• Sonuç bulunamadı

Osmanlı İmparatorluğu devrinde Bursa okulları ve Ahmet Rıza Bey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı İmparatorluğu devrinde Bursa okulları ve Ahmet Rıza Bey"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Oüinanlı İmparatorluğu Devrinde Bursa Okulları ve Ahmet Kıza Bey

II - . f

Yazan : Kâmil SU Ahmet Rıza Beyin (9) raporu 24 Nisan 1305 (1889) tarihini taşı­ maktadır. Bu rapory olduğu gibi yayınlamayı uygun bulduk. Ancak,

(9) Ahmet Rıza Bey: Ahmet Riza Bey 1859 yılında İstanbulda doğdu. Meydan Larus’taki kayda göre, ikinci meşrutiyeti hazırlayan siyasi hareketin önder­ lerinden olan bir gazeteci ve politikacıdır. 1889 yılında Bursa Vilâyeti Millî Eğitim Müdürlüğünde bulundu ve bu sırada İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi.

«Türk Gazetecilik Tarihi ve her Yönü ile Basın» adlı eserde, Ahmet Riza

Beyin Bursa Millî Eğitim Müdürü bulunduğu sırada, memlekette İslahat

yapılması için Sultan ikinci Abdülhanüt'e bir rapor verdiğinden, bu rapor­ dan ötürü takibe uğrayıp Paris’e kaçtığından sözedilmektedir. Ahmet Rıza

Bey Paris’te İken Felsefe öğrenimi yaptı ve bir yandan da 1895 tarihinde

Fransızca ve Türkçe olarak «Meşveret» gazetesini yayınlamaya başladı. Ga­ zetede, Abdülhamit yönetiminden kaçanların şikâyetleri ve Türkiye'den gön­ derilen mektuplar yayınlanıyordu.

Türk Gazetecilik Tarihi’ne göre, Abdülhamit, Fransa hükümetine başvu­ rarak Meşveret gazetesini kapattırmayı başardı. Bunun üzerine gazetenin yayımına İsviçre’de, daha sonrada Belçika’da devam edildi.

Ahmet Riza Bey Paris’te bulunduğu sırada «Şurayı Ümmet» adı ile de

bir gazete çıkardı. Bu gazetede Yusuf Akeora, Ahmet Ağaoğlu gibi genç itti­ hatçıları toplada.

Aiımet Hiza Bey, ikinci Meşrutiyetin ilâm üzerine memlekete döndü ve Mebusun Meclisi (Mebuslar) başkanı oldu. Meclisin toplantılarını yaptığı Çırağan Saruyı'mn yanması üzerine gözden düştü.

Ahmet Riza Bey, Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru Padişah Mehmet Vahdettin tarafından Ayan (Senato) Başkanlıf.Vna getirildi. Ayan Meclisinin kapatîlmasındıın sonra Paris'e gitti ve Kurtuluş Savaşı sonuna kadar ora­ da kaldı. Kurtuluş i lavaşından sonra tekrar memlekete döndü İse de siyasi hayata karışmadı. Cumhuriyet GazeteaiY.de tuaı.î.rmı yayımladı. 1930 yımıda vefat etti.

Ahmet Riza Bey. Bursa Millî Eğitim müdürü bulunduğu sırada bıı vilâ­ yet milli eğitiminin İslahı ile ilgili olarak hazırlayıp zamanın Millî Eğitim Bakanlığılın gönderdiği 1889 tarihli raporunda imparatorluğun önemli vi­ lâyetlerinden Sursamıı milli eğitim durumunu gerçek yüzü Ue ortaya koy­ muş ve sert bir dille eleştirmiştir. Abdülhamit döneminde böyle bir rapo­ run yazılması hiç kuşkusuz büyük bir yüreklilik işi idi.

Yukarıda da açıklandığı Üzere, Enver Behnan Şapolyo, «Türk Gazeteci­ lik Tarihi ve Her Yönü ile Basın» adlı eserinde Ahmet Rıza Beyin Bursa’da Millî Eğitim Müdürü bulunduğu sırada Abdülhamid’e bir rapor göndermiş ve bu yüzden takilıe uğrayarak Paris'e kaçmış olduğundan söz etmektedir. Enver Behııan Şapolyoııun sözünü ettiği raporun Ahmet Riza Beyin millî eğitimin İslahı ile ilgili olarak Maarif Nezaretime gönderdiği rapor İle bir

4

yeni kuşakların kolayca anlayabilmeleri için, .j. , \ değişikliğe meydan vermemeye dikkat ederek, bugünkü dile göre ieştirme gereğini duyduk.

Rapor aynen şeyledir:

«Devletlü Efendim Hazretleri,

Bursa’da okulların düzenlenmesi (ıslahı) hakkındaki düşünceli? rimirı bildirilmesini emreden İG Nisan 1304 (1888) tarihli Bakanlık rı (Nezaret penahileri) yazısı, benden önceki arkadaşım zamanında g len ve Vilâyet içinde ne kadar ilkokul vardır, mevcudu yeterli deği daha ne kadar gereklidir, bunların yapım ve öteki harcamaları ne ki darı bulur anlamındaki Bakanlığınız telgrafım da pekittiği için iyi nir ve gönül temizliği ile fikirlerimi bildirmek cesaretini gösterdiğime: dolayı affı devletlerini dinleyerek söze başlıyorum, ilişikteki lâyihayı do zenledim ve Mülki İdacİi müdür ve öğretmenlerinin ve Milli Eğit, muhasebecisinin üzerinde yaptıkları dikkatli çalışma ile bazı eksik-, ni tamamladım.

Madenî memleketlerde çocukların eğitim ve öğretimi konusun büyük fikir adamlarının birkaç yüzyıldan beri uğraşarak birçok ara tınma ve deneylerden sonra herkese kabul ettirmiş oldukları öğret metodunun olduğu gibi memleketimize aktarılması ve uygulanırı; olanak dışıdır. Şimdiye kadar zararından başka hiçbir yaran görülü-, yen eski yöntemi tamamiyle atmayarak yalnız yeni biçimde Alfabe tabı okutmak, defter tutturmak gibi düzeyde kalan ıslahattan ya rı. görülemeyeceğinden bu ilerleme meydanında yol almak içi rı Milti Eği min (Maarifin) her halde yenileştirilmesi gerektiğini düşünerek bu g bi ıslahat yollarından hayırlı olan orta yolu seçmek zorunda kaldım.

İlgisi olduğunu sanmıyoruz. Çünkü, Ahmot Riza Bey milli eğitimin Islahı İlgili olan raporunu Maarif Nezaretinin isteği üzerine hazırlanmıştır. Rap da her nekaçtar çok sert bir eleştiri yapılmış, Bursadakl Sıbyan Okulları çalan hakkında küçültücü bir dil kullanılmış ise -te adı geçenin buııı ötürü takibe uğramış olacağı kanısında değiliz.

Ahmet Rıza Beyin Bursa Millî Eğitiminin İslahı ile ilgili rapomnu M .

rif Nezaretine Paris’ten gönderdiği hakkında bir söylenti bulunmaktın.

Biz söz konusu raponın Paris'ten gönderildiği düşüncesine katılmıyo:

Çünkü, Ahmet Rıza Bey raporu Bursa Milli Eğitim Müdürü bulunduğu i

tarihinde hazırlamış ve Bursa Milli Eğitim Müdürü sıfat.iyle İmzalamış

Raporu Avrupa’ya kaçtıktan sonra hazırlamış olsaydı, Bursa Millî Eğv.

Müdürü sıfatını kullanmaması gerekirdi. Nitekim, Ahmet Riza Beyin ıa.

ru ile ilgili olarak Maarif Nezareti Mekâti-t iptidaiye Müdürlyeti’nin 1 Ek

1891 tarihli yazısında da, «Bursa mekteplerinin İtizurn-u ıslahına dair Ma. Müdüriyetinden Nezaret-i Ceililiye meb'us 24 Nisan 305 (1889) tarihli nn laa...» denilmektedir. Bu da, raporun Ahmet Rlza Beyin Millî Eğitini dürü bulunduğu sırada yazıldığını göstermektedir.

(2)

, ... . (jtıymaıriıK idlerinin öteki vilâyetlere örnek ola­ cak uüieccJe düzenlenmesi ve geliştirilmesi Padişahımızın emirleri ara­ sında bulunmakla önemi her bakımdan ziraat ve bayındırlık işlerinden fazla olması gereken Millî Eğitimin de zamanın şanına yaraşır bir hale ulaştırılması kesinlikle gereklidir. Ticaret, sanayi tamamiyle Hinstiyan- lann elinde kalmış ve buna iki neden varsa biri Hinstiyan okullarındaki düzen olmuştur. Bursa’da sekiz yüz ev Rum’un altı düzenli okulu var. Bu okullara yılda bin ikiyüz lira para yardımı harcanıyor. Islâm ahali­ ye oranla öğrencilerin sayısı ve harcanan paranın miktarı tasanda gö­ rülecektir. Bir ulusun mutluluğu kadınlarının eğitimine bağlı iken koca şehirde bir Kız Rüştiyesi’nden başka kız okulu yoktur. Bu Rüştiye’de ise kırk iki öğrenci asılsız hikâyelerle uğraşmaktadır. Medeniyet dalların­ dan hiç birinden nasib almadıkları halde vaktiyle nasılsa bir köle iki­ yüzlülüğü ile milli eğitime girmiş hocalardan medrese yöntemiyle Arap­ ça öğretmek için on beş yıl Ömür harcamaya bu yüzyıl elverişli değil­ dir, sanırım. Öğrencilerin zihinini açacak ve öğrenime tat verecek ki­ taplar ve bunlan tıakkıyle öğretecek yetenekli öğretmenler pek azdır. Bir dersin veya kitabın öneminin derecesi, yararlılığı ile orantılı olup değeri ise derslere ve kitaplara ilgi veya o dersi Öğrenme uğruna verile­ cek ve harcanacak zamanın değeriyle takdir edileceğinden ders prog­ ramlarını okuldan çıktıktan sonra geçimini sağlamaya yarayacak iş bulabilmek için bir öğrenciye gerekli fikir sermayesini kazandıracak su­ rette tertip ettim. Gerekliliği duyulan yararlı kitapların yeniden yazdı­ rıl ması ve dilimize çevrilmesi bir bilim topluluğuna havale ediliyor, ve yetenekli öğretmen tedariki için de Sultani veya Idadi’den çıkanlara öz­ gü Ekol Normal biçiminde bir öğretmen okulu açılır ve buradan çıka­ caklar değerlerinin derecesine göre Rüştî, Mülki idadi öğretmenliklerin­ de görevlendirilirlerse istenilen yapılmış olur. Fennin yalnız bir dalını derinliğine ve genişliğine öğrenerek o fende uygulama ve inceleme ya­ pacak öğretmen yetiştirmek için Yüksek Nezaretleri ne kadar fedakâr­ lık etse azdır. Mesleğinde ilerleme isteği doğal bir duygudur, ö ğret­ menlere de bir ilerleme ve ödül yolu göstermek ve dolgun aylık vererek mesleki dışında iş arama ihtiyacından öğretmenleri kurtarmak gerekir, ilişik tasarıda düşünülen ıslahat uygun bulunacak olursa şimdiki okul­ larda görev yapmakta olan hocalar haksızlığa uğratılmış olmaz. Yete­ neklileri yine Başöğretmenin (Muallim-i evvel) mubassırlık hizmetinde kullanılır. Okulların bu biçimde düzene sokulması gerekil görülıneyip istenmediği halete Bursacta'1 M illî Eğitim Müdürlüğüne gerek kalmayaca­ ğından millî eğitini işlerini, yanma bir kâtip katarak Millî Eğitim Muha­ sebecisine verilmek ve Milli Eğitim Müdürlüğü aylığı ile İdadi oku­ luna iki yetenekli öğretmen atamak elbette daha hayırlı ve yararlı ola­ cağını son söz olarak arzederim efendim. Yine oibabta emr-ü ferman

6

hazret! menlehül emrindedir. 24. i-uaau üoa tibdaj ivıuuuı-u met Rıza.

Ahmet Rıza Bey, Maarif Nezaretine gönderdiği, yukarıda sözünü ettiğimiz raporunun eklerinden birinde Bursa ilk okullarının acıklı du­ rumunu anlatmaktadır. 144 numara altında rapora eklenmiş bulunan birinci ek yazıda durum şöyle açıklanmaktadır:

«Mekâtib-i İptidaiye (İlkokullar):

«Bir şeyin bozukluğu ve eksikliği bilinmedikçe etraflıca düzeltil­ mesi vç tamamlanması zihinde canlandırılamayacağından önce Bursa’- mn ilkokullarında görebildiklerimi, eğitim ve mutluluğun oluşmasına engel olan hastalıkları ve nedenleri aşağıda bildirmek zorunluğunu duy­ dum:

Benden önceki müdür zamanında Nezaret-i Celilelerine (Yüksek Bakanlıklarına) bir tasarı gönderilerek vilâyet merkezinde 47 erkek ve 24 kız, yani toplam 71 İlkokul ve bunlarda 2400 öğrenci bulunduğu gös­ terilmiş ise de Bursa’da bugün erkeklere özgü yalnız 23 ilkokul ve bun­ larda 1200 öğrenci bulunup kızlar bir takım özel evlerde ve düzgün ol­ mayan bir halde okuduklarından Bursa'da yalnız kızlara özgü ilkokul yok gibidir. Mevcut 23 okuldan Reyhan ve İbrahim Paşa okulları dı­ şarıda bırakılacak olursa ötekileri sağlığa zararlı, karanlık, rutubetli, viran birer yer odasıdır. Her semte göre okulda öğrencinin sayısı on iki ile seksen arasında bulunmakta ve öğretmenler genellikle öğrenci­ den aldıkları haftalıklarla idare olunmakta ve içlerinde ayda yirmi ku­ ruşu yeter bulan ve on para ziyade getirene üstün özen gösterenleri bu­ lunmaktadır. Halk son derece fakir olduğundan öğrencilerin büyük bö­ lümü hocasına haftada on para veya iki yumurta getirir, içlerinde kırk para, iki kuruş verenler de bulunur. Eski yöntemde Elibfe (Alfabe) ile Kuran-ı Kerim, Tecvit, Muhammediye, inşa ve bazılarında Bina ve Mak- sur’e kadar ders okutturuluyor. Hafız yetiştirmek, yazısı gereği gibi ge­ lişmedikçe Ketebe(lO) vermemek için okulda onbeş ve on altı yaşına kadar öğrenci bulundurmak hocaların önde gelen amaçlarıdır. Öğret­ menlerin çoğu mahallenin imamı veya iki yüzlü bir bağnazlık ile halkın gözünde değer kazanmış fakat, bununla birlikte dünyasından ilgisini kesmiş, ilerleme ve yenilik düşmanı bilgisiz heriflerdir. Öğrenci yalın ayak, baldırı çıplak, üstü başı pis bir halde ve ufak minder üzerinde bağdaş kurmuş, önündeki çekmeceye doğru aralık veremeden sallan­ maktadır. Beş altı yaşında çocukların bile başlarında tulumbacı yeme­ nisi, bellerinde koca bir kuşak sanlıdır. Temizlik bize farz iken öğrenci­ lerin üstü başı, okulup içi gayet pistir. Hocaların sözlerini anlamak ve

(10) Ketebe: Hattat., güzel yazı yazan demektir. Tetebe vermek İse Hattat diplo­ ması verme* anlamına gelir.

(3)

‘ ... vu uüaya girmek olanağı yoktur. Falakaya yatırılmış bir çocuğun çığlıkları, değnek sesi bu gürültünün uyumunu arasıra değiştirir. Öğ­ retmen biraz keyifsiz olacak veya iş için çarşıya, pazara veya ölü yıka­ maya gidecek olursa okul tamamiyle kapatılır. Hoca iyi oluncaya ka­ dar öğrenciler sokaklarda sürünür. Anneler dört yaşındaki bir çocuğun okumak öğrenemeyeceğini ve okulda sekiz saat kapalı kalması vücudu­ na zararlı olduğunu bilmeyerek sadece evlerinde rahat oturmak veya komşuya seyre yalnız gidebilmek için çocuklarım başlarından savmak üzere okula gönderirler. Sözün kısası henüz kapanmamış okulların ço­ ğu bir gerçek gereklilik üzerine, halkın değer vermesi ve isteğiyle durma­ yıp sadece evkaftan verilen iki fodla veya bir kaç kile (11) buğday hatırı için hocalar okulu açık bulundurmak zorunda kalıyorlar. Bu sebepten ötürü ödeneği bulunmayan ve halkı fakir olan mahallelerde okullar ta­ mamiyle kapalıdır. Beş altı yaşlarındaki çocuklar bazen yarım saatlik yere gitmedikçe açık bir okul bulamıyorlar. Okulu olmayan dört beş mahalleye karşılık öteki bir mahallede iki üç okul ve bunların bazısın­ da kız ve erkek çocuklar bir arada bulunuyorlar.

Sonuç:

Okul, eğitim ve öğretim ve düzen ne demek olduğunu bilmeyen ho­ caların yönetimi altında ve tekelinde bulunan miskinhanelere, değil bir evlâd göndermek, güzel at olsa bağlanmaz. Böyle bir okula gitmekten fikir ve sağlık yönünden doğabilecek zarara eski düşünceli halk akıl er­ dirmekten acizdir. Çünki okula evladım insanlık değerlerini öğrenmek maksadiyle gönderrneyip ancak, «çocuğum okula gidiyor, dini görevleri­ ni öğreniyor» diyebilmek için yollıyor. Bu nedenle okulları bu durum­ da bırakmak, veya bu gibi okullara vatan evladını göndermek insanlığa ve insan topluluğuna karşı büyük bir suç ve hatadır. Dört beş yaşına, kadar vatanın kucağında büyüyüp zekâ örneği olarak okula gelen sağ­ lam bir çocuk., zihne anlayışsızlık getiren, kavranması güç derslerle ah­ maklaşmış, rutubet ve kokudan benzi solmuş, sallanmaktan beyni sulan­ mış, hocanın edebe aykırı davranışlarıyle ahlakı bozulmuş acınacak bir durumda okuldan çıkıyor. Vatan okullara, medreselere ne gönderiyor bu yerler ise vatana neleri geri, veriyor. Bu önemli görüş insafla incelen­ medikçe okulları gerçekten düzeltme işine güçlü bir kararlılıkla girişim­ de bulunulamaz.»

Ahmet Rıza Bey, rapor eklerinden İkincisinde de Bursa okullarının ıslahı ile ilgili düşüncelerini açıklamaktadır. 144 numarayı taşıyan bu ikinci ek yazısında da şunları söylemektedir:

(11) Kile: Ölçek. Sinik. Onaltı okka bir lüledir. Bir Elek tarlaya bir Ölçek tohum

ekilir.

8

«Açık ve kapalı toplam 47 erkek okulunu onarmak ıslahat için ye­ terli değildir. Çünkü bunların en genişi ancak altmış çocuk alabilir. A lt­ mış çocuğun getireceği haftalık ise yetenekli bir öğretmen ile yardım­ cısının geçimim sağlayamaz. Her okula otuz ikişer çocuk dağıtılarak bin beşyüz öğrenciyi kırk yedi okulda ve zorunlu olarak güçsüz öğretmenler elinde bulundurmaktan ise hepsini on düzgün okula toplayarak yete­ nekli bir müdür (Muallim-i evvel) ve bir öğretmenin (Muallim-i sani) ve bir de mubassırın yönetimine teslim etmek pek çok iyilikler meyda­ na getireceği ve bu arada öğrencilere arkadaşlık ve birlik fikri vereceği kuşkusuzdur. Bu bakımdan İslâm mahalleleri belirli bir oranda on böl­ geye ayrılıp her bölgeye yeni bir erkek ve bir de kız okulu yaptırmak ve bu okullarda yüz ellişer öğrenci alacak birer büyük etüt salonu ile elli­ şer kişilik iki derslik, öğretmen odası ve bir de yemek ve teneffüs için genişçe bir sundurma bulundurmak gerekir. Bu on okulun yönetim gi­ derlerini hep bir seviyede bulundurmak, kabahati ve yeteneksizliği gö­ rülen öğretmeni gerektiği zamanda görevinden alıp yerine hemen baş­ kasını atamak, mubassırların ve muallim-i sanilerin de gelirden düzgün şekilde hisse alabilmeleri için Rüştiye ve İdadi okullarında olduğu gibi giderlerinin Maarif Sandığı’ndan ödenmesini sağlamak gereklidir. Haf­ talık adiyle verilen paranın daha kolay bir şekilde toplanması ve dağıtıl­ ması her nekadar derinliğine ve genişliğine düşünülmüş ise de vermekle yükümlü olduğu vergiyi bile düzenli bir biçimde veremeyen ve her şeyi hükümetten bekleyerek bedava okullar ve medreseler arayan halk öte- denberl hocaya haftalık göndermeğe alışmış ve öğrenci ise hocanın fahrî tahsildarlığını üzerine almış olduğundan eski geleneği bozmamak ancak, halkı mahale imam ve eşrafının onaylamasıyle belirlenecek geliri oranın da dört sınıfa ayırarak birinci sınıfın çocuklarını okullara parasız kabul etmek, diğerlerinden yirmi, kırk ve altmış para haftalık almak ciheti başka düşüncelere üstün tutuldu, Bununla beraber haftalığın doğru­ dan doğruya müdüre (Muallim-i evvel) verilmesinden fakir zengin öğ­ renci sınıfında eşitsizlik, imtihanlarda haksızlık, para aşırma ve bu­ nun gibi sakıncalar görüleceğinden haftalıklar mubassır eliyle topla­ narak ve karşılığında öğrencilere birer ufak makbuz senedi verilerek gelir her neye varmış olursa her Perşembe akşamı Maarif Sandığına teslim ve müfredatı gelir ve harcamalar bendinde gösterilen aylıklar Maarif Sandığından düzgün bir surette ödenecek olursa ilkokullar ba­ kımından düşünülen ıslahatın esası kuvetlendirilmiş yani yetenekli öğ­ retmenlerin geçimi sağlanmış olur. Haftalıkları toplamak göreviyle gö­ revli mubassırların okuyup yazma bilmeleri ve kefalete bağlanmaları lâzım geldiği gibi bunlara verilecek en önemli hizmet çocukların ahla­ kını düzeltmek olacağından terbiyeli, zeki mubassırlar bulabilmek için dolgun aylık verilmesi, çünkü, öğrenci etüt salonunda, teneffüs

(4)

ue sürekli mubassırın gözetimi altında bulunacak, ders ve teneffüs za­ manlarını ve hangi sınıfın derse gireceğini mubassır hazırlatıp ekli ta­ limat hükümlerini tamamiyle uygulamaya dikkat eedceğinden okul sağ­ lığına ve düzenine ve görgü kurallarına aykın durumlar meydana gel­ memesine ve ezan vaktinde çocukları boy sırasına koymak, sınıf başıla- rın yanma katmak gibi bir çok görevleri olan mubassırlara çok önem ve­ rilmesi gerekir. Yüz elli çocuğu bir başöğretmen gerektiği biçimde oku- tamayacağından bir öğretmene (muallim-i sani) ve bilim dalmdan olan kişilerin çoğu Rık’a(12) yazamadıklarından on okul için gezici bir Hüsn-ü Hat (Yazı) öğretmenine gerek görülerek, açılması gerçekten gerekli olan Öğretmen Okulu ikinci yıl öğrencisi uygulama için ilko­ kullarda bulunacaklarına göre öğretmenlik görevinin bunlara yükletil- mesi ve böylece ikinci yıla geçenlere teşvik olmak üzere ellişer kuruş ay­ lık verilmesi düşünüldü. Maarif Nizamnamesinin ilkokullar hakkında- ki 9,12,13,17. inci maddelerinin harfi harfine uygulanması ancak öğre­ nim yaşının altı yaşından on yaşına kadar zoınnlu olması, aşısız ve hastalıklı ve altı yaşından aşağı olan çocukların okula alınmaması ke­ sinlikle İstenilmektedir.

Erkek ve kız okullarının hepsinde öğretim ve çocuk eğitimi bir dü­ zen üzere olacak ve her okulda bir devam cetveliyle öğrencüerln ders­ lerden, ahlaktan alacakları numaraları gösteren bir defter bulunacak­ tır. Bir sınıf öğrencilerine bir biçimde düzenli ders okutabilmek için ço­ cukların öğretim yılı başından başlanarak nihayet bir ay içinde okula alınmaları ve ondan sonra geleceklerin kabul olunmaması gereklidir.

Okullarda dayak kesinlikle yasaktır. Ancak, ailesi yanında şefkatli, nezaketli davranışlara alışmamış öğrencileri disiplin altında tutabilmek için ağır ceza, ödüllendirmekten yoksun bırakmak olacağından bir ay içinde dersten ve iyi ahlaktan tam numara alanlara güzel kitaplar ve tahsinname(13) verilmesi ve okulda en ziyade dikkati çekecek olan du­ rum öğrencinin terbiyesizliği ile tenbelliği olduğundan bunların gideril­ mesi için ödüllerle özendirilmesi ne olursa olsun gerekldir.

İlkokullardan şahadetname alarak çıkan öğrenci Rüştiye Mektep­ lerine gireceğinden bir okulda okuduğunu ötekinde tekrar etmemek üzere düzenlenmiş ders cetvellerini yeni yöntem ile öğrenci üç yılda tamamlayacağından ilkokullarda öğrenim süresi üç yıla indirilmelidir. Yüz elli öğrenci dört sınıfa bölünecek olursa iki öğretmen idare edemez, ve bir de ilkokul öğretmenleri nekadar yetenekli olsalar yine yüksek okuldan çıkmış Rüştiye ve İdadi öğrencileri derecesinde bilgili ve

yete-(13) Tük'u- Arap harflerinin en çok kullanılan el yazını biçimi.

(13) Tahsınane: Begftrune kağıdı. Eskiden okullarda baştı, : jı'islorcn öğrencilere verilen bir çeşit ödül kâğıdı.

10

nekli olamayacaklarından öğrencinin bir arı önce iikukuiıiuıı ması yarardan uzak değildir.

Maarif Nizamnamesi’nin altıncı maddesinde öğretilmesi emrolu- nan derslerin esasrna uyularak aşağıdaki program düzenlendi:

Erkek ve kız ilkokullarının ders programı Birinci yıl:

Elifba, okuma usulü, Kuran, Yazı, Sayı sayma ve yazma. İkinci yıl: ,

Kuran, Tecvit, İlmühal, Kıraat, Ahlak, Yazı (Sülüs), Hesap (Top­ lama, çıkarma), imlâ.

Üçüncü y ı l :

Muhtasar Sarf-ı Osmaî, İmlâ, Hesap (Çarpma ve bölme), Yazı (Sü­ lüs) , Muhtasar Tarih-i Osmani, İmlâ, Ma!ümat-ı Nafiaya ve Tarih-i Ta biiye dair, muhtasar Tarih-i Osmanî(?).

Mekâtib-i İptidaiye (İlkokullar) geliri: . ı<

Bursa’da kimsesiz yetimler için bir İslahane vardır. Bir de İptidaî ve Rüştl biçimde Darüşşalaka açılacağından kız ve erkek üç binin an­ cak yüzde onu gerçekten muhtaçlardan sayılarak geri kalan iki bin yedi yüzü üç sınıfa ayrılacak ve bin çocuktan yirmi ve diğer binden kırk ve yedi yüzünden altmışar para haftalık alınacaktır. Tahmini bir hesapla haftada 2250 ve bir yılda 122400 kuruş eder. Erkek okullarına birer bak­ kal dükkânı yaptırılacak ve bunlar bir biri üzerine seksener kuruşa ica­ ra verilecek olursa çocuklar için on ay sayılan bir öğretim yılında sekiz bin kuruş tutar. Mevcut okullardan bazılarının fodla, buğday, kapa­ ma (14) gibi yılda aşağı yukan sekiz bin kuruşluk vakıf ödeneği de he­ saba katıldığı zaman gelir toplamı, fakat her halde tahmin olarak; 138400 kuruşa varır.

Mekâtib-i iptidaiye (İlkokullar) giderleri:

İlkokullar öğretmenleriyle mubassır ve öteki hizmetlilerin aylıkla­ rım ve dağınık (müteferrik) harcamalarını yukarıda arzolunan gelir tamamiyle karşılıyor. Ancak, bu plânı tamamiyle uygulamaya koya! mek için herşeyden önce yirmi okulun yeniden yapılmasına gerek ve ihtiyaç vardır. Bu okullar için arsa satın alınamayacağından yarı ah­ şap surette yirmi okulun üç bin lira ile meydana geleceği tahmin edil­ mektedir. Bir seferlik olmak üzere harcanacak bu üç bin liraya karşı­ lık bir yılık geliri tamamiyle bırakmaktan veya Hazret-i Hilâfetpena- hilerinin lütuf ve ihsanlarına başvurmaktan başka çare yoktur. Mahal­ lin hissesinden zeten sekiz bin küsur lirası harcanmamıştı. Mülki İdadi bundan böyle elde edilecek hasüattan yapılacağından bu sekiz bin

lira-(14) Kapama: Okul elbisesi, Takım halinde kıyafet. Kapama baha: elbise bedeli.

11

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Başvuru esnasında yukarıda belirtilen belgelerin dışında belge istenmesi, eksiksiz belge ile başvuru yapılmasına rağmen hizmetin belirtilen sürede tamamlanmaması veya

5.7.Özel Program ve Proje Uygulayan Demirtaş Anadolu İmam Hatip Lisesi bünyesinde bulunan imam hatip ortaokulu için yapılacak olan yazılı sınava başvuru

Teknik alet, cihaz, ölçüm, birim gibi terimleri içeren İngilizce teknik yayınları tekniğine uygun olarak okuyup anlayabilmeyi sağlayan öğretim materyalidir..

İleriye doğru ikişer saydığımızda altıncı söylediğimiz sayı

Okul müdürlükleri EK-1 katılım başvuru dilekçesiyle yarışmaya katılacak öğrencilere koordinatör okul tarafından hazırlanarak ve ilçe/bölge Milli

(*) Yönetmeliğin 32/4.maddesi &#34;(4) Anaokullarının müdür yardımcılarından en az biri Okul Öncesi öğretmenleri arasından; ilkokulların müdür yardımcılarından en az

8) Sağlık odası: İhtiyaca cevap verebilecek büyüklükte olur. 9) Veli görüşme/bekleme alanı/odası: İhtiyaca cevap verebilecek büyüklükte olur. 10) Yüzme

Sayın Veli, bu etkinlik ile çocuğumuzun nesneleri kullanarak toplamı 1’den 10’a kadar olan toplama işlemleri yapmasını destekleyeceğiz.. Bir sonraki adımda toplama