• Sonuç bulunamadı

Başka dert kalmamış gibi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başka dert kalmamış gibi"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

, -

m

1

i *

- i

I !

I

L \

Başka Dert Kalmamış Gibi.

G

e ç e n l e r d e toplanan dü

K urultayının hatiplerinden biri, m a r u f Nurullah A- taç, orta tahsil müessesele- ıinde Yunanca ve Lâtince tedrisa­ tına yer verilmesi hususunu müda­ faa etmiş. (Cumhuriyet) gazetesin­ de de bu mütalâayı beğenen, Arap ve Fars dillerinin bizim için artık ısmamen yabancı olduklarını ve Batı medeniyetine tamamen inti­ sap ettiğimiz için kültürümüzün Yunan ve Lâtin dillerine dayan­ ması icap ettiğini anlatan bir baş­ makale okudum. Uzun zaman

Fransızca öğretmenliği yapmış o- ian -ve şüphesiz ki Fransızcayı en iyi bilenlerimizden biri bulunan- Nurullah Ataç’m bizzat Yunanca ve Lâtince bildiğine vâkıf değil­ sem de, başkalarının bilmeleri lü­ zumuna inandığını şahsî bir hâtı­ ranın ianesiyle bilirim. Yıllarca evvel, Darülfünun lâğvedilip Üni­ versite kurulacağı sırada bu işle meşgul olmak üzere celbedilen İs­ viçreli Profesör Malche, bir fikir ve bilgi edinmek için liselerimizi dolaşırken, vazife icabı kendisine refakat ederdim. Bu dolaşmalar es­ nasında bir gün de, galiba Perte

(2)

Nıyal Lisesinde, Ataç’ın Fransızca dersinde hazır bulunmuştuk. Ve ders biter bitmez, Nurullah Ataç, profesörü isticvaba girişmiş:

«— Liselerimizde mutlaka Yu­ nanca ve Lâtince okunmasını el­ zem bulmaz mısınız?»

Diye sormuştu.

Profesör Malche, verilen Fran­ sızca dersinin seviyesini de galiba pek beğenmemişti ki, dersini din- liyeceğimiz öğretmenin aynı za­ manda tanınmış bir muharrir oldu­ ğunu evvelce söylemiş de bulun­ maklığıma rağmen suali hayli yer­ siz bulmuş: *

«— Hele evvelâ canlı Garp dil­ lerini okutmağa muvaffak olun!»

Demekle iktifa etmişti.

Türkiyenin bütün liselerine Yu­ nanca ve Lâtince koyup çocukları­ mızın zaten güç ve geç bitirdikleri bu liselerin zaten de yüklü olan programlarını bir kat daha ağırlaş­ tırmayı düşünmeden evvel bu söz üzerinde, bu kısa cevap üzerinde durmalı ve her şeyden evvel canlı Garp dilleri tedrisatını bir yola, nizama koymalı, büyük iddialar­ dan bu bahiste de vazgeçmeliyiz.

Şahsan ben bu hususta seneler- ! ce evvel yazılmış ve bir cilt için­

de çıkmış bir makalemde, orta mektepen hayata atılacak gençlere ecnebi dilinin lüzumu olmadığı fik­ rini müdafaa etmiş, sayıları zaten

az olan ehliyetli lisan hocalarını liselerde toplamayı tavsiye etmiş, ancak yüksek tahsil yapacak olan­ ların bir Garp dili bilgisiyle teç­ hiz edilmelerinin münasip olduğu­ nu anlatmıştım. Canlı Garp dilleri için keyfiyet böyle olduktan son­ ra, Yunanca ve Lâtince bilgisi da­ ha da küçük bir zümre için, Garp

lisanlarından birinde veya birka­ çında ihtisas yapmak istiyenler için lüzumlu olabilir. İstanbul ve An- karadaki Dil ve Edebiyat Fakülte­ lerine ve nihayet Galatasaray gibi bir iki liseye inhisar etmelidir. Yoksa iş hazin bir fanteziden (za­ ten öğrenmiyecek olanlara bir t kim kimselerin, zaten kendilerinin de bilmedikleri şeyleri gûya öğret­ meğe çalışmalarından) velhâsıl

(3)

hüzünlü olduğu kadar âdi bir ko­ medyadan ibaret olur. Orta mek­ tepte ve lisede üçer yıl, yani ceman altı yıl yaşayan bir Garp dili oku­ duktan sonra Üniversiteye gelen gençlerin (bir Garp dilinde yazıl­ mış en basit metinleri anlıyacak) seviyeye gelmelerine mahsus ders­ haneler açmış bufunduğumuza göre de, memleketin dört bucağına teş­ mil edilecek olan bu Yunanca ve Lâtince tedrisatı zaten oynayıp durduğumuz komedyanın ancak

ikinci perdesini teşkil eder!.. Arap ve Fars dillerinin kapı dı­ şarı edilmelerinin .medeniyet sey­ rimizin, medenileşme tekâmülümü­ zün bir zaruret ve icabı olduğu hi­ kâyesine gelince, bu hikâyenin tat­ bikat sahasına intikali sayesinde gençlerimiz en basit sözleri anlıya- maz ve en basit meramlarını ifade edemez hale getirilmişler, düşürül­ müşlerdir. Geçen yıl Hukuk Fakül­ tesinin son sınıfının -evet, son sı­ nıfının- imtihanlarını vermekte o- lan komşu bir gence, Rumelihisa- rında o zaman oturduğum yalının rıhtımından geçen bir başka ve yaşlıca komşuyu gösterip:

«__Zavallı ... Beyin hiç de mecal ve takati kalmadı!»

Deyince o gencin, yaşı yirmi be­ şi aşkın olan o gencin:

«__Mecal ve takat ne demektir?» Tarzında bir mukabelesiyle kar­ şılaşmıştım.

Bu muhavere parçasını, geçmiş ve eelecek Kurultayların kahra- manlariyle birlikte, dâva ve mesele kalmamış gibi Lâtince ve Yunanca propagandası yapanlara, Batı me­ deniyetine intisabımızın icaplarını düşünenlere sunarım. Bizim ıçm üzerinde durulacak mühim ve âcil

(4)

‘dâva, hakiki dâva, gençlerimizin doğru dürüst konuşmalarını, oku­ yup yazmalarını temindir. Liseleri­ mizde kendilerine bir de Garp dili öğretebilir ve bunun için yeter sa­ yıda ehliyetli hoca da bulursak ne mutlu! Lâtince ve Yunanca ise...

Kaldı ki, bu iki ölü dil Garp dünyasında da artık mütehassısla­ rın, bilginlerin işi haline gelmiş, lüzumu ve lüzumsuzluğu çoktan münakaşa edilir olmuştur.

Esasında, bu tarzda- tekliflerin bütün ruh« Türk kültürünü ana kaynağından f yani- =&£âmiyetter büsbütün ayırmak gibî bir gaye is­ tihdaf etmektedir: N ur u İlah Ataç da bu işin gönüüüsûcfüf. Veyl, giz­ li niyet besleyenlere!-..

\¿r y m

i

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

1 9 0 8 ’den ölümüne kadar süren bu 7 yılda Tevfik Fikret, şiirini ülkenin toplumsal / siyasal sorunları içinde geliştirmiştir. Bu döneminde, hele anayasal

Vaktile, benim de kalem yar­ dımımla milliyetçi “Turan,, gazete­ sini çıkarmış olan Zekeriya Beyin Türk ordusunu, Türk milliyetper­ verlerini ve Türk

Ney ve nısfiyeyi, mest olduğu demlerde; gelişi güzel, fakat bir bahçeden rastgele toplanan çiçekler gi­ bi, hoş çalar ve ayık olduğu zamanlarda ise; değil

Göktaşı yağmurları sırasında akanyıldız- lar belli bir noktadan (bu göktaşı yağmurun- da Ejderha Takımyıldızı) geliyor gibi görünse.. de gökyüzünün her

NASA’n›n morötesi dalgaboylar›na duyarl› Gökada Evrim Kaflifi (GALEX) uydusu, Araba Tekeri’nin de, görünür çap›n›n iki kat›na kadar uzanan daha genifl bir

Nak~a adas~~ duka's~~ Francesco III. Tabii ki senelik harac~~ birkaç bin dukaya ç~km~~ t~. 1494 senesinde Giovanni III. öldürüldü~ü zaman, Nak~a adas~~ Venedik yönetimine girdi

Ancak orga- nik gıda üreticileri için yıkama sırasında bu tür maddelerin kullanımı bir seçenek değil, çünkü organik üretimde kullanılacak mad- delerin organik üretime

Burada, çocukluk arkadaşı olan Hakkı Derman'la beraber çok başarılı fasıl programları düzenledi.. Gene Hakkı Derman'la beraber 1947'de istifa edip, piyasada