• Sonuç bulunamadı

Bir İstanbul efendisinden Haldun Taner Bey'e

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir İstanbul efendisinden Haldun Taner Bey'e"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S a y f a

S

BURHAN

FELEK

BİR «İSTANBUL

EFENDİSİNDEN

HALDUN TANER BEY E...

B

UGÜN yıllardır sürmüş olan bir “ bihaber’ 'ligimizin muhasebesini vermek için bu satırları yazmak zaru­ retini hissettik.

Bizim gazetenin tiyatro bahislerini, arasıra temaşa sohbetlerini yazan bir arkadaşımız var: Haldun Taner Bey. Ben bu zatı, Milliyet’e yazmaya başlamadan evvel müşterek ahbaplarımızın evlerinde tanımıştım. Daha gençti. Tiyatro yazarı olduğunu bilirdim. Milliyet gazetesine geldikten sonra da onunla muarefemiz kapı yoldaşlığı çerçevesi içinde kalmakla beraber, bir bankanın düzenlediği bir nevi “ övme” jübilesinde yüzüme karşı ve davetliler huzurunda beni pek iltifatkâr bir lisanla ve kibarca methetmiş ve bana “ İstanbul efendisi” demiş, bu zata karşı minnettar olmuştum.

Haldun Taner Bey’in Milliyet’te çıkan yazılarını kaçır­ mazdım ama, onun şahsi ve kültürel kıymeti hakkında hemen hemen hiçbir fikrimiz yoktu. Bundan birkaç akşam evvel bizim kapı yoldaşlarından sempatik Mete Akyol, televizyonda yeni başladığı, meşhur kimselerin mace­ ralarım, hatta onun unuttuklarını ayrıntılarına kadar gös­ teren güzel ve canh hayat hikâyeleri serisinde bu hafta da Haldun Taner Bey'i ele almış ve bize bu za*ı olduğu gibi tanıtmış olması bakımından kendisine samimi teşekkürleri­ mi burada sunarken, Haldun Taner Bey'i bugüne kadar tanımamış olmamın mahrumiyetinin sona ermesiyle teselli

buldum.

Ben 1926’dan beri hemen hemen her gün sütun sütun yazı yazdım ve hamdolsun yazıyorum. Bu yazılarımın kıymeti hakkında hiçbir iddiam yok. Sadece kolay okunur bir Türkçe yazdığımı, okurlarımın sürekli alâkalarından an­ lıyorum. Ama bütün bu uzun yazarlık hayatımızda bir kitap yazmak cesaretini kendimizde görememişizdir. O zamanlar çalıştığım gazetede tefrika edilmiş 1943 tarihli bir "Hint Seyahatnamesi” , hiçbir edebî kıymeti olmayan 2 cilt “ Felek” adlı, gene gazetede çıkmış küçük mizahî hikâyelerin derleme kitabı, bir-iki Don Camillo tercümesin­ den ve en son merhum Ahmet Dallı Bey’in ısrarıyla bu hikâyelerden seçtiğim “ Eski İstanbul Hikâyeleri” adlı kitaptan, bir de yalnız 40 yazıdan ibaret “ Hatırat” . İşte benim kitaDİarım...

Haldun TanerBey’itakdim ederken, arkadaşımız Mete’ ­ nin, onun yazdığı kitapları masa üstüne üstüste koyduğu zaman ben, kitap yazmak için bizim gibi ağızdan dolma hafıza kaynaklarından değil, ciddî bilgi ve tahsil temellerine sahip olmanın lüzumunu Haldun Taner Bey’in televizyonda gösterilen hayat hikâyesinden anladım.

Türkçeyi pek güzel yazan Haldun Taner Beyin Fransızca ve Almancayı pek iyi bildiğini, beynelmilel top­ lantılarda bu dillerden tebliğler vermesiyle öğrendik.

Ne demektir dostlarım, "Keşanlı Ali Destanı” adındaki müzikalin yalnız Türkiye’de değil, Almanya, Çekoslovakya gibi ülkelerde o dillerde de 1500’den fazla oynanm sı? Be- bunu öğrenince övünmekle, Haldun Bey’e gıpta ile ha .t arasında bocaladım. Bektaşi diliyle, “ Size aşkolsun Haldun Taner Bey!”

Bir milletin gerçek kıymetini gösteren, sizler gibi, lâyık olduğu şöhreti aramamış olan değerlerdir. Farsça bir beyit vardır. Türkçesini yazayım:

“ Altının kıymetini kuyumcu,

Mücevherin kıymetini mücevherci bilir” .

Ben bu yazımla sizdeki cevherleri tanımakta gecikmiş, heveskâr bir —kuyumcu tabiriyle— muhammin olmaya ça­ lıştım.

Muhterem Haldun Bey! Sizin zarif nezaketiniz ve kimsenin gözünden kaçmayan tevazünüz, emin olunuz, cevherinizi daha da parlatıyor. İşte müstakbel Dil Akademisinin itiraz götürmez bir üyesi, belki de genel sekreteri...

Bizce çelişkiler içinde gelişen bir kader. Bir taraftan dünyanın en güzel meyvalannı fena ambalaj ve hileli mostra süslemesiyle dışarıya sürerek bu yoldaki müspet emekleri berbat ederken, ötede bir müzikal piyesi dışarıda da kabul ettirerek takdir toplarız.

Haldun Taner Bey’in geçen yıl Vedat Nedim dostumu­ zun benim için tertip ettiği bir fahrî jübilede bana alenen tevcih ettiği “ İstanbul efendiliği” rütbesinin âdâbını acaba bu satırlarla yerine getirebildim mi? diye endişe ediyorum. Ama mutlu bir endişe.

Referanslar

Benzer Belgeler

(N e yazık ki neyin yasak olduğunu Türkiye’de hiç kimse bilmemektedir. P T T Ge­ nel Müdürlüğü yasak yayınlar­ la ilgili büyük bir kitap yayın­

Rus filosunu arayınız ve nerede bulursanız, savaş ilan etmeksizin hücum ediniz." Cemal Paşa’nın verdiği emir ise şöyledir: "Donanmamızın Birinci

The factors that determine whether rate control or rhythm con- trol strategies would be preferred are as follows: If the patient has a permanent AF, less symptoms, hypertension,

‘Zobu'nun ölümü büyük kayıp’ ► KÜLTÜR Bakanı Fikri Sağlar, Vasfi Rıza Zobu'nun ölümü nedeniyle yayınladığı mesajda, "Tiyatromuza olduğu

Eğiklik 45 derece olsaydı 66°33’ olan kutup daireleri Ekvator’a yaklaşık 21,5 derece daha yaklaşırdı.. Güneş ışınlarının dik geleceği aralık da geniş- leyeceği

gün Şişli Camii’nde kılı­ nacak öğle'' namazmdan sonra yapılacak resmi törenle Zincirlikuyu Me­ zarlığında toprağa veri­ lecek.. M acar asıllı olan

Dışarıdan, düş­ m anların idare ettikleri oyun ince ve şeytani idi: Bu oyuna, i- çeride paralan üzerine titre­ yenler, iktidar mevkiine susa­ yanlar, hasetler,

Bu, sa­ dece, geçmişe intikal eden itibarî bir zaman bölümünün hatırasına karşı değil, onunla beraber bizden uzaklaşan bir ömür devre­ sine, daha doğru