• Sonuç bulunamadı

40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Ne uşak oluruz ne yağcı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "40 yılın tecrübesiyle Erol Simavi konuşuyor:Hürriyet'in sahibi, dünyasını Hürriyet okurlarına açtı:Ne uşak oluruz ne yağcı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

3 Mayıs 1988

S a lı(

Hürriyet in sahibi, dünyasını, Hürriyet okurlarına açtı...

m

‘Ne uşak olur

ne yağcı’

m

o

40 yılın tecrübesiyle

Hayatımda maceraya girmedim... Öyle tek lif­ ler gelm iştir ki... ‘ Şunu, la f arasında Demi- rel’e, Ecevit’e, Melen’e, Ulusu’ya söyleyiver...” diye... ‘ Söyleyiver de şu işi yapalım...” Be­ nim; dinim, im anım para değildir... Gazeteci­ liktir... Ben, sadece yardım cı olm ayı severim .

Bizim, babamızdan kalma b ir İlkem iz var­ dın Ne kim senin uşağı oluruz, ne de kim ­ seye yağcılık yaparız. K ırk y ıld ır herke­ sin hakkını veren b ir gazete çıkarm aya çalışıyoruz. Ama, başarılı olabiliyor mu­ yuz? Onu, sadece okuyucu takd ir eder...

R ö p o r ta j:

E m in Ç Ö IıA Ş A N

K O N U Ş U Y O R

L a y in Simavl, I 1 S aslında sizinle I ilgili olarak, I birçok şeyi Ş ben de bilml- n H M M M İ yorum. Oku­ yucularımız bilmediği gibi, ben de

bilmi-Î

orum ve m erak ediyorum. Irneğin, siz patron olarak, Hürriyetin günlük politika­ sına, yazılarına falan k arı­ şıyor musunuz?

• Bizim, babamızdan kalma bir ilkemiz vardır: Ne kimse­ nin uşağı oluruz, ne de kim­ seye yağcılık yaparız. Kırk yıl­ dır, herkesin hakkını veren bir gazete çıkarmaya çalışıyoruz. Ama, başarılı olabiliyor mu­ yuz? Onu, sadece okuyucu takdir eder... Ben, elbette ka­ rışırım gazeteye... Avrupa'da iken, günde en az on defa İstanbul'la konuşurum... Faks ve teleksle temaslarım da, bunun dışında... Karışıyorum tabii... Niçin?... Çünkü, öyle yetişmişim.

• Çalıştırdığınız insanlara güvensizlik mi yoksa?

• Katiyen değil... Bak Emin;

daldan dala atlıyoruz konuşur­ ken.. Şimdi şekerim, ben, ba­ sınımızda son aylarda çok sık yer alan "Prens”, “Gözde"

laflarına çok kızıyorum. Ar­ kadaşlara, kaç defa tenbıh et­ mişimdir; “G azetede bu keli­ meleri kullanmayın” diye... Geçenlerde Avrupa'dan gel­ miştim; arabada H ü rriy e te

bakıyorum... Bir başlık gör­ düm: “Kaya Erdem - Prens Düellosu...” Hemen açtım te­ lefonu gazeteye "Şimdiye kadar rica ediyordum, ama şu anda emir veriyorum. Bundan sonra 'prens' 'göz­ de' lafı edilmeyecek..." Bun­ ların hepsinin isimleri var kar­ deşim... Bülent Şem iler der­ sin Coşkun Ulusoy dersin... Dersin... Dersin...

• Ertesi gün, hangi konuyu m anşete çıkarmaları gerekti­ ğini size sorarlar mı, İstan­ bul'dan?

• Hayır! Ben, ona karışmam. Ama, bazen ihmaller olur, be­ nim sevmediğim şeyler olur...

• Nedir sevmediğiniz şey­ ler?

• Adam, trenin altında kal­ mış. Başı ayrı yerde, vücudu ayrı yerde... Ben, böyle resim­ leri sevmiyorum.

• Yani, mide bulandırıcı re­ simleri istemiyorsunuz...

• Evet evet...

^ E lim d e fırsat olsaydı, w bir büyük gazinoya, ortak

olmak isterdim. Sebebi mi? Ben, elime geçen parayı

dağıtmayı seven bir insanım Ama bu hayat pahalılığında* yaptığım yardımları az görmeye başladım. Ama bir kumarhane olsaydı. Oradan da bana ayda 100 - 200 milyon lira gelseydi, kuruşunu cebime koymadan. Türk Silahlı Kuvvetleri ne, hayır kurumlarına verirdim.

• Yazarlara müdahale eder misiniz?.. Onlara “Yarın bu konuyu şöyle yaz, böyle yaz­ ma..." Yahut; “Şu konuya hiç değinme” falan gibi uyarılar­ da bulunur musunuz?

• Tabiatıyla bazen olur... On­ lara, önerilerim de olur... Bil­ hassa Çetin Emeç'e... Çünkü

Çetin, haftada bir yazdığı için,

onunla “Bu hafta hangi ko­

nuyu işleyelim" diye konuşu­

ruz Oktay Ekşi ye “Biraz yu­

muşak git” gibisinden arada

rica ederim...

• Bazen de, belli konularda “sertleşm e” em ri verir misi­ niz?

• Hayır! Ben. her zaman sertleşmeleri önlemeye çalı­ şırım. İyimser bir insan oldu­ ğum için, sertleşmeden yana olamam...

• Sayın Simavl, en büyük gazetenin sahibisiniz. Elbette ki, devlet büyükleriyle her dönemde ilişkiniz oluyor. Si­ zin bu ilişkinizi, kendi çıkar­ ları için kullanmak isteyenler oluyor mu bazen?.. Ne bi­ leyim, gün olur; o işi çözüm ­ lemeniz için, size bile büyük çıkar önerebilirler...

• Ben. hiçbir zaman mace­ raya girmedim Emin... Sade­ ce bugün değil, senelerden beri öyle teklifler gelmiştir ki...

"Şunu, laf arasında Demi-

rel'e, Ecevit'e, Melen'e, Ulusu ya söyleyiver” diye. .

“Söyleyiver de, şu İşi ya­ palım...” Benim: dinim, imanım para değildir. Benim; dinim, imanım gazeteciliktir Ben sadece, yardımcı olmayı severim...

• Gazetecilik dışında işleri­ niz yok mu?

• Efendim, benim bir hobim vardır... Tavukçuluk, yumurta­ cılık yapıyorum, ihracatla Tür­ kiye' ye, yılda iki, üç milyon dolar döviz kazandırıyorum. Bu, benim hobim... Belki kü­ çükken apartmanda büyü­ menin, tavuk besleyeme-menin içimde yer ettiği bir tutku... Arada bakıyorum, hak­ kımda, “Tavukçu” falan diye yazı yazıyorlar... Geçen gün, bizim gazetede “Kemal Hor- z u m a sarı basın kartı veril­ di” diye bir haber çıktı... Son­ ra bir gazetede yazmışlar:

“Bizde, kimlere basın kartı verilmiyor ki? Tavukçuluk, yumurtacılık yapanlara bile veriliyor... Basın Şeref Kartı veriliyor" demişler! Ben de,

"İnsaf" dedim... Basın içeri­ sinde hangi alanda geriyim ben?.. Teknik olarak mı, adam çalıştırma yönünden mi; bina tesis açısından mı?.. Çalıştır­ dığım insanlar arasında sü­ rünen tek kişi mi var?.. Ben, iki holding kurdum... Birisi, ba­ sın işleriyle ilgili: "Hürriyet Holding...” Diğeri tavukçu­ luğum, sigortacılığımla ilgili

"Hür Holding..." Sen şu işin gülünçlüğüne bak ki, kalkıp beni Kem al Horzum'la bir tutmaya kalkışıyorlar... Birisi, falan bankayı 80 milyar dolan­ dırmış. yurt dışında yaşıyor... Onunla paralellik kurup "Biz­ de kimier, basın kartı at­ mıyor ki." diyorlar Yahut;

"Kumarhane işleten gazete sahipleri var." diye yazıp çizi­ yorlar ... Orada da, Güneş'in

sahibi M ehm et Ali Yılmaz

kastediliyor. O da, bu işe has­ belkader girmiş... Ankara Ote- li'nin kumarhanesini işletiyor­ du. Ama kanun çıkınca, kapat­ tı, gitti.

• Sizin de kumarhane işlet­ me olayınız olduğunu yaz­ dılar, yanılmıyorsam...

• Allah'a şükür, benim yok... Ama. elimde fırsat olsaydı, bir büyük gazinoya ortak olmak isterdim... Sebebini de anla­ tayım: Ben, eline geçen pa­ rayı dağıtmayı seven in­ sanım... Allah'a çok şükür, her şeyim var Ama, bu hayat pa­ halılığında. eski rakamları az görmeye başladım...

• Hangi rakamları az gör­ meye başladınız?

• Etrafa dağıttığım paraları, yaptığım yardımları az gör­ meye başladım... Ama bir ku­ marhane olsaydı, oradan da bana ayda 100 '- 200 milyon lira gelseydi, tek kuruşunu bile cebime atmadan, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne. hayır kurumlarına verirdim...

• Ama, öyle bir şey olmadı diyorsunuz...

• Hayır, olmadı.

• Tavukçuluk dışında, iki de sigorta şirketiniz var. Biri Tam Sigorta, diğeri Hür Si­ gorta... 1

\

,1

J

-d

MANŞETE, HASEBE KAKIŞMAM

Ben, elbette karışırım gazeteye... Manşete, habere karışmam... Ama, bazen ihm aller olur, benim sevm ediğim şeyler olur... Adam trenin altında kalm ış, başı b ir yerde, vücudu b ir yerde... Ben, böyle resim leri

sevm iyorum . Y azarlara önerilerim olur... Bilhassa Çetin Emeç’e... Oktay Ekşi’ye ‘ Biraz yumuşak g it’ gibisinden arada rica ederim...

• Evet; birinin yüzde 76'sına, diğerinin yüzde 74'üne sa­ hibim.

• Tavukçuluk ve sigortacılık dışında, başka yan işiniz var mıdır?...

• Eskiden, bir de sütçülü­ ğümüz vardı; Allah'a şükür, ondan kurtulduk!

A Ben, tabandan w gelenlere daha fazla

vermek istiyorum, bunu da yapabilecek durumdayım. Yapamıyorum. Çünkü, BabIali’nin hiyerarşisi bozulmasın diye... Bırak BabIali’yi, bütün düzen bozulacak Aslına bakarsan, bizim toplusözleşmelerde bir sürü madde var, bunların çoğunu Hürriyet getirmiş. Üstelik, Hürriyet bunları daha sendikaya bile girmeden getirmiştir; daha sonra

sendikalar bunları benimsemiştir...

• Sayın Simavi, basın piya­ sasında iyi gazeteci bulabi­ liyor musunuz? Yani; kendi

yayın organlarınızda ve tabii Hürriyet te çalışacak nitelik­ te, yeterli eleman bulabiliyor musunuz?

• Valla şekerim, biz eskiden, elemanlarımızı yetiştirirdik. Sonra baktım, yetiştirdikleri­ mizi başka gazeteler çalıyor... Çalmamaları için çok gayret gösterdim, olmadı... Anladım ki, yürütemeyeceğim. Ben de başladım çalmaya... Önce de, seni çaldım!.. (Kahkahalar...)

Ondan sonra da, bir çalmadır gidiyor işte!..

• Şimdi siz, diğer g azete­ lerden daha mı hızlı çalıyor­ sunuz?

• Daha hızlı değil; ama çalı­ yorum... Sonra arkamdan bir bakıyorum, bizden de binleri­ ni çalmışlar... O zaman, ben bir tane daha çalıyorum... Böylece, idare edip gidiyoruz işte...

• Yani, gazeteci bulmakta artık sıkıntınız yok mu?

• Başkalarından yürütmeye alıştığım için, artık sıkıntım yok... Kim bir yerde parladıy- sa “ Gel evladım” diyorum... Doğrusu, gelmeyen de ol­ m uyor.. Sistem: sana uygula­

dığımın aynı... iyi kötü de bir para veriyorum. Adamı ça­ ğırıp teklifte bulunuyorum... Bir bakıyorum ki, eski gazete­ sinde aldığının, iki mislini ver­ mişim... Aslında Emin'ciğım, benim esas sorunum, basında belli bir yere gelmiş insanlar değil. Biz onları, şöyle ya da böyle takviye ediyoruz.. Ama ben, tabandan gelenlere de, daha fazla vermek istiyorum, bunu da yapabilecek durum­ dayım.

A Türk basınında, yalan w haber üretmekle

görevlendirilmiş özel adamlar vardır... Bunlar masaya otururlar, yabancı basından resim keserler, sonra da bu resimlere göre, özel "asparagas® üretirler... Ama, Milliyet’te, Güneş’te, Hürriyette, Cumhuriyette, Tercüman’da böyle şeyler olmaz...

• O halde niçin yapmıyor­ sunuz?

• BabIali’nin hiyerarşisi bo­ zulmasın diye... Bırak Ba­

bIali’yi, bütün düzen bozu­

lacak Aslına bakarsan, bizim toplusözleşmelerde, bir sürü madde var; bunların çoğunu da Hürriyet getirmiş. Üstelik

Hürriyet, bunları daha sendi­ kaya bile girmeden getirmiş­ tir; daha sonra, sendikalar bunları benimsemiştir. Mese­ la, ilk ücretsiz yemek veren benim... Tatil ikramiyesini, ben verdim... Sonra bunlar, toplu­ sözleşmelere girdi... Bir örnek de, evden işe alıp getirip gö­ türme olayı... Elimizden geldi­ ğince, arkadaşlarımızı her gün evlerinin önünden alıp ak­ şam yine evlerine bırakırız. İşletme bölümünde, akşam saat kaçta olursa olsun, evi­ nin önüne bırakırız... Çocuk yardımı dersen, yıllar önce, devlette 10 liraydı; ben, 75 li­ radan başladım. Şimdi kaç lira olduğunu, doğrusu bilmi­ yorum... O çocuk yardımı da nasıl başladı, anlatayım: Sa­ nırım, 25 yıl önceydi... Benim, idari işlerle meşgul olduğum zamanlar... Bizim idare depo­ sunda çalışanlardan biri, kol­ tuğunun altında 5 -10 kilo kâ­ ğıdı dışarı kaçırırken yakalan­ mış. Normal olarak, kovu­ lacak... “Bana, fişini getirin”

dedim. Bir baktım, adamın maaşı 250 lira, altı çocuğu var Oturduğu gecekonduya 100 lira kira veriyor. Dedim ki:

“Buraya altı çocuklu adamı alıp da, benim vicdanımı ra­ hatsız etm eyin. Bu şartlar altında, elbette çalacak. Yok­ sa geçinebilir mi?...” Adamı, işten çıkardım, ama bütün ka­ nuni haklarını fazlasıyla ödedim Ondan sonra da, ça­ ğırıp “Şu parayı da al, git evinin oralarda bir kahve­ hane aç, çoluk çocuğunu ge­ çindir" dedim... Şimdi duyuyo­ rum, üçüncü kahvehanesini de açmış... Bu olay üzerine, bizimkilere talimat verdim

“Bir çocuk, normaldir. Ama birin üzerinde çocuğu olan herkese, çocuk başına 75 Ura vereceksiniz..." Bir de baktım, makine dairesinde bazıları var; adamın maaşı 400 lira, aldığı çocuk yardımı 600 lira.. Bizde çocuk do­ ğurtmaya bir başladılar mı ta­ mamdır!.. Neyse, şimdi tele­ vizyon çıktı da, galiba biraz frene basıyoruz...

A Dünyada, basın için ^ ’Beş büyük kuvvetten

biri, dördüncü

kuvvettir’ derler. Bu söz Türkiye için geçerli değildir... Hâkimiyet, elbette kayıtsız şartsız milletindir... 0 başka... Ama birinci kuvvet, Türkiye’de ordu mu?... Hayır... Basındır... İkincisi ordudur... Çünkü, orduyu, ihtilallere basın hazırlar...

• Efendim; az önce iyi ga­ zetecileri başka g azeteler­ den çaldığınızı söylemiştiniz. İyi gazeteci çalıştırmak için, galiba kesenin ağzını açmak şart oldu; öyle değil mi?

• Buna kesinlikle inanı­ yorum... Şu andaki genel mü­ dürüm ö zcan Ertuna ile kav­ gam hep bu konuda... Mües- seseyi düşündüğü için, eli bi­ raz sıkıdır da..

(Deıamı Sa l5 . Sü.l de)

Objektifin içinden...

BUGÜNE KAVUR ÜRETİLEN E N BÜYÜK VE EN PAHALI

KAM ERA, INGİLTERE V E D iR B V KENTİ'NDE- BPCC GRAFİK LTV ŞİRKETİNİN SA.

H iP O L C Û ğ a .

2 7 TON AĞ IRLI. ĞJNDAK/ROLLS BU KAMERANIN V Ü K S E K N İ 'İLK K EZ v V / TAHMİN ... iEÖ k>SRAF ÇERT!.

B İR OL A y S A //L /YOR. AM A KAM ER A KAR ŞISIN A GEi

SU YU K HEYECAN, DUYDU--- ---ETMEK GÜÇVEG /L BİR FRANSIZ B İLİM A V A M I, 19 TEM M UZ I82Z TARİHLİ M EK. TUBUNVA,RAPA JZZ7 P /U S:UN BAKIR Ö ZERİNE KAKMA PO RTRESİNİN FOTOGRAE7N/ BORDÜSUNÛ YAZMIŞTI.

OYSA AMELİYATLARDA VE CASUSLUKTA KULL A N ILA N LA R IN D IŞ IN D A E N KÜÇÜK KAM ERA. JAPONLAR/N İM AL ETTİĞ İ. DAİRE B İÇ İM İ PETAL K A M E R A . DiR. C A R İ 2 .9 cm. KA LINLIĞ I İS E l.B S cırrD iR .

Dünkü çözüm

1

2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

|

Soldan sağa

|

1 - Çokseslilik... Saf, 2 - Yö­ netim görevi, 3 - Haber veya müjde... İlgili, 4 - Adanılan şey... Hükmeden (egemen), 5 - Küçük torba... Takım... Su, 6 - İçinde yabani hayvan barınan kovuk... Dar ve kalınca tahta... Yamaç­ ların alt kısmı, 7 - Doğadaki şeylere benzetilerek insan eliy­ le yapılmış (yapay)... Fasıla... Yabancı, 8 - İrlanda Cumhuriyet Ordusu nu simgeleyen kısa ad... Tespih tepeliği... İçerideki, 9 - Din işlerini dünya işlerine karıştırmayan... Samanla karı­

şık tahıl. 10- Behemahal (ne 2 olursa olsun veya kesinlikle)... 3 Bir erkek adı. 4

5

l Yukarıdan osaUıya

1 - Çocuk dilinde kedi, 2 - Ev 9 bölümlerinden biri... Şeref ve 10

haysiyetine düşkün (izzetinefis sahibi), 3 - İnce pide halinde ekmek... Bir övgü şiiri türü, 4 - İradesi güçlü olan... Vilayet, 5- Demirin simgesi... Cet... Yapma ve etme, 6 - Taş veya maden çıkarılan yer... Eksiksiz, 7 - Af­ rika'da büyük bir ırmak... Balık yum urtasından yapılan bir

meze türü, 8 - Dini Türk musiki­ sinde kullanılan bir tür şarkı... Lâkin, 9 - Bir şeyin yer ine baş­ ka bir şeyi koyma... Bir göz rengi, 10- Daima akan su... Bir cetvel adı... İsim, 11- Uzun di­ limler halinde parça parça, 1 2 - 1 0 Işık saçmak... Bir ağaç cinsi.

İ

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hatîb el-Bağdâdî‟nin Târîhu Bağdâd Adlı Eseri Çerçevesinde Bağdat‟ta Hadis Öğrenim ve Öğretimi (KuruluĢundan Hicrî 3. Asrın Sonuna Kadar)... IV

Bu çalışmada bir aile planlaması polikliniğine RİA çıkarmak için başvuran kadınlarda RİA kullanımı sırasında oluşan şikayetleri, terk etme nedenlerini,

Bu çalışmada benzer işlemler titanyum katkılı atom topakları için yapılmıştır Au2Ti, Au3Ti, Au4Ti, Au5Ti ve Au6Ti şeklinde tanımlanmış olan titanyum katkılı

Akademi tarihçisi d’Ollvet'nln de­ diğine göre La Fonten’ln şiir zevki­ ni uyandıran Malherbe’ln bir şiiri olmuştur. Papas mektebinden çık­ tıktan sonra

Bununla birlikte kontrol grubuna göre RFRP-3 + RF9 grubunda istatistiksel olarak anlamlı azalış yalnızca Nestin mRNA düzeyinde kaydedilmiştir ve 3,51 kat azalma

Rica ederim, bu sebeble orduda bir ihtilâf zuhur ederek hayat meselesi makamın­ da olan inzibatın bozulmaması için zatıâliniz de ordunun Cemi­ yetten ayrılması

The prevalence and wide clinical spectrum of the spinocerebellar ataxia type 2 trinucleotide repeat in patients with autosomal dominant cerebellar ataxia. Cancel G, Durr A,