• Sonuç bulunamadı

Rabia Hatun meselesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Rabia Hatun meselesi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hafta içinden notlar:

Rabia Hatun meselesi!

Yazan : Haiit

Fahri Ozansoy

Bir varım?, bir yokmuş, bir Rabia Hatun varmış, şair bir kadıncağızmış, fakat ne yazık ki son zamana kadar ne ismini, ne de tek mısraını bilenler ortaya çıkmamış, halbuki Divan ede biyatmm baştacı edilecek derecede ince bir şahsiyeti, bir hassasiyeti i - miş, nihayet işte bir mi, iki mi, üç mü, -hasılı birkaç^ şiiri diyelim- ele geç­ miş ve edebiyat tarihimiz önemli bir şöhrete daha kavuşmuş. Amma bu parıltılı, sihirli, ahenkli sırrı ilkönce kim keşfetmiş, orasını bilmiyorum, yalnız değerli edebiyat tarihçisi dos­ tum Nihad Sami Banarlı’nm iki uzun makalesi sonunda şunu anlıyorum ki, işe, bir değil, birçok gizli eller karış­ mış ve bunlara, Rabia Hatunun on üçüncü yüzyılda yetişmiş bir şair ol­ duğunda söz ve inanç birliği etmiş - ler! Nihad Sami, hayır, diyor, ortaya çıkardığınız mısralarm dili ancak on dokuzuncu yüzyıl diline uygundur, bu kadın hakikaten yaşamışsa ancak o tarihlerde yaşıyabilirdi.

Hayret! bir tarafta on üçüncü yüz yıl iddiası, bir tarafta on dokuzuncu yüz yıl! Gelin de bu muammanın için den çıkın. Hele yaşıyan edebiyatın ve bu edebiyata iyi kötü bir ömür bağla mış olanların tamamile ihmal edildi­ ği, umursanmadığı, hakkı ve değeri tepilip atıldığı bir zamanede bir Ra­ bia Hatuna karşı duyulan bu ilginin, koparılan bu gürültünün karşısmda ayrıca hayretlere düşmemek te elden gelmiyor. Demek ki edebiyatta yerini bulmak, değerlenmek için daima eski devirlere aid olmak lâzım. Öyle ya, he ekmek ister, ne su. Hatunu Yunus Emre ile çağdaş bulanlar, ihtimal bu nu düşünmüşlerdir! Fakat Nihad Sa minin, döne dolaşa, sadece aradaki al tı yüzyıl farkını belirtmeğe çalışan iki uzun makalesi de ateşli mi ateşli! Rabia Hatunun on üçüncü yüzyılda yaşadığını söyliyenlere bir çatıyor ki İnsanın şaşkınlıktan parmağı ağzın­ da kalıyor. Meğer o isimlerini zikret­

mediği muarızları, şair hatunu on ü- çüncü yüz yılda yaşatmakla ne kor­ kunç bir suç işlemişler! Onlara çatan bu makalenin sonunda, sayın ve genç bilginimiz nerede ise idam cezası isti yecek,..

İşte efendim, edebiyatımız şimdiki halde böyle Rabia Hatun davalarile meşguldür. Hareketsizlik içindeki bu harekete de sevinmek, yürekten lıamdedmek lâzım. Hiç değilse kosko ca edebiyat ağacının tepesinde bir iki yaprak sallanıyor. Bu kadarcık bir esinti de nihayet bir şeydir. Kıy­ metini bilelim.

HİKMET FERİDrNUN HAYIFLANMASI

Hikmet Feridun Es, son fıkraların dan birinde, İstanbul limanında tesa düfen gözüne ilişen bir Amerikan va purunun isminden bahsediyor. Bu i- sim, Amerikada macera romanları, bilhassa kovboy hikâyelerile meşhur olan ve bu nevin büyük babası adde­ dilen bir müellifin ismidir. Hikmet Fe

(Devamı-7 ııci sayfada)

"

r”" ...'

'

'

S

Fırtınalı gecelerde

ÇOBAft

j Y IL D IZ I

1

Kaptanlar için neyse Fırtnıalı hayatta ümitsizler için

Milli Piyango

bileti odur.

(2)

* O S T A

t * U 9

H a fta iç in d e n n o tla r:

Rabia Hatun meselesi

(Baştarafı 4 üncü Sayfada)

ridun hayıflanıyor, neden bizde de e- debiyata ve edebiyatçıya ayni saygıyı ve sevgiyi göstermiyorlar diye üstelik, haklı olarak tamamile maddî ve tek nik bir diyar sayılan Amerikada ma­ nevî kıymetlere karşı gösterilen bu alâkayı övüyor ve bu öğüş arkasın - dandır ki, teessürle, hani bizim vapur larımızda böyle isimler, diyor; gözle ri boş yere Hüseyin Rahmi vapuru, | bir Tevfik Fikret vapuru arıyor; yok! i sadece bir takım mânâsız, ruhsuz isim : 1er... Bunlardan, o dakikada, liman­

da gözüne ilişen üç vapurda üç isim . buluyor. Fakat Hüseyin Rahmi, Tev- rfik Fikret isimleri yine hayalinde kal j mıştır ve kalacaktır.

Görüyor musunuz, her türlü maddî ve mânevi himayeden mahrum ka­ lan zavallı edebiyat ve edebiyatçılar arkasından nasıl hüzünlere kapılıyo ruz? Kendimize nerelerde teselliler arıyoruz? Demek ki vapurlarımıza meşhur edebî şahsiyetlerin isimlerini verdiğimiz gün her şey yoluna gire­ cek, her müşkül hallolunacak, edebi­ yatın da, edebiyatçıların da yüzü gü lecektir. Halbuki, törenlerden, isim takmalardan, kuru kuruya alkışlar ve methü senalardan ziyade, edebiyatı­ mıza, ve edebiyatçılarımıza uzanacak bir hayırlı el beklememeliyiz, bu alan da maddî ve mânevi bir kalkınmaya 1 ve kalkındırmaya şahid olmalıyız ... ; O yardım nereden gelecek, bilemem;

fakat şunu görüyoruz ki, bugün, Türk | edebiyatı, dünden daha yoksul ve üz ! ıçün bir haldedir. Sporcuya, ressama, I sahne artistine gösterdiğimiz rağbet

ve alâkanın onda birini bile edebiyat çıya esirgersek, bunun hep böyle, bu acıklı durumda devam edeceğine de şüphe yoktur. Fakat zararı yok, biz

yhıe, Hikmet Feridun Es’in teklifine uyarak, birkaç yeni vapurumuza meş hur bir şair ve romancımızın olsun is mini koyalım. Hele Tevfik Fikret is­ mi hakkile yakışık alır. O zaman, o şairimizin dediği gibi, şiirin, mavi dalgalar üzerinde «küşade-bâl-i te- nezzüh» olduğunu görebiliriz. Anlaşı­ lan, kanaat ehli olarak tanınan ede bi^ tçılar için bu kadarı da bir saa­ dettir. Bir saadet kİ yeter de artar bile...

PİERRE LOTİ VAPURU Bir Hüseyin Rahmi, bir Tevfik Fikret vapuru hayali arkasından, vak ' tile bir Fransız dergisinde okuduğum j

bir fıkrayı hatırladım. Hoştur, bilhas' sa Loti’nin ölümünden sonraya aid olduğundan ayrıca manalıdır:

Bir gün Pierre Loti’nin hayranla - j rmdan biri, Rochelle’ii bir balıkçıya soruyor;

— Pierre Loti kimdir, tabiî bilirsiniz j sanırım?

— Şüphesiz, efendim, Chapus ile Oleron arasında işîiyeıı vapurdur.

Burada şunu ilâve edelim ki, Bira- : derim İves müellifinin mezarı O leron' dadır.

Balıkçının sualdeki «kimdir» k e li-1 meşinden bile şüphelenmediğine göre tam dalgınlar veya cahiller için in­ sanla eşyayı ayırmak hususunda gra merin de faydası olmadığı anlaşılıyor. Pierre Loti o balıkçı için nasıl sadece bir vapursa, hani Tevfik Fikret ismi konulacak olan bir vapurun da bizim ülkede kaç kişiye o şairi hatırlataca­ ğı düşünülecek bir meseledir. İnsanla eşya arasındaki farksızlık, bilhassa edebiyat neslimiz ve nesillerimiz bakı rmr.dan acıklı bir manzara gibi görü­ nüyor. HALİT FAHRİ OZANSOY

Referanslar

Benzer Belgeler

tartışma şu şekilde sürdürülür: Seküler dindarlık ve yeni dinî eğilimlerle ilgili çeşitli araştırmalar, tarihi dinlerin modern inanç sistemlerinin bazı bölümlerinde

[r]

Müziği ile dansçılan ve şarkıcılanyla; ko- reografisi ve orkestrasıyla şimdiye kadar Tür- kiye’ye gelen tango topluluklanmn en iyisi olan Tango Pasion’u veya

«Aradan çok yıllar geçmiş elm asına rağmen, Yapı ve Kredi Bankası'nın düzenlediği sanat müsamerelerin- de vermiş olduğum ilk konserim i hiç

Önceleri ilkokul olan, köy eşrafından Mustafa Ağırnaslı’nın yaptırdığı bu güzel yapı, daha sonra, Mimar Sinan Kültür Merkezi haline getirilmiş.. Üç

Çatra patra di Jile, daha doğrusu pandomima oynar gibi işaretle anla­ şır, halleşir, kısacıeık ve dapdaracık ce ketin,bumbar gibi pantalonun, istedi­ ğinden

kudas hatıraları bu tarzda kutlanmaya lâyık fikir ve ^ sanat adamlarının bulunduğunu aşağı yukarı herkes »J bilir Hele sanatçılar.. Recaizade de yalısı

Inadvertent intra-arterial administration of propofol can be a possibility during induction of anesthesia in a patient with an anomalous radial artery located in the anatomical