy bi Hükümdarı el-Meliku‟ -Ṣâliḥ Necmuddîn Eyyûb‟un (ö.647/1249) komutasındaki Mısırlı Memlûkler, Sultan Necmuddîn‟in vefatından hemen sonra Haçlılara karĢı giriĢilen Mansûra ve Faraskur (648/1250) savaĢlarının kazanılmasında önemli rol oynamıĢtır. Yeni Eyy bi hükümdarı Turan ġah, hoĢuna gitmeyen bu zafer neticesinde kendine rakip olarak gördüğü askerî liderleri görevden almaya baĢlamıĢ ve böylelikle kendi sonunu hazırlamıĢtır. Turan ġah, Bahrî Memlûk emirlerinden Baybars el-Bundukdâri (ö.676/1277) ve beraberindekilerce düzenlenen bir suikast sonucu öldürülmüĢ25

ve 648/1250‟de Mısır‟daki Eyy bi devleti yıkılıp yerine Memlûkler Devleti kurulmuĢtur.26

20 Yiğit, Memlûkler, s. 14; Kızıltoprak, “Memlük”, s. 88.

21 Ġsmail Yiğit, “Memlükler”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, TDV Yay., Ankara, 2004,

XXIX, 90.

22

Ebuˈl-„Abbâs Aḥmed b. „Ali b. ʻAbdilḳâdir el-Maḳrîzî, es-Sulûk li-Ma„rifeti Duveli‟l-Mulûk, thk. Muḥammed ʻAbdulḳâdir „Aṭâ, Dâru‟l-Kutubi‟l-„Ġlmiyye, Beyrut, 1997, I, 441; Clot, Kölelerin

İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 22; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 4; Yiğit, Memlûkler,

s. 16.

23

Yiğit, “Memlükler.”, s. 90.

24 Ḥakîm Emîn ʻAbdusseyyid, Ḳiyâmu Devleti‟l-Memâlîki‟s -Sâniye, el-Mektebetu‟l-ʻArabiyye, Mısır,

1966, s. 11-12; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 7.

25 Ebu‟l-Fidâ‟ Ġsmâ„îl b. „Umar b. Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, bs. 7, Mektebetu‟l-Me„ârif, Beyrut, 1990,

XIII, 178.

26 Ebuˈl-„Abbâs Aḥmed b. „Ali b. ʻAbdilḳâdir el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr bi-Ẕikri‟l-Ḫiṭaṭ ve‟l- s âr,

Dâru‟l-Kutubi‟l-„Ġlmiyye, Beyrut, 1998, III, 412; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 23-24; Yiğit “Memlükler”, s. 90; Yiğit, Memlûkler, s. 16-18.

(21)

6

Aynı tarihte, bazı tarihçiler tarafından ilk Meml k sultanı olarak kabul edilen Necmuddîn Eyyûb‟un eĢi ġeceruddurr (ö.655/1257) tahta çıkarılmıĢ ve „Ġzzuddîn Aybek et-Turkmânî de atabek tayin edilmiĢtir.27 ġeceruddurr baĢarılı bir politika izlemesine rağmen, Mısır sultanlığının kendi hakları olduğunu ileri süren Suriye Eyy bilerinin ayaklanması ve kadın olması hasebiyle bazı kesimlerce sultanlığının tanınmaması nedenleriyle tahtta istenmemiĢtir.28

Bu nedenle son Abbâsî halifesi Mustaʻ ım Billâh ve Melik Baybars‟ın da müdahalesiyle tek çare olarak atabek „Ġzzuddîn Aybek ile evlenip tahta çıkıĢından yaklaĢık seksen gün sonra tahtı eĢine devretmiĢ, böylelikle çoğu tarihçi tarafından ilk Meml k hükümdarı olarak kabul edilen „Ġzzuddîn Aybek yönetiminde Memlûk devleti resmen kurulmuĢtur.29

el-Meliku‟l-Mu„izz lakabıyla da bilinen Sultan „Ġzzuddîn Aybek, saltanatın kendilerinde olması gerektiğini iddia eden Suriye‟deki Eyy biler‟i bastırmak için onlardan 10 yaĢındaki30 el-Meliku‟l-EĢref M sâ‟yı tahta geçirerek onun atabeki olarak kalmıĢtır.31

Fakat buna rağmen yine de Suriye‟den Mısır‟a yürüyen Eyyûbî ordusu, „Ġzzuddîn Aybek tarafından bozguna uğratılmıĢtır. Bir yandan Eyyûbiler tekrar savaĢ için hazırlanırken diğer yandan Moğolların ortaya çıkması Abbâsî halifesini harekete geçirmiĢ ve Mustaʻ ım Billâh‟ın arabuluculuğuyla 651/1253‟te iki devlet arasında yapılan antlaĢma neticesinde Meml kler Eyy biler tarafından resmen tanınmıĢtır.32

Moğolların Bağdat‟ı iĢgal ettiği haberini duyan „Ġzzuddîn Aybek bundan faydalanıp çocuk sultanı tahttan indirerek onun yerine geçmiĢ ve bölgedeki isyanları bastırıp Eyy bilerle barıĢarak istikrarını korumuĢtur. Siyâsî evlilik niyetinden dolayı

27 Cemâluddîn Ebu‟l-Meḥâsin Y suf b. Taġrîberdî, en-Nucûmu‟z-Zâhira fî Mulûki Mıṣr ve‟l-Ḳâhira,

Vizâratu‟s -S eḳâfe ve‟l-ĠrĢâdu‟l-Ḳavmî el-Mu‟essesetu‟l-Mı riyye el-„Âmme, Mısır, ty., VI, 373-374.

28

Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 4-5.

29 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 178, 196; el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III, 413; Celâluddîn

ʻAbdurraḥmân Ġbn Ebî Bekr es-Suyûṭî, Târîḫu‟l-Ḫulefâ, thk. Muḥammed Ebu‟l-Faḍl Ġbrâhîm, el-Mektebetu‟l-„Asriyye, Beyrut, 2015, s. 399; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 24; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 4-5; Yiğit, “Memlükler”, s. 90; Yiğit, Memlûkler, s. 19-20.

30 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 179. 31 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 179;

(22)

7

655/1257‟de ġeceruddurr tarafından suikastle öldürülmüĢ ve yerine oğlu Nûruddîn „Ali geçmiĢtir.33

On beĢ yaĢında tahta çıkan el-Meliku‟l-Man ûr Nûruddîn „Ali‟nin saltanatı boyunca (655/1257-657/1259) nâibliğini üstlenen ve her konuda yetki sahibi olan Ḳuṭuz, 656/1258‟de Bağdat‟ta hüküm süren Abbâsî hilafetine son veren Moğolların Suriye‟ye doğru yürüdüklerini duyunca böyle zor zamanlarda hükmün daha güçlü birinin elinde olması gerektiğini ifade ederek 657/1259‟da oy birliğiyle tahta çıkmıĢtır.34

Harran, Halep, Humus, Hama ve ġam‟ı ele geçirdikten sonra Mısır‟a yönelen Hülâgü komutasındaki Moğollar, 658/1260 senesinde Filistin‟in Aynicâlût mevkiinde Seyfuddîn Ḳuṭuz liderliğindeki güçlü Meml k ordusu tarafından büyük bir yenilgiye uğratılmıĢ, tarihin seyrini değiĢtiren bu savaĢın neticesinde Suriye‟nin büyük bir bölümü Memlûklerin topraklarına katılmıĢtır.35

Aynicâlût zaferinden dönen Sultan Ḳuṭuz baĢkente girmeden Bahrî Meml k emiri el-Meliku‟ẓ-Ẓâhir Ruknuddîn Baybars el-Bunduḳdârî ve arkadaĢları tarafından 658/1260‟da öldürülmüĢ ve Ruknuddîn I. Baybars bahrî emirler tarafından sultan ilan edilmiĢtir.36

Devlet üzerindeki hâkimiyeti tam manasıyla ele geçirmek, tek koldan Ġslâm ülkeleri üzerinde yetki sahibi olmak amacıyla saltanatını dinî hassasiyetlerle kuĢatan I. Baybars, Abbâsî ailesinden birini halife ilan ederek Moğollar tarafından kaldırılan hilafet makamını Mısır‟da tekrar kurmuĢtur.37

Merkeziyetçi anlayıĢla 658/1260-676/1277 yılları arasında yönettiği ve birçok alanda mamur hale getirdiği ülkenin idaresini oğlu Bereke Han‟a bırakmıĢtır. Yeni sultanın devlet nezdinde önemli emirleri görevden alması ve onları birbirine düĢürmesi gibi nedenlerle

33 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 196; el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III, 414; Clot, Kölelerin

İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 24; Yiğit, “Memlükler”, s. 90; Yiğit, Memlûkler, s. 25, 27.

34 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 216; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 24;

Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 5; Yiğit, “Memlükler”, s. 90; Yiğit, Memlûkler, s. 28, 31-32.

35 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 219-221; el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III, 414; Clot,

Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 29; Ḍayf, Târîḫu‟l-Edebi‟l-„Arabî 5, s. 242; Furat, Arap Edebiyat Tarihi, I, 326; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 6.

36 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 222-223; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s.

30; Yiğit, Memlûkler, s. 39-40, 41.

37 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 231-232; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s.

39-40; Furat, Arap Edebiyat Tarihi, I, 327; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 6; Yiğit,

(23)

8

huzursuzluğa sebep olması, Seyfuddîn Ḳalâvûn‟un sultan olmasını isteyen isyancıların ayaklanmalarıyla baĢ edememesi el-Meliku‟s-Saîd Bereke Han‟ın sonunu getirmiĢtir (676/1277-678/1280).38

Seyfuddîn Ḳalâvûn, Baybars Memlûklerinin tepkisinden çekindiği için baĢlarda Sultan I. Baybars‟ın 7 yaĢındaki oğlu el-Meliku‟l-„Âdil Bedruddîn SulamıĢ‟ın tahta oturmasını ve ona atabek olmak istediğini söylemiĢse de, sonrasında tüm yetkileri elinde tuttuğu için ileri gelen Baybars Memlûklerini saf dıĢı bırakarak 678/1280‟de tahta çıkmıĢtır.39

ArkadaĢı Sultan I. Baybars‟ın siyasetini izleyen el-Meliku‟l-Man ûr Seyfuddîn Ḳalâvûn, iç isyanların yanı sıra Sultan Baybars gibi Ġlhanlılar, Haçlılar ve Ermeni Krallığı ile mücadele etmiĢ, Suriye‟ye hücum eden Ġlhanlılar‟ı bozguna uğratmıĢ (680/1281) ve Akka seferine giderken 689/1290‟da Kahire‟de vefat etmiĢtir.40 Sultan Seyfuddîn Ḳalâvûn‟un devletin geliĢmesinde ve geniĢlemesinde önemli katkıları olmuĢtur. Ayrıca, Memlûk askerlerini Kalʻatu‟l-Cebel‟deki kale burçlarına yerleĢtirmek suretiyle özel bir askerî birlik kurarak ileride Bahrî Memlûklerin yerine geçecek olan Burcî Memlûklere de zemin hazırlamıĢtır.41

el-Meliku‟l-EĢref Ḫalîl b. Ḳalâvûn, babası Seyfuddîn Ḳalâvûn‟un vefatı ardından hemen tahta çıkmıĢ ve hazır olan orduyla yarım kalan Akka seferine çıkarak bölgeyi haçlılardan temizlemiĢtir.42

SavaĢlardaki baĢarısını devlet yönetiminde yakalayamayan el-Meliku‟l-EĢref üç yıllık saltanatı sonunda 693/1293 yılında suikastla öldürülmüĢtür.43

Onun yerine bu aileye sadık emirler tarafından Seyfuddîn Ḳalâvûn‟un küçük yaĢtaki oğlu Muḥammed geçirilmiĢtir.

38 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 274, 276, 280, 287-288; el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III,

415; Yiğit, “Memlükler”, s. 90-91; Yiğit, Memlûkler, s. 57.

39 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 288-279; el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III, 415; Yiğit,

“Memlükler”, s. 91; Yiğit, Memlûkler, s. 58.

40 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 316; el-Maḳrîzî, es-Sulûk, II, 217.

41 Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 67-68; Kopraman, Mısır Memlükleri Tarihi, s. 7;

Yiğit, “Memlükler”, s. 91; Yiğit, Memlûkler, s. 59-62.

42 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 230-231; el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III, 416; Clot,

Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 71-72.

(24)

9

Na ır ünvanını alan Muḥammed b. Ḳalâvûn, farklı zamanlarda (693/1293-694/1295, 698/1299-708/1309, 709/1309-1310 - 741/1341) üç kez tahta çıkmıĢtır.44

el-Meliku‟l-„Âdil Zeynuddîn Ketboġâ, Sultan Muḥammed‟i tahttan indirmiĢse de45 isyanlara dayanamayıp 696/1296 yılında tahtı el-Meliku‟l-Man ûr Ḥusâmuddîn Lâcîn‟e bırakmıĢtır.46 Üç yıl sonra suikasta kurban giden Lâcîn‟in ardından tekrar hâkimiyeti ele geçiren47 el-Meliku‟n-Nâ ır on yıl boyunca tahtta kalmayı baĢarmıĢ, bu süre sonunda nüfuz sahibi Memlûk emirlerinin zoruyla tahttan indirilmiĢtir. Ne var ki bir yıl sonra 709/1309-1310‟da yerine geçen Meliku‟l-Muẓaffer Baybars el-CâĢengîr‟den tahtı geri almıĢtır.48 Son kez tahta çıkan Sultan el-Meliku‟n-Nâ ır, artık daha tecrübeli ve otorite sahibi olduğu için doğru bir siyasetle 741/1341‟e kadar otuz iki yıl boyunca tahtta kalmıĢ ve uzun yıllardır taht kavgalarıyla boğuĢtuğu için siyâsî açmaza giren ülkeyi refaha kavuĢturmuĢtur.49

Sultan Nâ ır‟ın vefatından sonra onun oğulları ve torunlarının dönemi baĢlamıĢtır. Böylece Bahrî Memlûk devleti 741/1341-762/1361 yılları arasında el-Meliku‟n-Nâ ır‟ın oğulları, 762/1361-784/1382 yılları arasında ise torunları tarafından yönetilmiĢtir. Bu dönemde, çoğunlukla yaĢları küçük olan sekiz oğul ve dört torun tahta çıkmıĢtır. Özellikle oğullarının dönemine bakılacak olursa; sultanların yaĢlarının küçük olması, baĢarısızlıkları, yanlıĢ politika izlemeleri ve taht kavgaları gibi yaĢanan iç sorunlar neticesinde çıkan isyanlardan dolayı kısa süre tahtta kalan hükümdarlar ya azledilmiĢ ya da öldürülmüĢtür. 50

Sürüp giden taht kavgalarının sonunda torunlardan el-Meliku‟l-EĢref II. ġaban 764/1363‟te tahta çıkmıĢ, 767/1365‟te Ġskenderiye‟yi yağmalayıp Ģehirde katliam yapan Haçlıların üzerine gitmiĢtir. 768/1367‟de tam manasıyla tüm yetkileri eline alan hükümdar 776/1375‟te Kilikya Ermeni Krallığını kaldırıp topraklarını geniĢletmiĢ ve 778/1376‟ya kadar istikrarlı bir Ģekilde ülkeyi yönetmiĢtir. Onun

44

el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III, 416-417; Yiğit, “Memlükler”, s. 91; Yiğit, Memlûkler, s. 66.

45 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 338. 46 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIII, 348. 47 Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIV, 3.

48Ġbn Kes îr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, XIV, 48, 52; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s.

75-76, 78.

49 Yiğit, “Memlükler”, s. 91; el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, III, 417; Yiğit, Memlûkler, s. 67-81. 50 Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s.87-97; Yiğit, “Memlükler”, s. 91; Yiğit, Memlûkler,

(25)

10

otoritesini kabul etmeyen bir grup Memlûk emiri bir oyunla oğlunu tahta çıkarıp 778/1376‟da el-Meliku‟l-EĢref‟i öldürmüĢtür.51

778/1376-783/1381 arasında tahtta kalan oğlu el-Meliku‟l-Man ûr „Alâuddîn „Ali (ö.783/1381 ) zamanında, kendi içinde B rcî ve Bahrî diye ayrılarak gruplaĢan Memlûk emirlerinin Ģiddetli mücadelelerine tanık olunmuĢtur. Mücadeleyi kazanan Burcî Memlûk emirlerinin lideri Berḳûḳ (ö.801/1399) atabekü‟l asâkirlik makamına eriĢince, Türk asıllı emirleri saf dıĢı bırakarak küçük yaĢtaki kardeĢini tahta oturtmuĢ ve aynı yıl kardeĢinin yaĢını gerekçe göstererek 784/1382‟de kendisi tahta çıkmıĢtır.52

784/1382‟de el-Meliku‟ẓ-Ẓâhir Sultan Berḳûḳ ile Memlûklerin ikinci dönemi olan Burcî Memlûkler devri baĢlamıĢtır.53 Burcî Memlûklerin ilk baĢlarda yakaladıkları istikrar, tasfiye ettikleri Türk asıllı Meml klerin isyanları - her ne kadar Osmanlı ve diğer Müslüman devletlerden yardım alsa da- bir türlü bastıramadığı Timur ordusu, gruplaĢan Memlûklerin baĢkaldırıları ve saltanat kavgalarıyla çok geçmeden bozulmuĢtur.54

YanlıĢ siyaset yüzünden Osmanlı ittifakını aleynine çeviren Bahrî Memlûkler, ilk büyük darbeyi 922/1516‟da Mercidâbık ġavaĢı‟nda alarak büyük bir yenilgiye uğramıĢ55

ve ardından 923/1517‟de Osmanlı‟nın zaferiyle sonuçlanan Yavuz Sultan Selim kumandasındaki Ridâniye SavaĢı‟yla tarih sahnesinden silinmiĢtir.56

2. ĠCTĠMÂÎ DURUM

Memlûkler döneminde Mısır muhtelif tabakalardan oluĢuyordu. Çoğunluğu Müslüman olmak üzere Hristiyan ve Yahudilerden müteĢekkil olan ülkede asker

51 el-Maḳrîzî, es-Sulûk, IV, 267, 283, V, s. 10, 13; Yiğit, “Memlükler”, s. 92; Yiğit, Memlûkler, s. 91-92. 52

el-Maḳrîzî, es-Sulûk, V, 140-141; Yiğit, “Memlükler”, s. 92; Yiğit, Memlûkler, s. 92-94.

53

el-Maḳrîzî, es-Sulûk, V, 140-141; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 97.

54 Yiğit, “Memlükler”, s. 92.

55 Muḥammed b. Aḥmed b. Ġyâs, Bedâ‟i„u‟z-Zuhûr fî Vaḳâiʻi‟d-Duhûr, thk., Muḥammed Mu ṭafâ,

Mektebetu Dâri'l-Bâz, Mekke, 1984, V, 146; ʻAbdulḥayy b. Aḥmed b. Muḥammed Ġbnu‟l-„Ġmâd,

Şeẕerâtu‟ẕ-Ẕeheb fî Aḫbâri Men Ẕeheb, thk. „Abdulḳâdir el-Arnâ‟ ṭ - Maḥmûd el-Arnâ‟ ṭ, Dâru Ġbn

Kes îr, Beyrut, 1993, X, 161; Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VI, 532.

56 Ġbn Ġyâs, Bedâ‟iʻu‟z-Zuhûr, V, 148-149; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 147-148,

(26)

11

kökenli soylular ve halk olmak üzere temelde iki sınıf vardır.57 Tarihçi el-Maḳrîzî (ö.845/1442) Mısır‟ı özelde kendi içinde her biri sınıflara ayrılmak üzere genelde devlet erkânı, zengin tüccarlar, orta halli tüccarlar (esnaf), çiftçiler, fakirler, ilimle meĢgul olanlar, zanaatkârlar olmak üzere 7 tabakada ele almıĢtır.58

ÇalıĢmanın daha iyi anlaĢılması amacıyla bu tabakalar hakkında dönemin sosyal yaĢantısına ıĢık tutacak mahiyette bilgiler verilecektir.

Söz konusu dönemde soylu tabakayı oluĢturan Mısır ve Suriye‟deki asker Memlûkler yalnızca Türk asıllı olmayıp aralarında Çerkez, Moğol, Arnavut, Slav, Rus ve Rumlar da vardı. Küçük yaĢlardan itibaren özel olarak yetiĢtirilen ve köle pazarlarında satılan askerlerin çoğu ve hatta onların baĢında bulunan ve sonrasında hükümdar olan emirlerin bazıları da Arapça öğrenmemiĢ, uzun bir süre yerli halkın arasına karıĢmamıĢtır. Buna ilaveten, Burcî Memlûkler dönemine kadar yerli halktan evlenmelerine dahi izin verilmemiĢtir. Para, dolayısıyla güç ve iktidar, toprak ve arazi iĢlerini tekelinde bulunduran, siyâsî, iktisâdî ve idârî sahada otorite olan bu asker Memlûk sınıfındaydı.59

Asker Memlûklerden sonra toplumdaki ikinci önemli tabaka, emir ya da hükümdara bağlı âlimler, fakihler, kâtipler, kadılar, müderrisler vb. okumuĢ aydınlardan oluĢan tabakaydı. Bu kesim, soylu askerler ile avam halk arasındaki iletiĢimde vasıta rolü oynadığından, din, divan ve hukuk alanlarındaki idari iĢlerde yer almıĢlardır. Memlûklerin kendi hâkimiyetlerini devam ettirmek amacıyla siyaseten istifade edip saygı gösterdiği bu sınıf, hem sosyal hem de ilmî-kültürel hayatın canlanmasında önemli rol oynamıĢtır.60

Her dönem Ġslâm coğrafyalarında olduğu gibi bu dönemde de devlet ileri gelenlerinin yanı sıra, halkı maneviyatıyla teskin eden ve tesiri altına alan tasavvuf erbabı zatlardan oluĢan bir tabaka da vardır.61

Bu devirde bazı nedenlerden dolayı

57 Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 28; Yiğit, “Memlükler”, s. 96; Yiğit,

Memlûkler, s. 379.

58 Ebuˈl-„Abbâs Aḥmed b. „Ali b. ʻAbdilḳâdir el-Maḳrîzî, İ âs etu‟l-Umme bi Keşfi‟l-Ġumme, thk. Kerem

Ḥilmî Ferḥât, Aynu‟d-Dirâsât ve‟l-Buḥ s i‟l-Ġnsâniyye ve‟l-Ġctimâ„iyye, el-Heram, 2007, s. 147.

59 Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 28-29; Yiğit, Memlûkler, s. 379. 60 Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 29-30; Yiğit, “Memlükler”, s. 96. 61 Yiğit, “Memlükler”, s. 96.

(27)

12

Endülüs, Fas gibi dünyanın farklı yerlerinden Suriye ve Mısır‟a göç eden sufiler62 aracılığıyla ve devlet adamlarının da teĢvikiyle yaygınlaĢan bir hareket söz konusudur. Bunun yanı sıra, tasavvufta çok sayıda fırkanın oluĢması ve sufilerin önceki birikimlerin üzerine yeni ıstılahlar geliĢtirmesi, bu dönemde tasavvufu daha ileri bir safhaya taĢımıĢtır. Böylece tasavvufî tarikatlar ve müritlerin çoğalmasıyla onlar için yapılan zâviyeler ve vakıflar da artmıĢtır. 63

Bu devirde Mısır‟da hükümdar, devlet adamı veyahut emirlerle iĢ yaptıklarından hususi ayrıcalıklara sahip olan zengin tüccarların oluĢturduğu tabakayı da unutmamak gerekir.64

Bir diğer tabaka ise çiftçi, esnaf, tüccar, zanaatkâr, iĢçi, dilenci gibi nüfusun çoğunu oluĢturan, “avam” olarak da ifade edilen fakir ve orta halli halk tabakasıdır. Diğer bütün tabakalardan aĢağıda olan ve çok zor Ģartlar altında yaĢayan bu tabakanın toplumda hiçbir Ģekilde söz hakkı yoktu. Bunlardan özellikle çiftçiler, kendilerinden usulsüzce fazla vergi alınması, bedevi Arapların mallarını yağmalayıp tarlalarını talan etmeleri ve hayvanlarına el koymaları gibi ciddi sorunlarla karĢı karĢıyaydılar. Devlet tarafından ezilen bu kesimden bazı Arap kabileleri, Memlûklerin son yıllarındaki karıĢıklıkların artmasıyla daha da yoksullaĢmıĢ ve çeĢitli isyanlarla devleti bir hayli zor duruma sokmuĢtur.65

Söz konusu dönemde Arap toplumunda önemli bir konuma sahip olan diğer bir topluluk da kadınlardır. Hükümdar veyahut devlet adamlarının soylu eĢleri gibi devlet idaresine etki eden nadir kadınların varlığı göz ardı edilmemekle birlikte, siyâsî hayatta aktif olmayan ancak sosyal hayatın muhtelif kesimlerinde rol almıĢ değerli hanımlar da vardır. Bunlardan soylu olan hanım sultanlar ve kızları daha ziyade kadınların eğitim alıp ders verecekleri, ihtiyaç halinde barınacakları hangâh, ribât vb. müesseseler inĢa ettirmek gibi hayır iĢlerinde çalıĢmıĢlardır. Ulemâ sınıfından gelenler ise, eğitim alarak kadınlara has kurumlarda hocalık yapmıĢtır. Bu

62

Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 44; Fatih Yahya Ayaz, Memlükler, Ġsam Yay., Ġstanbul, 2015, s. 125-126.

63 Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 167; Sa„îd „Abdulfettâḥ „ÂĢ r,

el-Mucteme„u‟l-Mıṣrî fî „Asri Selâṭîni‟l-Memâlîk, Dâru‟n-Nahḍati‟l-„Arabiyye, Kahire, 1992, s. 180-181, 185-186.

64

el-Maḳrîzî, İ âs etu‟l-Umme, s. 148; Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 164; Muḥammed Zaġl l Selâm, el-Edeb fî‟l-„Aṣri‟l-Memlûkî, Dâru‟l-Me„ârif, Mısır, 1970, s.47-48.

65 el-Maḳrîzî, İ âs etu‟l-Umme, s. 149-150; Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 30;

(28)

13

hanımefendilerin bazısı hadiste icâzet almıĢ ve devrin büyük âlimlerine hadis dersi vermiĢtir.66

Bir diğer kesim cariyeler ise eğlence hayatında öne çıkmıĢtır. Siyah ve beyaz olmak üzere iki sınıfa ayrılan cariyelerin değeri ve yeri sahibine göre belirlenirdi. Sesleri güzel olan cariyelere musiki eğitiminin yanı sıra enstrüman dersleri de verilirdi.67 Bunun haricinde avamdan kadınlar hür olarak çok çeĢitli görevlerde rol alan, çarĢıya pazara giden, gezmeye çıkan ve gündelik ev iĢleri yapan hanımlardı.68

VII./XIII. Yüzyılda Ġran, Irak, Azerbaycan, Türkistan, Harezm, Horasan ve Türkiye‟yi yerle bir eden Moğol felaketi baĢta olma üzere, Haçlılar, salgın hastalık, kıtlık vb. sebeplerle her meslek ve sınıftan Müslüman ve gayr-ı Müslim çok sayıda insan kaçarak Suriye ve Mısır‟a sığınmıĢtır. Irak ve Suriye‟nin iĢgalinden sonra Suriye ve Bağdat halkının da buraya göçmesiyle Suriye baĢta olmak üzere diğer harp beldelerinde nüfus bir hayli azalırken Mısır‟da aksi yönde hızla artıĢ olmuĢtur. Memlûkler, sürekli artan nüfustaki dengesizlik üzerine özellikle iç göçlerle mücadele noktasında çok sıkı önlemler alarak caydırıcı politika izlemiĢtir.69

Memlûkler devrinde Mısır ve Ģehirlerinde her biri dükkân ve evlerle dolup taĢan çok sayıda cadde ve sokak vardı. Kandillerle aydınlanan bu sokakların güvenliği bekçilerle sağlanıyor ve mahalleler orada yaĢayanların dini, ırkı, mesleği gibi kıstaslara göre birbirinden ayrılıyordu.70

Kahire baĢta olmak üzere ülkede hanlar, hamamlar, hastaneler, camiler, medreseler, türbeler gibi Ġslâmî sanat eserleri ve çeĢitli imarethaneler bulunuyordu.71

Bu dönemde Suriye ve Mısır‟da dört ehl-i sünnet mezhebinin öğretildiği medreseler kurulmuĢ olup bunların her birine mezhep imamları tayin edilmiĢ, ayrıca her mezhepten bir tane olmak üzere dört büyük kadı da Suriye ve Mısır‟da göreve

66 „ÂĢ r, el-Mucteme„u‟l-Mıṣrî, s. 149-154; Muḥammed Kemâluddîn „Ġzzuddîn „Ali, el-Ḥareketu‟l-„İlmiyye

fî Mıṣr fî Devleti‟l-Memâlîki‟l-Cerâkise, (Doktora Tezi), Ayn ġems Üniversitesi - Tarih Bölümü,

1989, s. 99-100; Ayaz, Memlükler, s. 124-125.

67 Bu dönemde cariyeler hakkında ayrıntılı bilgi için bk. „ÂĢ r, el-Mucteme„u‟l-Mıṣrî, s. 146-149; Ġsmail

Yiğit, “Memlükler Zamanında (1250-1517) Kadın”, Diyanet İlmi Dergi, XL, S: 2, 2004, s. 139-141.

68 „ÂĢ r, el-Mucteme„u‟l-Mıṣrî, s. 154; Yiğit, “Memlükler Zamanında (1250-1517) Kadın”, s. 139-141;

Ayaz, Memlükler, s. 125.

69 Furat, Arap Edebiyat Tarihi, I, 325; Yiğit, Memlûkler, 381-382. 70 Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 187.

(29)

14 getirilmiĢtir.72

Çoğu ehl-i sünnet olan ülkede gayr-ı Müslim tebaanın yanı sıra gulat-ı Ģia, dürzilik, hakimîlik, nusayrîlik gibi dinle bağdaĢmayan mezhepler de vardı. Yahudi ve Hristiyanlar kendi din adamları nezaretinde kurdukları okul ve vakıflarda eğitim görmüĢ ve devlet dairelerinde önemli görevlere getirilmiĢtir.73

Tarım ve hayvancılık bu dönemin önemli geçim kaynaklarından biri haline gelmiĢtir. Nil nehri sayesinde verimli arazilere sahip olan Mısır‟da Bahrî Memlûkler zamanında tarım alanında önemli yatırımlar yapılmıĢ ve Suriye de dâhil olmak üzere yetiĢtirilen ürünlerin fazlası ihraç edilir hale gelmiĢtir.74

Fakat Burcî Memlûklerin son dönemlerinde dıĢ ticarete ilginin artmasıyla zirai faaliyetlerdeki gerilemeyle birlikte tarım arazilerinde de azalma görülmüĢtür. Diğer yandan özellikle bedevilerin en önemli geçim kaynağı olan hayvancılıkla ilgili çalıĢmalar da yapılmıĢ; hayvan tesisleri kurularak yabancı ülkelerden farklı cinsten hayvanlar getirtilmiĢtir.75

Memlûkler, Kahire, Ġskenderiye, ġam ve Halep‟teki iç pazarın yanı sıra Çin, Hindistan, Venedik, Ceneviz gibi önemli ticaret merkezleri olan ülkelerle de anlaĢma yapmıĢtır. Moğol istilasından dolayı Avrupa‟ya yönelen hükümdar ve devlet ileri gelenleri ülkeyi kalkındırmak maksadıyla ticareti geliĢtirmek için Batı ile arasındaki münasebetlerde hassas davranmıĢtır. Bu bağlamda çarĢı pazarla yetinmeyip Ģehirde hanlar, bürolar yabancılar için oteller, temsilcilikler inĢa etmiĢlerdir. 748/1347‟de veba salgınıyla dar boğaza giren ekonomi IX/XV. yy.da Timur‟un Suriye‟yi iĢgaliyle çökmeye baĢlamıĢtır.76

Bu dönemde, savaĢ aletleri ve gemi inĢasının yanı sıra oymacılık, kakmacılık, camcılık, çömlekçilik, ahĢap, deri vb. iĢlemeciliği, altın bronz, gümüĢ vb. iĢlemeciliği ve madencilikle uğraĢan Meml kler, özellikle Mısır‟da ipek, pamuk, yün gibi kumaĢ dokumacılığındaki Ģöhretleriyle de öne çıkmıĢtır.77

72

Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 165.

73

„ÂĢ r, el-Mucteme„u‟l-Mıṣrî, s. 47-56; Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 43; Yiğit, “Memlükler”, s. 96.

74 Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 32. 75 Yiğit, Memlûkler, s. 223-226.

76

Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 34-37; Clot, Kölelerin İmparatorluğu

Memlüklerin Mısırı, s. 189-193; Yiğit, “Memlükler”, s. 96; Yiğit, Memlûkler, s. 230-232.

77 Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 33-34, 47; Clot, Kölelerin İmparatorluğu

(30)

15

Memlûkler döneminde ramazan-kurban bayramı, hicri yılbaĢı, aĢure günü, mevlit kandili ve Kâbe örtüsünün dolaĢtırılması gibi dinî bayramların yanı sıra cül s, veliaht tayini, elçilik heyetlerini karĢılanması ve sultanın ülkeye giriĢi ve ülkeden çıkıĢı sebebiyle resmi törenler yapılmıĢtır. Ayrıca, geleneksel kültürün bir yansıması olan düğün, sünnet, Nil nehrine vefa, çeĢitli yarıĢ ve oyunlardan oluĢan merasimler, hem halk hem de devlet ileri gelenleri tarafından eğlence ve ziyafetler eĢliğinde

özenle kutlanmıĢtır.78 3. ĠLMÎ DURUM

Araplar m. VII. asırdan itibaren ilim, kültür ve sanatta büyük baĢarılara imza atmıĢtır. Temelde akli ve nakli olarak tasnif edilen ilimlerde Ġslâm kültür ve medeniyetini dünya medeniyetler tarihinde zirveye çıkaran Ģahsiyetler yetiĢmiĢ ve her devre damgasını vuran Ģaheserler verilmiĢtir. Emevîler döneminde hareketlenmeye baĢlayan ilmî ve sanatsal faaliyetler, Abbâsîlerle birlikte en üst seviyeye ulaĢmıĢtır.

616/1220-617/1221‟de Türkistan ve Harezm‟i ele geçiren Moğollar batıya yönelerek akabinde Arap coğrafyasını istila etmiĢ79, önce de zikredildiği üzere Cengiz Han‟la baĢlayan iĢgal Hülâgü ile devam etmiĢtir. 5 asırdır Ġslâm dünyasının baĢkenti olan Bağdat‟ı iĢgal eden Moğollar, Ģehri yağmalayıp insanları kılıçtan geçirmiĢ, çok sayıda cami, medrese, kütüphane gibi mimari eserleri yakarak Ģehri tarumar etmiĢ ve Ġslâm medeniyetine büyük bir darbe indirmiĢtir.80 Moğolları yenilgiye uğratarak hâkimiyeti ele geçiren Memlûkler, Abbâsîlere son vererek devletin merkezini Bağdat‟tan Kahire‟ye taĢımıĢ, devleti dıĢ ve iç saldırılara karĢı korumakla kalmamıĢ aynı zamanda Abbâsî hanedanındaki hilafet makamını da devam ettirerek bu coğrafyanın dinî kimliğini muhafaza etmiĢtir.

Girilen bu yeni dönemde, ilmî-kültürel ve sanatsal faaliyetler geliĢerek devam etmiĢtir. Moğol ve Haçlı iĢgalinden dolayı Bağdat, Kuzey Afrika ve Endülüs gibi

78 „ÂĢ r, el-Mucteme„u‟l-Mıṣrî, s. 195- 221; Yiğit, Memlûkler, s. 390-395.

79 Wilhelm Barthold, İslam Medeniyeti Tarihi, dzl. Mehmet Fuat Köprülü, Kanaat Kitabevi, Ġstanbul, 1940,

s. 110.

80 Maḥm d Rızḳ Selîm, „Aṣru‟s-Selâṭîni‟l-Memâlîk ve Nitâcuhu‟l-„İlmî ve‟l-Edebî, Mektebetu‟l-Âdâb,

Mısır, 1949, III, 10; Ḍayf, Târîḫu‟l-Edebi‟l-„Arabî 5, s. 240-241; Furat, Arap Edebiyat Tarihi, I, 325, 327, II, 2.

(31)

16

ülkelerden Memlûklerin baĢkenti Kahire‟ye ve Suriye‟ye çok sayıda ilim adamının göç etmesiyle Kahire baĢta olmak üzere Suriye‟nin adeta ulemanın buluĢma noktası haline gelmesi, Memlûk sultanlarının ilmi ve ulema sınıfını destekleyerek ilim, kültür ve sanat alanında yapılan faaliyetlere büyük önem vermesi, Arapçanın siyaset ve ilim dili olması bu dönemde din, dil ve edebiyat gibi pek çok disiplini içine alan ilmî eserlerin ortaya çıkmasına ve Ġslâm kültür tarihi ve medeniyetinin geliĢmesine zemin hazırlamıĢtır.81

Bu bağlamda Memlûkler, önceki devletlerden kalan pek çok eserlere yenisini eklemiĢ, bu hususta hükümdarlar adeta birbirleriyle yarıĢarak çok sayıda cami, medrese, mescid, sufilere ait tekke, zâviye, hangâh ve ribât gibi dinî mekânlar, bazı vakıf ve kütüphaneler inĢa ettirmiĢlerdir.82

Ġlmî faaliyetlerin Ġslâm coğrafyasında yayılması ve devrin ilmî hayatının geliĢmesinde son derece önemli katkıları olan bu müesseselere kısaca değinmekte fayda vardır.

3.1. MEMLÛKLER DÖNEMĠNDEKĠ BAġLICA ĠLMÎ MÜESSESELER 3.1.1. Medreseler

Memlûkler döneminde ilme çok önem verilmiĢ ve bu doğrultuda eğitim veren devrin ilim ve kültür merkezi haline gelen yapılar vücut bulmuĢtur. Bunlardan ilki de medreselerdir. Ebu‟l-„Abbâs es-Serûcî Mısır‟daki medreselerde ilim tahsil etmiĢ ve önemli ilim adamları yetiĢtirmiĢ olduğundan burada onun hayatında önemli bir yer tutan medreselerden bahsetmek isabetli olacaktır.

Halk nezdinde itibarını arttırıp güven kazanmak için dini ön planda tutan Memlûkler, ġii etkisini zayıflatmak ve Sünnî inancı yaymak amacıyla daha önce de ifade edildiği gibi hem Suriye hem de Mısır‟da dört ehl-i sünnet mezhebinin öğretildiği medreseler inĢa etmiĢtir. Dinî ve ilmî alanda eğitim veren zengin

81

„ÂĢ r, el-Mucteme„u‟l-Mıṣrî, s. 157-158; Komisyon, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, VII, 41; Furat, Arap Edebiyat Tarihi, I, 328; Yiğit, Memlûkler, s. 243; Mücahit Küçüksarı, İbn Hicce

el-Hamevi ve Dîvânı (Edisyon Kritik), Palet Yay., Konya, 2018, s. 18-19.

(32)

17

kütüphanelere sahip bu medreselerin her birinin baĢına bağlı olduğu mezhebin imamı getirilmiĢ olup her mezhepten bir tane olmak üzere dört büyük kadı tayin edilmiĢtir.83

MeĢhur Mısır tarihçisi el-Maḳrîzî, bu dönemde Kahire‟de bulunan 75 medrese hakkında bilgi verirken84

ġamlı tarihçi ve hadis bilgini en-Nu„aymî (ö.927/1521) medreseler tarihine dair kaleme aldığı eserinde ġam‟da farklı ihtisaslarda olmak üzere toplam 159 medreseden bahsetmiĢtir.85

Çoğu dört mezhepten yalnızca birine ait olan bu medreselerin dıĢındakilerin bir kısmında bu mezheplerin ikisi, diğer kısmında ise üçü ya da dördüne ait eğitim birden verilmiĢtir. Fakat tek bir mezhebe ait medreselerde de diğer üç mezhebin öğretileri de okutulmuĢtur. Bu dönemde, mezhep fıkhının öğretildiği fıkıh medreseleri baĢta olmak üzere, Kur‟ân‟ın kıraati ve tefsirine dair eğitim veren ve belirli bir alanda ihtisaslaĢmayı sağlayan Dâru‟l-Kur‟ân ve Dâru‟l-Hadîs gibi dinî ilimlerin okutulduğu medreselerin yanı sıra sarf-nahiv gibi dilbilgisi ya da tıp derslerinin okutulduğu medreseler de vardır.86

Bu medreselerin baĢındaki imamlar ve diğer hocalar devrin hükümdarı ya da emirleri tarafından tayin edilmiĢ, ekseriyetle dolgun ücret verilen hocaların ve talebelerin her türlü ihtiyacı yine devlet tarafından karĢılanmıĢtır. Konuyla alakalı olarak bazı medreselerde eğitim gören fakir ve yetimlerin barınmaları için yurtlar yapılmıĢ ve medreselere tahsis edilen vakıflar aracılığıyla bu öğrencilere burs bağlanmıĢtır.87

Memlûkler döneminde Mısır‟da faaliyet gösteren medreseler, aynı zamanda Osmanlı kültür ve medeniyetinin geliĢmesine de katkıda bulunmuĢtur. Bu bağlamda Osmanlı âlimleri ilim tahsili için Memlûk topraklarına gitmiĢ ve bir kısmı oradaki

83 Clot, Kölelerin İmparatorluğu Memlüklerin Mısırı, s. 165; Ḍayf, Târîḫu‟l-Edebi‟l-„Arabî 6, s. 104; Yiğit,

Memlûkler, s. 245.

84

Kahire‟deki medreseler hakkında ayrıntılı bilgi için bk. el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, IV, 199-266.

85 ġam‟daki medreseler hakkkında ayrıntılı bilgi için bk. „Abdulḳâdir b. Muḥammed b. „Umar en-Nu„aymî,

ed-Dâris fî Târîḫî‟l-Medâris, Dâru‟l-Kutubi‟l-„Ġlmiyye, Beyrut, 1990, I, II.

86 en-Nu„aymî, ed-Dâris fî Târîḫî‟l-Medâris, II, 100-108; Ġsmail Yiğit, “Aynî‟yi YetiĢtiren Memlukler

Dönemi Ġlmi Hareketine Genel Bir BakıĢ”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1993-1994, S: 11-12, 1997, s. 31-33; Yiğit, Memlûkler, s. 245-248.

87 el-Maḳrîzî, el-Mevâ„iẓ ve‟l-İ„tibâr, IV, 226; Zaġl l, el-Edeb fî‟l-„Aṣri‟l-Memlûkî, s. 108-109; Komisyon,

Referanslar

Benzer Belgeler

Conclusion: It was determined that the scores of The Healthy Lifestyle Behaviors Scale were higher and the score of Self Efficacy Scale were lower in primary care health

Polonyadan gelen bebekler çok itinalı olarak yapılmış ve bilhassa Polonya örfüadâtma göre çok güzel giydirilmiştir.. Bu grup Polonya hayatının ha- kiki bir timsali

Dante "politico", Dante e la lingua italiana, Dante e il Dolce Stil Novo, Gli anni dell'esilio, La Divina Commedia Dante Alighieri: Tanto gentile… - Dante Alighieri: Guido

Stratonikeia Kuzey Cadde Doğu Portik mozaiği koruma ve onarım çalışmaları, ulusal ve uluslararası koruma ilkelerine bağlı kalınarak mozaiğin mevcut korunma durumu

Olabilecek son aç›klama için belki de en büyük umudu- muz son bir do¤a yasalar› kümesi keflfedip bunun mant›ksal olarak tutarl› ve de bizim de varoluflumuza izin verecek

Bütün bunlardan dolayı Ebu‟l-Berekat‟a göre varlığı özü gereği zorunlu olarak varolan kendi özsel nitelikleriyle çoğalmaz (Ebu‟l-Berekat, 1998: 91).. Ġlineksel

Ebû Hayyân’ın belâgate dair bir eseri yoktur. Ancak kullandığı dil ve üslubu, belâgî yönünü güçlendirmiş ayrıca yaptığı münâkaşalarda sorulan

Hiç şüphesiz bu konuda en önemli çalışmalardan biri İbnü′l-Cezerî′nin de (ö. Hüzelî′yi ayrıcalıklı kılan husus ise, genç yaşta memleketinden çıkıp