/$
o
KULTUR-SANAT
1
.»
a
Anayurt Oteli3yazarı Yusuf Atılgan’ı geçen y ıl bugün yitirmiştik
Anlamsızlığa başka!
Yusuf Atılgan hapis, intihar ve işkence temalarıyla ilgileniyordu. İntiharı “Anayurt
Oteli”nde işlemişti. İşkence altında ölümü ise yeni romanında ele alıyordu. Ancak Yusuf Atılgan, bu romanı tamamlayamadı.
MÜRŞİT
BALABANLILAR_______
Yazar Yusuf Atılgan’ı 9 Ekim 1989’da kaybettik. Yaşasaydı bu gün 69 yaşında olacaktı. Şimdi Üsküdar Bülbülderesi Mezarlı ğ ın d a yatıyor. Beynini kemiren düşünceler değil, kalbi yendi onu. “İnsan için çok saçma ge len bir dünyada yaşadığımızı”
söyleyen Atılgan, “Nereden gel dik ve nereye gidiyoruz” sorusu nu kendisine oldukça sık bir bi çimde sormuş, yapıtlarına yan sıtmıştı.
Yusuf Atılgan’la Anayurt Oteli filme alınıp gösterime gir diği günlerde (1987) bir söyleşi yapmıştım. O söyleşinin önem li bir bölümü yine bu sayfada yayımlanmıştı. Anayurt Oteli,
Yusuf ağabeyle görüşmemizden birkaç gün sonra Venedik Film Şenliği Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği Ödülü’nü almıştı.
Onun ilk yayımlanan kitabı Aylak Adam’dı (1959).
“Aylak Adam’ı 1957’de yaz dım. O sıralarda Cumhuriyet gazetesinin Yunus Nadi Roman Mükâfatı Yarışması var. Getirip teslim ettim.” Atılgan bu kita bıyla ikincilik ödülü alır. Bir sü re sonra Aylak Adam kırmızı renkli bir kapakla yayımlanır.
Aslında öykü yazarak işe baş lamıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Bölümü’nü bitirdikten sonra kı sa bir öğretmenlik dönemi geçir miş, doğduğu köy olan Manisa1 nın Hacırahmanlar’ına yerleş miştir.
“46’da köye gelmiş, kendim çiftçilik yapıyordum. Ne okuyor ne de yazabiliyordum. Birkaç yıl sonra Faulkner, Nobel’i kazan dı. O zamana kadar adını bile duymamıştım. Steinbeck’i filan biliyorum, ama Fauikner’ı hayır. Bir gün İzmir’e gittim, baktım
ARDINDA DÖRT KİTAP BIRAKTI — Yusuf Atılgan, “Anayurt Oteli” ve “Aylak Adam” adlı romanlarının yanı sıra “Bodur Minareden Öte” adlı bir öykü kitabıyla “Ekmek Eiden Süt Memeden” adlı bir çocuk kitabı da yazmıştı. (Fotoğraf: Cengiz Cıva)
bir kitapçıda Sartoris’i gördüm, aldım. Köye geldim, okuyorum anlayamıyorum. İngilizcem i kaybetmişim. Aynı sıralarda Ray Milland’m oynadığı Yitik Haf ta Sonu’nu seyrettim. Bu film beni çok etkiledi. Yahu çiftçilik yapacak adam mıyım ben dedim ve oradaki işleri uzaktan göze ten bir havaya girdim. İşte o sı ralarda bir şeyler yazmaya baş ladım. Hikâyeler yazıyordum.”
Yusuf Atılgan, Bodur Mina reden Öte adlı öykü kitabını 1960 yılında yayımladı. Bu kita bı Aylak Adam kadar ilgi gör medi. Aradan yıllar geçti. Yaz dıklarının arkası gelmiyordu.
“ 1972’deydi sanırım. O sıra larda benim yaşamımda bir bu nalım vardı. Bana ‘Niye yazmıyorsunuz’ diyorlardı. Eş- dosttan mektuplar alıyordum. Ergin Günçe, ‘Siz mecbursunuz yazmaya’ şeklinde azarlayan bir mektup göndermişti. ‘Aylak
Adam çıktığında bizim siyasal bilgilerin kantini kıpkırmızı olmuştu’ diyordu. Tanıdıkları ma, yazarsam kapkara şeyler ya zacağım diyorum. Bunalım için deyim. İşte bu bunalımı bir çe şit de (Anayurt Oteli’nin kahra manı) Zebercet’e aktarmış ol dum!’
Anayurt Oteli 1973’te yayım lanır.
Yusuf Atılgan, Anayurt Ote-
li’nden sonra yine uzun bir sus kunluk dönemine girdi. Çok es kiden, yıllar öncesinden düşün düğü bir romanı bir türlü yaza madı. “Zorla yazdığı zaman, yazdığı iyi de olsa attığını” söy lüyordu. “İstiyordu ki kafası hep yazdığında olsun, ayrıntılar gelip geçsin, o da aralarından seçsin.” Güçlükle çalışmak isti yordu. H atta bir ara yeni roma nına başlamış olmaktan piş manlık duydu. Vüs’at Bener’in,
Buzul Çağının Virüsü’nü okur ken “Nene gerek senin bu köy
lülerden söz etmek, böyle bir şey yazsaydın ya” diyordu kendi kendine. Ama daha derinlerde,
“ N ereden geld ik , nereye gidiyoruz” sorusu kafasını sü rekli meşgul ediyordu. “Ya sü resiz hapisteyiz ya intihar ediyo ruz ya da işkence altında öldürülüyoruz” biçiminde kav- ramlaştırdığı üç tem’i üç ayrı ro manda yazmak fikri yer etmişti beyninde. İntihar konusu Ana yurt Oteli’nde işlenmişti. Yeni romanında “ İşkence altında ölüm”ü anlatacaktı.
Türk edebiyatının son döne mine damgasını bastığinı düşün düğüm Yusuf ağabeyimizin Ha- cırahmanlar’daki evi müze hali ne getiriliyor şimdilerde. Üskü dar Bülbülderesi’ndeki mezarı da mimar Cengiz Bektaş tara fından düzenlenerek yapıldı. Kendi kişiliğine uygun bir alçak gönüllülükte. Erken bir ölüm demekten öte ne gelir aklımıza ki...
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi