77 bmQ93
SI!
/y>ıuxc£cn2mıou
'fandiyc'tu’L
, ARPAÇAVm
İTFAİYE
MÜZESİ
Pencereleri siyahperdelerlg kapatılmış büyük salonun kapı sında pos bıyıklı, ge niş omuzlu, dev yapı lı aslan gibi önüç de likanlı karşıladı bizi.. Bazı aletleri yüklen mişler yangına gidi yorlardı. Yüzlerinde çok önemli işlerin pe şinde koşan insanla rın ifadesi vardı. Göz lerini ileride bir nok taya dikmişler, göm leklerinin kollarını sı vamışlardı.. Telâşlı ol dukları her hallerin den belliydi. Istan- bulda yangın vardı. Söndüreceklerdi yan gını. Kapıdan çıkmak üzereydiler. o Nerede yangın?» diye sormak istedik. Yüzümüze bi le bakmadılar.. Cevap dahi vermediler. Orta sı kollu kocaman san dık şeklindeki rini sıkı sıkıya
aletle- kavra-mışlardı. Bakcık ki hiç konuşmuyorlor sey retmeğe başladık, dev
Müzede Atlı Tulumbacılar köşesi
İtfaiye Müzesi ilgin»; köşelerle dolu dur. Yıllar boyu İtfaiye! teşkilâtımın geçirdiği safhalar tek tek gözler önü ne s^Vilir. İşte Kırbalı saka... Sağ omuzda kırba, sol elde kova. Ne rede yangın varsa doğru oraya...
yapılı onüç delikanlıyı..
Evet, karşımızda yangına giden onüç kişilik ekip yıllar öncesinin tulumbacı takımıydı. O zaman n ahşap binalarla dölü İstanbul sokaklarını çıra gibi yanıp, kül olmaktan kur tarmaya çalışan kişilerdi bunlar..
İtfaiye Müzesinin en hareketli, en canlı köşelerinden bi rinde tulumbacılar yer almıştı. Bütün renkleri, bütün çizgi leri ve esprilerde bir devrin tarih ve sayfalarına geçen tulumba cılar, manken olarak canlandırılmış, kullandıkları yangın sön dürme aletleri ise aynen muhafaza edilmişti. Tablo o kadar can lı olarak beliriyordu ki insan bir an için yangına koşan insan
larla karşı karşıya kaldığını hissediyor, kendilerine mani ol mamak için kenara çekilmeyi tercih ediyordu.
ALEVLERİ YUTANLAR
Fatih’teki İtfaiye Müzesi’nde yıllar boyu alevlerle haşır— neşir olan ve gerektiği anda canlarını feda eden insanların anılarını görmek mümkün.. Müzenin her köşesi alevleri yu tan insanların izleri ile dolu. Yang n söndürme ekip ve cihaz ları en basit şeklinden en iyisine kadar müzede sıralanmış. Müzeye girer, girmez ilk bölümde karşınıza boş bir fıçı çıkı yor. İçinde kazma ve kürek.. Osmanlı Padişahının İstanbul Kadısına hükmünü bildiren çerçeveli bir yazı kenarda du ruyor. Yangını önlemek için Osmanlı Padişahı emretmiş; her evde böyle bir fıçı ile kazma ve kürek bulunacak diye.. Son ra Fransızların Didon dedikleri tulumba. Üstünde beş metre kadar eski — püskü bir hortum parçası.. 1821 yılında lağve dilen Yeniçeri devrinin itfaiyecilerini canlandıran bir manken.. Salonun tam ortasında biraz önce izah ettiğimiz onüç kişilik tulumbacı takımı. Herşey hazır..
İtfaiye teşkilâtının günümüze kadar geçirdiği bütün saf halar müzede teker teker belirtilmiş. Meselâ, tulumbacılar lağvedildikten sonra itfaiye teşkilatının askeriyeye geçişi.. Askeri birlikler bu görevi 1825 den 1923 yılma kadar devam ettirmişler. 1923 de İtfaiye Belediyeye geçmiş. Böylece itfaiye teşkilâtının gelişmesinde ilk olumlu adım atılmış. Bu tarihten sonra da itfaiye devamlı olarak yenilikler peşinde koşmuş, büyümüş, gücünü arttırmış ve güvenilir bir kuruluş niteliğini kazanmış. Müzeye şöyle bir göz gezdirmek itfaiye teşkilâtı nın hangi ortamdan çıkıp, hangi noktaya ulaştığını belirli bir şekilde ortaya koyuyor.
ÖLÜM KUSAN YANGINLAR
Tulumbacılar, askeri itfaiye alayının atlı hortum araba sı, aletler ve tabloların yer aldığı İtfaiye Müzesinin en anlamlı köşelerinden biri de İstanbul’daki büyük yangın ve infilak larda şehit düşen itfaiye görevlilerine ayrılmış. İnfiîâkler so nunda arta kalan mermi ve kovan parçalarının hepisni bir- araya toplamışlar. Kimi Sütlüce faciasından, kimi Dolmabah- çe mühimmat deposu infilakinden geri kalanlar. Bunların karşısında yine camlı geniş bir bölme.. Duvarda mermer bir taş.. Üzerinde tek cümle : «2 — III — 1949 da Sütlücedeki Nuri Kıllıgil fabrikası infilâkinde şehit olan itfaiyeciler. A l tında isimler ve rütbeleri. Yan tarafta fotoğrafları.. Karşıda ölüm kusan yangınlardan arta kalmış küçücük menniler. Yumruk kadar eğrilmiş, büğrülmüş havan parçaları.. Fotoğ rafı görülen itfaiye onbaşısı Ahmet belki de şurada duran küçücük mermiye boyun eğmiş. İtfaiye eri Mustafa’nın yuva sını belki de şu havan parçası söndürmüş. Görev için ölmüş.
Şehirdeki trafik
nizamına dair
fikirler
■ Ruhi YIL D IR IM
M
otörlü taşıt araçlarının hızla çoğalması, sadece şehir içi olarak değ'.l, bütün kara yolları üzerinde de çok çeşitli problemlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.Otomobil, bugünün sosyal ve ekonomik şartları içerisin de lüks olmaktan çıkmış, bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Ve bu ihtiyaç zonayladır ki, özel otomobiller taksi ade dinin iki misline yükselmiştir.
Bu artış, şehir içerisinde yeni iş sahaları açılmas na ve ilgili makamları da yen; konular üzerine eğilmeye sevk et mektedir.
Trafik yükünün yoğunlaştığı caddelerdeki akımı sağla mak ve yeni yollar açmak, genişletmek, yön değiştirmek gibi mes’uliyetler İl Trafik, Belediye Trafik, Kara Yolları trafik teşkilatlarının müşterek çalışmalariyle hal edilmektedir.
Şehirler içersindeki en büyük mesuliyet belediyelere düşmektedir.
Burada sadece İstanbul Belediyesinin karşı karşıya bu
lun-ler.. Görevleri uğruna paramparça olmuşlar. İtfaiyeciler için ölüm rtizğarı sadece Sütlüce infilâkinde esmemiş. İşte müze den bir başka köşe Ve okuduklarımız :
«Beyoğlu grubu efradından Selâhattin oğlu Mazhar. 16 Kasım S41 de Kurtuluş yangm:nda şehit olmuştur.»
«Üsküdar grubundan Bayram oğlu Ahmet. Şehremini yan gınında şehit olmuştur.»
İçimiz burkularak geçiyoruz başka bir köşeye. Duvarlar da yangınla ilgili fotoğraflar. Beyazıt Kulesinden yangın araçlarına kadar hepsi var. Ötede sakallı bir manken. Kırbalı saka imiş. Sağ omuzunda kırbası, sol elinde kovası. Bunlarla söndürürmüş yangını. Karşıda yangını haber vermekle görevli kişi canlandırılmış. Elinde feneri. Yangmı duyunca mahalle mahalle dolaşırmış her yeri. Sonra da bangır,, bangır bağırır mış : «Yanıyor Fatih Semti..»
İtfaiye Müzesi 1931 yılında kurulmuş. İtfaiye teşkilâtının faal sahadaki gelişmelerine paralel olarak müze çalışmaları da ilgililer tarafından titizlikle ele alınmış. Yangın ve İtfaiye deyince akla gelen herşey müzeye konmuş. Buraya en çok ziyaretçi Eylülün son haftası gelirmiş. Niye mi? Her yılın 25 Eylülü «İtfaiyeciler Bayramı» olarak kabul edilmişti ondan. Tabii bunun dışında müzeyi gezmek isteyenler de olurmuş. Müzenin en çok ilgi toplayan bölümü ise bütün ayrıntılarıyla teşhir edilen tulumbacılarmış. Saatlerce koşarak yangın söndürmeye giden şimdi bir masal kahramanı olan tulumba cılar..
duğu müşkülâtları ve halli hususundaki düşüncelerimizi kısaca izaha çalışacağız.
Büyük şehir, meydan, yol, park ve bahçeleriyle temayüz eder. Günlük ihtiyaçların, çeşitli yönlerdeki belirtileri beledi yelerde zaman zaman şehir plânı değişikliklerini vesile almak tadır.
Nitekim, süratle nüfusu artan İstanbulda da bir sebeple mevzii imar plânları değişikliği ve tatbikine lüzum görül mektedir.
Yalnız bu tatbikatlar, değişikliklerin kesin bir karar ve sonuç’a varamaması beklenmiyen sosyal hadiselerden ileri gelmektedir.
Otomobil adedinin artması önce Belediyeyi «park etme» hususunda meşgul etmektedir. Bir çare olarak düşünülen Be lediyeye ait boş arsaların «Otopark» olarak tefriki ve kiraya verilmesi kesin ve istenen sonucu verememiştir. Zira, Unka- pam — Eminönü gibi iş merkezinde iş sahiplerinin özel otola rı bile mevcut oto parka sığmayıp ana caddeye taşması bu iddia nı zın en açık misalidir.
Ayrıca, iş icabı gidip gelen ve hal önünde bekleyen va sıtalar da eklenince Istanbulun en geniş yollarından birisinde iki dakikalık mesafe yarım saat kadar uzamaktadır.
Sonra, Sultanhaınam, Tahtakale ve hele Mahmutpaşada günün en kalabalık saatlerinde otomobil, kamyonet ve kam- vonların geçmesine müsaade edilmesi hakikaten yaya trafiği bakımından çok sıkıcı olmaktadır.
İstanbulumuz çok büyük bir şehir., büyümekte de.. En kesif bölgelerde tarifiği hafifletici tedbirleri şöylece sıralaya biliriz.
1 — Eminönü — Unkapanı arasında en büyük sıkışıklığa vesile olan Hal binası şehir dışına çıkarılmalıdır.
2 — Gündüz iş saatlerinde Tahtakale, Sultanhamam, Kü- çükpazar, Kadıköy çarşı içi, Tersane caddesinin iki tarafın daki aralıklar ve bu ayarda Trafik kısafeti bulunan bölgelere motorlü araçlar sokulmamalıdır.
3 — Bilhassa, yaz aylarında Trafik ağırlığını çekemez ha le gelen Üsküdar ve Paşabahçe meydanlarının yükünü hafif letmek için yeni bir arabalı vapur hattı ihdas edilmelidir. Bu hat Harem — Yenikapı civarı olabilir.
4 — Nakliyat ambarları mutlaka şehir dışına çıkar.lmal^-dır.
5 — Sirkeciden Aksaray’a kadar yayılan otobüs yazıha neleri önünde otobüs bekletilmesi sureti kafiyede men edil melidir.
6 — Anadolu yakası otobüs terminali meselesinin hal za manı gelmiştir. Büyük bir ihtiyacı karşılayacaktır.
7 — Istanbulun her semtinde otopark haline getirilen ana caddelerindeki yaya geçitleri ve yol kenarlarının bu durum dan kurtarılması için büyük ve modern garajlar inşası teş vik edilmelidir.
8 — Atlı arabaların, kaldırılması veya hizmet sahalarının şehir dışına çıkarılması zaruret haline gelmiştir.
Yukarda kısaca izaha çalıştığımız hususlara eklenecek çok daha faydalı fikirler vardır muhakkak.. Fakat, zaruri gördüğümüz ve günlük yaşantımızda daima sıkıntısını çekti ğimiz problemlerin bir an evvel ele alınması zamanının geç tiğine kani bulunmaktayız.
_ 1 1
-İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi