• Sonuç bulunamadı

Eleştiri devi Nurullah Ataç'ı 36 yıl önce 17 Mayıs'ta yitirmiştik:Laikliği savunan bir aydınlanmacıydı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eleştiri devi Nurullah Ataç'ı 36 yıl önce 17 Mayıs'ta yitirmiştik:Laikliği savunan bir aydınlanmacıydı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA CUMHURİYET

KÜLTÜR

‘Eleştiri devi’ Nurullah Ataç’ı 36 yıl önce 17 mayısta yitirmiştik

Laikliği savunan bir ‘aydınlanm aa’ydı

KONUR ERTOP

17 Mayıs 1957’de ölmüştü. Hüseyin

Ezer’in hastane odasında çektiği, göğ­

sü beyaz karanfilli ölüm fotoğrafım hiç unutmadım. Hastaneden sonra yazdığı güncesini d e : Kızıl ile Kara’smı dilimize kazandırdığı Stendhal’den söz ederek, ustaları satağa(pazara) çıkar­ salar onunkini isteyebileceğini anla­ tıyordu.

Eski edebiyatımızın tadım çıkaran, onu çağdaş bir görüşle yorumlamayı başaranlardandı. Yunan- Latin yazar­ lardan başlayarak kendi çağına uza­ nan Baü edebiyatım yakından tanı­ yordu. Ama kişioğlunun, aklın değeri­ ni vurgulayan Gide’e apayn bir değer veriyordu.

Son yıllarda toplumculuk- bireyci­ lik, güdümlü sanat- özgür sanat gibi tartışmalar arasında ilerici yazarlarla arasına bazı uzaklıklar girmemiş de­ ğildi. Gene de ölümün ardından onun değerim en iyi belirten kalemler V.

Günyol, A.Benk, Fethi Naci, Memet Fuat gibi en çok tartıştığı yazarlar

oldu.

E

ski

edebiyatımızın

tadını çıkaran, onu

çağdaş bir görüşle

yorumlamayı

başaranlardandı.

Toplumculuğa karşı “ Ben, aşın or­ tadanım” diyen Ataç, bugünkü değer­ lendirmeye göre yeniden öne çıkmış bir akımın,“aydınlanma düşüncesi”- nin temsilcisiydi. Akla değer veren, düşünce özgürlüğünü, laikliği bütün gücüyle savunan bir “aydınlanmacı” idi.

1920’lerde Ahmet Haşim, Yakup

Kadri gibi öncüleri savunan Ataç,

1930’larda Nazım’ın edebiyatımızda­ ki yerini kavrayıp açıklayanlardandır. 1940’larda Orhan Veli ve arkadaş- lannı ilk sezenlerdendi. Onlann yapı- tlanm aklın ışığında değerlendirdi. İlkelerini geniş topluluğa tanıttı, sev­

dirdi. Konuştuğumuz dille, süssüz

püssüz bir edebiyat... 1945’lerden

j/lkelerini geniş

topluluğa tanıttı,

sevdirdi.

Konuştuğumuz

dille, süssüz püssüz

bir edebiyat...

1945’lerden

ölümüne değin

öztürkçenin ateşli

bir savunucusu

oldu.

7-: ■: --v

%

•. •'

'y' X ' '- i

v v >

; : i " ' ^ .

ölümüne değin öztürkçenin ateşli bir oluşmasında katkısı büyüktür. ye çağıran uyanlan da unutulma-savunucusu oldu. Bugünkü arınmış, Ancak öztürkçecilik döneminden malıdır:

işlenmiş, yeni türetmelerle zenginleş- önce arkadaşlanm her türlü savruk- 1936’larda “Yanlış-Doğru” gibi bir iniş edebiyat ve düşünce dilimizin luktan uzak, yanlışsız ve güzel Türkçe- başlık altında yayınlandığı bu gazete

yazılarım yayına hazırladığımı, toplu yapıtlarım çıkarmaya koyulmuş olan Erdal ö z ’e buradan m uştuluyorum !

Can Yayınlan’mn çıkardığı toplu yapıtları günümüz gençliğinin yeterin­ ce izlediğini yazık ki söyleyemeyece­ ğim. Oysa onun yazılarından bugün de öğrenilecek pek çok şey var.

Bizim edebiyat dünyasına girdiği­ miz 1950 sonrasında köy edebiyatı, toplumcu gerçekçilik, İkinci Yeni gibi hareketlerin bugün artık başyapıt ol­ duğu onaylanan ürünleri verilirken Ataç bu hareketli dünyaya alabildiği­ ne uzak durmuştu. Orhan Kemal’den,

Yaşar Kemal’den, İlhan Berk’ten, Ce­ mal Süreya’dan ve nicelerinden haber­

siz gibi durmasını nasıl hoşgörmeli? Bize o zaman öylesine yaşlı görünen (50’sini henüz geçmişti) eleştiri devi, asıl ilgisini daha başka ve daha geniş bir kaynağa çevirmişti oysa : Bahar yağmurlarının ardından yeşermiş be­ reketli doğayı düşündüren taşra dergi­ lerinin sadık bir okuru kesilmişti. Di­ nar’daki Şairler Yaprağı’ndan Tar­ sus’taki Ozgörü’ye, İzmir’deki Va- ran’dan, M araş’taki Hamle’ye, G a­ ziantep’teki İlke’den Zonguldak’taki Yeni Aydın’a dek bütün küçük dergi­ leri, oralardaki imi timi belirsiz yazar­ ları kendine dert edinmişti. Böyle çer­ çöp ile uğraşmayı eleştirmenlerden hiçbiri göze alm az! Ataç bu dergilerin yazarlarını kıyasıya yerer, düşüncele­ rine karşı çıkar, yanlışlarını yüzlerine vururdu. Onlann arasından ünlü ede­ biyatçılar çıkmasa da ünlü hukukçu­ lar, hekimler, iktisatçılar yetişti. Hep­ sinin Türkçeyi sevmesinde, dili doğru kullanmasında, akla gereken değeri vermesinde Ataç’ın büyük payı vardır. Bir aydınlanmacı için de bu azımsa- nacak bir hizmet değildir.

Referanslar

Benzer Belgeler

«Suriye ve Kilikya’da Fransa Yüksek Komiseri» General Gtıro’- nun emri ile Antep, Maraş ve Urfa sancaklarındaki Fransız kuvvetleri­ nin kumandanlığına

Fakat Curiosity’nin sönmüş bir volkanın etrafında yaptığı ölçümlerde yüksek miktarda feldspata (granit türü kayaların içinde bulunan bir mineral türü)

fiimdiyse, bir grup araflt›rmac›n›n sürekli donmufl durumdaki tortul toprak tabakalar›ndan elde etti¤i bitki ve hayvan DNA’lar›, Sibirya’y› ye- niden verimli bir

«— Anadan doğma âmâ oldu­ ğum için renk diye bir şey bil­ mem.. Fakat domatesin evvelâ ye­ şil, sonra da olgunlaşarak kırmı­ zılaştığını

Patoloji sonucu polip olan hastalarda olduğu gibi reinke olan hastalarda da tedavi öncesi ve sonrası Jitt, Shim ve NHR ölçümleri arasında istatistiksel olarak

Necla benim için lezbiyen olmuş, olmamıştan önce, o hare­ ket içerisinde ne gibi zaaflar taşıdı ve o sapmada özellikle, kadını e- zen baskıh toplumun,

işte, tam bu sıralardadır kî, Reşat Nuri Giintekin «G ali Kuşu» romanındaki Feride’siyle Türk kızının ilk gerçek örneğini vordi.. F e­ ride mektepten

Silah seksiyonunda üstün kaliteli 400 dolaylarındaki Türk silahlarının yanısı- ra Memlûk, Arap ve İran silahları da bu­ lunmaktadır.. Bazı Avrupa ve Asya devletlerine