• Sonuç bulunamadı

Samet Ağaoğlu'nun edebiyat hatıraları:Kemalettin Kami ve Nurullah Ataç

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Samet Ağaoğlu'nun edebiyat hatıraları:Kemalettin Kami ve Nurullah Ataç"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Samet Ağaoğlu’nun edebiyat hatıraları:

Kemalettin Kâmi ve

Nurullah Ata Ataç

y

Kemalettin Kâmi son derece duygulu bir

insandı, bir genç kıza çılgınca tutuldu,

Nurullah A t a ç la ise hep tartışıyorduk.

H

EPSİ edebiyatçı başka yüz­ler de var hafızamda. Ama çoğu ile dostluğum, arka­ daşlığım yok. Bazısını ancak bir defa gördüm, bazısını daha çok. Birkaçı ile oldukça uzun zaman buluştuk, konuştuk, edebi­ yat dışı konularda tatlı, tatsız me­ selelerimiz oldu.

İşte çok eskiden, gençliğimin ilk yıllarından bir isim: Kemalettin Kâ­ mi. Soyadı kanunu çıkınca «Kâmi» yi biraz değiştirerek kendisine soya­ dı yaptı ve ismi Kemalettin Kamu oldu. 1923'te Ankara'da Matbuat ve İstihbarat Umum Müdürtüğü'nde çalışıyordu. Babam da umum mü­ dür. Onu oazen babamın bürosun­ da, bazen Keçiören bağlarında evi­ mize geldiği günler görürdüm. Tat­ lı sesi, güzel bir yüzü vardı. O ta­ rihlerde dillere destan bir aşk ma­ cerasının kahramanı olmuştu: Ta­ nınmış bir milletvekilinin akrabası bir genç kızı deli gibi seviyordu. Bu milletvekili Keçiören'de oturuyordu, akrabası genç kız da beraber. Ke­ malettin Kâmi soğuk kış gecelerin­ de Ankara’dan bağlara kadar ba­ zen yaya gelir, milletvekilinin evi çevresinde sabaha kadar dolaşır, dolaşırdı. Babam araya girerek on­ ları evlendirmek istedi. Fakat kızı şaire vermeğe yanaşmadılar; belki kızın kendisi de razı değildi. Bu aşk Kemalettin için derin bir kalp yarası oldu. Kim bilir genç yaşta ölümünün bir sebebi belki budur. Hafızalarda kalan bir şiirinde za­ ten şöyle diyor:

«Ne arzum, ne emelim Yaralanmış bir elim Ben gurbette değilim Gurbet benim İçimde.»

0 İRÇOK şiirlerini ezberden bildi­ ğim, ama yüzünü ancak bir de­ fa gördüğüm bir şair Ahmet Haşim. Serbest Fırka macerasından sonra İstanbul’a yerleşen babam "Akın" gazetesini çıkarıyordu. Haşim’den de yazı almak için anlaşmıştı. Ya­ zıların gelmesi gecikti. Babam bu­ nun sebebini öğrenmek için beni Haşim'in Kadıköy'deki evine gön­ derdi. Küçük, eşyası dağınık bir o- dada yere serilmiş bir yatakta ya­ tıyordu. Çirkindir diyorlardı. Ama yüzü bana sevimli geldi. Babamın selâmlarını söyleyerek yazıları sor­

dum. «Görüyorsun, dedi, hastayım,

hem çok hasta. Doktorlar bir şey yok diyorlar ama galiba yolcuyum. Babanın ellerinden öperim, iyileşir iyileşmez yazılan getireceğim.»

Bu Ahmet Haşim'le ilk ve son kar­ şılaşmam oldu. Bir hafta sonra öl­ müştü.

İJA R İP bir adamdı Nurullah Ata. w Yahut Nurullah Ata Ataç. Ama arkadaşları arasında ondan bahse­ derken Ataç soyadını kullanmaz­

dık. Onu bir bakıma yakından ta­ nıdım, arkadaş olarak değil, yaş farkımız çoktu. Sadece bazı arkadaş ve dostlar çevresinde karşılaşırdık. Beni hiç bir zaman sevmedi. Hatta bu sevgisizliğini yüzüme karşı da söylerdi. Neden sevmiyordu? Üze­ rinde hiç durmadım. 1946 seçimle­ rinde ben Demokrat Parti’nin An­ kara adaylarındandım. Halk Partisi listesinin başı İsmet İnönü. Hükü­ met merkezinde asker-sivil memur­ lar çoğunluğunun oturduğu Yenişe­ hir’de Halk Partisi seçimi kaybetti.

NURULLAH ATAÇ ile Samet Ağaoğlu’nun yıldızı hiç bir zaman barışma­ mıştı. Anlaşmazlığın tek sebebi de politika idi. Ataç bunu açık açık söylerdi. Ağaoğlu ise bunu, Ataç’ın İnönü zamanındaki Baş Mütercimlik görevini kaybetmesi biçiminde yorumlar. Ataç 1950’den sonra Çankaya'dan ayrıldı.

Benim aldığım oy İnönü'ye verilen­ den çok fazla idi. Seçimden sonra ilk karşılaşmamızda Nurullah Ata yüzüme karşı. «Demokrat Parti’yi

tutanların değer ölçüsü işte bu.»

demişti. Ben de, hem arkadaşlar a- rasında. hem yüzüne karşı sanat ve sanatkâr ölçülerine katılmadığımı söylerdim.

Ne idi sanat ve sanatkâr hakkın­ da ölçüleri? Bazen dil, bazen top­ lum davaları. Derin bilgisine rağ­ men ikide bir fikir değiştirirdi. Ben­ ce Nurullah Ato'nın bütün fikir ve görüşlerine öncülük eden yalnız hisleri idi. Şu veya bu sebeplerle hislerinin rengi durmadan değişi­ yordu. Nurullah Ata’daki his dalga­ lanmalarının ana kaynağı bazı kompleksleri idi. Bu kompleksleri­ nin asıl doğum yeri kekemeliği. Bu. sinirlendiği zaman sıkıştırıcı hal a- lan konuşma zorluğu onda bir mür­ şit olma ihtirasını uyandırmıştı. Ne­ den bir Ziya Gökalp olmasın? Or­ tada bir başka rakip vardı, ama za­ yıf: Sadri Ertem. Sonra o biraz sola yatıyor. O holde milliyetçilik kavra­ mını dil köşesinden ele alarak mür­ şitlik yoluna girebilir. Zaten ditde Türkçülük kapısını açan Ziya Gök­ alp değil miydi? O milliyetçilik idea­ linin içinde edebiyat ve yazı dilini sadeleştirmeyi düşünmüştü. Kendisi daha ileri gidebilir. Orta Asya Türk- çesinin öncülüğünü yapabilirdi. Bu kapıyı zaten devlet açmıştı. Kendi­ sine düşecek olan iş genç şairleri, hikâyecileri, romancıları teşvik et­ mek, onlara cesaret vermekti.

Evet, Nurullah Ata beni sevmedi, sevmezliği Demokrat Parti'ye gir­ memden sonra büsbütün arttı. İnö­ nü Cumhurbaşkanı iken Nurullah Ata baştercümanı idi. 1950’den son­ ra bu vazifeden ayrılma hikâyesi o- nun ne dereceye kadar hislerinin et. kişinde kaldığını gösterir.

Doğru mu, değil mi bilmem, ben üzerinde durup kimseye sormadım; İnönü öğle yemeklerini Nurullah Ata ile yermiş. Bayar bunu kabul etme­ yince, şimdi soyadını kullanayım. Ataç vazifesinden çekilmiş. Bu hi­ kâye doğru olmasa bile Nurullah Ata'nın ruh yapısına yakışıyor.

Gelecek Y a zı: DOSTLARA TOPLU BAKIŞ

Ağaoğlu dizinin bu son yazısında ta­ nıttığı sanatçıları topluca ele alacak.

Referanslar

Benzer Belgeler

«Suriye ve Kilikya’da Fransa Yüksek Komiseri» General Gtıro’- nun emri ile Antep, Maraş ve Urfa sancaklarındaki Fransız kuvvetleri­ nin kumandanlığına

Balıkçı tekneleri, kayıklar, yatlar, lokantalar, kahveler, barlar, oteller, balıkçı hali yat limanın kenarına inci gibi dizilmiş.. Ya­ şam gece ve gündüz

Fakat Curiosity’nin sönmüş bir volkanın etrafında yaptığı ölçümlerde yüksek miktarda feldspata (granit türü kayaların içinde bulunan bir mineral türü)

fiimdiyse, bir grup araflt›rmac›n›n sürekli donmufl durumdaki tortul toprak tabakalar›ndan elde etti¤i bitki ve hayvan DNA’lar›, Sibirya’y› ye- niden verimli bir

Mercanlar Paleozoyik dönemden (545 milyon-251 milyon yıl önce) Miyosen dönemin sonuna kadar (24-5 milyon yıl önce) kadar olan dönemde Anadolu’nun hemen hemen her yerinde,

Geride kalan tuz kristalize olarak (katı bir maddenin uygun bir çözücü içinde soğukta az, sıcakta çok çözünmesi) kaya yüzeyi üzerinde balpeteği şeklinin

Sanatçının Koşuyolu’ndaki evin­ de yer alan “ Aka Gündüz Köşesi” ilginç görüntülerle ekranlarımıza ge­ lirken, eşi Süheyla Kutbay, oğlu Hakan Kntbay, yakın

işte, tam bu sıralardadır kî, Reşat Nuri Giintekin «G ali Kuşu» romanındaki Feride’siyle Türk kızının ilk gerçek örneğini vordi.. F e­ ride mektepten